24 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

24 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

U AİN li LU Nor 64 i Mg daştan biri suy Y N iağada kimseler yok... ) Arap acaba ) İle, i Uy p sirmişlardı.. Pu a, Serlerini kınlarma YAŞ yavaş Taspanm Ayrıldı Çık, ar” Ve çadırdan mez vet Zabitleri Taspa- Cesaret edemiyor- ve ai bir dev yavrusunu * p,,, “mek kolay bir iş de- n yy Ya çıkınca nöbetçiyi © Kendi çadırlarına e Veniy bitley Taspayı hançerle lerini anlamışlar - ki ne biri diğerinden da . Anlayışlı bir gençti.. N e öldürmenin yolunu Gi : Beçidin ilerisine ka» yi Orada dar bir köprü İğ, OPrünün dayakları ü- hş “anberi tamir görme- vi iç k yıkılabilir. Biz ön- ! y, Köprüyü geçelim ve | Vşonra köprünün bacak- N İğreti bırakalım. Tas- ç #8cerken atiyle bera- AN Yuvarlanıp geberir, gi- İyi dei , Mi, $ ertesi ileri iç i gece ileri K a” Taspadan emir aldı. d, Sktılay.. a We kismi geçidi işgal A iliş İdiz şii ve kum derya- tapa org aydınlatmıştı. h tü, ç ve öeünden yürü» 3 Tori, , <abitleri daha ön- Dk by : Zabitlerle ordu Bai, lik bir mesafe bi- N va kaan sürdüler... ka Sli kl köprü- May, vü bi “yk, “el © hareket etti, r kaç yıl evvel Ma Ara a köprüyü bir kaç * Soy ri ükâmeti tek « ç . Möveti he, ie di, kald, di ide geçile- la, Süne duğu tahmin Beni be havalide- > pg sümeti ara Tr, Par, itilâf yapıl Abaya çrgiden affedil- ii buradaki Araplar Mas açık elduğu Li EZ : Ar, : 7 çaki bütün Arap İ Mi, 1... Miz. ükümetine Bİ Zünmediyord yordu. fı bonzmazlardı; Yav, vE, Avaş e yavaş geçtiler, “man derhal a spa “ölüm geçi ne tara- l a kaldı. Diğer kısmı İ diği zaman yap -| Yarak köprünün İ Köprünü destekleri zaten su - yun içinde mantar gibi çürümüştü. İlk iş hemen bu destekleri yerin - den koparmak oldu. Desteklerkopunca köprü sal - lanmağa başlamıştı. Fakat, ordu - nun geldiği tarafın direği sağlam- dı. Zaten olarafı bozamazlardı; Taspa köprünün üzerinden geçer- ken öbür tarafa varmadan suya düşecekti. Zabitler sevinç içinde, köprü - nün direklerin yıktıktan sonra bir kenara çekildiler. Beklediler.. İran ordusu uzaktan görünmüş- En önde bir borazancı yürüyor- du. Taspa, geçitte atını bırakmış ve bir Hecine binmişti. Zabitler uzaktan Taspayı gör- müşlerdi. — Köprü derhal yıkılacak, de- ğil mi? — Şüphesiz. Ölüm onu bekli- yor. i i — Fakat, valiye onu öldürdüğü» müzü, neyle ıspat edeceğiz? -— Kolayı var.: Sen yüzmek bi- iyor musun? Niçin sordun Çerçen köprüsünün açılma merasimi kasaba ile olün münasebatını ko- laylaştırmak hususunda çok mü- him olan Çerçen köprüsünün ya- pılmasma bundan iki ay önce İ başlanmıştı. > İnşaat bitmiş ve İ köprünün acılma merasimi yapıl mıştır. Küurdeleyi kaymakam ih- san Bey kesmiş, merasimde hükü- met erkânı ile halktan ve köylü- lerden bir çok kimseler bulun muştur, Türk köylüsünün yapıcılık yo- İundaki gücünün b'r örneği olan bu köprü, eğer bir müteahhide serilmiş olsaydi eh aşağı dört bin liraya mal olurdu. Fakat değerli ve genç kaymakamımız İhsan Be- i sin delâletiyle hususi muhasebe - den alınan 200 liradan ibaret yar- dım parası ve köylümüzün yara - tıcı gücü birleştirilerek - bu eser meydana getirilmiştir. Niçin ölmüş? Adanada Yunusoğlu köyünde sancılanarak ölen ve mezara gö- mülen Kayserili Mehmedin ölü - lenen bir kaç köylü keyfiyeti 2; i bıtaya ihbar etmişlerdir.. Keyfi- i yetten haberdar edilen hükümet tabibi ve jandarma kumandanı vaka mahalline gitmişler, yapılan fethi meyit neticesinde Kayserili Mehmedin apandis'tten öldüğü anlaşılmıştır. U'udağa kar yağıyor Safranbolu — Civar köylerin | münün ansızın olmasından şüphe- | YAZAN: İSHAK FERDİ e di,, nden geçerken, i köprü birden çöküvermişti i suya atlıyarak Taspanın kılıcını alıp valiye götürecek- Şadırında öldüremiyen zabitler, nehirde boğmıya karaz vermişlerdi | rad, * dışardan bir ses işis | — Taspayı kurtarmak kastiyle | suya atlarsın! Boğulduktan sonra | belindeği hançerini ve mağferini alıp saklarsın! — Fena fikir değil, Valiye on - ları gösteririz. Zabitin biri endişe ile arkadaşı- | nın yüzüne baktı: ! — Ya Taspa da yüzmek | yorsa....? — Zannetmem. — Bu şüphe, içimi kurcalamağa | başladı. | Korkma. O Babilde- şarap l havuzlarında bile > yüzmemiştir.. | Nehrin coşkun akıntısına kapılır» | sa, onu Mısırın bütün mabutları bir araya gelse kurtaramazlar. | bili- | Ordu köprünün üstünden ge - çiyordu. Taspa maiyetine: i — Yavaş yürüyün..! Bu köprü ölüm geçidine benziyor. Diye bağırmıştı. Bu sırada köprünün ortasında | müthiş bir gürültü koptu. Asker - ler: — Kumandan kayboldu.. Diye bağrısırken, köprünün ba- | İ ştan başa suya çöktüğü ve Taspa | İle yüzlerce askerin kumandanla- fiyle birlikte nehre düştüğü görül- dü. (Devamı vi Bulmaca Bugünden itibaren, okuyucular İ rımıza, bir taraftan, türkçemizde- İ ki güzel sözleri öğretmek, diğer taraftan, boş vakitlerini eğlence ile geçirmek üzere, yeni bir. bul- 1 İVAKTI ın Tefrikası: 87 maca serisi takdim ediyoruz: | İ bir Meyrem ismi var? Bu mu is - Şekilde gördüğünüz gibi, yer- lerine kondukları takdirde, soldan sağa doğru, birer mana ifade ede- cek olan beş kelimenin ilk harf- leri boş bırakılmıştır. Bu kelime- | ler, ilk harfleri bulundukları tak- dirde şu manalara gelir: 1 — İlim. 2 — Anlayış. 3 — Mahmuz. 4 — İntibak etmek, uymak. S5 — Bir isim.” Sadece bulunan harflerden son- İra, bu smanın, bastan nihayete İ doğru okunduğu zaman, “Kahra- | man,, manasma gelmesi lâzım: dır. Yeni bulmacalarımız haftada iki defa, Pazartesi ve Perşembe | günleri çıkacaktır. Sekiz bulma- İ cayı da doğru bulup çıkaran oku- yucularımıza, gazetemiz, seve $6- ve saklıyacakları güzel bir hatıra ,Zurap em Uludağda dündenbe- | vermeği vadeder. rı pol miktarda kar yağmağa baş- lamıştır. Bulmaca müddeti on beş gün- dür. İ Beyazlı bir süvari alayı, kılıç şıkır İ ra öteş vermişlerdi.. Kadın, er - İ 5 v — VAKİT. 24 Teşrinlevel 1934 sess Ölüme Susayan Gönül Cavit te kadının önüne diz çok- | müş, ağlıyan bir sesle teselliye baş lamıştı: — Ağlamayınız hanımefendi.. Ağlamayınız... Nihayet buhranı dindi. doğruldu, elini uzattı: — Beyefendi, dedi, beni harap ettiniz. — Affedersiniz... Affedersiniz. — Sizi itham © etmeğe hakkım yok. Siz vazifenizi yaptınız. Sevs | diklerinizin çektiği azap önünde | ne yapsanız haklısmız. Onları bis | İmeden ben muztaripmişim. — Rica ederim kendinizi kaba- hatlı bulmayınız.. — Sizden hakikati neye saklı - yayım ?.. Benim kabahatim büyük. Mademki Feyyaza ortaklık ettim, elbette kabahatim var... — Rica ederim, sözleriniz beni Şikita | üzüyor. — Haydi Feyyazın kini uğruna işlediği cinayetleri bilmiyordum. Fakat hürmet etmem lâzım gelen İ br btiyarın Feyyazın sözüne uyup uçuruma sürüklememeliydim. Şikita gene ağlamağa başladı ve ağlıyarak konuştu: — Hayır, vicdan : azabından kurtulamıyacağım.. Bundan son ra ne gecem, ne de gündüzüm, bir an bile içim rahat etmiyecek.. Ar - tık aşklarını, hayatlarını mahvet- meğe sebep olduğum biçarelerin ruhları beni tazip edecek. Biça- re Nesrin, zavallı Şahende, açına- cak Celil, Gözlerimin önünden onların hayali gitmiyecek... Cavit, bu samimi göz yaşları" nın, ve içten gelen teesâürle kar - şısında şaşalamıştı. Ne söyliyece - ğini bilemiyordu.. Kadın birdenbire doğruldu ve metin bir sesle: -- Size şimdi ben kendimi ta - nıtayım.. Bah Feyyazım anlattığı gibi, buradan Arabistana: kaçan bir kabile reisinin * “kızı değilim. Bütün bu efsaneyi Feyyaz uydur- du.. İsmim nedir? Bunu ben 'de bilmiyorum. Yalnız kulağımda mimdir. Belki de.. Yalnız bir tek şey hatırlıyorum. Şikita uzun bir müddet düşün- dü. Hafızasını toplamağa çalıştı ve anlattı: -—- Gece berrak; yıldızlı, sakin bir geceydi.. Sıcak bir çöl gece - si, Ben çadırdan çıktım, bir ku- ru ağacın altına uzandım.. Uzak lardan çakal ve sırtlan sesleri du- yuluyordu.. Bu sesler, çadırları - | mızı kurduğumuz eteklerin dağla- | rından geliyordu.. Ben sırt üstü yatmış, gökteki yıldızlara dal - mıştım.. Gök gürültüsüne benzer bir sesle silkindim.. Doğruldum.. datarak gelip geçti. . Bsş dakika sonra feryatlar du- yuldu.. Baskına uğramışlardı. Ben ölüme doğru koştuğu çadırla- rımıza doğru koşuyordum.. Der ken gök yüzüne tek bir bulut yük- seldi, alevler fışkırdı.. Tanvruza uğramıştık. Çadırla- İ kek, çoluk çocuk kacışıyorlardı.. Burla:ın, bizim kabile olduğunu tanıdım.. Geri dördüm ve ben de kaçma- ğa başladım.. Nefes nefese koşu" yordum. Böyle ne kadar koştum man safak söküyordu... o Toprak bilmiyorum. Gözümü açtığım za üstünde yatıyordum. ! lerim 'kararıyordu.. İ Ölüme mahküm olduğumu * anlr- i metim kalmadı. Yazân : Selâmi İzzet Neredeydim ! Buraya nasıl gel- miştim? Bilmiyorum. Etrafıma baktım. Çıt yoktu. Her yer sükün içindeydi.. Boğa- zım yanıyordu, dudaklarım kuru muştu, susuzdum.. Biraz ötede küçük bir ırmak akıyordu. Suya yaklaştım, avuçlarımla su içmeğe başladım.. Sonra kalkmak izte- dim, “ fakat kalkamadım.. Öyle bitkin bir haldeydim, ki yürüye- miyordum, ayakta duramıyordum. Derken açlık başladı.. Uzandı» ğım yerin 'yıkısndaki otları o ye- dim... Ama başım dönüyor, göz» Ölecektim.. yordum. © Bu küş uçmaz kervan geçmez yerde beni kim kurtara « caktı?... Birdenbire, ölüm korkusu ile haydırdım.. . Bir ses geldi. bir süvari yaklaştı, atından indi, beni kucakladı, tekrar atma atla» dı... Kurtulmuştum. Beni muhakkak bir ölümden kurtaran Ebulcenap Feyyaz Bey» di. Cavidin zihninde bir şimşek çaktı. Mesele anlaşılıyordu. Bu Feyyaza hayatını borçlu idi. O» nun esiriydi, kölesiydi, bende, ha- layığı idi. Kız bunu da söyledi: — İşte böyle Feyyaza medyu - nu şükran kaldım. Ona hayatımı borçluyum.. Doğrusunu söyliye - yim, beni yalnız kurtarmakla kal- madı, bana baktı, beni terbiye et- ti, okuttu. Beni kızı gibi sevdi... Cavit itiraz etmek istedi, kız vakit bırakmadı: — Bütün bunları hesaplı yap - tığını'ne bileyim? Beni intikamına alet etmek maksadiyle büyüttüğü- nü nereden ve nasıl anlıyabilir- dim? Onun baba şefkati altında kanlı hisler olduğunu keşfetmeme imkân var mıydı?.. Eğer şühelen- miş bile olsaydım, fazla düşün - mek istemezdim. Fazla kurcalı- yamazdım, çünkü ne olursa olsun İ hayatımı borçlu idim. İtiraftan utanıyormuş gibi sesi- ni alçalttı: — Feyyaz, Rıdvan beye karşı oynıyacağım oyunu (söyledikten sonra, bir zamanlar (o mukaddes bildiğim şeylerin, namus ve isti- kametten de nefret etmem lâzım geldiğini öğretti. e Söylediklerini yaptım, fakat Fayyaza olan hür » Ondan da nef - ret etmeğe başladım. Beni siz de herkes gibi Feyyazım metresi san- dınız. Aldandınız.. Hürmetsiz aşk olmaz.. . : Cavit merakla sordu: — Feyyazı seviyor musunuz? — Hayır, dün ondan nefret e- diyordum, bugün lânet ediyorum. - Sizden biraz şüphe ettiğim için tekrar affmızı dilerim ha- nmefendi. Şikita ac; acı güldü: -— Benden af dilemek. Ben de Feyyaz kadar lânete lâyrkım.. — Hayır, siz de onun kurbanı « sınız.. İnsan bilmediği günahlar için telin edilemez.. — Yaptıklarını tamir o etmek şartiyle, Bunu da (yapacağım. Söz veriyorum.. Siz Rıdvan Be » yi, Feyyazın o boyunduruğundan kurtarmak istiyorsunuz? (Devamı var), i b

Bu sayıdan diğer sayfalar: