12 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

12 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Şahsınız Kâfi G| Para!... Hovarda genç, elinde, l avucundaki paranın altından girip üstünden çikmış, nesi Oo var, nesi! yoksa, (o harcamıştı. Bir amcası vardı, ki hayli zengindi. Ömer Ca- hidi severdi de... Hovarda genç, amcasının hakkındaki muhabbeti» | ni uzunca bir müddet istismar et- miş, ona bin bir türlü şaklabanlık yapmış, maruf tabirle alt çenesin- den girip üst çenesinden çıkarak, boyuna para çekmişti, | Fakat, her şeyinde (bir haddi vardır, değil mi?. Amcanın mu- habetti de nihayet Obir raddeye kadar istismar edilebilirdi. Husu- sile, amcanın yeğenini (diplomat görmek arzusu, kuvvetliydi. Ömer Cahitte, diplomat olmağa büyük! bir istidat gördüğünü söyleyip du- | ruyordu. Halbuki, hovarda genç, diplomatlığını yalnız amcasından | para çekmekte göstermekle iktifa | — Acele işe şeytan karışır. Te- | enni, rahmandan gelir! | Ömer Cahit, bu yolda konuşma- nın bir safhasında, hiddetlenir gi- | bi oldu: —Açık söyle, Settar Efendi! Ne demek istiyorsun yani?. Benim sözüme itimadın yok mu?... nat olarak (şahsım, sana kâfi | değil sai? | — Ona hiç şüphe yok, beyim!. | Ömer Cahit, faizçinin yerinden kalkarak, kasayı açtığını görünce, sevincinden ellerini uğuşturdu. İş- İte nihayet müradma eriyordu .. Fakat, o ne?. Elli liralık bankno- İ tu elinde tutan Settar Efendi, ken- | disine kasanın içerisini gösteriyor- du: — Buyurun, kâfi, .... sınız!, bana yer de müsait, sıkılmaz- ahsmız Plâjda Yarının Nüktesi: , | pe Le m — Olur şey değilsin, Ad- nan! Koskoca Adliye sarayı yangınını unuttun, Bu ne tedbirsizlik! Cıgaranı sön- dürmeden yere atmışsın. Ya bir yangın çıksa 7! 7— VAKIT I2MARI 1934 — | © Genç Nişanlılar Fuatla Güzide, genç nişanlılar.. Hem o kadar genç, ki..... Kız daha on dördünde, delikanlı da on yedi. sine basmış, basmaımış. Aile men- supları arasında bu ittifaklı halle- dilmek şöyle dursun, o ekseriyetle bile hailolunmıyan mühim bir me- sele!. Hattâ, kendi hesapalrının doğrulu ğunu iddia eden aile mensupları, nüfus kıydine de O inanmıyarak, nüfusa yanlış yazılmış olabileceği- ni söylüyorlar. Yaş bahsi, daima kız tarafı için mühim görülürse de, işte bunun istisnası da bulunuyor, demek! -—— Güzideciğim! — Fuatçığım! Genç nişanlılar, şöyle (o başbaşa verip Göztepedeki köşkün tenhacı bir odasında konuşmıya başladılar mar, mutlaka kız tarafından birisi kapıdan başını uzatırdı: etmek istiyor, tahsil ve tetebbüle | ygörlüny,MAygogatMygyntMygyyaM yy, gg yy gg yy ciddi bir gaye yolunda yürümeğe | yanaşmıyordu. : Hulâsa, amca ( ,yeğeninin para çekmesinin sonu ve tahsil hayatı- nın başlangıcı gelmiyeceğini aklı kesince, ona Opara (o verme ği kesti. Ömer Cahit, doğrudan doğruya para alamayınca, amcası” nı kefil göstererek sarraflardan fa- izle para almak tecrübesine giriş” ti, Amcasını kefil olması için bir kaç defa kandırabildi. Ancak, bu da çok sürmedi. Amca yeğeninden ! tamamiyle yüz çevirdi. — Settar Efendi, bana bu akşa- ma kadar mubakkak iki yüz lira lâzrmi Faizci Settar Efendi, zaten asık suratını büsbütün asarak, bugün parası olmadığından bahsetti. Gü- rültü, patırdı, münakaşa, pazarlık sonunda, elli lira vermeğe razı ol- du. — Şimdi ,amcanız kefil olur her zamanki gibi, .... parayı sonra a gn beyim, para hazır, yeter ve Ömer Cahit, yutkundu. İşte, iş gene sarpa sarmıştı, Amcasmı ik- na edebilmesi, hele böyle dar zâ- manda, imkânsızdı. — Settar Efendi, şimdi alelâ- cele amca mı nereden bulayım?.. Sen parayı ver, ben yarın kefalet işini hallederim. — Yok, bu olmaz. Kefaletin te- diyeden sonra yapılması, makbu- lm değil! — Canım, bu seferlik böyle olu- versin, ne olur?. — Olmaz, beyim. Bunca sene-| dir hiç bozmadığım usulü mü bo- | zamam !, — Benim hatırım için... — İsrar etme, rica ederim?!.. — Peki, benim acele işim var bu akşam, O da Üğraşıyor Ha Muallim, dersine çalışmıyan ço- cuğun annesine şöyle diyordu: — Çocuğun çalışması, kendisin- de tahsil isteğinin uyanması husu- sunda, anneler, büyük rol oynar, Biz mektepte uğraşıyoruz. Eğer siz de evde meşgul olursanız, bir- leşik uğraşmamız, fayda verir. — Hiç meşgul olmaz sie mu“ yum?.... Üzerindeki yazıyı okut- madan bisküyit yedirmiyorum! ikm Bazan Felâketin de > Davranma, yakarım! Eller yukarı! Kıpırdayım deme. Ceplerini arayacağım! — Şimdi hatırladım. Çikolata pake- unutmuştum. Kaynanama kısmet olacaktı! tini dairede bırakmağı Tutam Jİ b muyum? yg yy yl Kendisine Acımış! Haylaz çocuğun babası, bir hay. li bağırıp çağırmıştı. Konukomşu, mahalle çocukları, evdeki gürültü- yü işittiler, amma babanın azar- | ladığı çocuğa ne söylediğini, da- yak atıp atmadığı pek iyi kesti- remediler, Bir müddet sonra, iyice haşlan- mış olarak, sokağa topaç çevirmi- ye çıkan haylaz çocuğun bir arka- daşı, sordu: — Baban dövdü mü seni? — Hayır! “Eğer seni döversem, Yazık olur,, dedi. — Senin baban, benimki gibi sert değil, Bak, acımış sana.. — Kendisine, be! | R İ romatizma var! p Yanlış Yazı! İmlâ yanlışı, pek sinirine doku- nan bir adım, bir gün yarı lokan- ta, yarı gazino bir yerin camekâ- nında “konyak,, kelimesinin “Gon İ Kollarında —Ne yapayım ben? Arka- daki otomobil itince, çarp- mağa mecbur oldum! — Yani “Kabahat çocuk- tal,, mı demek istiyorsun? yy Ny yyl Niçin Gelmemiş ? yak,, yazılmış olduğunu görünce; | hemen içeriye girdi. İlk karşılaş- tığı garsona, şöyle söyledi: — C>mekândaki levhada — bir kelimenin yanlış yazıldığını size şimdiye kadar hiç kimse söyleme- di mi? Garsondan şu cevabı aldı: — Çook kişi efendim. Fakat,! p birşey o ısmarladıktan sonra), — Aifedersin, birader! Dün gece vadettiğim halde sözümde duramadım. Klü- be gelemedim. Seni bek- lettim her halde .. —Zararı yok, üzülme ..... Hanımla bugün aranız nasıl ?! e Maslak Yolunda | ıyacağına Göre ie yim e —Burada müsaadesiz balık tutmakla nizama muhalif hareket etmiş olur —Nizama muhalif hareket etmiş ol- eğer tulabilirseniz, mucize göstermiş olursunuz! yg Eyy yy yy Değişen Dua! Çocuk, her akşam yatarken du- a ediyordu. Arnesi, onabir iş için seyahata çıkan babasını unut- mamasını, bir ânevvel (sağlıkla gelmesi için Allaha yalvarmasını söylemişti. Çocuk, artık her akşam “Yarab- bi, babamı artık bize gönder,,, di- ye dua ediyordu. Ve nihayet, ba- ba geldi. O akşam, çocuk gene dun eder- ken, annesiyle, babası, küçük kar- yolan arkasında durmuşlar, din- liyorlardı. — Yarabbi, babamı bize gön- derdiğin için teşekkür ederim. İş- te sağlıkla geldi. £ Artık bundan sonra onu düşünmene hacet yok! p Sıkılma Sebebi! Iki kişi, bir otelin salonunda o- turuyorlardı. İkisi de otelde tanış» mışlardı. Daha doğrusu, bunlar- dan fazlı sokulgan olanı, diğeriyle zorla tanışmıştı, Geveze bir adam- dı. Bu adamdan hiç hoşlanmıyan diğeri, bir gün esniyerek: — Ben, dedi, bu otelde sıkılı. yorum! — Niçin?... Ben bilâkis pek eğ- leniyorum! — Hiç şaşmam. Çünkü, siz be- nimle konuşuyorsunuz. Halbuki ben sizinle! | araman merası — Ayol, salona gelsenize.. Ne var bu ıssız odada?.. Hadi gelin, bakın kim geldi misafir!.... Göztepedeki köşk, kız tarafinın köşkü idi. Çam ağıçları (dikili, hoş bir bahçesi vardı. Fakat, hele genç nişanlılar, bu ağaçlardan bi- risinin gölgesi altında başbaşa ve rip oturmıya kalkışsınlar, Hemen bir ses, kulaklarında çınlardı: — Hava serinledi, çocuklar, üşü- yeceksiniz. Hadi gelin içeriye si cak odzda oturun. Hem kim geldi, bir bilseniz! Onların başbaşa kaldıkları an- | larda gelenin kim olduğu, artik bilmece olmaktan çıkmıştı. Bu, “Masalcı teyze,, idi. Parmakları- nın ucu kınalı, yeşil başörtülü bir ihtiyar... — Gelin bakayım, çocuklar! Si- ze masal anlatayım, Hangi masalı istersiniz? Söyleyin bakayım! Gel de hangi masalı istediğini söyle... Daha çocuk sayılan genç nişanlılar, gelin, güvey, karı, ko- ca masalı istiyorlardı, amma bunu söylemiye ikisinin de bir türlü dili varmıyordu! ğ Kız tarafının köşkü, Göztepe» © de..... Oğlan tarafınmki de Yeşil- köyde idi. Orada buluştukları za- man, biraz ferahlıyor, fazla kont. rolden, bilhassa “Masalcı teyze,, engelinden kurtuluyorlardı. Bir gün, Göztepede misafir o- lan Fuat, Güzideyi Yeşilköydeki köşke misafir götürmek müsaade- sini koparmıştı. Fakat, tabii yal. © nız değil, € Yeşilköydeki köşkü ilk defa ola rak görecekti. Beraber gidiyorlar! Sirkeci garında tren kalkacağı zaman, kargaşalıkta genç nişanlı» lar, ortadın kayboldular** Masal- cı teyze,, yalnız başına Yeşilköye yollandı. Elbette vagonda kıyas vE meti koparmıştır. Lâkj şanlıların ne ur *, ey) rm koytu bir köş, & o İş bışbaşa vermişli şuyorlardı. Ooh hat sevişebiliyor! fif tertip öpüşmeğ, Yeşilköye, ““ ».teyze,, nin gittiği trenden sonraki trenle gide- ceklerdi. Halbuki, bunu kaçırdı. lar. Son treni tam bir buçuk saat bekliyeceklerdi. Bu bir şey değil, bu kadar geciktiler diye kimbilir neler olacaktı! : Onları hayli zamandır gözliyen bir ham-!, kiskis gülerek, yanları” na sokuldu. Telâşlı genç nişanlı- lara, şöyle söyledi: — Siz daha toysunuz da buluşa- cak yeri iyi seçememişsiniz. - Bir ni- daha tünele gidiniz. Orada kaçırıp ta geç kalmak yek... Ara saatle de- i ğil Bir kaç dakikada bir araba hareket eder! ve Besa 0 bese san ars BaME, Bir Dolapki.. Arada hafif tertip kur yaptığı daktilonun yanma telâşlı telâşlı ge | len bir adam, ona yalvardı: — Kuzum, matmazel! Beni bir yere saklayınız. Bir alacıklı pes şimde! Matmazel, gülümsiyerek ayağa kalktı, Büronun köşesini boydan boya akplıyan üzeri “Muntazam dosyalar,, yazılı dolabın kapısını açarak, şöyle söyledi: — Hemen giriniz.. Burada ara» nan hiç bir şey bulunmaz! “Masalcı teyze, dö ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: