6 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

6 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç Tü rada ye i i e yeni bir aşk istediği taliin eseri olarak onun k gltiği için Kan şehrinde- . adüften istifade etmşti. İşte Mr da olsa koklan- en bu çiçeği koparırdı. | İsy,, , Sabuack düşmesi şehve- olduğunu gösteriyordu. ali ruhu daima değiştiri- | ani keyiflerden zevk alr- TİE z 5 Z £ ! #emasının mavi kubbesi “uyan Nilin aynasına aksettiği saatte melez €smer teni altında daha Sevelân ettiğine şüphe yok- Hir 7 E ad Pi aşk eskisinin harebe- İİ Ky, İYümüş olacaktı. Çark dö- di eee göz yaşarını" tay yeni güneşlere tapı - ; isyanın yakar. İİ Akk neye?. Ağlamak niçin?. , Piç kalan gönlü vahşi | İk , ara, vefasızlığm pençesi- iz skançlığın dişlerine, şüphe- li rnaklarma neye kaptırma- a Se kapı vuruldu. m . var?, d mm çay hazır.. #rts birdenbire silkindi.. E- SinİN sesi onu acı, belkide Tı, ? düşüncelerden ayırmıştı | ve, etti. Çayını odasında yal- Nü içecek, yoksa öğleden son- $ünlük bir teftişten dönen Nicholsonun yanına mı | ok, 2. Mümkün ) » olmıyan alelâde i a, Mavere hiç de iştihasını aç- la beraber kendisini zorla- odasının yolunu tuttu. k uvar, Nicholson.. Ky, Onsuvar, yüzbaşım.. Bir f misiniz?. < Hay, hay.. Teftiş nasıl geç- A Anzasız.. AdetaHyde Park- Bezinti.. Yalnız ağaçlar ek- irga toz kaldırmıya baş z dönmüş bulunduk. "tma şiddetlendi, | unuz?. et.. Hattâ lâmbayı yaka- | , bulutar ortalığı karartıyor. duyu- nn. Sfenks konuştu! Maurice de Cobra'nın 15 — Yirmi beş yaşındayım, o * — Ben on bir yaş daha büyü- ğüm; epeyce değil mi?, — Yakında binbaşı niz, — Ihtimal,. Umurumda değil... Bir süküt başadı.. Dışarıda, rüz gâr çelik pencere kapaklarını gı- cırdatıyordu. Roberts o ceketinin cebinden çıkardığı piposunu ya vaş yavaş dolduruyordu. — Beni pek şen bir menfa ar- kadaşı bulmuş oolmamalısınız, Nicholson? İnzivayı severim, Be- ni mazur görün.. — Ben de. Esasen. sizi rahatsız etmiyorum, sanırım. (o Öyle değil mi?, — Kat'iyyen! İzinden yeni dön düğünüz için yanızlık size biraz güç gelir.. — Evet.. Beş hafta oluyor. İz- nimin büyük bir kısmını Mısırda geçirdim.. Gidip eğlenmek istiyo- yordum, amma Kahire de pek fe- ne değil. — Orada çok kadın maceraları geçirdiniz mi?. Roberts, mülâzimin o“hayır!, deyişinden bu mevzu üzerinde fazla açılmak istemediğini anla- dı... — Oooo! Aşklarınızı filler gi- bi gizli tutuyorsunuz. — Hayır, onları kendime sak- yorum. — Şaka ediyorum, Nicholson, böyle alınmayın.. — Alındığım yok, yüzbaşım.. — Haydı, canım size takıldım. Son Romanı : olacaksı- , muavini ile çekinil- ; Kisi #veselalere”dokununca anla- şılan cildiniz pek hassas.. Geçen gün, hâkemliğini yaptığım şu gü- İ lünç kaçırma davası münasebeti» ile, bir kadının mukadderatı mer- ” zuu bahsolunca gülünemiyeceğini aşkı ciddi mi telâkki ediyorsu- nuz?. Mülâzim sarışm başını kaldır- dı ve, bakışında sonsuz bir iman parıltısile, kelimeleri teker teker telâffuz ederek cevap verdi: — Evet, pek ciddi.. — Daha gençsiniz!. Otuz beşi geçince, siz de hayatın sertlikleri- le, hüsranlarile tanışırsınız. Baş kaları gibi siz de bir iki kere ka derin sillelerini yersiniz. Şimdiye kadar yalnız gülümseyişlere, ilti- iraz daha sertleşirse dağ VA Hazreti Süleymanın # » Hayber geçitile bu- bütün ölenlerin tıyf- t ederlerse — ayin çok ay < olur. Yi ikaten cehennemi bir EN Yaşıyoruz, Nicholson! İn- *İş, mn burada sivri sinek ka- N İ Bu gece cinler kıyameti | Ki rmlacak; Dantenin kulağı r 4 di i yok ,. fatlara rastladınız, sanırım. Ben de siz yaşta iken sizin gibi idim. Sonra bir çok şeyler öğrendim... Zaten her aşk hülyası sonunda gönülde bir yara izi bırakır.. Ni- | hayet alışır, sert bir kılıç darbesi | yeyince bir kere sallanm, sonra | gülersiniz. Anladınız mı, Nichol- son?, Boşuna acı çektiğinizie gü- lersiniz!.. Aşkı ciddiye almak.. Ne a ği de böyleydi, yüzba- niz ya, o zaman hiz“ İtalyan © ceneralı her biri kalesinin bir ii idam sehpasile ', ediyordu. Rüzgâra sallanan haydutlar hiç Biraz reçel alır ım?, daha pek zenç-| safdillik!,. Bunu bütün arkadaşlar gibi.. Hayalperest fikirlerinize, boş ümitlerinize rağmen, ileride göreceksinz.. Kadınlar size fikir değiştirtecekler.. Bir akşam, ta- hayyül ettiğiniz mahlâka rastliya- caksınız. İçinizden: “horra! işte aşk...,, diyeceksiniz. Efsaneler di- yarıne değil, sevgililerin ebediyet için buluşmuıya söz verdikleri cen net yoluna çıkacaksmız; fakat bu ebediyetin altı gün, altı hafta ve- ya iki sene sürdüğünü çabucak göreceksiniz.. O zaman kadının deniz gibi oynak olduğunu ve aş- | kı ciddiye alanların körlüklerini © anlamış olacaksınız!. İ nün birinde Amerikan kongresi Japonyada | Şehri karanlıkta bırakarak suikast yapacaklardı! İ Tokyo, 5 (A.A) — Tokyo'da i bugün tevkif edilen kimseler, şebri karanlıkta bırakmak ve bu vaziyetten teveliüt edecek kargaşalık esnasında bazı kim- seleri ö'dürmek için elektrik fabrikalarını tahrip maksadile yapılmış gizli bir fesat tertiba- tına dabil olmakla zan al'ına ahamışlardır. Tevkif (edilenler (| arasında “Müstakil o Gençler” (| teşkilâtı azasından da 6 kişi vardır. Zabıta, bu fesat tertibatını or- taya çıkardığını iddia etmek- tedir. Berlinde ölüler ve yaralılar var Berlin, 5 (A. A.) — Nakliyat grevinin neticesi 4 ölü ile bir çok yaralı göstermektedir. Grev- ciler tarafından tramvay rayları üzerine bir takım manialar kon- ması yüzünden bu gece bazı hadiseler olmuştur. Grevcilerin tabribat yapmala- n mubtemel o'an mahallerde polis devriyeleri dolaşmaktadır. Şimdiye kadar takriben 200 kişi tevkif edilmiştir. ” Saat 18 de grev bâlâ devam ediyordu, 20, 30 kadar tramvay arabası, polis mubafâzası allın- da işlemektedir. Vaziyei gayet vahim oddolun: maktadır. Nizam ve intizam sü- ratle iade olunamadığı takdirde örli idare lunmaktacır. : i yasağı kanu- nunun tadili ihtimeli Nevyork, 5 (A.A) — Ispirtolu içkilerin Amerikada satlimasını meneden Volstead kanunu, gü- tarafından tadil edilecek * olursa yapılacak bu değişikliğin yalnız Amerikan şarapları o bakkında tatbik edilecegini gazeteler yaz- maktadır. Eu suretle İngiliz ve Amerikan biralarının Frarsız ve Italyan o şaraplarının — satılması hakkındaki yasağın tatbikine de- vam olunacaktır. Bir Japon heyeti, Rusyada Mskova, 5 (A.A) — Cenev. re'ye silâhları bırakma konfe- ransının gitmekte olan Japon heyeti murabhasası, dün Mosko- va'ya gelmiş ve İstesyonda M, Litvinof ve Karahan tarafından selâmlanmıştır. Heyet, M. Mat- suko'nun riyasetindedir. Moskova, 5 (A.A) — Matsuko şerefine Japon selaretinde bir resmi kabul yapılmış ve M. Li vinof, Karahan, Sefirler heyeti, Rus ve ecnebi matbuat mümes- silleri iştirak etm'şlerdir, ——— Yugoslavya kraliçesi Prague, 5 (A.A) — Volf ajan- sından : Karlsbad'a gitmekte olan Yu- goslavya kraliçesi, dün öğleden sonra Prague'a uğranış, şehir dahilinde do! laşmış, sonra yoluna â Sayıta 5 Elli sene içinde üç perdelik tarih Türkiyedeki ermeniler dün nasıldı £ Bugün ne haliledir£ Yarın ne olacaktır Sazendeler saz çalarlar, şarkı çağırırlardı. Babamında bulun maz bir sesi vardı. Bütün vilâ- yetle sesi şöhret kazınmıştı. Kendi kendine gazel yapar, suzi- naktan bir makamla devletin ve milletin saadetini terennüm eder- di. Mecliste bu'unanlar kâh ağ- yarak, kâh gülerek saatlerce onu dinlerlerdi. Vakit akşam olunca herkes şen ve şatir bay- vanlarına biner, evlerine giderdi Bizim bir zaman Necati B. is- minde bir kaymakamımız vardı. Çok âdil bir adamdı. Içkiyide biraz çokca severdi. Babam da öyle idi. İkisi bir evden yetişme kardeş idiler. Akşam misafirler gittikten sonra kaymakam cuma günleri bizde kalırdı. Gece'eri geç vakitlere kadar olururlar, sohbet ederlerdi. Bir gün hem konuşuyorlar , hem içiyorlardı, ikisi arasında şöyle bir muhave. re cereyan ettiğini gördüm: Kaymakam — Allahını sever- sen Hacı (babamın ismi yoktu. Hacı ağa derlerdi.) bugünkü ka- rarlar baksız olmadımı? — Neyi söylemek istiyorsun? — Canım işte şu Hüseyin ve Kapu (Kaspar) ağaların meselesi. ; — E.. Bunda ne varmış hah- sızlık (baksızlık) ? — Allah Allab.. Hak kapıda iken İbrahimin (bu da idare âza- sından) ısrarına karşı sen ağaya nasıl hak verdin? — Heygidi adam hey. Ya ne .yapacaktım? Kapu'ya mı bak, ve- recektim? — Adalet bunu icap etmez i? Zili Sen bana karışma. Ben re i pekâlâ iyi bilirim. O. senedir ben kâh meclisi ida- rede bulundum, kâh mahkeme işlerinde çalıştım. Senin gibi bu- rada on tane kaymakam gör- i düm, geçirdim. sen daha genç- sin. Bizleri iyi anlıyamazsın. — Iyiya. Izah et bakayım. Bu işin sırrı nedir? — Bak sana söyliyeyim, Ben bin kerre buradaki Ermeni aha- liye tenbih etmişimdir. “Türklerle aranızda bir meseleniz olursa mahkemeye gelmeyiniz Türkler haksız olsa da sizi haksız çıka- rırım. Onlar bu şehirde azlıktır- lar, kalplerini kıramam. Fedakâr- lk sizde kalsa ne olur? Hatta hiç çalışmasalar da idarelerini siz temin etseniz neniz eksilir? Biz ekmeği bunlar yüzünden yi- yoruz. ,, derim, » » * . Şimdi bu defterin bu sahifi sini kapayalım. Bir de öbür lara- fına bakalım: Bahsettiğim Ibrahim bey (bu- na İbo bey derlerdi. ) Tıpkı ba- bam vaziyetinde idi. Zengin idi. Şehrin ahalisi tarafından kendi- sine baba denilirdi. Babamla gece gündüz beraberdi. Hafta içerisinde her akşam ya o bize gelirdi, yakut babam onlara gi- derdi. Her ikisi o kadar birbir- lerile kafadardı. Ibrahim beyin bir oğlu vardı. Adı Hasandı. Hasan benim X şımda ve ders arkadaşımdı. Ba- zan o'urdu ki tebdili hava için sekiz, on gün bize gelirdi. Biz- de yatardı. Bazan da ben onla nn evine giderdim. Bir gen Ib- rahim beyin evine gitmiştim O- gün pazardı. Ogün İbrahim be- yin evinde verilen bir ziyafet itmişti. gelir, # / Kaymakam ile Ibrahim bey yal- nız bir odada konuşuyorlardı. Vakit geç olduğundan Hasan uyumuştu. Onun için onlara ben hizmet ediyordun. Bu suretle mükâ emelerini pek iyi dinliyor- dum. Aralarında şöyle bir mu- havere geçiyordu: Kaymakam — Vallahi ben si- zin tultğunuz yola bir türlü akıl erdiremiyorum. Senin önüne şi- kâyetçi bir Ermeni - Türk dava- sı geldi mi Ermeni haklı çıkar, Hacının önüne gene bir dava geldi mi o vakit Türk haklı çı- kar. Bu ne hikmettir, Allahını seversen? — Kaymakam bey, sen daba çok gençsin, sen bizim işimize karışma. Yalnız kendi idarene ait işlere bak, Biz ahalimizi ku- tu gibi geçindiririz. Ve me yap- tıklarını pek iyi biliriz. — Nasıl olur canım, bunu niçin anlamayayım? Bu yolda muame- leden zarar gören Türk, yahut Ermeni size karşı kin bağla- İ maz mı? — Ben Türkü haksız çıkarırım © heman kalkar, hacının evine şikâyete gider. ikisini birden çağırır, dinler barıştırır, fazla olarak birbirlerile öpüştürür. Bun- dan sonra birbirlerinin hatırlarını kırmayacaklarına dair kendileri- ne yemin verdirir. Her ikiside bırakır giderler. Ertesi gün Er- meni bana gelir. Bende hacının yaptığı muameleyi yaparım. İkti- za ederse biz zararlı tarafın zi- yanını cebimizden bile veririz. Böylece bir aile gibi yaşar. gide- riz. Anladın mı şimdi kaymakam Bey. — Öyle ise bize maaş vere- rek buraya niçin günderiyorlar? — Ne bileyim ben. “m Az'z doktor Kasapyan, şimdi burada duralım. Bu bahsettiğin tarih 1880 ile 1882 arasıdır, Tam elli iki sene evvel. O bu dünyada varmı idiniz, idiniz, bilmiyorum. İşte bu mes- ut tarihten sonradır ki bu mem- lekette (Hınçak) ve (Taşnak) de- nilen şeytanlar meydana çıktı. Milleti s'yaset felâketine uğrattı nihayet bu günkü hale getirdi- ler. Halâda bu yolda devam ve- rip gidiyorlar. Bütün bu şeyleri yazmaktan maksadım şudur: Geçen gün (Vakıt) de çıkan makalen'zde şimdiye kadar takip edilen haltı hareketi bırakıp yeni bir yol tutmaktan bahsediyorsu- nuz. Fikrimce buda gene bir siyasettir. Halbuki gerek Arşam Efendinin, gerek benim maksa- dımız başkadar. Ermenilik, Rum- lu ve Museviliğin kafalarından (Siyaset) kelimesi silinip onun yerine (Iktısadiyat) (o kelimesini koymak, biz yukarıda tasvir et- tiğim elli sene evvelki siyasetsiz devre dönmek istiyoruz. Çünkü siyaset oğlu siyaset yüzünden yandığımızı biliyoruz. Ve diyoruz- ki: “Bundan sonra artık siyaset vok,, Türkiyede siyaset birdir. Oda Türk siyasetidir. Bizde bu siyasete rubumuz ile bağlamalı" yız. Hayatımızı ve akibetimizi asrileşm'ş Türk siyaseti ile müte- fekkirlerine bırakmalıyız. Zanne- derim ki bu kadar söz dı- mızı tamamile izah e $

Bu sayıdan diğer sayfalar: