25 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

25 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BARLA MENA AŞI MAZ KALARDA İzak Köftöhoroğlu mağazası dın altıncı yılını kutluluyordu. Evinde eşe dosta mükellef bir riyafet çekti. Yemekler cidden nefisti. vetliler, güle söyliye, iştiha ile ka- rmlarını doyuruyorlardı. Salamon yalnız karısını doyur- makla iktifa etmek istemiyordu. Filvaki boğazına düşkündü, yiye- ceğin iyisine bayılırdı, fakat gözü, gümüş çatal bıçaklara takılıp kal- dı. Bu ziyafetten bir götürmek emelinde'idi. Etrafına göz attı, herkesin meş- gvwi olduğu bir sırada, gümüş ka - şıklardan birini cebine attı. Kimse görmedi, Leviden maa- Da- hatıra alıp da, Levi gördü ve kızdı. Çünkü o da gümüş takımları gözüne kes tirmişti. O da bir tanesini cebine indirmek istiyordu. Bu işi kendinden evel Salamo- nun yapması canımı şıktı. Salamon ondan daha mı açık gözdü! Ha - yır, katiyen bunu kabul edemez» di. Salamon ondan açık göz ola- mezdı. O da bir kaşığı cebine ata: caktı. Ama nasıl? Yemek sonuna erişmişti, sofra- yı toplamağa hazırlanıyorlardı. Levi ayağa kalktı: — Şimdi, dedi, size bir el ça- bukluğu yapacağım. İşte bakınız; şu kaşığı elime alryorum, gözleri - nizin önünde cebime koyuyorum. Üçe kadat sayıyorum: Bir, iki üç.. Kaşık şimdi Salamonun cebinde.. Salamon şaşalıyarak kaşığı ce- binden çıkardı... Sofra: takımına bir kaşık ilâve eden Levi de çok alkışlandı.. , ... Salamonla Levi gece (o sokağa Li il Aris Anlatan : İzzetoğlu çıktılar, hava mehtaplı olduğun - dan kırlara doğru uzandılar, Fakat bir aralık Levi gecenin keyfini kaçırdı. Münasebetsiz bir mevzua giriş- tiz —- Salamon!. — Ne var? , — Ne olacak iki senedir bana | elli lira borcun yar. İki ay için al- dın, iki sene oldu vermedin. — Ne yapalım? — Ne yapacaksın parayı ver. | Çok ihtiyacım var. Olmasaydı is - | temezdim, fakat artık bekliyecek halde değilim. Salamon kızdı: — Şimdi para istemenin sırası mı? — Ne zaman sırasıdır? — Yazıhanede konuşuruz. — Hepsi bir Salamon, burada konuşuruz. — Konuşmıyalım, param oldu- ğu zaman elli Tiranı veririm. — Bana para buğün lâzım. Ar- tık bekliyemiyeceğim. Lâf anlı - yor musun sen!... — Anlıyorüm. — Anlıyorsan ver. — Veremem... — Neden veremezsin? — Dedim ya, param yok. Ol « duğu zaman veririm. Kavga başlamak üzereydi. Birdenbire karşılarına iki hay- dut çıktı. Tabancaları çektiler: — Verin paraları*.. — Levi titremiye bağladı.. Salamon hiç istifini bozmadı. Elini cebine attı, Cüzdanını çıkar | dı, içinden bir ellilik banknot al - | dı, Leviye uzattı: — Al, dedi, sana olan elli Hira borcumu veriyorum. Bundan böy- le benden metelik istemezsin ar » tk, borcum kalmadı. . A 0AANNNNEN EA SİAEANEEREEİİNEEEEEREEUEEEEEENEE SARARAN SEREN EEEEAENE EENNNN Uşak haberleri Akhisar (Hususi) — Yeni or- ta mektep derse başladı. Haftalık ders saati yekünu üç haftada 114 saattir. Fakat muallimsizlik do- layısiyle ancak 54 saat ders gös- teriliyor. Talebe tabiiye, Türkçe, resim, jimnastik derslerinden mah rumdur, Maarif vekâletinin buna bir çare bulması lâzımdır. Belediye, bu sene bütçesinden iki bin lira arttırarak orta mektebin noksan- larına tahsis etmiştir. Yeni mal müdürü gerek mua « melelerinde #ürati, gerek halka suhulet noktasından ve gerekse tahsilâtı arttırmak © noktasından tedbirler almıştır. Hazineye ait çiftliğin Beyoba ve Rahime köylerine dağıtılması için evvelâ çiftlik arazisi ölçüle - cektir. Bir heyet mahalline git - miştir. Köylü, memnuniyetini ve mal müdürüne karşı duyduğu tak- diri vekâlete bildirmiştir. $ Sıtma mücadele teşkilâtı tef- tiş ediliyor. - Manisa © mücadele #er tabibi sıtmalık sahayı gezdi. Kayışlar, Selendi, Beyoba bava - lisinde pirinç ekimi yasak edildi.. Çünkü halk zehirli sıtmaya tutu » layer. » $ Hukuk hâkimi Akil Bey Ve- kâletçe üçüncü dereceye terfi et - tirilmiştir. Sekiz ay evvel Uşaka tayin e- dilmiş olan operatör Kudret bey bu kısa zaman zarfında Uşak ve havalisi halkının şükran ve min - net'ni kazanmıştır. Kudret bey sekiz ayda 300 kişiye ameliyat yapmış, 25 doğum vakasına da /*ww müdahale etmiştir. Mumaileyhin bilhassa iki ameliyatı iki bedbaht kadına dünyasını bağışlamıştır. Bu kadınlardan biri Kabaklar kö- yünden Osman karısı Hamide, di- ğeri de Gedizin Yenice köyünden Ayşedir. Bunların her ikisi de 8 sene evvel kör olmuşlardır. Kud- ret bey bunları muayenz etmiş ve yaptığı ameliyat neticesinde her ikisinin de gözleri açılmıştır. Se - kiz senelik körlerin gözlerinin a - çılışı, bilhassa Hamidenin sekiz yaşındaki torununun ilk defa yü - zünü görüşü ve ons sorılıp ağla - yışı pek müessir bir sahne olmuş - tur, B'r kamyon devrildi Trabzon, 24 — Erzurumdan gelen İlyasın idaresindeki kam - yon şehire 'ki kilometre mesafe - de devrilmiştir. Şoför muavini Bayburtlu Meh- met Efendi öldü. Yolculardan iki kadın, bir erkek yaralandı. Balkan birliği Balkanlar, öteden beri birbirini bo- ğazlıyanların kaynaştığı bir yer ol - muştur, Yok olan Osmanlı imparator. luğunun dış işlerini Türk olmıyanlar çevirirdi. Orada amaç, yurt koruma kaygusu değildi. Bunun için Balkanlar karışmış, her budun kendi bayrağını açarak, Osman'ı boyunduruğundan | kurtulmuştu. İşte bundan sonra aşağı yukarı yüz yıllardan beri oraları hep Avruprda esenliği sarsan kanlı işlerin görüldü - ğü yer olmuştur. Uslu durmıyan, ba» | « dönük, gözlerini kan bürümüş, ken- dilerini dev aynasında gören bir çok kana suzamışlar Balkanları tutuştur - maktan geri kalmamışlardır. O kadar ki, bütün şu son * Avrupa boğazlaşmasmın kökü oradadır. Hep çıbanm başını Ba'kanlılar koparır.. İs- tiyerek, istemiyerek bu kanlı uğraşla. ra sürüklenir. İşin daha kötü yeri de, Balkanlıla- rın ber birinin görültü çıkarmak isti. yen başka Avrupa budunlarının elinde kör bir avadanlık olmasıdır ki, Mos « | kof çarlarının, Beç çasarlarının çarpı- şan birbirine uygun olmıyan dışiş gi- dişleri hep Balkanlarda: dolambaçlı yollarda karışmıştır. Balkanların, tarih ısı budunları ©- lan Sırplılar, Yunanlılar, Romenler artık yabancı ellerin Balkanları karış- tırmasından bıkıp usanmışlardı ki iş- te Türkiye Cümhuriyeti bunu sağlam bir anda bağlamak istedi ve bundan büyük Balkan birliği doğdu. Bu birli. ğin dışmda kalan Bulgarlar, bep eski alışkanlığın kötü sürükleyişinden ya - kayı kurtaramıyarak Balkan dışında - ki yaban ellerin oyuncağı olmak yerin de kalmış ise de o da bu esenlik düze- nine gaydasını (o uydurmaktan başka yol kalmadığını anlıyacaktır. Komitecilerin Marsilyada yapkk - ları çirkin ve acıklı iş, ölen ülkülü ve yüce yürekli Kralın kendi budununa çizdiği doğru yoldan caymıyacaklar ve komitecilerin umdukları, Zalkan dı- şı budunun beklediği olmiyacaktır. İşte Ankarada toplanmaya söz ks- silmesi bütün (bu Balkan birliğinin, zavallı Kralın kaniyle daha çok, daha sıkı bağlamp perkeştiğini gösterir. Bütün Türklerin ve Türkiyenin bi. ricik isteği, artık kan dökülmeden, her | Balkan budununun, kimsenin elinde | oyuncak olmıyarak yaşamasıdır. | Otarılacak işleri, yıkılmış yurdun | yapılacak yerleri ve yüzlerce yıldızı bırakmış, Tanrı sigortasına yazılı yer. lerin sağlamı temellere geçirilecek yan- ları var. İşte Balkan birliği, Balkanlarda ya- şıyanların güçlü ve sarsılmaz kollariy- İs tutulmuştur. Hiç kimse bunü kariş- tıramaz. Zira: Beklenilen ve istenilen bite- vi ve sürekli bir esenliktir. Edirne mebusu Şeref aranmaz sanasaanapana emare vana ptanan sase Yeni Neşriyat Yeni Adam Yeni Adamın 43 üncü sayısı dolgun yazılarla çıkmıştır. İçinde Dr, Sadet. tn Vedat Beyin “Eskilerin nazariye- leri” adı altında öz Türkçe ile yazıl - mış bir yazı, Dr. İzzettin Şadan Be - yin “Ademi iktidar” yazıları dikkate değer bir kıymat taşımaktadır. Mec » müuanın diğer canlı yazılarını “Siyaset âlemnide olanlar”, “Zavallı doktorlar” “Acem şiiri”, Cemal Sait Beyin “Fer- nand Le” yazılariyle, terbiye bahisle - ri, İffet Hanımın “Keçi yolundaki ku- yu” imisli yazısı ile Guy de Maupas - sani'dan ve Achille (o Companille'den tercüme iki hikâye teşkil etmektedir. — —— ——— ———— Fransızca kurs'arı Halksvinden: Evimiz merkez binasındaki Fran - sızça kursları bu sene de 3 İkinci Teş- rin 974 Cumartesi günü saat (17) de açılacaktır. Bu kurs'ar her Cumartesi ve Salr günleri üç derece üzerine de » vam edecektir, ve üerelsizdir. Arzu <denler her gün idareye müracaatla ka- yıtlarını yaptırabilirler. | Sefalete karışmanmn acısını tat- — Evet. Nesrini, Celili Feyyaz pençe- sinden almak emeliniz değil mi?.. — Evet. — Bunu da hiç bir rezalete meydan vermeden yapmak istiyor- sunuz? | — Evet.. Fakat bu hususta siz ne yapmak fikrindesiniz? — Bir kere Rıdvan beyi ken- dimden uzaklaştıracağım. — Nasıl? — Ben ortadan kaybolacağım, — Nereye gideceksiniz? — Nereye olursa, size ne? —Hayır, obilmeliyim. Ben mış bir adamım.. Hayatta on pa- rasız kalırsanız ne yaparsınız? — Çocukluğumda ne yaptım? — Hayır. O zaman başkaydı — Geri çekil diyorum sana! On adım geri çekil... Jerome geri çekildi. Bunun ü- zerine Rolande ilerledi. Jerome revolverinin tehdidi altında bu- lundururken kapıyı ardına kadar açtı, Felisiyen dışarı çıktı, O Feli- siyen ki b'raz evvel Raul onu sım l sıkı bağlı bir halde Clair Liji'de bırakmıştı. Felisiyen dışarıya cıktrktan son- ra gülümsiyerek dedi ki: — Rolende, el'nizdeki silâha hiç lüzum yoktur. Çünkü karşı - nızdaki hasım gecelik elbisesiyle duruyor... Hem de o silâha dav- ranacak gibi görünmüyor. Felisiyen mutadından çfazla serbest hareket” ediyor, gökleri parlyor. Tıpkı Rolande gibi sü- künetini muhafaza ( eyliyordu. Öbür tarafta Raul kendi kendine düşünüyordu: “Fakat nasıl oldu da buraya geldi?. Nasrl kurtulabildi?,, Fel'siyen eğilerek yerden yü - züğü kaldırdı ve sülünetle Rolan- de dedi ki: : — Bu yüzüğü akıl bir daha çıkarmayınız. Çünkü onu taşr mak sizin hakkınızdır.. Ondan sonra Jeremeye döne - rek şu sözleri söyledi: — Bu karşılaşmayı Rolande istedi, Ben buna razi oldum, çün- kü buru istemekte haklıydı ve e #asen üçümüz arasında tavazzuh etmesi lâzım gelen bir mesele var. Rolnde cevap verdi: — Üçümüz arasmda değil, dördümüz arasında... Elizabetin de bizimle beraber olduğunu farz etmek lâzım. Çünkü Elizabet öl- düğündenberi beni bir an terk etmedi. Onun fikrini almadan bir şey yapmadım. Ne istemiş oldu- ğumu tasavvur edebiliyor musun. Jerome? Jeromen'n benzi atmış, alâimi veçhiyesi sertleşmiş dedi ki: — Bana fenalık yapmak iste» din ise muvaffak olduğunu temin ederim, Rolande. Demek ki sa- adet bulduğumu” zannettiğim bu izdivaç menfur bir kapandan baş- ka bir şey değilmiş. — Evet; bu bir kapandı. Ha- kikati h'ssetmeğe başlar başla - maz senin kurduğun ve ölümle ne- ticelenen kapana müsavi olarak bir kapan kurmağı düşündüm. a ————ğ — ii Şe ki Kanli İntika Arsen Lüpen, oğlunun düşma Yazan: Maurice ER <İ İ Anlıyorsun değil mi? Hel anlıyorsun.. “di Rölande bu sözleri sükünetini muhafaza ami raber k'n ve nefret bile bardığı da görülüyordi v1 cevap verdi: — Hayır, anlamıyoru” Rolande bunun üzeri resinin şömine üzeri! resmini aldı ve onu ru tutarak dedi ki: — Öyle ise iyi bak!” deki kadın, İmer ve en çok seveni idi. viyordu. Halbuki sen © dün... Sefi), « Jerome ile Rolande yi geçims'zliği gözetliyen d Jerome'un bu suretle it mesini bekliyordu. Faf* sini tenvir edecek baği £ mevcut olmasına rağmef de'in bu işte Jerome ile madığını teşhis edemem” halde meselede Rolan, hakkında takibatta yanlış bir yola sevk ©" daha yüksek bir kimse © sevk ve idare olunmuştü” $ Jercme aşık olduğu il farkına varmağa muva” mamıştı. ü Fakat genç adam ar yet etmiyordu. Omzlar" tayak: d — Şimdi, bilhassa yanlış yola saptığını Hemşirenin intikamını 8 bir kurban arıyordun, şimdi beni ittiham edi kat müsaade bir söZz “wi Rolande. Zannederse” ve ben hemş'reni katili © yar Bartelemi ellerinde rak gözlerimizle görm* yorsun ki ben o Bartele9” şirenin İntikamını alm tüfek kurşunu ile idam Bu sefer, Rolande 9” kaldırarak cevap verf ei — Kendini müd kalkışma. Senin hak” ğim şeyler ve mazin M vaş yavaş duyduğum © şahede ederek öğren“ yi” o kadar katidir ki cü 5 bile haçet yoktur. ii Rolande bir ce et bir defter çıkararak ii — Bak, Elzabet Pt terini doldurmağa “ yazdığı şeylerin hepri gi lançılığından ve iki den bahistir. Adliye kıf olduğu zaman, "yg? nazarımda yegâne G8” g” ye nazarında da y€$ rak tanılacaksın.. Jercme, alâimi büsbütün değiştire” ile sordu: — Ya demek benir” — Evet, evvelâ ham edecek olan mek istiyorum. — Ondan sonâf ceksin. Yani mah mahe da gibiyim öyle a — Sen şimdi rundasın, dinle.

Bu sayıdan diğer sayfalar: