12 Mart 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

12 Mart 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 MART 1911 HATIRALAR Yazan : Eski Dahiliye Nazırı Reşit Rey aaaran : Sultan Hamit vehham ve cahildi. Veh- “ gi cinneti vahide haline gelmişti. Bugün devri Hamidiyi inti- kad edecek kadar tenevvür et- miş olanların hemen hepsi ka- zanmış oldukları feyzin ilk inki- gafını o devre borçludurlar. Ha- kikatperver olanlar bunu itiraf | etmekten çekinmezler. ... Sultan Hamit bazı eslâfi gibi hazinei maliyeyi iz'aç ve taciz etmedi. Tab'an muktesit bir a-| dam olduğu için esasen ihtiyacı mahduttu. Abdülâzizin esbabı| hal'ini muhtevi olan mahut fet- | vada “emvali beytülmali “israf,, | kaydı bulunmasına göre bu hük-| me dahil olmamak havfile mi yyoksa iffeti tab'ı sevkile mi bi mem, fakat her halde bu padi-| şah kendisine “emvali beytül-| mali israf,, töhmetinin isnadına | mahal bırakmadı. Nitekim AyşsW tafanosta toplanan meclisi mil- liye sunulan fetvaya - böyle bir| kayıt konulamamış ve meclisin ekser azası da zamirlerinde| mekmun olan âğrazı nefsaniye-| yi bu suretle de izhara imkân| bulamamıştır. | Sultan Hamit, bir gün ikinci! kâtip Kadri efendiye, yeis ve Hiddetle; yumruklarını sıkarak | “hünkârdan para alabilmek için | Üstüne top atmalı,, dedirtecek | kadar imsak ve iktısada mail| bir zattı. En büyük ma.ıı—.;fı1 zannımca bütün dünya sarayla- Tının en kalabalığı olan sara-| yındaki adamları doyurmak için | ihtiyar edilirdi. Yıldız sarayını teşkil eden müteferrik köşkler- | de hakiki ziynet ve ihtişamdan | eser yoktu. Evlât ve akrabaları- | 'nın tarzı maişeti binnisbe zaru- ret denilebilecek hale yakındı.' Şehzadeler irat ve akardan, sul-| tanlar, evlendikleri zaman hedi- | ye olarak aldıkları mücev-| herat istisna edilince, her, türlü servetten mahrum idi- ler. — Nitekim — vâkıatı ahi-| re bunu isbat etti. Kazinei has-| Banın arz tezkeresine melfuf ter| zi Palmanın faktüründe padişa- hın yeleklerinin tamir edildiğini gözümle gördüm. Tahsisatı se- niye denilen maaşile bu masarifi tesviyeye çalışır. Emlâki hüma-| yun varidatından, her hafta harçlık olarak aldığı mebali; den maadasını tasarruf ederdi. * Emlâki hümayuna hesabı maz- Tufen ve mahtuben takdim edil-| Giği için her ay, yahut her sene| ne miktar tasarruf ettiğini hu-İ Tmiyorum. Hal'inden sonra hü kümete intikal etmiş olması lâ- zam gelen dört milyon lira işte bu emlâki hümayun hasılâtın- dan otuz senede biriktirdiği mec mu serveti olsa gerektir. Emlâki “hümayun meselesine gelince; bildiğime göre emlâki | hümayun en ziyade Beyrut, Şam | Halep ve Musul vilâyetlerinde | yani Suriye ve İrak hıttalarında | bir miktarda Filistinde bulunu- | yordu. Filistindeki emlâki hü -; mayun Bahrilütun iki sahilinde- | ki dağların sırtlariyle Eriha va-| disine maksur idi. Öyle zanne -| derim ki bu dağlar hâlâ eskisi gibi imar edilmemiş “arazii me- vat”tandır. Her halde Sultan Ha mid zamanında böyle idi. Eriha | vadisi ise efrada ait bir kaç tar-| la ile bazı kiliselerin ve Rum pat rikhanesinin mezhebi mülessese -| tını ve bunlara merbut bir kaç bahçeyi de muhtevi ufak bir köyden başka, hâli ve ziraata gayri salih bir hale ifrağı m: Tafa muhtaç araziden müteşek- kildi. Hazinei hassaya ait olarak bir değirmenle bir de köprü zik-| redilebilirdi. Binaenaleyh bum_ da başkasının hakkı iptal edil - Tiş olduğu iddiasına zemin rılır bilecek hiç bir şey yoktu. Halepteki emlâki hümayun ekseriyetle mamurelerin çöl hu- dudunda, yani araziyi mevat üzerinde tesis edilmişti. Bin. aleyh oralarda da gayrin hakk: na taarruz edilmiş olması müs teb'attır. Çünkü hakkı iptal edi- len olsaydı meşrutiyeti müteca - kıp fırsattan istifadeye şitap e- | derek feryadını ayyuka — çı-| karırdı. O sırada Halepte va olduğumdan gürültüyü elbette ben de duyardım Ancak emlâki hümayun üze- rinde teessüs eden köylerde köy lülerin emniyet can ve malı *estersüvar,, —denilen — askeri mlüfrezeler vamıtasiyle temin e| dilirdi. Yani bu asker, maaş ve| masrafları hazinei maliyeden | tesviye edildiği halde göcebe| Laşdirden emvali n ğ | mar edilmiş olan sahipsiz top - | dir. raraamareenaranena e mranen IN siliyle beraber padişahın em- lâkini muhafazaya da memur &- dilmişti. Meşrütiyeti mütcakıp bunda - ki suüstimal müdellelen meyda- na konularak (!) o müfrezei a: keriye alelâcele köylerden kaldı-| rıldi. Fakat Necit çöllerinde dola- Şan ve yazın tâ Ürfa sancağı ka- zalarına kadar sokularak mez - Tuati sayısız develerine yediren Sems, Ağneze ve diğer aşiretle- rin tecavüzatı derhal — başladı. Köylüler artık oralarda barına- maz oldu. Ertesi sene köylerin | hepsi çöl haline rücu etti. Suriyenin aksamı sairesiyle İrakı bilmiyorum. Fakat bildi -| ğim yerlerde emlâki hümayun| vaktiyle “arazli mevat,, tan İ- raklardı. Şunun, bunun mamur arazisi gasbedildiğine dair ciddi bir söz işitmedim. Yalnız emlâ - ki hümayun idaresine hasılatın yüzde yirmisi hesabiyle kira ve- Ten köylüler aşârdan ve emlâki hümayun dahilinde koyun bes- liyenler ağnam tadadından mu - af tutulurdu. Bunün hazinei has sa hesabına bir imtiyaz -olduğu meydandadır. * Şimdi bu uzun - süren - bahsi telhis edersek diyeceğiz ki: Sul - tan Hamit vehham ve cahildi. Vehmi cinneti vahide haline gel- mişti. Fakat cehlini meftur oldu ğu zekâ ve senelerce devam & den idarel şahsiyenin verdiği tecrübe ve meleke ile tadil et - mişti. Büyük bir zaâfa müptelâ olan memleketine iadei kuvvet ettirmek çaresini arayıp bula - cak kudreti ibdaa malik değil- di. Fakat zekâsı ve melekesi sa- yesinde tâ hal'ine kadar mevcu- du hifzu idameye — muvaf- fak olduğu — hal'inden — sonra| hemen inhilâle başlıyan koca bir imparatorluğun nihayet on sene içinde bugünkü hale gelmiş ol- masiyle sabittir. Hayatı ve tahtı hahkında cin- net derecesinde vehham olmakla beraber en büyük bulhranı asabi zamanlarında bile kendisini kors kutanları öldürüp kurtulmak zulmunu irtikâp etmedi Kanı kerih gördüğüne bundan daha| sağlam bir delil olamaz. Haki - katen halim, sabur ve rahim idi. | Malüliyetine rağmen bir çok ah- | valde göstermiş olduğu sükün | ve temkin ve hasleti mahsusası | olan tevazu, sade tanınmamış de | ğil, inkâr edilmiş faziletletlerin- | dendir. Kelimenin bütün manâsiyle afif idi; yani kimsenin ırzına ve kesesine göz diktiği görülmemiş tir. Hayatı resmiyesinde yorul -| maz denilecek kadar çalışkan, hayatı hususiyesinde numunei imtisal olacak derecede perhiz - kârdı. Mutaassıp olmamakla bera- ber dindardı. Dine hürmeti bel - ki vicdani bir vazife adderdi. Bu cihet umuru batınadandır. Fakat evvelâ haiz olduğu hilâfet sıfatiyle dine temessük - etmesi lâzimedendi; saniyen, Osmanlı bayrağı altında toplanmış - olan muhtelif milletler arasınd vah det hissi” ile iltisakı tevlid ve idame eden “vasfı müşterek cak müslümanlıktı. Eski bir tâ-| bir ile “bu binayı azim salta- natı” düçar olduğu vahim âfe lerle yıkılp dağılmaktan asır - lar imtidadınca muhafaza eden yine eski bir tâbir ile “cil camiai islâmiyetti”. Yalnız ecne- bi boyunduruğu altında kalmış Araplara değil, İstalyan istilâ - gına uğramadan evvel müstakil ğ bir hükümet halinde yaşıyan ar- | navutlara da bayrağımızın kar-| gısında lâtif bir heyecan ihsas eden ve bazı ahvalde pür kusur idaremizi aratan da belki kıs - men islâmiyet hissi müştereki - Sultan Hamidin dini, memlekette hiz yeyi idaraeye ve müs asını Avrupalıların ne sa siya çalışması hem musib, hem uh - ) | desine mütehattim bir v: azife idi. Hattâ devletin atisini de müte - keffil olabilecel set mihveriydi. olunur ki meşrebi ve uzak istikbali iha- ta edemiyen kısa görüşü mania- siyle böyle bir siyasete lüzım o- lan inkişafı veremedi. £ (Arkası var) | sebep olmaktadır. | ilâve edilmiş milyonlar demek| ,an Ğ slı bir .—ıy.ırî t Biriktirme terbiyesi Bütün bir Avrupa halkının kursağına girecek her lokma âdeta sayılı olarak verilirken, | cebindeki tek kuruşun bile he-| sabı sorulurken Türkiyede istis- | nasız herkes tam bir serbesti ve huzur içinde yaşamaktadır. Her şeyi yetiştirmeye müsait mah- suldar arazimiz, her işi yapan| | Türk bileği varken yoksulluk çekmiyeceğimize inamıyoruz. Yalnız şunu da unutmuyoruz | ki bugün dünyanın üzerine çö- ken harp kâbusu bütün dünya-| 'nın düzenini bozmuştur. Binaen- aleyh bugün dünden daha-ha- zarlıkli bulunmâk ihtiyacındayız. Büu itibarla, milli tasarrüf kuftumunun radyodaki neşriyu- tını çok yerinde buluyoruz. Ar- tık hovardalık etmenin, hesap- sız iş yapmanın zamanı değildir. Her günkü hayatımızda mühim- semiyerek yaptığımız masraflar milyonların heba olup gitmesine | Ferdin her| gün yapacağı bir kaç kuruşluk tasarruf memleket sermayesine olacağına göre tutumlu olmak | bugün her vakitten ziyade bir| memleket borcudur. Ana ve ba- banın en büyük vazifelerinden | biri de çocuklarına biriktirme terbiyesini vermek, onların ma-| nasız heveslerinin yanlışlığını | anlatmaktır. “On “paranın kiy- metini bil!,, düsturunun kafa- lara yerleşmesi zamanı çoktan Belmiştir. A. C. SARAÇOĞLU MAARİFTE Mekteplerde sömestri tatili Maarif Vekâletinin orta tedri- sat ve ilk tedrisat müesseselerin de ikinci sömestri müteakıb bi- rer haftalık tatil yapmalarını | kararlaştırıldığını yazmıştık. Bu tatil tarihleri vekâlet tarafından Maarif müdiriyetine tebliğ olun- muştur. Tatil orta tedrisat mücesese- lerinde 21 mart cuma sabahın- dan başlıyacak ve 27 mart per- şembe gününe kadar devam & decektir. İlk okullarla muallim mek: teplerinde tatil 1 nisan salı gü- nünden 7 nisana kadar devam edecektir, Ekalliyet okulları için henüz hiç bir tebligat yapılma- mıştır. Noksanları cür'etle telâfi Menbalarımız hakikaten pek zayıftı. Hele bunlar, harbin sonundaki korkunç inkişaflar- la mukayese edilirse, o zaman acınacak bir halde oldukları görülür. Hepsi tayyarecilikte vukufumuzdan, keşif uçuşla - rından ibaret.. Mühimat ve levazım noksanı nı, cüretle telâfi etmemiz icap ediyordu. Henüz yeni yeni malüm olan bir vasıta ile (yani tayyare ile) daha harbin başlangıcında düşman toprakları üzerinde ce- surane, cüretkârane uçuşlar ya- pan, Duseldorf, Kolonya, Ren, Konstans gölündeki Fridrihs - haven (zeplin hangarları) ve Heligoland körfezinde Cux - haven gibi noktaları bombar - dıman eden deniz tayyarecile- rine ve bütüin o hava amelesine şükredelim. Daha ilk aylarda altı zeplin 9 tahrip ettik. Bunlar ya havada yahud hangarlarında bir avuç ngiliz tayyarecisinin hücumu ile yok edilmişlerdi. Bazıları diğer harekât ile yahud k: eseri olarak tahrip olunmuştu. Tayyare ve zeplin mücadelesi Zeplin hangarlarını Alman - yada vurmak ve Belçikada yeni hangar inşaatına engel olmak için düşman harp hattının pek yakınından uçmak icabediyor - du. Hava kataatının şefi azimkâr ve müteşebbis Suetere çektiğim telgraflar, bu hususta alınması icabeden tedbirleri ihtiva eder.- Bunlardan biri Hava servis şefine Erkânı harbiye reisi 1e Mümktn olabildiği büyük bir bahrf hava kuvve Kale ve Dünkerkte temerküz etmelidir. Aldığımız raporla: dan anlaşılıyor ki Almanlar pok muhtemel olarak, ellerinde bü- yük bir mıkuırda mevcud ol- | takip ediyordu. YENİ SABAH İLİM veHARP Asri tahtelbahirlerin vasıf ve hususiyetleri Geçen asrın sonlarında Fran- sa ve Amerikada denizaltı gemi- leri üzerinde yapılan tecrübele- ri İngiltere hükümeti yakından 1900 senesinde Hollan adlı denizaltı gemisinin muvaffakiyetle çalıştığı gö lünce İngiltere hükümeti bir de- nizâlli filosunun in$asina Karar vörmişti. O tarihtet böri bu tek- neler gerek cesamet ve gerekse teçhizat bakımından — süratle ileri gitmişlerdir. Püro sigarasına benziyeli tek- nenin güvertesi yarı boyunca imtidat eder. Bu güvertede top | ve kule bulunur. Bu kulenin üst kısmımdaki seyir köprüsünde pusula, dümen dolabı ve diğer seyir cihazları bulunur. Bu hazlar gemi deniz üstünde derken kullanılır. Bunlara ta- mamen benziyen diğer cihazlar da geminin içinde bulunmakta olup gemi denizaltında giderken bunlar kullanılır. Kulenin üstünde küçük kub- be şeklindeki bir kapak, sandık kapağı gibi, açılıp kapanır. Se- yir subayı kule içindeki bir çe- lik merdivenden inince bu ka- pak su geçirmez bir tarzda ka- panır. Tekne üzerine oturtulmuş olan bu kulenin güvertesinde veya döşemesinde ikinci bir ka- porta (kapak) vardır. Bu da kapanınca denizaltı gemisinin içine artık su geçemez. Bu ikin- ci kaportanım vazifesi kule top veya bomba ile tahrip edildiği takdirde gemiyi su hücumundan korumak İçindir. Kulenin içinde periskopun okü- lor (göz adesesi), pusula, mukay yet cihazlar ve telgraflar bu- lunur. Kulenin içindeki lumboz. lar (peneereler) geminin su içi- ne tamamen dalmazdan evvel etrafın görülmesine hizmet eder ler. Gemi periskop derinlikten aşağı dalmadıkça, deniz üzeri deki tekneler periskop - vasıta- sile görülür. Periskop , denilen 9 metre uzunluğundaki borunun içinde on altı adese ve menşur vardır. Şakulf vaziyette dikilmiş - olan bu borunun üst ucu seyir kule- sinin üstünden bir kaç metre yukarıdadır. Periskopun alt u- Cu seyir kulesinin içinde bulun- YAZAN : Pr. Salih Murat UÜZDİLEK | duğu gibi, İüzumunda tekne içine d& indirilebilir. Periskop muayyen tertibatla yukarı aşa- ği hareket ettirildiği gibi veri etrafında devrettirilebi Denizaltı gemilerinin en mü hiş silâhları olan torpiller (tor- pidolar) in kovanları başda, or- tada ve kıç taraftadır. Torpil tertibatı, ana rolü oynamasın- dan dolayı, pek sert tutulmak- tadır. Denizaltı gemisinin iki güvertesi arasındaki kısınmda torpil daireleri, seyir dairesi, mürettebat, dahili ihtiraklı mo- tör ve elektrik dinamoları mev- cut olup alt güvertenin altında akümülâtör bataryaları, mah- rukat ve safra sarnıçları ve taz- yik edilmiş havayı havi çelik gilindirler vardır. Geminin yan- larında da safra Vve mahrukat sarnıçları vardır. Bir denizaltı gemisi liman- dan ayrılmazdan evvel, her ihti- male karşı, torpiller kovanları- na sokulur. Yedek torpiller de kovanların yanlarında beşikder- de asılıdır. Bu torpiller 200 at- mosfer tazyik altındaki havayı havi olan çelik silindirlerdeki hava ile atılır. Safra sarnıçla- rındaki u da ayni silindirler- deki hava ile boşaltılır. Baş torpil daitesinin arkasın- da mürettebat ve subaylar dai- releri mevcut olup seyir kulesi- nin altındaki seyir bölmesinde insana hayret verici cihazlar do- ludur. Yukarıda söylediğimiz gibi bu cihazların her biri seyir kulesinde de vardır. Buralarda geminin rotasını gösteren cihaz- larla ufki ve şakult dümenleri idare eden dolaplar vardır. Adi gemilerde şakuli dümenler mev- cut olduğu halde denizaltı gemi- lerinde bunlardan maada ufki dümenler de vardır. Ufki dümenler gemiye daldırıp çı- karmak için kullanılır. Bu seyir dairesi ile kıçtaki makine daire- si arasında subayların — salonu vardır. Buna salon demek te tu- haf olacak. Çünkü denizaltı ge- misinde yerin pek dar olduğunu hepiniz - takdir. edebilirsiniz. Makine dairesinde gemiyi sev- keden dahili ihtiraklı motörler ve elektrik motörlerile elektrik dinamoları ve bunun arkasında yani daha kıçta yine mürettebat bölmesi vardır.. Gemi su yüzünde giderken Diesel motörleri çalışır. Bu mo- törlerin çevirdikleri dinamolar- da akümülâtörleri şarj ederler. Modern denizaltı gemileri iki veya üç usturludur. Dar bir ko- ridorun iki tarafına konmuş olan makineler, motörler ve pervane şaftları bir hizadadır. Şaftlar avara tertibatile ya Diesel mo- törleri veya elektrik motörlerin- den birine veya her ikisine bağ- lanır. Makine dairesinde safra sar- nıçlarındaki suyu boşaltmak, motörlere ait mahrukatı (yani mazotu) basmak, hava silindir- lerine hava doldurmak — için ayrı ayrı tulumbalar — mev - cut olduğu gibi gemi — için- deki — havayı değiştirmeğe mahsus vantilâtör - tertibatı da vardır. Bazan ana sarnıçların üstündeki yedek sarnıçlara da mahrukat doldurulur; - bunlar kendi ağırlıklarile — aşağıdaki sarnıçlara akarlar. Bir denizaltı gemisinin - mü- vazenet meselesi adi geminin- kinden farklıdır. Adi bir gemide ağırlık merkezi daima sebih merkezinin üstünde bulunduğu halde denizaltı gemisinde işler başka türlüdür. Geminin hem deniz üstünde we hem deniz içinde müvazenetini temin için ağırlık merkezinin sebih mer - kezinden —aşağıda bulunması | icap eder. Sarnıçlar dolduruldu- | u zaman her iki merkez az mik vaziyetleri pek değişmez. Sarnıçlar tamamile dolu iken gemi kendi kendine batabilirse de pervaneler ve ufki dümenler. le daha çabuk batırılır. Bu dü- menlerin çalışabilmesi için gemi süratinin en aşağı saatte 4 . 6 deniz mili olması icab eder. De- nizaltı gemisinin dalabileceği de Şimdilk —— ——Bau kadar!; tarda aşağı inerlerse de izafi we Düşmanlarımıza nasihat İki türlü millet vardır: Korkak, iradesiz, kendisine,; kendi öz cevherine güvenemo-| yen milletler, | Ve ' her cihetçe kendisinden, emin, kuvvetine, — erkekliğine * inanan, hiç bir tehdit ve hlöftem, korkmıyan milletler. Bu milletlerden birinci ka- rakterde olanları esasen yaşa < mağa, topraklarına tam mâüna- siyle sahip olmağa lâyık değik dir. Bir tayyare gürültüsü ile kapılarını düşmana açarlar. Bir bomba, tarrakasiyle ödleri ko- par. Öbür karakterde olan müllet- | ler ise her türlü tedhiş hareke- tinden, her türlü palavra ve blöflerden bilâkis şahlanırlar . Damarlarındaki kan bu kahpe- ce hareketler neticesinde ateş kesilir.. O zaman vurdukları darbeler evvelkilerle - mukayese edilemiyecek kadar sert ve ö dürücü olur. Düşmanlarımız, — eğer bize çatmak niyetini güdüyorlarsa, bu hareketlerine teşebbüs eder- ken Türkün karakterini iyi etüd etmeleri lâzımdır. Bize karşı her şeyi açık yapmalı, maksat- larını en açık bir şekilde ifade etmelidirler. Bu vâziyet karşı- sında kökünü tarihin en uzak membalarından alan asil Türk vicdanı kararımı tereddüt etme- den verecek ve icap eden hattı hareketi tayin edecektir. Bize karşı blöf, tehdit, tecrübe ba- lonları tesir etmez. Bunlar biz- de ancak önu yapana karşı da- ha büyük kin, daha büyük nef- ret doğurur. Biz bu nefretimizi, bu gaym- mızı, çok kuvvetli ve çok şid - detli bir şekilde aksettirmesini de bilen bir milletiz. MURAT SERTOĞLU Bugün derinlik rekoru 120 met- re kadardır; yani parçalanmıya- rak bu derinliğe kadar batabi-| len denizaltı gemileri görülmüş- | rinlik teknenin tazyikine tahama- DÜNYA HARBİ l (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİ.ASI Taarruz hakiki müdafaadır Hafif Alman kravazörlerinin âkıbeti - Harbin başında havalarda vaziyet - zırhlı otomobiller ve ilk tanklar duğu melhuz bulunan zeplin - lerle Londraya ve diğer şehir - lere hücum edeceklerdir. Fran- sız sahili İngiltereye o kadar yakındır ki böyle bir taarruz pek mümkündür. Memleketin müdafaasa için en iyi çare düş- man memleketine yetmiş ve yüz mil kadar nüfuz ederek bu kabilisevk balonların muvakkat hangarlarını tahrip etmek, ya- hut hücuma hazırlanan zeplin- lere hücum etmektir, Bu ba - lonların hazırlığı tamamlanır- ken derhal hücuma uğramaları lâzımdır.” Birinci Bahriye Lorduna Hava servisi efine ) eylül 1914 *“Eğer İngilterenin havadan müdafaası vazifesini hakkile ifa etmek istiyorsak, yüz mil dahilinde Dünkerk etrafındaki hava kontrolünü muhafaza et- meliyiz. Bu maksatla, Fransız sahilinde tesis edilen tayya ler için lüzumu derec müsellâh otomobiller v rettebat tahsis olunmalıdır. İleri ve muavin üsler arasın- da otuz, kırk ve elli mil mesa- feler bulunmalıdır. “Bunlar komander Sanson- un emri altında olacak ve Dün- kerki her türlü harekât için üs addedeceklerdir. Fakat ev - velâ Fransız makamatının mü- saadesini almamız lâzımdır. “Tayyare ile keşif hareke sinde mü- Tank —— Yazan: — İ V. Çorçı tinin faydası şu olacaktır. Cid- di bir düşman kuvvetinin yak - laşmasını, bu kuvvet henüz 2 günlük bir yürümeye muhtaç iken haber vermek Bana bu hususta alelacele a- lınması lâzım gelen - tedbirleri bildiriniz.” Bahriye topçuluğu şefine Hava servisi şefine 2 Eylül 1914 *Tayyareye karşı kullanılacak mermiler hakkında gayet geniş mikyasta tecrübelerin yakından takibi, muhtelif sekiz, on isti- kamettle araştırmalar yapılma- B1 gerektir. Elimizde bulunan infilâk madelerine ait bir rapor veriniz. Zeplinleri yalnız top - ların obüsleriyle değil, tayya - relerden atılan mermilerle de hücum edebilecek vasıtalara ma lik olmalıyız.” ve zırhlı otomobilin nrunı)î Dünkerk civarında bahri tay- yarelere sahip olmak ihtiyacı bunların üsleri arasında mü - dafaa vasıtası olarak kullanılan ilk zırhlı otomobillerin tekemmü - lüne yol açtı. Tankların ilk ga- vesi o zaman sadece - siperleri geçebilecek bir zırhlı araba ol- Maktan ibaretti. Almanların Belçikaya girme - lerinden az sonra bir rapor &I- dım. Bu raporda zırhlı ve mit- ralyözlü bir Belcika otomobili- nin temin ettiği muvaffakrret - lerden bahsolunuyordu. Bu oto- mobil bir havaliyi istilâ etmek istiyen bir çok uhlanları püs - kürtmüş, mağlüp etmişti. Ku- mandan Sanson kendi hava ha- rekâtında bu zırhlı. arabaların temin edebileceği istifadeleri derhal takdir etmiş ve bunların kendi başlarına harpte ne dere- ce mühim âmil olacaklarını an- lamıştı Gerek ondan ve gerek diğer menbalardan aldığım raporlara istinaden amirallığa bağlı zırh- l otomobil kolları teşkilini em- rettim Bu teşi ekküller Dünkerkteki hava istasyonundan doğduğu masraflara mal olmuş ı gibi, zarhlı otomobil grupları Jade ehemmi Bbnleli İ KOÜY ECİDİ iyet kesbetmişti. da .ı»ırm;nd(—r .xî;un :ı(dı HakakLöyle mlerf vashtlli olundu. Bu vazifede o zabitin oldu ki, bunları kullanmıya büyük bir azmi tezahür etti. Ve gayet kısa Zzamanda yedi, vahut sekiz fırka teşkil olundu. Bu hizmet için bütün hazır Rolls Royce otomobilleri satın alın- dı ve hepsi derhal zırhlılandı. Fakat henüz Dünkerk etra - fındaki çete muharebelerinde Sansonun kumandası altın- tür. j (Sonu sayfa 4 su. 6 da) bunlar kullanılmıya başlamış- ti ki bazı müşküller ortaya çık- tı. Bunun sonunda da tanklar vücut buldu. Alman süvarisi zırhlı otomo- bile karşı kendini müdafaa ede- bilmek için yolların iki tarafı - na siperler kazmıya tevessiü etti. Bu tehliüeyi önlemek üze- re şu talimatı verdim: Hava servisi şefine 3 Eylül 1914 “Otomobil - kafilelerine — ve ırhlı arabalara, yollar etrafın- daki küçük siperleri geçmek için icabeden levazımı ve üç met! reden 3 metre 65 santimetreye kadar genişlikte köprüler ku- rabilecek levhaları taşıyacak di- ğer otomobillerin refakat etme- &i son derece — ehemmiytelidir. Bu levazım her on, yahud on iki arabalık kafilelerle birlikte nakil olunmalıdır.” (İlk tank projesi benim tale- $ bim üzerine amiral Bacon tara- ($ fından vücude getirilmişti. 1914 gf eylülünde otomobillerin yalız önünde bir köprü vardı. Bunlar © bir sipere gelince bu öndeki köp- ğ rü siperin üstünden geçiyor, karşı tarafta hareketine devam ederek sinerin boşluğuna rast gelen arka tekerlekleri de çe- kivordu) Fakat ilk ortasina doğru bi- zim dikkatimizi başka nokta - lara çekti, Yeni silâhlarla mü - sellâh otomobil kuvveti mükem-. mel bir hale getirilmiş ü teşrinin diğer hâdiseler imkân kalmadı. Başka endişeler Şu netice valnız benim aklı- ma değil, şüphesiz başkaları - nın da aklına geldi: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: