10 Kasım 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

10 Kasım 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—. 8 — VAKİT 10 Teşrinisani 193 4 HİKÂYE $ Fikri İki nevi icat vardır: Cemiyete faydası olanlar, cemiyete hiç bir İ faydası olmıyanlar.. Yedi sekiz yaşında bir külhani küçük kız kardeşinin (oturacağı sandalyeye bir çivi yerleştirir ve üzerini bir kâğıtla örttükten sonra | kardeşini bu sandalyeye oturtur - | sa bu icat cemiyete hiç bir faydası olmıyan icatlardandır. Bu vaziyette mucit hükümet - ten nakti mükâfat alacağı yerde babasından bir temiz dayak yer.. Cemiyete faydalı icatlara ge - lince mesele büsbütün değişir ... Böyle bir mucit evvelâ yaşlı olma- lıdır. Üzerinde bir redingotu ol- malr, saçlar uzun Oo ve gözlerinde kocaman gözlükleri bulunmalıdır. | Bu şartları nefsinde toplıyan a - | dam, evvelâ herkes o tarafından hürmet görür. Çünkü icadı'cemi - yeti daha fazla saadete kavuştur- muştur. İnsanlar her zaman ken- disine medyunu şükrandırlar, Fikrimi daha iyi izah edebil - mek için biraz evel bir dostumun bana anlattığı hikâyeyi © aşağıya yazacağım.. Akşam üzeri çalışma odamda işlerimle meşgul olurken çok sev- diğim bir arkadaşım rengi kül gibi olmuş ve şaşkın bir (o halde içeri | girdi.. | — Hayırola! diye bağırdım. Bağıriâ bir kaza mı geldi? — Meşhur mucit (filân) ın ima- lâthanesini ziyaretten geliyorum .. Fakat kendimi toplayabilmem için evvelâ bir şey (o içmem lâzımdır, dedi. Ve işaretle evvelâ midesinin ve sonra da kafasının pek berbat bir vaziyette olduğunu anlattı. Biraz aklını başına toplaymca kendisine bir sandalye uzattım, ve arzusu veçhile kapıyı anahtarla kilitledikten sonra sabahleyin ba- şına gelenleri dinlemeğe başla - dım: “.— Bilirsin ki (Filân) benim tâ mektepten arkadaşımdır. Ve kendisi riyaziyede fevkalâde kuv- vetlidir. Bir kaç gün evvel ken - | disinden bir mektup aldım. Bu mektupta beni imalâthanesini zi- yarete davet ediyordu. Sabah kahvaltısını beraber yedikten son- ra çakı ve kalemtıraş o âleminde yeni bir inkılâp yapan son icat et: | tiği makineleri (işlerken bana gösterecekti. Sabahleyin O imalâthariesinin | bulunduğu kasabaya gittim. Da - ha uzaktan (Filân) ın muazzam müessesesi insanın gözüne çarpı” yordu. Muazzam da ne kelime! Bir ke- re asgari yirmi beş metre yüksek - Şe Rİ ear ERE e ( Ihsan YAVUZ Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada gi- yinirler. Her keseye ve her arzuya uygun elbisenizi ancak orada yaptırabilirsiniz. İstanbul Yenipostahane kar- şısmda Foto Nur yanında Leta fet hanında. icat İki Yıldız liğinde yedi baca vardı ki duman- ları semaları kaplıyordu. Mucidi kapıda beni bekler bul- dum.... . Çeviren : Derhal sarmaş dolaş olduk, ö - püştük. Uzun zaman O biribirini görmemiş insanların buluştukları zaman yaptıkları gibi eski hatıra - ları canlandırdık.. Kahvaltı pek hafif geçti. Ye - diğimiz yassı bir tabak içerisinde bir parça süt ve kurutulmuş (o ek- mekten ibaretti. Bunları çabucak atıştırdıktan sonra (müesseseyi gezmeğe çıktık. Manzara şayanı hayretti. Yüz metre uzunluğunda geniş bir hal tasavvur et!, Ortada tahtadan ma- mul cesim bir makinenin yanın - | da meşeden on metre kutrunda bir çark vardı. Şimşirden bir motür mütemadiyen © işliyor, 75 türbin durmadan çalışıyordu. Sağdan, soldan kayışlar gidip geliyordu. Bu, beşeri faaliyetin harikulâ- deliğini gösteren en iyi bir misal - di. Bu, zamanımız sanayiinin tahtadan sembolü gibi bir şeydi. Hayretler içinde, kömür deko- villeriyle akıp giden işçi grup - larma, tarifi gayri kabil bir sür'at- | le gidip gelen pistonlara, ciddiyet- | si nr esi oi le işçilere nezaret eden usta başı- lara bakıyordum. Bu kudret önünde dilimi yut» İDUŞLUM.... — Ne güzel! diye bağırdım.. Dostumun gözleri parlıyordu: — Elbette! Dedi. — Peki, bu makineler ne yarıyor?.. Diye sordum.. işe — Şimdi anlarsın! Diye cevap, verdi... Mucit beni muazzam imalâtha- | nesinin sağ tarafına sürükledi. Bir werdiven tırmandık. Sür'atle dönen büyük çarkın etrafını çev- reliyen bir köprüyü geçtikten son- ra durduk... Dostum duvardaki bir deliği, i şahadet parmağı genişliğinde u- fak bir deliği gösterdi.. Bir emir verdi.. Makineler der- tal istop etti, Ceherinemi gürültü- | nün yerine ilâhi bir süküt kaim ol- du. Mucit, küçük bir deliğe yontul - | mamış bir kalem soktu. Yeni bir emir (ağızdan ağıza dolaştı. eo Keskin bir düdük öttü. Ayaklarımın O altından kesif bir duman tabakası yükseldi şark yeniden baş döndürücü bir sür'atle dönmeğe başladı. Dostumun yeni bir emri, ima - lâthaneye sükütu iade etti. O va- kit dostum soktuğu delikten kale- mi çıkardı. Muzaffer bir tavırla burnuma doğru uzattı: Kalem yontulmuştu. Bu muaz- zam makineler kalem yontmağa mahsustu. İmalâthanede esas ga | ye bundan ibaretti. Dostum sevin- cinden kabına sığamıyordu. Kaz tüylerini yontup yazı kalemi hali- ne getirebilmek için imalâthane- deki makinelere daha yedi piston ve yirmi metre kutrunda bir çark | ilâve etmek lâzım geldiğini anla - akşamı Naşit Bey, Fatma Leman Büyük | “TAKViM- ıma tesi Pazar el İeilemmaresile Varın: Gerhard Hauotmann —-İ Kâdinlar Ada Dilimize 10 Kadınlar şehrinin kamış kulü- beleri biribirini kavrayan üç daire İl teşkil ediyordu. Kulübeler üçer ki» | şi koruyabilecek kadar genişti. Fa- | kat kadınlardan bazılari yalnız o- | turuyorlardı, bunların kulübeleri | yordu. Bunların ayrı oturmalarına | Reis Hanım tarafından müsaade | ISTANBUL; 18 — 18,30 Fransızca ders. 19 (Yeni neşriyatımız hakkında müc- mel bir fikir). Mesut Cemil Bey spiker | sıfatiyle “ şirket namma. 19 — 19,40 | Plâk ile orkestra. 19,40 — 20 Ajans haberleri, 20 — 20,30 Eşref Şefik Bey | tarafından spor müsahabesi. 20,30 — | 21,15 Macar musikisi (Madam Malli ve Mösyö Malminin iştirakiyle). 21,15 21,30 Ajans haberleri ve borsa bülten- leri 21,30 dan itibaren Radyo caz ve tango orkestralar. TEPEBAŞI ŞEHİR TIYATROSU TEMSİLLERİ Bu gece saat 20 de Madam Fetnhal Bedii San Jen ŞehirTiyateosu Komedi 3 Perde ij ji ve İ başlangıç. n 18,30 Yazanlar: Vik- toryen Sardu ve Emil Moro. Çeviren: Seniba Bedri H. Bu gece snat 20 de Tatsnbul Belediyesi YA R:A.S A Şehir Tiyatrosu KU LI LU RENKLİ FENER Şehzade başmda Millet tiyalro- sunda 11 Teşrini Sani Pazar günü Operet 3 Per. e. steliyen : Yohann Ştraus Tercüme (eden: Ekrem Reşit.. Hanımın iştirakile “Renkli Fener,, piyesi temsil edilecektir.. Bu mü » samerenin güzel olması için fev - kalâde ehemmiyet verilmiştir. VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete Istanbul Ankara caddesi, (VAKII) yurdu TELEFON NUMARALARI; Yazı işleri telefonu: 24379 Idare telefonu (oo: #4$t0 Telgraf adresi; İstanbu — (VAKIF) Posta kutusu No, 48 ABONRB BEDELLERİ: Türkiye 1400 Er. m . 0 » w » #LAN ÜCRETLERİ: Ticari Uğnlarm ilân sayıfalarmda tiril 30 kuruştan bağlar, kuruşa kadar çıkar, Büyük, fazin, devami; Nân verenlere alt ayrı tenzillt vardır » Resimli Yünler bir satırı 10 kuruştur. KUÇUK ILANLAR: Bir detası 30, Di Ge'ns 50, Üç detam 65, dört defnsı 76 ve on defası 100 kuruştur. Üç aytık İlin verenlerin tir defam mecca- Dendir. Dört satımı geçen İlânların fazla satırları beş kuruştarı bessp edilir Ecnebi 1100 Kr. “e 100 . 0 , ann. Dir sayıfada 250) tıyordu..,, Gördüklerini bana hikâye eden dostum kendini kaybetmişti. Onu yatağıma yatırdım, Ben bu satır « ları yazarken, o baygın bir halde yatıyordu, ötekilerden biraz uzakta bulunu - edilmişti. Reis Hanımın kulübesi iki kı - sımdı: Hizmet: Auğuste de o - nunla beraber oturuyordu. Hanım (onunla bir arada yatıp kalkmak istemediği için kulübesi- ni iki odalı yaptırmıştı. Yalnız başlarına oturanlar Mis Rodberte Kalb ve Mis Laurence idi. Rita Stradmanın oğlu Tavus ve mürebbiye War tabii bir ara- da oturup kalkıyorlardı. Ritanm sıhhati biraz yüz tuttu, fakat. tamamiyle iyi olmuş sayılamazdı. ları kulübesinin önündeki mey - dana çıkarıyorlardı. Rita, orada İ bütün gün kendinden geçmiş bir halde oturup mütemadiyen düşü- nüyordu. Yalnız oğlu Tavus ya - nma geldiği «ve onu yakmında bildiği zaman biraz canlanır gibi oluyordu. Rodbertenin söylediği gibi oğ- lan hakikaten güzeldi, .Mürebbi- ye Mis War.onun dizginlerini çe- | kiyor ve çocuğu serbest bırakma- mağa elinden geldiği kadar gay- ret ediyordu. fından şımartıldığındari Mis War- İm ona karşı gösterdiği bu şiddet " belki yerindeydi. Fakat bu şid” deti yüzünden Mis War bütün ko- loninin ' nefretini celbediyordu. Fakat mürebbiye buna hiç ehem- miyet vermiyordu. . Tavusa karşı şiddetli davranmayı kendisi i- çin mukaddes bir vazife biliyor- du, Mis War'da ukutma hırsı, sadakat ve fedakârlık gibi evsaf” pek kuvvetli idi. Fakat fikrinden vaz geçmenin ne demek olduğu: nu bilmiyordu. Tavus meselesinde işi kav - gaya kadar vardırmamakla bera- ber, daima mücadeleye hazır gö - rünüyordu. Rita, Mis Warın, oğlu Tavus için ne kıymetli bir dadı olduğu- nu ve Tavusu kendisi kadar sev- diğini biliyordu. Tavusa ait me- selelerde Ritanın oğlu lehine mü- dahale ettiği hemen hiç görülmü- yordu. Ritadan başka her zaman reis hanımla Rodberte Kalb ve Mis Lavrence dahi mürebbiye ile Tavus arasında halli lâzm gelen meselelere karışmaktan geri dur- muyorlardı. Bununla beraber Tavus büs - bütün mahbus vaziyetinde değil- di. Mis War onu icabında olduk- ça serbest bırakıyordu. Oğlan, kadınların av eğlencelerine karı» şıyordu. Tabii bu terme Mis War da hazır bulunuyordu. | Bir de sabahları ve akşamları or- talık serinledikten sonra yapılan spor talimlerine de Tavusun da - bil olması o menedilmiyordu. Bu talimler kadınlar şehrinin önün - deki geniş meydanda yapılıyor- du. Tavus, talimlerde ve av eğlen- celerinde Mis Page, Matmazel Warniko ve Mis Alma gibi kuv - vetli ve endamlı kızlarla boy öl- çüşebilecek kadar büyük değildi. O, talimlere ve eğlencelere lâyık Reis | Page, | | iyiliğe | Onu sabah- | Tavus herkes tara- | olduğu kadar kıymet du. Bununla ber# esnasında kadınlar? | rek hırslı bir gayret 4 İ bilmiyen bir zevkle mekten çekinmiY© kadar keyfli görünü nında bulunanlar #8 tün dünyadan ayr" | kendi başlarına nı unutuyorlardı. bütün tavru harekt verici bir hal vard | basını kaybettiği numuştu. Kendisini” olması, babasının ya bir ümide çeyirmi$i” bir gün ârasını da İ korkusu hatırına bi Mademki bir vapuf©” kişinin batmasiyle kazada kendisine İ şey olmamıştı, İ sorira neden korka taki bu imit ve emmi zazede kadınlara © | yordu, Kadınlarm payi, bazan çok ihtiyaçla Herne kadar adadi Li dereceye kadar alışm t, yamlar tarafmdan n€ vanlar tarafından pi larına kanaat getirf zamana kadar yafi den ayrıldıklarını vEğği mülmüş gibi oldu mekten de kendile! lardı. Şüphesiz, mezar değildi a nete bile benzetile adada kendisi için zifesi doğduğunu Prehtel- orada (gölü bile, her halde nı ağır bir yük gibi İ kendisini alamıy' / Kadini lunca gökte gülü korkunç bir sertliği İ papaganların sig rın istihzalı ferya! verd körfezlerin ateşli derinliklerinin ber “if bir hal alıyordu. gü ler: yalan gibi geli humma nöbeti içi inde hayaller arasında Ressam Hanım | olan tarzda bu gibi # celeri başından di vaffak oluyorsa d* “yef kavemetli me sa İ e de de ümitsizliğ “ lerini alamıyorlard Öyle günler olu)" malar, barışma yatları sari bir laf bu in hanımla maiyeti kese birden 0 bunun önüne gesi “abiliyorlard. Faki yi baha kadar iki sani e ğiştirilen nöbet$i e ri fını dolaşırken içer gir hıçkırıklarını, “e ai dertli dertli iç €* i gece işitiyordu. > İ hastalığından, 4” | yalnızlıktan doğa” öbel | ahenkler gece * na geliyordu- Ertesi günü ların yüzlerin nin nasıl geçiril ediyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: