16 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

16 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 8 — VAKİT Bursada emmek ini ipekliler Ip Hayat nasıl geçiyor ?.— Meyveler-Yemek meselesi Bursa, (Hususi) — Bursanın göz kamaştırıcı varlıklarından bi- risi de ipek kumaşlarıdır. Burada dokunan ipek kumaşlarla hamam takımları ve diğer pamuklu men « sucat ötedenberi Bursanın şöbret almasına vesile olmuştur. Bu yüz“ den şehre pekçok < paralar gir- mekte ve nice fakir aileler geçin - mektedirler. Mevcut ipek fabri- kaları içinde İş bankasına ait İpek İş fabrikası mamulâtı görülmiye lâyıktır. Bu fabrikanın temeli sekiz sene evel Büyük Gazinin uğurlu elleri- le atılmıştır. Fabrikanın makine- leri son sistemdir. Ve bir Türk anonim şirketi tarafından idare o- lunmaktadır. Şirketin o müdürü bankacılarımızdan Rüştü Beydir. Fabrikanın müdürü Fehmi ve mü: ! hendsi İhsan Beylerin dalâletiyle her tarafını gezdim ve mütehassıs- ların birer Türk O olduğunu gör- düm, Yalnız (Apre) dairesinin şefi bir Almandır. Türkiyedeki fabrikalar içinde en çok cins ku” maş çıkaran bu fabrikadır. Ku- maşların kalmlığı ve güzelliği Av- rupadakilerin ayarındadır. Fabrikanın bir kapısından gir- dim, diğer kapısından çıkıncıya Kadar hare yapan, kumaş yumu- şatan, germe ve ütü, alev maki- nesi, boyahane, şarp makinele- rini ve Şemsa Hanımın idaresin- deki kimyahaneyi, boya ustası Hakkı efendinin işlerini, ihzar da- iresini, apre dairesini, permutit su tasfiye cihazını ancak bir saat- te Otamamlıyabildim ve kanler içinde kaldım. Burada birçok er- kek ve kızlar etraflarına bakmak- sızın çalışıyorlar. Mühendis o ve mütehassıslar sağa sola koşuyor * lar. Öbür tarafta da toplarla ne- fis kumaşlâr ambalaj yapılarak İs tanbula sevkolunuyor. Bursada hayat Sabah erkenden herkes işinin başına koşuyor. Öğle vakti orta - lrkta bir tenhalık oluyor. İkindi- ye doğru halkın bir kısmı Set ba « şındaki Şaban bahçesine, bir kıs- mı belediye bahçesindeki saza, bir kısmı da Tophane bahçesine, di - ğer bir parti de Kaplıcalara gidi- yorlar. Belediye bahçesindeki saz pek rağbet görmektedir. Asude hayat geçirmek istiyenler de hü- kümet karşısındaki kahvehanele - re, Setbaşındaki gazinolara, Türk ocağı gazinosuna ve Yeşil cami taraflarmdaki kır kahvelerine git- mektedirler. Cuma günleri ise U- ludağa ve Mudanyaya (gidenler pek çoktur. En nefis şeftalilar (o sabahları hâlde (10) kuruşa satıldığı halde yemişçi dükkânlarında ( (20-25) kuruşa alınabilmektedir. £ Hâlde beş kuruşa satılan armutlar sokak başlarında yedi buçuğa ve kilosu yirmi paraya olan karpuzlar 80 - kakta iki kuruşa satılıyor. Yemek meselesi Burada birkaç (lokanta açıl- mıştır. Yemekler nefis ve ucuz- dur. Bilhassa belediye tarafm » dan belediye bahçesinde açtırılan tabildot yemekler (35 kuruşadır. Bursanın kebapları çok meşhur - dur. İskender ustanın kebapları ise herkesin ağzındadır. Ragıp Kemal bni d 16 Teşrinlevel 1934 sem LT e ia HABERLERİ Merzifon yolunda! sessiz bir köy Çorum, (Hüsusi) — Birinci 2 izmirde Seyyahlar Teşrin güneşinin fersiz ışıkları, u- Memnu mıntakaya girdik- zak yamaçların bozlaşmış tepe- lerinde, damla damla erir, etrafın kızıllığı karanlıklara böyanırken, “Yakup,, köyü, derin ve o hüzün dolu bir boşluk içerisinde bucalı- yor?. “Ne bir ses vene de bir ne- fes,, var. İnsan, bu, sessizlik, hareketsiz- lik içinde, gayri ihtiyari, İstanbul- da, gütültüyle yapılan mücadele- leri hatırlatıyor, Vakıt vakıt, kağ" nılar gıcırdamasa, kazlar, ördek- ler ciyak ciyak haykırmasa, Ya- kup köyü, muhakkak ki, sessizlik rekorunu kıracak bir halde ola- caktır, Harman sonu Harman sonu, Yakupluları, kat kat sevinç içinde bırakmış. Bir ek- mişler, Allah vermiş; on almışlar. Almışlar ama,'gel gör ki, dertleri de firaklı. Bazı açık gözler, köylü- leri aldatıyorlarmış.. Beş para et- mez metaları ile, saf yaradılışlı in- sanları soyup, soğana çeviriyorlar- miş. Balkanları karış karış bilen, a- rap çöllerinde ömirü geçmiş bir ih- tiyar: — Cer hocaları kalktı ama, de- di, yerlerini boş bıraktılar? Köy köy gezen, sözüm yabana, alıcılar, ölçek ölçek arpaları, buğdayları bir kilo gaza, Tuza alıyorlar.,, Yakup köyünün mektebi Köyün güzel bir mektebi de var. 60 köy yavrusunun bilgili insan 0 larak yetiştiren bu, Mektep köylü- lerin okumıya (verdikleri istekle yapılmıştır. Kimi toprağını taşı * mış, kimi taşını getirmiş, kimi a - ğacını bulmuş, Yakupluların yüz- lerini ağartan bir Gazi Mektebi ve Gazi çocukları türemiştir. Soku taşı âlimleri Yakuplular, o anbarlarma bol bol indirdikleri buğdayları değeri fiyatiyle satamayınca — sakla samanı, gelir zamanı kavlince — şimdi bulgur kaynatımıya ve döv - miye başlamışlar. Kaynatılan buğ- daya “Hedik,, diyorlar. Hedikler güneste kurutulduktan sonra Soku Taşında döğülerek Bulgur oluyor. Soku taşı görülmeğe değer ori- jinal bir manzaradır. Bulgur döğülürken, genç kız ve delikanlılar. Soku taşının etrafını çevreliyorlar. Bulgur dibekleri pat, küüüt inerken, bir birlerine karşılıklı, cinaslı, sevdalı maniler söylüyorlar. Bu mıntakanıtı şehir- li hanımları bucak bucak kaçar» ken, köylü kadınların, aşsriliğine hayret etmemek mümkün olamı - yor. Bol bol dorilu, renk renk yaz- malı, kara gözlü Yakup köyü ha» tunlarının hüriyetsizliğe isyan e - den; ileri görüşlü bir halleri var. Şeker pancarı,günün sözü Merzifonun bütün köyleri şe - ker pancarı ekmiş. Buna “Koca - baş,, diyorlar, Nazara uğramasın, herbireri 5, 8, 10 kilo geliyormuş. Günün sözü, işi, mevzuu şeker pancarı. Ahmet o ağaiki dönüm tarrasından binlerce kilo pancar almış, memiş dayı keşke, yirmi dönüm ekeydim diye. sızlanıyor. Ali onbaşı 5 er 5 er liraları keseye indirmiş, keyifli keyifli çubuk tüt- türüyor. Döndü Hatunun sandı - ğömda 175 kuruş bile bulunmaz - ken, 175 lirayı bir arada görünce idi d leri için yakalandılar Polonyalı iki seyyah, Yenifoça civarında memnu mıntakaya gir- dikleri için mahalli zabıtaca ya « kalanarak İzmire getirilmiş ve adliyeye verilmiştir. Bu seyyahlardan biri doktor - dur ve ismi * Varşiloftur, diğeri Madamı Vanina İstoviçti, Bunlar iki kişilik bir yatla Ho- ro nehrinden hareketle Tunaya oradan uzun müddet geçtikleri yerlerde tevakkuf ederek İstan» bula kadar gelmişlerdir. Seyyahlar, Istanbuldan Çanak- kaleyi takiben Dikiliye uğramış - lar, Yenifoça civarında memnu mıntakaya girdikleri için yakalan mışlardır. , Seyyahların ellerindeki pasa - portları muntazamdır. Kendileri memnu mıntakaya girdiklerinden haberdar olmadıklarını söylemiş- lerdir. Gene seyyahların söyle - diklerine göre, bunların hedefi İzmir olmayıp, Karaburun, Kuşa- dası, Antalya, Suriye, İsken “ derun ve Hindistan imiş. Seyyahlar serbest bırakıldıktan sonra bu yolu takip edecekler ve devrialem seyahatini iki senede ikmal edeceklerdir. Alacaklılardan kurtul- mak için.. Bundan bir buçuk ay evvel Ur» lann Gölcük köyü hatibi İbrahim efendi, bir takım müsellâh kimse- ler tarafında yolda soyulduğun- dan şikâyet etmişti. Jandarmanın yaptığı tahkikat neticesinde İb - rahim efendinin. alacaklılarına karşı böyle bir vaka uydurduğu anlaşılmış ve kendisi mahkemeye verilmiştir. ” Bu muhakeme Urlada netice- lenmiş, İbrahim efendinin — bir hafta hepsine karar verilmiştir. Bandırmada askeri mahfel açıldı Bandırmanın'en iyi bir mevki- inde inşasma çalışılmakta o olan askeri mahfel inşaatı bitmiş, kü - şat resmi yapılmıştır. Bina çök güzeldir, tiyatro sinema daireleri vardır. Çocuğunu boğan ana İzmirde Gayrimeşru olarak Kazandığı çocuğunu boğarak yan- gın sahasında terkeden (Hayriye ve annesi Fatma hanımlar hak - kındaki tahkikat neticelenmiştir. Karar hâkimliği, çocuğunu yan - gın yerine eli ile terkettiği anlaşı » lan Hayriye hanımla, hâdiseyi za- bıtaya haber vermiyen (o valdesi Fatma hanımın mevkufen (ağır ceza mahkemesine sevkini müna- sip görmüştür. Bu iki kadm tevkif edilmiştir. Çocuğun kimden olduğu (o henüz meydana çıkmamıştır. aklı, fikri bütün bütün dönmüş.. Muhakkak olan bir şey varsa, o da, Turhal şeker fabrikası, To- kat, Amasya, Çorum vilâyeti ve havalisi halkıma geniş ve engin bir yükseliş yolu açmıştır. Bunun şükran dolu, Gaziye sevgi dolu iz- lerine raslamak, her lâhza tekrar» landığmı görmek, insana büyük bir haz, gurur, öğünme veriyor. Cevdet Yakup ve YARINE—— 2553 Pünya Alevler 56 Ç, a Yazi Nu, s0: Zİ e Boğuk bir infilâkrtakip eden diğer infilâkler zehirli gaz mah- zenine kadar nufuzetmişti. İçeride bulunanlar korkularından biribir- lerine sarılmışlardı. Sermühendis elinde tuttuğu periskop © âletiniri bir parçasını fırlatıp atmıştı. Şim- di bütün fabrikalar bir bomba bombardımanı altımda kaldığına şüphe yoktu. Mahzende bulunanlar fab - rikada henüz binlerce amele çalış- tığını ve bunların o bombardıma- na karşı mahfuz olduklarını bili- yorlardı. Su mühendisi üstlerin - de patlıyan bombaları nefes al - madan dinliyordu. Diyordu ki: — “İşte bu bomba yazıhanele - rin bulunduğu dairede (patladı. Şimdi avludaki vagon hangarı ya- nıyor, bu bomba da makine dai - resine isabet etti. Aman yarabbi amele kolonları da kurtulamadı. Bina yüksekliğinde bir alev yükselmişti. Kulak zarlarını pat- latan bir infilâk işitilmişti. Hasıl | olan hâva tazyiki mahzende bu - lunan insanları bile yere düşür - müştü. Demir parçaları, o duyar kütleleri, bütün fabrika berhava olmuştu. Her tarfı devâsa bir duman bulutu bürümüştü. Bu dumana toz ve buhar da karışmış- tr. Mahzendeki elektrik lâmbası sönmüştü. Korku ve endişe için- de bekliyen insanlar derin bir ka- ranlık içinde kalmışlardı. Mah - zendeki ölüm süküneti ser mü - hendisin boğuk bir sada ile çıkan emriyle ikİA1 öğrlemişas"”“ — “İhtiyat lâmbalarinı yakı - niz!,, Mahzendeki insanlar arasında bir itişme, bir kakışma hasıl olmuş bağrışmalar, küfürler işitilmiş, bir iki masa devrilmiş, bir de cam - lar kırılmış, nihayet lâmbalar ya - kılmıştı. Şimdi donuk ziya içinde mahzendeki insanların o korkunç simaları görülüyordu. Bu insanlar arasında duran ve yüzü taştan bir maske halini al” mış olan ser mühendis demişti ki: — “Gönüllü istiyorum. Üstü - müzde arkadaşlarımız bulunuyor. Belki onlara yardım edebiliriz.,, Derhal yedi kişi ortaya çıkmış- tr. Bunlar hiç ses çıkarmadan ze- hirli gaz elbiselerini ve maskeleri- ni alıp giymişler, tahlisiye alet- lerini, sedyeleri ve sargı sandık- larmı kavramışlardı. Bunlardan sonra beş (gönüllü daha çıkmıştı. Bunlar da balta * lar, kazmalar ve kürklerle teçhiz edilmişti. Ser mühendis gönüllü tahlisiye bölüğünü gözden geçir - dikten sonra: — “Hazır mıyız?,, diye sormuş” tu. Gönüllülerin hepsi hazırdı. Ser mühendis te gaz maskesi - ni geçirmiş, merdivene giden kas pıyı açmış ve adamlarını gaz men- fezine doğru yollamıştı. Oradaki zehirli kapı açıldıktan sonra hep» si dışarı çıkmış olacaktı. Methaldeki basamakların önü enkaz ile dolmuştu. Zehirli gaz tabakaları ahtapotlar gibi gönül lü amelenin vücutlarını sarıyor * du. Gönüllüler ise o enkazı orta - dan kaldırarak kendilerine (o yol açmağa çalışıyorlardı. Şimdi önden gidenler fabrika avlusuna kadar ilerlemişlerdi. O dumanlar, gazlar ve tozlar arasın- da, alıştıkları fabrika eşkâlini a- rıyorlardı. Fakat ortalıkta duman ve sis bulutlarından bs$! kalmamıştı. Düşman t8725 nin atmakta devam ettiki€” balar müthiş gürültülerl€ düşerek patlamakta de yordu. Gönüllü amele eğile rak ve kalkarak fabrika bulunduğu yere doğru gisi” dı. Arkadaşlarını oral yacaklardı. Hepsi birer sif duman içine dalıp kaybi! tu, « ... | Mrgadan O bulunan “ re kumandanı kar ir bir dereceye kadar zail | görür görmez tayyarele: İ havalandırmıştı.. Şimdi g ve filolar arkada olduğu ” tün tayyareler ilerliyor! tayyareler bulut tabakelei tünde üç yüz a kep bir filo halinde bir i lanmuşlardı. Beşer kişilik törlü tayyarelerden gayet küçük tayyarelere varıncı9 bütün Rus tayyare tipleri içinde mevcuttu. iyi Kumandan Bars kend vü ! kip eden muntazam ari baktıkça iftihar diyeli sın kendi talimatı dai 7 edilmiş olan tayyaresi en © lunduğu halde bütün Ru İ filosu şimal — şimâli metinde düşmana doğrü ilerliyordu. Bartın tayaresi diğer | filo kumandanlarının rinden büsbütüm. kumandan tayyarelerimd? i İ bir pilot, bir telsiz memyfÜ, | mitralyözcü bulunduğu h*” gl sın tayyaresi bir kişilikö" radyo tesisatı, bir telsiz ” na ihtiyaç göstermiyecek imal olunmuştu. l Bars pek nadir olarak emirlerini yalnız filo kum”. larına gönderiyordu. Sa satta kumandanlara tam bestii hareket veriyordu: > Barsın asıl kendi filos*” İ kil eden tayyareler de be yanmıştı. Bu tayyareler€ mesine hiç hacet yoktu. , Barsın hassa kuvevtler” eden bu tayyaröler gi riyle yekvücut gibiydiler" hakkında “on bir defa Ber”) nilmesi pek haklıydı. Rus tayyarelerinin | fükta keşfettikleri ilk #99 gl bir sis tabakası üzerine olan büyük bir kara leke dan on beş dakika a ra bunun ne olduğu anl#f Naftadarın petrol kuyals” yordu. 74 petrol © kuyusundi, muazzam ve kara di hat meşaleler, yanan (0 hemen bütün Sibiryays yordu. Bars bu manzar?İ! | ğu zaman, bir an titrii i — Falcr Mongolun fa ? çıkıyor! Fakat falm ikin” nın da doğru çık min edeceğim.,, Demişti. geri Sarı kamışta i” Sarıkamış, (Husus) diye imtihabr yüksek alâk” sasiyetle yapılmış, CÜ 5 Halk Fırkası namzetlefi mıştır, j

Bu sayıdan diğer sayfalar: