8 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

8 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 10 ee) Takdiri eymet Te) Dostum Kadri, o gün çok ke- derli idi. Kadri “Zincir bent a- dam,, gazetesinde hikâyeler ya- zar, Bu çocuğun yazıları oldukça iyidir de. — Ne var, dedim, Kadri?. Diş- lerini bıçak açmıyor?. — Bırak Allabmı seversen, çık dıracağım.. Deli olacağım.. Tah- rir müdürü ile aramız açık, mu- hakkak beni atlatmak istiyor. — Neden?. — Geçen gün biraz atıştık... Şimdi “hikâyelerin kötü, artık ya zamıyorsun!,, diye söylenip duru- yor.. — Brak söylensin, ne çıkar?, — Ne mi çıkar?, Arkadaşlar. dan birisine “tanıdığın bir hikâye muharriri varsa gönder,, demiş ... Ne çıkarı var mı?.. Bana bir sade kahve! Kadri, dönüp sordu: — Bir de sen içer misin?. tane olsun!., Kahveci kahveleri getirene ka- dar sustuk.. Iki e Bugünlerde vaziyetim de kö- tü, başka yazacak yer de yok. Hem bir başka belâ da var başı- mızda!.. — Gün geçmiyor ki” gazeteye bir sürü hikâye gelmesin. Önüne gelen bir şeyler karalıyor, gönde iyor. Hepsi de heveskâr “hikâye- min İdtfen gazetenize derci.. Üc- ret istemem, diye de ay- rica birer mektup ilâve € diyorlar. Sonunda da “eğer beğenirseniz, gazetenize munlta - zaman hikâyeler de yazarım.,, di- ye bir haşiye.. Ne de çok muharrir heveskârı varmış yarabbi! Bere- ket versin; gelen hikâyeleri" şun- ları bir oku bakalım, nasıl şey- ler?,, diye hep bana veriyorlar, ben de sepete atıyorum.. . — Birer kahve daha içer mi- yiz?. — Ben içmem, sen istersen. 5 Ben de içmiyeyim.. Zaten $i- | nirliyim.. Fakat nasıl sinirlenmez- sin kardeş?. Bu heveskârlar dü” şünmiyorlar ki muharrirlik de bir meslektir ve bu meslekten geçi- nenler var.. Tasavvur et, meselâ, ben gideyim, belediye reisine çı - kayım “beyefendi, bendeniz fah- riyen zabrtai belediye memurluğu | yaparım,, diye iş alayım, yahut | tramvay şirketinde bedavadan kontröllük istiyeyim, nasıl olur?, Bu adamların işi gücü yok min sanki de durmadan hikâye Yazı- yorlar?, — Haklısın. Amma ne Yapar- sın yavrum. Dünyada böyle adam- lar çok! İmzam gazetede çıkım diye... Süküt... Zavallı Kadri.. Kendisini yalnız | muharrirliğe verebilmek için iki | i muallimliğinden istifa | i yegâne ekmek para re girmişti. Kendisine ne kadar yardım etmek isterdim? Fakat... Fakat aklıma bir şey geli- yor, evet.. Hakikaten güzel bir fi- kir.. Hem pek hoş... — Kadri. — Ne var?. — Hemen bir hikâye yaz.. — Ne yapacaksın?. — Sana ne, yaz. rışma, ve beni burada bekle,. » # # Tahrir müdürünü görebilir mi- yim?. — Bendenizim emriniz mi var? “Zincir Bent Adam,, gazetesi-| nin tahrir müdürü ile karşı karşı - ya oturuyorum., — Efendim, bendeniz Pariste dört sene tahsil ettim, ve orada “Candide,, gazetesinde Abdullah müstear ismi altında bir çok hikâ- yeler neşrettim. Tahrir müdürü hayran gözlerle bakarak: — Ya, dedi, siz misiniz?. Bir çok hikâyelerinizi okudum.. — Bir| kahve emreder misiniz efendim.. — Teşekkür ederim, efendim, | demin “İstikbal,, başmuharriri ile beraberdim, iki kahve içtim. Ağ- zım zehir gibi... “İstikbal, gazetesi, (“Zincir Bent Adam, gazetsinin rakibi i- | di. Tahrir müdürü hemen kuşku- | lanmıştı. Ben aldırmadan devam ettim. — Efendim, şimdi artık memle- efendim. bir kete döndüm. Niyetim burada da hikâyelerimi neşre devam etmek .. — “Zincir Bent Adam,, hikâye» ! lerinizi almakla çok bahtiyar ola- cak Beyefendi... — Yalnız “İstikbal, de istiyor... Nasıl yapsak?. Tahrir müdürü benden bir sa- niye müsaade alarak gitti, beş da- kika sonra dönerek: — Beyefendi, dedi, başmuhar - rirle görüştüm, gazetemiz arzu et- tiğiniz fedakârlığı yapmağa ha - zırdır. Hem ne iyi tesadüf.. Bizim hikâyecimiz de artık yazmamağa karar vermişti. — O halde peki, size bugünlük bir hikâye vereyim de, yarın gü - rüşürüz.. gazetesi * » * Kadri, meseleyi anlayınca kah- kahalarla güldü. Ertesi gün büluş- | mak üzere ayrıldık. Ayni kahvede gene Kadri gülüyordu: — Nasıl oldu Kadri, anlat kalım?, Tahrir müdürü, benim verdi - ğim hikâyeyi Abdullah imzasile neşretmiş ve Kadriye: — Gördünmü?. Demişti, hikâye böyle olur.. Kadri hakikati ve benim oyna- | dığım oyunu kendisine anlatınca kızmış, sonra inanmzmıştı. Kadri: — Gel, dedi, seni bekliyor, Sen de söylede bari inansın. Gittik. Tahrir müdürü, hakikati benim de ağzımdan öğrenince, ar- tık Kadri ile barışmaktan başka | bir çare göremedi. Zaten fena bir gocuk da değildi. Bu suretle, dos- buluştuk.. ba- tum Kadrinin hikâyeleri, küçük bir “yunumla, “Zincir Bent A- dam,, da çıkmakta devam etti. , e n 8 ANADAN eşiktaş Ic: Dairesinpen: Bir borçtan dolayı mahcuz ve açık arttırma suretile paraya çevril- mesine karar verilen bir kahve motörü ma kayış, bir demir ka- sa, altı kavanoz, bir sari Pirinç terazi, yirmi kıye bulgur, camlı tezgâh, muhtelif cins konserve, elektrik ampulleri zeytin yağı kaplarının tellaliye rusumu ve ihale pulu müşterisisine ait ol- — Hazır yazılmış var, olmaz mı?. — Olur, ver bana... — Veremem.. Gazeteye götüre- ceğim.. — Ver canım.. Üst tarafına ka- mak üzere 18-12.932 tarihine müsadif pazar günü saat 13-15 raddelerinde Ortaköyde © uncu sokağında 14, 16 No.lu dükkân önünde bulunacak memura talip olanların müracaatları ilân olu- nur. (5783) i birer | ufacık istasyonları Pr. Marks'ın Viyanada çıkan makalesi Konservatuvar mütehassısı Istanbul, Türkler ve san'at hakkında ne düşünüyor ? Konservatuvarın daha mükem- mel bir hale getirilmesi, Türki- yede musikinin inkişafı yo'unda tetkikat yapmak üzere Istanbula | gelen Avusturyalı omütahassıs profesör doktor Jozef Marks, ra- porunu verdi, memleketine dön- dü, Bir müddet sonra tekrar ge lerek, işaret ettiği esaslar daire- sinde yapılacak şeyleri gözden geçirecek... Mutahassıs, Istanbul seyahatin- de edindiği intibaları Avustur- yanın en tanınmış gazetelerinden biri olan “Noyes Viner Jurnal, a iki makale halinde yazılmıştır. Çok dikkate değer noktaları olan bu iki makalenin başlıca kısım- larını iktibas ediyoruz. Yapılacak şeyler Profesör, Istanbul seyahati in- tibalarına ait birinci makalesine şu satırlarla başlıyor: rine, musiki 'bayatını tetkik et- mek ve faydali tekliflerde bü- lunmak maksadile Istanbula git- tim, Konservatuvar, orkestro, ti- yatro ve bâlk musıkisinin zama- na uygun bir milli san'at hazır. lamak için, münasebet ve irti- batlarının esaslı surette “temin ve tanzimi isteniliyor. Yeni bir konservatuvar binası yapılacaktır. Müessesenin rizamnamesi, Ana- dolunun “sihirli “nağmeleri gibi ! Avrupa musiki ve san'atini'de gözetmeyi istihdaf ediyor. Bu inkişaf sahasındaki temel atma işine iştirak etmiş olmak, cidden zevk verici bir vazifedir. Hükü- met, san'atkârlar, münevver mubiti, inkişafı sabır. memleketin . sızlıkla bekliyor. Gazi, geçenler- de Türk san'atları tam bir inkişafa erişmeden, kültür inkılâbının ta- mamlanmış sayılamıyacağını söy- lemiştir. Bu sözlerden bana bahseden İstanbul valisi, ilâve etti: “Ve Gazi, aslâ yanılmaz.,, Istanbul yolunda Dr. Jozef Marks, Viyanadan haraketle İstanbula gelincey kadar yolda gördüklerini, peşteden, Belgrattan, Sofyadan | aldığı intibalan ve seyebatının bu kısmında uğradığı bazı güç lükleri kaydettikten sonra, İstan- bula nasıl yaklaşlığım anlatıyor: “Dağlar, ovalar, bana meçbul | İstasyonlar, sonra gene dağ, al- kaph toprak... Istanbula yakla- çacık çalılarla Tren, ilerliyor. şıyoruz. Hemen hemen küçücük şehir olan bazı yerlerin demiryolu, artık meyilleniyor, denize doğru göz önünde Avrupalı için bu manzara, ne kadar cazip! Deniz havası göğse do'uyor, bava, kilometreden kilometreye ılıklaşıyor. Mes'ut ve biraz yor gurca, başımı pencereye davi yorum, Zarif abşap köşkler, dar sokaklar, harap binalar, gene iniyor. İlik köy, açılıyor. yavaş yavaş | dar ve bazı yerleri eciş, bücüş | sokaklar süratle geçişten çabu- | cak gözden kaçıyor. Bizans abi- | deleri... ve nihayet deniz kena rmdaki şebri ilk defa görmüş... Belki insanların şimdiye ka- İ muallim olan ve aynı | bulunduğu “Türk hükümetinin daveti öze- | dar fethettikleri şehirlerin, en | müstesna mevkide o'anı.... Bir- kaç dakika sonra gürül, gürül | gara giriyoruz." Sirkeci garından Beyoğluna Prolesör, garda kendisini se- vimli insanların karşıladıklarını, bu arada Ekrem Besim beyin, valinin selâmını bildirdiğini, bun- dan başka konservatuvar müdürü Yusuf Ziya beyin, kâtibinin, üç Türk talebenin ve şimdi Istan- bulda çalişay genç bir Avustur- yalı (piyanistin © bulunduğunu kaydediyor. Avusturya akademisinde mu- | vaffakiyetle verdikten sonra İstanbul konservatuvarında zamanda imtihan bir otomobil edinmek bahtiyar- lığına nail olan genç bir Türk bestekârı, beni ineceğim otelin Beyoğluna çıkardı.,, Diyerek, şöyle otomobille g çişte “bile * İstanbulun kendisini" | hayran intibalarım tesbite devam ediyor. “Sokaklarda her sahada muh- telif muhtelif kaynaşıyor. Harikü'âde camiler, Roma abideleri, bahçeler, sa- taylar, “bir Müslüman mezarlığı, ahşap binalar, altın yaldızlı ka- pılar ve şimdiye kadar görülen- lerin o hepsini. unutturan deniz manzarası. Venödiğin esrarlı sokakları, Romanın romantik ha- rabeleri, Palermonun ekzotik bususiyeti., Bunların hepsi, faz- lasıle İstanbulda toplanmış! Geniş, modern bir köprü üze- rinden denizi geç yoruz. Şehrin Beyoğlu tarafı, tamamile Avru- pa şehrini hatırlatıyor. İstanbul- da şarkın tesiri, ekzotik bir çi- çeğin. baş döndürücü kokusu gibi içe doluyor ve insan, alış- kın olmadığı şekiller ve renkler arasında sarhoş oluyor. Adım başında bir karşılaştığı yeni yeni şeylere doyamiyor, beyecanlanı- yor, büyüleniyor ! Beyoğlunda bir gece Caddede gece vakti dolaşır- ken de, kalabalık, hususiyeti ile ipsanı cez>ediyor, Binlerce insan bir arada,.. sıra sıra otomobil- ler...... Çoğu der yan sokaklara sapıldı mi, rüvu esrarlı bir şeb- rip sibri sarıyor. Bir meyhane- dem Şarklıların bize yabancı şar- kıları işitiliyor, gö'geler dört bir taraftan kayıyor, ber şey acaip bir muamma hissini veri- bıraktığım. ifade yollu tarzlar, simalar yor Fundan'sonra, tekrar aydınlık caddeye çıkarak bir dükkândan | “Noyes Viner Jurnal” satın al- Bir orla dığını ve gözeteyi açınca pek yakın dostu “Otto Königin öü- | münü öğrenip buna İnanamadığını bu bir törlü yazan profe- sör, dostunun, ğü zaman kendisine * Metia ol, Marks! Hayat, böyledir: Kıymet- li mevcudiyetler' erken ölür ve mahrumiyetlerini hissetmiyecek- lerimiz, kalır ,, dediğ'ne işaretle, “ Hazin bir teselli?,, diyor. Konservatuvarda... Sonra balısı, gene konserve” | Vildgans | ismindeki başka bir dos'u öldü- : 8 Kânunuevvel 18 Atınada e | ! Kandöküli Ameleden bir yaralılar da V ATINA,I (A.A) — Mi korpoeosyonlarım birkaç £* bsi devam etmekte ola dün şiddetlenmiştir. e Grev zabıta kuvvetleri arasında * deme olmuştur. Grevciler, $ lüler tarafından sevkolunan ! | vaylar üzerine ateş açmışlar Eann'yeti umumiye snüdü” mayişçilere karşı havaya $il İtuimasını emretmiştir. Birçok yaralı vardı, yarsl İ amele ölmüştür. M. Çaldaris işe başlanıl#” İ emretmiş ve hilâfında hareli dar arreleye yol verileceği" | direriştir. ! Dabiliye nazırı, bir kof” hareketinin mevzuu bahsoldi ve hurümetin bu hareketi #” le tenkil edeceğini söylemişti” e — Kurumuş ağaçlf kesiliyor | Şehrin muhtelif caddeler üzerinde bulunan muş ağaçların kesilmesine 5 vam edilmektedir. Kesildi bu ayın nibayetine kadar lecek, şubattan itibaren b ra yeni fidanlar dikilecektif” danların bir kısmı hariçtef nacağı gibi bir kısmıda 0 ye bahçelerinden tedarik cektir. semti Kadınlar arasınd? Beyoğlunda Omer Avsi hallesinde oturau ir nm komşusu Nedime b sokağa süprüntü atmak den kavga etmişler, Nedim* nımla oğlu Mustafa Nerimsf nımi fena balde döğmüşler ölen ryan kkilünde ikili tuvara getiren Dr. Jozef şöyle devam ediyor: “ Yeni konservatuvar yapılacak, Eskisi, büyük, bir konaktır. Konserva' | yüz kadar talebesi için Wi, tür y Bu işe elverişli döğ Burada Türkler, Ermenilefiii lar, Bulgarlar ve bu aral ka bazı milletlere mensuf ” ler, Betovenlerini öğr Türklerin rousikiye olan çok yüksektir. Çalışm; sunda yorgunluk bilme#””" bırlıdırlar. 4 Şu saatte, derslerin ii man:dır, Konservatuvar * bir Oodasındayım. Pei ” dışanya (o bakıyorum. Her muhteşem bir cami va” Je ji Yamnda eğrilmiş t4$ İ mezarlık, .. Devrin Sut İ yakın olanların görüldü ui Aşağıda ders salonu piyanoya dokunuyor” w | biribirlerile teması, be?” — İ dar garip o'uyor. Acabi * i banisi, teşem binanın düşünürdü 7? de kadınlar: i, ne bis” bestesi için ne vezirler ve göz nağmeler işitselerdi lerdi ? , Ebedi san'at! sani” ılık nın , zanmettikleri 77. ice 4 Asırlar geçi gi r. Daima * yke Insanlar | vecd” at, bazı göstermez. ha iyi anlaşılı yeyi gözetir: ips melliğinin en as" tirmek!,, ayı" (2nci makale yarını $

Bu sayıdan diğer sayfalar: