31 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

31 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ Sanfa 6 © Bükreşfen Mektup Murahhaslar Kralın huzurunda Tuz kuyusunda ve Petrol sahasında neler gördüm ? Bükreşte geçirdiğimiz bir haf- ta küsur zamanda çok dolgun günlerden biri de 27 teşriniev- vel oldu, Runu daha eğlenceh daha güzel geçiren 28 teşriniev- vel takip etti. 27 teşrinievvel çok yorucu bir gündü, sabahleyin saat 7,30 da Bükreş garından bareket eden hususi iren bizi Slanice götüre- cek burada tuz madeni gezildik- ten sonra Ploeşti - Suele varıla- cak belediye reisinin öğle yeme- ği yinecekti. Sonra Baicörden Moreni petrol kuyularına, Cam- pinadaki petrol tasfiye fabrika- sına gidilecek ve saât 20,40 da Bükreşte bulunulacaktı. Bükreşte kalacağımız günler mahdut olduğu için sabahın saat 7 sinden akşamın saat sekizine kadar büyük bir kısmı trende geçecek yolculuğa delegemize iş- tirak eden hanımlar cesaret ede- mediği için gelmediler. Yalnız ajans umum müdürü Muvaffak beyin refikaları bu fırsatı kaçır- mak istememiş olacaktı, ki geldi. Heyet arasına bu gezintiyi yap- tıracak tren gardan tam vaktin- de, sessiz sedasız ayrıldı. Ve tam dokuz buçukta Slanice geldi. Slanic bir tuz şehridir. Günde elli vagondan fazla tuz çıkaran bu şehir çok kısa za- manda Romanyanın belli başlı şehirlerinden biri olmuşlur. Bütün Balkan konferansı del- İ i | ,gelerinin iştirak ettiği bu gezin- . tide buradaki tuz madeni gezi- | lecekti. Yürüyerek, istasyona, ancak on onbeş dakikalık bir mesafede olan ocağa varıldığı zama ocaktan yeni çıkarılmış tuz çuvalları, vagonlara yerleşti- riliyordu. Ancak altışar kişi alan asansörle yüz küsur metre top- rak altına inilmesi bir saatten çok fazla sürdü. Ocak bir âlem- dir. Yirmi senedenberi esaslı bir şekilde işlenmesine devam edilen bu ocağın büyüklüğü uzunluğu- na beş kilometre, genişliğine yüz metre, yüksekliğine 90'dan fax'adır. Tuzdan damgalı duvar- ları, tuzdan kubbeleri, tuzdan merdivenlerile cidden gezilmiye değer bir yer. Her yeri elektrik. le aydınlatılmıştır. Heyet azasının hepsi madene girdikten sonra dinamitle beş bin kilo ağırlığında bir tuz par- çasınm nasıl kopanıldığını gör- dük, Bu kapalı yerde patlıyacak dinamitin kulak zarlarına ve receği zararları düşünenler, el lerile, paltolarile kulaklarını t- kıyorlardı. Fakat dinamit kor- kulan tesiri yapmadı. Beş kilometre uzıyan boşlukta patlıyan dinamit 30 saniyeden fazla süren gittikçe hafifliyen bir gök gürültüsü yaptı; koca bir dağ yıkıldı. Dört bir tarafı kapalı mahzende yürüyen heye- tin bezan mahsus bağırışları, bazan yüksek konuşuşları, insana mermerden yapılmış bir kilise hissini ver.n boşlukta akisler yapıyordu. Dışarıya çıkmak da içeriye giriş kadar uzun sürdü, Buradan gaz ocaklarını görmek için Baicör' ye gidildi. Dar hatlı bir küçü- cük tren müsveddesine binilerek Moreni'ye gidildi. İstasyonda bizi mektep çocuk- Murahhaslar Kralın sarayına gitmek üzere istasyonda toplanıyorlar ları karşıladı. mişli, Otomobillerle, arabalarla, kam- yonlarla gaz ocaklerma çıktık, | Uk önce tepedeki daha yeni açı lan bir kuyuya ziyaret ettik, Iş- liyen koca bir makine 2500 met- re derine inip çalışarak petrol arıyordu Morenide çıkanlan ham pet- roller buradan bir saat yirmi beş oluz dakika uzaklıkta -trenle- Cambinada tasfiye ediliyordu. Buraya geldiğimiz zaman ortalık kararmıştı. Fabrikayı böyle Istasyon süslen- bir Gezilen peirol kuyusu zamanda üstün körü gezdik. Grup grup ayrılan heyete mih- mandarlar izahat veriyordu. Bükreşe dönüldüğü zaman sa- at dokuz olmuştu. Heyetten ba- nları yemek yemeğe bile vakit bulamadan yalılar. Çok yorul- muşlardı. Ayın 78 inci günü 27 inci gü- nü gibi değildi. Bugün kususi bir tren gene bizi Bükreş ga- rından 13,5 ta Sinaiaya götürdü. Redingot veya jaket giymek mecburiyeti vardı, Romanya kralı Hazretleri bütün delegeleri saat 16 da Peleş şatosusda kabul edecekti. Trenin tam yemek zamanında bareket etmesi bir çoklarını tre- re güçlükle yetiştirdi. Hareket ettikten sonra umumi kâtip Ru- şen Eşref Beyin yetişemediği şayiaları bile çıktı. Fakat biraz sonra (tam) haberi geldi. Sinaiya Bükreşe tirenle 2 saat 10 dakika uzaklıktadır. Furası, Türkiyenin büyük adası sayfiye yeridir. Fakat şu şartlaki yazları, günde 12 tane ekspres Bükreşten Sinaiyaya, Sinaiyadan i müze gibi muhafaza gibi | Bükreşe âdam taşır. Romanyanın iki ağaçlıklı etek arasında kal mış cennete benzeyen bir şebri- dir. Gezinosile meşhurdur. Meş- bur olmasına ve bu kadar rağ- bet görmesine sebep te Kralların yazlarını burada geçirmeleridir. Bu, ve bunun gibi bir çok sebepler, Romanyanın zepğinle- rini buraya çeker, gazinosuda ecnebileri buraya getirir. İstasyona çıktıktan sonra topu tupu on olomobil iki otobüs on on beş kadarda arabası olan bu şehirde heyetin Peleşti şatosuna gitmesi Slanic de luz madenine inmesine döndü, Çok uzun s9rds, Meclis Teisi mösyö Pop yük- sek sesle heyetten kusurlarının i affını istedi ve: — Bir az bekleyeceksiniz çün kü burada nakil vasıtaları gör düklerinizden fazla değildir dedi, Peleşti dağeteğinde bulunan is- tasyondan, dağ tepesindeki şa- tosuna çıkıyoruz. Kapıda üniformalı zabitler karşılıyorlar, Kapıcılar yol gös- teriyor, saraya giriyoruz. Burası ancık merasim zamanlarında kullanılan bir şato. Daha çok ediliyor. Süs'ü koridorlardan kapı çerçe- veleri blok ve süslü mermerler- den yapılmış gene süslü odala- ra giriyoruz. Bu odadan öteki- ne geçiyoruz, Burası Türk hali- larile, Türk çeşmesile, Türk darbı mesellerile süslü bir oda. öğreniyorüz ki bu odanın mo- bilyesini Sultan Aziz bediye et- miştir. Sedirlerde ve duvarlarda ; Akıl yaşta değil baştadır. Çok koşan çabuk yortlor. Bir şarapla bir kadın iki tatlı zehirdir. Darbı meselleri var. Bir hayli teşrifattan sonra sı- raya dizildik. Kıral Hiz. gele- ceklerdi. Evvelâ delege reisleri Kıral Hazrelerine takdim edile- cekler, onlar da heyet azasını kırala tanıtacaklardı. Biz Romenlerle Türk salonun- dayız. Harf sırasile Arnavutlar- dan baş'ıyarak Türkler ve en sonra Romenler kırala tanıtıldı, Kıral delege azalarından 80- Huncusünun elini sıktıktan sonra Hasan Bey: — Görüyorum, en kalabalık sizsiniz! dedi. Hasan Beyden daha cevap alamadan Romen heyetinin yanında bulunan pren- Kontluktan 31 Teşrinievel İğ Dilenciliğ Ikinci kaptan, “ Şu iki Arabi gemiye alalım! ,, dedi seki çl Yağmurdan kurtulmak için kuma eömüldük., Sahildeki gemi- nin kenarını de siper ittihaz ede- rek uyumağa muvaffak olduk ... | Sabahleyin uyandığımız zaman yer cılık çamur halinde idi.. Ar- tık sahildeki dar yollardan gide- | mezdik.. Büyük caddede yürüme- ğe mecburduk... Bu yolda iki saat kadar yürü- İ yorum. Türkiyeye çok borçluyuz. dükten sonra yanımızda ka- lan ekmeği ve incirleri yemek i- çin yere oturduk... Hizamıza iki çocuk geldi. £ İkisi de ikişer ayı götürüyordu... Arkalarında © şiş- man bir adam bir devenin yula- rından tutmuş çekiyordu.. Biraz ileride yeşil ve kırmızıya bayan- mış bir seyyar ev vardı.. En önde renkli elbiseli bir çok genç kız | vardı... Yaklaştıkları erkeklerin, kadınlarm ve hayvan- larm, pis, kokulu, sefil oldukları- nı gördük.. Bunlar Sevil civarinda Trüya- | nadan gelen Valansa giden çin- genelerdi... Sir kaç damla yağ- mur düşünce genç çingene kızla- rı, acı aci bağırarak arabalara ko- şuştular... Bizi de davet ettiler ... Bir çocuk beygirleri çekiyordu.. Ön pencereye açılmış bir delik- ten dizginler içeri alınmıştı.. Bizi kabul edenler başka cins- ten çingeneler olduğumuzu zan- nediyorlardı... Bize gayet iyi mu- amele ediyorlardı... Bunlar Va- lansta kabilelerinin diğer efradı Maibükişncalilarde, âMi kep silana cekmiş;: Üçüncü kadında deveyi güden adamın zevcesi idi.. Bir tanesi de bir hırıstiyana aşık olmuş ve ona vararak Fransaya kaçmış.. İhti - yar soğuk bir tavırla anlattı: — Eğer günün birinde İspan- yaya avdet ederse muhakkak in- tikamımızı alırız.. Kabilemizden ona tesadüf edecek ilk adam ka- bilenin namusunu korumak için onu öldürecektir. Gün çabuk geçti.. Güneş bat- madan yağmur durdu.. Pis kokan #aeezsmetzsemesez8z ez ear sene amreaaR2 ERE ŞELS2Ş mes K. Gürzen şunları söyledi: — Geçen sene, İstanbulda, Ankarada toplanan Balkan kon- feransı arasında Bulunan Romen delgesi ve-Balkan delgeleri bü. yük bir hüsnü kabul gördü. Bunu bu münasebetle zatı asi- lânelerine arzetmeğe cesaret edi- ses yaklaştı ve Kral hazretleri, prensesin bu izahatından memnun göründü, ve Hasan Beye teşekkür etti. zaman bu | | bulundum. i güzel bir gold gördük. Taktim merasimi yapıldıktan sonra Kral salonda iken da- vetliler, büfeye çağrıldılar. Pas- talar, çaylar ikram edildi. Sonra büyük kabul salonuna ğeçilerek oturuldu, Odalar gezildi. Şato- nun müze dairesi ziyaret edildi Şato başlı başına bir müze idi. Çok san'atkârane Alman üslübile yapılmıştı. Büyük salo- nun favanındaki süslü cam ve onun üstündeki cam elektrik düğmesine basılarak harekete geldi. Yavaş yavaş açılan tavan- dan koyuloşmaya yüz tutan gö- gün ışıkları salona doldu. Heyet, Sinaiya'dan 19 da ay- rıldı ve 9,5 te Bükreşe geldi. Hasan Rasım tekrsf seyyar evden çıkarak | almağa başladık. Javeaf# dığımız zaman dostumuğ le orada idiler.. orsüt konser vererek üç buçuk kazandık ve ayrılarak D e bulduk.. Demyanım asıl hur Diyamanın isminden tır, i Bu nehir İspanyanın en gari rihi beldelerinden biridir” i millet burada eser bır: Yalçın bir yol takip ettik, * varınca gördüğümüz mi ze yorgunluklarımızı ant rad? cak kadar güzeldi. Bi | müddet daha gittikten s0? peden indik ve yolumuza ettik, Zorla kabul Gandiyaya vardık. Burs rihte ad bırakmış olan | Borciyaların dokalığı idi. Bisi | bir papas kabul etti.. Adam * dar neş'eli idi ki kocamın tini mucip olacak bir o ha” Kim olduğ” söylemedim ve geçirdiğini? ceraların büyük bir kısmın! lattım. Papas bunları duyunca ha ile gülerek bağırdı: — Hayatımda böyle 3 duymadım.. Bahsınızı nız öyle mi?, Bu bir şenlik İf” Bu şenliği şurada yaparıZ- ğe sizi davet ediyorum.. Vimel Enler de güşel İİİ Bir aydanberi mezoürRi yük kısmını kuru ekmek, o incir yemekle geçiren adi büyük bir nimet sayılırdı. Gandiye rıhtımında de boyanmıştı.. Yaldızlı har vardı Gemiyi seyrettiğim kaba bir ses duyuldu: / — Hey!. Geliniz de ger” biraz şarkı söyleyiniz, baka, Bunu söyliyen beyaz mavi kuşaklı, sakallı bir yi Söz dinledik ve bir saat kaptan ve mürettebatı > saz çaldık.. Onlar bize saral ram ettiler. VK — Kalp'e biz saat altıda" ket ediyoruz, dedi, kaptan götürmek isterdim. Paha alacak olursam cezaya ça Onun için imkânı yok. vii, İkinci kaptan: “Fakat 4 bir aşçı, bir tayfaya * ihtiy' .z. var..Bunlar roloda kayitli iki arabı alsak olmaz mı?» Kaptan evvelâ kabul 7 Bütün ricalarımı redde if Nihayet birdenbire önümdt pi du. İskambil oynamak vii mediğimi sordu. Evet, ki benim mutfakta çalışma! asi camın göverleyi yalm etti, Bize küçük bir A ke, soğan, sarımsak, geytiniBi gir şeleri ve saire dolu idi. gi kişi sığabilirdi. Kaptan deni çılmadan yukarı çemen Zı tavsiye etti. Eğer liman ri mur gelecek olursa bizim bis ve mamızı kabul etmemesi di dışarı çikararak kaptan" | dırması menkatnin dl sö çar) verdirdi. Kamarada $a!

Bu sayıdan diğer sayfalar: