24 Mayıs 1930 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

24 Mayıs 1930 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e' v W%%—MJ ŞİŞMAN !? — Sahur mu, —sahur mu? Yooo ! dünyada yemem ! , . . Ferdi, yarı ciddi, yarı alay- la, sanki ona bir alçaklık teklif etmişler gibi, böyle söyliyordu. Diğerleri, gülerek bir ağızdan haykırdılar , — Ne kızıyorsun, yaku ! Ferdi cevap verdi : Nasıl kızmam, birader, sa- hur yemeği, bana öyle bir oyun oynadı ki ! — Yemek, insana oyun oy- nar mı? — Oynar ya! anlatayım da bakın : “ O gece, dışarıda her kes gülüp oynarken, ben, apartıma- nımın bir odasında, canım sıkı- larak hir aşağı beş yukarı gezi- niyordum, Hiç şüphesiz ki dışarısının zevk ve neş'eden gürültüsü ru- huma nüfuz edemiyordu. Fakat sokağa çıkmamak için cehtet- mişlim, Mamafih fikrimde sabit kalmadım. Zile basarak, hızmet- çi kızı çağırdım. — Dürnev bana iki kişilik yemek hazırla.. Dışardan iki şi- şe şarap getir; şu masanın jüs- töüne yerleştirdikten sonra git yat! O, biraz hayretle itaat etti. Her şey hazır olduğu zaman, pardesümü omuzuma alarak dı- parı fırladım. Şimdi, halledilecek büyük bir mes'ele vardı: Yemeği iki kişilik hazırlatmıştım; fakat kiminle yi- yecektim? arkadaşlarımın herbiri bir tarafa gitmişti. Kadın arka- daşlarımdan birini bulayım desem onu evvelden düşünmek icap ederdi. Aklıma birden yeni bir fiki- r geldi. Kendi kendime düşün- düm : *— İstanbul, akşama yiyecek bulamıyan fakir ve güzel kızlarla dolu, Onlar, şimdi, alicenap bir delikanlı ele geçirmek gayesile serseri serseri dolaşırlar. Eğlen- ce yerlerine gider, istediğim gi- bisini bulurum. Başladım - bütün Beyoğlunu dolaşmaya. Macera arayan bir çok fakir kızlara tesadüf ettim, fakat bun- lar, ya çirkin, ya zaif yahut eğti bacaklı idiler. Bilirsiniz ki. eti budu yerin- de olan kadınları severim. Ne- kadar şişman olursa o kadar ho-ğ şuma gider. Ansızın, Darülbedayi'in kar- şısında, zevkime göre bir profil gördüm. Evvelâ bir baş, sonra kabarık bir göğüs... sonra, şlş- mandı da,.. Hemen yanına s0- kuldum. Benimle gelmesini teklif et- Hm. Kabul etti. Yirmi dakika sonra apartı- manımda, masanın başında idik. Mantosunu, - şapkasını çıkardı. Tekrar oturup yemeğe başladık. Fakat hiç keyifli değildi. Bazan yüzünde Istırabın siyah bulutu geçiyordu. Sordum. t ieku — Hiç bir şeyim yok. Ondan sonra içmeğe başladı. Kadehleri bir nefeste boşlatıyor, tekrar dolduruyor, gene boşlatı- yordu. ç Nakili : Hüseyin Zeki Bir zaman sonra sararan çehresine bir kırmızılık geldi. Gülmeye başladı. Hayalına ait sualler sordum. — Adam sende! Dedi, Fakat bir saat sonra.. Artık L uyumak zamanı gelmişti. Ben masanın ötesini berisini düzeltirken derinden bir ses geldi: — Haydi, sende gelsene! Arkama döndüm baktım. Has- pam soyunup yatmış... — Ne oluyorsun”diye sordum. cevap vermedi. Bir dakika sonra acı acı haykırmaya başladı. — Söylesene; ne 'oluyorsun” Bu defa kulaklarımı yırtan bir feryat daha kopardı, Elime şamdanı alarak acele acele karyolaya koştum. Çehresi, istiraptan karma ka- rışık olmuştu. Derin derin inliyor, boğazından daimi, hırıltılar çıka- rıyor. tekrar sordum: — Neren ağrıyar, neren ağrı- yor ? Aynı hırıltı ile cevap verdi: — Oh! karnım, karnım! Bir hamlede | yorganı açtım ve ne gördüm, biliyormusunuz? Doğuruyordu.... O zaman deli gibi oldum. Du- vara koşarak bütün kuvvetimle yumruklamağa başladım': — İmdat ! İmdat ! Kapım açıldı ; odaya bir cem- mi gafir girdi. Erkekler elbisele- riyle, kadınlar dekolte... Bu hucüm, beni o kadar şa- şırtmıştı ki hiç bir şey söyleye- meyordum. Onlar bir kaza, bel- kide bir -cinayet olduğunu zan- etmişlerdi; şüphesiz hiç bir şey anlayamıyorlardı. Nihayet: Bu... bu.., bu... kadın... do- ğuruyor... diye bildim. O vakit herkes, karyolaya yak- laşarak onu, muayene etti, her- kes fikrini söyledi. İçlerinden biri, bu hususta malümattar olduğundan bahsederek doğuma yardım etmek istiyordu.! Bu cemmi gafirin karyolaya dikilen nazarlarından öyle sezdimki ka- dını öldürmek istiyorlardı. Yalın ayak başı kabak merdivenleri uçar gibi inerek mahallenin ihtiyar doktoruna koştum. Doktorla eve döndüğüm va- kıt, bütün mahalle ayakta idi. Dört külhani de o aralık ma- sanın başına oturmuşlar şarap- ları temizliyorlardı. Sonra, hepsinden daha acı bir feryat daha koptu: Doktorun elindeki havluda, biçimsiz, kü- çük bir et yığını vardı. — Kız. dediler, Doktor, hastayı muayene et- tikten sonra, vaziyeltini ağır buldu. Giderken, hemen bir az sonra iki hasta bakıcı kadın göndereceğini söyledi. Hasta bakıcılar, bir sürü ilaçla beraber geldiler. Ben, bütün geceyi koltukta geçirdim. İşin nihayetini düşünüyordum : Ne olacaktıf? Ertesi gün, doktor yine geldi. Hastayı yine ağır buldu. — Zevceniz epiyice hasta... — Benim karım filân değil ! diye bağırdım. Ne yapmalıydı ? — Zavallıyı hastaneye mi göndermelidi ? o Polis müdiriyetin- den bir süal 1 mayısta bir araba almak için İstanbula geldim. Şehrema- netinde 820 liram çalındı. Poli- se müracaat ettim, bana bir çok resim gösterdiler çalanları tanıdım altın diş İhsan ile Bursalı Meh- met olduklarını anladım. Sonra polisler başka adam- lar getirdiler. Parasız, perişan bir halde kaldım baktımki paralarım bulunamadı, çamaşırlarımı sata- rak Adanaya döndüm. Kuzum po- lis müdürlüğünden sorunuz aca- ba hala bulunmadımı? Adana : köprü mahallesind Mahmut — aei 010 6 üüü — — Fahişeler artist oluyorlar Fuhuş talimalaamesi muci- binc İstanbula ecnebi fahişele- rin girmesi ve Muntazam pasa- portla gelmelerinde burada ic- rayi fuhş etmeleri memnudur. Ecnebi fahişeler Türkiyede kendilerine ekmek kalmadığın- nı anladıktan sonra başka — bir hileye tevessül etmişler ve şehre “Artist, unvanile gelmeğe baş- mışlardır. Bu hile İstanbulda da tatbike başlanmış müstahdemin idareha- nesi diye iş gören bazı "yerler *Artist acentası, namile iş yap- mağa başlamışlardır. Avrupadan şehrimize gelen kadınlar burada emsallerinin pek çok olduğunu ve iş bulamıycak- ların öğrenince Anadoluya git- meğe başlamışlardır. Buna mani olmak lâzım ve zaruridir. - reğde Şarlatan doktorlar Etibba odası heyeti idaresi neşriyat kısmını takip İçin hey- eti idare azasından bir zatı me- mur etmiştir. Bu zat gazeteler- deki ” ilânları takip ve tetkik ederek her içtimada bir rapor verecektir. Şarlatanlık yapan bazı dok- torlara ihtarnameler gönderilmir- tir. Bu meyanda frengiyi belso- gudluğunu bir iki günde yeni mualecelerle tedavi edeceğini ilân eden bazı doktorlar vardır: Bunlarda bu gibi ilanlardan sarfınazar etmedikleri takdirde kendilerini Divanıhaysiyete tevdi edilecekleri bildirilmiştir. ——— karının âa- zaman herkes beni, şığı zannedecekti. Yine odamda bıraktım. kar- yolamda tamam bir buçuk ay yattı. ea Çocuğa gelince, onu köylü- lerden huliıln:veıdlln'. aldı götür: dü. El'an seyesini - çekivorum: ayda tamam on tane İira gönde- riyorum. Kim bilir, ilerde, belki de beni, babası zannedecek.. Kadın iyi olduğu zaman beni çıldırasıya seviyordu.. - E?... — Esi, şimdi, doğurduktan sonra kedi gibi zayıfladı. Zayıf mayıf dinlemedim, atlattım. — Fakat, her akşam, beni dai- renin kapısında bekler, ben çı- kınce ellerime sarılır, öper.. İşte, bunün - için, kat'iyen sahur yemeği yemem, 24 Mayıs Müddeiumumi sözlerini hangi kanundan alıyor? — Mahkemece hazırlanan istinabe suallerini kim değiştirdi! 11 — Müddei umumi tahli- ye müdahala ile olmuş., Bu şabitle nasıl isbat olunur., - di- yorlar. Âlâ, güzel mantık,dürüst muhakeme.: Evrak üözerindeki muamele tam yerli yerinde o- hanca zulümler, cürümler, cina- yetler Isbat olunmaz, öylemi? Ne yaman kaide, ne mütena hüküm. Soruyorum, merak ediyorum, Müddei umumi bey sözlerini han gi kanuudan alıp, hangi kanuna ihticaç ediyor. Bunu bir kerre gösterir mi? 12 — Ben, Mahmut Esat B. mekamını, mevkiini sui istimal etti; mahkemelere müdahaleleri var |diyorum. Mahkemece şahit- ler sorulmak üzre her birinin bulunduğu şehirlerdeki mahke- melere bu yolda suali havi va- rakalar gönderiliyor. Çüönkü mah keme kararı böyledir, mutlaktır. Sonra nasılsa bu süal vara- kası iptal edilmek ve ancak şu süaller sorulmak emrile diğer bir istinabe varakası gidiyor. Bu | İstanbula da, Eskişehire de, Bile- ciğe de, Mudanyaya da, Aydını da böyle oluyor. Bu ikinci va- rakadaki süallerden biri şu :“H. Rifat, Mahmut Esat bey ikinci ceza heyetinin istifa temayülle- rini bertaraf etmek üzere kendi- lerine terfi ve taltif vadı sureti ile vazifei memuresici sul istimal etti diyor, öyle mi?, Buna mukabil arz ediyorum- | ki efendim, böyle bir sui isti- * malden bahs etmedim. Vait cü- rüm değildir, sul istimal değil- | dir, Siz Reis bey ef. günde kâtip- | lere filan kim bilir ne vaitlerde | bulunmak iztirarında kalırsınız. Vekilin — telefonlarla sekiz, on defa tekerrür eden bu vadini is- bat etsem ne çıkar ? Sui istimal kanunsuz bir ha- reket yapmaktır, o hareket vait etmek değildir. Ben ikinci ceza reisi Hamit bey veya azaların- dan Hayrettin bey terfi ettirildi- ler,ama buna İayik değildiler, dermiyim, dedim mi ? Şu halde bu sual yanlış. Diğer taraftan muhterem mahkemeniz kendi kararınızı yanlış ta olsa kendili- Binizden bozamazdımız. Bu ma- fevk mahkemeye ait bir hak ve vazifedir, lutfen karar dairesin- de ve ilk istinabe varakasına tev- fikan suali : “Mabmut Esat bey Vazifesini sui istimal etmiş, öyle Mi?, suretinde iade buyurunuz, dedim. Müddei umumi bey : ha- yaır, mahkemenin o suali o şümul ve © manadadır, diyor. Buna nasıl mukabele edebilirim ? Di- Ber bir sualde:“M.Esat bey sırf şahsi iğbirarından dolayi dava açtırmış, öylemi?. ,buyurulmuştur.Benim ya- Zılarımda ne sirf şahsi igbirarı ile, ne igbirarı ile, ne de açtırdı kelimeleri yoktur. Yine diğer bir süalde: ( Şahide telkin yapılmış öyle- mi?) İlıyıınlu-ııy(nr. Ben hiç bir zaman şahide telkin yabıldı de- medim. Ben mevkuflardan bah- settim.Müddei umumi bey bu süale O aynı şümul dairesindedir,diyor ve başkabir surette sorulmamasımı istiyor.Taktir rey karar mahke- menindir. Benden yalnız ve yab nız doğruyu göstermektir, © ka” âr.. .. 13 — Müddet umumi bey vekil aleyhine tahkikata hakkım yoktur. O benim davam üzerine benim layıham eline geçince kâ* nun mukteziyatını yazıp vi vermeğe mecburdur. — Vazifesi budur. Bunu o yapmış mı? Vekil aldatarak,| yahut her hangi bir sebeple layıham üzerine aleyhine takibat yaptırmaktan uzak durabilir. Fakat o, layıha> larını rapt ederek vekil kendisi- ne benim aleyhime dava arzuha- hini gönderir, göndermerz, layi" haları ayırarak : — ,Efendim, bunlardan dolayı evvela zatı devletinizin takip olunmanız la> zım gelir! kanun budur! demiş" - l mi? demişse bunu mahkemeye- söylesin. Gene benim davam üzerine ben vekil aleyhine ne yapabilirim, diyor. Yapacağı şey | bir müzekkere ile davamı kendi- | sine yollamaktır. Bunu bir tec- | rübe etseydi, o zaman vekilin | nasıl naçar kalacağını görürdü! l İftira davam hakkında delil- | leri tekemmül edince dosyamdan çıkaracagım diyor. Efendim, bi- zim delillerimiz 'işte şu cereya! eden musanna iftira davasından ibarettir. Ben bu davanın ikame- sinde kullanılan "yanlış üsulden | de istiane etmiyorum. Benim da- | vam doğrudur ve yolundadır ya- | kın bir atide bu görülür. | (Devamı var) | Buz buhranı olmayacak İ | Buz fabrikası tarafından ya- pılan buz, geçen sene İstanbulun ihtiyacına kifayet etmemişti. ) Bunun üzerine emanet şehrin buzsuz kalmaması için Kadıkö- yünde de bir buz fabrikası yap- mağı düşünmüş ve tetkikata başlamıştı. Yeni bir takdirde fabrika yapıldığı idaresi ve kadrosu iti- fbarile daha masraflı olacağı na- zarı dikkate alınmış ve kara ağaç taki fabrikaya bir motör ilavesi suretile fabrikanın büyütülmesi muvafık görülmüştür. Bir müddetten beri ,burada Eyapılan tevsi ameliyatı yakında bitecek ve yazın sıcak günle- rinde fazla buz yetiştirilecektir. Yeni tesisat günde daha 50 ton buz istihsal edecektir. Tifo çok degil ! Şerimizin bazı setatlerinde tifo vukuatıma sık sık tesadüf ediliyor. Şimdiye kadar alınan neticelere göre bu sene tifo hafif geçmekte, nadiren ölüme sebep olmaktadır. Sırbistandaki mallarımız Yugoslavyyada emlâki olan Türklerin bu emlâk miktarın! mübeyyin beyannamelerini Vi- lâyete veya polis merkezlerine tevdi etmelerini hükümet ilân etmiştir. Bu ilân üzerine Vilâyete yüzlerce beyanname verilmiştir. Vilâyet bunları tasnif etmekte olup hariciye vekâletine gönde* recektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: