24 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa M. Musoli ni ile Mülâkat Başvekil eskiarkadaşlarını terakki ettirebildi mi ? Yazan : Emi) Ludvig Tanınmış Alman muha: rriri Emil Ludbig'in İalyan başvekili Müsolini ile günlerce konuşarak uzun ve 8. an'atkârane bir mülâ- katta bulunduğum dün yazmış, bu mülâkatın bir kısmını de koymuştuk. Bu merak verici konuşmanın alt tarafı da şudur; — Romada bulunan sefirler- den biri sizin fevkalâde çalışma kabiliyetinizden bahsederken “Duçe bizden daha fazla kolay- lıklara maliktir. onun suvarelere balolara gitmek mecburiyeti yok. Eğer ben de onun gibi olsay- dım ben de istedigim gibi çalı şabilir, istedigimi yapabilirdim.,, diyordu. Mussolini güldü ve sözüne de- ram etti: — Ötedenberi kendimi #nün « İ sevi bir hayata alıştırmışımdır. Yalnız fena bavalardan sıkılır, bavaların tahavvüllerinden mü | tevellit sıkıntıdan kurtulmak is - terim. Siz biraz evvel çok doğru söylediniz: Hikmeti hükümet in- sanları mahrumiyete alıştırır. Fa- kat bu da bir hikmeti hükümettir. — İktidar mevkiinin insanları birçok şeylerden feragate mecbur etmesi gariptir! Duçe gayet hafif bir sesle: — Bütün ihtiraslar gibi.. — Hangi ihtiras daha ziyade kuvvetlidir: o Revolüsyon, yani yıkmak mı, yoksa yeniden yap - mak mı? — Bunların her ikisinde de hususi bir cazibe vardır. Bundan Başka bunlürdüti birini, yani di- Yerini yaparken © insanın içinde Bulunduğu yaşın da bu hususla fesiri oObulunduğu © şüphesizdir. Kırk, yahut elli yaşmda bir ada » mın rhazisinde fazla (olarak bir de ihtilâl hayatı olursa tabii bu adam artık teşkilât ve tesisat iş- lerini tercih eder. — Bu noktai nazardan sizin meslekler diger bir çuk meslek- lerden farklıdır. Bismark, yabat © hatta Victor - Emanuel Romaya varmak © için uzun — sene ler uğraştılar, nihayet oraya vardılar, fakat varır varmaz el- lerindeki bâkimane işlerine ni- hayet verdiler. Size gelince, siz buna Romaya vardiktan sonra başladınız. Bununla beraber on sene idari teşkilât ile meşgul olduktan sonra bâlâ gene ihti- lâlden, inkılâptan babsediyorsu- nuz. Ben bunu anlamıyorum. Bu âdeta Troçkinin ebedi ibtilâl nazariyesini hatırlatıyor. — Evet, fakat başka sebep- lerden dolayı, Bizim bu türlü sözlere de ihtiyacımız var. Cün- kü bu sözler halk üzerinde mis- tik bir tesir yapar. Hatta yük- sek seviyede olan zekâlar bile bu türlü sözler ile heyecan du- yar. Bu hal zamanımızın hususi- yetlerinden biridir ve her va- tandaşa fevkalâde mühim bir memleket işine iştirak etmiş ol- mak hissini verir. Hakikatte ise teşkilât işleri daha ilk günden başlamıştır. Meselâ hepsi ayrı ayrı sakin vatandaşlardan heye- cana gelmiş binlerce asker yap- mak çok zor bir ameliyat teşkil ediyordu. Askersiz bir ihtilâl yapılabilir. Eğer ordu bitaraf kalırsa bu mümkündür. Fakat askerler aleyhine bir ihtilâl ola- maz. Bundan başka fırka daha geniş bir saha temin etmek için ilk senede benim yüz elli bin kişilik Faşist ordusunu dağıt- mam icabediyordu. Ondan sonra dırki şiddet hareketi yerine ya- vas vavas usul ve nizam ikame | neği kaldırır gibi- havaya kaldırdı ! j ede bilmek için yanıma münev verleri celbetmeye başlaya bildim. — Bunu yaparken büyük mu- kavemete oğrüdırızmı? Asıza- deler aleyhinizde hareket ettimi? Sualim bu mevzua temas edince Mosulini mevzuun bir başından ölekine yöz defa gitti geldi, çenesini sadeta muayyen bir noktaya yeni- den başladığın göstermek için bir şefde orkester elindeki dey- ve sonra eskisinden daba sürat- h bir surette sözüne devam etli. | — Mukavemet en yüksek ta- bakada idi. Lâkin asılzadeler ile işlerimiz pek iyi gitti. Asılzade- ler Prusyadaki Junkersler gibi Italyada bususi bir sınıf teşkil | etmezler. Bizim osı'zadelerimiz alelâde halk fabakasından ©'a- rak kalmıştır. Prers Colonna ara- bacısı ile pek â'â konuşa bilir.,, Bundan sonra sözün mecrası- pı Musolininin eski arkadaşlarına çevirdim. Eski ibti'âl sıkadaşla- sının hepsini de idareden memnun edemediğini içlerinden kıymet ve ehliyet sahibi olanları umumi surette istediği şekilde terakki ettirip ettiremeyeceğini sordum. Musolini cevap verdi: — Benim eski arkadaşlarım... Ben onları haiz oldukları ikti- dara ehliyet derecelerine göre idare işlerine koydum. Bizim na- zarımızda yaş için budut yoktur, lâkin umumiyetle ben gençliği tercih ederim. Nasıl ki iktidar mevkiine geçer geçmez ben Gran- di, Stefani, Volpi, Gentile ve saire gibi genç ehliyetlere en VAKIT 1250 Yıl evel Esnâfın nasıl “Hak- dan geliyorlar ,, dı ? “ Ve dahi muhtesep dahi ehli-suk (Çarşı esnafı) ile sır ola; muhtesebin dahi olvakit hakkından gel'ne, İki gündür . ekmekçi, kasap, ahçı, başçı; helvacı, şerbetçi, ho - gibi “esnaf o hakkında nark veren, hem be- i lediye zabrtasını teşkil Oe- den kayıtlar koyan bükümle- rini yazıyoruz. Bu gün bunların terzi, kavaf gibi esnafa dokunan- larını alacağız. İ şafçı.. bem nunnamelerin neyi göz tuttuklarını, ne yapmak istedikle- rini anlatmak için, bu gün bun - kaç satırı naklile başlıyacağız. “Fi beyanı ihtisap,, faslın mukaddemesine göre: “Şimdiki halde ehli; hirfet alınak- ta ve satmakla ziyade ifrat edip, be- İ raber faydaya kanaat etmeyip, her ne ce İsterse ol veçhile satarlarmış.,, Görülüyor ki, kanun bir şehir- de oturanların hepsini alışverişte biribirini gözetmiye, biribirile an- laşmıya çağırıyor; onlarm için - den birinin her hangi bir fırsatı ganimet bilmesine mahal verme - sinin önüne geçmek arzusunda - dır. Onun için şu hükmü ilâve e- diyor: j “Öyle olsa (Öyle olunca) bu bapla onların hallerine nazar edip, altp sat tığı nesnelerin ona göre kendileri için fayda kodurup, narkın tayin ettir - dim... “Kanunu mubtesibat,, faslın * da bü nark işini gözetliyecek mie- murların da vazife ve mes'uliyet- İcri yazılı: “Muhtesep olan kimse, kadı mari- fet ve tenbihi üzre, narkı tenbih © de, Diye başlıyan bu fasılda: “Habbazlar (o (Ekmekçiler) çaşnı yüksek (mesuliyet vazifelerini verdim. Ben onların abval ve hareketlerini tetkik ederim ken- dileri ile yakından konuşurum. Ben bu gibi adamların sırf kendi teşebbüsleri ile hareket ettikle- rini görmekten kendimde büyük bir zevk ve saadet hissi duya- rim, (Dertmi var) Artistik sineması lutup, onu on dört üzerine nark olu- Ne “Havuç ve wpanağa ve şalyama ve soğana ve sarmısağı ve o balığe narh vere. Gibi ufak tefek hükümler ara- sında şunlar var: “Ve taşradan gelen nesneyi eyil pazar (?) karşılayıp almıyalar; taş - radan getiren sata, Ve satmayıp da ondan satmıya &- lana, ona on birden nark vereler, Attistik sineması geçen hafta SAA- DET ŞARKISI filminde. bize, hiç bil- mediğimiz GİTYA ALPARI, veni bir artisti tani. Gitta ALPAR. yüksek ve abenktar Sesi, mükemmel dansları, fev- ei oyuna ile balkı mest ve teshir eti Bu haftada MERY GLORY ve FLORELLE'İN temsil eteikleri MÖSYO MADAM ve BİBİ fileini gösteriyor. Mösyö MADAM ve BİBİ; hakikaten MERY CLORY'nin şimdiye kadar gör- düğümüz filmlerinin en nefis ve mü kermelidir. Bunu, tek bir kelime ile izah için söyliyelim ki, dün akşam sa- Jonu temamen dolduran halk, fastlasız, her sahnede katılırcasına gülüyor ve (il mi alkışlayorlardı. Sinema idaresi, çok güzel bir düşü. nüşle, Maestro POLLANSKL'yi de argöje etmiştir. Msesiro POLLA SKI, IZ kişi- den mürekkep orkesir filmden ev vel, tilmin bazı parçala'ila adapte ettiği havaları çalmış. fasıla esnasında da londa güzel “bir ziyafeti musikiye vere” rek dimağımızı telziz etmiş ve pek çok | kışlanmışlır. T. A.T. Beynelmilel ileri tiyttro harlelerinin ömeklerini vermek üzere eserler hazırlı- yan heyetimiz; bugün ilk seyahat mın» takası olan İzmire hareket ediyor. İlk temşik İzmirde (Halkevi tiyatrosunda) çarşamba akşamı : OTELLO Şekspirin büyük haflesi, Sahneye koyan : Ertuğrul Saderrin. ! Ve davar ise onunu on ikiye veya on üçe ve nihayet on dörde mark ve- sonra) eksik satanın hakkından geli- nip sebzevattan olursa iki dirhemine bir akçe, gayriden olursa dirhemine bir akçe cerime alına.,, Kanunname alışverişe, vermek is- tediği bu nizamı temin için kul - landığı memuru hükümde unut - mıyor. Çünkü bütün bu temiz düşün- celerle yapılan işlerin niçin yürü- mediğini pek iyi bilenlerdendir; onun için diyor ki: “Ve dahi muhtesep ehli suk ile bir ola, eksik satanları gözlemiye; muhtesebin dahi ol vakit hakkından geline, Ehli sanayiin her birin; yok- liya. Kalp işi bulursa, kadıya gölü- rüp, hakkından geline.,, Bu hükümlerle bu kanunna - melerin neticesi ne olmuş? Onu tarih gösteriyor. Biz şimdi asıl bahse gelelim de terziler için ne diyorlardı, onu görelim: Terziler “Terziler dahi gözlene. Fermude (ısmarlama) çuka ve Yalnız bundan evvel, bu ka - | önünde | lardan birine başlangıç olan bir İ rile, Ve badettes'ir (nark verildikten | Sinema artistlerinin en güzeli MARLENE tarafından misilsiz bir pe Pek yakında ARTISTIK te Fransızca sözlü film, ZAFER Fransız tayyarelerinin zaferi üzerine yazılmış ve Brigitte Helm ve Andre Luguet tarafından temsil edilmiştir etammammamammanıata arıkan anma kaftan; Kıtnı (Pamuklu ipekli bir ne. vi bez), sincaf (Bir nevi kürklü o- la (olursa) on beş akçeye dikeler. Ve sincafla ve penbeli (pamuklu) sof kaftan: Yirmi beş akçeye dikeler. İmrahori kemeni (havsız kadife) kaf- İ tan ve kadife kaftan: Yirmi beş ak. ! i çeye dikeler, Sof otuz beş akçeye di- keler. Fistan çuka kaftan: Bir parmak nigende (kaba bir nevi dikiş) si ola, oluz âkçeye dikeler. Ve zenane terliği: On beş akçeye dikeler, Ve çatma kumaş kaftan: Kırk beş akçeye ola. Ve mağribi sof kaftan: Nigendesi olu, yirmg beş akçeye ola. Ve zenane kına, Kattan i yakalır ola, otuz akçeye ola, Bakisi buna göre kiyas oluna. Ve oğlancıklar kaftanı ve sair em- sali kaftan: Emeklerine göre itibar | oluna, İşlemiyenlerin, (yani dinlemi- | yenlerin, itaat etmiyenlerin) hakla - rından geline.,, İki kanunnamenin ikisi de ter- ziye verdiği bu narktan sonra di- kişleri vaktinde verip vermemek cihetini de unutmamış. Terzilerin eski huyları olacak ki buna dair | ceza bile yazılı. Birinde deniliyor ki: “Terziler sık dikeler vaitlerinde yeliştireler. Ziyade iş alıp, vaitlerine hulfetmiyeler; ve illâ tasir oluna, (Yanl değnek vurula),, Burada hüküm umumileştirilmiş : “Ve sair ehli hizmet aldıkları iş- lerin vadelerini geçirmiyeler.. “Eğer bir kimsenin libasını sakat edip iyi dikmeseler, tazir olunalar. Pazarı dikenlerin o (tüccar terzisi) diktikleri çuka ve boğası kaftanı bir boy ve iki elek ola. ö Badettenbih âdetçe dikmyen ter- ziler tazir olunarak ağaç başına (1) | bir akçe cerime alına. Ve kendisi dikmeyip, alıp satana, nesne yoktur; nihayet tenbih oluna ki ol makule kaftanı alıp satmasın, uslanmazsa tazir olunup, ağaç başına bir akçe alına, Abacılar dahi abanın | sıkısını ve iyisini işleyip satalar, İkinci kanunnamede bu hü“ kümler başka ibarelerle konul - muştur; farklı bir şu cümleyi gö - rüyoruz: “Eğer bir kişinin kaftanı kısa veya dar ve yaramaz dikmiş ve yaramaz | eylemiş olsa kadı marifetile hakkın: | dan geleler. Ve çukacıların çukaları gözlene. Merdane çuka kaftanı ve boğası (astarlık bez) ve bez kaftanı: Bir boy, eleği iki ola. Sincafı ekli olmıya; yakası nece | ŞANGHAİ-EKSPRE Harikalar filmi ELHAMRA sinemasınd? ki Kemesi. | İ Yedi kenarlı bir akçeye, ve dok İİ vuğu) ciler ve araktye cirit i rişli olmiya; iyi dikile. . 5 24 Teşrinievv& önümüzdeki Çarşamba Akşamını bekleyiniz! ve tam manasile KADIN DIETRIC ile CLIVE BROOK! surette temsil edilen di Darülbedayi Şehir Tiy8" Temsilleri : Yarınki Salı ISTARBUL ni günü akşamı birinci defa İli ti Blöf V Komedi 3 perde | | ıl | : iğ Mekteden: - İN Muallim ve Talebe g€ Yazan: GEORGES LANCE Dâvet * Harp malölleri cemiyeti umumi kezinden : 29 teşrinlevve! Cümhuriyet merasimine geçen seneki gibi haf Iülleri de iştirak edeceklerdir. İbi rasim için İâzım gelen Yevkaldde eğ yapılmak üzere bilumum arkadaş İ. inci teşrin sal günü saat on Veznecilerde cemiyet merkezini We hal teşrif buvormaları ehemmiyet! olunur. ia ilki ise sincafı dahi öyle ola, ve rü satılmıya. Dikiş âdet üzre ola; eksik gene sonra fistan olmıyea kabil ©; çukacılar dahi islatıp satarlar, den ve uzunundan çekmiyeler hiçeler. 1 Ve astar ki şehirâe işlenir kiz arşından eksik olmıya. Ve ki hariçten gele, aldıklarına göl tıralar, ziyade satmıyalar. Ve ler dahi gözlene. İpekleri dü? | (Düygü (2) olmıya. Ve gömle” dahi gözlene; aldıklarına göre ©; lar; muhkem dikeler ve yenleri üzere bol ola; adetten hariç ol! Ve kazzazlar (İpekçiler, ipek yenler) dahi gözlene. Şeritleri, meler; kalp olmıya; ve ipliği, teli iyi ola ve iyi ördüreler ve di vel İ il) i narlı bir buçuğa, ve on bir düğmeyi iki akçeye satalar. Ve sair işler dah; işlene: Si leri ve emekleri muteber olur? masını ona göre sallıralar, Ve çukacılar ve kemhatilar © lacılar (?) ve takyeciler ve al ve mencir (?) ve bürümeükçül(i ninde ve tavında ola ve nakıs W ve kötü işlemiye. Ve altınlı ka& kılaptanı seyrek ve kem olmuğ©" lâmum gözlene, Adetten eksik ya. İslemiyenlerin geregi gibi kından geline. Takyeciler ve veze (vaktile giyilen bir cins , külah ki dervişler giyerdi)" dili” lene, Her ne dikilirse yeni ki dikile. Ve mücevvezenin astarı siye Satı sermayeleri ve emekleri müldk İunup, kendi için bir miktaf ait olduktan sonra, onda birde” vüz etmiyeler. N (Kavaflar ve sair esnaf ” (0) Bu malğmatı aldığımız Kiel başına bir skçonin nispetini iyi anl. diyor ki: “Bu tabir dama tarir *. den sohra zikredilir, tasir deği” olduğuna bakılırsı ağaç (o başi, (Vurulan değnek mdedince) der di nasıl Nem bapla, bem para GO. Lİ o zaman da hem değnek, hem P

Bu sayıdan diğer sayfalar: