1 Haziran 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

1 Haziran 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Hazlran 1998 F TC Komeîa ! &%â&ağ l e— — MURA Yazan ve Tefrika Araba Kalkandelenden çıktık | Petrof amı ıl oldu. Güneş hemen hemen batmak üzere idi. | Yanef, Petrof “amcanın karısı| olduğu anlaşılan zayıf bir kâ-| dın ve diğer davetliler - onları| | kapının — önünde — karşıladılar. | Yanef Annaya arabadan inmesi içi ynardım etti ve mütebessim bir tavırla genç kızı oradakilere takdim etti. Herkes Makedonya ihtilâl komitasının bu genç ve güzel fedaisine hayranlık ve|* hürmetle bakıyordu . Anna bu vaziyet karşısında biraz sıkıldığını hissetti. Bilhas- sa kendisinden epeyce yaşlı olan Gaspoca Petrovanın gösterdiği aşırı hürmet onu mahcup edi- yordu. Çiftlikte mükemmel bir sofra kurulmuştu. Sofranın baş sedi- ri Annaya tahsis olunmuştu. Annanın bir yanında Yanef, ö- bür yanında Petrof oturmuşlar- dı. Çiftlikte Annanın hiç tanı- madığı daha dört kişi vardı. Bunlardan birinin yanıbaşında bir gayda duruyordu. Her halde çalgıcı bir adam olacaktı. Petrof amcanın karısı haki - katen fevkalâde mükemmel ye- | Mmekler hazırlamış ve - sofraya ; en âlâ cinsinden bir desti şarap | koymuştu. Kırmızı Balkan şarabı, ilk ta- nışmadan mütevellit soğukluğu çok çabuk giderdi. Şimdi herkes içiyor, neş'e ile gülüyor, konu- Şuyor ve cidden mükemmel gay | da çalan çalgıcı bu neş'eyi büs- | bütün alevlendiriyordu. Anna içmek için büyük bir | tehalük — gösteriyordu. Şarap dolu kupaları birbiri ardı sıra deviriyor, Makedonyanın kurtu- | luşu şerefine her kaldırlan ka- dehe iştirâkte asla kusur etmi- yordu. | Yanef, genç kızın bu huststa gösterdiği tehalükü memnuni - yetle takip ediyor ve Annanın kadehini her boşaltışında yeni - den ağız ağıza doldurmak hu - susunda acele ediyordu. Bu içki ve yemek âlemi gece | yarısına doğru hızını kaybetti. | Bütün başlar dönmüş, vücutler ispirto ile tamamile dolmuştu. | Şimdi. herkes bir köşeye çekil - Mişti. Sadece gayda çalan çal - gıcı Makedonya havalarını ar- | ka arkaya çalmakta devam e- diyor ve Petrof amca da çatlak, boğuk fakat heyecanlı sesile bu şarkılara iştirâk ediyordu. — | Anna bir mindere oturmuş, 'Yanef de hemen yanıbaşına çök müştü. Genç kız, tahammülü - nün fevkinde içmiş — olduğunu anlıyordu. Zira başı fevkalâde dönüyor, bütün vücudünde bü- yük bir halsizlik hissediyordu Gözlerini bile agğmakta büyük bir zorluk çekiyordu. O kadar halsiz ve kendinden geçmiş bir halde idi ki demindenberi Yane- fin elini tutmakta ve okşamak- | ta olduğunun farkına varama - mamıştı, W Yanef çok memnundu. Bu körpe piliç bu akşam muhak - kak sure'te kendisinin olacaktı. O da çok içmişti. Beynine vuran | ispirto, hayvani — duygularını | büsbütün kamçılamış onu tam mânasile azgın bir hayvan hali- ne sokmuştu. Bir ara ayağa kalktı. Petrof | amcanın karısına yaklaştı | — Anna fenalaşmış. Yatmak | istiyor. Odası nerede ise götüre- | yim, dedi. | Kadıncağız, — içlerinde en az içmiş bulunanı idi. Derhal iç, riye gitti. Annanın odasını bir daha gözden geçirdi. Her şeyin yerli yerinde olup - olmadığını kontrol etti. Sonra Annanın ko- luna girerek onu odasına götür- dü. aYnef kendilerini takip diyordu. O da odaya girdi. An- na bitkin bir halde bir koltuğun üzerine serilince Petrofun ka- rısına: — Çok teşekkür ederiz. Ar- tık bizi yalnız bırakabilirsiniz, dedi. Kadın sşaşırdı — Fakat Gospodin Yanef, de burada mı kal aksınız ? Yanef azarlar gibi bir sesle evap verdi — Bunda acak ne var? T n danüzda tekel üf yoktur. o kadar h | evlenmiş olmaları lâzımgelmez. | başka hiçbir kimse yoktu. Şim- | di bu canavarın soluğunu tam K J ERT ELAR D S IĞLU | Anna ancak Yanefin kucağında ken- disine gelebildi. Fakat o kadar sar ho.ç isiz idi ki No. 38 Anlarıyorum. Benim bil-| me göre Anna sizin karınız değildir. | — Canım siz köylüler de ne gınız? Hâlâ medenileşme- diniz. Bir erkı bir kadının te kalmaları için mutlaka Sonra daha ziyade sert bir sesle: — Lütfen bizi yalnız bırakı- | nız! | Kadın bu jest karşısında Kork | tu. Gözlerini Annaya çevirdi. Genç kız her şeyden bihaber ya- | tıyordu. Sonra hiçbir söy-| lemeden dışarı çıktı. — ) Yanef odada yalnız kahnca ilk iş olarak kapıyı sürmeledi. | Sonra Annaya doğru bir cana- var gibi Hlerledi. Genç kızı kucağına alarak | karvolaya kadar götürdü. Anna ancak © zaman biraz kendisine gelebildi: — Kimsin sen? dandı. aYnef sesini *mümkün mer- tebe tatlılaştırarak kulağına fısıldadı: diye miril- — Kim olabilirim? — Benim.. Yanef! — Birak beni ve yanımdan git! | — Seni bırakmak mı? Anla- miyorum, Buna sebep ne? — Beni bırak Yanef! — Biricik sevgilim! - Güzel Annam! Seni ne kadar sevdiği- — Birak diyorum. — Benim karım olacak değil misin? — Hayır bırak! — Bırakmam Anna! Seni hiç kimse elimden alamaz. Anna o zaman korkunç bir ümitsizlize düştü. Bulanık göz- lerile etrafı araştırdı. Fakat oda boştu. Kendisinden ve Yaneften yüzünün üstünde hissediyordu: (Arkası var) Daha 11 şubatta, müttefiklere o kadar dost ve bizimle birlikte harbe atılmaya o derece hazır olan Mösyö Venizelos bir fırka İngiliz ve bir fırka Fransız as kerinin yanında - harbe atıl mak - teklifimizi " reddetmişi Fakat Çanakkale hücumu Yu- nanistanın vaziyetini derhal değiştirdi. Martın ilk günü A- tinadaki İngiliz sefiri çektiği bir telgrafta Mösyö Venizelo- sun Geliboluya üç fırkalık hır Yunan kolordusu göndermek teklifinde bulunduğunu haber verdi. Hariciye Vekili Sir EBdvard Grey, hükümetimizin bu yar- dımı memnuniyetle kabul ede- ceğini, fakat İngiliz amirallı- ğının kara yardımı kadar de- niz yardımını görmekten de memnun olacağını bildirdi. Martin üçünde — Atinadaki Britanya ataşemiliteri “Yunan umumi erkânıharbiyesinin ka ra harekâtına deniz harekâti- le yardım etmek icap ettiğin- de müttefik,, olduğunu telgraf ladı. Yunan karargâhı, Geli - bolu yarımadasının münteha- sına dört, beş Yunan fırkası çıkarmayı, bunların Maydos tepelerine doğru ilerlemesini düşünüyormuş: “Üç müdafaa hattım elde etmek lâzımdır. Fakat Türk - ler buradaki sahanın darlığın dan dolayı kuvvetler yığamı- yacaklardır. Eğer ayni zaman da güzide Aaskerler Bulayır battının şimaline cıkarıl: k buraya hücum edecek olur arsa Türkler Maydos — mevzi- lerini terke, yahut ricat hat- larının kesilmesine mecbur € dileceklerdir Bir adım daha. süretle şimdi yalmız A vustralya kolordusu bütün Mısırdaki kuüvvetler, kraliyet e kıt'alarını, bir Fr sı değil, en aşağı ü Yunan kuvve tumda bi di kolorduluk bir de elimizde idi' F Rus kolordusu tahagsüt € * koçyadaki Lordu göreceği gel- | — © Sabah Ş'ı'l_l]l'f tesadüfse | _ı']i"i('(’iv“f()lı rı;ııip | B fes l:('nİ v .. ilmem dikkat ettiniz mi PAZAR SOHBETİ GO0EEDOAALEYDOEVLERARACLAACE wî goceşLERCLLALLACE nuooomı arkılar, Türküler, süfteler Führer'in muavini ve en yakın arkadaşı Bey (Hess) in ei %FSD tereye tepeden inme ziya- % $ retinin üstünden am (17) di gün geçti ve bu (17) gün zar © “Hlld n Alman tay eleri . u v Londrayı, ne de İngiliz tayyare- © BHey bico, bico / , nun doğurduğu hayal kırgınlıkları - leri Berlini bir kerecik ©o n zi- İîı'lsikil .de) gii"'e iı(' yaret ettiler. Buna mukabil Bay (Hess) in| havadan seyahatinden evvel hemen her gece Londra Alman bombaları altında yanar, kül lur; Berlini yeni keşfedilen feveranlı İnsiliz bombaları hsl- lacı Mansur pamuğu gibi allık bullak ederdi. | Belki bu bir tesadüftür. Lâ-| kin itiraf etmeli ki, şayet tesa- düfse verçekten çok garip, hattâ | alelâcayip bir tesadüftür. | Galiba iki taraf da bomba| yağmuru ile şehir yıkmanın Mamureler harap etmenin çıkar yol olmadığını anladılar ve bu hakikati düşmanlarından evvel Berlinliler anlamış olacaklar ki, Bay (Hess) in birdenbire di ve esrarengiz tayyare sey: hatine katlandı. | Bay (Hess) in seyahatini mü-| teakıp Berlinin hastalık isnat-| larını, şuanun bunun köpürmesi- | ni mi merak ediyorsunuz? Ka-| naatimizce bunda merak edile- cek bir cihet yoktur: Tabii o| kadarcık sahte telâşı mazur| görmek lâzımgelir. Çünkü haki- kati perdelivecek bu kadarcık | kamüflâja da müracaat edilme- | seydi her şey körü körüne par- mağım gözüne olmaz mı id Tekrar ediyorum: Bütün bun- "lar belki bir tesadüften başka| birşey değildir. Lâkin yine tek- rar ediyorum ki her halde çok garip ve mânalı bir tesadüf!. A * Cemaleddin Saraçoğlu YANAAAARAAARARARAAARAARARI Kadıköyde ekmekler bozuk çıkıyormuş Son günlerde yapılan tefti lerden ve halkın müteaddit şikâ yetlerinden Üsküdar ve Kadı - köy havalisinde ekmeklerin bo- zük çıktığı tesbit olunmuştur. Belediye Kadıköy ve Üsküdar kaymakamlıklarına bu hususta tedbirler almasını emretmiştir. Ağdaü şarkıların t güftesi - Gözlüklü doktorlarımız nasıl yer almışlardır ve iri - beste - Bir ayağında mesti var! - Anadoluhisarlı Rıza Beyin mâşuka - Eski şarkılarımız - Semt adları şarkılarımızda - Ağaç dalında koskoca adamın işi ne ? Altın kilit altında dildadeler rtadyonum musiki hocalığına Hey bico, bico,, dan başlaması bir çok dedikoduya sebebiyet verdi. Lehde, aleyhde yazılar yazıldı. — Hazır olunuz. Kaleminizi, kâğıdınızı elinizde tutunuz. Kâ- ğit yoksa sigara paketinizin ar- kasına yazınız. Sonra temize çekersiniz. Bekliyorum. Hazır mısınız? gibi uzun uzun ihtar- lardan sonra çıka çıka ortaya “Hey bico, bico,, güftesi atılın- ca hayal kırgınlığına uğriyan- lar çok oldu. — Koskoca dağ, doğura do- ğura bu tavşanı mı çıkardı? de- nildi. Fakat ben hiç o fikirde deği- lim, Bico bico türküsünü pek sürükleyici buluyorum. Bu tür- küye edilen hücumu da haksız görüyorum. Zaten bizim musiki mizde güfte meselesi eserin en ehemmiyet verilmiyen kısmıdır. Söylenirken sazda gürültüye ge- lir. Bu itibarla bico olmasile Tito olmağın arasında hiç bir fark yoktur. Bieb türküsü bazılarının zan- nettikleri' gibi Çukurçeşme ha- mallarının hora teptikleri za- man çaldırdıkları bir türkü de- ğildir. Unkapanı, Kasımpaşa, Çukurçeşme gibi hamal kahve- lerinde besteye uygun bir söz bulurlar ve bununla iktifa eder- ler. Meselâ “bir ayağında mesti Var) cümlesinden sonra ikinci ayağında ne olduğunu aramağa lüzum görmezler. (Öbür aya- ğında nesi var?) diye türkü diye bu cümleyi tutturu- verirler. Onları alâkadar eden| zurna ile davuldan ibarettir. Bicodan memnun - olmayan- sorulsa| £i eski baş müezzini Zaharya- DÜNYA HAR YAZAN ULUNAY lara sormak isterim: Radyo, | Yoti türküler - öğretmek iste- yince tabiatile en kolayından başlamağa mecbur idi. Milli türkülerin içinde de bi- co, bicodan kolayı bulunamazdı. Ayni zamanda unutulmalı ki bu musiki hocalığı yalnız İs- tanbula has değildir. Eğer öyle olsaydı büsbütün başka bir ted- ris usulü tutulmak icap-ederdi. Bico aleyhtarları radyonun bu türküsünün yerine Mahmud Celâleddin Paşanın, Lem'i ve Rahmi Beylerin şarkılarını tav siye ediyorlar. Onlarla beraber bizim bu eski şarkılarımıza bir geçit resmi yaptıralım: Evvelâ Türk musikisi öğren- mek istiyenlere ekseriya ilk & ser olarak merhum Abdülkadir dedenin düyek usulile besteledi- ği nakış geçilir. Bu bestenin güftesi Farsca-| dar. Bu halde evvelemirde — şa- kirdin bestevi dürüst okuyabıl- mesi için güfteyi öğrenmesi icap eder. Âmed nesimi subhdem Tersem ki azareş küned den şimdi kim ne anlar ki?! Ondan sonra yine 'ayni ma- kamdan Fener Rüm patrikhane- disin ağır bestesine geceli Rengi mevci âbı zümrüdden boyandı câmesi i (YENİ 29 uncu fırkayı yordu. İngiltereden fırkayı, diğer bir iki gönderebilirdik. Bu kuvvetleri umumi bir plân ile harp mıntakasına sür- mek sayesinde Gelibolu yarım adasını ve neticede İstanbulu ndan evvel elde etmeyi üşünebilirdik. Kulis arkasında Ruman: ve Bulgaristan vardı ki. bun- lar da İstanbulun sukutuna ve Türk Amparatorluğunun yıkı- lışına karşı lâkayd kalmamak kararında idiler, Bir adım daha, bir gayret daha... İstanbul elimize geçe - tün Balkanlar çaresiz ve kat'i bir surette bizim sını- fırıza iltihak etmiş olacak - lar, Dünyanın sınır merkezle den birine karşı zayıf b niz kuvvetile sün emin ve seri bir surette nasıl şayanı hayret bir vazi- yet ihdas ettiğini, onu takip e- in- de- den feci günleri hatırlamadan evvel, bir lâhza düşünmek lâ- zam Müthiş bir darbe 'akat işte müthiş bir dar- beye maruz kalıyoruz. Rusya, Alman gçekiç darbeleri altında mühimmatsızlıktan ve mütte fiklerile muvasalasızlıktan sar ilarak, geri çekilerek bu kat'i ve parlak anlaşmayı ve kararı | zz RARERAERGR İA RERRIKEARIKURANLARI I OURERGEMRİIZ PS yapılan teşebbü- -— Yazan: — V. Çorçı î ı Nakleden : P, $. 129 bozmaya vesile oldu. 3 Mart- ta Rus hariciye nazırı, bizim sefirimize rı bildirmişti: “Rus hükümeti ileride her- hangi bir ihtilâta meydan ver- mek endişesile Yunanistanın Çanakkale harekâtına iştira - kine cevaz vermemektedir Rus Hariciye Nazırı Saza- nof gunları da ilâve etmiş İmçarator, ün — bana bahane ile Yunanistanın o ni tecviz etmediğini bey SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ İstanbulu elde etmek iç İngilterede mücadeleler.. n hafaza etmesine hayret edilir mi Bundan sonra martın dör - terennümile, ahlarile, tıntınl: rile Saat tutmaca yirmi bı dakika süren bu ağır bestenin tetabu izafetli güftesini de di- limize çevirelim : “Zümrüdün suyunun dalgası- nın renginden elbisesi boyandı!,, Bu zamanda bu radyoda de- ğil ancak Üniversitede okuna - cak ve izah edilecek bir mevzu olabilir. Arkadan gelen: Seyr eyle o billür bosleni taze frengi güfteli ikinci beste de böyledir. Bir de buna: Muyi jülidem olupdur serde anka lanesi gibi üç dört ağdalı şarkıdan sonra: Dadendem - ezel secde beri rüyi sanemra yürük semaisini — yürüttünüz Mü? Fasıl tamam olur. — Olur amma dinliyenler de - “eshabı kehif,, uykusuna yatarlar. Güftelere gelince o fasıl mu- sikisi denilen “klâsik,, musiki- mizde ö 'telere tesadüf - dilir ki hiç bir mana ifade et- iyen bico bico onların yanında Karakulak suyu gibi hafif ka- hr. Meselâ o pek beğenilen Mah mud Celâleddin Paşanın: Mir'atı cle alda bak Allahı seversen Sinen ne kadar olmuş o ben lerle müzeyyen denildiği zaman gözünüzün - ö- nüne üyineye bakmağa tevbe (Sonu sayfa 4 sütun 1 de) nıharbiyenin delillerini bana an lattı.,, Rusyaya, Yunanistanın Ça- nakkale harbine ve bütün har- be girişinin temin edeceği isti- fadeleri anlatmaya çalıştık Yunanistana be — girerse, TEFRİKSASI her çareden, her hal suretin - den daha mükemmel Sırbista- na yardım etmek imkânı ola- cağını, hattâ Bulgaristana da hücum edebileceğini, Korfo a- dasının bir üs olarak elde bu lundurulacağını ve bu suret Balkanlarda vaziyetimizin sağ- lamlaşacağını ilâve ettik Ru: im teminatımız ü- zerine Yunan kralının evvelâ İstanbula şirmiyecekmiş gibi görüneceğine, fakat ordular bir kere İstanbula yaklaştı mı düncü günü Fransız hariciye :'î';"l fikrini - değiştireceğine nezareti bize şu iş'arda bulun- — “AÜdiler. Ü Venizelos, bize hararetle ta- hükülmeti İstanbula Faftardı. Memleketinde birçok apılan seferde her ne taraftarları vardı. Son derece kıymette olursa olsun Yu irliğini kabal etmek istemi- ihracından başka hiçbir kara kuvvetine ihtiyaç göstermek- sizin İstanbul önlerine isal e- debileceği kanaatindedir. Bun- seviliyordu. Fakat halkın bü- tün bu tezahürü, Yunan asker- lerinin birgün İstanbula gire - cekleri ümidine dayanıyordu. Şu vaziyeti gördükten sonra bütün sinirlerim gevşedi; bü - yük bir acı du) başla - dim. den kaçmak üzere idi. Aklıma eski Roma ve onun talihsizlik- leri geldi. Ayni — talihsizlikler şimdi bizim üzerimize çöküyor- du. Hakkında o kadar acıklı aya Büyük bir fırsat elimiz - dan dolayı Yunan askeri işbi ydasız olacaktır. Eğer Sahifeler yazılmış olan eski ta- » Çanakkale ha Tih şimdi tekerrür ediyordu an hükümet a iştifak teklifinde bu- Bu endişe ve bu ıstıraplar i- çinde Hariciye Nazırı Sir Bd- eli lunuyorsa onun — işbirliğinden Haric TEĞEiş M AĞI —— başka noktalarda, Sırbistana Vârd Grey'e acı bir mektup üthiş bir iş'ar!.. oünde " zdım : g yardım suretinde istifade olu- Atinadaki Yunan sefiri de, nacağı bildirilebilir., , rım tedbirler her şeyi hükümetinden aldığı talimata — Bizim Atinadaki sefirimiz mahveder ve harbin uzaması istnaden Yunan müdahalesini ki, daima iyi haberler almak- bir milyon kişinin ölümüne se- önlemeğe uğraşıyordu. Hususi ta'idi; Yunanistanın vaziyeti Dbep olur. Siz cüretkâr ve haşin sürette Yunan kralı da, hiçbir. hakk nda bizi tamamile temin Olmaya mecbursunuz. Böyle sebep ve bahane ile kıtaatının etti: “Yunanistanın Sırbistana olmak hakkınızdır. iFlomuz Ça İstanbula girişine müsaade e yardım etmesinde ısrar nakkaleyi yıkmak üzeredir | dilemiyeceğinden haberdar e- Bulgarlar hücum etmediğ İstanbula yalnız bizim davet dilmişti.. Bu vaziyet karşısın- dirde, bütün Yıman işbirliği ü- edeceğimiz ordular girece da karı Alman olan ve Al midini kaybetmemiz ol bizim o havalide aradı man taraftarlığı malüm bul Yunan başvekili bizzat yalnız müşterek davanın men nan Yunan kralının bize karşı bir hareketin sevkulceysi teh. faatleridir muhasım bir ihtiyatkârlığı mu Jikeleri hakkında umumi erkâ- (Arkası var) RLARARIORR II LARRERÇEREL GD ka | a G | muharebenin Şimdilk FE —— Bu kadari Zavallı Kayzer S ..b'ı:. manya Prusya Kralı ve Ale İmparatoru — haş- metlü İkinci Guillaume, namı di- zer Kayzer Wilhelm artık yaşa- 82 senelik hayatının ilk kısmını şahane ziyaretlerle, orta ithiş bir harbi idare le ve son kısmını da odun yarmakla geçiren sabık İmpara- tor, her halde bugünkü harbin ticesini öğrenemediği için gi açık gitmiştir. Hakikaten bundan evvelki cihan harbinde en mühim rolü oynamış bir adamın, bunu takip eden ve mütemmimi sayılan neticesini görle- den ölmesi kadar hazin bir şet'o- lamaz. Şahane bir maz miyor. lı I_kıkuıın © ne şahane bir mazi di. Kayzer Wilhelm gayrika- Lili münakaşa bir şekilde dünya- nn en kuüvvetli ordusunu tesise muvaffak olmuştu. Bu ordu 1914 den 1918 e kadar hemen hemen bütün bir dünyaya karşı harp et- ti. Ve sayısız zaferler kazandı. Hattâ Rusya İmparatorluğu çök- tüğü zaman öyle bir an hâsıl ol- muştu ki, Almanyanın dünyaya hâkim kesilivermesine — ramak kalmıştı. Bu hakikati harpten son- ra yazmış olduğu hatıratının o zamanki bahriye birinci lordu 6- lup şimdi İngiliz Başvekili bulu- nan Winstone Churehill de itiraf etmiştir. Bütün bu muvaffakıyet- ler Kayzer Wilhelme - haklı ola rak şeref verir. Kaçırılan tırsat F toru unvanını verecek olan bu fır- satı kaçırdı. Her biri değerli birer kumandan olan Hindenburg, Ma- kenzen, Ludendorf, Kayzere bu imparatorluk tacını giydiremedi- ler. Dört senede bin bir ernek, bin bir zahmetle elde edilen top- raklar, dört haftada elden çıktı. Almanya Versailles zincirine vu- ruldu. Haşmetlü imparator da Ha landaya iltica etti. Tarih ve tekerrür akat Kavzer Wilhelm kendi sine bir nevi dünya impara- İmanyanın yeniden belini doğrultması için aradan bir çeyrek asrın geçmesi lâzımgeldi. Hitler büyük Almanyayı yarat- mak için Kayzer Wilhelm'in ders lerinden istifade etti. düştüğü hatalardan mümkün mer tebe sakındı. Böylelikle Almanya mağlüp olduktan 25- sene sonra ayni gaye için yeniden mücadele- ye atılmış, yoni - tarih tekerrüre başlamıştır. Ancak, acaba 1870 tarihinin mi, yoksa 1918 tarihinin mi te- ketrür edeceği henüz belli değil- dir. Zavallı Kayzert Hn;—mellü İmparator Kayzer Wl- helme Almanya değil, bütün Avrupa, hattâ bütün dünya dar geliyordu. Halbuki şimdi iki met- re uzunlukta bir toprak parçası- nın her fâniye olduğu gibi ken- disine de kâli geldiği hazin bir surette tebeyyün etti. MURAD SERTOĞLU AranaA Belediye cezası verenler Belediye zabıta talimatname- sine riayet etmedikleri görülen 4 şoförle 12 oto sahibi hakkın- da ceza zabıtları tutulmuş ve tramvaydan atlıyan — kişiy de peşin birer liralık para e- | zası kesilmişt —— Ğ Adak mısırı mı; yoksa hırsızlık tavı mi ? Ali ve karısı ismi Gül, adında iki kıpti Fatihte Kurşunlu med- rese cavirinda Tavuk — hırsızlığı tıkları iddiasile mahkemeye | verilmişler ve üzerlerinde bulu- | nan bir miktar mısır da bu ha - | reketlerine bir delil olarak gös terilmiştir. | — Dün üçüncü sulh cezada yapı- lan duruşmada suçlu İsmigül mı sırlar hakkında demiştir.ki — Ben bunu adamıştım. Gü- vercinlere götürüp bir kısmını döktüm. Bir kısmını da aşağıya dönüşte verecektim. Diyerek iddiayı red ve cerhet- miştir. Bunun üzerine mahkeme şahitleri dinlemiş, hiçbirisi bun- ların tavuklara el uzatmadığına dair bir lemediklerinden çluların beraetine karar ver- Ve onun

Bu sayıdan diğer sayfalar: