18 Kasım 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

18 Kasım 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA :? a ü aarif ve mMmr Yeni bir hümanizma hare- ketine imkân varmıdır? Mharif Vekâletinin bazı mektep- derde İltince tedrisatını — programa koyması, memleketin fikir hayatında yeni bir harekete sebeb oldu. Bu münasebetle bir müddettenberi gazete ve mecmualarda bir Türk hü- manizma hareketinden bahsedilerek münakaşalar yapılmaktadır. Bilgi 'her zaman faydalıdır. - Hattâ Çin lisanını öğrenmek bile faydasız. olamaz.. Bu itibarla vekâletin — bazı, 'Türk mekteblerinde — memleket ço- cuklarına lâtince ve yunanca öğret- mesi kültür hayatımızın inkişafı için faydalı bir teşebbüs olarak karşıla -| mak isteriz. Ancak, esasında basit ve gayet ma- kul bir mahiyet arzeden mesele, hab- beyi kubbe yapmak istidadında olan- Jarın yanlış ve mübalâğalı neşriyatile maatteessüf bu makul sahadan — çı- karak tamamile hayak - ve romanik bir şekil aldı. Asırlar süren inhitatımız sebebleri- ni sırf hümanizma hareketinden mah rum kalışımızla izah etmek ne kadar yanlış ise: lâtin ve Yunan kültürü sa-) yesinde yepyeni, hattâ, bugünkü me- deniyeti aşan bir tekâmül zirvesine yükseleceğimizi iddia etmek o kadar) mübalâğalıdır. Orta çağın nihayetlerinde başlayıp rönesansa tekaddüm ederek onu vü- cude getiren hümanizma hareketi ken di imkân ve şartları dahilinde vukua gelmiş bir tarih hâdisesinden başka bir şey değildir. Her şeyden evvel, şunu düşünmek lâzım gelir ki hümanizma maziyi tet- kik eden bir hareket olmakla bera- ber, fikrin geride kalan mükemmeli halırlayışı onu çarayışıdır. Biliyoruz ve herkes biliyor ki, orta çağ, insanlığın tekâmül yolunda me- deniyetin hızını kesen bir tevakkuf bir tereddi deyridir. Onun dar — ve müteassıb havasında aptallaşan, belki de hayvanlaşan beşeriyet için mede- niyet ve insanlık geride kalmış, unu- tulmağa yüz tutmuş bir hatıradır. Fikrin ilk kımıldanışlarında o ça- jn karanlık ve çorak âleminden ye- ni bir hayata atılmak istiyen insan için, zamanında mükemmel örnek ola (ok ne vardı? Hiç bir şey yoktu! Fa- kat mazi, asırların üzerinde yığdığı toza ve harabiliğine rağmen, o devrin boşluğu karşısında insan his ve dü- şüncesine mefküre olacak kadar yük- sek bir mükemmeliyeti haiz bulu- nuyordu. Onda fikrin, san'atın, du; gunun, hülâsa insanlığımızın bütün | güzel eserlerini bulmak mümkündü. İlerliyebilmek için bu mükemmeli- yet örneklerini arayıp bulmak, on- farı tanımak, öğrenmek Jâzımdı. İşte; hümanizma böyle bir ihtiyaç ve zaru retin eseri olarak meydana gelmiştir. Mazi eserlerinin taklidile başlıyan klâsik devirden sonra, insanlık ileri ve yaratıcı bir hamle ile içinde ya- şadığımız yirminci asır medeniyetine gelmiştir. Bu medeniyetin belki zayıf ve nok- san tarafları vardır, Fakat itiraf ede- lim ki, maddi ve manevi bünyesile bütün mazi bu medeniyetin içindedir. Biz ne yaparsak yapalım.. Düşünce- nin vahdetini ikiye bölmek mümkün değildir. Medeniyet tabil bir teselsül ile tekâmülünü yapacaktır. Maziden alacağımız fazla bir şey yoktur. Düşünce, ve dehanın bütün eserleri asırların içinden geçerek mu-. saffa katreler halinde devrimizde top lanmıştır. İleri bir kemal noktasını işaretliyen zamanımız — medeniyeti; kuvvetli bir canlılıkla ayakta durur;| ken değil, Türkiyede, dünyanın hiç, bir yerinde bir hümanizma veyahud Tönesans hareketine lüzum kalma - mıştir. Bunun için $artların değişmesi 1â - zımdır. Eğer bugünkü medeniyet or- tadan kalkar ve insanlık yeniden bir orta çağ devresine girerse o zaman bir hümanizmadan ve bir rünensans- Türkiye — Henebi BENELİK — 1400 Krg. E7G0 Krg. SAYLIK — T80 » 1460 » 8 AYLIK 400 » 800 » TAYLIK — 150 » 800 » 18 Sonteşrin 1940 PAZARTESİ 18 Şevval 1359 5 Rumi Sonteşrin 1356 Gün 323 Ay 11: Yıl 940 . Kasım 11 Günet — Öğle — İkindi 202 — Ti0 — 944 — Ezani 651 — 1130 — 1438 — Vasati Akgam — Yatsr — (msak 1200 — 135 — 12.19 — Ezan! 1648 1824 — 5.08 — Vazati DİKKAT «Yent' Sabah» a gönderilen yazılar Ve ovrak nepredilsin edilmesin olunmaz ve buniaeın kaybolmal dün dolayı hic bir in- Mmesuliyet kabul CAFER SENOll hareketinden bahsetmek mümkün- dür. Ancak o vaziyettedir düştüğümüz geri hayattan kurtula- bilmek için kaybolmuş bir medeni- yyeti mazinin harabelcrinde aramak- ta haklı oluruz. Fakat şimdi, medeniyetin bugünkü kemal devrinde yüksek / bir kültür| seviyesine erişmek için dört yüz se- ne evvel cereyan etmiş bir hâdise - nin kerametinden meded ummakta makul hiç bir sebeb görmüyoruz Eğer, lâtince, yunanca bilmek yük selmek için kâfi bir sebeb teşkil edi. yorsa; bu imkâna her milletten fazla malik olan Yunanlıların, İtalyanların yirminci asır medeniyetinin en ileri safında yer almaları icab etmez mi? İnsanlığın hareket ve tefekkür ta- rihinde dünün kıymeti büyüktür. Ma zinin basamaklarından istifade ede- rek yükseldiğimiz için onda, bugünü olduğu kadar yarını da faydalandıra- cak çok şeyler vardır. Bunu inkâr| etmek beyhude olur. Bundan dolayı Efâtunun, Aristotalin düşünceleri bi- | zi alâkasız bırakamaz.. Eski Yunan, rini — tetkik etmekle ilhamamızı genişletmiş olu- Fakat bu, bu kadarla kalm lâtin şair ve san'atkâr dir Yüksek bir kültür şahikasına ulaş- mak çaresini, maziyi tekrar etmekte değil, maziye nazaran daba mükem- mel bir hayat şartı ve dünya görüşü yaratmış olan asrın — medeniyetini kavramak için yapacağımız cehidde aramak daha doğrudur. Muhakkak olan şudur ki: Hümaniz ma kendi zamanında ve kendi şart- ları dahilindle insanlığa faydalı olmuş bir harekettir. Bizansdan kaçan Hü- manistler bile, bu şartların tahakku- kunda yegâne sebebi teşkil etmez. Fatih Sultan Mehmed bu adamları istanbuldan çıkarmasaydı ne olurdu? Hiçt., Bizans zamanında bir hareket yapmaktan âciz olan bu adamlar şüp- hesiz, yine ayai harekesizlikte devanf edeceklerdi. Garbin uyanışı sıralarında ve daha sonraları Osmanlı imparatorluğunda hümanizma hareketine imkân olaca- danı zannetmek hatadır. — Maalesef saltanat dünyası böyle bir harekete vücud verecek şartlardan tamamile mahrumdu. Bu mahrumiyetin sebeb- leri nelerdir? Bunu başka bir yazı - mızda ayrıca tetkik edeceğiz... ilmez. Balkan Muamması (Baş tarafı 1 Inci sayfada) vemetine eriştirmek emelini güt- mekte idi. Bilhassa İnönünün her ihti- sonra, Atinadan Ankaraya av- det ettiğimiz günün akşamı, Ebedi Şefin sofrasında şahidi | olduğumuz tarihi bir sahne, im- | zalanan vesikanım Balkanlar için taşıdığı ehemmiyeti en mü- kemmel bir şekilde tebarüz et- tirmekte idi. Atatürk, sağında İnönü, bu paktın beynelmilel e- hemmiyeti ve Balkan sulhuna yapacağı büyük hizmeti izah bu- yuruyordu. Bu münasebetle Dolmabahçe sarayında Kral Aleksandr - ile yaptıkları ilk mülâkatı ve pak- fi nasıl konuştuklarını nakil bu- urdular ve Kral Aleksandrın et Paşaya hayranlığını an- lanttılar. Atatürk İsmet Paşa- nın, Kral Aleksandrın bir sua- line cevaben: “Ben hocamın ese- ri, talebesi, askeriyim!,, demiş olduğunu, büyük bir iftihar du- yarak naklediyordu. O gecedir ki Trakyanın artık hususi bir a- lâka ve ihtimama tâbi tutulma- sı, gene veciz direktifler mahiye- ti gösteren fikir ve görüşlerle | fakat Balkan paktı yıkılmadı. ... Boşanmış kan deryalarının kendilerine akacak menfez ara- dığı ve karşılarına gelen en çetin sedleri yıkmak için o tara- fa, bu tarafa saldırdığı bir devir- de, Balkan miskamın aşıdmaz bir baraj gibi bütün kuvvetiyle ayakta durduğu meydandadır. Bunun en büyük delili, karşısın- daki bütün ihtirasların, seddin çetinliğinden doğan tereddüdler içinde âvare kalmasından da anlaşılır. Binaenaleyli — bütün yanlış: tahminlere ve bu yanlış tahmin; lerin bir neticesi olan İtalyan te- cavüzüne rağmen Balkanların büyük mıkyasta masuniyeti ve hattâ Yunanistanın dayanabil- mesi bile bundandır. Kendisini tahrib için sarfedilen bütün si- yasi ve askeri gayretlere rağ - men Balkan paktı esasında, yapanların müşterek menfaat- lerin ve hayati emniyetlerine en iyi tercemen olduğu içindir. ki dokunulmaz kâlmıştır. Her tür- lü vekayie karşı koymuş olan asıl veen mühim vakıa budur. A.N.K. 'Ankaradan bildirildiğine gö re İcra Vekilleri heyeti son top-| lantısında Koordinasyon heye- tinin kabul ettiği dört kararı tasvib etmiştir. Koordinasyon heyetinin benzin tahdidatı hak- kında hazırladığı — kararın da | bunların arasında bulunması muhtemeldir. Ankara belediyesi yeni taksi çıkarmak isteyen — kimselere plâka vermemektedir. Diğer ta- | raftan hususi otomobil sahib « lerinin —müracaatları da redo- | lunmuştuur. — HARB VAZİYETİ Yunanistandaki kara harekâtı (Baş tarafı 1 inci sayfada) sı mecburi gerilemelerle daha ziyade Küçülecek olursa İtalyadan — büyük kuvvetler getirmeğe imkân kalmıya- caktır. Bunu düşünen İtalya başkü- mandanlığının orduya ebulunduğu yyerde kat'i müdafaa» emrini verdiği anlaşılıyor. Yunan Milletinin kadderatı bu mukavemetin kırılma- sına bağlıdı lerle yapılan muharebelerde, zaman küçüğün aleyhine çalışır. İtalyanların | hatası Yunanlılara bir zafer fırsatını vermiştir. Hüner bir fırsatı ele ge- çirmekte değil onu elden kaçırma- maktadır. Bunun''için Yunanlılar canlarını dişine takıp ne pahasına 0- Tursa olsun bu mukavemeti kırınak mecburiyetindedirler. mu- daha vaziyetin tashihine imkân kal- mıyacaktır. Mihver devletleri Yunanistanın teshirini estantane bir hâdise telâkki etmekle hata ettiklerini anlamışlar- 'ugüne kadâr cereyan eden 've- kayi ihtilâfin uzıyacağını ve İtalyayı Jüzüumundan fazla yıpratacağını mey- dana çıkarmıştır. Son günlerin siyasi manevrelerile 'Yunan mukavemetini başka usullerle | zayıflatmağa ve İtalyayı girdiği çık- | mazdan kurtarmağa çalışıldığına şüp- | he olunamaz. İtalyan silâhlarının aczini belli e-- den Balkan ihtilâfını Alman diple - masisinin felâket hududunu genişle- tecek tedbirlerle halletmeğe çalış- Ması çok elimdir. HİKMET ILGAZ ileri sürdü. Paktın mahiyetin - den ve neticelerinden memnun | olduğu yüzünden ve sözünden aşikâr surette fakrediliyordu. | Vakit gece yarısı olmuştu. . Sofra dağılıyordu. Atatürk, İn- önünü bahçe kapısına kadar sevgiler ve saygılarla teşyi etti. | Biz arkadan yürüyorduk. Ora-| da, Milli Şefin başını iki eliyle kavrayıp yüzünden öperek ay-| J4 nen şöyle söyledi — Bu pakt senin en büyük bir eserindir. Bazı ahmakların sen-| de vehim sandıkları şey, akıl- dır. kiyasettir, basirettir! Ve Tevfik Rüştü Arasa dö- nerek, muhabbet ve şefkatla Bu tarihi sahna ulvi bir lcv-W ha gibi hâlâ gözlerim önünde dar canlıdır. | Filvaki Milli Şefin o duren-| dişliği olmasaydı, Yunanistana | bir tecavüzün vukuu ile bera-| ber, Türkiye, ve Yugoslavya | çoktan harbe girmek İâzım ge- lirdi. Buna rağmen; pakta ko-| nan müeyyedeler, bugünkü Bul-| garistanı, kül altında ateşi andı- | Tan bütün ihtiraslarına rağmen, | çekingen ve kımıldadığı u.kdır-* de başına geleceği müdrik bir | vaziyete getirdi. Paktın sağlam- | lığı, harbin gelip geçici bazı, tecellilerine bakarak hükümsüz lüğüne hükmedildiği şu devir- de, hattâ onun akdinde Ruman ya gibi tali ehemmiyeti olan bir | memleketin aradan çekilip git-| mesi ve bir gedik açması netice- sinde bile, sarsılmadı. Sarsılmak göyle dursun, açılan rahne, kqu vetini belki bir bakımdan daha | çok meydana çıkardı. Yani Bal- | kan sulhunu tutan Türkiye, Yu- goslavya, Yunanistandı ve Ru- manya bu pakt mevzuunda e-| hemmiyetini daha ziyade “kü- Çük itilâf,, manzumesinde yanya na çalıştığı Yugoslavyanın müt- tefikliğinden almakta idi. Bu-! nun içindir ki Rumanya yıkıldı, | Sonbahar Konkur ipikleri dün yapıldı Müsabakaları kalabalık bir seyirci kitlesi merak ve heyecanla takib etti Tstanbul, 17 (aa.) — Sipahi Oca- Zının tertib ettiği sonbahar konkur hipiklerinin birincisi bugün çok ka-) labalık bir seyirci kütlesi önünde yapılmıştır. Müsabakalara 38 at işti- rak etmiştir. Birinci Müsabaka: Subaylara mahsus ordu atı şampi- yona müsabakası: Müsabakaya 5 at iştirak etmişti. Birinciliği Bayburt - isimli atla teğ- men Kudret Kasar, ikinciliği Rüzgâr isimli atla yüzbaşı Eyüp Öncü, üçün- cülüğü Bebek isimli atla üstteğmen Rıfkı Alkan kazanmıştu Sipahi ocağı ismini taşıyan ikinci müsabaka sivillere mahsus olup 6 a1 iştirak etmiştir. Birinciliği Murat isimli atla Kemal, ikinciliği Filis isimli atla Edikan, ü- çüncülüğü Kreatura isimli atla #a- sim Birsel almıştır. Üçüncü müsabaka subaylar sus olup yüzbaşı Avni adını taşıyordu. Çok zevkli ve heyecanlı olan bu müsabakaya 12 beygir içtirak etmiş- tir. Müsabakaya hatasız bitiren üç Mü-| sabık arasında ikinci bir baraj atla- yışı yapılmış ve neticede Leylâ isli atla üstteğmen Mazhar Vural birinei, Özbek isimli atla üstteğmen Rıfkı Al- kan ikinci, Nil isimli atla yüzbaşı yüp Öncü üçüncü olmuşlardır Günün en mühim müsab: subaylara mahsus eİstanbul müsabakası> ismini taşıyan son mü- sabakada bir duble ve bir trible ha- riç 12 mânia bulunuyordu. Müsaba- kalarda azami yükkeklik 1.30 azami genişlik 3.50 idi. 12 hayvanın iştirâk ettiği bu mü- sabaka-büyük bir heyecan içinde ta- kib edilmiştir. Müsabakayı 7 hayvan halasız bi- tirmiştir. € münia üzerine — yapılan barajda Güçlü isimli atla üstteğmen Kudret birinciliği almışı İkinciliği Çulyan isimli atla üstteğ- men Avni Karaca, üçüncülüğü Akın: cı isimli atla yüzbaşı Cevad Gürkan almıştır. Müreftenin kur- tuluş bayramı Mürefte, 17 (a.a.) — Müref- yil- tenin kurtuluşunun 18 inci dönümü bugün coşkun te ratla kutlanmıştır. ae Otomobil lâstikleri- nin satış fiyatı Fiyat mürakabe komisyonu bağün Muntaka Ticaret Müdürlüğünde top- lanarak İngiltereden gelen otomobil lâstiklerine azami edecektir. ş fiyatı tes Çünkü büyük devlet-| Müskavcn| kırıldıktan sonra İtalyanlar için bir | î Benzin tahdidine £©? aid karar Çok çocukiu memurlar için İit Okuyucularınızdan çok çocuklu bir baba kaydı ile aşağıda adres yazlı Okuyucumuzdan - göyle - bir aldik: arlarına koyuyoruz: ekiz çocuk babası bir Alâkadarların dik- tup murum, Çalıştığım fabrikada aldı ğim maaş 60 lira elime geçen iso 27 lira küsür kuruştur. Halbuki yaptığım vazifenin — kadro maaşı 120 lira üzerindedir. Benden ev- vel ayni işi 100 liraya bir bekâr me mur yapıyordu. Yeni müesseseler baremine göre de manşımın B5 li- ra olması icab etmekte iken v yeni alınan memurlara bu para verilirken biz mağdur — oluyoruz. Biz böyle bir kaç kişi idik. Niha- yet inhamızı yaptılar. Fakat ne - dense benimki hasır altı oldu. On- lar kazandılar. Benim gibi çok ço- cuklu bir babanın; bahusus her şeyin bir kaç misli pahalılandığı gu sırada nasıl bir müza; kıvrandığını izaha lüzum yoktur kanatindeyim. Memleketin nüfusunu arttırmak istediğimiz böyle bir zamanda; mey dana getirilmiş olan çocuklarımızı yaşatabilmek için çok çocuklu m müurlara - hiç olmazsa - bare derecelerine — göre tesbit edilen mikdarı müessese zamlarile birlik- te vermeyi bir karar altına almak mümkün değil midir? Bu hus da İktısad Vekâleti ile Sümerbank Umum Müdürlüğünün vesair al: kadar makamların dikkatini celb etmenizi dilerim » Kayseri Bez fabrikası tamirhane hesab memuru Hüsameddin Gökhan Koca bir çocuk havuzda boğuldu Beşiktaşta — Yıldızda Posta caddesinde oturan 9 yaşlarında- ki İstepan arsalarında oynar - ken2 metre derinliğindeki vuza düşerek boğulmuştur. aka içinde Bu hususda tahkikat yapılmakta -| dir. Bir tevkıf kararı Bir kadın yüzünden — kavga ederek Bekiri ağir surette yı ralayan Ali oğlu Hasan dü 4 üncü sorgu hâkimliğince tevkif edilmiştir. ha-| Sığınak Şehrimizde mecburi inşası sığınakların yapmıyanlar cezalandırılacak halk tarafından tutulan siper inşa müddeti hita- ma erdiğinden bu sığınakların teftiş ve kontrolüne başlanmış- tır. Kontroller mıntaka mınta- ka zabıta teşkilâtı tarafından yapılmaktadır. Yapılan ilk kont rollerde hiç sığınak yapmadığı ve yahud da yaptıkları sığı naklar nizamnameye uygun gö- rülmediği için lira arasında para cezasiyle ce- 97 kişi 25 - 50 zalandırılmışlardır. Ayrica İs lik yeni bir itfaiye teşkilâtı ku- rulması için faaliyete geçilmiş - pasif korunma teskilâtına tâbi olacak ve 18 - 19 yaşındaki gençlerden müte- tir. Bu teşki stanbulda 2000 kişi- ilât şekkil olacaktır. Bu gencler itfaiye müdürlüğü hazırlanan bir prog- ram dahilinde 45 günlük tarafından h kursa tâbi tutulacaklardır. vor- Yunan tebaası Rumların ilk kafil_aîi gitti Yunan konsolosluğunun da-| veti üzerine askeri vazifelerini ifa etmeğe şitap eden şehrimiz- | deki Yunan kolonisinin ilk kafi- lesi Yunanistana hareket etmiş- ilk Sirkeci ga- tir. 60 kişiden ibaret olan kafilenin hareketi rında tezahürata sebeb olmuş - tur. Ellerinde Türk - Yunan bay- bulunan gençler trenin geçmesi üzerine hep bir ağızdan İstiklâl ve Cümhu-| rakları harekete riyet marşlarını söylemişlerdir. Emniyet * işleri umum müdürü Şehrimizde”bulunan Emniyet İşleri Umum Müdürü Ali dün akşam Ankaraya dönmüş- tür. bir Rıza Birinci ağır cezanın — muh: etmekte olduğu Eyüplü Halidin son marifetlerinden ikincisi de Be; taşda Anjel ismindeki genç bir bas yana oynadığı garib oyundur tddianameye sit ve teferrüatsız görülen son iki vak'a ancak şahid polislerin ifadele- ri ile zenginleşmeye şubenin tahkikat ile de hayret ve merak uyandıracak - enteresan saf- me nazaran biraz ba- başlıyor. İkinci halar arzediyordu. iddiaya göre bu dolandırıcılık vak'ası şöyle olmuştur. Eyüplü Halid hapishaneden çık- tıktan sonra bir müddet ortadan kay bolmuş ve bundan beş ay kadar ev- vel zengin ve meşhur bir Mısıv pren si olarak meydana çıkmıştır. Bu eski kurt gözüne ve dişine uy- gun bir av ararken -muhakkak velce de peyleyip yerini yapmı lacak ki- Beşiktaşta bir bayana çatmış ve derlal anlaş- mişlar. K göre tanıdığı ve on; 1 oldı Kendini dal bir yüplü Halid; s njel isminde ilade: iden gıiyaben Anjeli dah: bol üçE 20 lira iğu sabit bulunmaktadır hapisde iken bile n gibi tanıtan E- best & bir sırada Anjele tesadül edince üst tü zengin Mi- rafı onun iç kolay ol Derhal bu me; sırlı pren: «Epi tanbulda & ir Mısırda olduğu için İs- k mümkün ola - madığını ve şündi 15 bin lira banka havalesini yaptırarak İstanbula ev- Anjeli öteden- lenmeğe geldiğini ve b gunu, Ti almak tasavvurunda bulundu- Söyleyince genç kadın birdenbire ne oldu. aitesi Pakat Anjel tür. iyi ertesi ile an miş Annesi ile örüşn geçirmişlerdi 'nden kal türlü bul! 1 odada bir çekmese siye ile 1000 lira ku- ve yatt içindeki altın EYÜBLÜ HALİD:2 Hapisaneden çıkınca e zengin bir Mısır prensi?,olmuş dar paranın da olduğunu görmüşlerdir. Çılgına dö- nen ana kız derhal polise ve ora- dan ikinci şubeye giderek sabıkalı- ların resimlerini gözden geçirmiş- ler, bu arada Eyüplü Halidin resmi- nü görünce her ikisi birden: — İşte prenst.. Diye haykırmışlardır. Bu vak'ayı gülümsiyerek dinle - mekte olan birinci ağır ceza reisi Bay Bürhaneddin: Ne dersi Bak sen Anje “meşhur ensle birlikte yok le Mısırlı prens oldü- Yüzü gözü sarı bir halde bulu - nan ve yı başı önünde, gözleri yerde dinliyen Halid birdenbire a- yağa tır verdi: — Yalani! Yalan!... — İitira, Ben Anjeli hapishaneden tanırım. Daha üç dört sene evvelden hapis - hahede © zaman benim çorap maki- melerim vardı. Serkis adında bir genç çalışıyordu. Anjel ona gider gelirdi. Bu vesile ile tanıdım, Bana dört gömlek yapması için kendisine Fakat getirme- Bir tesadüf ol- gün gördüm, Pa- tedir hi evine davet etti. de misafir oldum. Bana 11 erek savdı, Hâlâ da üst ya- nini alamadım — paranın. İşte işin doğrusu bu Dört gömle- Hovarda Hal'd larını silkti: — Ne çıkar reis bey! Dört göm - leğe 20 liva vermekten?., Çok — bir at bak ilk ifadende üç göm 1 demişsin Halid 1 aşalar gibi tkundu. Sonra: yanlıştık olacak dedi. Doğ- rusu dört görlekt F kâtibi iddia- baslı gülüne vak'ayı yarını vereceği: İ Yazan (Prot. Salı Hurad Uzdilek Keşifler, ihtiralar ——— Nebatlarda maden- lerin rolü Nebatların büyümesinde —maden- lerin oynadığı rolün ehemmiyetini TEbat yolu nebatın yetiştirildiği tops rakdan o madenin çıkarılmasıdır. Bu mikdarların pek küçük olmasından dolayı çıkarılacak maddenin dikkatle takdiri lâzunmdır, Bu yalnız nebatın ekildiği toprak için değil kullanıla- Cak ziraat iletleri için de vardır. Çünkü istenilmiyen maden bu âlet- lerle toprağa girebilir. Meselâ bir tecrübe için kullantla- cak toprak 10 numaralı elekden gefi» rilen bir kumu akar suda iyice yıka- yıp kum zerrelerine yapışmış olan demir oksidini asidlerle çıkardıktan sonra kalan kumu evvela temiz ve sonra da saf su ile temizlerler, tâ ki kar gibi kuvarç kahr. Nebatın ekileceği saksılar da ayni munmeleye tâbi tutulur. Mc Hargue'in buğday, yulât, sulye, bezelye, domates, soğan, ispa- nak ve salâta üzerinde yapmış oldu- u tecrübelerle bulduğu — neüceye göre manganezden mahrum olan ne- bat yaprak ve dallarının sarardığı | görülüyor. Bu maddeden mataumi- yet yapraklara yeşil rengi — veren klorofilin teşekkülüne mâni oluyer Klorofilin nebatın - büyümesindeki su ta- | rolü malüm. Güneş radyasyonu (bülhassa im fra kırmızı şualar) klorofil müvace- hesindi ki karbon asidi gazile su buharını birleştirerek nebata gıda erir. Bu u foto - senter de- nir. Gerek bu uitte ve gerekse kar- bon asimilasyonu için manganez e- tütya, bor ve r; demir, bakır, 'nik bunun yerini tutmaz. Bundan dolayı yapraklarda, tohumun kabuk ve özünde manganez bulunur. Arse- nik, bör, bakır ve tütyanın mevcud hasıl Patateslere serpilen bakır mahsul miktarını arttırdığı gibi böcekler ve hastalıklara karşı koyar. Bir çok me- batlarda bakır vardır. Arsenik ise amonyaklaşma, azotlaşma ve azot tesbit eden bakterilerin faaliyetlerini arttırır. Muayyen miktarda tütya da azot veren ozganizmleri tenbik Gi mahsulün artmasına hizmet eder, Bu vadide mühim röşerşler yapıl - maktadır. Bu röşerşlerin — neticesi mahsul mikdarının artması, keyfiye- tin yükselmesi, vitamin miktarının tezayüdüne hizmet edecektir Ağaçların süratle — büyümesini ve binaenaleyh kerestenin - le tedarik edilmesine yardımı do- layısile muhendislik ve endüstriye ratle tedarik edilmesine — yardımı mi ve endüstriye Daha il hendislik ktir. d söyl lirs; bu röşerşler güneş jin mihaniki enerjiye tahvil nt arttıracaktır. dolayısile c hek Tözüm yardım |SABAHTAN SABAHA Tarih ve bugün (Baş tarafı 1 inci sayfada) irali biliyorlardı ki deniz- olmadan galib gelmek kabil değildir. 1914 harbinde Alman donanması, İngiliz donanmasının kar- şısına çıktı ve müthiş bir çarpışma oldu. Bu çarpışmada Alman endahtı . Fakat neticede yenilmişti. Bütün Avrupaya hâkim olduğu halde Almanyaya k: a yenildi. Bu harb başlamadan evvet Ritter tarihden dersler almamış değildi. in- giliz donanması varken ne yapsa boş olacağını biliyordu. Fakat bir ümidi vardı: İngiliz donanmasını tayyarele- rile ortadan kaldırmak. Hava kuv- vetlerile akla gelmiyecek hücumlar yapacağını sanıyordu. Norveç, Hollanda, Belçika seferle- ri, Fran: opraklarının - işgalinden beklenen en parlak neticeler İngiliz donanmasına yakın üsler bulmaktı: dı. Harbin ilk aylarında şimal denizine hâkim olduklarını iddia e- diyorlardı. Tayyareler bu denizden iIngiliz donanmasını kaçırtmışlar mı idi? O halde Alman gemileri serbest- ce dolaşacaklardı. Ne orada, ne açık denizlerde, — Okyanuslarda — Alman gemilerinden eser yoktur. Fakat İn- giliz harb v 'et gemileri her yer- de dolaşıyorlar. 1939 harbinin Barib bir cilvesi: Hitler Tngiliz donanmasını — tayyare ile imha etmek tahayyülünde ikea bir hafta evvel bu vasıtadan ük defa istifade eden İngiltere olmuş, sak - Tambaç öyniy: ran donanmasını Timanında bularak kolunu kanadımı fakat te i tayyareler, una dayanarak dir. Belki donanına hâ- min etn kimiyeti olmasaydı bu hava hücumu da yapılamazdı. Behçet SAFA

Bu sayıdan diğer sayfalar: