1 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

1 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| pri Se ii > ml ES emin >> e m Zama ayna e an 1 IŞARETLER Yalan söyleme gunu Toy âşıklara bugün, sevgilile ri seslerini değiştirerek telefonlar- la, mektuplarla, telgraflarla neler söylemezler: “— Nişanlın seni bıraktı. *“— Sevgiliniz öldü. “— Seni filân yerde bekliyo- rum sevgilim... Falan, filân... Yalana sınır mr olur? Herkes aklına geleni söyler. Ölçüsüz yalan ancak bugüne mah- sustur, Bugün insanların biribirle rini aldatması hoş görülür. Niçin? Kendi putumı kendi yapıp son- Nisan 1933 .Ta gene kendi tapan insanın besa- ba kitaba, akla uymaz işleri öyle bir iki değildir ki şuracıkta sayı verelim, ii # # # Eskiden seneler Nisandan Ni sana sayılırmış, hoş ilk insanlarda bugünkü anladığımız manada tak- vim yoktu. Her insan topluluğu kendins göre bir takvim yapardı. Eyi, kötü seneyi köyle ayırırdı. Tabiatın uyanma devri insan- larm hayatında büyük tesirler bı- rakmıştır. Büyük bir kıştan sonra Yeşeren dünya hakikaten yeni bir varlıktır, Bu varlığın ifadesi son baharda komru kabilelere, yahut kendi kabilesindeki insanlara zi - yafet veren, malımı mülkünü dağı tan üstün kabilelere, yahut kabile reislerine tabiat yeniden canlan - dığı zaman hediyeler vermek â detti. Fakat bir zaman sonra sene ba- şı Kânunusaniye alınınca Avrupa- da bu nisanı anış tuhaf bir hal al dı. Eski tabiat dinlerinin , yerine Heristiyanlık hâkim olunca yılba - şının ketluluğu üç ay evveline geç- ti, Ve bir nisan yalancı bir sene başı oldu. Ve evvelce sene başmı asırlarca Nisan diye kabul etmiş olan insanlar birdenbire bundan <ayamadılar, Cünkü insanlarm Verili şeyleri bir günde bırak vermeleri hiç biv zaman mümkün olamamıştır. Bu zamandanberi, Nisanda dostların biribirine “ya - vaz ga a göndermeleri de gidiyor. Bu yalan hedi- Yeler çok defa Nisan balığı ile Yutturulur, Niçin, Nisanla balığın münase e nedir? Neden maymun değil bir tilki değil de balık yalanlar bi anda yadediliyor; bunun sebe "in göklere bir direk gibi a Ziggrot'larında yıldızlarm lık ların geçişini dalyanda ba- ji Bözliyen balıkçı gibi bekliyen vri külâhi, siosivri z , $'psivri ve uzun sa Mall, ld faldır gözlü cüce mür| € sormalı... Çünkü o, Ni ire Esldiği zaman ( dünyanm burçuna girdiğini söylemiş- ÜR O gün buğün Nisanla balık a- Tatmdaki bir tarar. ta & “Dal 1 maz, diye alık kavaya çık dei aklımızı öğe, öğe biti balı ve amma beri taraftan da yüzüne kadar fırlatırız : niz, srİemasın amma, $u biz ceği eklmızla balıkların güle “re inanırız. va Ss de, tilkia ürscciminden elimiz * mide Si deöil de balık yalanla “re, ir Yalan kaldı pek > d Yüsu bu yalan bana “biri geli, SeliYor. Çünkü Nisanın mi, ana babayı, koca ka riyı, abayı, akdar e Ri dost ahpabını Fakat dikkap nün yalanlar, | ma şey gibi değersiz, i i iz, ve çabuk fiyasko olan şeylerdir. Çünkü dört ettiniz mi? Bugü- i münasebet budur. Bizler | Büyük Türk : e ik an'atk Sinan'ın mezarında Türk, Arapların içine girdikten sonra onların yükseldiğini anlıyoruz — Dünkü ihtifalde Sinan'ın mozarı başında İstanbul Halkevi tarafından dün büyük Türk san'atkârı Mimar Sinanın 344 üncü yıldönümü mü *! nasebetiyle mezarına bir ziyâret tertip edilmiştir. | Bu ziyarette Halkevi merasim- le mezara büyük bir çelenk koy-| muş, milli Türk talebe birliği, mi- | marlar, mühendisler de bu vesile | ile büyük san'atkârın omezarına | çelenkler koyarak onun büyüklü - | ğünü bir kere daha anmışlardır. Halkevinin; san'atkâra karşı gösterdiği alâkadan haberdar o lan büyük bir halk-kütlesi de öğ- leyin mimar Sina'nın Süleymaniye camii yanındaki mezarı önüne top lanmıştı. Kalabalık arasında bir çok ta: nınmış simalar, yüksek mektep ta- lebeleri ve bir çok kadm, erkek vardı. Mimar Sinanın türbesi içine çelenkler konduktan sonra Kâzım Nami Bey söz almış ve Sinarın türbesi başında halkevi namına çok veciz bir nutuk söylemiştir: | Kâzım Nami Bey bu nutkunda bilhassa demiştir ki: — İşte bugün mezarı önünde; almlarımızı sevgi ve saygı ile eğ- diğimiz büyük Sinan, ancak Türk milletinin yetiştirdiği bir san'at dehasıdır. Milletleri eserlerinin büyüklüğüne, sağlamlığına ince - liğine ve güzelliğine bakarak kar- ! şılaştıracak olursam böyle karşı - — ——— i başı mamur yalan değildir. Dört | başı mamur yalan öyle bir günde i hoppadak söylenen yalan değil - dir. Yalan söylemek kârgir bir bi na yapmaktan daha kolay değil- idir. ! Temelleri, duvarları, destekleri şunları bunları olmazsa yalan gü| Tünç olur. Bir Nisanm yalanı bu cinstendir. Senenin 365 gün altı saatinde kafalarmı dört başı ms mür yalan fabrikası haline sokan bizler bugün birbirini tutmıyan yalanlarımızla galiba en masum günümüzü yaşıyoruz. Çünkü, bir nisanm, muahedele ri, bir nisanır vaitleri, bir nisanın | sefirleri, bir nisanın milletler ce- miyeti, bir nisanm adalet divanı yok... Onun için bu yalan söyle - me günü bana bir senelik suçları» ödiyen masum bir kefaret laştırmada biz Türklerin ön safa gelee nize şüphe olmasın. Yalnız İstanbulda Bizanstan Kalan en parlak eserlerle Sinan İ bir baş eserini karşılaştırmek, sö- zümün doğruluğunu göstermeğe yeter.,, “Sinanın mezarı önündeyiz. Hayır bir mezar önünde değil, bir milletin eserlerile sonsuz çağlara doğru hep parlıyacak olan dehası önündeyiz. Geçmişte Sinan ve Bi- nan gibi adları bilinmiyen bir çok- larmı yetiştiren bü Türk milleti gelecekte de yer yüzünde insanlık ve bilgi yol göstericisi soylar ye- tiştirecektir, Bizim vazifemiz onu bugünkü ve yarınki soylarımıza bütün yer yüzünde bildirmek, anlamak, öğ- retmek, onun yüce admı yer yüzü- ne yaymaktır.,, Kâzm Nami Beyin alkışlarla biten nutkundan sonra milli Türk talebe birliği namına Şükrü Kaya, mühendis mektebinden Sadık, gü- zel san'atler akademisi mimari şu- besinden İsmet Hasan Beyler de bu büyük san'atkâra Türk gençli: ğinin minnet ve şükranlarını gös - İ teren sözler söylemişler ve pek çok alıkışlanmışlardır. Mimar Sinanın türbesi başın daki merasim bu suretle bittikten sonra Halkevinin Cağaloğlundaki merkezine gelinmiştir. Burada da Mimar Sinanın pe- restişkârları ve onun büyük san'a- tinin zevkini anlıyanlar toplanmış- tr. Mimar Kemalettin Bey de bu vesile ile mimar Sinamın mimar - İiaki ehemmiyetini fenni şekil « de izah etmiş, bundan sonra Kâ İzm Nami Bey tekrar kürsüye ge- İ lerek demiştir ki: — Gençler... Siz çok bahti- yarsınızZ, Çünkü biz göçen nesil Türk tarihini yalnız harp ve meni- leket fethetmek olarak öğrenmiş - ! ük. Simdi görüyoruz ve anlıyoruz ki Türkler yalnız harp istemişler, at üstünde öteye heriye koşmamış- lar, yalnız akm yapmamışlardır. Bunu duydukları, hissettikleri medeniyet eserlerini etrafa yay - mak için yapmışlardır. | “Mimar Sinan hakkında gösteri“! ziz/e ahalinin i Büyük Okyanusta Atlas deni- | len büyük alâkadan,, bahsetmiş | eczi Silk iz 3 zine kadar bunun için dolaşmışlar. | ve “pek yakında umumi şehir ge-| - — Maarif nezareti mü ei dır. * zintisi yapılarak Mimar Sianın ve | ya devleti fahimesi dme 2 Tarih sahifaları birer birer ka | diğer büyük san'atkârların eserle» | v6 profesör Şmitin mekerelesinin ri tetkik edilecek, ,demiştir. sene daha temdidi tensip sl e ranlık yoldan çıktıkça bütün me - arı | Bir yangın yetiştiren ana baba Safranbolu kasabası Çeşme mas i halesinde Ayan oğlu arabacı İh - sanın karısı bir doğumda üç erkek çocuk dünyaya getirmiştir. Yav - rucakların üçü de azası tam ve ta- bii bir halde yaşamaktadır. Ihsas © nm bunlardan başka ikişer yaş Ri a Yangın gece yarısını yirmi da- | ralı üç erkek çocuğu daha vardır | kika geçe başlamıştır. ki, bunlar da turp gibidirler, Bu | Ateş Gedikpaşada mimar Hay - | yavrucakların anası olan Kadriye “ rettin mahallesinde Asmalı kandil | H., ayni zamanda çok zaif, göbek çıkmazında ciğerci Ragıbın evin 1 fıtığından, kalp ve ciğerlerimdeği di den çıkmıştır. Ev zaten ahşap ve | muztarip olduğu için bu üç çocu Gi çıra gibi olduğu için ateş genişle - | bırden doğururken birçok a) ; miş ve yangın farkma varılıncıya lere uğramasından korkak. di kadar kasap Mehmet Efendinin | Serbest Ebe Huriye Hannan GÖ dükkânmı da ateş almıştır. Yan -| kat ve mahareti ile gerek kadın gınm başladığı ciğerci Rağıbın ©- | gerek yavrucaklar b tehlikel, 0 vinde kira ile oturmakta olan bek* | den kurtulmuşlardır. Eb, hasml çi Mehmet Efendinin ailesi ken - bu doğumu idered ME ez K dilerini güç halle kurtarabilmişler- | kaffakiyet, dekkere e emi dir. ; pr lerini celbetmiştir, ve Itfaiye gelmişse deo civardaki| işte yarı ful ve- evlerin hepsi ahşap olduğu için elik alm — za yangını söndürmek çok zor olumş- - tur. Yangının söndürülmesi esna * sında bir kaç kişi muhtelif yerle - Amerika elçisi vinden yaralanmışlardır. istifa etti | Yaptığımız tahkikata göre yan-| ç a gın ciğerci Raşıbın evinden çık -| Git Amerika birleşik hükü « mıştır. Tahtadan olan ev birden: | metlerinin Ankara büyük elçisi bire tutuşmuş ve süratle etrafa ya- İ — per vazifesinden istifa et yılmıştır. Neticede ciğerci Ragıp | a a kabul olunmuştur. Sas bık sefir sekiz Nisana ka, iğ ile bekçi Mehmedin evi, kasap) yimizde kalacı a kadar şeh - İ Osman, pastırmacı Yervant, kuru > d Ve sonra Amerika- kahveci Haçik, bakkal Karabet, i ekmekçi Murat, ciğerci Ragıp ve kahveci Mustafanın dükânları ya” narak söndürülmüştür. Gedikpaşada 2 ev, ; 7 dükkân yandı Evelki gece Gedikpaşada büyük bir yangın olmuş, iki ev ve yedi dükân tamamile yandıktan sonra söndürülebilmiştir. Amerikada iktidar meykij âli ni bir fırka geldikçe o bekaşa sup olmıyan büyük racmurların ve sefirlerin çekilmeleri usulü vay. Yangının elektrik kontakların *| dır. dan çıktığı zannedilmektedir. Cümhuriyet fırkasıma mona zy —— lan Mr. Sherril demokratlar dar mevkiine gelince istifasmı miştir, Mr. Sherril memleketimizde b lunduğu müddet zarfında kendi « sini herkese sevdirmiş, hakiki bi Türk dostu kıymetli bir zattır, Bu itibarla memleketimizden Mü k iğ ak beraber, i dostlarını çok mü i & cektir. Yerine b e “a Sherril kadar Türk muhitind iii bir intiba bırakması ML mi oi nur, w j Merhum eczacı ve dişçi mektepleri müdürü işin Yarın eczacı ve dişçi mekteple- ri müdürü merhum Server Hilmi Beyin ölümünün üçüncü yıldönü - müne tesadüf etmektedir. Bu mü- nasebetle merhumun talebeleri ve | arkadaşları bir ihtifal tertip ede- cekler, yarmki pazar günü saat on ikide Merkez Efendideki kabrin - de merhumun hatırasını anacak - lager. Merhum uzun zamanlar tıp fi “ade “müfredatı tıp, ,! , Türkiyed dişçi r* ktebinde “Diş tedavisi, , Tıp talebesi — Dari inunda teşrih ve fiziyoloji | ği “va se e i oku” auştur, Yarınki ihtifale far- | 2 Ni Sri makoloğ ve diş tabipleri iştirak © | isan Pazar günü saat 17 Halkevi konferans salonunda do deceklerdir. © Tevfik Remzi Bey tar; vr 4 a Hekim ruhiyatı 5 N N deniyetlerin birer Türk medeniye- ferans Yellen bir kei ti olduğunu görüyoruz. Arap, A-| wm medeniyetini araştırmca ge- ne Türkün içlerine girdikten sonra | kilerile bir konser verecektir onlarm yükseldiğini — anlıyoruz. | lektaşlarımız davetlidir. tir, Yoksa çölde gezen Arap onlarla green imran ij temas etmeseydi emin olunuz bu- İ..15 yal Evalki VAKIT gün bir Arap kültürü ortaya çık- “1 Misan 151 vu maz ve Araplar âlenişümul olmaz. | o — /ttiat ve derekki cemiyeti pi dı. Biz şimdiye kadar bunu anla -| bi umumisi Mitat Şükrü Beyef, madık. Siz Gazi gençliği başka fe. | ün Balkan trenile Dersaadete g İ yizle ilerliyoraunuz..,, | buyurmuşlardır. vd Kâzım Nami Bey tekrar alkış-| ,, “ föze müdiriyeti umumiyesi lanmış, bunu müteakip Halkevi Esbabı mânia berdevem bu .. m3 ü ” i Reisi Hâmit Bey kürsüye gelerek ii : er e O / © | yevmi veriler ekmeğin bir sülüsü Konferansı mütcaki, k d toru Cemal Kâmil Bez gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: