2 Mart 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

2 Mart 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Fransız mecli- sinde Paris, 1 (A.A) — Meb'u- san Meclisi, gece celsesinde dahiliye bütçesini müzakere etmiş ve gizli tahsisat fas- hını 156 muhalif reye karsi 390 reyle kabul etmiştir. Hükümet bu faslın kabulü hakkında itimat meselesini ileri sürmüştür. Yeni bir fırka Londra, 28 (A.A.) — Macdonald kabinesi sabık nazırlarından Sör Oswald Mosley, yeni bir fırka teşkil ettiğini bildirmiştir. Bu yeni teşekkül, gelecek — intiha- batta “milli teşkilâtın yeni- den tensik ve ihyası plânı, ismini verdiği program le- hinde çalışmak üzre lâakal 400 namzedi seferber hale getirmeğe çalışacaktır. Sör Osvald Mosley, mev- eut bütün fırkalara meydan okumakta, gönüllü olarak çalışmak — istiyenlerin yar- dımını ve hayırhaahne nakti muavenetlerde bulunmasını temine çalışmaktadır. Sör Masley bu yeni teşekkülün meydana çıkmasını haklı ve doğru göstermeğe kâfi derecede muzaheretin şim- diden temin edilmiş bulun- duğunu söylemiştir. vn Roma itilâfı Paris, (A.A.) — Paris ga- zeteleri, bahri tahdidi tes- lihat meselesi hakkında Ro Umada esas itibariyle husule gelen itilâfı - ehemmiyetle kaydetmekte, bu itilâfın he- nüz malum bulunmıyan tatb.k tarzı ve şekilleri hakkında bazı ihtirazi kayıtlar ileri sürmektedirler. Bu gazeteler İngiliz-İtalyan noktai nazar- ları arasındaki uzlaşmanın Fransız-İngiliz noktal nazar- ları arasında Salı günü elde edilmiş olan uz'aşmaya uy- guün olup olmadığını araş- tırmakta, Fransanın bütün hüsnüniyetine rağmen güç halle kurulabilmiş olan bir muvazeneyi temelinden sar- sacak yeni müsaade ve fe- dakârlıklarda — bulunmağa razı olamıyacağıma dikkati celp eylemektedirler. Hındıstan büt- çesi Yeni Delhi, 28 (A.A) — Valii Umumilik meclisi aza- sından Sör George Schuster tarafından teşrii meclise ve- rilen bütçede gelecek sene- ye ait askeri masarifte bir milyon 312 bin 500 İngiliz liralık tenzilât ve mülkiye devairi bütçelerinde 735 bin lira —raddesinde — muhtelif tasarruflar yapılmış olma- gına rağmen 10 — milyon 875,500 İngiliz Hiralık bir açık görünmektedir. Bu açık yeniden bazı vergiler ihdası, bilhassa irat vergisini ve gümrük resim- lerinin artırılması suretlerile kapatılacaktır. M. Schuster, hükümetin yedi azadan mürekkep bir komisyon teşkil edeceğini bildirmiş, şimdiki ahval ve şaraitin ihtiyatla hareket et- meği ve tararrufa rlayet eylemaği icab ettirmekte ol- duğunu kaydetmiştir. Peru ihtilâli Lima, 28 (A.A) — Hü. kümet kıtaatı Punoyu işga! etmişlerdir. Ricat halinde bulunan asileri takip etmek- tedirler, Arekipayı istirdat için 1600 kişilik bir kuvvet gönderilmiştir. Bu şehirdeki vaziyette bir değişiklik yok- tur. Eski muhalifler Nevyork, 28 (A.A.) — Eski muholiflerin vaziyetini düzeltmeğe matuf kanun lâyihası, Relsicümhur Veto hakkını istimal etmesine rağmen Mebusan ve Ayân Meclisleri tarafından tekrar kabul edilmiş ve mer'iyet mevkiine girmiştir. Binlerce eski muhalif, bu kanunun verdiği mezuniyet üzerine hamil bulundukları tevziat vesikalarının itibari kıyme- tinin yüzde ellisini geçme- mek şartile ödünç para almak için bugün tediye şubelerine müracaat etmeğe başlamışlardır. Peruda mali vaziyet Nevyork, 28 (A.A.) — Peru bankaları Umumi mü- fettişliğine tayin edilmiş olan M. Carlos Bernales, Peru ve Londra bankasının taksiratlı iflâs vaziyetine düşmüş ol- duğunu resmen beyan etmiş- tir. e: e l mım yetişmiş çiçekler gibi, renk- $iz, gösterişsiz, fakat insana merhametle karışık derin bir muhabbet ilham eden kızdı: Makbule: ; Annesi ölmüş, babası ölmüş gitmişti... Büyük ba- basile büyük annesi onü bin ihtimamla yani dadılar Jalalarla! — Yetiştirmişlerdi. Üzülür hemde ahlâkı bozu- Tur diye mektebe yollama- mamışlardı; eve hoca getirt- mişlerdi. Sonra, paşa vefal edüple varis amca zadeler falan meydana çıkınca, işler karışmışdı. Ortaya, hanım efendinin babasından kalan ( Yarın )n tefnlıaıı bu köhne konakda yaşamak mecburiyeti hasıl olmuştu. Altı seneden beri bura- da idiler, hamımefendinin en büyük zevki “rahmetli paşafendi,den bahsetmekdi. Pek seyrek sokağa çıkı- yor, Makbuleyide gözünün önünden ayırmayordu. Kız- cağaz öyle tiyatro, sınema falan bilmezdi. Paşanın sağ- hğında - Makbule henüz onbir, oniki yaşında iken - allı ay ut dersi. almıştı. Sonra, paşa vefat edince, ut bir köşeye atılmış, paşa» nın matemine — hürmeten senelerce ele alınmamıştı. Türk toprağı Efendim; İzmirde uzun müddetten beri garsonluk yapan bir gencim. Hatta mesleğimde şef garsonlığa kadar yüksel- mek suretile emek ve mu- vaffakıyelim sebkat etmiştir. İzmirin geçirmekte olduğu buhranı iktisad'ye inzimamen kış mevsiminin hulülü ga- zinoculukdaki faaliyeti dur- durdu. Bu yüzden Patronlar da garsonların ekserisine yol vermek mecburiyetile karşı- laşdılar. Bu meyanda bende- niz de çoluk ve çocuğumu İzmirde bırkarak iş bulmak maksadile İstanbula geldim. Kış eşnasında İstanbulun Gazino ve bar faaliyetini nazarı dikkate alırak bir arkadaşla birlikte terki diyar ettik, İstanbula geldik. Bir aydır. müracaat et. medik gazino we bar bırak- madık. İzmirin müteaddit eğlence yerlerinde şefgar- sonluk etmiş bir adam ol- duğum halde karşıma çıkan bütün «cnebi şefgarsonlar müracaatımıza dudak bük- tüler. Çünkü bu adamlar Türk değillerdir. Bütün şet- dögarsonlar ya Rum veya- hut ta ecnebi olduklarındar Türk işsizlerinin sefaletine Yunan-Bulğar meselesi Atina 29 (A.A.) — Bul- gar hariciye nazırı M. Bou roff ile Yunan hariciye na- zırı M, Mihalakopulesun Lon draya gideceklerine dair or- taya çıkan şayla Yunan mahafili tarafından hiç bir | Pa, dört — bin veçhile teyit edilmemekte dir. Esasen, İngiltere harici- ye nazırı M. Henderson bu iki devlet adamının noktai nazar ve müddcalarını bil mektedir. Belçikada öldürücü gazler Brukselles, 28 ( ALA ) — Gazetelerde okunduğuna gö- re “ Tilleur ve Sılesin , hava- lisinde Cuma akşamı öldürü- cü gazler intişar etmeğe baş- lamıştır. Bu gazlerin tesirile 30 kadar kimse hastalanmış” tır. Tahkikat yapılmaktadır. Şimdi, mahalleye yeni mu- allime hanım gelince, kız- cağazın tekrar hevesi uyan- mıştı. Büyük anneside tabii artık “cici, sinin — sözünü kırmamıştı. Makbule hanım, haftada iki ders alıyordu. Belkısın talebesi, şimdi- lik, bunlardan ibaretti. Bu hesabımca, ay sonunda do- kuz lira !.. Pek az! Bu kadar para nelerine yeter?.. Hem, İzzet gıdaya müh- taç! Git gide iptila halinde sevmeğe başladığı bu yav- ruyu kurtarmak - için Belkız çıldırıyordu. Hiç olmazsa Ayda yirmi beş lira ka: zanabilseydi;... Ah! lTükse, tuvaletlere, lâvantalhra, ipek çoraplara sarfettiği paralara şimdi na- sıl yanıyordu... Adada bir gardrop dolusu esvap, bir düzüneye yakın iskarpin bı- rakmıştı. Halkten « Yarına» ler iş bulamıyacak mı? Yumurta ihrç olunmtuştur. Ö Ci “ağında Türk lakayt kalıyorlar. Bu ne ha'bir. Yazinız allah aşkınaki Türk gençleri Türk vatanı niın bağıında aç kalırken yabancı memleketlerden ge- len yabancılar bu meslekte avuç avuç para kazanıyor- lar. Türk parasiyle — mesut olurken — Türk — atlelerinin sefalet jiçinde — yüzmesine sebebiyet veren bu hale hangi makam mudahale ede- cek? İzmirde aç ve çıplak bı- raktığımız çoluk çoçuğumu- zun İniltisini işitecek vicdan yok mu? Sahibi Türk olan mües- seselerin Türk işçilerini ko- ruması bir vatan bir vicdan borcu iken kuilandıkları Rum yveya ecnebi şef döğarson- lara bütün selâhiyetleri bı- rakarak kendi ekmeklerinin bir parçada Türk kursağına gidüp gitmediğine dikkat etmiyorlar. Türk mücssese- leri sahibi! Türk müeesseseleri sahil :! Kazandığın x paraların şıkır- tısı Türk işçilerinin ferya- dını boğmesın. Bir. parça vicdan ve bir parça mürvel! İzmirpe Karşıyaka kulübü es 1 ]aogırı:ml Ahmet Tevfik İktısadi haberler —— İki haftalık ihra- catımız Şubat ayının — 6 sında» 15 ine kadar oldukça mühim ihracatta bulunulmuştur. Bu müddet — zarfında İzmirden 35 bin kilo ar- 400 kilo afyon, 27 bin 910 kilo incir 274 bin 751 kilo hurdal ncir 111 bin 107 kilo pamuk, 219 bin 379 kilo tütün, 280 bin 446 kilo üzüm, 2 milyon 135 bin 144 kilo zeytin yağı İstanbuldan 550 bin kilo a: 40 sandık afyon 669 çuv: iç fındık, 160 balya tift;k, 1500 sandık Yumurta ih- raç edilmiştir. Ayrıca muhtelif mustabhsıl| Vilâyetlerimizden 287 bir 259 kilo pamuk, 55 bin 520 kilo, iç fındık, 24 bin 320 kilo kabuklu fındık 98 bin 548 kilo tütün, 100 sandık Onları satsa ?... Fakat nerede 7... Nasıl? Onları satabilse, hiç ol- mazs bir iki aylık geçine- cekleri çıkardı. Ozamana kadarda İnşal. lah işleri düzelir; Hep dört talebe ile kalacak değil ya!, On gün sonra adaya tekrar 'gitti. Bu sefer git meden üç gün evvel büyük postahaneden — Mehlikaya bir kart atmış; Gideceği günü ve saatı bildirmişti. Karı koca, onu iskelede karşıladılar. Bu defa kıya- fet degiştirmege lüzum gö- 4ememişdi. Mademki onun için“İzmire döndü. , dimemişler misarfireten istanbula gittiği- söylemişlerdi, Adada gö -" rünmesinde — bir. mahzur yoktu. Beyle Kâmi Mehlika, yine taşgin bir çocuk sevin- (Devamı var) ettiğini hissediyordum. Ayak- larım vücudumu, kanat ha- fifliğile taşıyordu. Prens beni seviyor, prens Hüseyin bana lânet okuyor, prens Hüseyin beni unut- mamış!... İztırabın ne ehemmiyeti var, faclanın ne ehemmi- yeti var, endişelerden bana ne?... Bunların hepsi etrafı- mda bir tehdit bir tehlike idi, Halihazır istikbal, kala ya- ralarına mücadelelerle, göz yaşlarile doldurmuşdu. Bu- nunla beraber, bir nevi sar-« hoşlukla havayı ciğerlerime çekiyordum. Kalbimin tabii meyli yal- nız aşkım, Uuyanan ihtiras ve şehventim değil; Ayrı z “manda taşan, kuduran parlamak arzusu galebino Rakibem de... Bırakayım — mağlup - ol- muştu: onu yenen benim- Prens beni seviyor, Prens bana JTânet okuyor. Prens beni unutmamış !... b ği Odama döndüğüm za- man, Ferdi halâ gelmemişfi. Karyolama uzandım, görle- rimi kapayarak hislerimin mühetsit zevklerini tatdım. Dağdan ge'len ve geldik- çe büyüyen bir sel gibi, fur- tuna ile başlayan maciram “gittikçe daha ziyade müte- cait kespediyor büyüyordu. Artık itirazın vücudum-f da hafif bir alev gibi do- laştığlnı -hisediyorum. Kollarımda sıktığımı bil- diğim bu adamın hayatına nufuz ettiğimden emin, mu- kabilini, onunda yavaş ya- vaş kalbime, hayalıma ka- rıştığını his ediyordum. Onu seviyor, arzu ediycr, ona malik olmak için İyaşı- yordum. İstel, çılgınlık her şeyi unutturuyor, her şeyi Istihfaf etmeğe sevkediyordu. Vur cudüm, ateşli arzularını rü humada aşılamıştı, Bedbaht — uyanacağımı namussuü olacağı, düşece- gimi bilmekle beraber, de- vam etmek, rüyamı niha- yete kadar götürmek arzu- sile yanıyorum. O günden sonra, buh- ranlar geçirdiğim iki gece- yi de hatırlıyorum. Bu es- nada kendimden geçmis bir halde idim. Ferdi ile bera- ber gezdiğimi, beraber ya- şadığımı, ona cevap ver- diğimi, tebessüm' ettiğimi, tesadüf — ettiğimiz zaman prensi - se'âmladığımı - bili- yorum. Bilhassa ona rast- ladığımız - vakit, sanki bir komedi. oynayormuş ) Gibi, bir maske taşıyormuş gibi hiç bir şey belli etmeyor- dum. Ferdi, galiba, bu dal- ginlıgımın farkına vardı- Bir çok dafalar dediki: — Ne kadar dalgınsın, canan! Hayatımı | sıkılıyoa? Stresa buşuna nitmedi gali- ba... İster isen evvelce ka- rarlaşdırdıgımız gibi, ya Lu- gans ya veyahut Florence gedelim?... Şiddetle reddettim. Son: ra sinirimi, buhranımı, esa- retimi anlamesin 6 tün iktidarımı sarf Araraden bir iki di. Bu zaman rense tesadüf kocamla hir çok y dik. İçim içime dakikaları sayıyord! O gece, bütün rağmen Prensi gö! Şayet nişanlısınında dığını farketmeseyd üzülecektim. Her daf” şına anlireye doğru * yor, onu hekllyordn' Ona ancak ertesi *? rast geldim ve konuşab Ferdiyi tenise tüm. Prensle nişanlı diğer sahada oynad gördün . Prensi he tinden - çok daha ” Gülmeksizin selâm * Vakit geçirmek — içlii gele topları geriye yordu, a Ferdiye otelin bal randevu — verdikten otele yalnız döndi kitap aldım, bir tına oturarak okum lıştım. Fakat mütet düşüncelerimle m O esnada Prensin 6 dalgın yürüdüğünü gö Muhakkak ki odasına; hat etmeğe gidiyordu. his onu çağırmaklığın retti? Buna nasıl cesaf tim? Düşünmeğe v saydı, evvelce okad cup müteyakkız ve olduğum halde nasıl © böyle bir harekette bü ğuma hayret edecektifit kat isteğimden, düşü den daha kuvvetli bir $' ni tamamile değişti” Şehevi ihtiras ©6 met ceden beri kanımda — yor, âdetlerimi değit! fikirlerimi 'dağiştiriyof” Beni görmeden dan geçerken çağırd simi — işitir. —işitmez tereddüt etti, eğilip selâm yerdi ra, yuluna deyam hazırlandı. V Onu kıybeımıl' olamıyordum: — Bir saniye gö lirmiyim? Hemen heme şaşkın şaşkın yüzü karak yanıma geldi. Çanlanan ve ihti nazarlarını benden yarak oturdu. ? — Prens, dedimi, çen gün, kaderin du€ rımızı birleştiren cilv' ü unutmak için beni ©* dan kovdunuz. Bef uzun uzun konuştunu?" yaptığım fenalığı an fakat birşey sormağı VA nuz. Acaba bende sizi mağa muvaflak miydım ? Bir. cevap ılıl'lı sözümü kesmeme "” bir gey söylemedi. — Hâlâ bana ihti korku ile bakıyordu: — Devam etti: K Ya şize, benimde tıraPpan kı di

Bu sayıdan diğer sayfalar: