7 Haziran 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3

7 Haziran 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

' J FAzAR ı Siyasi Takvim “Yarın,, kalmadı Dün (Yarın) ın tek nüshası kalmadı. Bunu bir gözü ile değil, bir halkçı ola: rak muhakeme edeceğim. (Yarın) niçina kalmadı? Bunun tahlili bize memle ketin buyünkü vaziyetini ta- yin gazeteci edecektir. Bütün efkârı umumiye hâ- disatın işba haline geldiğini görüyor. Memleketin bugünkü va- ziyeti tasarruftan, iktısattan, iyi yaşamadan ve hattâ mad- di huzurdan evvel bir şey isti- yor ve bekliyor. Manevt huzur. Her şeyi gizlemekten baş: ka manaları olmayan üç beş hukümet gazetesinin efkârı umumiyeyi tenvir — vazifesini unutalı yıliar oluyor. Memleketin bütün istika- biribirini — tutmayan haberlerle taayyün etmiyor.Hiç kimsene olduğunu, ne olacağını | anlamıyor ve görüyor ki mü- | temadiyen her şey güllük gü- lüstanlık — gösterilmektedir. Bizzat ıstırabı. olmadığım ne memleketçilik gazeteciliktir. İşte hâdiselerin hakikatine metleri içinde olana söylemek acı ve ne de aç kalanı (Yarın)a sarıldı. (Yarın), onlara mühtaç olduklar manevi huzuru ve- ren haberleri ile bu günün tam ve hakiki şem'asını çizmiş olu- | yor. Eğer çümhuriyet Halk fır- | kası bu kadar bol azası ve mensubu olduğunu iddia edi- | yorsa o halde (Yarın)ın kapı- şılmasına sebep nedir? Eğer her şey denildiği gibi | gebe değilse muhalifi, muvafığı ne bekliyor ki(Yarın)a sarıldı? Bu gösteriyor ve sarih su- rette isbat ediyor ki okuyan- | lar içinde (Yarınlın hâdiratı tenvir eden, hakikatleri bil- diren haberlerine mühtaç olar- lar çoktur. Anlamak lözımdır ki her şeyden evvel kari ve efkârı umumiye manevi huzur bek- liyor. Belki bu güne kadar mem- leketi tek fırka ile idare et- mek faydalı idi, fekat artık bu şekil muzurdur. Bunu biz de- ğil hâdisat, Halk fırkasına muhalefsti kabul — ettirmek süreti ile itiraf ettirdi. Hem anlamalıyız ki muha- lefet başka, hakikatçılık bap kadır. Biz bir takım prensiplerde Halk firkası ile beraberdik. | Fakat bunların tatbik sahasında değiştiğini görünce nasıl gözü- müzü kaparız ve bu nasıl bir zihniyetle muhalefet telâkki olunur? Bu hakikatin ifade- sidir. Bir şeyki vakıadır ve bunu | halk eli ile tutar gözü ile gö- rür bunu söylemek muhalefet değil söylememek muhalefettir. Biz diyoruz ki memleket ve millet hesabına asıl mu- halefeti yapan Hükümet fırka gezetesidir. Nemleketin neye muhtaç olduğunu anlamak için bir bâdise kâfidir. Yarının tek nüshası kalmadı! serasesesAR AAA ARAAARAAAA Peynir fiatları düşüyor Piyasaya çıkarılan peynirlerden bilhassa çok inmiştir. Evvelki hafta 150.175 kuruşa kadar - satılır- ken dün 100 120 kuruş ara- tında satılmıştır. Beyaz peynirler de düşmek tedir. Geçen ay içinde 80 90 kuruşa kadar — satılırken bu hafta içinde 60 kuruşa kadar tenezzül etmiştir. ve yeni kaşar | muş | bunun midesi Artık kadınlar da fena halde bıçak kullanmaya başladılar! Unkapanında iki kadın kıskançlık yuzunden muthış bir kavgadan sonra biçaklaştılar Carih ve mecruhun anlattıkları Dün sabah, Unkapanında * iki kadın biribirlerini müş, dehşetli etmiş, birib'rlerini — yaralamışlardır. Bu garip vak'a şu suretle Heereyan etmiştir : Bu kavgacılardan biri olan Semiha Hanım, bulla 27 yaşlarında, esmer, zalf ve çaçaron bir kadındır. Bundan beş sene evvel İnebolulu Hasan isminde bir amele ile evlenmiş, Kasımpa- şada Kulaksız. mahllesinde oturmağa başlamıştır. Diğeri de Zehra İnebolulu 25 yaşlaı boylu ve balık etinde bir Ükadındır. İnebolulu Ahmet isminde biri olup bun- birlikte gelerek yerleşmiş- döv- kavga aslen İstan- | isminde da - orta Kocası dan beş sene evvel şehrimize lerdir. İşte bu iki hemşehri Ha- saın ile Ahmet burada buluş- ve 'ailece başlamışlardır. Üç dört #senedenberi bu iki alle biribirlerine gelip git- görüşmeğe meğe, bir arada yiyip içmeğe başlamışlardır. Fakat son günlerde bu mi- safirperverlik ve canciğer ahbaplık bozulmuştur. — İşte buna da sebep, yaşlıca iki ka- dın arasına giren kıskançlıktır. Burasını bizzat Semiha ve Zehra hanımların ağızlarından dinleyelim: |.Zehra hanım ne diyor? tanışlım. Çok güzel ve çok şi- rin bir kadındı. Allahın haftası onlar bize, yahut ta biz onlara giderek yer içer eğlenerek vaktim!zi geçirirdik. Fakat son günlerde | giciklanarak beni kocasından kukanmağa başlamıştır. Ben ise, kalbimden | | Üç sene evvel bu kadınla W ve | asla bir kötülük geçirmeyerek | sâf temiz kalp ile yine görü- şür ve gidip gelmeğe devam ederdim. Lâkin günüa birinde bu kadın bana gelerek: — Kardeşim Zehra, isler darıl, ister darılma. Allah bi- lirken kuldan ne saklayayım seni kocamdan kıskanmağa başladım. Onun için bundan böyle ne sen bize gel, ne de biz size gelelim, dedi. Tepemden vurulmuşa dön- müştüm. Gayri ihtiyari: — Yâ, beni kıskandın ha? dedim ve bir daha gelmiyece- ğimi de ilâve ettim. Bunun Özerine yine, Tanrı misafiri diyerek kahve pişirmeğe halk. tım. İçmiyeceğini söyleyince vaz geçerek: — Affedersin amma Semiha hanım, kocan ile benim aram- da ne hissetin ki beni kıskan- dın, dedim. O da bana: — Vallahi kardeşim, senin açık saçık durmandan koca- camın da sana dik dik bakı- | şından huylandım, dedi kalktı gitti. Akşam olmuştu kocama bu meseleyi anlatarak bir da- ha gitmememizi söyledim. Bu- nun üzerine kocam da mesleyi kapattı. Aradan birkaç gün geçince Aradan bir hafta daha geçmişti yani, dün sabah idi. Erkenden kalkıp Rejide çalış- tığım işime gitmek üzere yo- la çıkmıştım. Unkakanı köp- rüsüne geldim. — Zehra dur, dedi. Bir şey söyleyecek zannile durarak : — Nevar? dedim. O da bana patlak gözlerini açarak: — Elinin ve körü var, utan- Bir kuduz kurt Köylü kadınının burununu kopardı ve çobanı yaraladı Bergamanın Reşadiye na- hiyesine ait koyun eli köyünde korkunç bir hâdise - olmuştur. vak'a şu suretle cereyan et- miştir: Tarlasında çift süren bir köylü, dehşet saçan, büyük bir kurdun üzerine doğru gelmekte olduğunu görüyor. Köylünün yanında hiçbir. silâh yoktur. Yerden bir taş alıp kurdun kafasına atıyor ve bağırmağa başlayor. Kurt korkuyor ve yolunu değiştirip geriye — dönüyor. Kurt bu sefer diğer bir çiftçi- ye musallat olursa da orada da dikiş tutturamıyor. Bu anda, vahşi hayvan son derece kızmış ve yolda yiye- cek isıracak adam aramıya başlıyor. İşte bundan sonra asıl feci hâdise vuku buluyor. Bir eşe- gin Üstünde köyüne gitmekte elan zavallı bir kadın ve kü- | hakkaktır. çük çocuğu, Kurdun hücumu- na maruz kalıyorlar: Kadın, bağırıyor, vuruyor, | fakat azgın hayvan oralı bile olmıyor. Bu boğuşmada ka. dın eşekten yere düşüyor, nu fırsat bilen Kurt, kadıı hücum ederek burnunu kopa-B rıyorl, Kadının feryadı son dere. ceyi buluyor. Nihayet civar- dan yetişen köylüler, biçare. yi, burunsuz elleri yara için. de, parmakları kopmuş bir vaziyette kurtarıyorlar. Bundan sonra Kurt, bir koyun sürüsüne hücum ediyor, Ve çobanile yarım saat kadar boğuşuyor sonra meçhul bir semte kaçıyor. Kudurmuş hayvan çobanı da ağır surette yaralamıştır. Kurdun kuduz olduğun mu- Yaralılar derhal İstanbula sevkedilecektir. İsmi Fatma olan kadının hayatı tehlikede değildir. | etmek isterken: yetinin muhakemesi- | maz şıllık karı, diyerek ya-9 nıma sokuldu ve: — Çarıklarını daha dün rıhtımda bırakdığını unutarak - | el âlemin kocasına göz — dik- | meği nezaman öğrendin, dedi. Herşeyi gözüne alınca Bunun üzerine! — Haydi oradan şıllık karı kocam bana akşam açıktan açığa beni boşayıp seni ala- cağını söyledi, dedi ve he- men Üüzerime saldırarak ras- gelen yerlerime tokat, tekme | ile vurmağa başladı. Bu sıra: da şaşırmış, ah feryada bi Bu sırada elime soğuk bir | şey dokundu. Dokunmasile sızlaması da bir oldu. Baka- yım dedim ve yaktım. Bir de ne göreyim kanlar akıyardu. İşte bu kanı görürgörmez aklım başımdan giderek son bir gayretle üzerine atıldım ve Semihayı yere düşüerek altıma aldım. Bunun üzerine elinde bu- lunan bıçağı alarak ona sap- Jadım. Kabahat kadınındır, bitirdi. Semiha Hanım ne diyor ? Semiha hanım, öfkesini ala- mamış olacak ki kendisini Ad. liye nezarethanesinde ziyaret bende değil, o diyerek — sözünü — İnşallah buradan çıkar çıkmaz Zehra hanımın, daha doğrusu hanım artığının leşi- ni sokak ortasına serdiğim za- man gel de bol bol ifade ve- reyim ve resmimi de çıkarta- yım, dedi. İsrarlarım Üzerine sadece tetriyen çenesini gıcırdatarak: Kocamın önünde bol bol cilveler yaparak kendisine bendettiği için kıskandım - ve | vurdum, dedi. A, S. Adliyede: iki katil Angurya çîftliği cina- ne başlandı. Angurya Çiftliğinde Meh- | ten ayrılamayacağınızı | lar met kâhyayı öldüren Riza ile Şer.fin muhakemesine dün a- ğır cezada başlanmıştır. Vak'a çöyle olmuştur: Mehmet kâhya Rizanın kız. kardeşi Emineye göz koymuş ve bir gün Emineyi Samanlıkta yakalıyarak bik- rini izale etmiştir. | Emine başından bu vak'a geçer geçmez derhul kardeşi Rizaya gelerek başına geleni | anlatmıştır. Riza bu hâdiseden müte- essir olarak hâdiseyi amcısı Şerife anlatmış ve şerifle be- raber Mehmet kâhyanın yo- lunu beklemeye başlamışlardır. Bekir hâdisesinden dört gün sonra Mehmet kâhyayı atına binmiş giderken çevirmişler ve öldürmüşlerdir. Esnayı muhakemede maz- nunlar biribirlerine atfı cürüm etmişlerdir. Şahit sıfatile Eminede din- lenmiştir. Emine hâdiseyi olduğu gibi anlatmıştır. Heyeti hâkime diğer şahit- lerin celbi için muhakemeyi İ başka bir göne talik etmiştir. Yarım milyon firaya Türkiye emniyeti Plânları ş__atılıynıdu_——l Tokatlıyanda ilk neler konuşuldu? eĞ Üa Birinci kısmın hulâsası : Tokatıyan ötelinin — odalarından birinde sarışın ve esmer İki adam kö- nuşuyordu, Bunlardan biri Türk, öteki de bir İagiliz idi. - İngültere derleti sizin sadakatle hizmetinizi bekliyor, diye başlıyan bir mübahase devam ediyor. bu mükâlemede İngitere Cevleti, ba sâyinize mukabil size refah ve saa- dct temin edecektir gibi, cümleler var- dır. hagiliz, hayatta en büyük muvafta- kiyetin, bir. insan için en büyük vazife olduğunu ve ne olursa olsun kendis'ni mes'ut - görmekten | söylüyor. olursa olsun mes'ut görmekten ibarettir.Bunu yapabilen insan hayatta muvaffak olan insan- dır. İşte biz, sizi mes'ut olmak liyakatinde bulduk. Siz mes'ut olmalısınız, zengin, nâmütenahi zengin olmalısınız. Bunun içinde | size biz çareler ihdas edeceğiz. Aksi takdirde bütün şu parlak zekânız, şümullü kabiliyetiniz, nihayetsiz mesainiz her zaman Hiçin mahvolmağa, olduğu yer- de sönmeğe mahkümdur. Bir defa düşününüz şu son gün- lerdeki heyecanlı mesaillerinizi, | yapmadınız, bir insanın tahammül edebile- <ceği kadar zekânızla, varlığı- nızla — çalıştınız, — elinize ne geçti, hiç?.. Her zaman için bu hiçlik: | size | neler İve neler | | | ihtar etmek isterim. — O halda ne yapalım, hırsızlık mi? -H tıramam, a,size bunu yakış- z Ki — Ya — Siz zengin olmak misiniz?. — Bunu istemiyen adam tasavvur eder misiniz? — Dünyada öyle ahmak- | çoktur da.. ister Bohçalılar Bohçalı hırsız ka, dınlar yakalandı. Son günlerde birçok ka- ı dınların ellerinde bohça ile s0- kaklarda dolaşıp bohçacılık | yoptıkları görülmektedir Bunla-| tın arasında kadınlar bohçacılık yaptıklarını iddia | ederek — girdikleri — evlerden eşya çaldıkları görülmüş, za- bazı | bıtaya bildirilmiştir. Bunun üzerine fuılıyele geçen polis 2 inci şube müdi- riyeti bu kadınlardan Zeynep, Şeküre ve Hayriye isminde üç kadını yakalamıs, hakla- rında tahkikata başlanmıştır. Kavgadan intihara; Bakırköyünde Cevizlikte oturan Kâzım Beyin zevcesi Emine hanım, komşusu Zehra | hanımla kavga etmiş, neticede | muğber olarak tentirdiyot içe- rek intihara teşebbüs. etmiş, fakat kurtarılmıştır. Pencereden yuvarlandı İğrikapıda oturan 50 ya- gında Malam Loitili evinin ikinci kat penceresini silerken düşmüş ağır surette yaralan- mıştır. | (e“(lk etti. Emniyet sırları satılıyor ! akmime İngilizler, Türkiyenin em- niyet ve muhafazasına ait sırları Yarım milyon Türk lirasına satın almak iste- mişlerdi. 50,000 Türk lira- sını nama müuharrer bir cekle peşin verdiler. 450,000 Türk lirasını daha verdikleri bütün plânları almış bulunacaklardı. Bu muazzam hâdise nasıl oldu? İşin içine kimler ka- rıştı?. Ne esrarengiz entri- kalar döndü? Bunları bu günden itibaren bütün ha- kikatile neşrediyoruz!.. 00000000000000000000000E 00 | — Acaba leden miyim?. —Bunu şimdi öğreneceğiz. — Nasıl? — Bundan yok.. — Mister! Ben bütün söy- lediklerinizden bir şey — anla- yamıyorum, ya ben fikrimi çalıştıramıyorum, — yahut ta siz hiç açık değilsiniz!.. — Kendinize hiç iftira et- meyin, ahmak değil, çok ze- kisiniz!.. Biz bundan (Çistifade etmek istiyoruz. —Garip şeyl.. Dünyanın dört bir bucağına kanat ger- zaman ben de o fasi- basit bir şey | miş iri İngiltere devleti benim zekâmdan mı İstifade edecek?. Ne zannettiniz ya İngilizler muhtelif memleket- lerde sıkışmış bu gibi zekâlar- dan istifade imkânını bulma- saydı, dünyanın dört bir bu- cağına kanat gerebilir miyi?,. Muhatabım, vereceğim ce- vabı. - bakışlarımdan almak isteyen bir temerrütle gözle- rimin ta içine bakıyordu. Na- zarlarımı gayri ihtiyari yere indirdin. Mister (Ber... ) salo- nun içinde dolaşmağa başladı. Yaldızlı bir kutudan çıkardığı Prro sigaralarından bir tanesi- ni bana verdi, bir tanesini de kendisi yaktı. Bir aralık pen- cereden alâka — ile dışarısını (D:vamı var) Deli diye Tedrisat mufettışmı timarhaneye atmışlar Dünya da çok garip hâdi- seler cereyan etmektedir. İşte bir tane daha: Muğla — maarif müfettişi Zeki Bey maarifte ki hataları bir raporla maarif eminliğine bildirilmiştir. Emanet derhal tahkikata başlam.ştır. Fakat maarif mü- dürü, müfettişin bu hareketi- ne kızmış ve müfeltiş için: — Delidir, diye muayenesini istemiş Zavallı adam derhal Sıhhiye müdürü - tarafından muayene edilmiş ve “Deli,, diye rapor verilmiştir. Adamcağız valinin emrile hemen İzmire gönderilmiş ve “tam 15, gün müşahede altı- na alınmıştır. Neticede Zeki beyin deli olmadığı anlaşılmıştır. Maarif vekâleti müfettişin bir gareze kurbap gittiğine kani olmuş ve ciddi bir tahkikata başla- miştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: