24 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

24 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pe A ara ie il © oturmuştum, sem eğ Kos &yenislsi yk epim —Aman, ben gideyim,hangi dükkân bu? istirahat Uzak bir kardeşlik p” doktora kaynanası müra « Kızıl Hasan yirmi beşinci de- b etmiş, vücudunda bir kırık- okluğunu, midesinin bozuldu- an, başının ağırdığını söyle « rilmiş, iki gün iki gece orada mi- safir edildikten sonra (adliyeye Ri ke doktor söyle bir. baktıktan davet edilmişti. Bu davete de çok- İ tan hazırmış gibi derhal icabet İN AN bir müddet istirahat | ettikten sonra müstantiğin huzu- lisin! i runa çıkarıldı. Yaptığı cinayetin “Demiş. İhtiyar kadın: sebepleri soruldu. O her şeyi ça- X Peki ama dilime bakmadın? | lışkan bir talebe gibi derhal an- Miş yince doktor şu cevabı ver- | lattı, anlattı, Sonra müstantiğin şu sualine: > > Lüzumu yok ki.. Dilinin de | — Sende hiç vicdan yok mu? İl ahate ihtiyacı var, Öldürdüğün adam kardeşin değil İr sua! ve cevabı mi? Derhal ve kemali masumiyetle ta kri DME az oynuyor * ğ | Ş n sonra sira ile tale - enini le talı | deye anlattıklarını sormıya başla» i ancak o zaman kendine | ildi ve sıra kendine gelince Yoyu a e yerleştirdi ve a - Gndi: Ben anamın ilkiyim, o sekizinci çocuğudur.. Lokantanın kedisi Hakkı bey her vakit devam et- tiği lokantada garsona sordu: — Sizin kediyi göremiyorum, yok mu? — Kalmadı efendim.. Yağa ka ne belek Şükrü efendi nereden çıkar?.. m >> Tabakadan efendim.. m : br da yeden amm eni gibi e Diye çalan el iste» " sun ve şir akıl da ondan er a ii. — Eğer böyle vahşilikte devam edersen hâbörin olsun bir yumrukta ben vuracağım ha ... İb EĞLENCELİ YAZILAR 4 LLM m A 3. a ilik 00081400 yu 7 Yilin sas n000 00000080010 ANS eur nee 09800 ve BE BERNA AN ea, sen sanmmaaraseasanen v0104100 “ Nikbin bir zat — Havalar gene güzelleşmiye başladı | Bir zanaat Mahpuslara hayli zamandır bir fa yakalanmış, karakola gönde - çok hüner öğretiliyor.. Kundura- cılık, marangozluk, terzilik. Dört mahpusun müddeti bir- den bitmiş, dördü birden tahliye edilmişler. Müdürün odasında çı- kacakları sırada hapishane mü - dürü birine sormuş: — Sen burada ne öğrendin ba- kalım?. — Kunduracılık efendim. — Ya sen?. — Ben mürettiplik öğrendim , Üçüncüsü de demircilik san'a- İ tini öğrendiğini söyleyince sıra dördüncüye gelmiş. O biraz tered dütten sonra: - bu dört buçuk sene içinde bir da- ha polise yakayı kaptırmamak za- naaltını öğrendim. Şoförlük Arabalarına dayanmışlar ko- nuşuyorlardı , . İkisinin arabaları da gün görmüş, yaşını başını al- mış idi. Biri dedi kiz — Evli misin, Ahmet Bey? — Elbet.. Ya sen?, — Ben de evliyim. Hem de ga- rip bir surette evlendim. Bir gün Bayazıttan aşağıya inerken bir hanım kıza çarptım, hafifçe ya- ralandı. Hemen arabaya atıp has- tahaneye götürdüm. Polise haber vermemesi için yalvardım, yakar dım, yakardım, sonunda “beni a- hrsan söylemem.,, dedi. Ben de aldım. Şoför Ahmet Bey güldü: — Eğer; dedi. Her şoför çarp- tığı kadını almıya mecbur edilse alimallah kazalar yarı yarıya i- ner. Bir muayene İnegölden İstanbula yüzü gözü sarılı gelen bir yaşlı köylü doğru Sirkeci dişçilerinden birine baş vurmuş. Ağzını açmış. Berbat bir hale gelen dişlerini göstermiş. Dişçi uzun bir muayeneden son ra pazarlığı yapmış ve: — Bu biraz güç bir ameliyattır, seni uyutmak lâzım! Demiş köylü razı olmuş, fakat uyutulmadan evvel elini * cebine atarak kesesini çıkarmış. Dişçi: — Canım ehemmiyeti yok, he- | le bir ameliyatı yapalım da sonra verirsin! Köylü kesesindeki paraları sa- yarak; — Onun için değül, uyumadan hele bir gaç paramız olduğunu bileyüm deye bahıyorum.. Bir hiddet Geçende idarehanemize üstü © Vapur Nimet Hanım yola çıkan kos başı düzgün, sözü sohbeti yerin - | sına sordu: de bir zat gelerek bir izdivaç ilâ- nı vermek istemişti. Ulvi Bey: — Beş lira efendim!.. Deyince bu zat birden hiddet- lendi: — Vay evlendiğimi o gazeteye yazmak için bir de para mı isti - yorsunuz? Siz su basmasından, zelzeleden, tramvay ve ya oto - mobil kazalarından para alır mı- sınız? Açlık ve buğday Hâkim, üstü başı perişan, fa- kat çok cevval ve zeki olan maz- nuna sordu: — Bakkal Tursun ağanın dük- kânından beş okka buğday aşır - mışsın., — Gözüm kararmıştı, bir haf - tadır açtım efendim. — Bey, bineceğin vapur ham gisi?, — İyi bir vapur.. Beş bin ton- luk imiş.. — Beş bin tonluk mu?. Neyse gideceğin yer uzak olmadığı için zararı yok. Sıhhat ve ala- caklılar Uzun zamandan beri biribirini görmiyen iki arkadaş tipili bir havada tramvay yolunda karşı karşıya geldiler, — Vay Necmiciğim; “sen'rni". sin? Ne yapıyorsun, ie âlemde'» sin; seni çök iyi buldum. Fevka - lâde sıhhatte.. Galiba bu yaz bir sayfiyeye gidip yan geldin. — Hayır, ben İstanbuldan ay - rılmadım ama bütün alacaklıla « rım sayfiyelere çekilip yan geldi- ler de ondan kendime gelebildim. A j — Hanımefendi, size bir şarkı söylerdim sma o yukarıki komşularınız rahatsız olur diye korkuyorum .. veri Zarar yok Efendim, onların hergün ere” pile YAK vi. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: