21 Ağustos 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

21 Ağustos 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ İSTANBUL Şehir kulübünde BT Bi mayas ikindisidir — ve) Kimlşık tepesinin döçü yamacın: Axşam Gemektiri. Kanlişigin goğun Sanışın aygınlzı önüne Karar Ve toz Takille Koca ovayı DüylMülKLan sonra, Vrkü deyiek Tengi bir gerit gibi çizen, Çünkü düşsal küyierde, Hisarlı üçe- GA yüKlÜ kayanar, ovanın — göygesiz genişüşinde Misarı' hiçesi kekikyağ: " koşum takumamı ve yuz gram Kanve, İKi yü el gram toz gekeri Muharrirlerin soyadı alfabe sirasiyle her gün bir tanesi neşrolunacaktır. genç sorgu yarııcı sürkontr diye ba: O: pokerde Testleriyle, briçte ;mbatik deklâreleriyle meşhurdu: 'Pik vaya üç aanzatü diye bar- Jar; kontr. derler, sürkente diye bağı. hir, #onunda da en aZ Üç içeri girer Köpüren ortağına karşı kahkan İar savurur; çünkü, o, Aşıktır ve Hi Sarlıda Gak, Ya evlenmek veya, iste 'boyuna konir yemektir. 'ona sürkonir diye nâra at- görüp ” Kabla' kattla jeticeye yönelen Münir boyu: a gah diyordu: Beyaz Ciile sah, diyor, h diyor, vezirle sah diyor ve bo: (l yütüyor, kale Yutüyor, 'doktor ennemek Mecburiyeti duyuyordu. 'Nafile doktor bey, siz bu oyunu beceremiyeceksiniz. 'Siz ise ne güzel beceriyorsunuz hükim beye. Ve bu he harikülâde bir Sey, değii mi hâkim bey? Sah, — Bvet Bilir; çünkü dalsarlı üçesi elektiicin e oldugunu bilir. — Kahlasa ” simaci İlçesi kocaman ovanın, bu toprak ok: yanusunun içinde bir tanedir. ve Mi: Sarlı içesinin Şenir Kulubu bile var: & Şehir. Kulübü'nü, işte u, killer yetmiş iki " kiloda' gilma savaşı döktoriyi kam kurdular.— Kulüb'den önce, çe aydınlarının — toplanabilecekleri Belli bir yer yoktu: Çozu daireler ka: panir kapanmaz #olüğü evde alırdı; Geriye kalanların ise kimi bir kanve: de, kimi Dir başka bir kahvede, mi: Zaşlarını bulamadan pinekler dürür- Tardı. - Kulüb bu derdi ortadan kal dirmiş, sıtma döktorünün, üye we teki tütizliği sayesinde e münev. zümrenin mühiti, hattâ — yuvası Olmuştu. Manmafih, kulübün böyle bir yuva oluşunda asil pay kiracı Şükrüye dü- bir. va- n bütün kap- rizlerini derhal seziyordu: Hacı Ne Siblerin hanındaki bir. #alondan 1ba. Tet kahve bozuntusu külübden. sahi. €i bir Şehir Kulubü, bir yuva yarattı. “Sizin için, beytendi;. Vallanı size Tayık Tnt işliyor. Kâr eden bir. ç da “işçilere gider, ” oduna, “kömüre, gider: Bana kırk para ka- İirsa gözüm kör olsun.” derdi. “Sizin için” Doğrusu da buydu; — Şükrü herşeyi onlar için yapmıştı ve mükemmelen Yapmıştı: “Külübde herkes - kendisi İçin bir gey bulabiliyordu; — üstelik Bulunan bu şeylerin kaymeti küçüm- #enemezdi de; çünkü bu geyler Istan. Bulda geçen talebelik günlerinin, vâr Bi altın çağın hatırlatıcıları idi: Bu küçük odadaki Amerikan bar, yüksek tabureler, bu patıcan sala: BaLLA sösikler, — hattü vehâsıl — Hisarlının görmediği bu şeyler enlar için; onlar, m kellmesinin ckzibesi pe: faklite — harçalarını, Çorap pa” Talarını bunlara - vermez ” miydiler? 'Camlı masalarda, Yenikapı yının olâkları da onlar. içir öaten, Beyazit kıraathanelerini, Yeni: vmez miydiler? taplığını iflâs et- rizah dergileri, işte ma Gazinler, İste gazeteleri onlar, zaten, Sanatı Ve fikir hareketlerini ön plân: Ga tutmaz miydilar? rdeki yeşil çuha kaplı ma- için; onlar, zaten, yeşil ikâyeler diniemiye, hattâ 'lokanta ve vitrini: orada her vey düke'tür: Meselâ büre, Büfenin ya Sında duran geye bakiyor. müsün nedir o öyle? Buz dolabi, diyeceksi Balbuki değii iste. Biçimi, Kapağı, bo yazı tıpkı bir General Elektrik, dekil te Şükrü, bilhassa, öyle nlar, zaten, her Aybağında, hiç değlise bir iki defa, bi- Tinci Sınıf bir Jokantaya gitmez miy- Gller? Bu marketlere ne buyurülür? On- Jarın adını Hişarlıda, — Şükrü dabil, kim bilirdi? Fakat mademki onlar, Bezik dediler, beziğin tadi marketle yazmaktadır dediler, buyurun market- Gerilerde, çok gerilerde, kaybedi- den cennette, beş duygunun ve tapta: ze Dir enerjinin hayata karsı koca: man ayçiçekleri gibi açıldığı çakdn Hasreti çekilmiş ne varsa, işte, hepsi Burda. Su satranç takımına gelince; © öy- Yaptırılıvermiş uydurma Or rü, Kendii Gir. Onu Sük Gi buçük İiraya, 'Münir Cevdet bey kırkına varma- dakat, Öişte gimdi. karsımında gah'ını kaçmakla meşkul, elilik. mıt 'doktoründa, ondaki ağırbaşlılığın 'Su şrısi 'oyun oynamaz. iya yakın elâdır. Külübe Güşman olduğunu söylerler. — İncecik Gudaklarının uçları, Şükrünün yüzü- tükürüverecekmiz — Eibi. dalma gergin dürür. Evlidir. 'Sıtma doktoru: — Biz de evliyiz... biz de evliyiz ama BüKim bey, Giye” Baslamak istedi Pekâlâ hükim bey, kaçalım. Yanlarındaki masada 'briç oynayan Dünya Hikâye Müsabakası “Amerikada tertip edilen Dün- ya Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini se- ÇİpP Köndermek vazifesini üze- Tine alan gazetemiz, teşkil etti. #i büyük ürinin karariyle “Sam Amca, ve “Merhametli Bir Kadın,, — hikâyelerini seç- miş, tercümelerini yaptırmış ve Amerikaya yollamıştır. Müsa- bakaya gönderilen 427 hikâye içinde Jürinin neşredilmek üze. Te ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de mra ile her gün bu sahifede okuyucularımıza 'önlemek endişesiyle acele acele u: Cümlelerini, kafamından var kaladığı bir beygiri masaya vürarak Boktalıyordu. — Bu aptal — oyunu #evmiyorum, hâkim bey: Oyun pokerdir: - Pir pir Mmağmezyum çubukları yanar pokerde. R: Biğtü yakalamıasınızdır. zefli kentinle bir avuç Para alır. Rent. Peki: Çifte tabancalı ful'unuz mah: kümdur; önünüzde sadece sigara kük deri. kalır. Münir Cevdet bey püskürtülmüş ol- maliydi.. Sadece; 'Demek pir pir mağnezyüm çübük- Jarı yanar, pokerde? dedi ve bezgin bir tavı kardı. 'Bu, tuhaf bir andı. Sanki vu adam, © müdeni bir yapısı vardır 'zannedi: İen ceza yargıcı değildi: Doktor ©- nun Gesinde, asırlardan beri sürege, len ve giderilmez 'bir. büzün " bulur Sibi. olmustu; ” aat kaç? diye sorarken, onu, göyle bir —fakat bütün dikkatiyle” süzdü ve birden- bire, alaca karanlıkta #imşek Çakar gibİ. bu donmuş yüzün, bu aç kedi #özlerine benziyen gözlerin ardında, Çok 'daha ardında, kuytu bir kösede, Ancak karanlık dönemeçlerden sonra Varmlabilecek yasak. bölge'de iste o hüznü ve bir Danik baslangıcını, yar kalayıverdiğini. zannetti. 'Münir Cevdet beyin yüzü, — böyle değil “de, öndört yaşındaki çocukl Fin yüzü gibi Saydınlık, sevincli münis olsaydı da. — gözleri aç kedi Közleri gibi değil de, yaşlı savas ar- kadaşlarının gözleri. bi bakaaydı da döktor onu, gene, iste #imdi olduku Kibi. kendisi “için bir Köfür sayacaktı: 'mesele, Münir. Cevdet beyin, sü Biraz önce elektrikleri yanan Tokantar da, bir akşamcık olsun İçmeyişi, içer de, yeşil çuhalı masada, bir gece ol- Sün geçirmeyisi, yalnız satranç. oy. Ve ondokuza üç bes dakika 'aaatini yelek cebinden çıkarısı, zonra da, “ER, vakit” deyişi İdi- 'Münir bey aaatini cebine koyarken: — Eh, vakit. dedi. Doktor artık emindi: O yasak Bölgeyi ameliyat — masasında açm © hüznü, o panik başlangıcını v facık Pensinin üciyle tutmuş Kibi e. mindi. İçini vahşi bir nese doldurdu. Bu akşam, bu adama, işte bu lokan- tada, içebileceki kadar rakı içirtece Bine' dair bahse girmek isterdi: 'alpalıyan Münir Cevdet — ——ceza hâkimi— beyle en son çıkacaklardı lo: kantadan. Doktor ona: “Surada — bi. Taz oturalım. açılırsın” — Giyecekti Gelip havuzun yanındaki masaya otu- Tacak, fakat konuşmıyacaklardı. Son. a. bütün Hisarlı maşıl nti üyürken, koyu lâcivert gökyüzünde- İ yıldızlar, akam Yarken, bu ae klıyacak ve © Yasak böl anlatacaktı. 'Doktor bundan 'emindi. — Allaha usmarladık, doktor. Doktor. bundan emindi. ve keyifli keyifi gülüyordu. Peki biralar? Biralar ne olacak? diye sordu: Bu akşam Münir beyin ç öyniyabilmesi, ancak, yenilişe rmlik İKi şişe bira koymakla müm- 'olmuştu. 'Doktor, hAl: Biralar? diyordu. Münir bey dudaklardan baş- deği. Tek Olmaz, benim gibi bir kumarbazın izzeti ne: fis işlair, derken: Doktor, BAlâ, emindi ve güle- hâkim bey; Çünkü bu, “#Mfahkumsun, hâkim bey; Be- 'ni fazla üzme işte” diye dürünüyor. du, Münir bey, ceketini. düzeltirken Peki peki, alacağım olsun: Bir akşam, dedi. Hayır, Münir bey, Biralar bu ak- şam içilmelidir. çünkü kanun böyle: dir. Evet, kanun” böyledir. diye tekrarlıyan doktor, eirafa baka- Tak bir takviye kuvveti aradı: İlerde; ürtüne akşam vaktinin, ya- ni Alısılan İçki anatinin Üpik karar. azlıkı 'daha simdiden çöken | sorgu Yarmıcı, Briç'i bitirmiş, şimdi de esniz Yordu. “Doktor ona. seslendi: — Dekil miz Onun aradığı da bu idi: T Na "var, 'ne var? diye “derhmi geldi. döktordan mese- leyi öğrenince de, tarafsız bir hakem Kavrını, itina. ile, takınarak T Tabil Yabil Diralar bü aksam içilmelidir. Hattâ bira 'de me oluyor. mua? Raki . dürürken, dedi. İste Sükrü de katılmıştı;. mülte- fit bir. gülümseyisle: Mehmet efendinin bir güvec' lik mi İik. etler erimiz, erimi beri Tam, sarmısağı bol. İlik dedim ya, Eve göndereceğim diyor amma, h- klm Bey için birakır. diyordu; fakat Münir bey ona, şöyle bir. bakiverince derhal sindi: Bu e- damın gözleri niye öyle tükürüvere Sekmiş “gibi. dürürdü. sanki? 'Münir bey ona: — Şapkamı ver, deği. “Sahiden Kidecekmiydi? — Sahi Eidecek misiniz? diye sördu. Münir bey Münandeniz oluran. dedi. Hayıri bu. “adamın gözleri, ac kediler gibi değii. yılan gibi bakıyor: dü. yilan gibi Borgü yarıcı Adeta Yalvariyordu: Doktor: —'Kahın bu akşam, ne olur? Yazan : — Tarık Buğra Münir bey ona, yılan gözleriyle ve tuhaf bir gülümseyişle, Sükrü şapkar ni getirene kadar, baktı. Doktor, du: daklarını germek, görlerini iyice kı Mak, sonra da, böylece ve onun bu gülümseyişini “ doduruncaya ” kadar Kirpiklerini — tütretinceye kadar, sari gözlerine bakmak İstedi. fakat yapa: Südiği, bir slgara yakmak, oldu. Münir. bey Allaha ssmarladık. diyerek çıkıp git Sadece; “Atiaha Mmarladık.” "Doktor: "Demüz herif, Giye mırıldandı. Münir beyin sandal Yesine Kendini birakıveren sorkü yar. H Beraber içeriz. dedi. 'Beraber İçeriz” O, masaya abanmiş: biyon'ları, firleri, “Vezir'leri, ” avuçlüyor, birakı: 'yor, sönra gene avuçluyor, Kene bira. kayordu. Yüzüne' baktığı 'bile yoktu. Doktor, kendisinin, onun için bir por: siyon Te sal Bihayet, Sise bittikten ir kadeh Takıdan fazla bir şey olmadığını, İlk defa, Güşündü. Ve dlk dera, onun kendisi için aymı gey oldukl şündü. Sorku - yarırıcı: Beraber içeriz. diye tekrarlıyordu. Doktor. rap diye Ayaka kalktı: ” Eski yetmiş İki kilo mplyonu - kafarkol'dan — kurtulmüş Bibiydi veya öyle zannediyordu: Derhal, dedi; derhal başlamalı- Ve başladılar: Beker taciri sayın Mehmet efendi: bu, Bir taraftan camide vâz. ederek halkı kazandığını samirken, öte tars tan da, belediye relmliği için, münev. Yerlerle ““tabil mümkün olduku kar dar “gizli— kadeh tokuşturmayı bilen İmam-hatip okulu. mezunu, /e öbürlerinin de 'dür ilik gibi güvercini seve seve masaya ge- firdi. Raki —arslan südü— her şeyi en uygün, en' rahat 'gekle sokmak üze Teydi; bu İşi —her zaman olduğu Ki- bi yapacaktı da; fakat Şükrü, ku: Tağına ekilip de — Şu cezaci ne antika adam. 'der demez, doktor için, hiç bir ümit kalmadı. Doktor. — her geyin, artık, mahvolduğunu bile bile, tehlikeyi; FOK K. Başkanı Rtemzl Şanel, hakkında izahi alkkalılara dayyareler — Halk, Türkiyede L Uçakla Doğu Türkiye | yapılan tetkik kendi ediyor. mali — uçakları d Karadenize küsen şehir - Yeşil ziyafeti - Çarşamba pazarı - Şirin Ünye - Afrika vahşilerinin evleri - 5 aydır yağmur yok - Bafra küçük Paris - Kapıkaya mağaraları Samsun, arkasını denize dönmüş, Karadenize sanki küsmüştü. - Yalnız gehri değil doğüda Ünyeye, batıda Bafraya kadar / görebildiğim bütün ahij denize doğru en az 400 metre. dik bir kumsal halinde uzanmış eşi emaali bulunmaz bir tabii plajdı.. De- nizi yalayarak şehri baştanbaşa kate- 'den demiryoluna muvazi geceleri ka- ranlık bir. bulvarın Üzerinde, 'ne bir tek villâ ne bir apartman gö- remedim. Bütün evler denize cephe- derini değil, sırtlarını dönmüşlerdi. Pilotum kiymetli öğretmen - Salim Kökçü İle sahili takip ederek Ün. yeye kadar uçarak İlçe ve köylere Beyannameler attık... Bu sahillerden tatlı bir meyille yükselen kubbeleri bulutlü Canik dağlarından başlayan yeşillik yer yer açık koyu dalgalar halinde denizin kenarına kadar ini- yor.. Karadenizin beyaz köpüklü dal. Zalarında bile kaybolmuyor, — deniz içinde ufuklara kadar kilometrelerce genişiiğinde uzanıyordu. Göz buralarda — tasviri imkânsız bir yeşil ziyafetiyle — karşılaşıyordu. Zaman zaman bilhassa — beyanname atacağımız sırada çok alçaktan uçu- yoruz. Çarşamba ve Ünyenin üzerin- 'den üçarken bu kasabalara pazar ku: Tulmuştu.. Çocukluğumuzdan beri bir intizamsızlık teşbihi olarak dinledi. Röportağı yapan : fimiz “Çarşamba pazan” tabirl a- Caba buradan mi çıkmıştı. Uçaktan bir kasaba pazarının — manzarasını görmenin — zevkini tatmamış — olan Tar muhakkak ki hayatta mühim bir zevkten mahrum kalmışlardır. Dört köşe bir meydanda kurulanı üstü Ççık sebze ve meyva pazarının renkle- Tini bir Çin minyatüründe bile bula- mazsınız, Dömateslerin kırmizı — bi. berlerin şeftalilerin kırmızıları, pat- Hcanların moru, kavunun sarısı, nay- Jön gibi parlayan soğanların — koyu turuncüsu daha ne bileyim ben fa. gülyelerin karpuza — kadar değişen Mmeyva ve sebzelerin mühtelif. renk- lerini havadan — gözlerinizin - önüne getiriniz... Dünyanın en nefis bir peyi- zajı olmaz mı? Sonra pazardaki mey- va ve sebzeler birbirine tipik olarak Kkonmuş, aralarına hiç yabancı renk karışmamıştı.. Tütün, misir. ve fin- dik bahçeleri Üzerinden uçuyoruz. Ispartada dökunmüş yüzlerce açık koyu yeşil renkli paspası yanyana koyunuz... İşte size Ünye-Samsun sa. hilleri, Samsun ne kadar denize küsmüş. se Ünye o kadar kucaklaşmış... Sa- hilleri Beykoz veya — Anadolükavağı gibi yalılarla dolü 1âl.. Bahçeler a. rasında yükseklere doğru uzanan ev. leriyle burası çok girin bir — yerdi. Ân ” Cüa 2 — Gilmpl VAKİT VASATI EZANI || (Güzel vosu Günee —e aomz | prstkras Eis d 203 1200 K Örle Tiindı DKMN ECZANELER VENL (Bakırköy BMİNÖNÜ : Sadullah (Eminö. GELECEK OLAN — | ' Glürüm'erünçer 2 S'Ge |t Bekçileri 2 a) ' Yorel tünküşanl " UÇAKLAR Kannem Gemisi Erürkçe. C" |hati SamaT Gzes y S'Kara M çapımör ctmert — İdar veni Lnen 148 DaLIY. Tümo Buran. — | cariaı Çönee | aaza OGi T5 Taran | MEXOĞLU : Kinyoli üüerkez) 154 Barx. Grark Temip — D S0 | Kaplan kadıa 2 — Aşkakn'öa | < Sıhhat, ülerken — Kemai İzdo DY (Türk) Ermiram | Güren "üleler Crürkçer 2 — | Gelar, Tedu eraktimi — ada e Malatya, Kayseri. An: | Şimat Kanunu, 3 < Küsbe İOPERA (üt 1 — Şehande aa Z'i 'DELY. Ciün | Yariyecen Sinbat çürkçe. £ EPon Gaara M Aearez SÖNER' (S 1 — Prasek | ait ömsavan Hatküm 2 Apisi Aşik e| SOnBEYA “iasen 1 — Kara n kümmpala) 1880 BERA. Ünglliz) Lon> | gAnıkı (40380) 1 — Ki Maske — (Renkii). 2 — Çifte | FATİH: Üniversite (Şehzade- dra, Nis, Röma, — Atina. — |layı, 2 — Atlas Ekapresi, — | Hayat başı) — Etem Pertev (Aksa. 1600 D.HLY. (Türk) İzmirden, İ SIK: — 1 — TTehlikeli Kadın. ANKARA, SY Za alkele (8matya) 823 DELY, Çraek Buree |2 — Gi Vasifa KKAa Te ae İ Hamdi Emcen (gekremini) Takas Datir, Crüre anka | EAŞADE CAğişi) 1 D Anise | Sonbaa z Einariyaei irdü |X se Gökekrin Te TN ADK aA | S Mlakari 4 — Küra Beb |SÖYG (ai 1 öranceye | örüe: Byüp Bakan Zandra, Brükselden. TAX 1 — Haç Yolu. 2 — Ma- | Kadar. 2 — Kazanovanın Atk RatKTAS: Vidin (Beşiktas) GİDECEK OLAN — | Şiyaşı Keki — Cü İÇERECE, Üssee) 1 — Kafian | köy c alerkek İnebeki YA ÖNAL geç 1 2 maei ae Denleler AT |KAnıKöYa K Snümtar (a. 408 DN . (Türk) Ban | Harp Zençinleri ada Ürumayan, Adam İ taper — Bostancı sesir, famire Z830 Bo X | UNAL OYasık) 1 — Allantlü |0 gehmmiktin Doruşu, e | USKUDAM: Setimiye İngiliz) AtIna, Roma, Nia İyem Pedaleri O G a Pa a G eç ei | BOYUKADA: erkez Londraya, — 880 D HL Y İ YENI — Üdü Kaz 2 — int | gi AT 2 — Hayaletler Geml | gzz - Alsancak — Bze GTürk) Bursaya, — 800 X.P | Rüyam. 3 — Ormanlar HAKİ- İ ÜLUR (2000) 1 — Aşk ve Pa | (Besmahaney — HİA ( (Fransiz) Atina, Roma, Parise | Mi (Renkil) İki Cingöz Casumtar | raltı) — Asri (Eşretpasa) — Afyon, Konya, Adı Ha BEaa a a SA DA '*“*'""“::;u 2 — Kartal, 3 — San Antonlo (e Urfaya, — 105 D. H Y.İAYSU 1 — Yeni Güneş. 2 — İTAYYARE 1 -— Şarlok Hol-İ YENİ 1 — Aslanların Pençe ea SAĞti Böskirün, 3500 Örle genetesi. — 148 İiminy | gerı Yt'dan sevllmiş biyano esemleri (e öroerüini Y” Kapakış ZM SNSK AMT A B 800 Bandırma, Bandırmaya, 1800 M.S.Ayarı ve haberler. — 18.15 Ta- YABANCI RADYOLARDAN SEÇME AŞ Ka e israsmuz GiemamE oLan İ KgtE eee KA Tei B |Bilay G GKU G l S 3 — Haydudun Oğlu, ATLIS GöR5) 1 — YALDIZ. (2MT) 1 — Unutul: SİNEMALAR BEYOĞLU CİMETE — (e 2 — Lorel Hardl ALKAZAR: G386) 1 — Kaf-| Arkadamı kan Kartalı. 2 — Cennet Peri- İMALK 1 — Makineli Adamlar Diyari (80 kusim tekmi İSTANNUL Gzen 1 e (2) kısım). 2 İ — Rakibeler, iyatlar Gürkçe), ü Bah- 2 — Bi maHçEst 1 —|7 ir Ömür (Türkçer, Bağdat Perii 3 Açkgöz Haydütlar Ar İnclal 2 — ci ” (a800) 1 Ka 4 — sön KİSMET (G685) 1— Dilinger 2 Z Singapr İn. Bah Y e Beyoğlu 41644 Ankara 00 ai |İ. Samab Selk takaraz Gaküdar sanus : Köy c -& İ el "e || EEILEMNLILE KA Tatanbul Beyoğlu — 409 — eli BN yanln pi & n -8i Karantina (Yalilar) Mehmet Ataker Bravo Ünyeliler, denizin zevkine vaz mak için her şeyi yapmışlar. * Bafraya otomobille gittim.. Kum- salın kenarından oldukça muntazam bir gosede 80.100 kilemetre yapıyo- rüz, bu yol Sinoba kadar 10 metreye çikarılıyor.. 15 sene evvel şiddetli yağmurların harap ettiği - Dereköy Köprüsünün yeniden yapılmasına bu sene nihayet başlanmış, Koça, Akı Jan dağlarından — iibaren — Bafraya kadar ormanlık. Fakat her yerde ol- duğu gibi burada da göseye yakın olan yerlerde orman kalmamış.. Yer yer karanğaç, gürgen, çam ve kara çam ağaçları görülüyor. Sahij tarafındaki Engiz Köyündeki Afrika vahşilerinin — oturduğu pen- ceresiz kllli topraktan en iptidat ev modelleriyle karşılaş yoruz. Burada Kürtler oturuyormuş.. Bundan son. ra Enbiyalı Dağı başlıyor.. Çok — ve ik bir koru halinde şose Boyunca kilometrelerce devam ediyor. Bura- S1 vaktiyle eşkıya yatağıymış, uçsuz bucaksız ormanda barınan haydutlar bir türlü yakalanamıyor ve zaman zaman yol kesiyorlarmış.. Tabil vak- tiyle Şimdi Asayiş berkemal.. O de- virden kalma bir Jjandarma karako. lu görüyoruz... Yeniden ihya edilen Karaköy Harasının — tevsil için 150 bin liralık geniş bir arazi satın alın- miş, şimdi binalar yapılıyor. - Evvel- ce bütün buraları bir tek şahsınmı Hacı Ahmet Paşa diyorlar. “Tütün tarlaları çok cılız, Bozı yer. ler öyle ki mahsul var mi yok mü belli değil; tütün mahsulü bu yıl çok fena, Alaçam, Samsun, Bafra, Ger- zeye 5 aydır. yağmur yağmamış. Geçen sene de soğuklardan çok zarar gören müstahsilin hali harap, vergi ve banka borçlarının tecili için emir verilmiş, fakat bu. sene kendilerine esaslı bir yardım yapılması lâzım. Burada halk Bafraya — Küçük P ris diyor.. Çok muntazam kâgir bine Jarı bir villâ gibi.. Şehrin sineması da var. Şehir dışındaki bağları, bah- çeleri ve 87 kilometre uzaktaki Al Çamın güzelliklerini anlata anlata bi. tiremiyorlar. 10 kilometre uzakta” Romalılardan kalma, Kızılırmak kenarındaki Ki pıkaya ve Asa mağaralarını göreme. dim amma sütunların bulunduğu bu mağaralarda birer tabur askerin ba- Tınabileceğini söylediler. Uzak dağlardaki ormanlardan ke- silen kütükleri - Kızılırmak - buraya kadar getiriyor. 1937 de yapılmış o- dan Alaçam yolu üzerindeki Ali Çe. tinkaya Köprüsünün yanından topla- miyor ve Bafra Kereste Fabrikasına sevkediliyor. Bafra İle Samsun arasında Sarıyer - Taksim gibi mütemadiyen dolmuş taksiler 3 Jiraya adam taşıyor. Gecenin karanlığında Samsuna dö- nüyorum, * Henüz işe - başlayan — yeni — Vali Hâşim İşcan yıllardanberi ihmal e- dilmiş Samsunu imar etmek üzere kolları şimdiden sıvamış. bulunuyor. Bütün Samsunlular yeni valinin gay- retiyle güzel şehirlerinin bir kaç se- 'ne sonra Bursaya — benzeyeceğinden emin ve sevinç içinde... Öğrendiğime göre sahildeki demiryolu imar plâ- Tunda yer almasına rağmen beheme- hal kaldırılacak ve sahilden geniş iki kordon geçirilecek, bugünkü istasyon caddesi üçüncü cadde olacak... Birin- el imar hamlesi için 3 milyon liraya ihtiyaç görülüyor. Valinin bu pare Samsunlulardan değii, Ankaradan te- min edeceği anlaşılıyor. Bundan son- Kİ imar hamleleri için Samsunlu. Jarın geniş yardım göstermeleri bek. leniyor, * Samsün hakkındaki — yazdıklarımı bitirirken buranın plâjından da bah- setmedikçe geçemiyeceğim.. 100 den fazla salaş soyunma yerini ihtiva e- 'den plâjda derin bir yer bulup yü- zebilmek için yarım — kilometreden fazla denizde yürümek lâzım, Cndde- Bostanı veya Kalamışı aratmıyacak birer topluluk öğleye kadar - plâjı kaplıyor. Şehirde muntazamı otobüs servisi var... Vapurlardaki yemek zi- N gibi gelişi ve gidişi halka haber eriliyor. Samsun plâjının kuzu etinden ya. ilmiş dönerkebabını da hiçbir. yer. Yarın Sivasa doğrü yola. çıkıyo- 21 Ağustos 1950 Beyati Araban faslı Lâlka Karabey Yazan İstanbul Belediyesi Konservatuarı Türk Musikisi İera Heyeti tatil zama nına tesadüf eden gü mevsimde faa- liyetini açıkhava tiyatrosuna — nak. lemiş bulunüyor. — Fiyatlarda yapı: Jan büyük tenzilât da halka bir mu- SiKİ terbiyesi / verilmek — gayesinin takip edildiğini - anlatmaktadır. Fakat ne çare ki, kusurlarında mezyetlerinden daha büyük bir 16- rarlla sebat eden bu heyete karşı sirf Türk Müsikisinin daha iyi bir vaziyete gelmesi temennisiyle - yapı- Jan samimi tenkidlerin maalesef hiç bir tesiri görülmüyor. — Münekkidler içinde en yumuşak yazanı da benim zannederim, Geçen kiş mevsiminde bu heyetin verdiği konserler, Türk — müsikisinin mümkün olduğu. kadar — sefaletten kurtulması emelinde bulunanlar ta- rafından acı acı tenkid edildi. - Fa- kat acılığı kadar haklı olan bu ten. kidlerin heyet Üzerinde — noksanları daha küvvetlendirmek gibi bir tesir yarattığı İddin edilebilir. Hem de öyle noksanlar ki, musiki bilmiyen- lerin bile gözlerini ve — kulaklarını incitecek mahiyettedir. Menelâ: 'Tek sesli olan bizim fasıllarda mühtelit saz ve seslerin girişlerini ve dina- mik, agojik nüanalarını — işaret et mek vazifesi — bulunmadığı için esa- sen gefe İhtiyaç yöktür. — Fakat ne- dense Jera heyeti mütlaka bir. gef idaresnide konser vermek- Adetini ta- kip ediyor. Bu hale göre gefin tek vaziyeti girişleri ve çıkışları tanzim etmekten ibaret İkeh heyetin faml- Jarında ne giriş, ne de çıkış bakımın. dan birlik görümüyor. Bu eksikli. Kin bizzat heyetteki bütün — sanat. kârlar tarafından farkına varıldığı güphesizdir. Nitekim hallerinden de anlaşılıyor. Netice böyle olunca faslın başın- dan sonuna kadar durmadan el ve kol sallıyan şefin yorgunluğuna acı- mamak elden gelmez. Bir konser tasavvur edelim ki, on da könser heyeti sahneye - girerken, sahnede iken Ve sahneden çıkarken türlü Hübalilikler yapar; / içlerinden bazıları ağızlarında sakız gibi bir gıda bakiyesi çiğnerler; üç kişi ay Mi notayı Okumağa Çalışarak baş. başa verirler; keman yaylarından biri aşağı inerken diğeri yukarı çı- kar; Üç tanburun saplarından biri yere mali, biri ufki, öteki şakuliye yakın bülünür; — nüans namına hiç bir şey yapılmaz; sükütler, sazlar. dan yalnız bir kişinin çaldığı nağ- melerle — döldürülür: — Eserlere hep biredn başlanması ve hep — birden son Verilmesi temin edilemez... Göz- le görülen ve farkedilmesi için musi kişinas olmağa hacet — bulunmiyan bu aksaklığın ortasında bir konsor e kadar mükemmel olabilirse işte dera heyetinin 15 ağustos 1950 salı günü saat 21.30da Açıkhava tiyat. rosunda verdiği Beyati Araban kon- eri de o derece mükemmel oldu. Bütün bu kusurlar arasında ha- Kiki kiymetinden daha ziyade — e- ğer kazanan bir kaç güzel noktayı kaydetmekten geçemiyeceğim: Rahmi Beyin “bana seyrancı ce- malindir emel” Güfteli şarkısı heyet- çe pek güzel okundu. Kemani Sadi İşılayın taksimi nefis oldu. Hele Mefharet — Yıldırim gerek fasılda, gerek solosunda büyük ba- şarı gösterdi. Adeta fasıl heyetin- de manevt gefliği © yapıyor Ve eliye de usül vurarak sıki sik vükua gelen aksaklıkları düzeltmeğe muvaffak oluyordu. Tera Heyeti TTürkiye içinde ve bi- naenaciyh dünya — Üzerinde resmi bir müesseseye bağlı tek Türk mu- siki takımı olduğu için bu heyeti yıkmadan, hırpalamadan — terakkiye gevketmek İstiyoruz. — Fakat bizim bu hissimize heyetin pek de iIştirak etmediği ve nasıl olsa yürüyebilece- Rini düşündüğü anlaşılmaktadır. Son günlerde — kiymetii sanatkâr Münir Nureddinin ve bir çok talebe yetiştirmiş olan değerli hoca tanbu Ti Refik Fersan Ve eşinin Belediye konservatuarını İntisap ettikleri ri- vayetini gözetelerde okuduk. — Musi Ki bilmiyenlerin bile gözüne çarpan aksaklıkların bu kıymetli elemanlar tarafından süratle — izale edileceğini umar ve hem kendilerine, hem de dera heyetine muvaffakıyetler — dili- yerek sözümü bitiririm. Yeni neşriyar —| METİNLERLE FELSEFE TARİHİ Mit Eğitim Müdürlerinden ve Ba- kanlık eski mürettişlerinden Osman Pazarlı (Metinlerle Felsefe — Tarihi) 'adlı yeni bir kitap daha neşretmiştir. Bu eser başlangıçlarından bugüne ka- dar bütlin felsefe mesleklerini ve bü- yük fikir cereyanlarını herkesin anlı- yacağı bir şekilde açık ve sade bir Üslüpla anlatmaktadır. Kitabin husu- fi bahisleri, halk kitlelerine anlatmak gayesiyie — vül. garize edilerek hazırlanmış olması, Ve ayrıca her filozofün kitaplarından '€n seçme parçaları ibtiva etmesinde dir, Kitaptan felsefe ile uğraşmayan talebe ve öğretmenlerin de istifade etmeleri mümkündür. 310 sahifelik kitap 250 kuruşa muharririnden veya kitapçılardan temin edilebilir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: