14 Ekim 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

14 Ekim 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Ekim 1050 13 SENE MÜLTECİLER ARASINDA — YENİ İSTANBUL — TARİH SAYFALARI Sayfa 6 Mülteci problemini halletmek Sarayı alt üst eden arbade için yeni bir çare bulundu Türkiyedeki yabancı mültecilerin başka memleketlere yerleştirilmesi meselesiyle uğraşmak üzere memleketimize gelen İngilizin anlattıkları Abdi. İPEKÇİ Beyoğlunun arka sokaklarının loş- duklarına gizlenmiş bir binanın ikin- €i katının kapısında söyle bir levha Yardır: L R. O, (Mületlerarası Mül- teciler Organizasyonu). İşte bu evde bir kaç günden - beri hummalı bir faaliyet göze çarpmak- tadır. Haddizatında esrarengiz gözü- ken fakat aslında insani hareketten Başka bir şey olmuyan bu faaliyetin başına İngiltereden yeni gelen — bir zat geçmiştir: Mr. Luscomb. İkinci Cihan Harbinin nihayeti ile Deraber ortaya çıkan mühim prob: demlerden biri de mülteciler mesele- sidir. Sovyetlerin, Avrupada işgal et ükleri topraklardan çekilirken onları Kür dünyadan bir. “demirperde” ile ayırdıkları ve kurdukları kukla hü- kümetlerle buralarda — tahammülfer: Sa bir rejim yarattıkları malümdur. İşte bu rejimin tazyiki altında inle. yenlerden bir çokları demirperdenin gerisine kaçmağa muvaffak olmuşlar, Kür memleketlere iltica etmişlerdir. Her gün adetleri biraz daha büyüyen bu mülteciler karşısında — Birleşmiş Milletler harekete geçmiş ve on bin- lerce insanı sığındıkları yerlerde ko. Tuyabilmek için bir teşkilât kurmuş- tu, Teşkilât — birçok yerde, bürolar aÇmış, yabancı topraklarda, her tür- ü yardımdan mahrüm — mülttecilere yiyecek, Yemek ve yatacak yer te. min etmişti. Pek tabil, bu yardıma ilânihaye devam edilemezdi. — Fakat L R. O. tasfiyesine başlarken mül- tecilerin dürümunu da nihaf bir ge. kilde düzeltmeğe karar verdi Mir. Luscomb da bu insanl hareket Uğrunda gayret sarfedenlerden biri- dir. Beyoğlundaki evin mutevazı bir odasında, Türkiyeye mühtelif - peyk memtleketlerden sığınan mültecilerin durumuna bir hal çaresi bulmak için uğrTaşan bu zat diyör ki: “L R. O, nün tasfiyesine başlan- mıştir. Şimdiye kadar Türkiyeye m- #ınmış olan mültecilerden bir kısmı- u, kendilerini kabul eden memleket- lere yollamıştık. Fakat asıl - güçlük #imdi başlıyor! Yaşları, cinsleri, mes- dekleri, dinleri gibi sebeplerden, hiç. bir memleket tarafından kabul edil. memiş olan daha yüzlerce mülteci yardır. L R. O. nün yardımı bittiği Açin bunlar perişan olacaklardır. İşte, bi gibileri, içinde bulundukları müş: Kül vaziyetten kurtarmak için yeni bir servis ihdas ettik: Yerleştirme Bervisi.. Sene başında kurulan servis her mülteci hakkında mufassal dos- yalar hazırlar. Dosyalarda mültecinin fotografı, mesleği, aile durumu, ya- bancı bir yerde iş görme kabiliyeti, ve bilhassa kusurları yazılır. Bunları yaparken her türlü teferruattan isti- fade olunur. Meselâ Türkiyede — bir mülteci mimar için — hazırladığımız syaya, yapmış olduğu binaların re- # mlerini ve bir kaç plânınışda kov- Guk. İşte ben memleketinize, bu ser- Meyve ağaçları : Nasıl vene şaıtl;ı' altında yetiştirilir ? Bahçenizdeki — meyve — ağaçlarını, dikiminden, her mahsul yılının sonu- 'na kadar birbirine bağlı çalışmaları takip e zaman bol meyve bek hakkınız. olur. Fakat, bunlara dikkat etmeden bir Çalı sıklığı ile dikecefiniz meyve a. Raçlarınız. çeşitli zararlıların yuvası olarak, mahsul zamanı beklediğiniz Meyveleri dökülür, kurtlarır emekle- Finiz boşuna gider Evveli, İK yapacağınız. sa- ha havadır, bol güneşlenebilen ve et Tafı açık olmalıdır. Toprağın taşlı ve kireçli olmaması ve dikimden evvel 30-40 cm, derinliğinde kirizma edil Mesi lazımdır. Yeri iyi seçilmiş, top, Tafı hazırlanmış meyvelikte sıra di kilecek fidanların seçimine gelir. Dikilecek — fidanların — hastalıksız, kök ve gövdelerinin muntazam . ge- Tişmiş olması, seçilecek — çeşitlerin iklim ve toprağa uygunlukları şart- tır. Meyve ağacı bol hava ve güneş Je ter, sık dikimlerle dallar biribirine g- Teceğinden hava ve güneş giremez Sik dikilen ağaclar ise, hava ve g- neş bulabilmek için boyuna uzayaca: #ından çiçek gözeleri yerine yaprak gözeleri meydana gelir, meyve tut Mazlar. Güneş ve hava alabilen dalla- rının ucunda verebildikleri az meyve, de hem kuşlara - yemlik ve hem de hastalık yuvası olur. Onun için dike- ceğiniz fidan çeşitlerine göre fidanlar arasında verilecek aralıklar: Elma: 5-6, geftali: SA, kayımı> 4-5, vişne: 4-5, kiraz: 5, erik: 4-5 metre Yeni dikilen fidanları — köklerinin sallanmaması için ilk yıllarda dikim- le beraber herekle bağlamayı unut. mamalıdır. Dikim işi bittikten sonra, Çeşitli meyve ağacı parazitlerine kar # her mevaim yapılacak ilâçlamaları ir. Kışlık ve yazlık ilâç- yanında, muntazam mahsul imek için meyve ağacınızın geli- Dosyalar Cenevredeki merkeze gi- der, orası da mült ilerle gürüşürke İleri, içinde bulundukları güüç durum. n kurtarmak İçin onları bir an ev. vel dışarıya göndermeye çalışıyoruz. * ci talebinde bulu, 'nan memleketlere gönderir. - Bugün | — Mir. Luscomb, 13 seneden beri mül- bu sisteme göre “İngiltere, İrlanda, | teci meseleleri ile uğraşıyor, 1937 de Norvec, Amerika, Hindistan, Pakis- | İspanya — mültecileri için çalışmış. tan, Kanada ve Fransa kolonileri ile| Harp çıkınca orduya İltihak etmi Brezilya mülteci talebinde bulunmak. | 1645 te yine eski vazifesine avdetle tadır. Şimdiye kadar 5.000 mülteci | Yunanstan mültecileri ile alâkadar yukarıdaki / merhleketlere gönderil- | olmuş. L R. O, kurulunca teşkilâtın miştir. Ne bu 5000 mülteciden, ne | Çin bürosunda çalışmaya — başlamı: de onları kabul edenlerden - gikâyet | Nihayet yerleştirme — servisi İhdns eden oldu. ilince Mr. Lescomb'ü — servisi A Terkiyedeki — mültecileri — başka |" manyadaki bürosunun başına getir memleketlere bir an evvel göndermek için hususi bir gayret sarfediyoruz. Meselâ bir marangoz için talep vaki olsa ve Türkiyedeki mülteci bir ma Tangozla Almanyadaki diğer bir mü: $teci marangozda aynı vasıflar bulun: kink göndeririz. Türk Hükümeti güç bir durum. yabancı mültecileri topraklarında ba- rındıramaz. Zira Sa, Türk mişler. Kandisinin. bil yalnız geçen sene giliz Işgal / bölgesinden - Amerikaya 40.000 mülteci gönderilmiş. Hayatının 13 senesini mülteciler « asında geçirmiş bu adama, bu vesi le ile karşılaştığı enteresan bir vaka olup olmadığını. vordum. 'Evet, dedi. Almanyadaki Kalmuk muhacirleri çok enteresindir. Bunlar, irdiğine göre Almanyadaki İn. Çünkü 1) Türkiyenin kendi muhacir prob- | harbin sonunda Almanlar Ruzyadan lemi vardır. Gayet tabil yabancı mül- | çekilirken, tekrar Rusların tahakkti. tecilerden evvel Bulgaristandan gele- | müne girmemek için onlarla beraber 'cek 250000 Türkü düşünecektir. Almanyaya gelmişlerdi. Sayıları 2000 2) Türkiye Müslüman bir memle- | den fazla olan bu Kalmuklar, kabile kettir. Halbuki buradaki mültecilerin | halinde idiler, birbirlerinden ayrılmı. hemen hepsi hiristiyandır. orlardı. Fakat İşin tuhafı, yegâne 3) Dü meselesi. T arasın- | düşündükleri şey attı. Attan başka da ingilizce, fransızca, almanca bilen. | hiçbir şeyle alâkadar — olmuyorlardı. ler vardır. Fakat türkçe bilen 'ndilerini bir yere yerleştirmek lcap yoktur. diyordu. Fakat at, diye tutturmuş- 4) Türkiyede ecnebilerin cekleri meslekler tahdit edilmiştir. İşte gerek hikümeti, gerek mülte lar, atsız hiçbir yere gitmeyiz diyor. lardı. İsteklerine uygun yer bulmak ok uğraştırk. Nihayet Urugunyı münasip gördük. Oraya giderek yer leştiler, ata girebil. Ja kavuştular, Mülteciler mevzuunda size insan Zuhaf” alayları adiyle askert bir teşkilât. vardı. Bünlar — “sarıklı” ve Tesli" olmak Üzere iki kısımdan bi retti. Sultanın bir nevi muhafızlığı- n yaparlardı. Feslileri Arnavutlar. dan, #arıklıları Araplardan meydana gelmişti. Birbirleriyle hiç geçinem Terdi.. Her iki tarafın benlik iddiası, Aaralarındaki uçurumu gittikçe büyü: tüyordu. Bununla beraber iki alay da aynı vazife ve gaye ile (Yıldız) Sa- Fayı civarında, burunburuna iki u Jaya yerleştirimliş bulunuyordu, Bu yüzden kavgaları eksik değildi. Çok defa İstirahat halinde olsun, vazife başında olsün . askerlik inzibatını bozan olaylara sebep olmuşlardı. Bir ramazan bayramının ikinci gü- nü kıiyamet koptü. İki taraf bayra- mın verdiği neşe ile eğlenceler tertip ederek eğleniyorlardı. Kışlalarının et Tafını bugün de olduğu gibi satıcılar, çalgıcılar, çengi, köçek gibi oyuncu: dar sarmıştı. Fakat sarıklı Zühaf a- layı daha az mevcutlu olduğu İçin, çalgıcıların çoğu fazla kazanç düşün- Cesiyle fenlilerin kışlası önünde ça Mmakta İdi. Bunu bir izzetinefis mese- desi yapan — sarıklılar, / çalgıcıların kendi kışlaları önüne getirilmesi için İki Üç arkadaşlarını gönderdiler. Za- 'ten dolgun ve kinli bulunan bu erler fesli alayın kışlası önüne gidince çal gıcılara bağırdılar: paraya — BSiz çokluğa bakmayın, bakın!, Bizim tarafa gelin, nizi verelim! Çalgıcılar hemen itaat etmek U re durakladılar. Ama fesli Zahaf'lar derhal müdahale ettiler, bırakmadılar. Gelirdi, çalgıcıları gelmezdi; a- dırdık, vermezdik, derken münakaşa Büyüdü.. İki taraf birbirlerine ağır söz söylemeğe kalktılar. Nihayet kü- für, arkasından tokat, yumruk me dan aldı. Bunu gören iki tarafın ar- kadaşları yardıma koştular. İş sopa ya, taşa inkilâp etti.. Başlar Mağa, dişler sökülmeğe, kan dökül- meğe başladı. Bilhassa sarıklılar az oldukları için dayağın fazlasını yi yorlardı. Fakat arbede hakiki b cenk halini almaktaydı. İki taraf da düşmana saldırır. gibiydi. Tam bu aırada sarıklı alayın da, fesli alayın da borazanları uzun u: zun Gttü. Bu, silâh başına demekti. Alaylar süratle kışlalarına koşarak silâhlandılar; evvelkinden daha ku- durmüşçasına vuruşmaya tutuştular, Karşı karşıya mütemadiyen ateş edi- yorlardı. Kışlalarda nöbetçi bulunan Zabitler, bu hal karşısında — şaşkına dönmekle beraber hemen dışarı u6- TaĞılar; tarafların arasına girdiler, inzıbatı tesise çalıştılar. — Yazık ki, züdahalelerinin hiç bir kıymeti ol- madı.. Zira ortada cereyan eden bir kavgn olmaktan çıkmış, harp manza- rası almıştı. Derhal Sarayı haberdar ettiler. Haber, Sarayın Harem ve Mabeyn Dairelerinde bomba tesiri yaptı. Sul- tan Abüdülhamid I, #apsarı kesili rek titremeğe başladı. Gazi Osman, Müşir Derviş ve Fuat Paşalar davet edilerek bunun bir Ahtilâl olup olma- dıği müzakereye kondü. Bir. taraf- tan da gittikçe ses ve tesirini artı- ran Vaka mahalline yaverler gönde- rildi. Bu arada silâh patırtıları hafif. deği; Zühaf alaylarının — kumandanı Ferik İsmall Paşa da huzüra girdi. Korkudan titriyordu; Sultanı teskin eylemek, kendisini itaptan kurtar- mak için el bağlayıp şöyle konuştu: Vakanın hiç bir. - ehemmiyeti yoktür sultanım. Kullarınız bayram- 'dan Önce aldıkları — maaşlarının ve bayramın sevinci İle şerefinize, sıh- hatinize ve saltanatınıza — eğleniyor. dar. Bu onların milli âdetleri imiş; Zatı devletlerini rahatsız ettikleri ci hetle nümayişin bırakılmaz hususu: hu emrettim. Müsterih olunuz, şimdi #ükünet tamamen avdet edecektir! Ve çıkıp gitti. Tabil bu, hulüs çakmaktan başka — bir şey — değildi. ikten pek kisa sonra silâh atışı daha sekilde tekrar başladı. Orta. hğı saran gürültü ve duman eakt- sinden daha endişe verlciydi. Alâka- Paşa sözünü korkun ) D Saraydaki bütün kadınlar da korku ve endişe içinde ağlayıp duruyorlardı h zabitler bu hengâmenin önüne geç. mek gayretiyle kendilerini ateşin 1 çin€ Cattıkları halde — bastırmaya muvaffak olamıyorlardı. Vurulanla- rın acı feryadiyle manzara daha kor- kunçlaşıyordu. —Artık ateşi — ateşle baztırmaktan başka çare kalmamış- tı. Derhal / Beşiktaşa, — komutanları İkinel Fırka Komutanı Ferik İsmail Paşaya haber salındı. İsmail Paşa arbedenin bütün kuv« vetiyle devam ettiğini öğrenince atı. na bindi; bir tabur nizamiye askuk riyle bir süvari müfrezesi ve bir top bataryası alarak Yıldıza koştu. Ab- dülhamit de Saraydan emirler, ira- deler, yaverler göndererek vükelâyı, Müşirleri, mabeyncileri, İamali Paşa: nin yardımına koşturdu. Bütün kor kusu Asilerin ne istediklerini öğren- mek, saraya karşı bir ayaklanma ise tedbir almaktan başka bir şey değil. d, Çünkü kendisi gibi bütün saray kadınları da korku ve endişe içinde koyun sürüleri halinde toplanmışlar, ağlıyurlardı. Nihayet zor kullanmak — süretiyle arbede bastırıldı. Askeri inzibat yoz luna kondu. Meydan yaralı ve ölü ile Golü 1di. Derhal döktorlar çağırıldı, yaralıların yaraları sardırıldı. Lüzumn görülenler — hastahaneye — kaldırıldı. Sonra umuml bir yoklama yapılarak yaralı ve ölülerin sayıları tesbit olun- dü; yedi ölü, altmışa yakın yaralı.. Ölüler akşama doğru defnedildil. Hastahaneye nakledilenlerden de ö- lenler oldu. — Netice tam alındıktan sonra Abdülhamid harekete geçti Kavgaya sebebiyet verenlerle iyile: gen yaralıların Hicaza sürülmelerini, kavganın başlangıçta bastırılmasında ihmalleri görülen zabitlerin mahke meye sevkini irade eyledi. Divanı harp kuruldü;. tahkikatını Çabucak yaptı; İsmail Paşayı bir a- ya, diğerlerini de mühtelif cezalara çarptırdı. Fakat mühakeme mirasın da sanıklarla yargıçlar arasında hay- N çetin tartışma oldu... Verilen ceza- lar çok görülüyordu. Abdülhamidimn tesiri altında bulunan yargıçlar, bu gefer cezaları arttırdılar ve Fırka Komutanı Ferik İamall Paşanın bir aylık cezasını bir yıla çıkardılar. O devirde sık mık görüldüğü üzere, kim. se sek çıkaramadı ve olay halka v. nutturuldu. Yıldızın görünüşü, Bir müzik ve dram şehri: Edinburgh EPİNBURGH'un kendisi de drama tik bir gehirdir. Tepelerine hâkim granit renkli küleler, bu dakika gü- neşte parlarken, bir an sonra hizla ilerleyen kara/ bulutların et tiği dekor içinde esrarengiz bir tarz namına iftihar ettiğim şu — noktayı — ha lişnerkesiz lll açi inlrsimı kgçenen karşı kinlerini, düşmanlıklarını — bile dağişmi ğt X eHet ölüm Addlacsini, < genç gelitilac — kocam cası dönmeden bunları mutlaka yok etmeliyiz, diye fısıldadı. Monrevel'e bildir i zaman adamcağız yelsinden ne . Mi “"m eeet _mı“:, v Alarta. Göği ARitad - Hep işlerimi düşündüm. Saadeti vermeye de, al- Çeviren : Mebrure Alevok iyord Marthe, on casiyle İspanyaya gitmede ram et- 8 Ha aklı hep ölen kardeşinde, acaip bir korku ile sa- Kadın tekrar etti: Sapıklık sevgileri anlamıyan, havsalalarına sığdıramıyan, bit geee ee y aa aĞ A A N — Haydı çelal' söyleyin, gerakdar Benü belülyer, hattâ bu çeşit “delilikleri”, ancak romanlara, tiyatrolara ya- Saşaladı. Aklındaki insan: Kadınların etrafında dört dönen K Sakldan ber lrica MAĞ de BUti eet öiesrtle bebi. Ze d Küzel danseden, münasız, hissiz, kafasız biriydi. Şimdi kar- — deri İlüve etti HM AAA gikib,. gözlerinli Öpdlün, Si Getiği Şısında, sanki hiç görmediği, tanımadığı bir. yabancı duru- — Madam Monrevel'e alt bir mesele var da. — Siz onu düşünmüyorsunuz, dedi. mza, nefretle, tiksinti ile bakıyordu. Adamı © Ölümün koynunda bile, Üzerine silinmez bir kir bulaşan, rada olacak, Gelir gelmez kendisine söylerim. yakasına yapışıp önü söyletmek İçin çekeliyor, tartaklıyor l n gŞ 5 d “”"': “'*"“',"""“ " ’“'"; H a — Mösyö Monrevel'le beraber... Demek yarın — Zavallıyı yeni bir felâketi rumak lâzım. Ğ Hesilla a. GerieERİY CĞN NUN Sonra da kendini tutamıyarak Bundan sonra daha ne gil Selâkete uğrayabilir —— TU kammatlerini büymekten yenın, VEME SA Mi timine göre budama. Ve aralamalar üsta bir el tarafından yapılmalıdır. Meyve ağacında her çiçek, bir mey venin müjdecisidir. Fakat bir ağaç hepsini besleyemiyeceğinden, olgun. Jaşmadan meyve — dökülmesini önle- mek ve ayını zamanda iri ve güsteriş- N # Joan Littefleld kimsenin aklına gelmemişti. Harbin sanlarına — doğrü gimdi. - New-York Metropolitan Operasının genel direk- törlü olan ve festivalin flk 3 yılı zar> fında artistik direktörlük yapmış ©- lan Rudolf Bing, karartma sırasında. gehri ziyaret etmiştir. Parlak bir ay SIi altında — karakalem bir resima Kibi duran tepedeki şatoya bakmış ve: “Bir festival Için ne dekor" de- miştir. — Böylece fikir, zihninde yer edinmiş, bunu şehrin belediye başka- 't Giyndebourne Operası Direktörü o. lan John Christie, böyle bir fikiele ilgilenmesi melhuz herkesle konüş- muş ve sonunda şimdi dünyanın bil- diği netice doğmuştur. Edinburgh'daki ik — Milletleraram Müzik ve Dram Festivali — agustos 1047 de tertiplenmiş ve “muazzam bir başarı kazanmıştır. Bilhassa mü- İk alanında en Üstün evsaflı seans- ar tertip eğilmiş ve — şehrin bütün sakinleri, festivalin — zihniyetini be- nimsemişlerdir. Edinburgh şimdi bir Avrupa festival merkezi olmak bar kımından Venedik ve Salzburg'la e- #it bir mevkidedir. Bu yıl 20 ağüstos -9 eyllil tarihle- Ti arasında yapılan TV Üncüi festival Edinburgh'u hariçten 100 n kişi ziyaret etmiştir. Avrupanın er tarafından, — Birleşik Amerika, Avustralya, Kanada, Yeni Zelânda Güney Afrikadan gelen bu ziya- retçiler — Büyük Britanya, Fransa, Danimarka, İtalya, İspanya, Birleşik Amerika, Macaristan, Almanya ve Avusturyaya mensup takriben 1629 artist tarafından eğlendirilmişlerdir. Edinbüreh'ün Stratford-upon-Avan 4 Shakespeare'i, Salzburg gibi Mo- rından ziyade yetiştirdiği. müellifler ık sanatiyle meşhur bir şe- 0 de festival münasebetive asgow'un Citizens Theater kum- panyası getirilmiştir. — Bu yıl aynı umpanya- Londralı birkaç artistin de takviyesiyle, fakoçyanın en ileri gelen modern. dram. müelliflerinden James Bridle ve Erle — Linklater'in yeni eserlerini sunmuş ve eski klâ- iklerden — birkaçını canlandırmıştır. Londranın Old Vic kumpanyası d 'n Johnson'un “Bartolemew Fair” eriyle, İngiliz — tiyatrosunu temall tmiştir. Bu eser, kumpanyanın re- pertuarına girmiş olup, tanya Festivalind 1950 “Edinbüreh - Festivali artist- Ziyaretçi ve resmi şahsiyetlerin de iştirak ettikleri Ve St dint gtir kumpanya Büyük Bet- tekrar oynuyacak- Giles Ka-

Bu sayıdan diğer sayfalar: