October 15, 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 27

October 15, 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ALUĞU, im YÜZ Rİ wBİR DAMLA RAKININ HATIRASI ti bildiğimizdenii dark meselesi, ç me ile bülüsaş: © s idi. Bu mesel bi, bir iki yüz seyi ii, Albert Soreli ekler, Avrupaya; ya çıkmış, başlış — İşte... dedi... Kumanda, emir, dir. Yeter ki canıma kıymayın! bur ,, u, kıskıvrak bağlayıp bir Mi hepi Av iye kapadıktan sonra, hep birlikte >ellibaşlılarının ve rasat mevkiine yerleştik! un ve kanlı bir bk dazlak kafalı hımbıl elimizde, nin maruf diplon; AR itanbul setirliği anat edip etmiyeceğini hmetli M. T.G ona, önündeki kadehi yere fırlat- uğraşan iyı emrettik. ine evvel neşrelijğadehi kaptığı gibi yere çarptı! Şişeyi de savur!,, dedik. Onu anlamak Marca taksimi o halk rlattı. kitabından bir elasadalki kadınlar afallamışlar, et- bulunduğum zğglei müşteriler şaşırmışlardı. ti. Hej pimiz ; bu sahneleri iyice göre“ sarp sırasında, ile için, herifin gözlerine toplan- ynanmakta ol lâyık olduğu dikk rik, kumanda mevkiine oturttu- k bir tevekkül iğiyz arkadaşın emirleri biribirini «lamıştım. Geçe “ediyordu. ilişti. Tekrar ki Kalk, çiftetelli oyna! türlü çoraplar ©W— Masanın üstüne çıkıp göbek at! r çoğunun yerleri — Ahaliye bir nutuk söyle, dine, padan kovulmasina, devlete, millete küfür et! nış olan Türke Kasanın üstünden yere yuvarlan! sulbu için enw— Kalkarken masayı kadınların İk, saygı ile aniline devir!,, de, vaktile onzi&dam, bütün bu emirleri harfihar- aksim edilmesi i& yerine getiriyordu. eden ar- eri - en mübinblğşlardan bir çokları, güle güle * -bu kitepk Bilmuşlardı. Arkadaşlar alaya devam İmize sunmağı erken ben, içinde bulunduğumuz in görmediğim taraflarını da gez- istedim eşke ii gezintiyi yapmasaydım ! ü bu dolaşma beni, acımıya baş- ım heriften büsbütün iğrendirdi. PBir aralık, kapısında “haf Wbir höcreye girdim Burası, bakımsız bir sandık odasın- çok daha pisti. NE çöp kutusunu, bir hırdavatçı âninı andıran ve leş gibi küf kokan m. yburnu parkı istedi. i eli 1zA ,, YA mbarına da benziyordu, Bu dolduran soluk kaplı defterler, ar bir Hi hayalet dolaşıyordu. Odanın du- rı in 7 gi €epsi irin Mi sevgi © — Başı 13 üncü sayfada — varları, büyüklü küçüklü birçok rakam- larla, birçok resimlerle, birçok isimlerle manasız, okumaksız yazılar ve şekillerle, tıpkı ilân duvarlarına dönmüştü Biribirine karışmış birçok kokuların, havasını ağırlaştırdığı bir höcreden çı- kınca, geniş bir nefes aldım. Beyinin “muhayyele,, adındaki höcresi ise, tıbkı İstanbulun imar plânına benziyordu. Bu aydınlık bhöcrenin duvarlarında, güzel kadın resimleri, kâşmne, saray plânları, para, otomobil ve yat fotoğ- rafları vardı. Ben, en büyük tiksintiyi, beyinin “düşünce,, dairesini gezerken duydum. Çünkü herifin düşünceleri, “hafıza,,- sındaki hırdayatlardan bile iğrençti. Bunları görünce, evvelâ adamın yanın- da oturan kadıncağızlara acıdım. Onlar hakkında ne fena niyetler besliyordu, yarabbim | Fakat sonra : m sende... dedim... o kadınların beyinleri de ne niyetlerle, düşüncelerle doludur ! aralık, üzerime bir üşüme geldi. Buzdan bir esvap geymiş gibi tir tir titremiye başladım. Fakat gözlerimi et- rafımda dolaştırınca, üşüyüşümün sebe- bini anladım: Meğer tam o sırada, “nükte,, dairesinin önünden geçiyor- muşum. En son gezdiğim kısımlar, be- yinin “yalan ,, ambarlarıydı Ağızlarına kadar tıklım tıklım dol" durulmuş olan bu ambarlarda, bir mil- yon gazeteye bir sene yetecek kadar sermaye vardı! Kimbilir iğrenç Yorgun bir halde adamın gözlerine döndüğüm saman arkadaşlar halâ katıla katıla gülüyorlardı. O sırada herif, anadan doğma soyunmuştu. Ve kendi- sini karakola götürmek istiyen polis- n sarhoş değilim... diyordu. Artık yerlere savrulan zavallı ana- cığımızın intikamı alınmış bulunuyordu. Zorla giydirilen ve zorla karakola sürüklenen adam, lr çıkarken: “Çıkmam Allah etm öyle i Şarkısını a Ban, daha fazla seyredemedim: Çünkü bu snhneye katıla katıla gülerken, la arkadaş lar gibi ben de bayılmışım! vi elli e Kendimize geldiğimiz zaman dazlak kafalının ““şuuru,, nu, “'mantık,, ımı, ve “irade,, sini karşımızda bulduk. Bir heyet halinde huzurumuzda el pençe divan durmuşlar, herifi affetme- miz için yalvarıyorlardı Meğer, dazlak kafalıyı hapise at- mışlarmış! ve herif şimdi, sülâlemize yaptığı hakaretlerin nsdametini duyu- Adamın şuuru : “ — Eğer, dedi, isterseniz, biçare sahibimiz, size ““tövbe,, desin İntikamımız alınmış ve hırsımız ya- tışmış bulunduğu için, bu ricayı kırma- dık. Ve şuurun, müsaademizle kumanda mevkiine geçişinden sonra, dazlak ka- falının ilk cümlesi, bize tövbe demek oldu! Ve biz, nedametinden hüngür hün- gür ağlıyan hımbıl herifin musluğu açılan gözlerinden, birer damla yaş halinde süzülüp, hürriyetimize kavuş: tuk !. Şimdi, her akşam, göze görünmez birer zerre burunlarda tütüyoruz! ,, halinde havada uçuyor ve # *# Sıcak bir yaz akşamı, Sandıkburnu gazinosunda, muhayyeleme yakalieğkağ Hiyıluiyan rakı kokulu rüzgâr — Lâf aramızda, dedi, bugünlerde burunlarında tüttüğümüz gafiller ara- sında, ye tanınmış bir Doktorumuz bile var!,, Ve benim; insanı esarar gibi uyuş- turan yaz sıcağının rehavetinden tama- men uyanıp ta sual sormama vakit bı- rakmadan, müstehzi bir ıslık çalarak, akşamcı başlarında esmeye ve gafil bu: runlarında tütmeye koştu | Naci SADULLAH

Bu sayıdan diğer sayfalar: