22 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

22 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mama a Refik Osman, spor tarihinin i- Şinde unutulmıyacak kadar tanm - mış bir sporcu, en iyi futbol ha - ikemlerinden biri ve Gol spor mec- Mmuasının sahibidir. Spor işleri hakkında tanınmış bir sporcunun da ne düşündüğünü anlamak için Refiği dün akşam a- tadım ve idarehanesinde buldum. Refik Osman diyor ki: — Her hadiseyi iyi tetkik et - mek zarureti karşısındayız. Bilir - İsiniz ki, tenkit çok kolaydır, fakat diş yapmak ve başarmak zihniyeti, bu bizim asla yaklaşmak istemedi- .#imiz müşküllerden biridir. .Açtığnız anketi dikkatle takip edi Yorum. Fakat, şunu söylemek iste- rim ki bugün teşkilâtı ve spor işle-. timizi beğenmiyenler, dün bu ta - #zzuvda yer alanlar, spor makine- *inin muhtelif cihazlarında çalı -| ân kıymetli arkadaşlarımız değil mi?, Bunun içindir ki arkadaşları - iMizım kurdukları, ortaya attıkları bugünkü teşkilâtın aleyhine sütun Sütun yazılar yazılması doğru de- Bildir. Spor yürümüyormuş, teşkilâtı tasfiye etmek lâzımmış diyorlar. Bu arkadaşların bu fikirlerine #tirak edemem. Bugün İdman Cemiyetleri İtti- akı son üç sene zarfında memle- St #poruna büyük hizmetler yap- Miş, Anadoluyu baştan başa gör #ilâtr memleketin her tarafma ev- velâ spor ruhunu aşılamış, yeni ye- Ni mıntakalar tesis, belediyelerin taha yapması mecburiyetini mu -İ vaffakıyetle temin etmiştir. Bugün Türkiyede gördüğüm sahalar on üç kadar olmuştur. Bilirsiniz ki spor saha demek -| tir. Spora başlamak, gençliği bir araya toplamak, bir cemiyetin, bir #veti içtimaiyenin inkişafma a 5 Ürn atmak ancak saba çerçevesin den baslar. Bugünkü teşkilât, bu Mühim işi muvaffakıyetle başar - tnıştar, A“, gezmiş bir. sporcu #ıfatiyle Vİ e a İdman o Cemiyetleri İttifakı dar bütçesiyle yalnız yatan, mü - tadele sporlarile meşgul olama Buştır. Halbuki Türk camiasının i- inde müdafaa sporu yer almalı * dır, Sporun bir din, içtimai işlerin baş; ve anahtarı, bir devlet, bir milet müdafaa silâhı telâkki edil- diği bu asırda, futbol, tenis, vo -| leybsl gibi sporlar artık ikinci de-| recedle kalmalıdır. Bence yapılacak iş şudur; Binicilik, atçılık, havacılık, gü- teş gibi vatan, mücadele ve milli *porlar büyük bir himaye görmek için devlet emrine verilmeli, fut - bol federasyonu müstakil idare | dilmeli ve İdman Cemiyetleri İtti- Fakı da vazifesine devam etmeli - dir. Bilhassa futbol federasyonu teşkilâtın haricinde kalmalıdır. Devletin her sene verdiği mü - im paranın bir kısmı ki — büyük Dir yekün tutar — maalesef fut - bol federasyonunun emrine verili- yor ve bir Türkiye birincilik mü -| abakasr bize on beş bin liraya| mal oluyor. | Aİ, km Gİ mf a mış olur. Futbol, en mergup ve seyircisi ünden güne artan bir spordur. Bi- mali Refik Osman Bey | naenaleyh federasyonu kendi ken- | dine çalışarak bize her sene birin cilik müsabakasını temin edebi - lir. Hiç olmazsa bu mühim para, parasızlıktan bir iş göremiyen at - letizm işlerine ve yahut her sene bir mmtakanın muhtaç klüplerine verilirse daha faydalı bir iş yapıl- Bugün teşkilâtı yıkarak işe başlamak yanlıştır. Yalnız teşkilâ- tın bir türlü başaramadığı sporlar vardır ki, bunları ayırmak ve ide- al cereyanlarının içine almak lâ -! zımdır. Yoksa O arkadaşlarımızın istediği gibi memleket sporunu, İtalya, İngiltere, Almanya, Rusya | Amerika milletlerinin yanına çı - karmak için çalışırsak bir şey ka - zanamayız. Öyle belediyeler vardır ki, genç lerin kazançlarından (ayırdıkları ve spora sarfederek küçük küçük | sahalara diktikleri kale direkleri- ni yakıp ısınmışlardır. Teşkilâttan evvel neşriyat lâ -| zımdır. Spor nedir, sporun bu cemiyet, bu vatan içinde oynadığı rollerin nelerden ibaret olacağını, medeni | dünyanın spor ve gençlik telâkki. | sini evvelâ öğretmek icap eder. Biz bugün spor yaptığımızı id- | dia edemeyiz. Ve hiç kimse ne yaptığını farkında değildir. Sa - bahtan akşama kadar top oynıyan lar, on saat güneşin altında renk «| .| lerini değiştirenler, klüp bahçele - rinde saatlerce beş bin kilometre | lik uzun mesafeli koşularla ter dö. kerek, kalbi sıkıştırarak koşanlar, haftada bir defa tatlı yeyip deniz yarışlarına iştirak edenler acaba spor mu yapıyorlar?. Spor bir ilim, bir fiziyoloji me-| selesidir. Bunun için evvelâ bunu! anlatmak, ferdi terbiye etmek, sa- niyen cemiyet sporuna ahenk ver- mek lüzumunu anlamalıyız, yoksa | büyük bir teşkilât yapıp sporu u - nutmak doğrü değildir. A,Sırrı ma | göstermez. ' raporu üzerine Nafıa Vekili, hat- İtalyan talebeleri Türk Talebe Birliğinden: j 1 —İtalvan Üniversite talebesi | bugün saat 18 de Galata rıhtımına çıkacaklarından mezkür saat ve| mahalde arkadaşların bulunma * ları. İ 2 — 12 ; 24 gecesi İtalyan Ü-| niyersite talebeleri şerefine Şehir tiyatrosunda verilecek olan müsa- merede kapılan 20,30 da kapana- cağından davetlilerin muayyen za manda hazır bulunmaları rica o- lunur. . iz ” o Suikastmı? Hiç kimse ne yaptığının farkında değildir ? Evvelâ milli sporları himaye etmeliyiz, futbol işlerini de teşkilâttan ayırmalıyız ! (Maş tarafı 1 inci sayfamızda) | muş, ve hadise esrarengiz mahi - ! yetini muhafaza etmiştir. Bu ka- ranlık vaziyet muhtelif rivayet ve tefsirlere meydan vermektedir. Bu cümleden olarak dün de iki rayı birbirine bağlıyan cıvatalar - dan ikisinin, bir geçimsizlik neti- cesi fen memurlarından biri tara- İ fından, hat bekçisini mesul mev- | kie düşürmek kastiyle söküldüğü ortaya atılmıştır. Makul bir düşünüş, böyle bir | ihtimalin yüzde yüz mevcut ola-| mıyacağmı anlatmağa kifayet e - der. Bir adam, her hangi bir şah i sa karşr olan her hangi bir bmcı- nı teskin için koca bir treni devir- meğe ve bir çok vatandaşını yok yere ölümüne sebep olmağa riza Böyle olduğunu bir| an için farz etsek bile, bahsi ge- çen fen memurunun, hat bekçisin- den intikamını alması için Başve- kil İsmet Paşa Hazretlerini taşı - yan trenin geçeceği 18 — 19 ey-| lül gecesini intihap etmesine ne sebep vardı?... Her hangi bir ge- ce, bu menfur intikamını alamaz mıydı?.. Son gelen haberlere göre, iki rayı birbirine bağlıyan cıvatalar « dan yalnız bir taraftaki ikisi sö - külmüş ve raylar birbirinden ayrıl mamıştır... Fakat bu vaziyette hat gene tehlikeli bir haldedir.. Alâ. kadar ve bu hususta bilgili bazı | zevata göre eğer bu cıvataların ökülmesi, bir suikast eseri ise tec / rübeli suikastçıların bir tren de- virmek için rayı sökmedikleri, ve yalnız cıvatalardan bir kaçını dü. 5 inema Dünyası & i Bizim yeni gördüğümüz film: Grand otel Bundan tam yedi ay evvel Pa - riste gösterildiği zaman görmüş - tüm. Edmund Golding, Madam Viki Bom'un Berlinde ve Nevyork ta yüzlerce defa oynanmış bir pi- yesinden sinemaya naklettiği bu eser, önden söyliyelim ki, şimdiye kadar mecburiyet diye kabul olu. nan sinema senaryosu kaidelerin- den en mühimmini yıkıyor: Başlı | ca eşhas adedinin azlığı, Grand O tel'de beş mühim şahış rol oynu - yor, Senaryo birbirine ilişiği olmı yan bir çok sahnelerden çıkmış. Mevzuu var mı? Hem var, hem yok. O zaman aldığım notlarım * dan istifade ederek şurada kısaca anlatmıya çalışayım: Büyük bir pâlâs, dönen kapısın i dan insanların her çeşidi girip çı * kıyor: Zengin ve fakirler, deli ve a kıllılar, bahtiyar ve o bedbahtlar, şık haydutlar ve namuslu insan - lar... Mermer merdivenlerle, geniş o dalar arasında hergün bir sürü aşk romanları, ticaret meseleleri, hırsızlık vak'aları geçiyor. Herkesin bir derdi var, bir sak. lı ümüdi, bir'arzusu var, Manzara çekme makinesi kapı" ları açıyor yatak odalarına giri - yor, o adamlarla beraber merdi - | venleri inip çıkıyor, o adamların | ruhlarını bize çıplak gösteriyor: İ Kontluktan bahseden Arsen Lü - şürmekle iktifa ettikleri, bu suret- Is makinistin hattaki arızayı gö - rebilmesinin önüne geçtikleri de nazarı dikkate alınmak lâzımdır.. Bu vaziyette bir kaç ihtimal görü- lüyor: 1 — Ya bir suikast tertibi var- | dır, işe başlanmış, her hangi bir! sebeple yarım kalmış, crvatalar - dan ikisi sökülmüş, diğerleri sökü lememiştir.. Belki de bunlar da! sökülecekti, belki de suikasttan sarfmazar olunmuştu, 2 — Evvelce amele çalışan bu pen taklidi şık bir haydut (Jon Barimur) Mata Hari'ye benziyen bir dansöze (Greta Garbo) âşık o luyor. Hayatını kapalı büroda ge- çirmiş, doktorlar tarafından ölü - me mahküm edilmiş ihtiyar banka memuru hesapsız harcediyor. Top atmak üzere olan banka müdürü (Valas Biri) bu mşükül vaziyetin de bile daktilosuna (Joan Krav - İ for) sulanmaktan kalmıyor. Bunlardan başka otele bağlı iki şahsın da hayatına giriyoruz: Ka- pıcı (Jan Herşolt), doktor (Levis Ston). mıntakada sökülen rayların tek. var takılması sırasında iki cıvata" | nın unutularak yerine geçirileme- mesi, Öğrendiğimize göre, Tavşancıl ve Dil istasyonları arasında tren hattı, iki tarafı derin uçurumlarla çevrili bir mıntakadan, geçmekte" dir. Yoldaki en küçük bir arıza, mutlak surette treni bu uçurumlar dan birine yuvarlıyabilir, Eğer iki cıvatanın sökülmesi menfur bir teşebbüs eseri ise bu- nun bir iki kişi tarafından yapıl- mamış olduğu da nazarı itibare a lmmaktadır. Başvekilimizi taşıyan tren bu noktaya gelmeden evvel, demir yollar umum müdürü Rifat Beyin ta görülen arızayi trende İsmet Paşaya haber vermiş, tren durmuş ve malüm olduğu üzere Başvekili- miz, Derincede Gazi Hazretleri - nin rakip oldukları Ertugrul yatı- | na geçmişlerdi. Gazi Hazretleri, bu arıza ile| meşgul olmuşlar ve tahkikata de- vam olunmasını emir buyurmuş * lardır. Cıvataların sökülmesi ve ! bir trenin devrilmesi imkânları Mütahassıs bir zat, tren hatla- İnsanlar giriyor, çıkıyor, hayat geçir ve... hiç bir şey değişmi « yor. İşte Grand Otelin iddiası bu, Başlıca beş aktör birbirlerinin kıymetine dokunmadan, herbiri kendi sahnesini oynuyor. Greta Garbo, Jon Barimur, Valas Biri, Liyonel Barimur ve Joan Krav - fort rollerinde fazlasile muvaffak i oluyorlar, Greta Rus dansözü Grü | sinskayayı her zamanki esrarlı ta- vırlarile canlandırıyor. Jon Bari - mur çok zor rolünde biraz aksa - rınm me şekilde bozulabileceği hakkında dün şu malömatı ver - miştir: “— Tren rayları sekizer, onar metre uzunluğundadır ve buray - lar birbirlerine crvatalarla tutturu lur. İki rayın uçları arasında bir iki santım mesafe bırakılır. Bu da demirin yaz ve kışta imbisat ve | takallüs hesaplarının nazarı dik - kate alınmasındandır. “Rayların uçları birbirine dör- der cıvata ile tutturulmaktadır ve bu cıvatalar, rayın iç ve dış taraf- larmdan tutturulmaktadır. Ray - lar bundan başka gene birer cıva- ta ile travreslere de tutturulmak - tadır. Cıvatalar, durup dururken ! ! belki düşer, fakat gevşiyerek düş i mıyor değil, Yani eskiden görme- ğe alıştığımız “Fırtına,, “Don Ju an,, “Ceneral Krak,, in Barimuru- İ nu bulamıyoruz. Kardeşi Liyonel e gelince, o belki filmin en mu - vaffakıyetli artisti. Hayatının son j dakikalarını yaşıyan, eğlenmek, zevketmek, o zamana kadar tada- madığı şeylerden istifade etmek istiyen kalp hastalıklı banka me- murunu yaşıyor. Ne yazık ki ben filmin Pariste, Fransızca kopyesi- ni gördüm. Ve Liyonelin kendi se- sini işitmeğe muvaffak olamadım. Sahneye konuş biraz hareketsiz olmakla beraber mevzuun canlılı- ğı sayesinde çok kazanıyor. Film Pariste iki ay mütemadi - yen gösterildi. Dublajımın fena ya pılmasından Lorel ve Hardi'nin “Fra Diavolosu,, kadar ilânda dur mıyarak yerini “Saygun güzeli, ne bıraktı. Grand Otel, zevk ve heyecanla görülen çok masraflı filmlerden biridir. Silvia Sidney kaçtıktan sonra .. Moris Sövalye ile “Aşk yolu,, nu çevirirken Silvia Sidney Holi - vuttan birdenbire kaçmıştı, Genç artist şimdi Fransada bulunuyor, Boş kalan yerini Verner kardeşle- rin yıldızı An Dvorak doldurmuş. Nasıl yürüyorlar Paramount'un Holivuttaki stüd yolarının kapıcısı ihtiyar stüdyoya girip çıkan yıldızları yürüyüşle / rinden tanıyormuş. Bakın ona gö- re en meşhur yıldızlar nasıl yürü- yor: Moris Şövalye daima hızlı gi - der, stüdyoda çok şendir. Mae Vest hayatta da sinemada gördüğünüz gibi iki tarafına sal - lanarak yürür, Geri Kuper geniş adımlarla sessiz yürür, konuştuğu zaman kulağa fısıldarmış gibi lâkırdı İ söyler. Her zaman şen Jak Oaki stüd- yoya koşa koşa gelir ve içeri gi - | rerken: Helo Boy diye bağırır. Riçerd Arlen tanıdıklariyle ko- İ nuşmak için her adımda bir du - rur, Klodet Kolber hiç acele etmez, en sıkıntılı zamanlarda bile yüzü ! güler. Marlen Ditrihin başında fötr şapkası, arkasında dar bir tayör i giymiş, elleri cepte gelir, beni ne- i zaketle selâmlar, mesi hemen kabil değil gibidir, “Bir treni yoldan çıkarabilmek veya devirmek için yalnız bir kaç civatanın sökülmesi veya düşmesi j kâfi değildir. Müvazi iki raym i bütün cıvatalarının sökülmesi Jâ - i zımdır. Bu takdirde raylar serbest kalır ve tren bu şekilde yoldan çi kar ve devrilir. “Bir treni yoldan çıkarabilmek / için de bu şekil en kolayıdır. | “Tren hatları her gün hat bek- ; Şileri tarafından kontrol edilir, Bekçiler kendilerine verilen seki. zer onar kilometrelik saha dahilin de sabah ve akşam bütün hattı gezerler ve ellerindeki uzun sap - İr anahtarlarla gevşiyen cıvataları sıkıştırırlar.,, © va, ,* K . — 9 — VAKIT 22 Eylül 1933 —

Bu sayıdan diğer sayfalar: