18 Temmuz 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6

18 Temmuz 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aü Eyfel Külesi A RY ks2$i . AM P HAFTALARCA, . Paris, O1 teme- ) nüz, nehir, projektörler, u üzerinde muz gecesine hazırlanır - dürür, | yüzen sahne, televizyon, — kadınlar, Seine Nehri üzerinde ve Trocadero | filân falan, hepsini şöyle bir puritu- Meydanında misli görülmemiş tem- | na getirir, yazarmınız. Hiç gidip yo- Aillerle şenlenecek olan 1 temmüz | rulmiya hacet yok. Zaten” gazeteci: geceki eğlence — mevaiminin zirvesi, Bura tabiriyle (le clou) “ÇİVİSİ” ola- | hiç” birimiz - gidemiyeceğiz. — Fakat caktı. Haftalardan beri Seine Üzerin- | yazmak şart. Gazetecilik buna der- de #anki uçuyormuş gibi duracak'o- | ler. dan dev sahnenin kurulmasına, neh- | — Ben Üzüldüm, büzüldüm, tam ga- Tin İki kıyısında — da, her bir yeri böylece işıklı Büyük Paris gecesi lere bedava yer verilmediğine göre zeteci olamıyacağımlk karar verdim. dirilmişti. TU E K BU Nazırı Zeki Paşa, gunları söyledi tinden çok memnunum, Mektebine de reyim seni onları adam et rint | sSpoR ALEMİNDE 60 SENE | BDÜLHAMİD'in saltanat de de. Kabataşta Çiftekonaklarda tahsil yurd Jahhane (1) İdi. Dalma layan hi de olan ve bir nevi derebeylik hayati yaşayan — Kürd, —Arap, Dürzi, Ar- Bavut aşiretlerinin İleri gelenlerinli Rullarını / güya — medenileştirm gayesiyle — Tİstanbüla — getirmişler Yaşları on gekizle — yirmi Memiş, bu. yarı vahşi gençle yeniden mülâzimlik rütbesi verilmi; 've hepsinin de boynuna sırmalı “kor. donlar. takılarak YAveranı Hazreti #ehriyari silkine dahli edilmişlerdi. Kabataşta bunlara mahsus kurü- dan mektebin müdürlüğüne riyaziyeci Nadir. Bey refakatine müallimlikte saç sakal a. Rartmış beş on emektar zabit veril Nadir Beyin İstan! de meşhur olan sert İdaresi burada para etmiyordu. Talebe istediği va kit derse giriyor, uykumu gelir dip yatıyor, mektebin talimatı giret hayatı Kürtler Arnavutlarla, Arnavutlar A- raplarda — döğüşüyor, - birbirlerinin gözünü çıkarıyor, kafalarını patla Bir gün yine mekttpte bir hadisesi olmuş, bir münllim yar miş, ölmüş, iki talebenin başı yarıl mış, hastahaneye kaldırmışlardı. Mü. döğüş dür bunun üzerine azledilmiş, yerine Kolağası rütbesinde u, beş 'vakit / namazında Kâmil Etendi 'namında biri getirilmişti. Hocaların çoğu değiştirilmişti. İşte bu aırada İdi ki, Mektepler beni çağırdı. ve “Oğlum, Mühendishanedeki hizme- Seni Aşiret Şimnastik — muallimi yaptım. Oranin inzibati — bozuktur. Aşiret evlâtları fazln. şımarıktır, gö- Bu emri aldıktan sonra ertesi gün 3000 A 5000 franga satılacak | Meslekdaşıma ıpta ederek ondan | erkenden Kabataşa gittim. Müdürün #ribünlerin —inşasına — başlanmıştı. | ayrıldım. odasına girdim. Köşede genişçe bir #Seine sur la Seine, temsili, yükar- | —— “Son gülen tam güler, der Fran- | koltukta bağdaş kurmuş kara sakal- dan muazzam bir. avizeyle rengü-| sızlar. Bu işde son gülen ben oldum. | h elinde doksandokuz. tesbihli biri Tenk aydınlânan bir sahnede tekmli | Teknik bir Arıza — yüzünden temall | oturuyordu. Bu zat, Müdür — Kâmil Öpera Balesinin iştirakiyle Lalo'nun 'Beyazlı — Senfonisini” — gösterecek, gonra sahne birdenbire bir buz sa- hası haline dönüp, patinajlar olacak, bu temsillerin hepsi televizyonla bü- |1 tün meydana- aksettirilecek, — Eiffel Kulesi donatılacak, üç katından bir- den hava fişekleri atılacak, 'Troca- dero Meydanında — Paris'te bulunan Vi büyük yıldızlar bu temail için ha-| gel zarladıkları — fevkalâde — numaraları | da; yapacaklar vesaire, vesaire. Haftalardır gazeteler yazdı. Yazdı | dül ama, 3.000 frank vermeyi veya bü- tün 'bir gece ayakta kalmayı göze Alamıyan Paris'liler boşuna imren- di durdu, Vazife hissiyle Kalabalık- tan, korku benim — içimi de allak ade bullak ediyor, bir türlü karar vere- | Vincent! Bu işi bir tahkik komisyo- miyordum. — Meşhur. “gece'den bir | nuna havale etmeyi unutmazsın inşal- gün evvel bir Güney Amerikalı gaze- | Jah..” feciyle tanıştım, ona içimi döktüm. Güldü: — Ne Üzülüyorsunuz, #Gece,, yi anlatan yazımı bile, “Gece'nin tam ertesi günü çı: kacak. — Evet, ama ben görmediğim bir geyi nasil anlatırım? Lüzumsuz. bel de dedi. — Ben yölladım | a. old nalcak olan kaldırmak tehlikeli görünmüş ve te- #esi olmak Üzere, nekledikten sonra, evlerine boş dön- tıklarını frank fiyatındaki bilet paralarının 1- Cumhurbaşkanına şu manidar tarz- Paris'lilerin hayalinde mahpus kal- 'a düştü. Sahnenin Üzerine kaldı- beş ton ağırlığındaki izenin bir teli koptuğundan, onu yüzlerce kişi önünde işçiler tam aat tamire — uğraştıkları halde, uvaffak olamamışlardır. Başta M. incent Aüriol, Vindsor Dük ve Dü- Paris'in en ileri lenleri gecenin aat 1.30 una ka- T bahçe iskemleleri Üzerinde- pi ler. Halk öfkeyle iskemle ve yas- nehre fırlatarak, binlerce lesini kabaca bir dille istedi. 'Biri JAf atacak kadar ileri gitti: “Hey, Kar gibi tüller, baleler, buz üzerin- danslar, yıldızlar... hepsi zavallı Yalnız Venezdella'n ” meslekdası- n oküyücüları, / bunların hakikat duğunu sandılar ve ağızları sulan- İşte gazetecilik! aşiret değil haşarat Alalı bir ay oldu. numdan. geldi! Mülâzim. Hüseyin Etendi bir idman muallimi vardı. ti. Bir gün bir Ca çıkışmış, aralarında derken döğüş başlamış, nede kapıları örtmüşler, pastırmasını. çıkarmışlar, kurtulmak için bahçeye fırlı hayet nasıl olmuş bilmiyorum. Arka: sından başına bir büyük saksı atmış- lar, adamcağız ölmüş. yi mühtelif şekilde müdür olduktan sonra dinledim. Fakat Hüseyin Efen- diyi talebenin öldürdüğü muhakkak! Senin de zart zurta gelmez. ye bakınız! Allah muvaffak eylesin!” dedi. Efendi. tâl, Müşir Paşanın verdiği kapalı zar- fi kendisine uzattım. Gözlüğünü tak- tı. Düdaklarını oynata, oynata okü- 'Oklum, Allah hakkında — hayırlı eylesin! Vazifen çok'ağırdır. Bunlar Ben bu vazifeyi Emdiğim süt bur- nden evvel burada Biraz sert Kürt talebeye fazla- teneffüsha- mükemmel ellerinden N ei Ben bu vaka: 'anlayacağın bu zorbalar öy Hoş. geçinme- Aşiret Mektebinde nasıl jimnastik hocalığı yaptım Yazan : Selim Sırrı Tarcan lar. Daha, iyini hepsini taamhane Hepsi sıralara oturdular, ben de karşılarına geçtim. Medent terbiye- den, ahlâktan, insanlıktan, askerlik. kahkaha tavanı çınlattı. Ben neye uğradığımı şaşırdım. - Bu terbiyesiz. liği yapan iri yarı bir kürttü. Kan başıma çıktı; biyıklarım ters döndü. Yıldırım. gibi / yerimden — firladım Kürdün karşısına geldim ve: Çatık kaşlı, katli bakışlı Kürt aya- Za kalktı ve iki elini beline koyduk. tan sönra yüksek sesle Gülersem ne olur ki! dedi. Şimdi yapacak bir şey vardı: Gü lerten terbiyesizlik olur! deyip tokatı Bir anda düşündüm. Benim tokadı vurmamin. belki birkaçı üzerime çul. lanacak ve beni linç edip pastırma. mı çıkaracaklardı. Hemen aklimı ba adım ve yine aynı tonla: diklerimi anlamazsınız! Ben buraya Kürt. yatıştı. Gahale ettiler. Efendim, sen onun ku: O gün bu haşaratı Jakırdı ile yo- İn getiremiyeceğimi dilerine, pazularımı T& Vermeğe karar. verdim. İkinci derse gelirken evden'ağır güllelerimi bir hamala yükleterek mektebe ge- tirdim. vah- Bu yaver elbiseli, yarı #i talebelerden yoklama meydanında bir halka teşkil ettim ve kendileri- Sizin hiç biriniz benim kadar küvvetli değilsiniz! Ben ldman saye sinde Pazularımı demir gibi sert bir hale koydum. Şimdi gü gördüğünüz ağır gülleleri bir hamlede havaya di keceğim. Haydi bakalım içinizde kim kendine güveniyorsa tecrübe etsini bir el ile bu gülleyi sapından tutup yükarı kaldırsın! dedim. Bir ders evvel taamhanede — ben nasihat verirken — küstahlık — eden Kürt bir kabadayı yürüyüşü ile or- taya çıktı. Güllelere sapından yapış. tı. Uğraştı, uğraştı mosmor kesildi, tabil kaldıramadı. Arkadaşları kendisiyle alay etme- ye başladılar. Bir ikinci genç daha kordonlarını sallaya — sallaya- geldi. O da İnleye sıklaya ancak belinin hi- zasına kadar kaldırabildi. Onunla da bir hayli alay ettiler. Artık bir ü- çüncüsü cesaret —edemedi. Ben he- men ceketimi, — yeleğimi — çıkardım. Kolsuz. fanilemle — bazularımı işire Bisire elit kiloluk güllenin sapından kavradım ve bir hamlede — havaya diktim. Bir ikinci, bir Üçüncü defa kaldırdıktan sonra hayretten ağızla- ı bir karışık açık düran aşiret ço- cuklarına, "Eğer benimle dürüst ça- lışırsanız bir sene sonra hepiniz bu gülleleri kolayca / kaldırırsınız,” de- 'Hepsi de bana söz verdiler. O gün- den itibaren beni hem sevdiler, hem saydılar. Cahil insanların kulakları ile işittiklerine değil, gözleri İle gör- düklerine inandıklarını ben de o gün anladım, Los Ange Bugün bu usul 1800 yıllarına — doğru (eczar tibbi. müstahzarat — aatışlariyle elde ettikleri kazanç KAfI derecede olma- dığı Kibi, işleri de eskisi gibi fazla dekildi. Bir taraftan boş zamanlarda halkin günlük ihtiyaçlarını —t etmek maksadiyle bu — müesseseler “ecza''dan başka — “ecza olmiyan' maddeleri de satmıya başladılar; yaziyet, Amerikanın her tarafına kı- #a bir müddet zarfında yayıldı. Amerikâda — 55.000 kadar eczane vardır. Bunların yüzde 10 u büyük girketler tarafından, yüzde 90 1 ise, müstakil olup şahıslar tarafından 1- dare edilmektedir. Tıbbi müstahzarat satmak dolayı- Biyle, eczaneler, sabahin erken Ba- atinden gecenin geç vaktine kadar a- çıktır. Alışverişini ekseriya büyük mağa- zalardan yapan bir kadın, çorap istediği zaman derhal e koşar, bir mendil veya — gigara al- mak istiyen bir adam, istediğini ec- zanede bulür. Binlerce kimsenin aya- M ü d İ MİA - EW AAi İ iH Modern Aktar Amerikadaki Eczaneler a | s'teki dünyanın en büyük sezahanenl Halkın günlük ihtiyaçlarını şekilde temin eden eczanelerde tıbbi müstahzarattan başka binlerce eşya satılır rada her şey kolaylıkla bulunabilir #ezanede ufak — boyda ve teferrümt a satılır. Eczanede mobilya veya 'mir, SÜt içilir, fakat bakkal di ninda olduğu gibi — patates, fasülye satılmaz ama otomobil aksamına ras- dnebilir, fakat otomobil. satılmaz Kısaca, eczaneler halka Azami ko. daylığı yaratmak için kurulmuşlar- dir. Mühitinde ekseriya sevilen , ve sayılan bir kimse olan eczacı, mu- ayyen bir imtihan geçirdikten sonra, Küçük bir eezahanenin bir köşesi noterlik vazifesini de görebilir. Ortaokul, lse, kölej veya üniverst- teler civarındaki eczaneler, öğrencil rin defter, kalem neviriden kırtasiye Ahtiyaçlarını karşıladığı gibi, bir sos- yal kulüp vazifesini görür, maçtan veya sinemadan sonra yahut da her- hangi bir vesileyle buluşmak istiyen kızlı erkekli gruplar oraya. gelirler, z gibi bir nevi içkli pasta yerler, gü- lerler, eğlenirler. Normal olarak bir eczanenin hası. dâtınin yüzde 25 Ha 'zoda çeşmesi” denilen kamm. temin. eder. Dükkândan içeri girince “soda çe mesi,, ekseriyetle ön plânda — gelir, üiksekçe, uzun ve dar bir masanın bir tarafında yere tesbit edilmiş, fa- kat dönehilen maroken kaplı iskem ki, ama fazla — dürüst bir. tarafım var ki, ne yapsam yenemiyorum, an- cak gördüğüm şeyleri yazıyorum. Meslekdaşım bana acıyarak baktı — Gazeteci dediğiniz. görmediğini Ge anlatabilmeli. Ne olacak, Opera Balesini gördünüz, — Buz Sarayında patinajları da gördünüz, Eiffel Ku- desinin' donatılmış halini de gördü. Gazetemiz adına bir Anadoluan - yabmle çıkan arkadar Bit etmekle kalmamıs, aynı sa manda bize çok kaymetli bir rer Yurttan Resimler SOLDA — Abanâ gölü civarında Mudurna köşlülerinin çamlar içinde yaylkları İlk kömür parçasını bulduğu yeri Nizen deresk SAĞDA — Antalyada ilmap ve kale Üstünde ev, pe ORTADA — Ürün Mehmedin sini koleksiyonu da getirmistir. getli Başlamıştık. Diğer resimleri ik Halld'in seyahat dönüşü Ği yurttan resimleri nesre 'de yderey neşre devam edeceğiz. B Dükkânları temiz, ucuz ve rahat bir Yazan : İsmail İşmen deler, servis yapılan diğer taraftan da gayet m temiz ale- minyüm tesisat n görenler ekseriya Kenç kimselerdir, elbisek e temizdir. Bu gençlerden bazıları - eczanelerde dek 'amlı olarak bazıları ise kendilerine bir harçlık temin etmek gayesiyle boş — zamanlarında gelen, Mse veya kolej öğrencileridir. 'Soda - çeşmesinde / sandviç, — kel, sodalı gurubu, elma çöreği, vişne çörek Bi, süt, maltla karıştırılmış süt, kah- ve, sıcak çikolata v.s. bulunabilir, a çeşmesinin — kargı tarafında tütün aatış kısmı vardır. Burada # Kara, puro, tütün, pipo, kibrit, çake mak gibi on oönbeş cins eşya daha bulunabilir. Karşı tarafta umumt — telefonlar Sıralanmıştır. Kapıya yakın tarafta mühtelif raflar — Üzerinde gazeteler ve mecmualar olduğu. gibi, ucuz f 'ata satılan cep kitapları yerleştiril. miştir. Bunun yan tarafında çocuk kitapları, romanlar, plâklar ve tebrik kartları kismı gelir. Dükkânın orta tarafında ve bir yanında mühtelif mallar, muntazam bir şekilde açıkta bulunur; diş fırça> darı, macunları, jiletler, sabunlar, kâ- Kit peçeteleri, tırnak cilâları, ruğlar, geker, çikolata, cikletler, ucuz. dol. a kalemler, mürekkep sişeleri, cet- veller, zarflar, saatler va. etrafınıza aıralanmıştır. ihayet en geride ilâç yapan veya hazır İlâç satan eczanenin kendisi gelir. Satın alınan her malın parası, kapı yanındaki kasaya ödenir. Modern aktar dükkânları olan A- merikadaki eczaneler, işte böyledir. dondürma, Yeni İstanbul 75 bindira dağıtıyor 21 Temmuz _Cumu günü Hediyeleri 8 inci sayfada okuyunuz

Bu sayıdan diğer sayfalar: