13 Mayıs 1940 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

13 Mayıs 1940 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ati mesa- VELEÜ DAUAT | (lleimizin Holanda krali- çesinin hayatı EEEI noktası d? Enbaşta gel. Müstahsillerin kazanç. ak suürette memle. in kıymetlenmesi, Tahsul fiyatlarınm art. ç, Yök ki bu basit bir ba. ,teyden evvel - top. Üni p inin ve ailesinin yi. süktrmak için eken ve buğdayın ve diğer Mullceinin satış fiyatı. bile kur bir 4 ü_ hayat pıbı_lılı. için ikt bir Khi Çifin iktesadi. bi Dç :."" !OH.ıı:ı! alır.. B akre G lal tibi bir :::.ııielıe; ğ 'Ğ.Wı ederek art. Ve İngiltere gibi Mallarımıza müş. SAAi A W ğ imı. nasıl bir kazanç gi. ' ı::'k“_'"in l'l?t_ıfıı. Mütalea edilin. | Hollanda sarayı — Lâhey sokaklarımda merasim — Almanyanm gözü Hollandada — Kraliçe nasıl döndü? — Tazaccn Bugün memleketleri harp sa- hası olan Felemenk milletinin betbaht kraliçesi Vihelmine fev- kalâde sürette muhafazakâr ve an'aneperest bir kadındır. Ö tar mamiyle orta halli Holandalı köa dını temsil eder, Hesabidir, dindardır, mutaas- sıptır. Holanda sarayı Avrupa sa- raylarının içinde en sakin ve en ağırbaşlı bir saraydır, Buraya ka- bul edilen kadınlar birçok sce ne evveline ait modaya uygun bir şekilde giyinmek mecburiyetinde- dirler, Her yenilik hattâ kadın tuva- letlerinde görülenler bile kraliçe Vilhelmine hoş görünmer. O süsü olduğu kadar debdebeyi de sevmez, Yalnır senede bir kere parlâmentonun açılış merasimin" de çok sevdiği beyaz renkte bir elbise giyerek sekiz atla çekilen yaldızlı ve pırıltılı bir saltanat &» tabası içinde Lâhey sokakların dan geçer. Onun arabasının önün- de parlak üniformalı muhafızlar ve arabaşının yanında ve arkasın" da güzel atlar üzerinde güzel sl. variler vardır. Kraliçe yolunun iki tarafına di- zilmiş olan halkı selâmlıyarak ge- ger, gider! Holanda meşruti bir krallıktır. Kuvvet parlâmentonundur. Fa> kat kraliçe hükümet işleriyle fa>. la alâkadar olur. Onu H herkes mükememnel bir “devlet a- damı” diye telâkki eder. Kraliçe bütün hayatını memle- ket işlerinin idaresine vakfetmiş- tir. Holanda eğer ilk umum? harr. te bitaraflığını muhafaza edebil- diyse bu, ancak kraliçe Vilhelmi- ne'nin dirayeti sayesinde olmur. tur, Ne yazık ki bu ikinci harpr te ne Girayetin, ne akli selimin, ne insanlığın bir krymeti kalmış- tır. Hiç bir şey bu âfetin önüne sed çekememiş, hiç bir hududu bu kaba taarruzlardan koruyama” miştir. Kraliçe Vilhelmine tebeası tar rafından çok sevilir, umum! harp nihayetinde vakıa Holandada da oldukça kuvvetli bir cumhuriyet. çilik hareketi olmuştur. Fakat halkm kraliçeye karşı olan husu” «( sevgisi Holanda tahtımı kur- tarmıştır. Holanda mesahai sathiyesi iti- bariyle küçük bir memlekettir. Fakat çok büyük ve ancak İngil- tere ve Fransa müstemlekelerir. den biraz daha küçük olan müs- temlekelere sahiptir. Başlıca müs- temlekeleri Cava, Sumatra, Bor- neo'dur. Buraların tabil aerveti pek büyüktür. Şeker, kahve, yağ, kauçuk, tütün ve bütün dünyaya kâfi gelecek kadar bol kinin ve daha birçok şeyler burada çıkar. Kraliçe şahsan dünyanın en zengin insanlarından biridir. Vilhelmine'nin 69 milyonu ge- çen tebeasımı acak 8.566,000 i ana vatandadır. Diğerleri muhtelif müstemlekelere dağılmıştır. Kraliçe Vilhelmine'nin mensup olduğu hanedan 350 sendenberi Holanda tahtını İşgal eder, Coqdl Prens Gugiyom D'Oranj, hakikt bir milli kahramandır. İspanyol. larla harp etmiş ve memleketi İs- panyol istilâsından kurtarmıştır. Yalnız Napolyonun devrinde bu hanedanın tarihinde kısa bir “la- sılai saltanat” vardır. Napolyon 1806 da erkek kardeşi Lonis Na- polyanu Holanda kralı nasbetmiş: ti. Fakat Napol yıldızı sönmiye başlayınca Holandalılar yeniden İsyan etmişler; Fransım ları kovmuşlar ve yeniden Ora ranj hanedanını Lâheye çağırmış. lardır. O zamandanberi bu hane- dan memlekette hükümdarlık et- mektedir, Kraliçeye karşı milleti hudut» suz itimat besler, Çünkü bu mil: let Vilhelmine doğmadan evvel tahta Oranj ailesirlden bir varis gelmediği için büyük endişe de virleri geçirmişti. Kraliçenin ba: bası üçüncü Giyom'un ilk karısın baiz bir mesele olarak almalıdır ve kontrollü bir. münakaşa İle memleketin ihtiyacına en uygun şekli bulmalıdır. Hollandayı kadınlar mı idare edecek, dan birçok erkek evlatları olmuş, fakat hiç birisi yaşamamıştı. Bu suretle taht Alman milletinden olan bir varise geçecekti. Her x. man istiklâllerini sevmiş olan Holandalılar, Hitler dünyaya gel* meden daha çok evvel de impara: torluk emelleri çok geniş olan bu kudretli Alman komşularından korkarlardı. Fakat kral üçüncü Giyom ilk karısı öldükten sonra altmış yaşı- nr geçmi şolduğu halde 1880 de tekrar evlendi. Halk dünyaya bir varis gelmekte olduğunu İşitince onu büyük bir sevinçle bekledi, Veliahtın erkek yerine kır olarak doöğrmast bu sevinci bozmadı. Ays nı coşkunlukla çocuğun doğumu tesit olundu. Vilhelmine 1901 de Mekler. burg Schiverin Prensi Hanri ile evlendi. O da ancak sekiz sene sonra Prens Juliana'yı doğurdu. Sekiz sene geçtikten sonra doğan çocuğun kız oluşunu memleket yine iyi karşıladı. Prenses Juliana bir Alman prensiyle evlendi. Onun da izdi: vacından kısa bir saman sonra bir kız çocuğu dünyaya geldi. Bu suretle Holanda tahtma mü temadiyen kadınların çıkması mu" kadder gibi görünüyordu . Çok renkli nasyonal elbiselerin, Kraliçe Vir gesintide yeldeğirmenlerin, Jâle tarlalarının açık renk boyalı evlerin, sükünet ve rahatlık memleketi gibi görü- nen Holandada günün birinde bt günkü kanlı sahnelerin geçeceği hiç de tahmin edilemezdi. Alman" ya gibi aç gözlü bir komşusu ol masına rajjmen bu güzel memle" keti görenler onun günün birinde kana boyanacağını tasavvur ede. mezlerdi. Yarın Alman bir prensle evle* nen bügünkü valiahttan ve Hor landa saray dedikodularından bahsedeceğiz. Buütün partilerin sempati ve itimadını kazanan Yeni İngiliz Başvekili Vinston Cörçil kimdir! - Vinston Çörçü İngilterenin yeni Başvekili Vinston Çörçil Allahm bütün vergilerine sahip mesut bir zat. tır. Babası İngilterenin en bü - yük parlâmanteri Randof'tur. Annesi Londra Bosyetesinin en kibar ve misafirperver kadın - larından biridir. Çüörçil daha genç iken sergüzeşt, söhret ve faaliyete karşı derin bir heves duüyuyordu. Otuz a Varma- dan üç muharebeye iştirak et- miıı emsalsiz sergüzeştler geçir- mişti. Çörçil 26 yasımda narlâmento &zası olmuş, 34 yaşmda İngi. liz kabinesine girmiştir. 1914 harbi zaman Çörçil İngiliz bahriyesinin başında bu- lunuvardu. Aynı zamanda kuv - vetli bir muharrir olan Vinston Çörcil mücadeleden hoslanır, nitekim hayatı dalma mücade. le içinde geçmiştir. Çörçil yal- nız dostlarmım değil, fakat mu- hâliflerinin de sevgi ve hürme. tini kazanmış bir zattır. Çörçil sert bir tabiata malik- tir. Bu sertliğin daha hoş tara- fı Başvekilin diğer Politikacılı. ra nazaran daha soğukkanlı ve Berin ruhlu olması aynı zaman- da işlerinin tahakkukunda bü - âiık bir sabırsızlık göstermesi. Çürçil mesai arkadağlarile dalma iyi geçinen, arkadaşları- nın ve memurlarınımn İtimadını kazanan bir idarecidir, Çörçil muhafazakâr partiden olmasına rağmen sosyal ıslahat işlerile çok yakından alâkadar olan bir zattır Çörçil dahili ve siyast mese- Telerde solların noktal nazarla. rına mütemayi| görünürdü, bu sebeple parti arkadaşlarının sem patisini de kaybetmek tehlike - sine maruz kalmıştır. Dahilt işlerde sollara müte - mayil görünen Çörçil, harici meselelerde hakiki bir emper - yalist olduğunu gösterirdi, Çür. Çil bütün partilerin ortaşında bulunan bir politikacıdır. Bir çok kimseler Çörçilin Insanlık için kâfi dereceda merhamet beslemediğini söyler ve onu ge- niş bir. kütle korkak ve bu. dala telâkki etmekle itham e- gçrler. Halbuki bu doğru değil. ir. Çörçil insanlığı istihfaf eden bir insan değil, bilâkis merha - | met, şefkat fakat aynı zamanda cesaret ve sertliğe de malik o. lan mükemmel bir adamdır. E- ğer Çörçil bu arada bazr kim - selere merhametsizlik gösteri - yorsa buna gel © İnsanların kendi kadar cesaretli ve feda . kâr olmadıklardır. Çörçil müthiş bir mücedele- | 3 — VAKIT 13 MAYIS nAAR Eserler arasınac CAAARARRANAAAANARA Türkıye Maarif tar Yazan: Bizde “manrif tarili" nin ken- disi şöyle ducsun, hattâ ilmi bir lüzum oluşu bile yenidir. Bunu galiba ilk defa rahmetli “Emrul. | lah” Efendi düşünmüş, Sâtı' Bey | bu mevzua dair birkaç makale yazmış, sonra 'bilmem hangi im- kânsızlıklar yüzünden göyle bir | kenara atılıp unutulmuştu. Araya bir ömürlük zaman gir dikten sonradır, ki bu yüksek ve doğocli işin başarıldığını görmek naşip oldu. İki gündür, ikinci cildi ile bay başayam, llkin, yalnız şöyle bir göz gez- dirinek, bölümlerine — bakmak, tasnifinde tutulan usulü anlamak ve asıl sindire sindire, “"notlu" okuyuşu, daha forah bir zamana bırakmak niyetinde idim. Fakat daha ilk yapraklarda, eser, kara. cımdan kuvvetli çıktı ve beni sü- Hiç şüphesiz bir kere daha, hattâ belki Lirkaç kere daha © kuyacağım., Çünkü bu kitapta yalnız zengin malümat değil, pek ihatalı bir görüşün, yarınki mü> dıkilılıd& hazırlayan geniş ufku var, Kıiymetli — âlimimiz — "Or man Ergin”, hep böyle büyük çapta, çetrefil mahiyette mevzu . ları zorlamaktan hoşlanıyor. Tetkiklerinin nasıl ince bir ze- kâ adesesinden süzül şeyler olduğunu, bundan esele * rinde a a gördüğüm için, *Türkiye Maarif Tarihi" nin ta> rakmdan yazılmış bulunmasını, hem milletim, hem mesleğim na- mına bir müjde sayıyorum. — Bunu içimizden birisi yap . malıydı! — Diyemeyişimin sebebi işte budur. Bugünkü hoca emıfı, gü- €ünün son derecesile, ancak ken di vazifesini başarabilecek halder Osman Bey, ikinci cilde "Garp- hlaşma ve yenileşme zaruretleri" bahsile giriyor. Bu bahsin başına eklediği iki sayfalık izahta, hızlı akan bir idrakin yüklü teksifi var. Muhterem müdekkikimiz, ye . nilik hamlesinin, pek haklı olarak eskeri tekâmül zaruretinden doğ- duğunu söylüyor. Gerçek öyledir. Çünkü bizim başkalarile karşılaşan cephemiz orduydu, İster istemez, ordu, ce miyetin içinden ayrılacak, çağın icaplarına uyacaktı. Silâhım te - rakki ve tekâmülünü takip ö'me- den düşmanla çarpışmak, zafere kavuşmak, ve zafer korumak im . kânı bulunmadığını Türk toplu - luğu içinde en evvel anlayan, el lıolşh ordu ohdftı.M v bir işhane, Kapaklı, Martin, Mav zer kullanan bir hasma, ok ve mızrakla karşı durmağa çalışma - nm budalalıktan başka ne münası kalır? Ama devlet makinesinin öteki çarkları, yine kendi bildikleri gi. 0 aaemaver eai Un amarar a ae eidir. Fakat iyi kalpli, mert bir mücadelecidir. Sevk ve idaze et. tiği kimselerin dalma sempati ve itimadını kazanmış olan Çör- çil gayelerinin tahakkuku için anudane bir miücadelo kuvvetine de maliktir. 'Tam adam olan yeni İngiliz Başvekili Çörçil Umum! Harbin mükemmel tecrübesini görmüş. tür, Bugün olgunluk yaşı içinde bulunan yeni Başvekil bu kere de en mühim ve tehlikeli bir im- tihana girmiş bulunuyor. Çörçilin bu inücadelesinde de muzaffer olacağma şüphe yok. tur. Hakkı Süha Gi bi döndöilirlerdi, Nitekim tâ son zama dar, aynı memlekat İçi en yeni silâhları, ve m kaf, kamış kalem kullar Diğer daireleri, Avru rakkilere uyduracak * zora, ne de bir iç imre: gelebilirdi. Üzümler n rine baka baka kararır ler de biribirine bakar aydınlanır. “Mühendishanci Bal yun”, “Mühendishanei mayun” işte böyle bie mahsulüdür. Osman Be ve" nin "İskolastik" del mı da bu vesile ile söylü; sırasile “Tabhanei ÂAmi tebi Ulümu Harbiye" * kai Hümayun mektebi tedir. Bu kısımda beni en didakt” tahsil yollaril aiakalandırdı. Memlekette hiçbir mı ken, hiçbir gazete ç matbaalar -kuculmamı; dersleri, balk — dershanı tesislere rastlanmazken mok isteyen adam ne yı Hep biliyoruz, ki es cami birer mektep b nin Kulekapı dergâhıni “mesnevi” derslerinden etmiştim. Meşhur “Kara, rin de evleri her “talib”* Bütün eski âlimler, £ i, i servetlerinin Hocası" adlı bir memuri lunuşu dikkat edilecek ? daer, Bu memuriyeli, şiz fizı kütüb" lük gibi ç: mak doğru olmasa © zamanlar, bu gibi ye edilenlerin yalnız fihrisi marayı tanımaları yetm *“Kütüphane hocalığı' vanı bilgisile hakeden kütüphaneler birce de alırdı. “Tanzimat” m şahsiyetlerini totkik ede men hepsinin şu, bu kalı tiştiklerini görürüz, Hele Babtâli “mektub nin bu bususta hayli şerefli bir tarihi, zengil MNI göze çarpar, Alim evlerinin ise Paşanın çocuklarına hoc hanesine müdür olma: topluluklarda hazır uyanmasa, Murad Mol bından feyiz almasaydı ğe, ne paşalığa erebilirdi Osman Bey, enaki hid tutarak “Ketühda Efendinin emeklerini da öyle değerli müdür! sek irfanlı mümeyyizler| aralarına girenler çok uyanırlar ve istidatları alarak yükselirlerdi. *“Türkiye Maarif T yalnız bir bahsi üstünı ciddi bir tetkik yapm buna böyle beş on yazı mez. Osman Ergin, bu esd kütüphanemize sade kı: kitap bağışlamış olm himmetin bence daha b yanı da var. Zaman, toz yapıyor, Gitlikçe ler, mehazler birer | zinesi haline geldi. Birçi arın bugün taş dudaki ilâhından — farla — yok, meraklısı, bu karanlık! iz bulamıyacak, yol alı tt Osman Ergin, bu hi büyük bir irfan meş' Bütün şimdi e kımıl aydın! yor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: