15 Kasım 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 12

15 Kasım 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

|EĞLENCEJN | MASAL? Andersen, yazdığı masallarla meşhur bir ediptir. Onun masalla- tr, dünya edebiyat eserleri arasın- da yer tutar. İki Avrupalı arasındaki bir ko- nuşmada onun da adı geçiyor. Na- | sıl? Şöyle: — Benim iki hususi otomobi « Jim var. Biri açık, biri kapalı.. İki- si de son sistemdir. En son model lerde. sonra şehirde bir villâ, dağ- da bir çiftlik sahibiyim. Villâm da, çiftliğim de kübik tarzdadır. Sandalım, motorum, kotram bu - lunduğu gibi yatım da eksik değil. Hepsi de son derece şık! Bunları söyliyen adam, bu esas- tan daha birçok şey anlattı. Onun yokü var farzeden bir hayalperest, bir mübalâğacı olduğunu bilen karşısındaki hiç ses çıkarmadan dinledi, dinledi. Sonra, gülümse » di: — Siz gıpta edilecek bir adam- #ınrz, Mösyö.. Andersen! Hayalperest, mübalâğacı adam, bu hitap üzerine, karşısındakinin yüzüne hayretle baktı: — Lâkin,.. Yanılıyorsunuz. Be- nim adım, Andersen değil ki! Öteki de şöyle dedi: — Andersen değil mi?.. Acayip şey! —Nedenacayip olsun?. — Şey,.. Çünkü... Trpkr onun gibi güzel, hoş masallar anlatiyor- sunuz da! Kovan Değil! Genç ressamlardan biri, yep ye- Bi tarzda bir tablo yapmıştı. Atel- yesine yolu düşen bir tanıdık, bir köşede duran bu resmin karşısma geçti. Sağdan baktı, soldan baktı, aşağıdan baktı, yukardan baktı, Yakından baktı, uzaktan baktı. Bunu neye benzeteceğini tayinde bir hayli tereddüt etti! Bir aralık ressam, bu tanıdığın resme bakışmı farketti. Uzaktan seslendi: — Tablomu nasıl buldunuz? — Şey.. Afedersiniz, ben bunu bir şeye benzettim, ama bilmem i- sabet ettim mi? — Neye benzettiniz? — Arı dolu bir kovan resmine! Genç ressam bir kahkaha attı: — Hayır hayır! —Ya nedir? — Yüzü çilli bir kadın portre * ARMUT?! Küçük Halil, obur bir çocuk- tur. Hele yemişi, bu arada armudu çok yer. Çocuğun bu yaştaki obur- luğuna bakanlar, büyüyünce dün“ ya oburluk rekorunu kıracağına hükmederler! Halilin annesi Cevriye Hanım, çocuğunun oburluğundan mem- nun değildir. Bilhassa pek çok ye- miş yemesini hiç mi hiç hoş gör- mez. Midesini bozup hastalanaca- ğmdan korkar. Hakkı da vardır. Çocuğun ikide birde midesi bozu- lur. En çok armut yediği zaman- lar! Cevriye Hanım, birgün gene Halili armut yerken yakaladı. Halbuki, bu meyveyi olsun yeme- mesini söylemiş, sıkı sıkı tenbih- lerine obur çocuğun aldırış edece- ğini sanmışlı. Ne gezer!. İşte Ha- hil, bir yığın armut ele geçirmiş, tıkıştırıp duruyor! — Halil, ben yasak ettiğim hal- de armüt yiyorsun, ha? ona vız geliyordu: — Dayanamadım, anne!. sulu armutlar da! Annesi, bu sefer adamakıllı öf- kelenmişti: — Herhalde senin kadar değildir, obur çocuk!. kaç tane yedin? — Çok değil, anne!, Yedi tane! —Ne?. Üstüste yedi tane armut Çok Halil, sırıttı. Annesinin öfkesi, | sulu / Kim bilir, | — Şu öndeki dansöz, hep sana bakıp sırıtıyor. Göz, kaş oynatıyor. sun? Yoksa onunla t — Hayır, hayır!.. Bilâkis!... Ben de bu ELAN farkettim de kızdım. Perde kapanın “| gidip sebebini soracağım! yedin de, bir de çok olmadığını söylüyorsun, ha?.. Hem de aç kar- nma! — Karnım aç sahiden, ama işte armutla doyuruyorum karnımı! — Ver elindeki armudu! Küçük Halil, elindeki kocaman armudu yarılamıştı bile.... Annesi, | almak isteyin, öbür yarısını da bir hamlede yuttu. Çekirdeğiyle fa- Yuttuktan sonra da, armu- dun suları çenesniden aşağı sıza rak, yılıştı! Öfkesi büsbütün artan Cevriye Hanım, oğlunun kucağındaki bir çift armudu âdeta zorla aldı. Obur çocuğunun kulağını çekti, larını burdu, üstelik ağız payladı! Ne yapsa, boşuna!, Bütün bun- lara hiç aldırış etmiyen Halil, ağ- dolusu lamıyor, yılışmasına devam edi- | yordu. Bir taraftan'da gözlerini | annesinin elindeki bir çift armuda dikmiş, acaba onları tekrar ele ge- çirip mideye indirebilir miyim, di- ye düşünüyordu! Cevriye Hanım, tesirsizliğinden yılgınlık getirmiş bir halde olmakla beraber; son bir | vazgeçiriş teşebbüsüne girişti. Ço- cuğu korkutmak tecrübesi, belki dudak: | tedbirlerinin | fayda verirdi! — Halil, sen bon sun, ama böyle çok başka bir çocuğun yapı bilmiyorsun! — Ne oldu o çocuğu" — Ne olacak, re yarısını mideye indir! yarısını yulamadan, rilip ölüverdi! Obur çocuk, bir yi | çoc an 5 desinden memnun durü?” hil, birdenbire şunu s0! — Peki, armudun ceye vardı. Annesi, bu | yarısını kim yuttu, 8 Ayyaşa Göre... Doktor, kulağı başlayan bir adama rakı içmeği yasak etmişti. Bu adam, bir ayyaş- tı. Rakıyı bir müddet için bırak » tr. Tesiri görüldü. Kulakları tekrar ağır işitmeye işitmeğe başladı. Fakat, ayyaş, tekrar rakı kadehine el attı! Bundan sonra bir gün doktorla konuşuyorlar: — Rakıyı bırakmanızı, kulak- larınızın iyi işitmesine yaradığını Tekrar rakı içmeğe başlayınca da gene sağır » tasdik ediyorsunuz. laşmışınız. Niçin rakıdan vazgeç » miyorsunuz? Ayyaşın cevabı, şu: -— Çünkü, hakkımdaki dediko- duları işitmek, rakı içmek kadar | hoş değil! Yamyamlara dair bir Amerikan nüktesi. diyorlar. En arkadaki, önünden giden arkadaşının tabanını Yamyamlar, harbe gi- gıdıklı- yor. Bunun üzerine öndeki şöyle diyor: , — Yapma, beni kaçmıya teşvik ediyor, diye seni reisimize şikâ. yet ederim, ha! — Böyle yaman bir köpeğimiz bulunduğu halde, ne diye ha- pıya çifter çifter sürğü vuruyorsun ? — Köpeğimiz çok kıymetli.. şünsene.. Hırsızlar kolay kolay çalamasın, diye tedbir alıyorum! Bize koç liraya mal olduğunu dü- Memnune Hanım, kocası Re » cai Beyden memnundur. Bir ba - kıma memnun!.. Bir bakıma ne demek?, Uzun uzadıya bunun iza- hını dinlemektense, kendisinin ağ» zından bu memnuniyetin sebebini dinleyiniz, daha iyi! Memnune hanım, geçende mi safirlerine kocasından bahsedi - yordu. Kocası da, oradaydı. Karı- sı, bir aralık şunları söyledi: — Ben kocamdan memnunum doğrusu!.. Belki bazen şikâyet e deceğim halleri olur, ama bunlar da geçici, ufak tefek şeylerdir!. Seni Aldım :» reket yapmadığını göğsümü gere gere söyliyebilirim! Memnune hanım, bir köşede mazlum bir halde boyuunu bük - müş oturan, hiç ağız açmadan söy- lediklerini dinliyen, yalnız arada sırada yan Yan bakan kocasına döndü: — Değil mi öyle, bey?. Benim- l& evlendikten sonra çılgmca, bu « | dalaca bir hareket yapmadın, de - gil mi? Recai bey, kaşlarını kaldırdı, i yutkunarak, şu cevabı verdi: — Seni aldım. O kadar... O za- mandanberi dediğin gibi bir ha - | i Sonra, çılgınca, budalaca bir ha - ! rekette bulunmadım! 0) 7 2 Yükten Delikanlı, genç kadı! mek istiyor. Kad, hem de.... zengindir. 2* kışıklı, fakat parasız! Genç kadın, budal# kis zeki bir kadın!, Ke #7 giden bahseden ve eyi ni ileri süren delik” 5 maksadınm, parasının mak olduğunu biliyo” ısrarla isteğe karşı r€' , Son gün, araların! h konuşma geçti: —Nermin sml reddediyorsunuz. : ğım müddetçe bu Be olacağım. Bunun gü yükseleneceksiniz! — Celâl beyefendir g zı yüklenmektensö, PU mağı tercih ederim! art Ciğara dumanın yi muyan erkek ve onan vel kalkıp gitmesini İ dın?

Bu sayıdan diğer sayfalar: