27 Aralık 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

27 Aralık 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dırama, heyecan içinde idi. Ağızdan, ağza Çolak Mollanın pehliyanlıkta — gösterdiği hari- kulâde maharetin hikâyesi do- laşıyondu. Hele, 'çingene Ahmedle — tek- rar, göreş yapacağı haberi orta- lığa yıldırım sür'atiyle yayıl - mıştır. Diramanın - kafesli / ev- lerinin arkasına çekilmiş oturan kadınlar bile Çolak Molla ile çin- | genin tekrar iddialı bir güreş| yapacğını haber almıştı. SNt ö Diramann - panayır - meyda- nında güreş kuulmuştu. Finale | kalan deste, küçük orta, orta, büyük orta, başallı, başpehli- vanları müsabakalar yapacak- tı. Davul zurnalar habre — vurup çalıyordu. Her nedense bugün zurnacı ve “davulcu cingenelerin çok| keyfi vavdı. Bu da çingene Ak-| medin tekrar Çolak Molla - ile| tutuşacağına alâmetti. Zurnacılar, devulcular güre- Şi kızıştırıyorlardı. — Pehlivan- lar yavaş yavaş kazan - dibine gelmeğe başladılar. Cazgir, meydana çıkıp söyle seslendi İ ahali, baş ;üı-c.——ten son: . Çolak Molla ile Çingene| Ahmed iddiali olarak “ güreşe - ceklerdir. Güreş iki taraflı ola- rak Dırama ağaları tarafından tertib olunmuştur. — Kim galib gelirse yirmi beş altın alacaktır. | Zaten, bu güreşin olacağını | herkes biliyordu. Fakat —Türk pehlivanlık âdetince ilân edil-! mek üsüldendi. Hattâ, bazan iddielı güreşler davullarla, ma- hallelerde, çarsılarda ilân olu-| nurdu. Çingene Ahmed, her nedense, kendine güveniyordu. Mollanın | manevrasma düşmiyeceğine c- Bazı eski gingeneye ders vermişlerdi. Hülâsa, çinge- | ne keyifli idi. Mollayı haklıyaca- | 'gına kaniydi. Molla, sakindi. O, Çmgencvn 'düşünmiyordu. Onun, düşündü- ğü Kambur Halid idi. Çolak Molta, hoca mevkiine | geçmiş, Kamıbur Halidi yenmek | Yistemiyordu. — Fakat, nihayet| pehlivanlıktı, er meydanı idi elinden gelirse yenecekti. Deste, küçük orta, orta gü- reşleri ayırâ oldu. Cazgır bağrıyordu: — Çolak Molia, Kambur Ha- hid... meydana! İki pehlivan da hazırlanmış bekliyorlardı. Cazgırır çağır - ması üzerire kazan dibine geldi- . Büyük Mollalar, müderrisler, Mocalar bir yere kümelenmişler- 'di. Bu yaşı geçmiş adamların he- men hepsinin rengi solmuştu. . Heyecan içinde oldukları belli idi. Fakat, buna sebeb ne idi? Nihayet, küçük — Molla, büyük | Mollayı yenebilirdi ? Küçük mollalar da, kazan di- bine çökmüşlerdi. Hemen hep- Binin yüzü gülüyordu. On binlerce seyirci -toplan- ,Duştı. Herkes nefesini kesmiş bir put gibi duruyordu. Kambur Halid, iri gövdesini, kazandibine dayamış itinalı bir ,Surette yağlanıyordu. Görülü - 'yordu ki, Halid güreşe ehem- Miyet veriyordu. Mollade, sıkı sıkıya yağla - miyordu. Küçük gövdesini ne kadar yağlarsa, hasmınm eline © derece kaygan geçecekti. (Yağlanmalar bitti, hasımlar meydana yürüdü. Şimdi iki ha- sım karşı karşıya peşrev yapı- yordu. Çolak Molla, bir balet gibi baş parmaklarının üzerine dikilmiş topukları havada öyle çırpın- yordu. Mollanm peşrevi — hakikaten gaheserdi. Âdeta huzur peşrevi VAZAN M SAMâ kAP.âV TERUZMAMDASR Re 433 kuvvetle Moll karmak takliğ Bütün bu, dü Halid güre ayı meya i tutmuştu. | fünce iledir ki, —— 19 Davul zurnalar babire vurup etin: bugün Alman do artlı. Gingene HAlid bif| İasak kabal'etm BFT ';'.Afı“. ü G lmüş, inceden ince-| — Molla, hasmiyle ense ense; inde İngili: Aliman d T- ye mmlamn zureı:ın_ı galımını | Gelir gelmez, sıvazlayarak uıı—W büyük fark yok-| ü ı g | za geçmek istedi ise de, Halid ka öfküri mu- girecekti. derha! mukal dip kurtuldu. | » âkayd — görünüyor- | Güreş başladı. Molla, haâm'- Güreş, beş dakika, Halidin| " nn üzerine bir coylan gibi parmakları ucuna tetik bas: rak geldi. Molianın, hasminın gelişi şaheserdi. Tetik, atik ve çevik ratidafan korunm Mollanın bir yerden ve üzerine İ - 4 | | de niyorla İhtiyar gir şakaklarını a- - vuçları içine almış, meydan ye- İlk elde biz taraftankaptırabilir- yrediyordu. O'da heyecan | Kambur Halid, r düşünüyordu., Mollayı sıkı - bir auk zoruyla alta almak sonra kurtkapanıne — takarak gene zorla, ve bağırta bağırta yenmek... Yani Kambur sabırsız -| ünkü Molla- de konusu - 'Ne oklu bizim Ço! | aen durdürüyor Halidi? zorla, | (Arkası var) iü, Fua'bolculara;udbol kaide- yapıyordu, Edasında ve etvarm- da başpehlivanlık çalmı — var- di Kavgalı fudbolun mesulü kim- dir? Kakem mi? Fudbolcu mu ? lerini öğretmek lâzımdır Arbedeli futbol maçları bort- lamaya başladı. Zaman, zaman futbolümüzün gayeden çok u - zaklaştığını, — seyredilemiyecek meahiyet aldığını görüyoruz. Memleketimizde çok tutulan futbolü bir şekil vermek hem bu sporu yapan gençiiğin istifa- desi, hem de stadları dolduran | merakhiarın futbol zevkini tat- min etmek bakımından — elzem- dir. Kavgalı, gürültülü bir maçın| faili futboleü en az (4ö) gün ol- mak üzere futbol sahasından v| gi he- î'g:ışfn ae a cîâıl&gıî hakem Hüsnü. Yan hakem Mu- futbolümüze iyi bir istikamet| *8ffer, Neset. 4 vermek yokunda faydalıdır. — | , Saat 13 Fener - Beykoz. Ha- Takat 'bu-igin bütün mesuli- | KeTa MSzhmih. Yan hakem Selâ- : demek doğ. | Mi, Muhtar. î'u muîiîıbn Y Ve Saat 15 Beşiktaş - Galatasa- 'Hakemlerimizin isabetsiz, ye- Hakem Tarık. Yan hakem rinde olmayan bazı karavlarının | fatbolcü âsabı üzerindeki men-| i tesirlerini — nazal bara| a î',m'î"'(w“::ğcu,,'î midir? — | tuğ. Bakem Şekib: Yan hakem 'Yeni futbol ajanımız geçen| Fazıl, Bülend A a bafta bir arkadaşımıza hortla-| , Saat 15 Süleymaniye - Top- makta olan kavgalı, gürütülü, Fapr Hukem Hüsnü. Yan ho- futbol maçlarının ününe geçe -| YeEm Nejad, Halid. ceğini söyledi. Mektebliler voleybol Bu sözünden sonra iki hafta- müsabakası dir Beyoğlu Halkevi salonunda-| — İstanbul Erkek Mektepleri ki hakemlerin antrenmanların” / voleybal lik heyeti başkanlığın bilhassa gelerek hakemlerimi -| dan: mizin çalışmalarile yakmadan a-| — 27-12-1940 cuma günü Eminö- ğahdm_ p Mg eq;îrşı-!l;îl:nea ajam| mü Halkevi salonunda yapılacak u işin önüne geçilebilmesi maçlar. futbol hakeminin idare eti Saha komiseri: S. Karayel Tak- bir maçı yalngzhnyjîğılj ::.:nî sim L. - Hayriye L. Saat 14,30. bılm*f MAarü sazırlanmış olma | Hakem 'Turgut. Pertevniyal - mntwîldcmu olacağına kanaa' | YT:::e (tnım L. saat 15 de hakeni getirmi güt. iphesiz ki futbolcünün kaide| — Saha komiseri N. Tüfel haricine çıkan hnrg—weg;;h;;. Haydarpaşa L. - İst. Er. b. rinde ve zamanında — müdahâle| 1atasaray - San'at O. saat 15 te. futbolün tekmeli yumruklu bir 1430 da, Hakem N. Moran. Ga- atmış Sayılırız. Hakem kursları gibi kurslar acip futbolcünün bu mühim ek- siğini gidermenin feideli olaca ği muhakkaktır. Zaman, zaman hortlamakta olan ve korkunç bir şekil alan futbolümüzü bu esaslar dahi - Tinde ıslak edebiliriz. Bu haftaki maşçlar Bu hafta Kadıköy ve Şeref stadlarında lig maçlarına devam edilecektir. Fener Stadı Saat 1l Vefa - Beyoğluspor! 03 İstanbulspor - Altın- B aa Ka tükin gel ea Dd z d L LEm bolcü kadar hazırlanmış olması | İkinci takımlar arasın- daki maçlar şarttır. Fakat bununla beraber fut - bolcünün mühim bir eksiğini de nazarı itibara almak elzemdir.| PFutbölcü yaptığı sporun kaide-| lerine yabancıdır. haveketinin — nizamsız | olacağını bilmediğinden zaman, zaman, futbolü tehlikeli bir şek- le sokuyor. Bu hareketlerinden dolayı hakem tarafından sık, sık aleyhine verilen cezalarda tesirler | yapıyor. Ve futbolcüyü hoş kar- gılanılmıyacak gayri tabil ha> | reketlere sevkediyor. O günlü| kavgalı, gürültülü maçın kah- ramanını hafta arası ceza heye-| tinin karşısında iki üç ayda| seyircilerin arasında görüyor! Futbolcünün yegâne eksiği olan bu iş de haledilirse fut - bolümüze iyi bir istikamet ver- mek yolunda esaslı bir adım İki haftadır fasılâsız yağan yağmurlar ikinci küme lig ma: larının tebirini — icab ettiriyor. Zaten Karagümrük ve Hisar, sahalarında başlıyan bu maçla- rın sahaların bugünkü vaziyet- lerine göre fasılâsız deyamına, imkân yoktur. Zaman zaman ba| taklık haline gelen bu sahalarda ikinci küme maçlarını netice- lendirmek bir hayli güç olacak- tır. Dünkü nüsbamızda - birinci kümenin ikinci takımları ara - sında tertib edilen futbol m: larma bu haftadan itibaren b: lanacağını yazmıştık. Sahasızlıktan ikinci maçları inkıtaa uğ ci kümenin ikinci takımları ara- sındaki bu maçların hangi saha- da yapılacağını merak ettik ve bu hususda futbol ajanından p: | | gark meüf i korumak - o| kad b acaktır. — | Almanya, bu harbden evvel asını arttırdı. Polonyayı | >medebilmek — için yi torkedip Rus dost | diş olarak kullan- | Kıtadaki hasınlarını ezdik- en sonra tokrar Japonya ile Ücüzlü Paktı imze etti. Velhasıl | harb vaziyetinin - icabuna, bazan — Aliye, bazan Vi 'at edip menfaetini temine mu- — vaffak oldu. | rikaltar, İngillere- | ye yardımı arttırdıkça Alman- | kar da Japonları Uzakşarkta | daha faal obmağa teşvik edi vor- | ler. Amerikanan petrol ve müş- | tekatmım ilhracını menetmesi, | maden cevkeriyle hurda demir| satmaması, Çine yüz milyon do- | larlık kredi açmak teşebbüsü, | Holonda Hindistanma yapılacak tecavüzü haş görmiyeceğini ilân etmesi Almazların emeline yar- dım etti. Bu vak'alarıa Japon - Amerika müxasebetleri o Iudar | bulanık bir şekil almıştır. ki ilk | babarda,Japonyanın — Almanya ile birlikte barekete geçmesi ih-| timali düşünülecek bir mesele | haline gelmiştir. Böyle bir taar- ruza müdahale - için Amerika| donanmasınm büyük kısımı ay- | lardasberi Havai — Adalerinda | beklemektedir. Amerika mat- | | buatı, Japonyaya karşı sert b'ıı-! Hsan kullanmağa — başlamıştır .| Bu gazetelerden öğreniyoruz ki Japonlar, Amerikaya bir iki de- | fa tehdidküâr ihtarlarda — bulun- | muş, fakat Amerikallar buna aldırış etmemişlerdir. j Siyam - Hindiçini ihtüüfının | tekrar alevlenmesi, Çinde, Ja-| ponya siyasetine — taraftar bir| hükümet teşkil ederek mü-| cadelenin yavaş yavaş ona de redilmesi bu taarruzun - siyasi | hazırlıklarını teşkil edebilir. — | e AAA S S | izahat almayı faideli bulduk. — | Ajanın sözlerini aynen yazı-. yoruz: Yakında milit küme macla irak edecek kulüplerimizin | ikinci takımları arasında terlib edilen bu müsadokalar Tüzümlu | idi. Kulüplerimiz bu vesile ile| takımları haricinde kalıp da futbolcü kabiliyeti taşıyan genç | leri seçebileceklerdir | Ve ikinci küme maclarınz fır- sat buldukça eide mevcud saha-| dan sonra Kadiköy Ş stadlarında da tamamlanabilir. | İleride genç takımlı da da bir kupa maçı tertip meyi düşünüyoruz. Atletizm - Ajanlığından: l 1 — 27/12/940 cuma günü| saat 17 de ATATÜRK koşusu yapılacağı evvelce ilân edilmiz-| ti. — İştirak edecek atletlicrin| yukarıda yazılı günde saat 16.30| da Taksimdeki bölge binasında hazır bulunmaları ve numara- larını almak üzere Atletizm a Junhgum müracaatları lâzımdir. 3 — Koşuyu idare edecek ha- ! kem arkadaşların saat 16.30 da bölge binasına teşrifleri. met Barlan, Ekrem Rüş vuzan Tekil, Cemil Uzunoğlu, | Faik Önem, Feridun Güvengil, Tevfik Böke, Neriman Tel Fuad Hüsameddin Güreli, Zeki,| Abbas Sakarya, Fethi Dinçer Nazmi, İskender, Mufahham| Elmen, Haltk Hehkimoğlu, Tulu, Receb Ogan, İ. Bakır, C. Başa- ak, Agop, Yusufidis; | dilim | taşınırdı. | Anadolu ajansında bir od aat türkçenin , öbür dille üremeleri: üzerinde bi onun araştırma çin karşı Me çılcını ve y da kaldığınız vakit' naz yadırgamaya kapılır isek kı © karşı da ayni hale düş müş o dar geciktiğimizi durumu, — be- edi- Ş olduğumuzu - gösterir. ski alışkınlığın verdiği (nanın, eski OB- manlılığın ruhumuza — aşıladığı “kendimizi tanımama,, nn bir sonucudur. Halbuki her ulusun di ferdleri kendi dillerine ne kadar içten gelen bir bağl lıkla sal lırlar, ve kendi sosyal varlıklarının bu en başlı karak- lrrı olan ”dılz bağlanma,, da ne | K lmal,. gb CAğin lere verdiği bu derin ba lantı — ferdi nasıl kendi AT TAMTARTA ÇaT kendi dilimize karşı almamız ge| reken kavrayıcı - Devrim üzerine dugı,nn eler — < DAG ai ZERRSREKAORERADE S DT UA ORRDP A CAİ Halik Nimetullah ÖZTÜRK yetesine iyorsa, bu. ba İlıkla ferd de sosyeedten aldığı | bu sosyal varlığı daha alimli, ir| daha güzel'bir kılığa sokmaya li| olan içtem gelen bir “atılma,,,, da o kadar hızlanır. Ferdin “ide- al millet, için olan bu çalışma- ları, bu-düdinmeleri kadar ruhu | kaynatan, gönlü coşturan bir hareketdaha var mıdır?.. Bizim-gibi milli sosyete haya- tını )ımzhdîımıîye başlamış, [ mili vazlığır“bulmak,, ve sonra | ça “yükseltmek,, “durumuna | benüz varmış olan bir millet i-| | çin bu kareket tam yerinde, ve tam suurin olmak gerektir. Çün | kü eeki “Osmanlı sosyetesi,, | manı olandil işinde yabancı ke- himelere, yad kurallara bilmemezlik ile kendini kaptır- | mış, ve münevi alanda bu ken- dini kaptırma, milli varlığı mad di alanda olduğundan daha gü daha zor kurtulur bir “kapitü- lâsyon,, çenberi içine sokmu tur. ilimizde devrilen çamlar - Etin okkası kaça? - Kiz mı, oğlan mı? İngiltere mi, Almanya mı? - Kuvvet ve hak - Bir sarhaş fıkrası... Evvelki gece Mristiyanların | noeli idi. Noet, yalnız Frenkis- tanın değil, Beyoğlunun da s&-l yılı gecelerinden biri olaral tedenberi tes'it edilir. Bütün hıristiyan evleri çam ağaçlari- le donatılır. O kadar ki bir za- manlar Heybelinin ve Büyül danın çamları akın akın şehre Eğer ocakın devam di " bir kasmı da yangın- Öler kdimyacaktı. Bere| çamları kesmek yasak e- dildi. Adalarda cam — kesenler giddetli cezaya çarptılar. Bu suretle çam devirmenin önü a- lindi. Fskat bazı siyasi çam devi - renlere, hele Türk dilinde çara devirenlere hiç bir ceza ve Şi eden günlerde ve noek aldı, ne göz.. devirdikleri aya çalıştıkları gö kat bir çam, alt mi? Erbabına sordul cı yirmi, otuz seneden evvel ye rine gelemezmiş Ya dilimizde, ya nüzımda d rilen çamıla Acaba dilimizi ve için de bir zabıta m2 lâzım?.. * Haberler ve ajans Bir buçuk astr evvel impara- r. Fakat im hâdise var- vukuu anında bül yada malüm ohnasın telsiz, telgraf, dakik; tiştiriyor. Amma bu da gelen haberlerin ötekine iki günde mi varıyol Bilmem.. İki gün evvel duydu- gumuz, haberleri saat sonra alıyoruz. Bir arkada- | şımiz: Tabif, dedi. Ankaradan Ye- şilköye tayyare ile iki buçuk atte gelirken, Yeşilköyden a- daya iki buçuk saatte gitmek kabil değildir. Ajans ta ayni mecburiyete tâbidir... * Okkası bir liraya Erzuruma, Sıvasa yapılan de- miryolunun büyük bir bhizmeti de Şark - vilâyetlerinin yağını, munu garp vilâyetlerine u- getirtmek, buranın kuma- derisini oraya taşımak ol- acak w idi? Bundan on se- en evvel, yani demiryolları he- k eksik iken okkaşım en kuruşa — yediğimiz eti matbuatı- | | mazı bu tahribattan kurtarmak Türk kifltörünün cn başlı ele- | olanca | 27 Birincikânun — 1940 Bir kaç asırdır bu yanlış yol- den yürümenin sonucu olarak bir yandan kelime, öbür yandan kural bakımından türkçe tama- miyle yabancı bir kültür ege- menliği altında kalmış, ve böy- hemen KRaybetme kertesine in- miştir. Böyle olduğu halde Tür- lece kendi öz varlığını hemen kün rubundaki ulusal varlığın sağlamlığı, dilin kendisinin mil- letin kendisi kadar önsüz bir geçmişe dayanması, ve bütün kuvvetini o asırların — yığıldığı bitmez tükenmez kaynaklardan ala ala biç bir gey ile kendi öz varlığı sarsılmaz bir hal alışı ile dir ki güzel türkçe yaşama- da devam etmiş ve sonsuz bir geleceğe kadar da devam ede caktır. Fakat “Büyük Türk devz ni görmüş olan bugünün ço: ları için artık bu “türkçeyi bul. ma,, işine dört el ile sarılarak buna olanca kuvvetleriyle çalış- maları gerektir. Ve bu çalışma ya “şuurlu,, bir tarzda koyul- mak, ve bu işte en doğru yolu olmak icin “Osmanlıca,, rin yerine “türkçe,, ke: koyma işinde ncfsimi dâimi bir Kontrol altında tut- | mak gerektir. Bu çalışmanın | hareket noktası “yabancılıktan ilkinme,, varma — noktası (: endini bulma,, dir. Kaybol- mus olan kendini bulma kadaı ruha bambaşka bir varlık veren bir hareket daha hayallenebilir mi?.. Bu yolda yürürken önümüze çıkan her hangi bir kelimeyi u- zun uzun inceliyerek, kendi dili- mizin kelimesi olup olmadığını araştırarak sonucu elde ettikten 'nra o kelimeyi almalıyız. Çün- kü ruhumuzda yer etmiş olan Kai,, | Şipüidür Baya yiyen min aklıma gelirdi Fakat şte; kıvırcığın okkası | bir liraya da geçti. Yağ (okka olarak) 250 kuruş... Yapılâa tahkikat, canlı bay - | vanların pahali olmadığım, pa- halılığın mezbaha ile kesap dük- kânı arasında (tecssüs ve tekev- vün) ettiğini güsteriyor. Y: yüzlerce kilometre — ârızasız geçiliyor da şu beş kilometre in-| Zzibat altma alınamıyor. Mezbaha ile kasap dükkânı rasındaki yol, Almanyanın — ö- | nüne dikilen Manş denizi midir? * Kim kazanacak? Hazbi mi? Hayır... Yılbaşı geldi. Büyük ikramiyeyi kimin azanacağından bahsetmek isti- | yoruz. Esasen harbin sonunt görmemiz için daha iki üc yılba- 1 da geçireceğimiz anlaşılımş ikrami- n muzafferini beş gün son- Zi n yedi dair bir kehanet —mev: olsa tapkı doğacak € yin eder gibi, ya ne: — Ya İagiltere, ya Der çıkarız. Falkrat ramiyede kehanet kolay is değil: | hk bilmeyiz. Bununla be cambil kâğıdında - oki | falcılardan — henüz hic bıı1 dal | simdiye kadar ikrami) veya hangi numaraya Vakıâ bu| ir keşfi ol- Böyle elli senelik kazanç- m bir günde elde etmezler miydi? Büyük ikramiye, şimdiden yüzbinlerce kişinin rüyasına gi- riyor. Yalmız kalbi zayıf olınlu»ı va bir fıkra anlatalım, ne olur ne olmaz, bir de rüyaları haki- kat oluverirse, akıllarında SUN.. lmıyam fakat parayı seven | adamıcağızın. birisine Büyük ik-| bulun | ramiye çıkmış. Fakat — kendisi| ( haberdar değil. Ailesi bu fevka-| lâde, bu umuimaz saadeti na: nüyorlar: Zaten kalbinden ra hatsız olan ihtiyar, bu- haberi ahrıca Birdenbire sevinerek öle-| bilir. İşi kamşuları olan dol ra soruyorlar: Doiktor; bir y lunu bülüp ikramiyeyi k suna bizzet anlatmıya karar ve-| riyor ve akşam ihtiyarın retine giderek, gundan tandan bahis açıyar, lâfı ikramiyeye ge- | (Bonu sayfa 6 s 1 de)| zaferde. | | türkce | muş değil, | kelimesi uydurmadıı | kelime ve bir | Tur (2).Bunun gibi hemen h: “osmanlıca,, ya alışkanlık bizde her türkçe kelimeye karşı he men bir yadırgama uyandırabi- lir; nitekim uyandırmadadır da. Bu işte bize yardımda buluna- cak değerli bir arkadaş vardır ki oda “Türk Dil Kurumu,, nun önümüze koyduğu — “Cep kıla- v ır. Bir misal olmak ü- e “maznun,, kelimesini ala- hm: “Maznun,, biliyoruz ki suç işlediği sanılmış olan kimse mâ- nasına olarak hukuk- terimidir, dilde de kullanılır. Bunun türk- çesi olarak kılavuzda “sanık,, kelimesini görüyoruz. Birdenbi- re bize yabancı bir kelime gibi r. Fakat biraz durup ta kelimesi incelersek asıl “maz« nun,, un yabancı, “sanık,, ı i: yerli olduğunu anlıyoruz. is üzerine kondurulmus 0- kâtibi,, mazaun ke- limesisi uysurmuş, nitekim da- ince “sanma,, gibi bir kolime varken h olmadığı halde * v Çünkü, sanık: kelimesi kaçık, katık; kayık- v.s. gibi örnekleri dilde — bulunan bir dit şeklidir (1). Şu halde sanık kelimesi - uydürül- fakat — işlenmiştir. re işlenmiştir. Haltbul 'Türle araııım'ınde rneği, eşi bu- lunmıyan bit şekildir. İşte uydurma olan “maznun., a bulunmuş veya işlenm 'sanık,, güzel bir türkçe ilim terimi - n hep uydarulmuş olan osmanlıca kelimeler yerine türkçelerini Bulmak, veya türkçe köklerden örneklerine göre eşini bulup iş- lemek Bugünün dil işinde tutu- Tacak yoldur. Hakil Mimetullah Özlürk a) Türk grameri apıldiğı- vekil bu şekilde adı da konacaktır. (2) Hukukçulârımızın — kulakları çınlasım, Bizim dil işinde en çok ih- tiyacımız olan işlerden biri de hus K terimlerinin türkçeleştirilmesi olâan Filim artisti olmak iyen bayanlara: Halij Kâmll. Filim: Stüdyosu mü. dürlüğünden Yeni filimlerde çal ©e veya arta: tahisilini. bitirmiş 18- yaşlarında bayanlar angaje edi. ünden. taliblerin salı, çarşemba, günleri saat ondan on üçe işlide Büyül cad. 401 tamlmak-üzere perşemi No

Bu sayıdan diğer sayfalar: