28 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

28 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nor rrmuş bir kaplanla ağ, 191 karşıya iade fazla eyalet Pik) vardı Satraplar (ri demekti, Belen, P) » hükümdardan * nüfuzlu bir şahsi - 1 içler hazırlığı. bitince Marek np da Dârâya ilti- ” bir saray ve mai - Om hükümdar gibi tatraplığına göz dik- N tr gittikten son- Ta, ve onunla yaşıya- r esireyi çok İde onun kadar kumandana tevdi edi- “işlerle de meşgul ol- » Döârâ yola çıktık - a fazla rahat ede- “rg de ahval ve mev- bi, Sülkt idare ile as- md inin uhdesine veri- maksat valinin sür- olunmasını temin Seli Lidya, Kilikya, Ya, Belh, Sagart, ve Partiya eyalet- tatbik edilirdi. pzifeler en ziyade darin gözü «di Kimaslere ve bilhassa Medela serdi e " mezalim ina mani olur <marele- vaziyeti hü- üye (Tam) ın burakel - | ia yere Babil satra- | #skeri besler, mub- | in sevgilisini sara- | ilen, tecrübeli | DAR A ve İ İSKENDER Mia me (Tan) hançerini çekerek, azgın kaplanın üzerine atılmıştı dar, genç hassa kumandanının omuzunu okşadı: “Kaplanla dövüşmesini bilen, düşmanın sırtını yere getirmesinide bilir!,, tetkik ederler ve Satraplara gö- rünmeden raporlarını hükümdara bildirirlerdi, (Şah gözü) tebaa ile de temas eder, fenalıkları ve idaresizlikleri - | bizzat halkın dilinden dinlerdi. Tan (Şah gözü) (o denilenme- murlardan çok çekinirdi. Bir gün (Dârâ) Babilde hazır- i | lanan orduyu teftişe giderken, «&- vinde kaplan besliyen bir adamm sokak ortasında yattığını hayretle gördü. Dârâ kıyafetini değiştirmişti. Ve yanımda hassa kumandanı (Tan) dan başka kimse yoktu. Dârâ kaplanı görünce korku- dan olduğu yerde (o mıhlanıp kal- mıştı. Kaplan sahibi (o hayvanraçmı bırakmıştı. Yoksa kaplan mr ku- durmuştu? Ne olduğunu anlıya- mamışlardı... Bir defa nasılsa sokağa girmiş- lerdi... Geri dönemiyorlardı... Kaplan sahibi yüz (üstü yere kapanmış, solumadan yatıyordu. | Kaplan çok müthiş bir hamleye hazırlanmıştı. Ağzı açıktı. Ve iri keskin dişleri uzaktan seçile- biliyordu. Dârâ o güne kadar ölümle bu kadar yakmdan karşılaştığını ha - tırlamıyordu. — Tan, son dakikalarımızı ya- şıyoruz. Eğer bu felâketten kurtu- lursak, bütün Babil halkma mu - : | kaddes şarap dağıtacağım. Diyerek, hassa kumandanmm yanına sokulmuştur. Tan vahşi hayvanlarla döğüş- mekten zevk duyan cesur ve kuv- vetli bir gençti. — Merak etmeyin ve korkma - yn! Dedi.. Hancerini çekerek kap- lanm üzerine atıldı. Tan iki yıl öncede (o (Desker) ormanında bir kaplanı elivle ök dürmüştü. Kaplan, birdenbire karşısına (çikan bu döğüşücüye gözlerini dikerek homurdandı. Tan ondan daha çevik davran- ğe 7 YAZAN: ISHAK FERDİ “ Dürâ, hassa kumandanile beraber orduyu teftişe giderken, yolun Üs- tünde kudurmuş bir kaplan gördü. mıştı.. Üzerine doğru yürüyünce kaplan ağzını açarak Tan'ın kolu- na saldırmıştı, İşte bu sırada dünyanın enmüt- hiş döğüş sahnelerinden birini sey- İ vetmekte olan hükümdar müte »| madiyen: — Yaşa koca aslan! Diyerek (Tan) a teşci ediyor» du. Tan kuvvetli bileğini kaplanm boğazına daldırmış ve hançerini bu kudurgan hayvanım gırtlağına saplamıştı. En vahşi hayvanları bile ancak bu suretle öldürmek mümkündü. Kaplan birdenbire (o yuvarlandı.. Ağzından kan akıyordu.. Ve kap- lanın gözleri kapanmıştı.. Tan yavaşça kolunu hayvanm VAKTI ın Tefrikası: 97 — Gördünz mü? — Bu sabah geldi. konuştuk. Cavit kızıyordu. Kan başıma sıçrıyarak: — Talili köpek... Tam srasm- da ber yere yetişiyor... Yumruklarını sıktı; — Öyle ise hemen gidip ken - disile görüşecğim. Şikita önledi: — Hayır, o adamla konuşmı - yacaksınız. — Neden?.. Korkuyorsumuz!.. Onu bayatmdan mı etmek istiyor- sunuz? — Yanlış düşünmeyiniz.. Ev - velâ onunla konuştuklarımı anla - tayım. Şikita, Feyyazla konuştukları - nranlattı ve ilâve etti: — İşte bunun için randevüyü kabul ettim. O adam tehditlerini yapar... Sizin isminizi de söyledi.. Cavit gene şaştı: — Tuhaf şey!.. Beni tanımaz!. — Nasıl tanrmaz. Sizin Celi - lin arkadaşı olduğunzu bildiği gi - bi, burada olduğunuzu da bildi - ğine eminim.. — İmkân yok. Ben buraya ge- leli bir hafta olmadı. — Bu mektubu sizin burada olduğunuzun bildiğine delildir. Bu mektubu o yazdı. Hattâ bizim geçen gece görüştüğümüzü de bi- lir o... O herşeyi bilir, O adamm ne adam olduğunu tasavvur ede - mezsiniz. — Nasıl adam olursa, oslun. — Muhakkak ki hafiyelik et - mişlerdir. — Siz adamlarınızdan emin değil misiniz? — Para ciğerleri açar. — Demek siz, kendisine karşı yapmağa karar verdiğiniz şeyleri biliyor, haber aldı diyorsunuz. — Evet, Kendisiyle konuşur - en şüphelenmiştim, artık şüphem kalmadı. Eminim. — Nasıl emin olabilirsiniz? — Basit. Sizi ayaklandırdı. Tabii randevuya benimle beraber gelmek istiyeceksiniz, bu suretle ağzından çekti.. Ve kaplanın çe - İ kurduğu tuzağa ikimiz birden dü- neleri parçalanmış gibi, bir yığın | 1eceğiz. et ve kemik halinde yere düştü.. Kudurmuş kaplanm başı kan - lar içinde yerde duruyordu.. He - nüz ölmemişti.. Fakat bir daha kalkmak ve saldırmak © ihtimali yoktu. Kaplan can evinden vurulmuş- tu. Dârâ hassa kumandanının omu- zuna elini vurarak: — Tan, dedi, ben senin kap- lanlarla boğuşacak kadar cesur ve kuvvetli bir kahraman olduğunu bilmiyordum. Artık gözüm arka- da kalmiyacak. Sefere giderken seni (Babil) Satraplığına tayin €- deceğim. Kaplanla döğüşmesini bilen, düşmanın sırtını yere ge tirmesini de bilir. Cavit yumruklarını sıktı: — Alat. Görelim bakalım tu- zağı neymiş! — Rica ederim (o kızmayınız.. Hiddet onun projelerine yardım eder. Randevuya beraber gitme- miz muvafık değildir. Birimizden biri, hiç değilse ötekinin intikamı- nı almak için geride kalmalıdır. —— Muvafık, ben yalnız gide - rim. — Hayır, olmaz. — Öyle ise fazla münakaşa et- miyelim... Ben bir kadınm tek ba- şına tehlikeye maruz kalmasını ve o tehlikeye tek basma atılmasmı tervi: edemem.. O adam size kin bağladı, cünkü ben siz'n kalbinizi yumuşattım. Benim yüzümden (Devamı var) | tehlikeye düştünüz, sizi müdafaa Akhisar tütünleri Eşe mımtakası inhisarlar baş ! ekisperi Haydar bey bu hafta i -| çinde Akhisara gitmiş, Okazanm tütünleri hakkında umümi malâ - mat toplamıştır. Haydar bey tütün mıntakaları- n: dolaşmış, Akhisarın tütünlerini çok beğenmiştir. Bu sene Akhisar tütünleri çok nefistir, Kaza dahi- etmek vazifemdir... o Bunun için fikrimden dönmeme imkân yok. Bu yece Feyyaz beye beraber gi deceğiz. Şikita, Çavidi fikrinden cay - dıramıyacağını anladı. ensar rare amn linde istihsal edilen tütünlerin yüz de sekseni denk haline konulmuş tur, Piyasanm Teşrinisaninin or- talarrma doğru açılması | ihtimali kuvvetlidir. 3) — vVABII 46 Leşrinievel 1934 yel) Ölüme Susayan Gönül Yazan: Selâmi İzzet Gülümsedi: — Peki, dedi, bir kere inat et» tiniz, inadınızdan dönmiyeceksi * niz. Beraber gideceğiz.. Yalnız... — Yalnız? — Sonuna kadar değil.. — Anlamadım? — Siz yelken kullanabilir mi - siniz? — Mükemmel kullanırım. — Alâ.. Bu akşam heva da iyi. Denizden gideriz.. Siz sahilde ka- yıkta kalırsmız. — Evet ama... — Otel sahilden kırk elli adım ötede., Sesi duyarsanız koşup ge lirsiniz. Cavit bir müddet tereddüt etti, sonra başka bir düşünce ile kabul ekti: — Peki. Sonra arka cebinde tabancası» nı okşadı: — Bazı zamanlarda bu oyum cak çok işe yarar. Şikita güldü, bir zile bastı, &- şak geldi: — Ben de beraber gelecek mi- yim? — Hayır, Uşak daha odadan çıkmadan Cavide: — Yarım saat dedi. Kayık, geniş karınlı büyük © bir kayıktı. Sert havalarda, müvazeneyi temin etmek için iki yanında kum torba- ları vardr. Uşak yelkenleri taktı. Kürek- leri hazırladı. Döşemeleri yerli yerine koydu. Sonra dipteki ke- resteleri kaldırdı, çömeldi, bir şey- ler yapmağa başladı. Hafif bir burgu sesi duyuluyordu. Doğrulduğu zaman, yüzünden işlediği fecaatin izlerini anlamak kabil değildi... Tam o esnada Şikita ile Cavit göründüler. Kayığa bindiler. Ca- vit arkaya oturdu: — MKiniz, Uşak palamarı çözdü, kayığı itti: — Güle güle efendim. Biraz sonra yelken pupalandr. Cavit arkada, bir eliyle (dümeni kullanıyor, bir eliyle yelkenin ipi- ni tutuyordu. Yan tarafa Şikita oturmuştu. Sular doluyordu.. Cavit sordu: — Kaıyıyı takip edemiyeceğiz, değil mi? sonra gideriz, (Devamı vat), Bir buçuk lira için adam öldü Konyada çarşı ortasında güpe- gündüz bir cinayet olmuştur. Kasap İsmail oğlu Kör Hakkı, müşterilerinden bağırsakçı Mus - tafa oğlu Mehmetten yüz elli ku- ruş alacağını istemiş, Mehmet ya- nında parası olmadığı için şimdi veremiyeceğini söylemiştir. Bunun üzerine kasap kızmış, söylenme « ğe başlamış, müşterile aralarmda kavga çıkmış, bu arada hiddetli kasap, tezgâhm üstünde duran br- çağı kapmca müşteriye saldırmış ve adamcağızı yaralayıp öldür * müştür, Kasap yakalanmıştır, kalm (kaburgalı, ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: