17 Temmuz 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 2

17 Temmuz 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 2 17 Temmuz 1080 BU beyellae güzelikten anlı yan, zevk duyan / kimseye rastlamadım ki bana “Alanya- yı görmeden geçmeyiniz” deme- orayı behemehal — ziyaret tavsiyesinde bulunmasın. 'An- talyada ikametimin uzayacağını anlayınca Afyon gar şefliğine telgraf çekerek tutulan yerlerin iptalini bildirmiştim. Yine iyi tesadüflerden biri, ayın doku- zuncu salı günü bir vapur geli- yordu; İskenderuna - denizden gidecektim. Fakat Alanyaya ve yarı yol- daki büsbütün yolsuz Side hi rabelerine göyle, azıcık olsun göz gezdirebilmek için gayet bo- zZuk bir şose üzerinden 200 kilo- metre yol aşmak icap ediyordı — vapura Alanyadan, gece Tısını bir, iki saat geçe binecek- tim — muntazam otobüs servi: si olmadığı gibi taksiler de bör le bir yolculuğa yanaşmıyor. Görüyorsunuz, ne haldeyiz? To- rosların deniz kıyısını takiben eteğinden geçen ve eski eserler, tabil güzellikler ile memleketi- Mmizin en seçkin bölgesini çe çeveleyen yol, issiz ve metrül Bereket, Evliya Çelebi zama- nındaki gibi eşkiya ve korsan uğrağı olmaktan kurtulmuş. Zavallı Çelebi, bu yolda gördüğü facigları anlatırken âdeta dili tutulur, kelime bulmakta güç- lük çeker. Antalya Vilâyeti demokrat mebus namzetlerinden Alanya- h mühendis Ahmet To- kuş bir miting münasebetiyle o sırada — merkezde bulunuyor- muş. Modadaki Sen Josef mek- tebinde — fransızcasını - kemale erdirmiş olan bu genç — genç- lerimizin çoğunda görmek iste- olgunlukta idi — im- dadımıza yetişti. Ertesi günü kendisi de Alanyaya gidecek- miş; bizi de götürecek. Sabahle- yyin beşte kalkacağız, altıda yola Çıkacağız; otomobil temin oli Mmuş, Körün istediği bir göz, il olursa ne söz? Sevinç içindeyim. Gün ağarıyordu, kalktık. İ- kiye doğru yattığımıza nazaran Aancak üç saat uzanabilmiş, pek az uyku kestirmiştik. Otel kapı- sında otomobil yerine boş bir otobüsün beklediğini lüm, Meğerse otomobil şoförü — yo- Tun bozukluğundan korktuğu i- çin herhalde — sonradan cay- mış; Ahmet Bey de kârarından dönmez azimli bir insan oldu- ğundan eline geçirdiği hurda bir. otobüsü tutmuş. Koca otobüste üç kişi gideceğiz! Yüklü olma- yyan arabanın bizi o berbat şose Üzerinde nasıl sarsacağını, zıp- latıp oynatacağını, zıpzıp taşı- na döndüreceğini elbette anlar- sınız. Duraklar müstesna, tam 8 saat sürecek, bu kalburlama! Fakat bütün seyahatimizin hatırladıkça hem gülümseten, hem düşündürnen çok zevkli bir - Alanyaya <nıfa' ayırdığı çocuklara faslı da yine bu Antalya — A- Anadoluda Refik Halid Kırk yılevvel - Kırk yılsonra Selimiye — Side harabeleri — Nümune bir köy okulu Evliya Çelebi'nin kaplanları lanya yolculuğudur. Bir müddet gittikten sonra otobüsün arka tarafına binecek bedavacı müş- teri aramağa başladık; zira ara- bayı yüklemek, yüklü halde bu- lundurmak bizim daha az sar- sılmamızı sağlayacaktı. " Yolda rastladıklarımızı çeviriyor, içe- riye tıkıyorduk; çuvalları ve heybeleriyle beraber! İnenlerin yerine de yenisini ” avlıyorduk. Saat beşe doğru Alanyaya yak- laştığımız zaman jandarma on- başısı, köylü, çoban, hacı, hoca vesaire otobüsümüzde bir - dü- züne adam vardı. Daha önce iki şehre tam mü- savi noktada, yani 90 ıncı kilo- metrede göseyi - biraktık, deniz, tarafına saptik. İşte Side hara- besi oradadır; bir harabe ki en muazzam mermer - şehirlerden birinin bakiyyesi. Hükümet yo- lun ayrıldığı tarafa bir. levha koymak lüzumunu bile duyma- mış. Kaldı ki harabe yanında bin. köy de vardır: Selimiye, Size şimdi Side'yi anlatmaya- cağım. Bu, evvelce de kaydetti- ğim gibiayrı bir iştir, diğer.yarı göçmüş iki, üç bin senelik muh- teşem şehirlerle birleştirerek ayrıca yazacağım. Biz neler, he münasebetsizlikler yapmamışız ki... Vaktiyle Girit Adasından gelen muhacirlere bu harabe ke- narında yer vermişiz. Biçare- ler arazi kifayetsizliğinden, sıt- madan, mâmurelere uzak kal mâktan - kırılmışlar. Side'nin mermer sütunlarını, sütun baş- lıklarını, kitabe ve heykellerini de kırıp kırıp ocağa - atmışlar, kireç yapıp ev kurmuşlar. Bu gün orada epeyce sevimli, mey- va bahçeleri arasında — ufacık, temiz yüzlü bir köy kalmıştır. Bir zamanlar, Akdeniz ticareti- 'nin merkezi olan bir liman ve koy üstünde, çardaklı bir köy kahvesine girdik. Benim dikkatimi çeken yav taraftaki İlkokul binasının ba- kımlı hali oldu. Derhal içeriye girdim. Bir tek öğretmen iki sı- ynı zar manda ders okutmaktadır. Öğ- rencilerin erkeği kızı tertemiz giyinmiş; her yer pirüpâk, ter- tipli, kusursuz... Hayır, mükem- mel! Öğle zamanına rastlamış- 'tık, talebe bahçeye çıktı, bera- berce resimler aldık. Bu fotoğ- rafları - seyahatnamem kitap şeklinde basıldığı zaman » göre- ceksiniz, görünce beğeneceksi- niz. Side vesair harabeler hak- kında da yine çektiğimiz fo- toğraflar okuyucularımı hayret- te bırakacaktır. Selimiye köy öğretmeninin hi- kâyesini köy ağalarından dinle- dik. İlk defa buraya geldiği va- kit çocukları evlerinde rumca konuşmaktan menetmiş; ahali kızmış, öteye beriye başvurmuş- lar, hocayı değiştirtmişler. Lâ- kin yerine tâyin edilende ayni ehliyeti, gayreti, feragat ve giderken Gene yol zorluğu — Otomobil yerine otobüs kiralanıyor — Bir otobüste üç yolcu — Heykel parçaları kireciyle kurulmuş bir köy : iğretmeni — imanı göremeyince hataya dü; tüklerini anlamak zekâsını gös- termişler; geriye dönmesini is- temişler. Gelmiş ve işe sarılmış. Bugün o köy öğretmenini çok seviyorlar. Nasıl sevmesinler ki yalnız talebe yetiştirmekle kal- Mıyor, ana ve babaları da irşat ediyor, harabeyi muhafaza al- tında bulunduruyor, seyyahlara gezdiriyor, izahat veriyor, am- barımsı bir müze deposuna di- zilmiş eski eserleri gözü — gibi esirgiyor. Yine köyde dokunan cins-ipekli kumaşın revacını temin için çırpınıyor. İşte, müspet ruhlu, sağlam yapılı bir köy öğretmeni! Yaşa- dığı köyü bütün fena şartlarına rağmeh benimsiyor, ahalisiyle kaynaşıyor; onların - küçüğüne büyüğüne yeni şeyler, işgüzar- hık, bakım Ve sıhhi bilgi öğreti- yör; canlı ve cansız, milli servet namına ne varsa hepsini kayırı- yör, daha iyi hale sokmâğa ça- lışıyor. Kolundan tutulacak, u- mumf efkârırf ve ricalin karşısı- na çıkarılacak, vazifesi kolay- laştırılacak - olan, asıl . böylesi:- Netekim ziyaret ettiğim o- kul ve enstitülerdeki sohbetle- rimde hep böylesini, yapıcı ve yaratıcı öğretmen tipini nümu- ne diye gösterdim. ide harabelerini arkada bı- raktık, tekrar şosedeyiz, gittik. gittik, baktık ki bir tarla kena- rında üç beş kişi Marshall plâ- 'nı yardımından verilmiş bir zi- raat âletini kurmağa çalışıyor. Ellerindeki resimli izahname in- gilizce, Amerika için yazılmış olduğundan anlayan yok; ter döküyorlar. Ahmet Bey otobüsü dürdürdü, indi, yarım saat, on- ların başında — durarak âletin işler hale gelmesine yardım et- ti. Ben, koca Ziraat Vekâletin- yüzlerce mütercimin o i- zahnâmeyi — türkçeye çevirme- miş, Hükümetin halka türkçesi- ni dağıtmarmış olmasına kızı yorum, söyleniyorum. Bir daire bunu nasıl düşünmez? Ankara- da iken Bakanlığının —önünden geçişim bir defasında - tatil sa- atine rastlamıştı; kadınlı erkek- li memur kafilesi caddeye - ser- semletici bir uğultu ile sel gibi boşanıyordu; yan tarafa sığın- mıştım. Gözümün önüne bu cemmi gafire ay başlarında verilen para yığını geldi. Bükü- met, Marshall Plânı - teşkilâtı- nn 'neden Amerikada türkçeye| çevrilmiş tarifnamelerle bizel mal ihsan etmediğine öfkelen- mMiştir, belki de... Armut piş, ağ- zıma' düş! Manavgata geliyoruz. Şose- nin — züğürtlüğüne — uymayan haşmetli bir demir — köprüden geçtik ve köprü yanındaki, ne- hir kenarı bir kır lokantasında yemek yedik. Torosların ete- ğindeyiz; ulu çınarların gölge- sinde; Akdeniz azıcık ötemizde, Nehir öyle bir rüzgâr döküyor, ÇŞEHİR HABERLERİ Sergi öşesi Tekelin likör destileri Tekel İdaresi bani — İlkörleri (çi gen £ Göneler — yoptırmış. Bövle dedim diye / gülmevinie, öuna oei diyorlar omma u Göndl birde Çönüevçiik &l Çanakkalenin desiileri de elân meşhurdur. Fakat bis, kendimi- z0 aif her gevi küçümarme has- talığına tufulduğumuz için, va- bancı bir Jaf edince hemen hay- ran oluveriyoruz. Haydi bi de suyun tersine gitmeyelim de se- ramik devip werelim. Bu deramik — gişeler —bu da olmadı, geliniz şuna yine desti diyelim — İstanbulda bir humust milastesede vapılmış. Güzel gev- ler, Yani temle işçilik. Şeklileri de, Wi kopye edilmiş. Bizim ev- Ki geküilerimiz örnek tutu dü, her halde daha Öz malımız olurdu. Fakat dedik ya, muhak- kak gu yabancıya veya bu yar bancıya - benzemek — lâmım. Ne ise, bu da bir şeydir. Sanat da taklld ile başlar. Likörlerin fiyatları, cam gi- gedekilere nazaran biras baha- h. Amma gu faydam var kı, destiler, içindeki içüdikten son- ra da başka işe yarar ve süs olarak kullanlabilir. Eğer ho- gunuza gitti dse, alımız, — sira, bunlar, valma vergiye mahsus olarak yapılmış, dışarda bula- miyacakmışız. BİR İSTANBULLU itin içinden. çıke. Dışişleri Bakanı ecnebilerin serbestçe seyahat edebileceklerini teyit etti Yeni Pasaport Kantnu kabul edil. miştir. Bvvelki gün Demokrat Parti Turizm Kurumunda hir bayanın ken. disine yaptığı şikâyetleri — dinleyen Fuat Köprülü, Pasaport Kanununun bütün bunları kaldırdığını ve mem- nu mintakaların haddi asgariye in- dirildiğini söylemiş ve — ecnebilerin memleket içinde serbest gezebilmi derinin sağlandığı ve artık karakolla- ri dolaşmağa Tüzüm — kalmadığını bildirerek, Genelkurmay Başkanının bu husüsta — Azaml kolaylığı temin eylediğini ifade etmiştir. dev dağların karlı havasını bağ: rından köpan suya Vermiş, çaj layanlardan süze geçire bize doğru bir estiriyor ki pardösü- me bürünmek İüzumunu duyu- yorum. Evliya Çelebi buralar- dan geçerken bir kaplanın bir mandaya hücumunu, sonra da iki kaplanın birbirleriyle boğuş- masını seyretmiş, sonra üç Türk gelmiş, kaplanları öldürmüşler, derilerini yüzmüşler! Otobüsümüz ârıza yaptığı - çin çok ağır ve ihtiyatlı gidiyor. Yolda kalmamız ihtimalini dü- şünerek şayet saat beşte var- mayacak olursak bize bir nakil vasıtası - yollamalarını Alanya- yya telgrafla bildirdik. Lâkin tam miadında kale ve surları bir. dönemeçte karşımıza dikildi. Şarktan garba, şimalden ce- nuba bütün Akdeniz sahilinde harikulâde güzelliği Alanyadan daha hususiyet arzeden bir şe- hir vardır, derlerse inanmayı- niz. Vâtanımda böyle bir köşe bulmanın sevinci ile - gözlerim parladı;. yüreğim tatlı çarpın- ftılarla eziliyor. Otobüstekilerle kucaklaşmak arzusu duüyüyo- rum: Jandarma onbaşısı, eli a- salı hoca, kasketi yana çevril- miş çoban ve buranın yarın me- busu olacak dostum genç mü- dendisle! İstanbula gelip Mahmutpagayı gör- miyenler #oliri 'nokaan tanımış olur. İstanbulda oturup ra oraya herle temaslarını 9ü İki büyük çar gının Mi İle Büyük çaraı Gelit semtlerinde kurulan ' sayısız. pa, ulmadık orijinal par Tirler. 'Yine orada, çalışkan küçük e navariyle'nani göküs göküse in örürsünüz ibret ah gelir, hoş manzaralarla kare 1z Amma bir parça da başımı dükkânları l Mahmutpasa yok; Senenin her günü, Egünün her santi feveran halinde bir sahdamar gibi a. far, dürür. Fakat bayram arefelerin: Ge bü feveran, cinnet halini alır. giltim. Mahmut- anhama: taraftan Yenicamle, bir kol Yenipostahaneye kadar tas 4ot 'sokaklara dökül 've hâkim olmustular, vaveylâlı Yından, otomobil kornaları düyülmu; Yordu.'makaza, dükkân sahipleri, cad. Gelerden, sokaklardan geçen müsteri. Kem kalmışlar, ticarethanelerinin ön. İerini kapamalarına itiraz edemez ol Filhakika bu haksızlıktı kabarık vergi veren dükkân Bu günü bekliyorlardı, ne ça: 'ki, bir #eyyar aatıcı karnesi alan onlara bu türlü rekabet ediyordu. Bi. fiyor musunuz İstanbulda kaç seyyar ticı var? Bir dostüm söyledi: 10 kür Sür bin. Eh kendiliklerinden nizamla a Tlayet etmezlerse, bu kadar kalab hik bir esnafla, hangi belediye müca. debilir? İsportacıların İstilâsı kâfi dekilmis Kgibi. hamallar, yük arabaları, kamyon” far, takaller Mahmutpasayı Bütün ma nasiyle düne atılaa yere düsmez vazi. Yete getirmişlerdi. Burada ne yok ki Yarabbii 76 kuruşa garanti çoraplar, 16 liraya Beyoğlu. vitrinlerinde 46 firaya gördüğümüz kadın çantaları, atlet fanela!! Jar, mayolar, liraya ha hular, haydi kalmadı sofra muşamba- Ti 6ö ilraya son moda / Amorikan ati gömlekler, Bayram malt diye gı Tak, 'şırak burnunuza uzatılan makas. Jar, bu havada kadın çorapları, tabak. 'naylon kemer. firçaları, PİAI Jar, çatallar, kasıklı der; Makaralar, elbine gantaları, şankır Söz arabası bu 'kal kadınlara sürünerek geçen a guval bir kömürcü - muhakkak Bir yerde patlıcan kizartılirken Kin çıkar ” İncecik seriyle bir çocuk #lini minileri vindirin! 160 kuruşa cak börek ve Sında, halkın bi Zalda gis kebabı yapıp satan bir'adam, 'nda da bardaklarını tngırda: Tan bir sucu, biraz sonra da bir tur- n mi? Az kalmn devba. samış, gparlör taklidi. senleniyor. 'Allo Allo Vatandas.. — Müjd diraya Iekli gömlekler. Nişanlıla: Fatihin heykelinin Rumelihisarına dikilmesi Cumhurbaşkanı da aynı fikre iştirak ettiğinden, bu ihtimal kuvvetlendi Fatihin heykelinin Rumelihisarının hâkim yerine dikilmesi — hakkındaki fikirler Cumhurbaşkanının. da- işti. Takiyle daha fazla kuvvetlenmiştir. Celâi Bayar, Fatihin — Tatanbulu fethetmeden evvel uzun müddet ©- turduğu ve fethin bütün hazırlıkları: ni yaptığı Rümelihisarinin esasli vu. Tette tamir edilerek heykelin buray Bayram arefesinde Mahmutpaşa Çarşıların pozarı, pazarların çarşısı Kadın çantaları yanında turşu — Damatlara müjde : 17,5 liraya ipek gömlek — Satılık paraşüt Mahmutpaşa — ra, damatlara müjde, oyla, Yakışıklı bir delikanlı, - başına kovböylarıncine benzer fakat ucuz ha- atıyor: 15 kuruş 'genin sapkaız Uzun. TA Mahmutpasa başın: dan görünüyor © kalabalıkta Ne yap ©O rengürenk mendillerinden şap: nanma Halinde hem günesten koru: Rüyor, hef de canlı bir reklâm. Pilm Teğisörü “olsaydım, bu adamı derhal AngaJe ederdim. Bir baskamı, ucuziu. Yan. Tenziltii aati Öteden uzün n delli olarak göyle haykırıyor: Yangın malı" öyle aşakıdan bakıl- çarşafından kılıfını indan yü: dzatarak Üzerine tente yapmıs bir dev yılanı İ bir. yavruya, ihtiyi İsportacıdan 'sik sik gördüküm Iki bar Burada ne yok Kküa gelmedik sey var. Fakat bir Yerde Parasüt ” satıldıkını - görünce, SokTüsu akım durdu. Ev filiyor. İpekinden neler yapılmazmı ömlek, mendil, kombine: Hem 'parast dilim “dilim. #at olduku için bu usulü tat: 'Beher dilimi 48 tira: ç Kün bayramın yorgunluku daha arefe gününden Mahmutpasada yükle: 'Bayram günleri dinlenmek ge İSTANBULDA BAYRAM. ÇOK NEŞELİ GEÇİYOR Bayram, İstanbulda çok neşeli geç mektedir. Yıllardan beri hiç bir resmi tatil Dün günü pazara — rastlamamıştı. başlayan Şeker Bayramının pa: tesadüf etmesi dolayisiyle — bilhası öğleden sonra nakil vasıtaları görül memip bir gekilde fazla kalabalık ol- muştur. Sabahın erken saatlerinden itibaren kabristanlar ölülerini ziyarete giden- lerle dolup boşalmıştır. Şehrin muh- telif yerlerine kurulan bayram yerle- Fi de bu yil haylı fazla idi. Buralarda #eneden seneye bir yenilik göze çar- piyordu, Küçük modelde Rus dağları denllen yokuşlu. trenler, » yerini >kü- Çük uçaklara birakan atlı karıncalar Sabahtan akşama kadar mini — mini yavrularla dolup boşalmıştır. Küçücük bir atlı yük arabasının içinde bazan 30 - 40 yavrunun dolma- ları ve neşeli şarkılar söyliyerek ma- halle aralarından geçmeleri görülecek seydi. Diğer taraftan havanın son derece mcak — olması — dölayisiyle — plâjlar lerindeki eğlence yerleri de haylı ka- Jabalık olmuştur. Bilhassa — Kadıköy tarafında vapur zamanları halk tak- #i bulmakta zorluk çekmiştir. Tabil şoförlerin bir kısmı bermutad fırsatı kaçırmıyarak fazla para istemişler veya uzak yerlere gitmekten çekin- mişlerdir. Şekerci dükkânları öğleden evvel, harp zamanında fırınların önünü ha- tırlatacak bir müşteri - kalabalığına maruz kalmıştır. Bir kilo şeker ala- bilmek için müşteriler bazan yarım asat beklemek mecbüriyetinde kal- mmuşlardır. Devlet Denizyolları Adalar ve Bo- gazçine ilâve seferler tahrik etmiş banliyö trenlerine de vagonlar ilâve edilmiştir. Otomobillerde çift klaksonların müddeti 21 temmuzda bitiyor Otomobil. klâksonlarının kontrolü- ne 21 temmuzdan İtibaren başlana- caktır. Çift klâksonlarla çalışan oto- dikilmesinin çok yerinde — olu işaret etmiştir. Mobiller için verilen mühlet bu ta- Bakanlar kurulııııun yarın Yalovada toplanması muhtemel Hemen bütün Kabine özası Bayram için şehrimize gelmiş bulunuyor Bayram münasebetiyle bir çok Ba- kanlar şehrimize gelmektedir. Dün anbahki ekspresle İşletmeler Bakanı Muhlis Ete de Tatanbula - gelmiştir. Şehrimizde bulunan kabine Azamı Şunlardır: Başbakan Adnan Mende- Ten, Milli Savunma Bakanı Refik İnce, Dişişleri Bakamı Fuat Köprü- dü, ll Eğitim Bakanı man, Başbakan Yardımı Raoğlu, Çalışma Bak Jatkan, İçişleri Bakanı — Rükneddin Nasuhloğlu, Ticaret Bakanı — Zühtü Velibeşe, Hemen hemen bütün Kabine âzam burada olduğundan Bayramın 3 ün cü günü Yalovada Cumhurbaşkamı- nin başkanlığında bir Bakanlar Ku. Yulü toplantımı yapılması mühtemel- dir, Af Kanunundan istifade edenler Tahliye, dün de devam etti. Yanlışlıkla tahliye edilen bir mahküm tekrar tevkif edildi Af Kanununun tatbikina devam 6 dunmaktadır. Haklarında savcılıklar yından bazı izahat istenmiş olan 20 kadar mahküm da bir kaç gün içine de serbest o brakılı İmrah Cezaevinden tahilş mahkümların müamelesi ikmal edil. miş ve 800 küsur mahkümdan yalnın 38 kişinin adada kalacakları anla. #ilmiştir. Ancak tahliye — edilenleri nakletmek için tahsisat bulunmadı- #ından bankadan para alınmak üzere dün nakilleri tehir edilmiştir. Vakldardaki iki cezaevinden 378 kişi tahliye edilmiştir. Öğrendiğimize göre bu Iki cezaevinde 103 kişi kal- mıştir. Sultanahmet Cezaevinde yanlışlık- Ja tahliye edilen Sadık Altinelli adli bir mahküm bir anat sonra cezaevin- de bir arkadaşını ziyarete geldiği za- man tekrar tutulmuş ve koğuşuna de edilmiştir. Yine — Sültanahmet / Cezaevinden tahliye olunan Niyazl — adında bir mahküni sevincinden fazla miktarda alkol almış ve bayılmıştır. — Niyazı hastahaneye götürülürken ölmüştür. Devlet Havayolları, Hac seferlerine fazla uçak tahsis etti Bu sene Devlet Havayolları İdaresi girketleri gibi hrimizle Hicaz arasında yolcu uçak ferleri yapacaktır. Geçen sene ha- va yoliyle 3000 kadar Türk vatanda- g1 Hac ziyraeti yapmıştı. Bu seferki Takamın daha çok olacağı tahmin edilmektedir. YENİ İSTANBUL SİYASİ İKTİSADİ MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Babibi 1 YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal HL SARLICA Bu sayıda yazı işlerini 'illen fünre edemi Bacld ÖGET Neşredilmiyen yazlar iade edilmem. Banldığı yer 1 YENİ İSTANSUL MATBAACI- LIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI Tihte sona ermektedir. REŞAD NURİ GÜNTEKİN Kavak Yelleri —— Thtiyatı unutarak gözlerimin iki onu seyrediyor, “Kimdir? Kimin nesidir? Nere- dedir? Hele kimin olacaktır?” diye düşünüyor. düm 'Yarım dakika sonra başımı çevirdiğim. za- man çok uzaklarda sandığım o kizın kargımda olduğunu görmeyeyim mi? Zavallı Celileyi flk gördüğüm günde Aşık o- kuşumun asıl sebebi / zannederim -ki, bu sürpriz olmuştur. Aşk da değli de, Kerem ile Aslı ma. #alında olduğu gibi Adeta kurşunla vurülmuş. çasına bir vurgunluk... KXXXIV CELİLEYE TUTKUNLUĞUM En düşkün insanın hayatından bir kere ol- sun böyle bir rüzgâr esip geçmiş olacağını tah- Min ederim ve galiba en talihli sayılanlarımızın bile, Nasreddin Hocanın ağacı gibi, görüp göre- cekimiz — sonunda — bundan — ibaret ” kalır. MÜfLÜ bir. eski zaman hikâyesi / anlatır. Geliba — bir. Endülüm — halifesi — bir. köy Tüyü çağırtır... Biraz sonra adamları bu köylüyü eli ayağı bağlı olarak huzura getirirler, Hali- Tenin emrine İtaat etmediği ve Üntelik de söv- düğü için böyle Böyle bir. Asılığın cezamı malüm... Tabil sorgusuz sualsiz boynu vurulacak.. Fakat Halife yine de “Ne 226 Halde buldunuzdu bu adamı” derler. — Halife, Müftünün ifade: kıyamete kadar içime dert keratayı gitsi olacaktı... ihsan eder, tü istasyon parkında gözüml Vergi memuru Hasan Efendi. vergiyı kamı ne olacak? Tabil haciz. — Ben ona bir iş edeyim Ki kendi evine gidip yatağır deceğim. vallahi. Birisi: — Samanlığı da haczedecek ya.. Nesine yetmez teresin? Bir JAf et benzesin, diye kaba kaba alay etti. Tek odada oturan bir başkası: — Evinin kapısına kırmızı mühür kendi evimi, yi gece, dedi. Hâsılı Hasan Efendiyi Ginleyenler kadar her eşyasını dükçe büsbütün kızarak yeminleri arttır hattâ bir aralık karısının nikâhına deyi beyle milâhasız Jakırdı edilir mi? Giye bir sual B 'Sevdiği kadınla güvey girmek Üzere idi' he göre: Allah belânızı versin bana bir haltettirecektiniz ki Bu masalın aynen tatbikatını bir akşam © görmüşümdür. vereceği para İle çarşıda kebap giyen ve kendine kötü kötü oyunlar oynayan bir haramzadeden nasıl intikam alacağını anlatıyordu. Vergicinin inti. 'T Birakin der; doğru veya Müftünün ya- Jdanı ayrıca elli de horoz gözü gibi kırmızı altın de be- Bensin, dedi, haftaya evleniyor; evleneceği, gün değilein Ki Jafa ü Verir, kırda yatarım © da ufaktan bir iayan / başgösteriyor, o bunu gör- rayordu; gart etti. Ömer de o gün aramızdaydı. " Hasan| — İçirmeğe muvatfak olduğu tellerle tek gözlük iylamak ve o arada vergi üsüllerine | — İgibi gözüne takmış, komşu dükkâncıların sa- mak için Jakırdıların sonunu bekli. | — Jatlerini tamir ediyordu. Bu hizmet için onlar. Kat şart #özünü işidince dayanamadı: | — İ dan, zenaatlerine göre, çivi, lâmba gişesi, dikiş belânı versin, dedi, gart gürt |— İ makarası gibi hediyeler alırdı. - Fakat ar Senin 227 © şi Yâcceğin yok. bilirim.. İçeriye gittin gel-| din; bir iki anzarut çektim.. O keyifle beyle seyleyiverirsin.. — Velâkin o şart — Jakırdısından sonra evdeki karı ne olur?.. Yok ise altmışlık hatunü metires etmeye mi havas ettin?..T Hacı Ömerin bu akşam yine efendiliği üs- tündeydi. Yapacağı büyük iyiliğe evvelden gü- dümseyerek ilâve etti; — Keratanın vergilerini tahsite bağla... Bi. inci tahsiti gel benden al, anladın ma efendim.. O da gürtülür; senin nikâh da.. Beyle / mürat gününde adama gurt guş bile ilişmez anladın ZL efendim! Bu akşam saatinde, içinde — tövbeli eşkiya- ya kadar her cinsten insan bulunan — bu karışık cemaat arasında anlaşılmaz, yahut da- ha doğrusu gayet İyi anlaşılır bir tesir dolaşıyor, gözler yaştan daha hüzün verici bulanık bal Jarla ağaçlarda vakitsiz yanan ampüllere takı- hiyordu, * Hacı Müslim Beyin evinden çıkınca, onun bir. kaç saat evvel bahçeden kaçan tavganlarını ku kandırcaak bir süratle yokuşlara — tırmanaı çükurlardan atlıyarak, acelemden — çıkmaz #0. kaklara, duvarı / çökmüş ev bahçelerine dalıp çıkarak Müftünün — Muvakkıtahenesine düştüm. © bügün saatçilikle meşguldü. Kendisine - hedi- 'ye ettiğim bir eski pertavsızı, iki tarafından ge- n büsbütün bozduğu 228 'da tâmir etmeğe çalışırl MÜftÜ evvelâ, yüzümder dikkat etmiyerek: biraz havadan sudan bahsı ikinci plâna attıktan sonra: yin evine kadar çıkıp. İnme Kızı hasta imi — Veminelgaratb, dedi sormadan: Bu iyi havadlı 'na veriyor. Birdenbire dedi, olur mut — Olur olur. — Canım insan hastası mıt Velâkin herif kızı sana. ve: Bir yalancı kahkal Tuhatsı ziği amma © da olur, © da olur. — Kizın nişanlı olduğrur etmez... Benim anlayışıma çoktan S iktiza etti. Ti kendi hesabina vilâyetteki bir. bildik #satçiye gönderdiği için kâr pek z olurdu. — Otür bakalım Doktor. Bey, dedi. Fakat kendime biraz çeki düzen verdikten — Çok yoruldum, dedim, Müftü birdenbire bâşını kaldırarak: ürpermeler içinde kaldır — O nanil Jâkırdı. Mürtü Efendi? Öyle şey Sen bilmezsin Ha — Çağırır çağırmaz, Kendi bileceği gey. d gülmeğe başladım: Müftü Bfendi. — Olmayacak nesi var KİT Senden iyisini dUzU gibi çocuksun.... Gerçi paran yok — Hacı kâfire nişan değü tapu senedi para — Canım sade o mu? Ben de varım. Benim 'ne diyeceğimi de düşünmeli? ©. Beğenmedin miT Babasından baş- Ka ne taksiratı var kızın? Hacı kâfir de bir iki Üç beğ yıl sonra, benimle beraber, çekip gider Sen sağ ben selâmet.. Yumurta içi gibi kız.. Bir güzel tarafı olmamakla beraber bu yu- mürta içi teşbihinin beni altüst ettiğini hiaset- tim. Yine o yalancı gülüşle; — Kendi kendine gelin güvey olmak diye buna derler.. Rüya görüyorsun Müftü Efendi, dedim. Meselenin büyük — ehemmiyetine — rağmen, Müftü işine devam etmişti. Fakat bu söz üze. Tine önündeki iri bir pıryol saatinin bir gazete üetüne döktüğü parçalarını dikkatle — toplayıp bir kutuya koyarak: n akan terlere bile ederek asıl meseleyi Hacı Müslim Be. ek Jâzım. geldi. de, ve hiç bir tafsilât herif galiba kızı s: — Zihnim karıştı, dedi, vidalardan bir iki- sini kaybedersek yandık. Kasap bana evi sattı. Kâfiri. ina hekim çağırmaz Müftüde Hacı Müslim Beyin kızına dair e- havadisler vardı. Kız gerçi — Mersindeki afın oğluna nişanlı idi, Fakat büyüdükten gonra birbirlerini bir kere bile - görmemişlerdi. Sonra Hacı Müslim Bey damattan hiç memnun değildi. Ara sıra damadın sarhoşluk, çapkınlık ve kumarbazlık ettiğine dair alınan havadisler pek © kadar ehemmiyetli değildi. Bu kadarını her genç yapardı. Ancak son aylarda delikanlının ihtiyar babasına el kaldırdığı hakkında — gelen bir haber Hacı Müslim Beyin adamakıllı mide- rİyOrun Olacak şey mi? bileğinde altın. bile Nu bilmiyor musun? Köre O nişana zaten 220

Bu sayıdan diğer sayfalar: