21 Aralık 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

21 Aralık 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.” mmm Vokıt'ın edebi tefrikası er ee Kamelyalı Kadın ? Yazun Prüdans dedi ki: — Evinizde bir kadın bulunabi- lirdi; herhalde buraya daha iki ka dının geldiğini görmesi pek hoş ol mazdı, Prüdans bunları söylerken Mar- görit dikkatle yüzüne bakıyordu. — Azizim Prüdans dedim, siz ne söylediğinizi bilmiyorsunuz. — Apartımanınız çok güzel. Ya tak odanızı görebilir miyim? — Tabit. Prüdans, görmekten ziyade, kır dığı potu tamir ve bizi yalnız bı - rakmak için odama girdi. Sordum: — Neden Prüdansı getirdin? — Tiyatroda beraberdik, bura- ya kadar da yalnız gelemezdim. — Ben burada değil miydim? — Buradaydın, fakat beni eve götürmeğe kalkacak, ondan sonra da içeri girmek istiyecektin, ben de razı olmıyacaktım. Seni tekrar darıltmak istemedim. — Neden eve girmeme razı ol - mıyacaktın? — Çünkü tarassut ediliyorum, u fak bir şüphenin bana büyük zara rı dokunabilir. — Sebebi yalnız bu mu? — Eğer başka sebebi olsaydı söylerdim. Artık O birbirimizden saklıyacak bir şeyimiz yok. — Sana maksadımı anlatmak i- | çin doksan dereden su getirecek değilim. Açık söyle beni biraz se- Yiyor musun? — Çok seviyorum. ww “sÖyleyse nedenbenialdattm? 5 > Eğer falan veya filân düşça şi eğer yüz bin ler tm olaydı ve başka birine metres lik edeydim, seni neden aldattığı - mı sormağa hakkın olurdu. ben matmazel Margörit Gotyeyim Kırk bin frank borcum var; | tek meteliğim yok, senede de yüz bin frank sarfediyorum. Sualin mâna. 8iz. cevabım lüzumsuz olur. Başımı dizlerine dayadım; — Doğru, dedim, fakat ben se- ni deli gibi seviyorum. — Şu halde ya sözlerimi iyi din le, yahut ta biraz daha az sev.Mek tubun beni çok üzdü. Eğer serbest olsaydım, geçen gün kontu kabul etmezdim; veyahut ta, kabul et tikten sonra, gelir senden af talep ederdim ve bundan böyle de kim- $ca.nmetresi olmazdım, Bir an, al- way kadar olsun, böyle bir saade- te ravuşabileceğimi sandım, İste - edin, Bunu nasıl yapacağımı bil *sk istiyordun. Bunu tahmin et - mek güç bir şey değildi. Büyük bir fsdakârlığa katlanacaktım,. Sana: Yirmi bin frank istiyorum, diyebi- lizdim, Sen bana âşıksın, bu para - Fı bulup getirecek, fakat sonra lâ- nst edecektin. Sana borçlanmama 71 tercih ettim, Bu inceliği idrak etmedin, halbuki bu incelikti. Mar görit Gotyenin, senden para isteme den borçlarını ödemek arzusu in - celikti, Sen bunu, hiç bir şey sor - madan kakul edecektin. Eğer b; ün tanımış olsaydın, bu tekli - fimi minnetle kabul edecek ve dün neler yaptığımı sormıyacak - tın, Hayran hayran Margörite bakı- Yordum. Bir zaman ayaklarını öp- mek için yandığım bu harikulâde mahlükun, beni düşündüğünü, his tmda bana bir rol vermek iste- gini, benim de bu kadarla iktifa Ama | dın Teşkilâtı Alxendre Dumas fils arm Gl Ani İzzet z | etmediğimi hatırladıkça, erkek ar | zusuma bir had var mıdır, diyor- dum. Yoksa, benim arzum gibi, ar zusu derhal is'af edildikten sonra i da kanmaz, daha başka şeyler de ister mi? | Devam etti: — Biz tesadüfün yarattığı mah- lâklarız. Arzularımız acayiptir, aş kımızı havsala almaz. Başka baş - ka şeyler için kendimizi satarız. ! Fakat öyle kimseler vardır, ki bi - zim için iflâs ederler de, emelleri - İ ne nail olmazlar. Bazılarıda bir demet çiçekle bizi ele geçirirler. i Kalbimizin uçarı hevesleri yardır; bu hevesler yegâne mazeret ve ye gâne hoş geçirtecek şeylerdir. Ye- min ederim, sana teslim olduğum , kadar çabuk hiç bir erkeğe teslim olmadım. Sebebi? Çünkü kan tü - kürdüğümü görünce elimi tuttun. Çünkü ağladın, Çünkü sen bana a bir şey söyliyeceğim ama delilik et - me. Benim bir köpeğim vardı. Ök sürdüğüm zaman hazin hazin yü- züme bakardı. Sevdiğim yegâne mahlük o idi. O öldüğü zaman, anamın ölümü ne ağladığımdan fazla ağladım. Filvaki annem de beni yaşadığı on iki sene müddetçe hep dövdü. ciyan yegâne insandın. Sana i Seni derhal, köpeğimi sevdiğim kadar sevdim. Erkekler, bir göz yaşının kıymetini takdir edebilse- ler, daha cok sevilirler, biz de iflâs derecesinde para sarfettirmeyiz. Mektubun seni yalancı çıkardı. Kalben hiç zeki olmadığını 'mey - Lilvaki hık © KA alel; tah bir kıskançlıktı. Mektubu al » dığım zaman esasen meyustum, öğleye seni göreceğimi ümüt edi - yordum, seninle yemek yiyecek - | tim. Senden evvel kabul ettiğim bir takım düşünceleri, aklımdan silmek için seni bekliyordum. Hem sandım, ki yanında istedi- ğim gibi düşünüp istediğim gibi konuşabileceğim bir sen varsın. Benim gibi lanlar her sözden bir mâna çıkar - mağa uğraşırım. Tabii dostlarımız yoktur. Egoist âşıklarımız vardır. i Servetlerin, dedikleri gibi, bizim için değil, kendi gururları uğruna sarfederler, | Onlar keyifli oldukları zaman neşeli olmalıyız, yemek yemek is - tedikleri zaman sıhhatte bulunma lıyız. Yuhaya çekilmemek, kredi - mizi bozmamak için merhametsiz görünmeliyiz. Biz artık kendimize sahip de ğiliz. İnsan değiliz, eşyayı harise - den maduduz. İzzeti nefislerinin ön safında, tebcil ve takdir hisleri nin en gerisinde geliriz. Arkadaş- larımız vardır; hepsi de Prüdans gibidirler. Onlar da bir zamanlar | fahişelik etmiştir, hâlâ para sarfet i mek isterler fakat yaşları. müsait değildir. Bunun üzerine arkadaşı mız olurlar, Dostlukları hizmetçi- k derecesine iner, fakat menfaat | gözlememezlik edemezler. Dost | nasihati vermezler. Daha on erke- ğin metresi olalım, umurlarında bile değildi, elverir ki elbiseler ve bir bilezik kazansınlar; arada sı - rada arabamıza binip gezsinler, ti i yatroda İocamızda otursunlar. Bi - i ze gelen çiçekleri ertesi gün onlar | alırlar, şallarımıza bürünüp gezer | UMUMI HAR d | Mahsusa A ALARA AAA GAR B VAKIT'ın yeni Tefrikası : 49 Yaylım ateş bir saatten fazla sürdüğü halde... ka bir ses çıkıyor, kimisi: — Dört gemi birden geliyor, karaya asker çıkaracaklar!,, diye bağırıyor, kimi buna inanmıyarak geminin birden (Hopa) yı topla »« yıkacağını zannediyor ve evinin, | barkının, çoluğunun, çocuğunun derdiyle meşgul olmak üzere öte- ye beriye okşuyordu. Bu vaziyet karşısında Rıza bey ile arkadaşları ve Hopada bulu - nan asker ve çete derhal kabil o- lan tedbirlere müracaatla Hopa » nın araksındaki tepelerin muhte - lif noktalarını tutmuşlar, mevcut eslihayı her ihtimale karşı ahali - ye tevzi etmiş ve kadınlarla ço- cukları kasaba haricine çıkart « mışlardı. Bu tedbirler alınırken Rus gemileri de gelip (Hopa) ö- nünde durmuşlardı. Fakat Ruslar kasabayı topa İ tutacakları yerde dört gemi bir » İ den denize bir yaylım ateşi aç - İ mışlardı. Bundan maksatları da, hali harpte olduğumuzu bilmedik lerinden dolayı mıdır, nedir, baş- İs.rnr denizden dışarı çıkarmak ihtiyatsızlığında o bulunan torpil- leri uzaktan berhava etmekti. İ Maamafih; bu yaylım ateşi bir sa | atten fazla sürdüğü halde, torpil lerin, bir tanesi bile yerinden kı - mıldamamıştı. Rusların nişancılığı .. Rusların nişancılıktaki meha - retlerine (!) delâlet eden bu cep- hane israfından bir netice çıkmı. yacağı bir saat sonra anlaşılınca i gemilerden filikalar indirilmıştı. Bu filikalar şimdi çala kürek tor - pillere yanaşıyorlardı. (Hopa) nın açık bir kasaba olduğunu ve evvel vukubulan mükerrer ziya « VAKIT | Gündelik, Siyasi Ginzete Istanbul Arikâra Caddesi, VAKTE yurdu arm Telefon Numara Idare telefonu Telgrai müresi: İstanbul — YAKI Posta kutum Na 46 — 8 aylık 3 aylık 1 aylık — ilân ücretleri: ticari Ulaların Win sahifeleriide wanti- ml 50 kuruştan başlar, ilk mahifede 200 Muruşu Kadar Sıkar, Böyük, fazla, devamlı ilm verenlere at ayri temsili vardır, Rearf Uünların biz satır 16 kuruştur —— Küçük İlânlar: Wir defam 30 İki dersi SU Üç defam 63 dört vetası 75 We O defaar 100 kuruştur. Uç aylık Uân verenlerin bir defam mecca- tendir. Dört esim geçen Unların fazla mtrları beş kuruştan hesap edilir. yince hiç bir işimizi (görmezler. Dükten altı bin frank getirdiği ge- ce gördün, benden beş yüz frank istedi. Bunu hiç bir zaman iade et | miyecek veya bir kere bile kutu - sundan çıkarıp giymiyeceğim şap- kalarla iade etmiş olacak. ler, Değerinin iki mislini ödetme - (Devamı var) topla müdafaa edilmediğini daha | rından, hiç korkmadan torpilleri İ birer birer toplamıya başlamışlar dı. Tabii Hopa tepelerinde pusu * kuran kuvvetler hiç muakbele et- memişlerdi. Dört rus gemisine u- zaktan bir kaç el silâh atmak ma- nasızdı. Esasen torpiller çok açı - ğa dökülmüş olduğundan kurşun» ların torpil toplamakta olan fili - | kalara yetişmiyeceğine şüphe yok tu. |. Nihayet, Ruslar işleri bitir » | dikten ve kendileri tarafından Trabzona dökülen torpilleri (Ho- | pa) açıklarmda gene kendileri topladıktan sonra, bu sefer kasa- | bayı topa tutmıya lüzum görme - den çekilip gitmişlerdi. Herkes kurulan tuzağa rus gambotunun İ düşmemesinden dolayı müteessir | olmuştur. Yerine gelen yemin İ Rıza beyle arkadaşları da, bir | kaç gün Hopada kaldıktan sonra, bu umumi teessür içinde gene ka- tırlarına binerek kasabadan ay » rılmışlardı. Şimdi artık eski hu - dudumuza yaklaşıyorlardı. Hu » duttan sonra evvelâ Sultan Selim dağı aşılacak, ondan sonra (Ko -! ra) ya vâsılsolunacak ve-oradan (Murgul) a inilecekti. . Hududa A e na bakınmıya başlamıştı. Böyle - ce aranırken Türk . Rus hududu - nun ayrıldığına işaret eden bir sü tunu uzaktan görmüştü. Bunun ü- zerine arkadaşlarına: “ tirahat edelim!,, demişti. Katır - tardan inilerek hayvanlar bir a » i gaca bağlandıktan sonra bey hudut taşının bulunduğu nok- | taya doğru yürümüştü. Onun ni- çin oraya gitti kadaşları arkadan kendi kip ediyorlardı. Rıza bey ğini bilemiyen ar - nüne geldiğı zaman | doğru dönerek demişti ki: | «— Arkâdeşlar şu anda harbi ye mektebinde genç bir talebey- İ ken geçirdiğim günleri hatırla - | dım. Hocamık smıfta bize son | Türk « Rus muharebelerini ar'a - se” Burada inelim de biraz is | Riza | 5 VAKIT 21 Laci kânun 1937 7 E au Yazan: A. MiL ğ Şimdi herkesin ağzından baş- ! retlerinde (1) anlamış oldukla - ! tıyordu, Bunları dinlerken cenabı hakka karşı yemin O etmiştim ve | demiştem ki: “Allahım, bir gün gelir de Rusları ister bizzat ben | olayım, ister başka bir kumanda- nımız olsun, mağlüp ettiğimizi görecek olursam, hududumuz ü » İ zerinde tesadüf edeceğim ilk taş önünde secdeye kapanacağını, İ İşte gençliğimden beri tahayyül ettiğim en büyük arzumun bı yerine geldiğini görüyorum. O - nun için müsaade ediniz de bu ye minimi yerine getireyim.,, Rıza bey bunları söyliyerek hudut taşının yanında ellerini kas vuşlurup namaza durmuştu. Bir kaç rekâttan ibaret olan bu na « maz bitip de Rıza bey pek müte . heyyiç bir halde ayağa kalktığı zaman, yeminini yerine gelirm olmaktan mütevellit bir sevinçli gözlerinden yaşlar akmakta oldu- ğu görülüyordu. Şüphesiz, çok mütedeyyin, çok mutekit diye ti nılmış olan Riza beyin nazarında o gün kıldığı namazım pek büyük bir kıymeti vardı. Şahıslar iti « | katlarına hürmet etmek, yük: bildikleri duygularını manasız bulmıya kalkışmamak bir vecil olduğundan, Rıza bey o and hissiyatının ulyiyeti karşısında, umumi harbin memleketimiz içi bilâhare ne vahim neticeler te ettiğini bugün bildığımız bir za manda, o günkü namaza verd ği kıymetin derecesini indirebi cek tenkitlerden burada sarfına « zar etmeyi buvafık buluyoruz. : Bu namazdan sonra Rıza b le arkadaşları karanlık basmadı evvel (Murgul) a vâsıl olabiln için hemen katırlarına binerel yollarma devam etmişlerdi. Simdi Sultan Selim dağının zirvesine doğru çıkıyorlardı. Tepeler çıp laktı, tek bir ağaca bile tesa edilmiyordu. Yolda rasgeldil | köylü kadınları, karargâhtan heye cephane ve erzak naklet ten sonra, ertesi günü yeniden sevkiyata başlamak üzere artı köylerine avdet ediyorlardı. « — Çev ve) Nüfus artmalı mı, (Baş tarafı $ Üncü sayıfadaz hitlerinde ini Me eieiiddn eylemci | açlığa mahküm edenler hiç kab hati olmıyanların nesillerini ku - nm sınai hissettiriyor. Bunun sebebi nüfur | sun arma nispeti değildir. Çün - kü smai Avrupada son senelerde nülus artma nispeti vasati olarak binde yirmi beşe düşmüştür. Hal buki bundan kirk sene evvel bu memleketlerde nüfus artımı sene- de binde (45) e kadar çıkıyordu. | Bugün nüfusu artan yer Avrupa- run İslav sahalarıdır. Artma bin- de kirka kadar varmaktadır. Nüfustan şikâyet ederler hiç kabahati olmıyan bu mevzua hü- cum <iyorlar, #5 | artmamalı mı? Hesapsız bir hırsla milyo; rutmak suretiyle hatalarını silm istiyorlar dersiniz? Sadri Etem IKız muallim mektebinden çıkanlar ş Kız muallim mektebinden n zun olan talebe hanımlar araların da bir cemiyet kurmağa karar v. er mişlerdir. Yakında bütün mezun- lar bir toplantı yapacaklardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: