15 Mayıs 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6

15 Mayıs 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ahire hamım efendi, aynasının karşısında dürmüş, uzün u aü kendibe bakıyor. Yüzünde pa - madların gideremediği çizgiler, vü - Cüdünde korselerin saklıyamadığı Yağlar kalbine Birer zehirli ok gibi Taplanıyordu. Çünkü, tâbir. biraz Kabaca amma, horoz ölmüş gözü göplükte — kalmıştı. — Fahie ha - Bi ürk beşi boyladığı hab de gözü yirmi beşliklerde idi. Maa> Şaafih onum merhum kocasından ka- dan serveti etrafında pervaneler gibi Gönenler az değildi amma, onda son Süz bir mühayyele olduğu için yar ai unutarak bir aşlk serküzeşti dü- Günüyor, parası için değil fakat ken- isi için sevilmek istiyordu. Yine o gece, Sarıgül - gazinosuna gidip biraz oturup dönecekti. Üstün- Ge zade, siyah Kadife bir cibise ve göğsünde iri pırlantalarla süslü bir Beeş vardi. angüle girince etrafında fisilt- dar yükseldi. — Fahire hanım efendi, kendisi Bi tanıyor musunuz? İstanbulun en zengin kadlınlarından. — Güğründeki broştan belii. asafı on bin liralık. İki genç kadın, aralarında konü- güyorlardı. Arkalarındaki masada e- turan bir genç adam, belli etmeden bu mühavereşi sansuz bir alâka ile dinliyordu. Çünküi esmer ve güzel Gelikanlı, para pesinde koşan bir mancera perestti. (x) şehrinde yap- aj bir vurgundan dolaya, palis, po- | ginde idi. Fahire hanım, kenanda bir | Maaaaya, oturunca iki " siyah gözün | Muknatisi ile genç adamın bulundu:. u tarafa başını çevirdi. Nazarları Karşılaştı. Çiftler dansa başlamışlar: . Birden kulağını dibinde tatlı bir erkek sesi yükseldi. — Bana bu dansı Kütf eder mizik Fahire, ağır ağır yerinden kalk An ve dansa başladı. Yeni tanışanlar vın basit mühavereleri, mükabil saplimanlar, ve işte Pahire ile Refiğin maceraları böyle başladı. Bu tanışma vükü bulali tam bir ay olmüştü. Zavalli - kadın kendi için sevildiğini -zaanediyor, sonsuz | Bir hilyada yaşıyordu. Refik ise pur u kurmuş, acele. işe şeytan karışır deyip bekliyordu. Fakat Fahire onu biç yakız bırakmıyor ve ber yere Beraber gidiyorlardı, amma Refiğin artık kaybedecek vakti yoktu. Po- Tiler izin bulmuştardı. Zaten o gün de Fahire bir elbise provası için tere ziye gitmişti. Bundan iyi fırnat olur. Genç adam, süratle elmasları top- Jadı ve valizine tâ pasaportumun yar zana - yerleştirdi. Birdenbire kapı Tazla vuruldu. Refik, korku ile va lizin kapağını örterek gidip kapıyı açtı. Gördüğü manzara heralde çok kazkunç idi ki yüzünde sonsuz bir sanlık ve heyecan eserleri görüklü. — Haydi artık, bu sefer elimiz - den kaçamazım! Nafile etrafına ba. kanmaz Gene, adamın / ümidsiz nazarları, gayri ihtiyari valize takıldı. Onun Bakışlarını takib eden keminer, va- dizi açtı ve içindeki mücevher kutu sunü görünce: Ba — Bret! Pek muhtasar - olurak, — Ben de öyle! Garib bir emir.. Bana sadece çok içmemi ve kendimi kayladrcek kadar / sarhoş olmamı bildiriyorlar. İik defa olarak b ka- dar garib bir emir aklım. Bundan Baska size hayatımız hakkınıla biraz Malümat vermemi de istiyorlar. Bü. yüküdeia oturuyoruz. Ben kahve a. Holharlabiyım. Sen de aburgtu bir Zlmansın, İe- ü Martadır. İki senedir. evliyiz. Sen biraz hasta olduğun için Adada abatle mesguldün. fstanbulda bir 'a İlk defa geliyorsun. İki aydan. beri İstanbulda bulunuyoruz. Buraya Cavadan geldi. Thod bu eülmleleri bir kaç defa dekrar etti. Bana da tekrar eti Vaziyeti iyice kavradım. Bu sırada araba elektrik ampüllerile cündüz Eibi aydınlanmış büyük - bir binanin önünde durdu. Thod mirskandi.. Dekdik! Beden terbiyesi — Ne fena vakitte geliik, değil | mi? Yazık yeni bir vurgun yapmış. tant. | — Neo? Refik da e işi var. Senden n | Neye böyle sararmışsı | Kapının eşiğinde, Fahire durmuş, büyümüş gözleri ile bu sahneye ba. | | Bunlurın odamız tiyorlar? kayordu. T Hanimetendi, bu adam sabıkalı aralardandir. Bu otelde sizinlece | furduğunu düydük, ve niyetini an İi Nitekim ki valizinin içinden bizin mücevberleriniz çıktı. Kadın, uzun üzan Refiğ Sonra komlsere dönerek Onlari, cae ben verdim. Çak d, dedk — Böyle bile olsa, hanimefendi, oa biz ceki yaptığı bir suçtan dola. B terkif oülyorur Fahire, hareketsiz, polislerla Rati- | ğin bileklerine geçirdikleri kelepco: | here bakıyordu. Komiser kapıyı açta bakta ve kulağına bir fisıltz gihi Refiğin — Beni aftet Fahire Mecda Küzım Özel mükellefiyeti Aalara; 26 LA — Blen Te üiyei gerl öircitirlüğünden b - | örümelledir: | SD0 sayıl beden tertiyesi a a lli lll çaçt | SA AD0 tarininde kabal eli 177 | SADi0 tarikli ve 203058 mmaralı İ zt di Sllşeamn aa 1 Şimdlk “8, viiyet haniç ok mmak atre bütün eli Yü | Falem ati BARRRİZ. KN eat mamlaka ll Dezaüalan v Bişiealeli Fada 20 ahi yaşlamındaki er » kek gençlerin: iŞimdilik mocburi mükelietiyet dı- | raköse, Mug, Sürt, Tunceli, Van.) 2 — Birinci maddedeki yaşlardan | baskka; Brzurum, Kara, Çoruh, Rize, Trab zan, Samsun, Zonguldak, — Ankara, Vilâyotlerinin vilâyet ve kaza mer- | kezlerile müteaddii öğretmenli mek | 'tebi mevcud olan nahiye merkezi ve köylerindeki 15 16, 17 yaşlarındaki | İzmir, Seyban, vilâyet merkezlerinde belediye hu - dudları içindeki bu yaşlar - şimdilik hariç, 3 — Mükellefiyetin tatbık edildiği yerlerdeki 35 “dahil, yaşına kadar bütün serbest, hekimlerin. 4 — Memur ve işçi sayısı “500,, daha fazla olan fabrika, imalâthane ve emsali müesesattaki 15 “dahil, 85 “dahih, yaşlar arasındaki - erkek 've kız ve kadın yurddlaşların Beden terbiyesi mükellefiyetlerini yapmak için vilâyetleree gençlik kilplerine ve gruplarına girmeğe davet oluna - cakları ilân olunur. Sanra Bana göz kırptı Azaba dürür durmaz resmi elbi - eli iki kavas seğirtti. Biri kapıyı aç- . Arabadan evveli Thod, sonra da ben indim. Kacamin koluna — yasla marak mermer merdivenlerden çık - tık ve büyük bir salona girdik. Be - zim mantomu, Thodnun d pardesii- | sile silindir şapkasını neraketle al - dilar. Derledik. Sağ tarafta merdi - venlerin başında bir takım yüksek Tütbeli zabitler ve mızraklı erkekler dürüyorlardı. Bunlurdan biri Phodyı büyük bir samimiyet gösterdi. Thod bizi biriirlerimize takdim. eti — Size Alıman büyük elçilik müs. âyni memleketlisiniz. Kendisi de | Hamburgludur. Karım Mart | Beyazlaşmış saçl bir bas önümde | eğildi; — Çok memtun oldum . madam. Yalnız zevctniz ultun Ham- | hükimdi. İçlerinde ise, merasimsiz, YENİ SARAN çok alâka uyandırdı Adana, (Hususi) — Dört temsil | adlı eski coğrafyasında da Niğdenin “vermek üzere Niğde ve Konyaya git | adına “Nakita,, olarak rastlanmak. den Adana- Halkevi temsil şübesi | tadir. Bizanalilar devrinde “Nikita, gençlerinden 14 kişilik kafileye me> | Selçukiler devrinde “Nikide,, ve Os: #a bir talihle ben de dahildim. Ön: | manlılar zamanında da “Niğde,, adı- Jarla berabor Niğdenin ve Konyanın | m alrmşr alur Niğde hiert 874'de Ka- kalbinde dolaştum. Adım adım ark larından yürüdüm, iç - hayatlarında gezdim. İntibalarım beni çok sevii dürdi. Diş görünüşlerinde medeni inzi - batın bütün tekayyüd ve temkii Taman oğullarından Pir Ahmed han 've Kasım hanın müşterek hükümet kurdukları zaman merkezi hükümet olmuşta. Niğdenin alı, üztünden zengindir. Belediye hududu dahilinde görülen | binalar kadar Romalılar ve Bizana odi. Biribirlerine | hlardan kalma toprak altında da ev. yakındılar ki. gaye | Jer, mağaralar vardır. leri, hepsinin kalbinde ayni sayışla | — Tieri 812 de Karaman oğlu Meh - çarpıyormu. Kulaklarımda halâ Çin- | medin kardeşi Alinin yaptırdığı “Ak hiyan sesler, coların müvaffakiyet | medrese, ain kapısı Adanadaki bi ve aşk kaygıyan billür seslerinina> | gim Unucaminin batı kapınna ben knleridir. z İ el b he Niğde ve Konyazın gözlerine dik: | iki kat oluşudur. Zira, o devirdeki kakadin. Tağle n aa gz İT EL e lerine Adına Halkevi temailcilerinii | " micçi 796 aa Ebumdi Baladır har e * VÜF > | han zamanında gotik ve Selçuk tarzı Tuştu. n x Niğlcdeyiz. S LKON Göbeğini tarihin kestiği Niğdede., | Çiürilen Sungur. camiinin mesbur Bi e kadüz aemiml ve eandan | ÜSSi kapım 6 Ölürlü etvettne uy - gun başlıbaşına bir sanat ihtişamı dur. Pazla stilize edilmiş olan kapı - Pin üzerindeki Selçuki arması kale: Pzin cenub duvarı üzerinde daha ba. karşılıyorlar ki.. ruhlarımızın ufuk- Jarını sarıyorlar. Ne samimi insan- Jammtış Niğdeliler. Seslerindeki â - henkte bütün iyi vasıflar dalgalarır Si rizdir. pan. Alemi İslâmın ea harikulde mih Sevgi ve samimiyet, Niğdelilerin | a a aa a sinlde. Ganila gönüllerinin ülkeri. “Türke bas olan tevazu, misafir - perverlik Niğdelilerin en büyük vas f mümeyyüzidir. Niğilelilerin bize gösterdikleri büyük- alâkaları ve tahminlerimizi aşan sevgileri önüne de gürürümüz. yenildi, işlediğimiz günah. kalblerimize bir - bulut gibi göktü ve: Niğdelilere - karşı minnet zincirini boyunlarımıza doladık. Rejisörümüz Coşkun Güven, tem - #il kamitemizin reisi Nuriye Üner, kafile reisi Filkri Sayar, dekoratör Necmi Şenel, kafile mutemedi Ham- di Paramyok valiyi, tümen komular mımı, parti, belediye ve halkevi ncis- lerini, maarif ve humusi muhasebe müdürlerini, maarif müfettişini mar kamlarında ziyaret ederek güsteri - len derin alükadan mütevellid duyu- lan memnuniyeti beyan ve teşekkür ettiler. Bilâhare Örduevi bahçesindeki A- tatürk heykeline Niğdeliler ve biz, orta mekteb talebelerinin de iştira File tonlu halde gidilerek çelenk koyduk, Ebedi Şef'in manevi huzu - runda iki dakika ihtiram sükütu ya- parak İstiklâl marşını oluduk. Orduevinde kafilemiz şerefine ve- rilen ziyafette Tuğbay Tahsin Erse Tin'in misafirleri olarak- bulunduk. Bu çatı altında benliğimizin her za- mankinden güçlü ve yiğit olduğunu hizmediyerüz. doğu kapısı üzerinde de fakir Hris- tiyanlardan bac — alınımıyacağına dajr Sungur beyin bir kitabesi mev- cuddur. Bu kapının mimari tezyina- ti hayvanl ve nebatidir. Kılıçaslaın oğlu Kıyaseddin Key- Hüsrev zamanında meşbur Selçuk veziri Hatıroğlu Mesud tarafından Hieri 676 da yaptırılan “Hatıroğl çeşmesi önünden geçiyoruz. İsmai Habib “Cümhuriyet, de bu çeşme- den epey bahsetmişti. Selçukilerin büyük bükümdarı A iüeddin Keykubadın oğlu Alâeddin Keyhusrevin adına izafeten Selçuk hükümdarlarından Zeyneddin Boşa. re tarafından hicri 622 de yaptırılan “Alieddin camüi,, - Selçukilerin el - 'yevm dünya üzerinde yaşıyan en bü- “yük eserlerinden biridir. Mimar üs- fad Sıdılık ve biraderi Gazi Osman öyle bir âbide yükseltmişler ki, Niğ- deyi bir enkaz haline getiren asırlar ve tabiat Alâeddin camüinin bir ta - şını bile sökememiş, 632 de hüküm- dar olan Alâeddin Keyhüsrevin adı n taşıyan bu cemi Selçuki mede - niyetinden dünyaya örnek kalmış muhteşem ve heybetli bir yadigür - dır. Camide, Selçukilerde taassıb ol madığını gösteren taş üzerine ka- bartma örtüsür kadın başları görül mektedir. Saç örgüleri dahi koluyca teşhis edilebiliyor. Alâeddin camii- nin şimal duvarı dışında da bir mihi- rab vardır. Gerek Allcddin enmii ve gerekse kale Alâeddin Keykubad zamanında Hihanilere karşı bir nevi tahassungüh vazifesini de gör - müştür. Dördüncü - Kılıçasların kızı ve Arhun Şahin karısı Hiüdavend. ha- tun türbesi mimari kıymeti itiba - rile Selçuk eserleri arasında bir şa- hika, tezyinattaki incelik ve tenev. (Somu 8 incide) Müaürit müfettişi Zeki Orak binba- Halil Nuri Yardakul Niğdlenin ta- Tihi eserlerini bize tanıtıyorlar. Tepeviran, Kayabaşı, Alâeddinte- pe üzerine kurular Niğde, Şikago ü- iversiteni profesörlerinden J. Gelbi.. 'nin okuduğu Milâddan 1300 sener ev. vele aid bir Eti kitabesine nazaran “Nahita,, adını taşımakta idi. Ya İ CASUS ROMANI Telrika Na : 39 burglu değii, Berlinliyim. Maamafih | — — Yüzbaşı Reder kelimeni: telâf- Sizinle hemselri olmadığımdan do - | tuz edildi. Jayı da çok mütecssirim: Bu, otuz beş yaşlarında kadar gö- Tünen bir adamdı. - Elmi / uzattım. Dudaklarına götürerek haifçe öp: tü. Bir kaç saniye göz göze bakır 'tak. Sonra bana Başkalarını takdim — Çok naziksiniz! Thod söze karıştı: — Canmm ha Hamburg, ha Berlin! Hen de siz Almanları bir türlü anlı- yamıyorum. Hep bir memleket de - #imiz Davetliler arasında, kalpaklı veya Gülüştür. fesli bir çok Türkler de vardı. Bun - Beni daha bir çok kimselere tak- | lurdan da bir kaçına takdim edildim. n ettiler. Pakat ben bunlara hiç | Nihayet bir ara: t et yüzbaşı Rederle tar | — — Geliyorlar! iye telâşih bir ha- vışmamızı bekliyordum. Çünkü be - | reket oldu. Herkes kapıya - doğnu nim gikârim © İdi. Nihayet önümde | döndü. Ben yanımda bulunan: genç bir Alman zabitine: — Kim geliyor? diye sardum: çarışln bir başm eğilmesini mütes: - 5 vüYIS 194 - —. —— —— — lAdana Halkevi tem- Gönül Kocamaz Sil kolunun turnesi | Konya ve Niğdede verilen temsiller| No: 45 Daba sanra, Filibeli, Piliz Nuruk | Jah, Kara Osman yürüdüler. Seyir cilerin gözü Dramalıların bulunduğu tarafta idi. Çünkü, Alinin Adalıya XYAZAN : M Sami KARAYEL — Ha, hani gu Dramah, ve Hai sanı yenen. Bu geler cazgır daha ziyade afak lamıştı. Cevab verdi meydan okuması oldukça merak |— — Pehlivan, onun bunleria güre, uyandırmıştı. & yok.. dedi. Sonra, yeni bir çarpışma, yeni bir | — Çünkü, cazgır hiçbir vakit Mollar güreşti. Mümin boca daha hâlâ ça- | xan bu İçi yapabileceğine emtin de « dırda dürüyordu. Güdi. Adalı Haki: Ali Mollaya, sardu: — Haydi, yürüyelim Molla sordu. — Pamukçuklü neredet. — O da hazır. — Haydi öyle isa. dedi. Çadırdan firladı. Mollayı gören Beyirciler şaşırmıştı. Pehlivanlar ar- — İhtiyar bumadın artık... Çolali Molla bir tane daha var. Amma: bam onu gimdi gürmeyorum. Sen söyler| bunun ismi Molla mı? — Bret. — Seresli mi?. — Bret — İzmallin oğla mur kaları bunlara dönük kazan dibine | — — Evet do yürüdükleri kin görmüyorler. İ / — Gör öyle . he Çolak molik budar. aa aa < | he GA e gapçli kımca, on binlerce seyirci birden har | dürterek: rekete geldi. Ve biribirlerine soru - | — — Abel Bu, dün kahvede gördü: yorlardı: | öümüz sottacaz mi bez — Kim bu bet, — T; kendisi — Sakallı herif türemiş be — Abe, bur çolaktan d pehlivan' —Çolak vardı. sakalli diyorlardı | Giur mü ba? ğ o mu bet. — Çok pehlivanmı Çoluk.. sakalli imiş.. Hem de | — — Öyle diyorlar. kara sakalı — A be, baka ki kimleri yeniniş Ailah, Atlah Vver Fakat bütün bu, düşünüşlere müs | A be, bir #vuç adami be! Atarız het cevab. veren, yoltan Herkes isitk | V . bir küntecaz et dedi. tiği ile kalıyordu. Deli Hasan, Mollayı görmüş-vesta- | — Molla. kazan dibine gelmişti. ammıla. Senra, büyük artaya bap | yürcilerden. bir çoğu mollanın ismini” eli Jarın bi Ka | işittikleri halde kendisini tanımıyor ae eli alanın bi Ka l a Kazan dihine gelen alyah . sax at Mollayı bitmişti. Hulâsa çok geçmeden - seyirciler arasında kulaktan kulağa giden sa- | hih haber şu yolda dolaşmağar baş. dd — Çolak Mola imiş. — Yaman bir pehlivan diyorlar. — Dramalı Aliyi iki kene yenmiş. — Deli Hasanı da yenmiş; kallı adama tereddütle bakışıyorlar. &. Fakat, kulaktan kulağa, Çolak Mollanın şahsiyeti - derhal binlerce icinde canlanmıştı. Cargır, eç tutuyondu. Bu, mühim | meseleydi: Çolak sensiz, sadaez du Tayordu. Yan gözle. Adalı Hatili sü- Ğ züyordu. Dev cüseeli olan Adalı Ha- Demek Selüniğe baş güreş tüt | TüYor şe ee ÜÜiT kendisini germiş, hasımlarına — Acaba küminle tuttşacali — | YEDE Korku veriyordur c a Çolak, Adaliya iyiden iyiye tetkik ae e Yüz otuz okkalık - Adalıyı — Ali de var. Çolak Molla da. —| Çimisti, Yi a Adah Hali kazan öibine gelip dur | Küücük gürmüştü.. Gürüme kestir - AA Hİ mC'ıx"u eşleri tuttu. Çolan Mümi- arkadan sakallı bir adamın geldiğini | Börünce şanıdı. tüm ölye dününn. | ne Kara Osman düşmüştü. Kara-Os- e Başladı Kai A, Niç d | AM dövrin mumder bay pekilivanla. Hatırına gelmiyordu. sekğa dah Hali 'ihayet ihtiyar caz - | Cözgir, Mümin hocayı eöede bi raz da himaye etmişti. Ne'de olsa, Sa amına dÖKUDIP. Ve Barmar |e Osman Adaliya nazaram- biri Ü B | gömlek aşağı pehlivandı. O devirde, Çolak Mollanın, Kura Osmanı mağlüb. etmesi fevkalâde bir hüdise teşkil ederdi. Çünkü, Ka a Ozman bir çok meydan almış peh- Tivandı. Fakat, Çolak Müminin isteği doğ- rudan doğruya Adalı idi. Evveli o nunla tutuşmak, kozunu pay etmek istiyordu. Kendisine Kara Oaman e$ düşünce, sükütunu ihlâl etti. Cazgee n b tarafa çekerek: — Vsta, neden'bana Kara Osmanı Üai gö damiy AĞT e Hayret içinde kalımıştı Çünkü, b ada Slaye benabordi. Pa » Kat gölerine Bazamıyardı Mi - ö beş çŞ gi vi Cungır: saşlam şeşkm bakapı tephi- se çalirlen, eli ” önla " iyele Yaklaşmıştı. TC Geğil, tam - çelak - Molla . Cuaçan li özmeğı karumuştu. A dah'Halir vereceği cevabı Un — Lühavle velükuvvet. ŞAİ Okuyordu. Adalı eazgirin abdal- | — Deyince, ihtiyar Cazgır gülerek: daştığını görünce: — Daha iyi yat.. Adalının, Filibe- Jamın bulunduğu baş güreşterilk defa Kozümü onlarla- denemek iyi: değil. dür, dedi. Mümün cevab verdi: — Nedeni — böyle - düşünüyomun |öusta? Beni adtam yerine, saymıyor — Ulan ihtiyar ne oluyorsun be? Diye bağırdı. Cazgır kendiini top | hiyarak ve kekeliyerek- — Çolak Molla . Diyebildi. Adalı “Halil birdenbire anlıyamamıştı. — Hangi Molla be? Serezli Mollg? bir Almanla bir ticaret münakaşnsı 'a gırmızci, Birdenbire bana dömü; Yolda iken okuduğum kıtablarıar Birim mümakakasalarımız ve gzetelerden, bu adamıların 'Türki- | Hiba seni sıkıyor gürelim. Sen inın: yenin mukadıleratımı ellerinde tutan | 1i dinlemektense dansetmeyi el - kimseler olduğunu öğrenmistim. Hat tercilk edersin dedi. Ve yanız tâ bir gazetede resimlerimi bile sür - | her saötleridesi biküne Mmüş, simalarını ezberlemeze — Enver Paşa ile Talât Pasal ce- | vabını verdi. — Karum valsi çok iyi oynar!'de- İ amaştaı. Gnün için kendilerini dertini | 4i tamdım. Yanlarında. Alman. büyük Ü z , önümde Şerlere kadle oğ ve yine bir Alman generali vare | 4 Ve beni danaa davet eee üver Paşn sağa sola tehemsm selâm dağıtıyordu. Tülit Pa- darlen. aettağia: İe dti eeit ai £ şa daha sakin ve düşünceli görünü- | Yi TT t aeti ĞĞ e " nük | Penedalbdnmadüln Didühel milli marşları çalındı. Herkes ayakta | 7€ Sak iyi uymuştuk. Üçüncü valsin sessizce marşları dinledi. - Marşdan a. döğrü' AĞN oeti — Di sonra caz güzel bir Viyana valsi çal- | bizden haşka hiç kimse kalmamıştı. Mağa Te ller gürln.. op İ Yalelak ölüümekmerinn üüi | Ben nazarı dikkati celbetmemek için | bırakmıştı. Ve herbus bizi seycodi « | yon daha ziyade genç zabitlerin grup |. Utanarak zelülm vendim. Hemea pisi Tar teşkil etikleri tarafda bulunu - | ten ayrıldım. Kulağıma: yordum. Kocam () Thod ihtiyar | TDovuan var) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: