28 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

28 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b N | 28 Tesrinisani 1932 VAKTT Maurice de Cobra'nın Türkçeye çeviren: Fahamettin Arvay Xv bizle granit taşından yapılı koca saray, tâ, Mongollar za- Manmdanberi azamet ve iktişam Üzlübunu kaybetmiyen (Raçputa- Da) san'atkârları tarafından tez- edilmiş ve insana dehşet ve- | Tecek bir güzellik ve ihtişamla | Yükseliyordu... | san'atkârların makası al | tnda taşlar, mermerler dantelâ | haline geliyor ve akıllara hayret k şekiller alıyor.. inbir gece masallarını hatır- | k olan bu saray şehirden İki kil metre mesafede ve çölün “taşmda kâin bulunmakta ve et- | Taft bahçeler ve havuzlarla mu- atta, Burasar Bangamer omahraca- “rm sarayıdır.. (Dranagor) mahranasının met- iği kadar varmış, bunun ka- dar misafirperverliği bilen pek az Mine prensi mevcuttur. Davetlile- i her arzusu tatmin edilmek için akla hayale gelmiyen tertibat a- anaştar, Aşcısmın pişirdiği ye- Meklerin eşi bulunmaz... Mahracanın, yaveri, kayma» kam (Ramda Singh) istasyona | Kadâr gelmiş ve iki zabiti karşı- | n sarayda kendilerine tah- *is edilen daireye kadar refakat *tmişti. Roberts bir çok yarışlar- da bilhassa (Terai) ormanlarında kaplan avında beraber bulunduğu kaymakamı tanımıştı. Onun için dit ki bu iki zabit diğer misafir. dere n ispeten dah j - Tamayapzlan daha samimi kargı, Odalarma £yerleştikter; biraz | *onra, (Ramda Singh) viski tep- İ isini getiren bir garsonla bera | r göründü, ve proğramı izaha | başladı; — Fehametpenah efendimiz, baldızları hanımın her zatı lerine izah ettiği veç zle Te ve diğer Avrupalı 26. « bir AV partisi hazırlamışlardır. Son yin huzurlarile şeref e bahşeden W ndistan valii umumisinin iştira- w yapılan avda on bir bin kek- k İN Yurulmuştu.. Zannedersem siz avdetinizde elinizi, kolunuzu dönemzsiniz.. (Zaten (Herling) (o İskoçyanm en nişancısı olarak meşhur bir ır.. Efendimiz de bu avda ? dini göstermek hevesindedir. siz de parlak bir varlık gös- Mücekkiniz! ne davetliler arasında Aa kimlerin © bulunduğu- *orabilir miyiz?. Miz Hay, hay... Marki ve Mar- 4zan; Mısır hükümetinin sa- Raşid sefiri Sarraf Paşa; İngiliz avukatı Mösyö ere, Kazano Düşesi ve kı- day, Nevyorktan Mösyö ve ma- dan mek. İşte ecnebiler bunlar» ret... (Dranagore) mah- esini tabii tanıyorsunuz. Ar- da Fakı (Stev).. Bundan maa- han, kaymakamı bulunan fe- Yay, çPenah efendimiz, kendi sü- ve a arundan dört de zabit da- başı yaitti: Binbaşı Stead, yüz- < png, Miller, Freeman... düm, 19 Stend'r gayet iyi tanr- 19 da Filistindeki zabitleri da berahe, SET ey vapur- Mat. bir seyahat yap- de Fveeman'ı tanırım .. era ta okana kulübünde 5 Sis oynardık. YY Sfenks konuştu ! Son Romanı: 36 tekrar buluşmaktan zevk duya- cağım.. Yaver gülümsedi : — Öyle ise, madem ki siz kendinizi yabancı bir mubitte bulmıyacak sınız ?. Ben de sevi- neceğim. Ha unutuyordum. Ce- neral Armistroog'un da davet- liler arasında bulunduğunu söy- lemeyi o unultum. o Davetlilerin bepsi geldikten sonra, zatı feba- metpenabilerinin avlenmak için tercih buyürdukları öteki köşke hareket edeceğiz. Orası av ye- i rine o kadar yakındır ki pençe- relerinizin altından ceylanların koşluğunu bile görebilirsiniz.. Şimdi, arzu ederseniz akşam yemeği için giyinmeniz lâzımdır. Saat yediden itibaren prens Hz. sizi sigara salonunda bekliye- ceklerdir. Saat yediye beş kala sizi gelir buradan alırım. Yaver çıkar çıkmaz, Roberts ile, Nicolson akşam elbiselerini giymeden evvel biraz daha isti- rahat elmek niyetile koltukla- ra gömüldüler. — Ab, Fredi,. Bu Radjpow- tana çölündeki sayfiye hayatı iyi geçeceğe benziyor |. — öyle.. Mabranaya tesadüf ettiğimizden dolayı hiç te tees- süf etmiyorum . Yirmi dört saat trenle çölleri aştıktansonra bu kadar, her türlü istirahat vasıtalarını toplamış bir köşke geleceğimizi tahmin edebiliyor muydun ?. Banyo ödalarımızı gördün mü “Harika azizim ! 3 — Hayret! Edi! hayatın tatlı tarafı başladı, bana öyle geliyor ki barışıp ayrılmaz iki arkadaş olduğumuzdan beri tali bize dost gitmeye başladı.. Belki biraz aptalca düşünüyorum ama.. Evet Öyle zannediyorum ki, iyi bir arkadaşlık adeta tılsıma benzi yor.. Bizden bütün felâketleri uzaklaştırıyor. — Sus Fredi!l Tahtaya vur, nazar deymesin | — Sen böyle şeylere inanır mısın? — Hem evet, hem hâyır!. Ne bileyim insan bilhassa bu memlekette toz serpenleri, üç kandil yakanları gördükçe her şeye İnanacağı geliyor... Bu ka- dar mes'ut olduğumuzu böyle sevine sevine anlattığına iyi et- medin. Mubakkak aksi birşey olacak! — Haydi canım,. Alay etme.. Böyle şaka yepilmaz ! Saat altı buçuğa geldi.. Giyinelim !.. ». . $ Muhteşem, geniş bilârdo sa- lonunun duvarlarında kırk beş tane kaplan postu gerilmiş, asıl- mıştı. Yüksek pencerelerin arası ev sahibinin müthiş avlarına ait tablolarla süslü idi: Gergedan avi, timsah av, yaban domuzu avı! Altın işlemeli kaftanlar giyen kay gümüş tepsiler, il adehi i vE erle (kokteyi) ikram Yaver Ramdasing tarafından takdim edilen yeni gelen misa- firleri, Mahrace büyük bir ilti- fatla kabul ediyordu. Esmer tenli kır saçları, kısa bıyıklı ve sim siyah. gözlü prens, garp elbisesi- ni gayet alışkın bir tavırla gi- yinmiş bulunuyordu. Mükemmel bir İngilizce konuşuyordu. Zaten ikzeiete, ayık; İki SPOR Federe olmıyan iki kulüp birleşti Kasımpaşa Gayret spor ile Gürbüzler yurdu kulüpleri birleş- meye karar vermişler ve iki gün evvel her iki kulüp birden umu- mi kongrelerini aktederek tam bir samimiyet ve itilâf içinde Kasımpaşa gürbüzler birliği na- mı altında birleşerek heyeti ida- re ve divan heyet azalarını inti- hap etmişlerdir. Kulübün umumi kaptanlığına Seyrisefain kulübü- nün teşekkülünde ve futbul takı- mının muvaffakıyetlerin de- âmil olan futbol kaptanı Ilhamı Bey müttefikan intibap edilmiştir. Seyrisefain sporcuları Seyrisefain Spor birliğinden: Ekseriyet olmaması dolayisile aktedilemiyen umumi kongremiz 412.32 Pazar günü saat 10 da birlik merkezi olan Seyrisefain idaresinde mahalli mahsusunda aktedileceğinden bilümum âzanın teşrifleri rica olunur. Güreşçiler Güreş federasyonundan: 1933 senesinin ilk gününden itibaren federasyonun güreş lisanslarini hâmil olmıyan kimselerin gerek resmi ve bususi hiçbir müsaba- kaya kabul edilmemeleri, kabul edilenlerin mukarrerat ve tali- mata riayet etmemiş gözile ba- kılarak cezalandırılacakları ve böyle bir kusurda bulunanların hemen federasyonumuza bildiril- mesi lâzım geldiği ehemmiyetle tebliğ olunur. Futbolmu, muha- rebe mi 2? Paris, 27 (A.A) — Buenos Airesten Paristen yevmi olarak çıkmakta olan Auto ismindeki spor gazetesine bildiriliyor: Arjantin futbol müsabakaları finalinde birçok vabim hadiseler olmuştur. Seyirciler arasındaki bir arbede, umumi bir muharebe şeklini almıştır. Ruvelver ateşi teati edilmiştir. 100 kadar yaralı vardır. Bun- lardan 3 ü ümitsiz bir haldedir. Edirne kurtuluş bay- ramında bulunanlar Edirnenin kurtuluş merasimin- de bulunan kolordu kumandanı Şükrü Naili Pş. ile Edirne ve Kırklareli meb'usları dün sabah Edirneden şehrimize dönmüşler- dir. —pi Askeri müzenin kütüphanesi Askeri müzevin kütüpanesin- deki kitaplar, esaslı surette tas- nif edilmiş, taribi eserler bulu- nan kısmı, dün açılmıştır. Bunları okumak istiyenler, her gün öğleden sonra istifade ede- bileceklerdir. rm ERE er bu dile o kadar iyi aşina oluşu Delbideki prensler meclisi meb- usanında kendisine mükemmel bir mevki temin etmişti. Nikol- son ve Robertse hitaben: — Efendiler, baldızım, sizi Ganj nehrinin deltasından kapıp biraz da bizim çölümüzün kurak- lığından tattırmıya mecbur etti- ğine çok iyi etmiş... Ağaçların burada ne kadar mühim bir süs teşkil ettiğini gözünüzle görmüş oldunuz. Mamafih bu kuraklık mükemmel bir av partisi yapma" mıza manı olmıyacaltır. e ei ver) Milli Roman Nıhayet oyunun bitmesine üç dakika kala karşı tarafa ka'e- sine bir akın yapıldı. Bütün Ko- lec talebesinin göğüsleri kendi mubacimlerile (oOberaber ileriye uzaomıştı. Tam kalenin önünde sağ açığın yüksek bir havaleyle ortaladığı topu Turan bir ok gibi yükseldi ve bir an içinde, onun başiyle dokunduğu top hasım kalesinin ağları içine girdi. Saba- dan göklere doğru, yüzlerce talebenin içinden kopan: — Bravo Turaaan! Sesleri yükseldi, Bu bağıran- lar arasında kısılmış sesile Rıza bile vardı ve oyun bittiği zaman Turanı bavaya kaldıran eller arasına (O Rızanınkilerde O karış- mıştı. v1 Gözel bir mayıs akşamı; ko- lec talebesinden on beş kişilik bir kafile, körfezin küçük vapu- rile, ogün yapılan bir gezintiden dönüyordu. Bu gençlerin hepsi on yedi" on sekiz yaşın kayıtsız ve İâubali neşesini taşıyordu. Vapurun güvertesinde başka yol- cuların da bulunmasına ehemmi- yet vermiyerek şakalaşıyorlar, yüksek sesle İngilizce şarkılar söylüyorlardı. Turan ortalarında bir orkestra şefi gibi, gür sesle onları idare ediyordu. Bir kaç yolcu bu yabancı gü- rültüye tahammül edemiyerek kamaraya indi. Bir kenarda, kendi aralarında konuşan iki zat, ara sira başlarını çevirerek, ta- rizli bakışlarla bu çılgın çocuk- lara bakıyordu. Fakat onlar ha- riçle alâkası olmıyan başka ve yalnız kendilerine mahsus bir âlemde yaşıyor gibiydiler. Bir aralık yaşlı bir hanım on- lara dönerek: — A evlâdım, kendi dilimizce bir marş söyleseniz de biz de anlayıp dinlesek olmez mı? de- diyse de bu temenni: — İnterneşinal, interneşinal... Nakaratının gürültüsü arasına gömüldü, gitti. Bupun Özerine o kenarda konuşan iki zattan biri ötekine: — Görüyor musun azizim, de- di; bu avare çocuklar sevinçle- rini, coşkunluklarını bile ingilizce şarkılarla ifade etmiye nasıl alış- mışlar ve bunu en tabii bir şey- miş gibi yapıyorlar. Onların he- yecanlarında bu teneffüs ettik- leri havanın, bu içinde dolaştık- ları halkın hiç dahli yok. ihamları başka bir âlemden geliyor. Her biri yabancı birdi» yarın limonlukta yetiştirilmiş ne- batatı gibi anormal bir şey.. Bak bu başkalık konuşmalarında, hareketlerinde, hatta giyiniş'e- | rinde o kadar belli ki! Sapki bunlar bizim çocuklarımız değil. Uç beş sene içinde bu ne şaya- nı bayrel İstikale! Bu limon'uk nebatları yarın bu muhitin tabii havası, tabii şeraiti içinde yaşa- mıya başladıkları zaman tabia- tiyle solmıya, kurumıya mahküm oluyorlar. Her birinin kafalarını açıp içini görmek kabil o'ss zengin bir Amerikan hulyası gö- rünür. Zavallı çocuklar! Bunlara her rasigelişimde içimin esef ve merhamet his'eriyle altüst oldu- | ğunu duyarım Bak meselâ, orta- | larına, şu limon kabuğu şel İşliyen Yara —27— | | l İ Sayıfa 5 Yazan: Necmettin Halil deki beresini yana yıkmış olan çocuğu görüyor musun? — Evet, t - Bu haşarı kovboyun mer-' hum Cevadın çocuğu olduğuna, bin şahit ister. — Hangi Cevadıa? — Canım eskiden burada lise müdürlüğü yapmış olan meb'us Cevat beyin. 4 — Allah aşkına! Fakat bu çocukların ne kabahati var? Kabahat bizde, çocuk velilerinde. Meselâ Cevat Bey bile.. — Yok azizim, bu kabahati zavallı Cevada atmaya imkân yok. ölüm ona suikast yaptı; o öldükten sonra karısı bu ço- cuğu kolece verdi. Zavallı Ce- vadın rubu kim bilir ne kadar muztariplir ! Biliyor musun, ka- rısı da kız koleci mezunlarından dır. O temiz Cevadın yegâne hatası bu kadınla evlenmek oldu. Cevat hayatta bulundukçe kuv- vetli şahsiyeti karısı üstünde tabii bir baskı gibiydi. Fakat o kadınm bir de şimdiki halini görseniz... Bırak allah aşkına, zavallı Cevadı hatırladıkça içim bir tuhaf oluyor. — Fakat halledemediğim bir muamma var: bu koleclerin tabsil ve terbiye kıymeti itiba- riyle boşluklarına nazaran hâlâ dopdolu oluşu. — Evet, bu cidden garip ve hazin bir şey. Kolece çocuğunu veren babaların ekserisi bali, vakti yerinde, fakat düşüncesi mahdut insanlardır. Bu koleclere paranın temin ettiği zabiri par- laklık onları aldatıyor. Hakiki terbiyenin ne demek olduğunu ebeveynin yüzde kaçı anlar? Bir çoklarnnın kanaatine göre frenk muhakkak bizden östün bir mahlöktur ; değil böy- le boşluklarını ve hakiki büvi- yetlerini her kese benzer çiyi- nişleriyle saklıyan misyonerler, hatta siyah cübbeli Fransız ve Italyan papazları, sörleri bile bizden üstündür, Çünkü medeni âlemin dilleri ile konuşuyorlar. Halbuki en mükemmel surette öğrenilmiş bir Avrupa lisanının bile yalmız başına kıymeti nedir? Çocuğun seciyesinin teşekkülün- de ifa ettiği rolün ehemmiyeti nedir ? Bir taraftan milli terbiye ile hiç alâkası olmıyan müesse- selere... — Evet ama Lozan muahe- desi.. — Yok, yok kardeşim, Bak meselâ şu karşıki tepede haki- miyet tesis etmiş olan kız kole- <i yeni, mükemmel, gözleri daha farla aldatacak bir bina yapmak müsaadesini koparmıştır. Sözde Lozan muahedesi ahkâmma göre bu'undukları bali muhafaza ede- ceklerdi. Bu müesseseler acayip ve korkunç birer makine, hani diri öküzü öbür tarafından sucuk halinde çıkardığı rivayet edilen makineler gibi bir şey.. Bu sene i körpe bir Türk çocuğunu alıyor- lar, bir kaç sene sonra, bazan bir portestan yavrusu ve ekse- riya böyle ne idüği belirsiz aca» yip, berbat, kozmopolit bir tip halinde çıkarıyorlar. » (Devam v ler! Gmk SR Eleği akk imz Sİ İd dü İK iznin e lk gif kli e aklar ar Sl

Bu sayıdan diğer sayfalar: