8 Mayıs 1939 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

8 Mayıs 1939 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞAKA NİYETİNE L Dieae eee Baharın muzipliği Fantazi iTablat; artık hicabı; bir esnaf trü- kile, cemiyetin mevhum kontrol zin- düninda nezaret altına birakarak, dekolle, yalınayak ve baldırı çıplak, hayatı gıdıklamıya çıktı. - Ağaçlar yeşil keftanlarile örtülüp kıraç top- Zaklara mavi bürgüleri . serilirken, Tahar ceteklerinde aleş rengi” bir Kacak “çiçeke ve korsajinda. bar har sabehlaand. gafak göllerile| yöllare düştü Artık hilkatin genç- eşme taarruzu başlamıştır. Hayyamla beraber; «Hem en em- salsiz güzellikleri. yaratırsın, hem nlara 'Sakıma, dersin. Bu; dolu ka ehi yan tut, fekat içindekini döke me, demekle müsavidir. Yoksa sen Karkoş müsün yarabbi.. dememek için çok uzun yılların hazan yaprak: İörile örtülü olmaktan başka siper| 'aktuır. Bununsa kebirden ne farka Süklitu bir mezarın feryattan müthiş' Yer yüzünü kaplıyan iştiyak sel leri -kim bilir nedense- beni de sü- Tükledi. Yürüyorum, adım başında tahassüslerim sendeliyor ve duruyo- Yum: Ah gelse! Gözlerim etrafta bir. meçhul arıyor: Mütlaka odür, geli- yor! Kim? Hem gelse ne olacak? Bilmiyorum. — Yalnız mırildanıyo-| *Yine birlikte oturduk, yine bir- #kte beraber gel hatmeyliyelim gu| gem elüde kitabır O kitab ki, yılda milyon defa hat- medilen kitabı mukaddeslerin bit lmesinden daha uzun, daha zah- metli sürdü. O, gelse ne olacak? Fa- ikat baharın sokak kızı mantık din- Jemiyor. Yalnız © gelse!! Hafızada, | geldiği zamanlar canlanıyor. Geldi. Âi tek ciğerden çıkan iki nefes gibi beraber olduğu anlar... Saadetin e- zelden verilmiş kutlu bir baht gibi benliğe sığındığı anlar... - Sonra?| Sönra artık «Sular hücum etmiye başladı hatıraya...r 1 Sular... Sade hatıralar değil, ta bint da, hayat da sululaşmıya baş. Tadı. Yollarda, kırlarda, mahlük in- siyaklarının kaba tuğyanları huy- Suzlaşıyor, übalileşiyor. Fakat gö- nüldeki yarı sırnaşık, yarı darssilalı ses durmüyor: Gelse!, Kim? Nere- den? Nasıl ve niçin? bilmiyorum. Yalnız bu deruni sesde ebedi bir dahrik isyanı var. İnsanları «Bizs likten çıkarıp şı-| mmürtan şairler, insanla — tabiatı kı-) Zıştırmaktan merhametsiz bir zevik. almıktadırlar. En doğru hayat fel- | Sefesinin izahçısı üstad Fazıl Ahmet | söyleniyor: 4Bilmez miyim ne yaman şeyler- dir, gürbet gözlerin, vatan gözle- Büyük Yahya Kemal, hayatın pej- mürdeliğine, ummanların ve yok- Tuğun namütenahi temizliğine ba karak nasihat etmektedir.: dediğin lüşeyi at, açıl engi olr Ah! bunu yapabilsek, insanlığı-, unızdan ve hayatın münasebetsiz Yüklerinden kurtulabilsek! Çünkü artık bunlar ve tabiatla ba- bar, Çingene çengilerine döndü! Feridun Osman Çekirdekten yetişiyormuş Zaragimrük Değirmen - sokak 7 ilkmarada Siran Tl5 besinde bir Kadın, 11 yaşındaki kız kardeşi Fe-) Tihanla Kalpekçılar başında Agâhin | «Canan ruh tuhafiyeci dükkünına - girmişlerdir. Birkaç çift çorap muayene ettikten | sonra dükkândan çıkarak- giderer- ken Agâhın komşusu Karabet gele-) tek az evvel çıkan müşterilerin bir-| kaç çift çorap götürdüklerini gördü-. ünü söylemiştir. Bunun üzerine A- gâh kadınların arkasından koşmuyal başlamıştır. Dükkân sahibinin arka- larından geldiğini gören Ferihan ço Tapları yere atmıştır. Bunun üzeri 'e her iki kadın da polise ihbar edi- lerek Adliyeye sevkedilmişlerdir. Dün meşhuden görülen muhake- mede kadının çocuğunu teşvik etti.. #ine dair hiç bir delii buluanmamış | Ve çocuğun yaşı da ceza vermiyo | Müsalt görülmediğinden bersetleri. YENİSABAR 6 MAYIS 1909 Köroğlunun Oğlu Hasan Hasan, 3 Yaşında iken Emsallerini Döverdi.7 Yaşın- da İken 10 Yaşındaki Çocukları Korkutuyordu Aasanın Babasını Bulmak Üzere Çamlıbele Gidişinin Resmidir -— Bezirgünbaşı, çoktan gösterdiği hareketten pis- man olmuştu. Fakat yapılacak şey yoktu. - Esasen beş bin altın da- gün kervanım çabucak hareket ettirdi. Ve sessiz, sadasız Beçip gitti. Çamlıbelde yine güzel günler başlamıştı. Bi güzel günleri bozan yegüne şey, Köroğlunun Boluda kalan karısıydı. Köroğlu hesaplıyor, ve yakında bir çocuğu olmak lâzimgeldiğini anlıyordu. İste bu his, koca Köroğlunu büsbütün büyütü- yör, büsbütün sarıyordu. Onu âdeta çocuklaştırı.. yordu. Bir defasında lâf olsun diye Çamlıbelde de baş- ka bir kadınla evlenmek istediğini söylemişti. İki ka- dın almak prensibine muhalif olan / Köroğlunun bu isteği hayretle karşılamıştı.Bu vaziyet Köroj koşuna gitmiş olmalı ki, aldı eline sazını, bakalıra we söyledi:. Bir çift güzel gördüm, ben aldım satın, Birini eyledim kendime hatun, Giri kahve versin, birisi tütün, Ben yiğite iki güzel çok mudur" * Biri Güreü kızı, biri Abaza, Birinin yanağı güllerden taze, Biri rakı versin, birisi meze, Ben yiğite iki güzel çok mudur? * Biri huri, biri melek bunların, Alyanaklar türlü çiçek bunların, İküsi de gayet köçek bunların, Ben yiğite iki güzel çok mudur * Koç Köroğlu derler benim adıma, Dünyada bir kimse çıkamaz tartıma, Biri bana baksın, biri atıma, Ben yiğite iki güzel çok mudur? Şunu da iüve edelim ki Köroğlu bir daha ve başka bir kadınla evlenmeyi ciddi olarak asla düşün- memiştir. * Biz, Köroğlu ile arkadaşlarını bir nebze Çamlı- belde birakalım da, şehre, Boluya inelim. Köroğlu - mun karısı aylardanberi sıkı bir muhafaza çemberi içinde yaşıyordu. Bolu beyinin en yaman silâhşorları, '€n belâlı, en Iâf anlamaz askerleri evin etrafını çe- virmişler, nasıl olsa günün birinde geleceğini tahmim ettikleri Köroğlunu bekliyorlardı. Aşte ba vaziyette iken - Kör doğdu. Kadıncağız erkek olan çocuğa, bahasının dile- #i veçhile Hasan ismini koydu ve onu itina ile büyüt- meğe başladı. Filhakika Hasan çok çabuk serpildi. Daha kü- gükken bile Köroğlunun oğlu olduğunu belli ediyor- du. Hasan, üç yaşında iken emsallerini döverdi. Yedi yaşına geldiği zaman, on yaşındaki çocuklar kendi- sinden korkarlardı. Bu suretle küçük Hasan, tam manasile Köroğlunun oğlu olmağa lâyık olarak ye. tişti. ne karar verilmiştir, Aradan daha bir kaç sene geçti. Hasan on üç yaşına hastı. Okadar serpilmiş, okadar gürbüzlen - mişti ki görenler kendisini en az on se şında zannederlerdi. Bir gün Hasan, arkadaşlarile birisi kendisine çatacak oldu. Hasanın da kafası bir. denbire kızdı ve kendisine bir kaç tokat attı. Çocuk ağlıya ağlıya evine kaçtı ve içeri girdikten sonra pet — Ne olacak, eşkiya dölü piçt Diye küfretti. KHasan, bu müameleden fevkalâde mütcessir muytü. Kendisine karşı yapılan bu hakaret onun içi derin bir yara açmıştı. Hemen anmesinin yanma gö vez Annel dedi. Bana arkadaşlarım <Piç, eşkiya dölü, dediler. Çabak söyle, benim babam için bizimle berat iyor? Annesi, zaten Hasanın bunu sormasını bekliyor- du. Şu halde Hasan artık büyümüş, dünyayı anlama- ğa başlamıştı. Onu hemen dizinin dibine oturttu ve kendisine bütün hâdiseleri anlattı. Sonunda: İşte oğlum Hasan! dedi. Senin baban böyle böyle yiğit bir kişidir. Şimdi sen artık bü- yüdün. Babanın senin için bıraktığı pazubend ve kı: hç sandıktadır. Yarın sabah erkenden - pazubendi, koluna, kılıcı beline bağlarım. Ata biner, Çamlıbelin yolunu tutarsın. Orada kime sorsan sana babanı gös- rir. Kendisine kavuşursun. Hasan, ertesi günü pazubendi koluna taktı, kı- hct kuşandı. Annesile dedesinin ellerini öptü ve Çam hbelin yolunu tuttu. Aradan geçen uzun seneler, Çamlıbeli bir kasa- ba kadar büyütmüştü. Köroğlunun karısından ve ol ması lüzüngelen - çocuğundan - hiç bir haber alma- ması kendisini çok üzüyordu. Bir gün Köroğlu çok erkenden uyanmıştı. O gün bir türlü sebebini tahlil edemediği garip bir baleti ruhiye içinde bulunuyordu. Bunu Ayvaza da anlattı. Ayvaz : — Can sikıntısı ise, gidermesi kolay. Atlarımıza kimdir? atlıyahım, şöyle bir gezinti yapalım, hiç bir şeyin kalmaz. Köroğlu bu fikri kabul etti. ikisi de atlarına at- Jadıkları gibi yola çıktılar. Yolda hem konuşuyorlar, hem de önlerine bir av. çıktı mı peşine düşüyorlar, eğleniyorlardı. Böyle vakit geçirirlerken Ayvaz birdenbire dur- u. Elini siper gibi gözlerinin üzerine tuttu: — —Uzaktan buraya doğru biryabancı geliyor. dedi. Köroğlu da ayni istikamete bakt — Evet... Kestirme yolu bilmedi yancı olduğu muhakkak, — Yalnız atı çok güzel.. Doğrusu binicisi de iyi kullanıyor. y Fakat küçük biz şey.. Baksana, belindeki hç kendisinden daha v — Dur bakalum. şu delikanlıyı bekliyelim. Belki bir yabancı, belki <e Bolu beyinin yeni bir casusu dur, Her ne ise. Dizim kanunlarımıza aykırı olarak izin almadan ge diği için kendisini esir etmek hakkı- muzdır. Bizim topraklarımızda hiç kimse izin alma- dan at ve silâhia. gezemez. (Devamı var) HULASA: Mustafa Sagir Pişaverde doğ- tur. tagilizle zekâ üzerine kendisini itina ile büyütmüşler ve muhtelif tehil- keli işlerde - Entellicens Servis| lıştırdıktan — sonra ü beğenerek 'Türkiye de bir melânet çevirmek mal- sadile istanbula / göndermişler- dir. Mustafa Sagir şimdi tstan- buldaki tngiliz - sefaretkanesin- dedir. Hükümeti — kraliyemize — ifa ettiğiniz büyük hizmetlere, ihraz et tiğiniz yüksek muvaffakiyetlere is- tinat ederek, tevdi edilecek bu vazi. feyi de, Büyük Britanyanın azzuları | ve âli menfaatleri dairesinde hüsnüi | ifa edeceğinize ve bu vesile ile de kaymetli başınıza bir halci şeref da- ha ilâve eyliyeceğinize katiyetle e mmin bulunduğumu söylemek isterim. Size tevdi edeceğim vazifeden ev- ağınız bu memleketin u- vel, çalışı mumi vaziyeti hakkında biraz malü mat ve izahat vermek her halde fay. dalı olacaktır. Anadoluda, Mustafa Kemal Paşa milli bir hareket uyan- dırraş ve halkı tamamen silâhlan- dirmiştir.- Ankarada, Büyük Millet | Meclisi #ükümeti namile tesis ettiği idarenin başına hükümet reisi sıfa- tile geçmiştir. Bu vaziyette Anado: | dunun büyük bir kısmını elinde bu- | dundurmaktadır. Yunan #imdiki cephelerinde tevkife muvaf- fak olan bir orduya da sahip bulun- maktadır. Anadoludaki halkın fikir ve tasavvurlarını pek bilmiyorum. Fakat Mustafa Kemal Paşa ve ar kadaşlarının harbe - ve mücadeleye taraftar oldukları muhakkaktır. Eiyevm hilâfet ve saltanat ma kamını işgal eden Vahdettinin va- ziyeti, kuru bir nam taşımağa mün- hasır kalmıştır. Diyebilirim ki, is tanbulda bile nüfuz ve kudretini gösterebilmek vasıta — ve imkânla- Fından mahrumdur. Hükümeti kra- liyemizin bu gün için takip etmek azim ve arzusunda bulunduğu si - yaset şudür: Padişahi himaye ile| Anadoludaki milli hareketi söndür- mek ve müteşebbislerini ele geçir mek ve. Mustafa Sagir, gözlüğünün cam| Jarı arkasında parlıyan sürnadi ve kara gözleri ile, generale istifham- ane bir nazar fırlattı ve gülüm- siyerek sordu: — Tasavvurlarınızı tamamile ve yuzukla anladım. - Bütün bunlara) mukabil İstanbul - ve Anadoludaki simdiye - kadar alın- miş, yahut ta alınması kararlaştı.. rılmış tedabir ve istihzaratı sormak | hığıma müsaade eder misiniz? — Yunan kıtaatı askeriyesi| bu gün için, Uşak ve Bilecik hattın dadır. Fakat, bu hattı sebat ve is- rarla muhafaza edebilecekleri biraz #üphelidir. Aydın cephesi de böyle- dir. Şimdilik elde bulunan mıntakaf nüfuzumuz, ancak İzmir ye İstanbul havalisine münhasır bulunmaktadır. — Yo, Istanbul ve İzmir halkı- 'nın hususf vaziyetleri?.. Bunlar ü- zerinde işlenmiş midir generalim?. — Pek az, mister. Yalnız halife, her arzumuzu ifaya hazır bir vazi. yete getirilmiştir. Kolonel Nelson, memleketin yegâne siyasi fırkası o- Jan Hürriyet ve İtilâf fırkasının bel- Ji başlı ekâbirini elde etmiştir. Pa- pas Fro, halkta bir İngiliz muhab- bet ve taraftarlığı uyandırmak ta- savvurile teşkil olunan İngiliz u- hipleri cemiyetinin başında bulun- maktadır. Mecir (Novil) Kürdistan 've Kapiten (Çapmen) Trakya işle- ———İMESHUR CASUS jazaazı 'MUSTAFA SAGİR sam NASİL TUFULDU, NASIL ASİLDİ? cam Yazan: R. KARAOĞUZ Casus Mustafa Sagir Malümat Alıyordu “ Gayemiz Anadoluda Uyanan Milli Hareketi Söndürmektir ,, rile meşgüldür. Fakat, bunların fa- liyetleri müsmir neticeler. verebi. lecek bir halde değildir. Mister (Ra- “yan) ın idare ettiği siyasi istihbarat Servisi İzmir ve Istanbulda faali, te ve hizmetleri ile beni memnun & debilecek bir mahiyettedir. Kolonel (Giribsa) ve (Korngotul) le Mecir (Hey) in maharetli ellerinde işliyen ankeri istihbarat servislerimiz, hak- larında beslediğim itimat ve emni- yeti her gün bir kat daha arttıra: cak şekilde çalışmaktadır. Poli eli- mizde ve kolonel (Ballar), (Maksi- vel) ve (Gavinel) in idarelerindedir. Bütün bu teşekküllerimizden azami istifadeler temin edebileceğinize iti- madim vardır. Halka gelince: Gayrimüslim —a- nasıra ait ekalliyetlerin, mensup ol- duğu idarci ruhaniyeleri ile birlikte ingiliz siyaset ve hareketlerine ta- Mamile taraftar bulunduklarını söy liyebilirim. Müslümanlar... evet müs lümanlar hakkında, kat'i sürette beyanı fikir ve mütalea etmekte ben çok mütereddidim. Fakat, ko - lonel (Nelson) - ve müşavir Mister (Rayan) bu hususta nikbindirler. Sizi en ziyade alâkadar etmesi tabii bulunan müslüman kitlesinin vazi- yeti, efkârı ve yapacağınız gizli teş- kilâta derecei iştirakleri - hakkında onlardan malümat alırsınız. Mustafa Sagir olduğu yerde kı- muldandı. ve: Bir rica daha mühterem neralim, dedi. İstanbulda Kuvvayi Milliyeye taraftar olan gizli cemi- yetler, onların hesabına çalışan gruplar hakkında da biraz malümat almak isterim. Mustafa Sagirin bu husustaki talep ve arzusunu General Haring- ton, âni bir hayret ve taaccüple kar gılamıştı. Fakat, izharile muhata - bını rencide etmekten içtinap etmiş- ti ve gözlerini açarak tereddüt ve merakla sormuştu: — Bunu niçin anlamak istiyor- sunuz, Mister Linkis?. Mustafa Sagirin yüzünü şeytani bir tebessüm istilâ etmişt; ve: Hayret etmeyiniz generalim, demişti. Ben, gösterdiğiniz hedefe onların delâlet ve muavenetleri ile 've en kısa yoldan ve en emin vası- talarla vasıl olmak isterim. General Harington, artık hay- ret ve taaccübünü ketmedememiş- ti. Yerinden yavaşça kalkarak Mus tafa Sagirin önüne gelmiş, istifham fışkıran gözlerini evvel Kolonel Nel- sona ve bilâhare de muhatabımın esrarlı ışıltılar sızan görlerine tev- cih etmişti. Elile de omuzuna do - kunarak: Esrarlı işiltiler sızan - gözlerine tevcih etmişti. Elile de omuzuna do- kunarak: — Mister Linkis, demişti. Söyle bana, bunu ni Ve onlar Mustafa Sagir, bir ihtiyar tilk. sırıtkanlığı ile gülmüş ve; — Pek kolay generalim, demiş ti. Hint Hilâfet komitesinin sahibi nüfuz ve salâhiyet bir ajanı sıfatile. Generalir tereddüt ve merakı zail olmuştu, fakat taaclip ve hay- reti tezayüt etmişti. Muhatabının çehresini gıpta İle temaşa ediyon, elleri şakaklarında derin derin dü- #ünüyordu. Bu esnada Kolonel (Nel #0n), uzun zamanlar beraber çalış- tığı bu mesal azkadaşının elini sık- miş, takdirkâr nazarlarile süzdük- ten sonra da: — Bravo, Mister Linkis, demig- ti. Yalnız teşkilâtımız değü, hükü- eti kraliyemiz de vücudünle iftirar edebilir. » (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: