3 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

3 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İGFMANLI DEVLE ÖLÜRKEN... Mubarriri: Celâl Nuri * İktibas, nakli, tercüme kal » mahfazdür, Bir dalavere dâhisi:Utufetlü Bohoraki Şurasını unutmıyalım ki, bü - tün Osmanlı tarihinde Türk mil - leti hakim, memur, asker ve köy- lü tabakalarını teşkil ediyor. Ti- caret, nakliyecilik, bangerlik ve sarraflrk, komisyonculuk, Avrupa Amerika piyasalarile münasebet, muhabere hemen hemen rum, er- meni, yahudi ve tatlısu milletle - rinin inhisarları altında idi. Me - selâ koskoca Osmanlı bankasın « da Türkten memur yek gibiydi. Anadolu şimendiferi, İstanbul tramvayları bile Türke iltifat et- mezlerdi. Her şubede gayri müslim de - nilen Türk olmıyanları görüyo » ruz. Karamanlı rum bakkal, Kara» manlı rum sarraf bir şehri, bir semti, bir mahalleyi fethederler- di, Bakkal deyip geçmeyiniz. Bo- dos veyahut Yordan ağa ailele - rin yalnız mekülât işlerine değil ber türlü alışverişlerine, alacak - larına ve vereceklerine karışır - lar; hatta ve hatim karı koca me- selelerine, evlenmelere, boşar - malara, uzlasmalara da burunla - rını sokarlardı. Saray, daireler, büyük konak- lar bu mahlükların nüfuzu altın. da idiler, Kuyumculuk ermenile- rin inhisarmda, idi, Esasen, erme- niler, kuyumculuğa pek müsteit - tirler. Bunlar şimdi. . Pusiste bile hünerlerini gösteriyorlar. Müteahhitlik; tatlı bir işti. Se- rasker kapısı ve tersane en yağlı kuyruklardı. Zahirde bir yahudi, veyahut bir rum, bir tatlısu fren- gi veyahut ermeni dairede dola- şır, bir bende gibi uysallık göste- rir; lâkin serasker paşayla kap- © tan paşa bunların esirleri idi. Ba- Zı seraskerler ve kaptanlar ise müteahhit ve miiltezimliği bizzat kendileri yaparlar, ve, Bohuraki ve Vasilâkiyi, Karabet ve Kara - kin efendileri ortaya sürerlerdi. Bu takdirde bile gayri müslimler batman balman altın kazanırlar; bizimkiler bolca irtikâp bile et - seler paraları sonunda güme gi- 'derdi. Saray müteahhitleri, O nişan, mahrukat, et, mefruşat, mücev - her müteahhitleri bunların dük « kânları darphane gibi işlerdi. Bu gayri müslimler hulül ve nüfuzun mütebassısları olmuşlar- dı. Paşaların uşaklarını bile do - yururlar, mide fesadıma uğratır« lardı. E. Renan yazıyor: Bezirgân - lar vezir olmak istemezler; fakat © vezirlerle dost olmak isterler. » # # Karşıma şöyle bir hayalet, şöyle bir tip geliyor. İsmini sor » mayınız; söylemem. Hatta yahu- di midir, değil midir? Diye beni sorguya çekmeyiniz. Haydi adı - na yalancıktan Bokuraki diye - İm. Yalnız şunu size temin ede- »im ki, tasvir edeceğim zatın bu- © . rada pek sadık, hatta fazla sadık © bir fotoğrafını bulacaksmız. Gayet uzun boyla, çiroz gibi cılız, ziyadesile çirkin ve balâ ricalinden, yani atufetlü bir zat. Hiç okuması yok. Beşiktaş ka - rakohe kumandanı müşir Hasan paşayla bir arabaya koşulacak de recede kara cahil, Hasan paşa bir yedi ve bir sekiz yapar, orta- larına bir çizgi çeker ve öyle im- zasını atarmış, Bohuraki efendi bazretleri bu kadarını da bilmez. İmza yerine mühür basar. Fakat herifin müthiş bir ha » fızası ve bir de zihni heşap kud- reli vardı... Mektepten mezun, Selânik bankasında bir çok sene ler muhasekezilik etmiş : kâtibi hesapları yaparken efendi enun başında dikilir ve zihnen bütün hesapları yapar, altmış kuruşluk bir puslayı bile hatırlardı. Ger - çekten bir hesap, hafıza ve dala- | vere dahisi! | Herkesi dolandırır; lâkin her» ! kes ondan memnun; herkes ona muhtaç. Hiç bir cürüm vesikası, izi bırakmaz. İtalyada seyahat ediyordum. Bohorakinin oğluna tesadüf et - tim. Bana dedi ki: — Merhum peder gerçekten iş için yaratılmıştı, Kabiliyeti bü- yüktü. Henüz çocukken istidadı belli olmuş. On altı yaşında var, yek. Çarşı içinde bir kuyumcu- Bun çırağı imiş. Hex gün efendi- lerden evvel dükkâna gelir, dük- kânı süpürür ve bekler. Bir sa » bah, henüz ustası gelmeden bir ihtiyar kadın dükkâne gelir. — Oğlum, hani ustan? — Hanımefendi biraz geci » kecek. Bir emriniz varsa o gel - meden ben de yaparım. — Acelem var oğlum. Paraya mubtacım. Şu yüzüğü sattraca - ğım. — Şimdi hanımefendi... Beş dakikada para elinizdedir. Bir kahve? a. Bizim merhum peder ba - kar ki taş güzel, kadın da cahil, Elçabukluğu ile taşı çıkarı”, yeri- | e ke plan lm | cak toprak doyuzur.. ne daha kötüsünü koyar. Ve ka - dına bedelinin yarısı para verir. Kadın memnun, çi karken bizim ihtiyara: — Allah senden razı o olsun, oğlum. Beni sıkıntıdan kurtar - dın. Şu mecidiye de benim sana hediyem: olsun; der. Gördünüz. mü bizim köpek oğ- İu, köpek peder efendiyi. Kendi- sinin, evet, o yaşta bile kabiliye- ti anlaşılmıştı! Bohoraki efendi, yirmi küsur sene sarayı dolandırmış ve boğ - muştur, Büyük memurlar, Bohora ki iş yapsın diye, 5» malların tükendiğini söylerler, o, o tekrar mal verirdi. Sarayın havasında uçan kuş” lara varıncaya kadar o muhitte herkes çelebinin hediyesine girif- tar ve duçar olmuştu. Kimin ba- şu sıkılan. efendi hazertlerine. E » fendi Bir senet alır, lâzım gelen muavenette kulunur. Verenler senedi hükümsüz O addederlerdi. Lâkin meşrutiyetin ilânmda bü - tüm Bu semetleri Bohoraki efendi mahkemeye vermez mi? Koda- manlardan birçoğunun evlerini, mefruşatlarım cayır cayır sattır- dı, Ocaklarını söndürdü ve vak - tile rüşvet diye, hediye diye ver- diklerini yüzde 9 * geri aldı. —- Asma, Bahai efendi; bu parayı sen geri almamak üzce- re vermiştin. — Paşa, paşa, ben karışmam; kadar bir | İran da Demirtaş Hanın ideğişmesine sebep İran şahının saray nazını Ti- mürtaş Hanın vazifesinden çekil- diğini evvelce yazmıştık, Journal de Genöve gazetesinin. verdiği haberlere göre, İran şahı, saray Bazırının Anglo - Persian şirke - ti meselesinde müzakeratı iyi i - dare etmediği için ve aradaki ih- tilâfa sebebiyet verdiğinden do - layı vazifesinden çıkarmıştır. Timurtaş han on senedenberi İran şahının en samimi ve nüfuz- lu bir adamı idi. Gayet zengin bir aileye mensup olan Timurtaş han Rusyada tahsilini . görmüştü. İran şahı ile, Timurtaş han, as - kerlik hayatında tanışmışlar ve dost olmuşlardı. Hattâ, şah haz - retleri, ona, çocuğunun terbiyesi - İ ni tevdi etmişti, Gayet iyi bir diplomat olan Timurtaş kan, bri çok ecnebi li - sanlarına vakıftı, ve İran hükü - meti tarafından Paris, Londra, Berlin ve Moskovada bir çok meselerin halline memur edil - miş, muvaffak ta olmuştu. Nakliyat sigortaları İstanbul Ticaret Odası nakliyat sigortaları hakkında tetkikat yap- mağa başlamıştır. Bu maksatla Av rupanın ve Âmerikanm en büyük nakliyat sigorta müesseselerinden nizamnamelerini, fiat listelerini is! sen onu git avukalıma söyle, 5 s # Bu Bohoraki efendinin kir de- sisesini anlatayım: Sultan Hamidin her gin ihsan ettiği kıymetli bir şeyin ri'tosie hidi idi. Gümüş ve altın yerine gümüş ve altm suyuna batımılıg kalp tenekeler, pırlânla yerine iç- | leri damazlı felemenk taşları ve- rirdi. Bu kadarla kanaat etse olmaz mı? Hayır... Öylelerin gözümü an Bu nesnelerin saraydaki mu * bafızr ile uzlaşır. O nesnelsrin defterini tutmak padişaha yi'0ş - maz. Bunun için, memur, larmın makbuzunu vermez; bu - gün aldığını yarın Bohoraki efen diye iade edermiş... e Dipsiz fıçı hikâyesi. Yalnız derhal mevcut kalmadı veyahut azaldı diye ras pPorunu Kasar, ve, hazineden Bo - horakiye yeni siparişler o verilir- miş, Bu: gidişle, Bohoraki efendi ayni nesneyi saraya kırk, elli de- fa satmıştır... Alış, satış, dolandırıcılık, ko « | misyon, rüşvet... Alan kim? Padişah. Satan kim? Bohoraki, İrtikâp edenler kimler? Bütün bendegân. Dolan» dırılan kim? Ha... Bir parça dür | şünelim de bu sualin cevabını öyle verelim. Bu oyunda dolan - dırılan, yanan mijletti, Zavallik köylü bu kadar eziyet (o çekiyor, aç kalıyor, eline, avucuna geçen üç buğday tanesinden ikisini Bo- horaki efendiye veriyordu. Zaval lı köylü asker oluyor, oYemene, Havrana, Arnavetluğa gidiyor. O gurbet diyarlarmda aç kalıyor, ilâçsız kalıyor. Askerin hakkını yiyen, hümnralar içinde yanar « ken onun sulfatosunu, örtüsünü, sabunumı kendisinden esirgiyen kim? Bohoraki efendi. Bohoraki efendiler sürü sürü idi, Celâl Nuri aldık- | i San'at âleminde İn indi Halkevinin müsameresi Büyük bir muvaffa- kıyet kazandı İstanbul Halkevi temsil şubesi tarafmdan dün akşam saat 18 bu- çukta Alay köşkünde bir müsame re verilmiştir. Vali muavini Ahi Ri za , H. F. idare heyeti reisi Cevdet Kerim Beyler, Fırka, Halkevi er - kânı, İstanbul şehir meclisi azala- rı, sanat ve irfan âlemine mensup kadın erkek diğer birçok zevat bu müsamerede bulunmuşlardır. Darülbedayi sanatkârlarından | M. Kemal Bey, tiyatro ei bir konferans vermiştir. Kemal B., | tiyatronun sön senelerde bütün! dünyada geçirdiği buhranı, bu buh randa müessir sebepleri anlatmış, bizdeki Uyatro hayalından baş - langıçtan bugüne kadar bir hülâsa tiyatro buliranı karşısmda bizim tiyatromuzun vaziyetini ve takip etmeleri lâzrm gelen hareketi izah etmiştir. Kemal Bey memlekette hükümet yardımma dayanan bir milli tiyatronun bir an evvel kurul M. Kemal Beyin konferansm - dan sonra Süküfe Nihal Hanım, iki şiirini okumuştur. Bundan sonra Halkevi temsil Rus edibi Anton Çehoftan Bedret- tin Beyin tercüme etmiş olduğu “hem acı, hem gülünç,, isimli bir perdelik diyaloğu temsil etmişler- dir. Diyaloğ Hilmi ve Sadettin Bey ler tarafından söylenilmiştir. M. Kemal Bey, bu diyaloğa güzel bir mizansen koymuştu. Dekor, ziya tertibatı gözü okşıyordu. Gençler, bu küçük eserin temsilinde pek umıvaffak olmuşlardır. Temsilden sonra Halkevi musi- ki şubesi azasmdan Siret Bey Ha- vayen Kitarla solo olarak bazı par çalar çalmıştır, Siret Beyden sonra Necip Celâl Beyin idaresinde Halkevi musiki subesi azasınm teşkil ettiği orkes- tra Necip Celâl Beyin eserlerini çalmıştır. En son Necip Celâl Bey akordiyon ile bir parça çalmıştır. Halkevi müsamevesi büyük bir | muvaffakiyet kazanmıştır. Genç - lerin iyi çalıştıkları, iyi çalıştı - rıldıkları görülüyor. 3 K. sani 6 Ramazan Gün, doğusa Güm Hatışı Saba camazı Öğle samanı ikindi namazı Aksam namazı Yasi mamam imsak Yılın geçen gösteri kalan HAVA — Yeşilköy askeri rasat mers kezinden verilen. maldmata göte, Dugün hava kismen. bulutlu. olacak, rüzgâr şi- mal isikametnden; hafif kuvvette ese- cektir. Dün hava tazyıkı 772. milimetre, en. fazlı sıcaklık 8, enaz # derece idi. Radyoda : ISTANBUL — 18 den 1845 e ka- dar sax “Makbule Hasım, 1845 ten (930 ye kadar orkesira, (990 den 10585 e Kadar Fransızca ders Müpredi. lere mahsusi, 1045 ten 40'ye kadar orkestra, 20“den 2045 e kadar Hikmet Rıza Hanım, 3045 ten 2100 a kadar Servet. Hanım; . 2130 dan 22 ye kadar laganni (Matmazel Kozentalı, 92 den 2230 a kadar gramcton, Ajans, borsa haberi, saar ayarı, 2930 dan 23302 kadar alaturka saz, Derütrnlire heyeti, yapmak suretile bahsetmiş, dünya | ması lüzumunu ortaya koymuştur, : şubesinin yetiştirdiği sanatkârlar, | 3 Kânumusani 1933 Sinemacılık ci ye mislini henüz kaydetmediği san'at ar abidesi iki Yüzlü ADAM Yarın akşam MELEK sinemasında Dikkat: iki Yüzlü ADAM filminin reğisörü ROUBEN Mamuliar Birinci arlisii: Friedrieh MARCH Amerika'da film akademisinin. yaptığ 1992 senesi b Istanbul Belediyesi: Darülbedayi Şehir Tiyatrosu Temsilleri : İ Bu amakş İSTAN vi sasi 21,30 da di PERŞEMBE Müsahip zade Celâl Sey Kömedi 3 Muallim gecesi BORSA 1933 — a İ 2 eek Nut sut 1 Pezma T Beler 20. ret 210y BE Bekçi Hü 90 Desi 3 20 Isviçre 10. 1 çerenneş LA'un Belgrat M. skavs Beji Sir. Hayetye Tramvay U. Sigorta Fömamti Telefon istikrazlar Tabviller 8428.) Elekrik Bak s.s) 155 418 Ist, dahli Sark Pirolları D Movahhide Gümrükler İğ Sayusi mahi Tramvay Tünel Tabtim Askeri mecm ua Bu kiymetli meslek mecmuasıns seksem yedinci sayımı İntiar etmişti. içinde askerliğe sit fâydalı. yazılar “v8 sesimler vardır. ilâve olarak verilen “Mi ih İısmını ferik İzzettin Paşanın istikiâi harbı bayraları âh eseri şinci cüzü teşkil ediyor. Tavsiye ederiz. irtihal Ayından merhum Kâzasker Emir Efendi zsde Kâmil ve yandan merhuff Hüsnü! Paşa zade Tahsin Beylerin. hafi” desi ve Kâmil Hey mahtomu, Ermin, 89 yin kerimesi Nevin Hanım müptclâ ol duğu büstalıktan, kurnulamıyarak pevbs harı hayatında uful. etmiştir. Cens?€fi bugün saat 12 de Bakırköyündeki hane“ © lerinden kaldiritarak oradaki afle makpe” resine defnedilecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: