20 Şubat 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

20 Şubat 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 ŞUBaT 191 sluğunun - Esrart ÇAlman Gası ) ) —a YAZAN : rnard Newman P Bu kabil fikir ihtilâfları, tabii haftâ içtinabı imkânsız şey 'lerdi. Barı müfrit müfekkirele- rin İngilterenin arzettiği sağlam torakkiyi pek yavaş bulmaları we yer yüzünde kendi - ellerile Genneti temin, imkânını müm- kün diye hayal ettikleri zaman bu dakikayı tacil için macerale- 'â atilmağa meyyal olmaları şa- #lacak bir şey değildi. İşte bü türlü insanlar arasin- idadır ki Alman casusları ken- 'dileri için Aajanlar tedarik et-| mek imkânlarını buldular. Bun- lar Almanya lehinde çalışmayı kabul ederlerdi. Fakat teşkil ey dedikleri İngiliz aleyhtarlığının kutsi bir harp mahiyeti haiz bu- dunduğuna onları ikna etmek lâzımdı. İşte Almanyanın tam istediği de bu idi. Hiç bir za- man İngiliz nüfuz ve kudretini yere sermek mevzuu bahsolmu- yyordu. Hitlerin bile böyle bir ğey arzu edip etmediği meçhul- dür. Fakat öyle davranılabilir ki İngilizlerin dikkati tamamen başka taraflara initaf etsin ve küçük İngiliz ordusu dünyanın | bir çok noktasında polis vazife Bini ifa etmek üzere muhtelif “yerlere dağıtılsın. Zorluk / çi- karmağa maheus Alıman casus- nşumıi icap ettiği derecede ““faaliyet gösteriyordu. - Bir muharebede kat'i bir za- #er bir kaide oltmaktan - ziyade “—bir istisnadır. Bugün ordular a- tasındaki müsademeler o kadar ve muazzamdır ki bir ge- neral sağ cenahında galip gele- bilir de sol cenahında mağlüp| olur. İşte İngiliz imparatorluğu- na kargı mücadelesinde nazile- rin mukadderatı böyle olmuş - tur. Onlar yalnız bir kaç nokta- da iğneyi deriye batırabilerek kan çıkarmağa muvaffak - oldu- kar. Afrikada mücadele hemen hemen hemen hiç tesirsiz kaldı. Bu gizli nazi servisi için büyül bir hayal sukutu idi. Çünkü ahval ve şerait gayet muvafık idi. Bvvelce Alman müstemleke- deri olan ve şimdi manda altin- /da bulunan yerlerde hâlâ bin- herce Alman yaşıyordu. Bunlar Wamtesile müstemlekenin yerli ahalisi üzerinde tesir yapıhcaıl xki'iım.it ediliyordu. Maatteessüf > anyanın müstemleke — kur- mak . teşebbüslerinden bazıları © x- geerliler arasında pek - muvafla- kiyet kazanmamıştı. Bu halk okuyup yazmadan âÂciz bu- hunabilirlerdi. Fakat - hafızası Mmükemmeldi. Binaenaleyh Afri- kanın siyah insanları arasında bir ayaklanma hareketi çıkar- mak yolundaki teşebbüslerin hepsi akim kaldı. Tabiidir ki Alman aslına men Bup olan kimseler arasındaki faaliyet daha iyi semereler ver- di. Bunları diplomasi mümes- gilleri idare ediyorlardı. Tahri- kât kültür propagandası zava- hiri altında gizleniyordu. Ma-, halli Atman ticarethanelerinde nazi memurlarına birer memu- Fiyet ihdas ederek onların ora- larda bulunmalarını zahiren mu. hik göstermeleri için emir veri!- Mişti. Führer prensibi derhal tatbik olundu. O suretle ki ki çük bir memur kendisini istih- dam eder kimaseye emir verel liyordu. İkna bususunda iktısa gi vasıtalara da müracaat edi di. Mahalli nazi partisine il Yaktan imtina eden bir dükkân- Çıya icab eden muamele tatbik olunuyordu. Yani dükkânı ne- Zaret altında bulunduruluyordu. Ve müşteriler uzaklaştırılıyor- du. Polis bittabi bu dükküncı- ları himaye edecekti. Fakat müş teriler onlarla alış veriş etmek- ten “manevi,, tazyik ile vaz ge- u. Daha 1934 senesinden itiba- Znalik bulunuyordu. Yapılan bir Büli tahkikat, Union tebaaları olan Almanlar urasında bir tet- his meydana çıkardı. Bu Alman- lardan çoğu içlerinden bazılaı nın zorlukları dolayısile hür söz göylemek haklarından mahrum kalmışlardı. Tabiidir ki Union buna karşı pek giddetli tedbir- ler aldı. Muhtelif nazi hareketlerinin hepsi, hattâ gençlik teşkilâtları bile cenubi Afrikada aynen tat- bik edilmişti. Açıktan açığa is- yan teşviklerinin serbestce ya- pılması istissa edilirse, bu ce- Miyetler birer kültür teşkilâtı telâkkf — olunabilirdi. — Fokat srağ TERCEME EDEN : " Hüseyin Cahid YALÇIN idaresi mevcut olduğunu | son aylarda bunların vasıfları değişti. Mahalli teşkilâtçı ekal liyetlerdeki ihtiraslarf çostul-| Mak hususunda bir mütehassıs idi. Bu teşkilâtçı Dr. Lieran is- minde biri idi ki iki sene evvel Südet Jisinde Al- man konsolosluğunda — bulun- muştu! | Harbin patlak yermesi Union| dahilinde nazt faaliyetinin ha:| kikaten kültüre taallük etmedi- ğini isbat etti. Hattâ diplomasi| memurları bile casusluğa iştirak | etmişlerdi. Hükümet — hayret| verici bir fesadı ortaya çıkardı: | Mahalli naziler teslim edilecek-| ti. Ve Kerilla harbi yapmak Ü-| zere çetelere tefrik olunacaktı Cenubi Afrikanın hayati menafi noktaları ve menabii sabotaj e- dilecekti. Fesat tertibatı ile mekle olduğu sırada, elebaşıl: rından bazıları tevkif olundu. Diğerleri kaçtılar. Çünkil diplo-| matlara mahsus muafiyetleri| vardı! p | *& g | Maamafih Almanya Hindis- tanda kısmi bir muvaffakiyet kazanmış olduğunu iddia edebi-| lir. Burada İngiltere için diken-| li bir mesele vardır. Büyük bir | imparatorluk, muhtariyet ı.ıııi dutları üzerinde karmakarışık bir takım ırklar; ahali arasın-| da da siyasi ve dini müthiş bırî nifak. Hint liderlerinden çoğu| taleplerinde bittabi son derecede | saraimidirler. Onların kavgaları | İngiliz ıslahatının mahiyetin-| den ziyade takip ettiği seyir-| den ileri geliyordu. — Fakat| Hindistan ahalisi gibi büyük bir | nüfus içinde liderlerin hâükimi-| yeti gayet zordur. Alman parası | bol bol akıyordu. Alman ajan- ları her tarafa memnuniyetsi: lik neşrediyorlardı. Gerek kon-, gre liderleri gerek İngiliz Raj-| ları aleyhinde halkın infiali| tahrik olunuyordu. Mr. Gandhi| bile ciddi zorluklara maruz kal- dı. Nazik bazı muarefeler cere- yan ederken, zaman zaman, Şu-| Tada burada zuhür eden müna-| zaslar ve ciddi —mütalebeler o-| nun mesaisine engel teşkil et- tiler. | Tabiidir ki naziler Almanları | Hindistana — memmniyetsizlik tahrik etmek için göndermedi-| ler.Malfmn olan usul çok daha| basit idi. Onlar gayri memnun | Hintlileri nazi. kültürünü - gör- mek için Almanyaya davı yorlardı. Gittikçe artan bir Tetle ileri doğru atılmağa başlı- yan geri bir kıtada bir çok gay-| Tiraemnunlara tesadüf cdilece-| ği aşikârdır. Bu bilhassa kendi | nefsine itimadı olan Angio -| Sakson tipindeki ırkların gayri | ırklarda görülür. Pek az memle- kette sırf terbiye ve tahsil a8- kile bir terbiye ve tahsil fikri| vardır. Hindistanda köylü bir| genci alınız, ona üniversite tah-| sili veriniz. İlk istiyeceği şey| bir hükümet memuriyeti olacak- tır. Buna nail olamazsa duy: ği memnuniyetsizlik pek büyük olacaktır. Bu ruhi halet Hindis- tana has bir şey değildir. Şima- R Afrikada ve Balkan ülkele-| rinde de göze çarpar. Bir kaç sene Rütenyaya yani cenubi| Karpatlar Rusyasına yaptığım bir seyahati hatırlıyorum. Çek- ler burada ifa ettikleri halı kârlık rolünden dolayı büyük bir şükran hissi elde edemiyor- lardı. Çünkü Rütenler bin sene| | kadar iyi bir serf halinde | yaşamışlardı. Şimdi tahsil im-| | kânını elde etmiş bulunuyorlar- dı. Yüzlerce genc Çek üniversi- telerinde okuyorlardı. Çoğu ta- | lihlerinden pek memnundular. Fakat bir kısm:fena halde ho-! | murdanıyorlardı. Çünkü derhal| hükümet memuriyetlerinde iler-| lemiyorlardı. Bu tipteki gençler dan Almanyaya davet edil: lardı. Seyahat masrafları ve liyordu. Bazıları lâyık - oldukla- rını zanncettikleri memuriyet- leri memleketlerinde elde ede- miyorlardı. Bu ya tabil bir mah rumiyet eseri idi yahut kâfi de-| | recede açık yer yoktu. Almanlar | gayri memnunların hepsine kar- gı meharetle hareket ettiler. Alman fikirlerile şurişleri karış tırdılar. Almanların “neşir va- gıtasile kuvvet,, tatil kampların dan birinde on Hintli talebeden ürekkep bir grupa tesadüf et- i tahattur ediyorum. On- larla konuşurken, Alman ma - yasının kabarmağa başlamış ol- duğu derhal meydana - çıkıyor- du. (Arkası var) | veleye vermekten hâli k | temlekelerine karşı bariz | köpürmesi şayanı dikkattir. | maktadırlar. | şik Amerika devletlerinin der, Her Satah Kuvvetlinin mantığı Devletler arasa wazivet ve münasebetler gerçekten Arap saçına döndü. İşin asıl tuhaf ta- rafı mütearrız heda taarruz edi- yör, hem de: — Beni tahrike kali sonu fena olur! diye etr: mıyar, Tıpkı hayal perdesinde yahu- dinin karagöze bir taraflan to- katları indirirken bir taraftan da: — Ne vuruyorsun? diye yır- tanması gibi... Mihver devletlerinin politika- larma hâs gibi görünen bu tö- biye, dikkat edilirse, muhtelif| ekil ve süretlerde 1â Lehistan kınından Yunanistana saldırı- şa kadar bütün girişlerde, tepo- den inişlerde, kaşla göz arasını- lâ ediverişlerde tatbik Aslında suçbu, hem güç lü,, diyebileceğimiz bu şaşırt- maca tâbiyesinin Aksayi Şark- ta da tatbikine başlanmak üzo- re olduğunu son gelen haber- lerden öğreniyorus: Malümdur| ki Japonyanın Felemenk müs- bir zâfı vardır. Fransez Fiindi Çini-, sinde kazandığı kolay muvaf- fakiyet (Doğan gümeş) impara- torluğunun iştihasıat tahrik et- mişe benziyor. Her neyso işin| bu cihetleri bizi pek alâkadar etmez. Ancak Japoayanın bir taraftan Hollanda müstemleko| ve müstamerelerini de - geçir meğe çalışırken düğer taraftam bu müstemlekeleri muhtemel bir taarruzdan koruman için a-. haan müdafaa tertibatına kızıp Hele Japonya hükümeti nama na beyanatta bulunmaya memur salâhiyetli bir zatım: — Japonyayı tahrik otmek istiyen memleketler kiyaset — ve| basiret eseri göstermiş olma- Demesi gerçektem parlaktır. * Diğer taraftan Japonya Fo lemenk müstemlekelerine karşı harekete geçtiği tekdirde birle- hal müdahale edecekleri haberi harbin sirayet dairesini geniş- letmek istidadımı gösterdiğinin alâmetlerinden biridir. Balkanlarda tehlikenin önü alındı derken Aksayi. Şarkta XENİ sasan Atatürkün Hayâtmd an Yazılmardmrş"Hartırr;larr Si;hdİİİ ATATÜRKÜN 30 YIL EVEL SÖYLEDİKLERİ — Selânikte mükerrer otuz üçü cü takip taburunun ikinci bö - lüğüne, Koçanadaki - ön dok zuncuü alayın üçüncü taburunun ikinci bölüğünden seçilerek ta: yin edilmiştim. 'Talim ve terbiye itibarile or- Gdüya bağtıydık. Vazife itiba - tiyle vilâyetin emrinde bulu- nuyorduk. — Bü-tabür; kendin- den ayırılacak seyyar' jandarına | taburuna yerini bırakiyot: ve yeni teşkilâtta otuz yedinci ala “an ikinci taburu oluyordu. Sey yar jandarmaya intihap edil- Mmişsem de taburumda kalmazı tercih etmiştim. Otuz yediaci alay eylemişti. Mehmetçikleri ) tirmek zevkimin yerini tutacak | başka hiç bir idealim yoktu. Hele tazimli, tumtıraklı cüm-| lelerle mafevke,.. iş'arlı, inbalı, tisyarlı satırlarla — maduna,.. muayyen kılişeli - yazılar yaz-| maktan hiç hoşlanmazdım. Aksi tesadüf alay kumanda- nımin inhada israrı ve tabur kumandanlarımın — hakkırıda | gösterdikleri muhabbet ve em- niyetlerinin tezahürü beni alay yaverliğini kabule mecbur et - ü Yeni vazifemin — müsaadesi nisbetinde — bazı akşamlarımın bir kaç saatini fiatçe diğerlerin | den ehven bulunan Kristal ga- zinosunda geçirirdim. Kurmay (erkânıharp) kol a- ğası Mustafa Kemâl bey de or: du talim ve terbive şubesindi ayrılmış otuz sekizinci alay ku: mandan vekili bulunuyorlar - d Her iktmizin yakından tam - dığımız Selânik süvari nümune alayı zabitlerinden üsttefmen | Lofçalı İsmail vardı. Askerliği kuvvetli, sözü hakemesi dürüst, ef'al ve hare- kâtı merdane olan merhum Lofçalı, herkes tarafından sevi- Hirdi. Alelekser o da Kristale gelir beraber masa işgal eder -| dik, Her ikimizin de tezmen maaşı Oolan mali kudretimize bakmaz, birbirimize veya ge -| len arkadaşlarımıza ikram eder | parasız günlerimizi de kışlada düt verterakkisi hâkkında mes- leki endişolerimizlo'başlar sonra günün politika faaliyetini takip cder ve kıritiklerimizle nihayet bulurdu. Ka En- ziyade el ile tutulacam kadar müsbetleşmiş olan Make donya davasında dururduk. E- yet Makidonyayı elde — etmek azmiyle üç tarafından — gelen kanlı hırsların durdurulması için tutulan yol ve alınan ölçü - süz tedbirler, mütereddid, kor- kak bir takım iradesizler yü- zünden daima menfi neticelere varıyordu. Arnayutluk isyanları büyük fedakârlıklar — ihtiyarını istil - zam eder, bu uğurda bir çok | kan ve para israfları yapılır, ne tice: devlet otoritesini hiçe in - | diren ve Damuk ipliği ile bağla nan bir hayali ieraât “Dahiliye nazırını saat ve nasihat tevzi ine memur eder. Makidonya mestleleri, üç Av- rupa devletinin kontrolüne kon muş, Arnavutluk hâdiselerinde ise mebusan meclisiride bazı a zalar, hariçte ise hem hudud devletler istifadeye arlar- di Her gün yakından şahidi ol- duğumuz bu gibi vukuatın de- rin acılarını duyan kalplerimiz dertleşmekle teselli bulurdu. Bir ilkbabar gecesiydi. Ma - samızın havası yine memleke - tin fena gidişinin dertleriyle dolmuştu. Uzaktan bildiğim, fakat bu zamana kadar tanışmak ve ko- nuşmak şerefinden mahrum bu lunduğum, Lofçaü İsmailin dos tu 38 inci alay komutan vekili kurmay kolağası Mustafa Ke- mâl gazinodan içeri girdi. Ma -| samıza huzurlarile şeref verdi İsmail 93 mühaciri bir ailenin lerde yetişmişti. Hemşehrilik - lerine inzimam eden mektep arkadaşlıkları senli, benli görüş- melerini ve yekdiğerlerine kar- şı sarsılmıyan bir. samimiyetle olduklarını gösteriyordu. Lofçalı beni kıymet vererek Mustafa Kemâle tanıttı. Ve biz dendir: Şumullü kelimesile tak- dimini bitir gözlerinde — okunat| ve enerjisi her cümlesinde can -| lanan bu genç erkânıharp zabi- | ti alay komutan vekili bizden çok dertliydi. | — O, ordunün tamamile siyaset | ten çekilmesini, ordu kumanda | heyetinin — gençleştirilmesini, | hattâ kendisi kurmay subayı olduğu halde bütün kurmay su- baylarının imtihana tâbi tu -| tularak tasfiyesini de istiyor - du. Memleketin — politikacıları - | mı perde arkasında oynadıkla -| rından tayip ediyordu. Dev-| | let mesuliyetini ellerine alama- dıklarından onları âciz görüyor | du. Mutlak idare altında terbi -| ye almış ve İstanbuldan dışarı çıkmamış millet ve memleketi fanımamış olanlara-iktidar mev kii verenlere düşman kesilmiş- | | ti. En ziyade affedemediği ku- Sur yeni siyasi zümrenin başın- | da “gelenlerden bir - kaçının ilk günden — itibaren entrika sellerine kendilerini kaptırma - ları idi Ordu hakındaki mutaleaları - na bir dereceye kadar aklım er- | mişti. Fakat meşrati idaremizi | temin eden siyasi zümrenin a- | leyhinde bulunuşunu, bu cev - val ve ateşin zekâ sahibinin Şah- siyetile mütenasip bir vazife | ile tatmin edilmiyen hırsına | hamlediyordum. | — Çünkü: meşrutiyetin ilânın - | da ve bilhassa 31 mart vak'a -| sından sonra bir çok kurmay subaylarına valilikler, muta -| sarrıflıklar, — ataşemiliterlikler | ve benzeri vazifeler tevcih edil- | mişti. Halbuki Mustafa Kemâle | öyle bir şey vermemişlerdi. İt- | tihad ve Terakkiye olan bağlı -| lığım ile dar düşüncemin mah -| | Zekâsı | | Bukadar ! İşçilerin kazançla. rını arttırmalıyız İşçilerin sağlığını temin etmek maksadiyle hükümetin ihzar ve neşrettiği nizamname, büylk bir ihtiyaca cevap vermektedir. S- naileşen Türkiyede işçilerin har yat seviyesini yükseltecek, ken- disine her bakımdan büyük men- faatler temin edecek olan bu nizamnamenin neşri, bütün İşçi- leri hükümete minnettar bırak- mıştır. Bu suretle iş tanununum kabulünden sonra bu yolda da ikinci büyük bir adım daha atılmış olmaktadır. Şimdi sıra işçileri maddeten biraz refaha kavuşturacak ted- birler ittihaz etmeğe gelmiştir. Dünya harbinin bir neticesi - larak hayat pahalılığının artma- sı, yiyecek ve giyecek fiyatları- nın yükselişi, en fazla kazancı mahdutolan vatandaşları müte- essir etmektedir. Bunların ba- | şında da mütevazi yevmiyeli iş- çiler gelmektedir. Köylü seno- lik zahiresini anbara yığmış ve fazla mahsulünü fevkalâde yük- sek fiyatlarla satmış olduğu için mes'ut ve müreffehdir. Buna mukabil işçi her şey pahalılaş- maş olduğu halde hâlâ eski üc- retini almaktadır. Bu vaziyet o- nun maddi - durumunu az çok sarsmış bulunmaktadır. İş ve- riciler arasında da bunu takdir ederek kendiliğinden yevmiyele- re zam yapmış olanlar - eğer varsa - pek nadirdir. Halbuki bu vatandaşlar hayat standardı- nn yükselmesi ve ham madde- lerini daha pahalıya maletme- leri yüzünden istihsal ettikleri mamul maddelerin fiyatlarını yükseltmişlerdir. Bu suretle kar zançları artmıştır. Binaenaleyh insafla düşünü- lecek olursa, bunların işçilerine de daha yüksek yevmiye verme- leri icap ettiği neticesine varılır. Bu vaziyet karşısında hükü- metin bu miktarı tayin ve iş ve- ricileri işçilerinin ücretlerine bu nisbet dahilinde bir zam yapma- sı hususunda tazyik etmesi ye- başka bir tehlike belirmekte| geçirirdik. çocuğu idi. | sulü olarak, şahsi iğbirarın te-| Titde bir hareket olur fikrinde- dir. Umumiyetle masamızı saran| — Selânikte doğmuş, büyümüş,| sirile dünyayı fena görmekte o-| yim. A. C. SARAÇOĞLU | samimi mevzu, ordunun teced- Mustalfa Kemâlle ayni mekteb-' (Sonu sayfa 5 sü 2 de) | MURAD SERTOĞLU | ERTŞEEĞL L Belçikadan yürümek Hülâsa, bütün bu siyasi ve askeri korkunç mülâhazaları göz önüne alan İzgiliz hüküme- ti başta Loid Corç yalnız, Bek- çikanın Almanlar - tarafından istilâsına — ihtimal vermiyordu. O sırada Ludendori Alman erkâ ni harbiyesinin ba plânı redetti- ğini ilân ediyorda ve sebep - larak da bu suretle harbin uza- yacağı iddia — olunuyordu. Bu cevap bize kâfi gelmedi. Almanya bir kaç hafta için- de Fransız ordularını parçala- mak maksadile Belçika üze - rinden Fransayı istilâ etmek plânını seçmişti. Bunun tehli- kesi büyük ve son derece cür'et istiyordu. Dürya efküi- rını Almanya aleyhine tahrik etmek, açıkça mütccaviz va - ziyetine düşmek, Belçikaya kar şı cirkin bir haksız olmak, muhtemel olarak Bel - mak, korktukları gibi muhte - temel olan Britanya müdaha - lesini davet etmek. Bu teşeb- büsün neticelerindendi. Fakat bir kere böyle cüret- kârane maceraya atılınca Al- manlar hepsini göze — aldılar. Bir kaç hafta içinde Fransada muzafferiyeti elde etmek ve İngilterenin kuvretlerini topla- masına meydan vermemek ü - midile Almanlar şarkta büyük zayiatı da karşıladılar. yi vetleri bundan dolayı pek az- miktara indirilmişti. Plânla - rını son haddine kadar - tatbik etmek üzere, topraklarının bü- yük bir kısmı Ras ordularının istilâsına — terkedilmişti. — Ve garpta bir netite alınmadan en ufak takviye kuvveti Fram- DÜNYA HARBİ bi YA Alman ordusunun Belçikada üyük bir çevirme hareketine geçeceği, ve Belçikada Meuse nehrinin şarkında mühim kuv - vetlerin toplanacağı tahmin o- lunuyordu. İşte 'bu manevra ic- (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI sadan Rus cephesine nakledile- Tezdi. Taarruz hakkında benim düşüncelerim Hiç şüphe yok, Fransada bir taarruz fikri mevcuddu. Bizim askerlerimiz de, Boer karbinin tatsız hatıralarına rağmen ta- arruz fikrini beslemişlerdi. Ben Fransız plânı hakkında kat'i malümata sahib olmamakla be- raber, keskin bir hücumun her şeyi yıkan bir darbe ile netice- lenmesinden korkarak, endişe ile di 4 Fransa ileAlmanyadan kuv- vetli taraf hangisi ise, o öteki- ne taarruz ede fin memleketi istilâya a- caktı. Tabii olan bu idi. Fakat huduttan dört, beş günlük bir yürüyüş, müstevlinin muhak - kak işini güçleştirecekti. Gi tikçe müsşkül bir vaziyete dü - şürecekti. Müdafaa vaziyetinde olan ta rafın hududan geriye ve cep- heden cepheye münakale vasıta ları ve imkânları daha faik ola- caktı. Müdafada kalan taraf vaktile seçilmiş mevzilere çe - kilecek, mühimat ve iaşe mer- kezlerine yakın bulunacaktı. Buna mukabil istilâ eden or- du, kendisine düşman bir top- rakta, etrafı casuslarla dolu yolların bir ucu düşmanın elin- do ve bir kısmı yıkılmış, tah - k, zayıf tara- -—Yazan: — V. Çörçil muş bir mıntakada bulunacak- tı. Bundan doj yetinde, taraf ilk büyük harbi, düşma- ni tarafından intihap - edilmi ve hazırlanmış bir hat üzerin- de vermek mecburiyetinde idi. Fransız mukavemeti İşte bundan sonra iki ordu- dan daha zayıf olan taraf için mükemmel fırsat cle geçmiş istilâ b olur. Almanların Fransayı istilâla rına ka; asızların şu su - retle hare i muvafık ola - cağını düşünmüştüm. Bvvelâ Fransızlar hudud bo- yunca veya hududlarına yakın noktalarda gayet geniş bir sı- ra tahkimat sistemi vücude getirmelidir. Bu tahkimat açık veya kapalı olacak, 0 zamanın en yüksek askerlerinin direk - tiflerine göre inşa edilecekti. Almanların ilk darbelerini Fransızlar bu tahkimat önün - de bekliyeceklerdi. Ben Alman- ların modern silâhlara ve bil - hassa tüfeğe pek — chemmiyet vermediklerini zannediyordum. Bu fikri bana veren onla- rın 1909 manevraları idi. Tüfe- ğin kıymetini cenubi Afrika arplerinde görmüştüm. —Al - manlar ileri atıldıkları zaman da iş anlaşıkdı. İki taraftan en kuvvetli olan onlardı. Fakat benim fikrimce, Fransız niza - ra edilirse ve büyük kuvveter- le yapılırsa Fransızların bir ke- re hududda * pılan Almanlara karşı manev- bir cezaya çar- mi ordusu veya İngilizler tara- Taya ayrılmış - orduları ile bir fından tutulan kileri zaptedecek derecede kuv- : vetli değildiler. Tabii Pransız - Fpansızların pilân İ7 ların bütün hudut boyunca bir şekilde bir tahkimat hattı vücu de getirecekleri aklıma gelme- mişti. PFransızlar bu muadeleyi bir tekâmül kaidesine istinad ederek halletmişlerdi. Bir nok- tada vahşi bir azimle düşma - na mukavemet etmek, diğer bir noktada düşmanın iceri gir- mesine müsamaha ederek ve burada bir cep teşkil etmesine meydan vererek, yirmi, otuz kilometre- gerilerdeki mevzi - lerden bu cebi ateş altına al - mak Fransızların parça - parça bir kısım topraklarını nisbet - siz bir zayiata mal ederek Al - manlara bırakacaklarını anlı- yordum. Harbin bu ilk safhasında ga- ye Almanları iyi talim görmü Fransız - topçusunun — ateşine fazla maruz bırakmaktı. Bütün cephe boyunca üç ve- ya dört gün sürecek harp Al - man ordusuna Fransız ordu - sundan çok daha fazla zayinta mal olacaktı. Alman ordusu Fransız ordusundan çok daha geniş bir sahaya yayılmış bu - İunacaktı. Nihayet bu harpte Almanlar, milletlerinin en genç ve zinde sınıflarını daha har - bin ilk günlerinde kaybetmiş olacaklardı.. Bu sırada Fransızların ku- vetlerinden beşte üçü ihtiyatta kalacak ve Parisin şimali şar- kısinde büyük — manevralara mi vaziyette bulunacaktı. Bu büyük manevralara İngiliz ordusunun da yetişebileceğini ümid ediyorum. ahkem mev fırsat elde edecekleri muhak - aktı. Hülâsa harp başlarnadan ev- vel ben, Fransız başkumandan- lığının Fransanın hayati men- faatlerini bu suretle en iyi bir surette muhafaza etmiş olaca- ği kanaatinde idim. Halbuki o sırada Fransız baş kumandanı general Jofrün k! ri büsbütün başka idi. Meşhur (Plân 17) şark ve şimali şar- ki istikametinde dört Fransız ordusu ile yapılacak umumi bir taarruzu ihtiva ediyordu. Bir ordu da ihtiyatta bekliye- cekti. Bu plân Fransız sağ ce- nahının Alzas - Lorene derin bir surette gireceği kanaatine istinad etmekte idi. Ayni za- manda Fransız sol cenahının Belcika üzerinden bir. Alman manevrası ile geriye de kabul olunuyordu. Harbin daha ilk günlerinde İngiliz erkânıharbiyesinin tah- mini doğru çıktı: Daha 1911 senesinden itibaren Almanla - rın Belçika üzerinden hareket ederek belki de Meuse'ün her iki sahilinden bir çevirme ha - reketine girişecekleri tahmin olunmuştu. Peki amma, Almanlar neden hem Belçikayı, hem İngiltezeyi kendi aleyhlerine harekete mec bur ettiler? Böyle bir taarruzi hareket için bu tehlikeyi ne - den göze aldılar? Onların bütün hazızrlıkları gözümüzden kaçmamıştı. Fran-. sadaki ordumuzun kumandanı Sir French her şeyi inceden in ceye tetkik etmişti. (Arkası var) itileceği HİT KĞG U ÇATT İPRİEEREGAÜRG ETZURD

Bu sayıdan diğer sayfalar: