29 Haziran 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3

29 Haziran 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Katın, Hakim... Bir mahkeme kapısından- | baktım. Vakur bir hâkimin etra- fini alan; gene vakur iki azas dan biri kadındı. Bir elini şakağına dayamış; gözlerini davacılara çevirmiş serapa “ DİMAĞ ,, halinde dinliyordu. Muntazam bir taraktan geç- miş saçlarile, tertemiz ütülü cüppesile bir adalet — timsali olarak onu seyretmek ne ka: dar zevkli bir şeydi. Görülmeyen bir kuvvet be- ni caketimden çekti, oturttu. Samiin sıralarında ne kadar . kaldığımı bilmiyorum. Zihnimden, çok uzak ol- mıyan mazi, bir yıldırım sü- ratile geçti. B Koca kavuklu, divitli, kara kitaplı “KADI,, lardan, redin götlu, kırmızı fesli hâkimle- re kadar bir sinema seyret- tim. Nıhayet gözlerim en «on tabloya takıldı. kaldı. * Hiç şüphe yokki mahkeme kürsüsünde, Cümbüriyet — ka- nunlarını temsil eden bir gö- zü bağlı adalet müvezzil, mah: keme — kapısından - içeri- gir- | diği andan — itibaren, bam- başka bir insan olmuştur. Hisst, iradesi yalnız kanun - ve onun tecellisidir. * Cumhuriyetin, — bilharsa Mustafa Kemal'in elinin uzan. dığı her yerde, böyle gurur nümüneleri görmek Türk mil- leti için ne doyulmaz saadettir. yaşasın cümhuriyet. BÜRHANETTİN ÂLİ Zabıta muharririmiz yazıyor: Bahaettin kolunun damarlarını kesti İlnthara sebep Rebia Rebia isminde bir kızı iki kan kardeşinin aralarında payla.şamamalarıdır Evvelki ğün - kumkapı N- şancasında oturan seyyar sa- tıcı Bahattin isminde bir genç, sevdiği 35 yaşlarında bir ka- dının ret cevabi. üzerine ten- tirdiyot içerek intihara teşeb" büs etmiştir. Bir taraftan feci, bir tara- ftan'da garip olan bu intiha» rın mahiyeti şudur. Baha seyyer saticı Kumkapı Nışancasında Havuzlu - Hamam - sokağında 16 numaralı banede oturan seyyar satıcı — Bahattin, on- altı yaşlarında irl yarı, esmer bir- gençtir.. Cümhuriyet is- kelesinde- hamalık — yapan ihtiyar babası ile kendisi gibi gürbüz 13 yaşlarında” bir: de kardeşi vardır. Bunlardan maada Bahattı- nin bir de Eşref isminde kan kardeşi vardır. Kan Kardeş Eyrelte 27 yaşlarında zayif, esmer bir gençtir. O da ham- allık yaparak hayatını ka- zanmaktadır. İştej Feref ile- Bahattin, bucdan iki sene evvel tanışmış, görüşmüş ve biribirlerinin serçe parmaklarını — keserek- çıkan kanları içmiş; © günden'bu .u. ne kadar kan kardeşi olmuş- lardır. Kaukardeşi ohnhliı bayli zamaa kendi ıvl:ı_o ayrı ayrı oturduktan sonra Hü yak e AAA ASA şA SAA AA ee cAM AAA AM AAA Taksi kalkıyor mu? Şoförler pazarlıkla nakliyata baş- hyarak- fiatları kırdılar Şoförlerin? son günlerde taksileri ihmal - ettikleri ve pazarlıkla — müşteri başladıkları görülüyor. Bu hu- susta otomobil sahiplerinden Koadri bey diyor ki: *“Bizim, otomobiller hak- kında yapmak istediğimiz ten- zilâtir fiyat, otobüslere reka- betiçin değildir. Boşta kalan arkadaşları mız lüke otomobiller çıktıkten sonra garajlarda - kalan eski arabaları işletebilmek için ne taksilere, ne de otobüslere zi- yan vermemek üzere, bu usu- lü takibedecektir. Biz otomobil cahipleri, bu üç aylık yazı bekliyoruz. Ek- seriyet, pazarlık suretine taraf- Memhargiri : Raynonde Machard” nakline | bille, otobüslerin rağbeti mev- zeu bahis değildir. Belediye bu işe müsaade etmiştir. Ar- gari bir şekil olduğu için ser- besttir., Muavin Hâmit bey diyor ki *Narh, azami bir flattır. Bu: nun dününda - olarak istediği fiatta — gidebilir. — Şoförleri. miz de- bu müsaadeden - i- tifadeye çalışaçaklardır. Şimdi şoförler menfaallerine uygun bir fiat veren müşterilerini: taksiden dün, ve pazarlık su- retilerde - götüreceklerdir.. Tınyeci Kost stanbula geliyor Temmuz İâliduıngıe byı.;ı conaralı Dö Kaisıkumandasın- da İstanbula gelecek olan ha- va filosile Bahzimuhiti geçem meşhur tayyareci Kost ta ge- Mülercimi : Ahmet Fürkân — Framsız edebiyatından büyük aşk romam — 170 inci binden tercüraa edilmiştir... Klod'u tanıdığımın ertesi günü evvelâ ondan af dileye- rek* içe başlamıştı.! Ve deli- kanlı bu düşüncesinde tama- men hakdlı - idi, Klod'a gelince,o da Fran- suvayı gördüğünden- beri bu çocuğu tariki hidayete, yani ilim cahasma sevketmek dü- şüncesile huzurunu gaybedi- yordu; Çünkü bu. çoacuktail- me skarşı büyük bir arzu vâl Fransuva ilmi hayatı tda- re edemediği içla, ilk ga,g etmemiş — miydi. -Delikanlı, Kid'un bunu: düşümmesi: lâs ;:n geldiğine- - hükmediyor: Elkasıl üç aydan beri Klo: dun kalbini buran — düşünce, . bu çocuğu ilim sahasında yü- rütmek emelinden başka bir yey değildir... Aşka ve zlâyişe karşı sakit görünen bu güzel kız, hiç akıl ve hayalinden geçirmediği bir takımı - aşkı oyunlarıma, - plân. larının içine düştüğünden tas - Vııuıuıaımıh. günün birinde yani, allı ay evvel birleşmiş, Eşref Bahat- tinlerin evine gelerek birlik: te oturmağa — başlamışlardır. Kankardeşi olan bu iki genç | bu müddet zarfında şen şatir içmiş, gülüp oynayarak vakit- lerini geçirmişlerdir. İşte bu gençler, üç ay ev- veline kadar böylece hayat geçirirken — evlerine irminde, Bahaettinin annesini tanıdığı bir kadın da misafir gelmiştir. Rebia 35 yaşlarında uzun boylu, zayif esmer güzeli bir kadındır. 4 ay evvel kocasın- dan boşanmış; yeri yürdü. ol- madıği — için Bahnettinlerin evine girerek birkaç gün ba* tınmağa başlamıştır. Misafir Bir iki gön için misalir ge- | len Rebia- Hanım, postu ser. miş. şöyle böyle derken bir iki ayı tamamlamıştır. Tamamlamış amma nasıl tamamlamış ?.. Burasını bizzat Bahattin'in ağzından dlılıyıuı;_ Bahaettin ne diyor? — Kan kardeşim Eşref ile birlikte eve geldiğimiz zaman Rabia hanımı gördük. O bize, bizde ona bir baktıktan sonra | dizlerimizin. bağı - çözülmüş; © dakikadan itibaren âşık ol- muştuk! Fakat, çok sürmeden Ep- ref bu meselemizi anladı ve bana harşı: — Aman yapma- ayıptır, falan filan demeğe- başladı. Bunun üzerine aradan bir kaç gün daha geçmişti. Ak. şam olmuş yemeğimizi yedik- ten tonra: — Haydi- Bahattia, şöy« Te bir dolaşalım diyezek beni aldı ve sokağa çıkararak: — Bahattin, Rebia ile ko- nuştum seni sevmeyip, bent sesdiğini 1öyledi. Onun- için sen vaz geçte ben- seveyian Dedi. Bu söz üzerine bende: — Nasil — olur kardeşim, ben severken sen de seversin Dedim.- Olurdu. olmazdı der- ken eve geldik. Rebiayı bir kenara - çekerek: - hangimizi sevdiğini sorduk. Oda bize: — Şimdi size cevap vere. mem. Düşüneyim, - taşınayım da öyle. Dedi ve annemin yanına - giderek cturdu. Ha bugün cevap verecek, ha ya« rın cevap verecek derken hi- zi tam iki ay savsakladı. Fa. kat masıl savsakladı? Beni görünce : Bıhııuncıııııı ıılun üzül. nnmık. Klodün düşüncesi hep bu tdi. Ve bunu kendisi için vazife addediyerdu. Bun- dan kaçınmak - günahtıi. Ve onu tariki hidayete sevketmek içler rahunda” cebri bir arzu dahi duyuyordu. Fransuva, Klodu derim bir- intibala - dinlemekte-idi. Klo- dunirşadatile Fransuva yavaş yavaş öyle zekâ eserleri gös termeğe başlamıştı ki, bazan değil, ekseriya Klod” onum bulüşlarına- hayret ediyor've © dereceye yükselemiyordu. Bu sıralarda Klod - şaşırıp kalıyordu. Ve kendi tefevvu: kunu muhafaza için öyle çır- pınışları oluyordu ki, bu esna- nada dünyadan Klod'dan da- ha güzel bir kadının. mevcut âlmlmı inanmak güçleşiyor. u. Fransuva bu esnada: onun dlılerlıo kıııı.ııp kıd_ Rebia | me seni seviyorum, onu gö rünce de Eşrefciğim veni- se- viyorum. Diyerek savsaklardı. İşte bu hal ile iki oyun yaptıktan sonra artık taham- mül edemez bir hale geldi- ğimi anladım. Anlar anlamaz, tekrar Rebiayı evde kimse yok iken yakaladım- ve: — Karı: benimle - evlene- cek misin, evlenmiyecek misin? | Diyerek kat'i bir söz istedim. Bu sözün üzerine o da bana : Annen - ve' baban — razı eolmaz. Diyerek cevap verdi. Akşam olmuş yüzümü kızarta- rak meseleyi annem ile ba- bama Eşrefin yanınna Rebiayı dışarı çıkararak açtım. Açar açmaz babam durakladı, an- nem de “ya, Dedi. Fakat, bu sırada Eşrefte: — Nasıl olür beyahü falan filan demeğe başlamıştı. O ara babam da: — Olmaz. Diyerek- sözünü kesti.İşte bunun üzerine bende ölmeği tercih ederek - bir şişe tentirdiyodu — içerek jiletlede damarlarını kesip ölmek iste- dim, Fakat ecelim yokmuş ki, çabucacık gördüler ve beni kurtardılar. Sözünü burada bitiren Ba- haettin, içini çektikten sonra: — Ne yaparlarsa yapsınlar mutlaka Rebiacığımı o Eştefe bırakmayıp ıluıııı dı—k- tedir. ww.—.m—w Yalan! Tapoda yeni teş: kilât yok Tapuda yeniden teşkilât yapılacağından bahsediliyordu. Bunun üzerine Tapu daire- sinde tahkikat yapmağa bir muharririmizi gönderdik. Ta- po müdürü Hacı şunları söylemiştir. * Böyle bir şeyden haber- dar değilim., Menba suları Damacana ile (taşınmı- yacak Menba - suları hakkında Belediyenin yaptığı tetkikat hakkında Belediye rets mua: vini Hamit B. bir müharriri: mize demişlirki: * — Böyle bir tetkıkten;, haberim yok, Diğet- taraftan damacana ile taşınan suların yakında sıhki sebep'erden dolayı me- nedileceğini şişeler içinde getir- tileceğini bildirmiştir. | ederüemekterimülerellit deiter bir istirap içinde kıvranıyordu. Ve daima kendini zaptetmeğe, hissiyatına hâkim olmağa ça- lışıyordu. Klod, Fransuvanın hergün biraz daha artan temayüllerine aldırış bile etmediği halde ken- disile sıkak görüşmek emeli sadece olsa — biles Fransuva için bir kazançtı. Bütün mevele ise hep bu nokta etrafında cereyan - et- miyor miydi:? Filhakika Klod Fransuvayı candan ve rahtan birarkadaş telâkki etmiş onun erkek veya kadin oluşunu bir an için - bile olsa kale'ak mamıştı. Fakat her şeye rağ- men bu delikanlı için bir ka- zanç demekti. Klod için de kazanç vardı İşte bir adamki kendi irfani- le kendini ilim namma fedaya hıııılı. Bu | büyük zaferd ı'.—, G ise Klod için ne- j Yarım milyon Hiraya Türkiye emniyet Plânları - satılıyordu y Kendinde bu cür etı nereden buluyorsun? — Azizim, dedim. Bir mev- zuun nihayetini öğrenmeden velevki "bir lâhza- olsun” arka- daşını ağır ithamlar altında bulundurma!. — Ne demek istiyorsun? Entehijensservis memuru oldu- ğunu söylüyem sendeğil misin? — Fakat!!.. — Bü işin- fakatı makatı yok!, Hirsizliğin, yankestcili- ğin, dolandırıcılığın. meşruu belki olabilir. İhanetin, Entek Tijensservis uşağı olmanın ise meşruu, haklısı mümkün değil olamaz. — Ben uşak olmadım!. — Ya ne? Efendisi mi- ol- dunuz? — O da değil! 1??? teliğens servis me- murlarının küstahlıgına ibret dersi verecek birisi oldum. Bu, şaht — üzerinde yatupta vezir rüyası görmeğe benzer. Entelijğens servis memur- larına, dünyanın en ücra kö- şelerine. medeniyet yüzü gör- meyen kuytü ve esrarengiz yamyam diyarlarına yangın, kundak veren dessas casuslara ibtet dersi mi vereceksin? — Elbette!.. — Canım, muhitin seni zeki gördü ve söyledi ise, sen kendinde bu muazzam cür: eti nereden büluyorsun!.Bütün bir âlemi yıldıran bir teşki- lâta ibret dersi vermeğt dü- şünmek fazla safdillik olmaz mı?, İşte bu, sana yakışmaz ve yakışmamalı idi!. — Bü, bendeki - zekâ ka- biliyetinden değil, belki Ente- liğensservis memurlarının niha- yetsiz gafletinden doğan bir | vaziyettir. — Ataba? — Muhakkak!... — Bütün bir alemi yangına veren, sayısız masuma esaret zenciri tatan memürlar, senin nazarında demek bukadar ga. fil'davrandılar! — Hiç şüphe etme!.. — Bana kâfir, — şüpheler veriyorsun! — Neden? — Akil hastalığına, sinir Fransuva — kurduğu - tuza- ğın birinci kısmında mutaflak olmuştu. Başından geçen aşk mace- raları için de şimdiye kadar doktor ro'ü oynamıştı. Fakat hakiki bir artist —için bütün- rolleri tecrübe etmek ve - bil- mek kadar lüzumlu ne vardır? Biliyorum ki, oyun uzun müddet devam edemiyecokti ve nihayet iş> meydana çıkas caktı. Fransuva - düşüncesinin bu noktasında saatine bakti:Yedi- yi yirmi geçiyordu. Klod Fran- suvayı hastahaneye götürmek için bu gün sekiz buçukta gelmeğe söz vermemişmi idi. Fransuva: — Hazırlanmak için ancak vaktim var! Diyerek- yerinden îıılıııı ve tüvalet - odasına- oşmuşlu.. Bir genç adamım kendi tüs | DK güdp Si e. meaşgni miın böyle — düşünebilmesine imkân yoktal... — Filhakika * sinir - zafine ikimizden biri uğramış, belki de akıl hastalığına! Fakat hangimtz? bu, mutlaka sensin! — Allah, allah!.. Kendine, gafil avladığına bu derece iti- mat ediyor musun ? — Kat'iyyen!.. — Bunu izah etmekliğin mümkün değil mi? — Yalnız izah değil, ya- pacağımız — işleri müzakere bile edeceğiz. — Yapacağımız ne demek? Bu kip kirli mevzua beni velev ki zihninde bile karışlırma! — Acele etme!.. — Anlat!. — Tokatliyanda Mister Ber isminde bir casus ile konuştam. — Bu- İngiltere devletinin medeniyetinden, her gittiği yere ışık, seadet ve re- fah götürdüğüne — dair - bir uzun konf>rans verdikten son- ra bana İagiltere devletinin sadakatle hizmetimi istediğini ve beni nihayetsiz paralara, refaha kavüşturacağını — söy. ledi. Vazih anlaşı mayan tek. lifi biraz dahâ derinleştirmek istedim. (Devamı var) seresrasacan . Tasfiye .. .. Müddeti dün « örçe bitmiştir Tasfiye kanunu mucibince bono almak için verilen müd: det dün bitmiştir. Bü hüsusta Vali muavini Fazlı Bey diyör ki: “Müracaat etmeyen müba- dil yoktur. Belki, bir kaç tane varsada o da dosyası olmıyan mübadillerdir. Cümlesinin muamelesi der desttir. Müracaat edenler için zaman vardır. Vaktinde hep- sinin muamelesi - bitecektir., Dedi. Bir kadın Belediyede gürüllü etti 110 kiloluk bir kadın uzun müddettenberi memleketine! gönderilmediğinden — gikâyet ederek Belediye — binasında bar bar bağırmıştır. görülmemelidir. Bu, bir ihti- yaçtır. Ve bunu'pek çok adam ihmal eder: Kadınlar,; daima çok mü: tecessis ve çok müdekkiktirler: Erkeğin temiz v& süslü olma: sına çok dikkat ederler. Erke. ğin kendisiai ihmal ediş, htç Bir kadının göründen kaçmaz. Ve böyle bir erkek için kadın. lara karşı muvaflakiyet ka- zanmasw, o dakikadan itibaren ölmuş addolunmalıdır. - Nasıl kiy erkakler çok şik geylamiş ve çok şık boyanma- sa'kadınlara, ötede daha güs zel fakat daha fera giyinmiş ve tuvalct yapmuş - olanları tercih etmez'er ve datma”bi- evvelâ Bü noktayaen çak ehem- müyet verenler, kalınlardır: Dıkhl ediniz, hemen | - AkfA 7 )

Bu sayıdan diğer sayfalar: