24 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

OSMANLI DEVLE ÖLÜRKEN... Mubarriri ; Celâl Nuri * İktibas, nakil, tercüme Bakları mahfuzdu Ben nasıl cehaleti tahsil ettim ? Yahu! Unuttunuz mu? Biz ço- cukluğumuzda hergün Arabi ve Farisi okurduk. Benim Arapça hocam meşhur Hacı Zihni Efen- di, Farisi üstadımda muallim Feyzi Efendi idi. Bu iki dili öğ- retenlerin en ileri gelenleri... — O halde, biri bana diyecek, sen iyi Arapça ve Farisi biliyor - sun... Böyle yüksek muallim -| lerden ders alan. . İleriye gitmeyiniz. Fariside ya- | çok | yanım, Arabide ondan bir daha yayan. Çok memnun oldu - ğum bir cihet var: Hafız olma - maklığım. Eğer bir de hıfza ça - Mışsaydım o zaman kandilli buda- lalar sırasma girerdim. Ali Hay- dar Efendinin sekiz bin sayfalık mecelle şerhini hemen hemen ez- ber öğrendim. Eğer bende esaş - k bir surette bir ahmaklık görü « yorsanız, emin olunuz ki, bu, do- Zuştan değildir, mecelle şerhini harfiyyen öğrendiğimdendir. Al. Jah rahmet etsin. Sait Halim Paşa merhum (veyahut kulakları çın- lasın, kardeşi Abbas Hilmi Paşa) iddia ederlerdi ki müslüman ola- rak dünyaya gelen kadm, erkek, her ferdin vazifesi mutlaka Kur'- anı hıfzetmek girmektir. Dünyada 300 milyon müslü - suretile - hayata man var diyorlar; böylelikle 300 | milyon halkı hep budala etmiş o- lacağız. Hafızlar ezber okuyorlar; kin okuduklarını» amlarıyortar. Allah, kelâmmda Kur'anı Arap - ça olarak indirdik, tek anlasınlar fızlar ise bunun aksini yapmakla bu nassa taban tabana zıt hare - ket ediyorlar. Şu münasebetle biraz da Yahu- di hafızlarından bahsedeyim: Gülünüz. Talmud çok (mufassal lâ- insanlar bir kitaptır, Kara kaplı, değirmen | taşı gibi bir alâmet, yahudi âleminde, hafızlar: var. Hem nasıl hafızlar? Bizimkiler - den beter, Orada bir hatim cemi- yeti olurmuş. Gayet âlim beş, on haham toplanır, hafız namzedini imtihan ederler. İmtihan şöyle geçermiş: Baş haham eline kocaman bir çivi hr; mukaddes bir çekiç ile bu çi- viyi kitabın lâalettayin bir nokta- sına çakar. Çakmak ameliyesi bi- le güç, çünkü kitap kocaman, kalın, ağır. Sonra bir kerpetenle bu çiviyi çıkarırlar. Çivi kitapta yer etti, Bir delik hâsıl oldu. Ha- bam efendi dua ede ede kitabı a» | çar. Sayfa 26 da çivi filân keli - meyi delmiş. Hafız namzedine soruyor: — Efendi! 26 mcı sayfada de- lik (filân) kelimesinin üstünde- dir. 36 —48 — 103 — 262— 576 — 648 inci sayfalarda delik hangi kelimelerin üzerine yor? Eğer namzet böyle kırk, elli su- ale durmadan, düşünmeden ce - vap verebilirse, derhal hafız ilân geli - olunur. Eğer cevap veremez, hat- #â cevabında kekelerse iş gelecek seneye! Yahudiler gayet keskin ve son derecede pratik bir millet olduk - İarı halde, işte, bu budalalığa sarkıyorlar. Eğer yahudilerin ha- İ çıkmca Seyh Mehmet Efendi ba- liye; buyuruyor. Ha -| Bunun da, | fızları olmasaydı beni beşerin çe İ koceği daha büyük olurdu. | $u — Bizde bu Arapça ve Farisi | niçin okunurdu? Yahut, ilkin, da ha umumi bir sual soralım: —Bir Fransız Almancayı, bir Türk İn- gilizceyi niçin öğrenir? — O dil de konuşmak, yazmak, için. Bundan tabii cevap mu? Halbuki Arapça, bizde, maksatla okunmazdı. Bir gün Yemenden gelen Şeyh İ Mehmet bin Mehmet Es San'âvi EF. yi, sonradan Şehülislâm olan Çelebi Zade Erzurumlu Hüsnü Efendiye götürmüştüm. Bu âlim, bu meşhur âlim, Yemen- ki Şeyh ile konuşamadı! Daireden okumak olur bu Hüseyin na sordu: — Meşhur din âlimi dediğin zat bu mu? Bu hoca A - Yapçayı konuşamıyor bile! Yarın ahrette Allahm huzurunda nece lâkırdı edecek? Bir fıkra daha: Peostadan bir paket Mısır gazetesi çıktı. Bun - ların içinde bana dair bazı yazır lar varmış. Vaktim yoktu. Kimse- ye okütamadım. Vapur saati de gelmişti. Yeniköyde oturuyor - dum. Yağışlı bir havada koşa ko- şa vapura girdim, Kendi kendi « me: Dedim, bildiklerimden ve ulemadan bir zat orada idi. Yanına gittim. İşi kendisine anlattım. 40 seneden faz la medreselerde, mekteplerde A - rapça okutmuş biri, Gazeteleri eli- ne verdim.. Okuyamıyor. Ayıp de- ği, ya! Okuyamıyor!.. — Neden o okuyamıyorsunuz, mevlâna? Diye sordum. — Azizim, dedi, biz üstattan gazete okumadık. Kızacağım geldi. Meselâ Oben İngilizce okudum. Üstadım bana bugün çıkan bir kitabı, (yahut Times güzetesinin bugünkü nüs- — Ne iyi tesadüf! hasmı, elbette, otuz sene evvel o- kutmamıştı. Fakat ben bu daki - kada bu eseri ve bu gazeteyi eku- yabiliyorum, Neden bu muallim efendi (her) Arapça kitabı oku: yamasın? Demek ki biçare ve masum | milletin seneleri güme © gitmiş... | Kafa bir değirmen gibi daima iş- liyor, lâkin hiç bir şeyi övütmü- yor, İşte eski medrese ve mektep- lerin hali. Bu Allahım belâsı usul (yahut, daha doğrusu, o usulsüz- lük) okur yazarları mankafa et- miş. Burnun bir nümunesi de be- nim. Hayatımın o saatleri keman öğrenmiye hasredilseydi bu daki» kada kendimi eğlendirecek mü - him bir vasıtaya malik olurdum. 21. Daha ileri gideceğim- Arapça ve Farisinin bu şekilde öğretil - mesi daha başka fenalıkları mu- cip olmuştur: Okuduğumuzu an - lıyamamak, Arapca tahsil eder - ken şu itiyat, gu kötü itiyat hâsıl oluyor: Okurken mânaya dikkat etmemek. Bunun içindir ki Türk- çe bir ibareyi okurken bile bazı - kurbanı mânayı araştırmıyor. Zaten eski yazıcıların çoğu çapraşık yazarlardı. Arapça, Fa- risi ile Türkçe arasında ibareler. Bunları okurlar, lâkin omânasile uğraşmazlardı. ları, o itiyadın olarak, İ zim etmiş ama bundan hiç mana İgıkmıyor. Yalnız kelimeler sıra « İlara çok ehemmiyet verdim. Bu İ na ile mi uğraşaydım? İnsaf bu - İ yanca bir söz var: Istanbul müftülüğünden : Alâ Orta Aşağı Buğdaydan 13 (o 10 9 Arpadan 16 14 13 Üzümden 130 92. 65 23 Kânunusani Pazartesi gü- nü akşamı (Salı) gecesi Ra mazanı Şerifin 27 inci gecesi olmakla “Leylei Kadir, 277 Kânunusani 933 Cuma gü- olduğu ilân amel ski iii ve nü de Bayram i o'unur. Bayram namazı Sa, D. Ezani saatle ? 34 Vasati ,, gaz iğEREEmE MARE EDERMİ istiklâl lisesinde konser Geçenlerde Galatasaray lise - si salonunda muvaffakiyetli bir konser veren Senih Lütfü Bey'i- kinci kanserini İstiklâl lisesi sa - lonunda vermiştir. Konserde bü - | tün talebe velileri, muallimler, talebe hazır bulunmuştur. Senih Lütfü Beye piyano ile Reyyan Tevfik Hanım refakat et- miştir. Senih Lütfü Bey (Max Bruch tan (Kol nidrei), (Pla - yera) isimli parçaları çok mu - vaffakiyetli çalmış ve bilhassa i- | kinci parça cok beğenilmiş da - kikalarca alkışlanmıştır. İ zelce bâk etmişlerdir. Vakit vakit bunları makam ile okurlar, Mü - nasebet düştükçe (o mahfuzattan bir mısra, bir beyit, bir kıt'a zik- rederler. Lâkin onların arasında geçen bir kelimenin, bir kaç tabi- rin mânasını kendilerinden soru- kler! Size güzel, çok mânalı bir hi- kâye anlatacağım: Eski zamanda, şairin biri, çok çalışmış, meydana gayet güzel bir kaside getirmiş. Ama ne kasi- de? Akide şekeri gibi tatlı; ta - dından yenmez. İ Şair, üzun emeklerin mahsulü olan eserini sağda, solda, ber mevzuda okuyor. Vezin, yerinde. kafiyeler, hep mukayyet. Kaside- nin birçok kısmı tarsı edilmiş. Sonundaki gazel bir şaheser. Her kes bu güzel manzumeyi ezberli- yor. Takdir edenlerin ise haddi, | hesabı yok. Fakat kurnaz bir genç farkma varmış ki bu parlak kasidenin biç manası yok. Az mana, kötü mana, boş mana? Hayır, hayır. Zavallı şair şiirini pürüzsüz tan - lanmış, ahenk temin edilmiş. İşte o kadar. Genç, şaire sormuş: — Ey büyük üstat! Manzume- nizi iyice dinledim. Hatta mühim kısımlarını hafıazma nakşettim. Lâkin, acaba sorabilir miyim? Bu kasidenin manası nedir? — Ey oğul! Vezne çok dikkat | ettim. Kafiye bulmak hususunda hayli yoruldum. Tarsınta, cinas - kadar külfetten osnra bir de ma yur. Lâfza itibar ettim, kaydında bulunmadım. Güzel hikâye değil mi? İtal mana Se non e vero, € bene trova - to! İh, Yerlerinizi evvelden tedari “Doğru değilse de iyi uydurul- Ben öyle kimseler bilirim ki binlerce beyiti hafızalarına gü - muş! Celâl Nuri Yarın akşam Türk sinemacılığının ZAFER Gecesidir: Çünkü Memleketim zde Yap ılan En Zengin, En Güz En Neşeli — Büyük Operet Filmi KARIM BEN , j ALDATIRSA Rejisörü : ELHAMRA ve M ERTUGRUL MUHSiN ELEK Sinemalarmd Izmirde ELHAMRA sinemaarmda ayni zamanda m terem halkımıza ta Da ma Sevimli JEAN Murat'ı kdim edilecektir. kendif âyık 77 No. LU EV Fransızca sözlü güze! filmnde mutlaka görünüz, Bu Perşembe akşamı A R T i Ss Ti K Sinemasınd? HERKES SARIZ Operetini ISTAN-UL RADYOSU HANIMLAR HEYETİ KONSERİ CENNET — SELMA inci ve Eliza Fahrettin Hanımlar ve ARKADAŞLARI 95 ikinci #ânun 933 çarşamba akşamı İç MAJiK| Sinemasında d Kadıköy Hale sinemasında | ERTUĞRUL SADETT.N Bu akşam Türk - Yunan ardstleri nin ilk müş vemsil OTKELLO Gavrilidis : Othello Erroğrul Sadettin : Yago Otelloi Hey oğlunda ve Istanbulda tekrarlanacaktır Nukut ve ar, 20 4. Fransiz 170.— 1 Sterlin 6 1 Dolar 214— 20 Liret 90 4 Belçika #17. İ ağ Leş 20 Drshmi © Tİ si Diaa m İsviçre *w — 1 çürvoneç #0 Leri 16.— â j lerin ecediye s0 Küron Çek | #oknot (Satış) 1 Şila Av I Pezeta 1 Mark 1 Zolatı 1 Peog3 Prağa Yivanı Maörir Berlin Varşova » Peşte Nev-York Mildno Ariiksel Atisan Cenevre Salya Asterdam iç Rankas Anadolu Reji Şir. Hayriye Tramvay U, Sigorta omoati istikraz'ar st. dahili “ark ! yollar D.Muvahhlde Giimrükler Saydi mabi 435 Pağdar 855 askeriye i 4169 İ Çimenta #i #10 | Ünyon Dey 8, |. Şark Der 485 Talya 14— | Sark m. ceza 28.65 | Teleton 53 Assdolu Anadolu 1 LA. Mümessil 48,50 Şİ İ gana, 22 den EYBEK görmelidir istanbul Belediyes Darülbedayi Şehir Tiyatrof” Temsilleri ii vi Ünereti “i br İh (yalın n aşağı olan çocuklf Bu akşam san (21,30da çarıJeylek nl a babul edilmezelr Biyese güner 00 dır i iK VİIM Salı Çarşamba 24 K. sani 25 K. san 21 Ramazan 28 Ramazan Sabah namazı Öğle samazı ikledi namazı Akşımm mamiz Yaşı samazı kezinden verilen malimsta güre, va tamamer bulutlu olacak, İ yeiden kuvvetli olarak esecektir. Kar 7 ması iktimsli kuvvetlidir. 18 den 184506 wi Makbule hanım, 18,45 ton 189308 kala köstra, 19.25 ten 20 e kadar Fransızca Glertemişlere mahsus), 20 den 20,30 a K8* Karagöz (Hâzem Boy tarafmdan), 20,30 © 3i e kadar Hikmet Rıza Hanım, Zi” 21,30 a kadar Servet Hanım, 21,30 dan 5 kadar Nimet Vahit Hanım tarafmdan ». 0 n kadar Gram Ağans ve Borsa haberleri, Suat ayarı, 3 4 kadar Darütlalim, ECAA MA) EAA 5oşS5aatlerde Mehmet Nurerrin Beyin yakınd! Yazan : Mehmet Nurettin bi son ÖÜİ ürkçesi ve edi” »iyatın en musikili eseridir. Değerli arkadaşım: ) k gü uculanımıza şimdide hararetle tâvsiye ederiz. Yakında cıkıyor MELİ GLA DD SALON ZANLI çısacak ölan bu ne BUYUK TAYYARE PİYANGOSU Bayramda verilecek en münasip bediye bir TAYYARE PiYANGO BLETDIR

Bu sayıdan diğer sayfalar: