3 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

3 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z ir bey, bu yalana işti- memiye karar vermişti. ÜYorüğm Tum, , “Nasıl bileyim is - Big in demekle iktifa etti, k ) leyse söyliyeyim. Olga i- Nİ gördüm. iz, Yok canım? o, vidın değil mi?.. i ini Ni, Beausöjour otelin « ım tanıdım.. amma, te garip.. vinle Sabir bey evlenir ev - ed İtalyaya gitmişlerdi. Av - erken Nise uğradılar, on beş 4 a Oturdukları odada rimine ile kızı Olga da pi Tanıştılar, ahbap oldular. madam Karimine Sabir be - in babası zannetmişti. bu zan hoşuna gitmişti. “ki, madam Karimine Rusya - , Yüksek bir ailesine mensuptu. Amanlar saray ziyafetlerinde U Pp bir adamdı. Bu ahbap - zl » , #ervinin hoşuna gidiyordu. Sabir bey sordu: İ eş Simdi burada mı oturuyor- Ni | iç e seni sordular. y hatırlıyordu. Niste, ie kadın arasında tatlı bir za - &eçirmişti. Onları her gün Np Ee "| — vindevametti: "| 4 Biribirimizi görünce ne ka: 4 ZI tahmin edersin. N sonra hep senden bahset - Neler sordular neler.. Gene se Yor mu?. Eskisi gibi şımar - Sap 2. Hiç değişmedi mi?.. Yat i? bey başka bir şey daha 1 Paya Bu madam Karimine e” güzelliğine hayran ol - “ — Ra otellerine gidiyorlar» ürüdük. Ayrılamaz - aileleri efradının bi sibi konuşuyorlardı. O aklına bile gelemiyecek bir Seyler öğrendim. Sana bir İememem için bana yemin |, “er. Amma artık burada de- » belki de bir daha yüzlerini m, bunun için söyliyebili - t, : © N ç ha Sabir bey heyecanla sordu: ler mi?.. h, “A içine ümit dolmuştu. y Sonra otele gidecek. Madam görecek, karısının yalan | Mil, öğrenebilecekti. ler ya. Eğer bu sabah Ya hareket etmiyecek ol - " bU zamana kadar onlarla | alır mıydım?. id ağ dünya başma yıkıldı okay bunlar yalandı. Ya - A emindi. A mülemme tutulmaz, a bi * gözle görülmez, ispat ma uyduruyordu. » istırabını belli etme- i a yöyük bir gayret göster- p,,, mustuğunun farkında >p, *rak tekrar sordu: j >E, Mek gittiler?. a m sabah gittiler, Va- ma, kalktığını bilmiyo - Sabi, acenteden sorabilirsin. an sıktı: 2 onları artık göremi- in Onlar ümsedi; “çip © Pek mi göreceğin 5 © “a Ndeta kıskanmış gibi uman aleden:Selâmi İzzet ww iş » a 3 3İ : # il Z Sabir bey gene sordu: — Peki, bütün gece ne yaptı - nız? — Biraz evvel söyliyecektim, anlatacaktım, sözümü kestin. Hem sözümü kesiyorsun, hem de her şeyi söylemedim diye kızıyor- sun.. Hepsini söyliyeceğim, Doğru- su onlara ihanet ediyorum amma, söyliyeceğim... Söylemeyim diye ne çok yemin verdirdiler. — Neden onları bize davet et- medin?, — Neden mi?.. Niçin mi?.. İş- te anlatacaklarım bu sualine ce - vap olacak. Tam üstüne bastın!... İ Rana tuzak kurmak isterken, ken- din kapana yakalandın?.. Bilmem İ hatırlar mısın, onlara Niste tesa - İ düf ettiğim zaman, elmasları, in - cileri, kürkleri yardı.. Daha o za- manlar, yaşamak için bunları sa- tıyorlardı. Ben farkmdaydım. O zaman da bana söylemişler, itiraf etmişler. Fakat kimseye söy- lemememi rica etmişlerdi... | Pervin durdu, derin bir nefes aldı. İçini çekti: — Dün onları nasıl gördüğümü tasavvur edemezsin. Onları görür görmez kalbimin sızladığını duy - dum. Çok acıdım.. Görsen tanı - mazsın... Başka kadın olmuşlar. Madamın üstünde siyah bir manto vardı; yakası siyaha boyan mış tavşandı... Parmaklarında bir tek yüzük yoktu. Hatta nişan hal- kası bile yoktu.. Kızı da öyleydi.. Ben farkında olmamış gibi dav- if KISA HABERLER Yüksek Orman mütehas- sısının ölümü Ziraat Vekâleti yüksek orman mütehassısı Recep Bey vefat etmiş tir. Ziraat vekili Muhlis Bey mer- humun ailesine bir taziyet telgrafı çekmiştir. Bir sandal devrildi Sandalcı Rıza mervahoştan al- dığı sebzeyi Çubukluya götürür - ken sandal Akıntıburnunda dev - rilmiştir. Sandalcı etraftan yeti - şilerek kurtarılmış, denize dökü- len sebzeler toplanmıştır. 6 yaşında bir çocuğun düşmesi Şişlide Halâskâr Gazi caddesin- de Frankoli apartımanınm kapıcısı Hıristonun oğlu 6 yaşında (Maks üçüncü kattan düşmüş, ağır suret te yaralanmıştır. Çocuk hastane- ye kaldırılmıştır. Samatyada yangın Samatyada Silivrikapı caddesin de berber Ahmet Efendinin evin- den yangın çıkmış, bir kısım kap- lamalar yanmıştır. Kösele hırsızları Erzincanlı Mehmet ve Mahmut Gazlıçeşmede Refailin fabrikasın dan kösele çalmışlar, çuvala dol- durup kaçarlarken yakalanmışlar- dır. Almanyada komünistler Şiddetli bir cereyanla toplanıyorlar Berlin, 2 (A.A.) — Komünist .. A HÜKÜ —ğe Karaoğlan fazla (dinlemeden kapıyı itti, açtı. İki misafir bu ani ziyaretten şaşırmışlardı. Rahim e » linde bir meşin çanta tutuyordu. Karaoğlan gözlerini çantaya dike- rek sordu: — Büyük işler yapmak istiyen adamlara benziyorsunuz.. Söyleyi niz.. Nereye gidiyorsunuz?.. İki yolcu biribirine bakıştı. Mehmet hain hain Karaoğlanın yüzüne bakıyordu. Bu bakış, icap ederse çarpışırız, manasını ifade ediyordu. Kara oğlan, bu bakışım manası- nı sezmekle beraber aldırmadı. — Belki size yardım da ede - bilirim, Rahim cevap verdi: — Biz gurbotten köyümüze dönüyoruz. Allahın yardımı yeter. Kul yardımı istemeyiz. Bizi misa- fir etmekle en büyük yardımı yaptınız. — Buradan nereye gideceksi- niz?, — İspire... — İspirde ne var?.. — Köyümüz orası. Evimize gis deceğiz. — Arkadaş, kaçamakla inkâra sapmayın, siz İspirli değilsiniz. Karaoğlan bir müddet düşün - dükten sonra dudaklarında hafif , randım. Amma halimden sıkıldı - | lere karşı mücadele devam ediyor. bir tebessüm belirdi. ğım, üzüldüğüm belli ölüyordu.. Onlar da sikilmiya, özülmeye başladılar. Senden bahsederlerken gülü - yorlar, neşeleniyorlardı.. Amma bu neşenin, bu gülüşün sahte ol - İ duğunu anlıyordum... Onları ta - İ nıdığımız zaman sahiden o neşeli kadınlardı. Bu neşelerinin bozul - marş olduğunu göstermek isti - yorlardı. Biraz, şöyle bir iki kelime ko - nuştuktan sonra, ayrılmak istedi - ler. | /Deramı rar) İzmirde yirmi kişi Bir hiç yüzünden birbirine girdi; silâh atıldı Bucada eskidenberi işliyen oto- büs şoförleriyle, yeni işlemiye baş lıyan otobüslerin (şoförleri ağız kavgasına (başlamışlar, bunlara | halktan da iştirak edenler bulu - i unca mesele epeyce büyümüştür. Bu arada her iki taraftan sarfe- dilen ağır sözler üzerine iş alevlen- miş ve 15 20 kişi biribirine girmiş- tir. Mahalli zabıtası keyfiyetten ha- berdar olur olmaz, derhal vaka ma halline yetişmiş, kavganın önünü almak istemiştir. Bu meyanda bir el silâh atılmış, | zuncu sayısı çıkmıştır. İçinde Şev- | yardımım için para da istemem. bundan sonra feci vakanın önü a-| ket Süreyya, Vedat Nedim, Bur | Arkadaşlığımdan ziyan görmezsi- lınabilmiştir. Kalabalık dağıldıktan © sonra, hadiseyi çıkaranlar karakola cel - | Şakir Beylerin yazıları vardır. Tav | şeylerinin kalmadığını anlamıştı: hedilmiş ve ifadeleri alınmıştır. Belediye memurları için . Belediye memurlarının ve aile- lerinin belediye hastanelerinde üc- retsiz olarak tedavi edilmelerine | karar verilmiş ve bu karar bütün şubelerle hastanelere bildirilmiş « tir. Her gün birçok komünistin tevkif edildiği hâber veriliyor. © Dün polis, Aix - la -Chapelle de 15, Hamburgda 9 komünist tev kif etmiştir. Talha Yusuf Bey Dün şöyle bir mektup aldık: Üniversite kadrosundan açıkta kalan müderrisler arasmda benim adım da yazılı, Ben otuz beş sene hocalıktan | sonra geçen sene kendi isteğim, kendi müracaatim üzerine tekaüt oldum; uzun zamandan beri de hastayım, Darülfünun kadrosunda esasen dahil değildim. Bu yanlış - lığın lütfen düzeltilmesini rica e « derim efendim. — Tıp Fakültesi fizyoloji müder - rislerinden mütekait Talha Yusuf METE Yeni Türk mecmuası Istanbul Halkevi © tarafından neşredilen bu mecmuanın dokuzun cu sayısı dolgun münderecatla çık- mıştır. İçinde değerli tetkik yazı- lar, şiirler ve bir hikâye vardır. Tavsiye ederiz. Kadro Kadro mecmuasının on doku- han Asaf, İsmail Hüsrev, Tahir Hayretin, İbrahim Necmi, Hazım siye ederiz. Yeni tez — Hasan İbrahim Bey tarafından çıkarılan obu eserin mütaleasını tavsiye ederiz. 7 Gün Faydalı yazılar, güzel resimler- le (21) numaralı sayısı çıktı. — Eğer Abaza paşaya yaka - lanmamak istiyorsanız, bana doğ- rusunu söyleyiniz. Abaza paşa ismini duyan yolcu lar, sararmışlardı. Tekrar bakıştı - lar. Ikisi de yutkunuyor, fakat cevap vermiye cesaret edemiyor - du. Kara oğlan en nihayet sordu: — Elinizdeki kâğıt bir emir mi? Mehmet yerinden silkindi. De- li çocuk bir yerde cesaretinden yılmıyordu. Rahim, vaziyetin nazik oldu - ğunu anladı. Karaoğlanla başa çı- kamıyacaklardı. Herhangi bir ha- diseye meydan vermeden: — Bir emirname değil, bir istir- hamname.. Kraliçe O Ketevandan hünkâra gidiyor. — Hangi kraliçeden?. — Gürcistan kraliçesinden. — Hünkârdan ne istiyor? Mehmet ileri atıldı: — Kara oğlan, bunlar seni alâ- kadar etmez, bize havale edilmiş bir iştir. Çok sorma, dedi. Kara oğlan, Mehmedin bu çe- kingenliğinin sebebini anlıyordu. Bu işi büyük bir para mukabilin - de yapıyorlardı. Kendisinin elle - rinden alacağından korkuyorlar « dı, — Ben size yardım ederim. Bu niz. Rahim artık (saklanacak bir — Ketevan kraliçe dedi, şah Abbasın sarayında omahpustur. Şah Abbas onu rehin tutuyor. Gürcüler isyan ederlerse onu öl - dürecek. Şimdi Gürcistan kralla - rından Muğrav da şah Abbas sa- rayındadır ve şah Abbasın kuman: ! danıdır. Fakat Muğrav gürcü mil- letini kurtarmak için gizliden giz- AŞK DELİSİ MDARC—/ Yazan: Niyazi Ahmet liye çalışıyor. Bizi Ketevanla Muğ- ray gönderdiler, Hünkâr yardım eder, asker gönderirse Gürcistan isyan edecek. Kara oğlan fazla bir sey söyle- medi. - — Allah yolunuzu açık Dedi. Ve odadan dışarı çıkar Mehmede döndü: ; — Ketevan kraliçeye bir söylis yeceğiniz varsa, yakında görmek niyetindeyim, İki yolcu bir cevap v. Bunun ne demek olduğunu anlıya- mamışlardr. —3I am »# v > 'yı — Yadigâr sefere hazırlansak | gerek... — Gene mi sefer., Serdengeçti Osman, dişlerini dudaklarına geçiriyordu. Birer a- teş böceği gibi parlıyan gözlerini arkadaşının gözlerine dikti. Elle « rini, belini kuşatan kayış meşinin üzerinde gezdirirken uzun Kılıcı « nın kabzasına manalı manalı ba « kıyordu: — Fakat, dedi. Bu sefer öbür seferlerin hiçbirisine benzemez, — Istanbula mı yoksa?, — Daha uzak... — Daha uzak neresi?. — Bil bakayım.. Yadigâr dünya hududunu Fr » zurumdan İstanbula kadar bili - yorud. Bir de Arabistanı işitmişi Babası bir sefer de © Arabistana gitmiş, orada birçok maceralar ge- , çirmişti, — Arabistan mı yoksa?,. Ki i — Orası değil.. Anladım koca | aptal, gene miskinliğin bari ben söyliyeyim. Bizi bir kral karısı çağırıyor. — Ne karısı?.. — Kral, — O işi büyüttün demek. — Hem şah Abbasın sarayına, — Şahın karısı mı?, 5 — Değil. Şahım sarayında esir olan gürcü sultanına gideceğiz... Yadigârın gözlerinde endişeli bir bakış belirdi. Birden durgun » laşmıştı, 3 — Bizi ne diye çağırıyor? — Kurtarecağız onu.. Çağırnis. yor. — Ya şah ordusu?. Osman hiddetlenmişti. — Koca serseri, gene korkaklı- ğın tuttu. Otur yerinde bitlen öyle ise... ğ Yadigâr söylediklerine bin de fa pişman olmuştu. O, gerçi Osma | nım azarlarına aldırmazdı. Fakat, bu kadar ağır sözler de kalbini sızlatıyordu. Yirmi beş sene kılıç sallamadık yer bırakmamış, en azı lı haydutlarla çarpışmıştı Osmanla arkadaş olalı beş sene olmuştu. Ne saraylara girmemişler, ne kelleler uçurmamışlardı. Boş bulunduğu « nun kendisi de farkına vardı, Am- ma ne olurdu, öyle mukabele göre — Osman, dedi. Sen halâ ben anlamamakta ısrar ediyorsun. Be n. hangi ölümden korktum. Sana böyle söylemek yaraşmaz. ii — Demek gelecek$in?., — Elbette... ci — Peki öyleyse.. Şimdiden ate ları hazırla, Gece çıkacağız. b (Sona yarn) # üstünde |

Bu sayıdan diğer sayfalar: