20 Şubat 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

20 Şubat 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

fem ekef Lüleburgaz'da İN Oama işleri günden güne ilerliyor, birde orta mektep açılıyor! Lüleburgaz, (Hususi) — Trak- yayanın uyanık kazalarından biri de Lüleburgazdır. Fakat ne çare ki bu uyanıklığı işletmek ve on - dan istifade eylemek imicânı ancık © hükümetin önayak olmasına bağ- ku bulunuyor. Vali Faik Bey halkın © — bu cevherinden istifade ederek on - lara güzel mektepler ve yollar yap tırmış, medeniyetin iktiza ettirdiği şekillerde yaşamak imkânmı ver- miş ve şimdi de elektrik tesisatını temin ile meşgul bulunmuştur. Lü- leburgazlıların ziraat ve bilhassa pancar işlerinden büyük istifade - leri olmakta ve yalnız zahireleri- | nin ucuza satılmakta olması bir parça keyiflerini kaçırmaktadır. Yen! kaymakam Lüleburgazlıların taliinden ola- rak buraya muktedir, ciddi ve tecrübeli bir kaymakam gönderil- miştir. Her kime sordumsa kay- makamın faziletlerinden, son de- recelerde çalışkanlığından, şimdi- ki halde çok memnun olduklarm- dan ve kendisinden ilerde hayırlı işler beklediklerinden bahsetmiş. ! ümi lerdir. Filhakika iyi bir tesadüf eseri olarak demiryolu üzerindeki gaz ve Uzunköprüye muktedir ve icraatlı idare âmirleri isabet eyle- Mazrif işleri Buranm maarif cephesinde mes ut ve nurlu hareketler her zaman © görülmektedir. Maarif müfettişi © CAhdi Yalçın Bey başta olmak üze- © ve maarif memuru ve baş muallim ve muhterem arkadaşları elele ve- rerek tüm mânasile çalışmaktadır- lar, Ben onları bir Cuma günü © mektepte toplu olarak gördüm. Hepsi de uzak ve yakın köylerden | gelmizler ve maarif işlerini konuş- © mak icin merkezde toplanmışlar - 'dr. İşlerinden bazı muallim hanım ların çizme ve kilot pantalonla gel diklerini de gördüm. Onlar bulun- 'dukları köylerden atla gelmişler- 'di Türk kadınlarınm icabında a- ta binmek, silâh kullanmak ve mu harebelere girmek gibi kahraman İkklarmı tarih bizlere göstermiştir. Necip Türk kavminin damarla - © yrndaki temiz ve asil kının erkek- lerde olduğu gibi kadmlarımızda da feyyaz tesirlerini (o gösterecği RiMpbesiz olmakla beraber cümhu - devrinin başlangıcından be- 'ürk kızlarının bütün dünya iş- © lerinde gösterdikleri kabiliyet ve «lde ettikleri muvaffakıyetler göz- | vi lerimizin önündedir. Biz değil bü ! — tün medeniyet âlemi onları alkış- lamaktadır. i Orta mektep ve gösterilen | — hamiyet | Lüleburgaz en mühim nok- | sanlarmdan hiri olan orta mekte- bin açı'masma yeni O kaykakam © Kema: Bey teşebüs eylemiş ve bu © arzusu halk tarafından büyük bir şükranla karşılanmıştır. Bu ieşeb- © büsten haberdar olan kasaba hal- kı #aadiliklerinden belediyeye ge- lerek “mektep yaptırılıyormuş... i yen bir takım esnaf isimleri hiza- Çatalca, Çorlu, Muratlı, Lülebur. | vetli telkinlerde bulunan başmu- Mehmet Salih Beyle onların aziz | möble terkederek mektebin idare- LÜMEN e ev Haber aldık... Bunun içinde bizim de tuzumuz bulunsun,, diyerek ke- selerini açmışlardır! Bilhassa şim- diki vaziyetlerinden dolayı kendi- lerinden çok bir şey beklenilmi- | | sina yazılmış olan miktardan faz- İa vereceklerini ve lüzum görülür- se hiç bir fedakârlıktan geri dur- mıyaçaklarını bildirmişlerdir. Hal kın maarife karşı olan duygu ve heveslerinin şu parlak nümunesi karşısında insanm sevinç ve ifti- harla büyük ümitlere düşmemesi kabil değildir. Köylerindeki (Okâ- gir ve geniş mekteplerden çıkacak yavruların da okuyacakları bu ir - | fan saraymın vücude gelebilmesi için çalışan kaymakam beyle be - lediye reisi ve Halk Fırkasınm ar- kalarmda böyle kadirşinas bir halk zümresi bulundukça burada her seyin yapılacağına itimat olu- nabilir. Kıymetli bir baş muallim Lüleburgazın kara günlerinde | vazifesinden ayrılmıyarak halkın itsizlik zamanlarımda onları te- selli eden ve bu toprakların ergeç gene bizde kalacağına dair kuv- | allim Mehmet Salih Bey bu hava- lideki maruf tiplerden birisidir. Mumaileyh hem mektebi harap ol- maktan, hem de içindeki yüzlerce kıymetli kitaplarla (280) parça demirbaş eşyayı yağmadan kur- tarmıştır. Edirne mebusu Şeref Bey bu mektepte de müdürlük yap mış ve buradan ayrılırken bir çok sini Mehmet Sal'h Beye emanet etmiştir. Şeref Beyden feyiz ve ruhsat aldığını söyliyen Başmual- lim o zamandanberi mektebi mu- vaffakiyetle idare ederek bir çok talebeler ve sanatkârlar yetiştir. miştir. Mehmet Salih Bey mekte. bi muhtelif sanatlerin bir atelyası haline koymuş ve çocuklara ha- yatta lâzrm olan her şeyi öğret miştir. Mehmet Salih Bey mektebin duvarma bitişik olarak yaptırdığı evinin küçük bahçesini bir çiftlik haline koymuş ve burada yetiştir- diği bağlar, meyveler, arılar, ta-| vuklar ve ineklerle hakla bir mu- | vaffakiyet nümunesi (olmuştur. | Mehmet Salih Bey ağaçlara aşı| yapmak hususundaki maharet ve kudretinden halkı da çok istifade ettirmiştir. Mumaileyh bilhassa arıcılıkta cok ileriye gitmiş ve bugün emsa- li pek az yerlerde bulunan çicek balları istihsal evlemekte bulun- muştur, Mehmet Salih Bev kendi evinin içinle yağ ve bel içinde yüzdüğü #'bi fazlasından da e'de evlediği kazanclarla cocuklari yüksek mekten'erda okutme"ta- dır. Mehmet Sah Rey bütün ka- za halkına teswkatta bwlünarsk onları da arıcılığa ve aslı mavve ler vetistirmeğe »İstirmetır. Mu- mailavh İm sanatlarm kir veremi meltem hanasin ia In tnt ği rek eneriiara Kİİ) Kemlaer eğ. termektedir. İşte hem kendisine e emen “Haberleri yy yy yy yg yp Meğer... Istanbulu korkutan balık neymiş? İstanbul gazeteleri, Marmara denizinde bir canavarın dolaştığı- nr, hattâ bir motöre hücum ettiği- ni yazarak bu korkunç hayvan hakkında uzun uzadıya malümat Burnovaya giden İzmir belediye- İ | vermektedirler. Bir İstanbul refi- kimizin yazdığına göre bu canava- İ em bir köpek balığı olması muhte- meldir. Deniz Ticaret müdürü Necip Bey, dün bu hususta bir muharriri- mize şu malümatı vermistir; — “iki yüz cins köpek balığı vardır. Fakat İstanbulluları korku- tan hayvanım bir köpek balığı ol- duğunu zannetmiyorum. Bu balı- ğı Yunus balıkları görünce kacış- | mışlardır.. Vaziyetten anlaşıldığı- na göre, İstanbulluları pek çok &- lâkadar eden bu balık Orsinüs O- rikadır. Ve balina cinsine men- suptur. Memeli olan bu hayvan çok canavardır. Öldürülen bir or- sinüs orikanm karımdan 13 Yu- mus balığiyle, 14 fok balığı çıktığı görülmüştür. Bu öldürülen balık beş metre uzunluğunda idi. Bun- ların en büyüğü on metre uzunlu» ğundadır. Bunlar Delfinide familyasına mensuptur. İnsana hücum ettikle- ri vaki değildir. Ancak bu balığı fok balıkları görünce kaçarlar. Ba lıkçı kitapları bu balığın Bahrise- fitte bulunduğunu, fakat şimdi s0- ğuk denizlere intikal ettiğini yazı- yorlar, Bundan üç sene evvel, böyle bir vakaya İstanbulda tesadüf et- miştim. Bu balıklardan biri İstan- bul civarında iki Fransız kayığına hücum etmişlerdi. Fakat bana ka- lırsa hücum kayığa değildi, fok balıklarına idi. Orsinüs kayığı ba- lik sanarak ona hücum etmişti, Fakat kayık olduğunu görünce derhal oradan uzaklaşmıştı. Bazı İstanbul gazeteleri, bu ba- lığın (Sapan balığı) olduğunu da yazmışlardır. Sapan balığı kuyru- ğiyle vurur Sırtındaki yelesi ga- yet yüksektir. Esasen bu balıkla. rm sapan balığı olduğu yelesinden derhal farkedilir. Orsinüs Orikalar, sürü ile ge- zerler, Gayet kuvvetlidirler. Çene- lerinde 44 diş vardır. Dişlerinin uçları biraz geriye doğru meyilli- dir. Şimdi bu balık şimal denizle» rinde bulunur, Marmarada da bu- lunması muhtemeldir. Ancak insa- na hiç zararı yoktur. İnsandan korkar ve kaçar”. .|.. İşte, İstanbul halkını korkutan canayar!, Ru imis... Bir köylü ezildi Balıkesir ile Ödemiş arasında şoför Sabri efendi râkip olduğu! 21 Bumaralı kamyonla Ahmet oğ- lu Ahmet isminde bir köylüyü €z- miştir. Ayaklarmdan fena halle yara- lanan mecruhu şoför Balkesir mem'eket hastahanesine teslim et- miştir. eme esarse nee tune van Erez A hem de muhitine bu derecelerde faydalı olan bu gayur ve hami - yetli muallimi yeni nesil her za- man hürmetle yadedecektir. Ragıp Kemal ; Burnuva yolunda iliki silâhlı bir şoförü yakal: yakaladılar, fakat * üzerinde 3 lira bulabildiler Gece yarsından 1,5 saat sonra İzmir Barından bir müşteri alarak sine mukayyet 117 numaralı ş0- för Hayri Efendinin idaresinde | bulunan tenezzüh otomobili müş- terisini Burnovaya bıraktıktan son ra İzmire avdet ederken Burnova- ile Mersinli arasında Kâzım Paşa çiftliği civarında iki müsellâh şah- sın tecavüzüne uğramıştır, Şerirler; — Dur!, Diyerek otomobili tevkif eyle- dikten sonra haydutlardan birisi | elindeki mavzeri şoför Hayri E- fendinin alnıma dayayarak: — Para çıkar, yoksa seni ge- bertiriz? Tehdidinde © bulunmuşlardır. Hayri Efendi bu tehditten korka» rak cebinde bulunan üç lirayı çr- karıp hayduda vermiştir. Bu defa öteki haydut işe karışarak “bu pa” ra azdır” demiş ve Hayri Efendi- nin yakasından tutarak “çık ulan dışarıya” deyip üzerini araştırmış- tır. Hayri Efendinin üzerinde baş- ka para bulamayınca büsbütün köpürmüş ve küfürler basarak şu emri vermiştir: — Lâmbeları söndür ve yoluna devam et. Şoför lâmbaları söndürerek yoluna devam ediyor ve keyfiyeti Mersinli polis karakoluna ihbar 6- diyor. Bunun üzerine Mersinli polis j karakolundan Burnovaya jandar- ma kumandanı Eşref Beye keyfi- yet bildiriliyor. Ve mumaileyh bir müfreze jandarma ile haydut- larm takibine çıkıyor. Yapılan takibat neticesinde şoför Hayri Efendinin yolunu ke- sen bu iki hayduttan birisinin ba şmda damalı kumaştan kasket ve üzerinde damalı bir ceket bulun- duğu tespit edilmiş ve Salâhattin isminde biri yakalanmıştır. Salâ- hattinin aylıkla çalıştığı ve vaka mahalline beş yüz metre kadar me safede bulunan bağ kulesine yapı lan araştırmada Şoför Hayri Efen- dinin tarif ettiği şekildeki kasket ve ceket bulunmuştur. Bunun üze- rine Salâhattin: ” — Evet bunlar benimdir, fakat vaka faili ben değilim, demiştir. Salâhattin nazaret altma alınmış ve tahkikatın tamikine devam o- Tunmustur. Kırklareli bir yangın tehlikesi geçirdi Soğuktan donanlar, kurtlar ve kar kuzuları KIKRKLARELİ, (Hususi) — Kırkları mühim bir yangın tehli- kesi geçirmiştir. Bu gece saat 2İ de başlıyan yanğın polis merkezi- ne karşı maarif, nüfus vetapu müdüriyetlerini ihtiva eden bina- dır. Duman polisin nazarı dikkati- ni celbetmiş kapı kırıldığı zaman büyük bir alev ile karşılaşılmıştır. Bu çok güzel bina birkaç saat zarfında kül olmuştur, Bu asırda memleketin en büyük ihtiyacı olan su tesisatı ile itfaiye teşkilâtınm hiç olmaması binanın tamamiyle yanmasına sebep olmuş, hava deh- | şetli soğuk ve rüzgârlı olmakla be- raber büyük bir şans, ve süvari fır- kası zabitan, ve efradiyle zabıta memurlarmın gösterdiği gayret sa yesinde etrafa sirayet etmeden saat ikiye doğru söndürülmüştür. Zabıta derhal tahkikata başlamış- tır. Bir kaza olup olmadığını tet- kik etmektedir. Bu vazife ile alâ- kadar memurlar isticvap edilmek” tedir, Havalar epeyce zamandır çok güzel gitmekte iken birdenbire dehsetle soğudu, şehir müthiş fır- tmalar geçirdi. Fırtınanın şidde- tinden evlerin kiremitleri uçtu ve sokaklarda yürümek çok tehlikeli olduğundan kimse dışarı çıkama- dı, çarşı mütemadiyen kapandı. Sehirden köye gitmekte olan alt- vs veslarınia Hacı Ali Ağa Üs küp nahiyes'ne yakın bir mesafe- de soğuğun şiddetinden donmuş tur, Gece şehir dahiline kadar kurtlar girmiştir. Kırklarelinde bazı zevatm buz ve kar kuyuları vardır. Ayni za- manda bir de buz fabrikası mev- cuttur. Belediye bu gayri fenni ve gayri sıhhi gördüğü buz ve kar kuyularını kapattığından Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletine şikâyet üzerine bu hususun tetkiki için evvelâ Edirneye giden Sıhhat ve İçtimai Muavenet müfettişi Dr. Süleyman Bey Kırklarelime de gelmistir. Habeşistandan Adanaya müracaat Adana, (Hususi) — Habe - şistanın merkezi olan Adisababa'- dan Adana baytar müdürlüğüne bir mektup gönderilmiştir. Mektubun sahibi, Hitler tarafın- dan Almanyadan çıkarılmış olan bir musevidir, Adınm Beruhar Ki- rinti ve kendisinin çok müstait ve namlı bir baytar olduğunu söyli- yen bu musevi, Adana baytar mü- dürlüğünün mütahasıs bir baytar aradığını işiterek bu mektubu gön- derdiğini ve eğer haber doğru ise bu işe talip olduğunu bildirmiştir. Beruhar Efendi, Habeşistana iş bulmak ümüdile gittiğini, fakat bu memleketin her tarafı hayvan do- lu olmakla beraber baytarlığa da- ir b'e bir daire ve mitessese bulun- madığından issiz kıldığını mek - tubuna ilâve etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: