1 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

1 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l il Yazan: Dedikoducu Tefrika Numarası : 16 150 Sene Sonra K-A-D-I-N Susunuz tayyare sesi işitiyorum, mutlaka babamız geliyor .. “.— Keşke bende kız olarak) ride lâzım olursa, gene size mü dünyaya gelseydim de senin gibi | racsat ederim. Asarıatika merâ- serbest olsaydım!. Nedir kadınla” | kımız varsa beni (o hatırlamanızı "in tahakkmünden çektiğimiz bu | rica ederim. - Size çök güzel ve eziyetler! Bize âdela esir muame- | nadide bir kolleksiyon gösterebi- gn Onbir nal şimdiye kadar ancak bu müthiş dağa tırman (Bavyera) dağlarında dağ kr Hi siri lavuzluğu vazifesini gören on bir lesi yapıyorsunuz?.,, i Doktor hanım oğluna | dönerek demişti ki: | —“ Bu sözleri babandan mz işit- iin?, Biraz ağzımı tutsan çek iyi “Olur, sonra büyüdüğün zaman ka- dınlar seni beğenip almazlar !. Bu erkek kadınlardan memnun de gil, derler, Bütün hayatında bana kalırsın, Hiç bir kadının malz ola- mazsın!, Fakat babanızı göremi- Yorum, acaba nereye gitti?. Doktor hanımın kızı: | “— Susunuz, tayyare sesi işidi- yorum, mutlakı babamız geliyor“ dur?,, demişti. Hakikaten biraz sonra kapı açıl- mış ve doktor hanımın sevgili ha- yat arkadaşı ve çocukların bab>- İs içeriye girmişti. Fakat yanın. "da o yabancı kadm ve iki de me- i mur vardı. Memurlar umumi ter. hiye müessesesinden geliyorlardı. Erkek hayat arkadaşı olan doktor hanımı görünce biraz tereddüt et- işti. Fakat yabancı kadının ce- “taret verici bir bakışı üzerine “dektor hanımı ona takdim ede- “tek; —“ Yoldaşım, işte şimdiye ka- i dar kendisiyle teşriki hayat etti. “tim kadın bu idi!,, demişti Doktor hanım bu sözleri işidin- “*€ bayretle karşısındakiletin yüz- lerine slâmıştı. a- TA demişti ki; i — “Şimdiye kadar teşriki hayat » *ttiğim kadın ne demek?. Neden i böyle söylüyorsun?., , Erkek bu suale cevap vermek İçin çok güçlük çekmişti. Nihayet kıla sıkıla: | —“Ben “ben istiyorum kis ,, de- Meğe başlamıştı. Doktor hanım o- Nun sözünü keserek sormuştu : — “Ne istiyordun? Çabuk an- doğru ” — “İşte demek istiyordum ki - anlatmak istediğim şey zaten o kadar fevkalâde değil, gayet ta- bit. şey... , —“Canım maksadın neise anlat ! Nedir bu ( oynadığın ko- medya! Rica ederim bu oyuna ni- hayet ver!.,, — “Ben, ben...,, Erkeğin mera Munı anlatamıyacağın: ve kekele- mekten başka bir şey yapamıya» Gağını gören yabancı o kadın he- Men söze karışarak demişti ki: —“Dur sen söyliyemiyeceksin... Böyle ciddi meselelerde o erkek İçin suşmak gerektir. (oFiliyata girişmek ve söz söylemek kadın İsidir.,, Yabancı kadın bunu söyliyerek doktor hanımı doğru dönmüş ve demişti ki: : — “Size kısaca anlatmak iste- diğim mesele şudur: Bu zat ha. Yatında bir değişiklik ” yapmağa rar vermiştir. Biz ikimiz de lirim.Eski hayat arkadaşmızın her ' türlü ihtiyacı mü ir. His | i merak etmeyiniz. Çünkü kazan» | | crm iyidir.Benim bir tayyarem bir şimşek arabam ve bir de altı kişi- lik balonum vardır. Sık sik se-| | yahat ederim. Bu gezintilerimize İ arada sırada siz de lütfen iştirak | İ edecek olursanız bizi çok mem- İnan edersini, öyle değil mi sevgi- i Tim?... i Doktor hanım bu uzun nutku ! hiç sesini çıkırmadan dinlemişti. | Çenesini avuçlarınm içine daya- | dığı halde önüne bakmış, düşünü- yordu. Âsarratika satıcısı han | mn sözleri bittiği zaman doktor | hanım başını kaldırmış ve on se- neden beri kendisine hayat refik- liği etmiş olan erkeğe doğru ba- | karak, demişti ki: | — “Demek ki sen (beni artık terkediyorsun, öyle mi?.,, Ben sa-| na elimden © geldiği kadar iyilik! etmedim mi?. Benimle beraber! mes'ut bir hayat geçirmiyor muy“ dun?.,, (Devamı var) Gizli Japon teşki- lâtının faaliyeti a Daş tara nel sayılamaz! ii üzasiyle temas #des i rek onlara Japonların teklifini, bu teklifi kabul edenlerin küçük bir " zahmet mukabilinde bir saltanata | konacaklarını anlatır. | — Suriyede yaşıyan sakit hane- dan azasından Selim efendi oğlu İ ve Aptülhamidin torunu Aptülke- rim efendi bu teklifi cazip görür ve Japonların hesabına çalışmayı i kabul eder. l Iki taraf UYuştuktan sonra Ap- | tülkerim efendi ile Kasım Vecdi Japonya Yolunu tutarlar ve uzun süren bir seyahatten sonra günün birinde Tokyoya varırlar. ilkerim efendi, herkesten fazla, Japonyanın sabık (harbiye nazırı Ve askeri istihbarat işleri w- mumi müdürü cenerai Araki tara- fımdan karşılanır ve onunla tema- sa başlar, | Bu temaslardan anlaşılan netice şu idi; İ Japonya, Çin Türkistanın, Çin- | den ayrılmasma ve ayrı bir salta- / nat teşkil etmesine hattâ bu salta- natın yavaş yavaş genişliyerek bü” tün Türkistanı kucaklamasına ta- | vaftardı. Japonya bu yeni devle- | tin vücut bulması için elinden ge- len her yardımda bulunacaktı. Bu yeni devlet, Japonyaya dayana» cak, bütün ihtiyaçlarını Japon yadan temin edecek, bütün piya- salerını Japonyaya açacak, ve bu suretle iki taraf arasında iktisadi | © andan sonra hayatla ayrı yaşa-| ve siyasi teşriki mesaiye azami €- Yacağımıza kanaat getirdik. Bi. | hemmiyet verilecekti. | az evvel size telefon ederek kal: İn yapılacaktı. Fakat artk a- ita hazet kalmadı. Şayet ile- kişi Mart nihayetinde Ceneveden ve Venedikten iki grup (o halinde hareketle Himalaya dağlarından 8114 metre yüksekliğinde olan ve şimdiye kadar en yüksek noktası» na kadar çıkılamıyan O (Nanga Parbat) dağma tırmanacaklırdır. Bu dağ dünyada mevcut ve 8000 metreden yüksek olan on üç tepe- den birisidir. Alman dağ tırmani- cıları bu seferlerinde muvaffak © lurlarsa dünyanın en yüksek te - pelerinden birine ilk defa Alman- lar çıkmış olacaklardır. Malüm olduğu veçhile geçen | sene İngilizler (o (Himalaya) nın (Everest) dağını ancak tayyare ile aşmağa muvaffak olmuşlardı. Bu seferi müteakip (Tibet) hava- lisinde büyük bir kuraklık hüküm sürdüğü için geçenlerde vefat e- den (Dalay Lama) tarafından br- rakılan bir vasiyetnamede ecnebi- ler tarafından yapılacak (Hima - laya) seferlerinin o menedilmesi emrolunmuştu. Şimdi bu vasiyetnameye rağ - men Almanların (Nanga Parbat) tepesine tırmanmağa kalkışmala- rı evvelâ tehlikeli bir teşebbüs zannedilmişti. Halbuki oOAlman dağ klavuzlarının takip edecekle- ri.yol (Tibet) ten geçmiyeceği i- çin bu seferin Tibetliler tarafından tehlikeye düşürülmesi ihtimali yok tur. (Nanga Parbat) tepesi Efga- nistan hududundadır. Alman dağ kılavuzları evvelâ (Bombay) a gi- decekler oradan Keşmir mihrace- si yolunu takiben (Strinagar)a o- radan birkaç gün zarfında (Lotos) göllerini geçerek ve on gün zarfın- da 4200 metre irtifamdaki (Paur-| zil) boğazını aşarak (Nanga Par- bat) grupunu teşkil eden dağların eteğinde (Astor) mevkiine vara - caklardır. Bu havali tamamile İn- gilizlerin idaresi altında bulun- maktadır. çe bir surette yaşıyor, onun bütün masrafları Japon istihbarat daire- si tarafından temin olunuyordu. Bundan başka Aptülkerim e- fendi ile tömas edenlerin hepsine talimat verilmiş, ona (o “Türkistan imparatoru haşmetmeâp hazretle- ri,, diye hitap etmeleri tâvsiye e- dilmişti, Bu talimat dairesinde hareket edildiğ ve bu uğurda katlanılacak masraflardan kaçılmadığı & için, çok geçmeden, Aptülkerim efen- di de bu işin ciddiyetine inanmış ve kendini sahiden imparator san- mağa başlamıştı. Bir kaç ay böyle geçtikten son- ra günün birinde Japon istihbarat İ dairesi Aptülkerim efendiye artık hareket etmek ve iş başına geçmek lâzım geldiğinin haber verir. Hazırlık başlar. Aptülkerim e- | v | esnasında azot âletleri taşıdıkları balde Alman dağ kılavuzları böy- le âletlere muhtaç olmadıklarını ve (Himalaya) dağlarının muhte- lif tabakalarda mevcut olan hava- daki azot fikdanma yavaş yavaş alışacaklarını iddia etmetkedirler. (Everest) dağı 11000 metre irti- famda olmakla beraber (tayyare ile uçularak aşılan bu yüksekliğe 5,000 metre irtifarndaki bir yayla- dan başlanmıştı, Halbuki Alman- lar (İndus) un 1000 metre irtifa- ındaki bir yaylasından tırmanma - | ğa başlıyarık8114 metreye vasıl ol mağa çalışacaklardır. Heyetin re- isi (Merkl) isminde Münihli bir dağ kılavuzudur. Sefer esnasında harita almak için manevralı pro | fesör (Finstervalder) de bu dağ tırmanma seferine iştirak edecek- tir, Alman dağ kılavuzları 1932 sc- nesinde dahi gene (Nanga Par- bat) ta tırmanmak için bir sefer ter İteidi. Aptülkerim efendi, dağlar, çöller aşarak, türlü türlü meşakkat ve mihnetlere uğrıyarak, susuz beyabanlarda aylarca seyahat ede» rek Türkistana varacak, ora hal kı ile temas edecek ve onları kan- dırarak, onlara kendini sevdire- rek, isyan halinde olan Türkistan lara kendini kabul ettirecek, on- lar kabul ettikleri takdirde başla” rına geçecekti. Asıl en mühimmi bütün bu se- yahatin büyük bir kısmını Çin ara- zisi içinde yapmak © mecburiyeti idi. Çin, Japonyanın bu çeşit tah- riklerine ve hareketlerine muhalif olduğu, bu hareketler Çin arazi- i sini parçalamayı istihdaf ettiği i- çin Çinlilerin bu kafileyi ele ge- İ çirmek, hiç olmazsa bu kafilenin hareketine mani olmak için oher şey yapacaktı. Bu suretle yolcu- lerek | — Aptüllkerim efendi bütün bu! fendiye maiyet tertip edilir ve ha- | lağunu düşman ortasında, düşman b bimdeki damarlardan. birinin de-| izahatr aldıktan sonra bu esaslar | zırlanan kafile yola çıkar, | | Ülstürilmesini rica etmiştim. Bu a- Meliyat bugüne kadar size hayat| ğunu söylemiş, buna mukabil Ja»! zırlanan imparatorluğa oturmak | her türlüsiyle karşılanacaktı, i deiresinde çalışmağa hazır oldu- ! Aptülkerim, Tokyoda mükellef» ! Aptülkerim efendi, kendine ha» “kadaşlığı eden adamın yüzün-| pon istihbarat dairesi de Aptülke- | üzere hareket ettiğini zannediyor- irimi hazırlamağa başlamış. i du. Helbuki iş bambaşka mahiyet- arazisi içinde geçirecekti. Ve bu düşman tarafından (o müşkülâtın Aptülkerim efendi bütün bun- ların farkında bile değildi. Onun için kafile, Mançuriye gecerek o- $—VAKIT 1 MART 1934 ali VZ pi e Himalâyanın tepesine çıkmak için tayyare ile aşılan mıya hazırlanıyorlar Himalâya eteklerinde uçan bir tayyare İngilizler (Everes) dağı seferi | tip etmişlerdi. Fakat 7600 metre irtifaa geldikleri zaman müthiş bir kar fırtınasına tutulmuşlar ve 20 gün karargâhlarından erzak gönderilmeden kar altında kal- mişlrdr. Fırtına geçtikten sonra 6600 metre irtifadaki karargâhlarma kadar inmeleri icap etmişti. Fakat orada bulunan 50 yük hamal 43 kişinin kaçtığını görmüşler, lan yedi hamalla trrmanmağa de- vam etmek kabil olmıyacağmı anlı yarak geri dönmeğe mecbur ol muşlardı. Kar fırtınası çıkmasa ve hamallar kaçmasa idi, 932 senesin de 600 metre daha çıkarak (Nan- ga Parbat) an en yüksek tepesini aşmış olacaklardı. Bu defaki sefe- rin muvaffakıyetle neticelenmesi için lâzım gelen tedbirler alınmış» tır. (Nanga Parbat) Hint Jisanm- da “dehşetli dağı,, demektir. Ak manyada (Nanga Parbat) seferi büyük bir alâka ile takip olunmak tadır. radan yol almağa başlayınca va- ziyetin müşkülât: kendini göster - meğe başlarmış, (o Aptülkerim de o zaman, hakkından gelemiyeceği büyük bir işe, tehlikeli bir mace- raya giriştiğini anlıyarak yılmış» tır. Aptülkerimin taraftarları, onun bu yılgınlığını gidermek için ne kadar uğraşmışlar, fayda verme- miş, ve Aptülkerim tekrar Tok- yoya dönmek üzere ısrar etmiştir. Vaziyet, Tokyo askeri istihba- rat dairesine bildirilmiş, o da Ap- tülkerim efendinin geri dönmesine müsaade etmiştir. Aptülkerim efendi Tokyoya av- deti üzerine kendisini yola çıkaran larla, görüşerek vaziyetini o anlat- mış, onlar da kendisine (yakında yollarm açılacağımi; ve o © vakit Türkistana rahat rahat gideceğini söyliyerek Tokyoda kalmağu kan- dırmıştır. Y v Türkistan, vaziyeti zaten kar- makarışık olduğu için Japon En- telijens servisinin de bu teşebbüsü akamete uğramış bulunuyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: