9 Nisan 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

9 Nisan 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı SAYFA : 4 $ toplanması mümkün olamaz! Tefrika Bırtlarında çatlıyan kazaçı we- Binden gayrete gelen düşük ku- Taklı bezgin beygirler, köhne 8- Tabayı Bakırcılara doğru sürük- lemiye başladılar: Kestirmeden gidiyorlardı. Yassıya yarım &a- At kala Köprü üstüne varabildi- ler. İri belediye fanuslarının, do- nuk, cansız şevkleri altlarına vurmuştu. Şeffaf gecede engin- deşen denizde acı acı haykıran ve uluyan vapurların başka baş- ka istikametlere kaydıkları gö- Tülüyordu. Üsküdar İskelesi tenha idi. Basamak tahtaları aşınıp yala- ma olan merdivenleri inen ho- ca, üç beş adım İlerleyince, ar- gından kuvvetli bir pençenin ko İunu kerpetenlediğini hissetti: Üstadı âzüm Kleanti Skalyeri! İskeledeki fanus şevklerinden aydınlanan soluk yüzündeki gök gözleri parıl parıldı. Demir par- maklık kenarına çekilerek ağız ağıza verdiler. Gök gözlü adam merak içinde idi. Dişleri arasın dan sordu: — Görüşebildin mi? — Kapı aralığından. — Kabul etti mi? — Ondan artık ümidinizi ke- #iniz, — Yaa... — Ne bileyim, çekindiği anla- Biliyor. ğ — İtimad edemiyor. Kuvveti- mizden ve bir iş başarılabilece- ğinden emin olsa bir an tered- düt etmezdi. (Başını salladı) Ben Süleyman paşayı bilirim. İkisinin de, bakışlarında ümit- #izlik ve haklı bir endişenin &- zintileri vardı. Kolay değil! Bir saray basıp bir hükümdar devirmiye ve de- Kliği yüzünden tahttan indirilen hasta adamı, tekrar padişah i- lân etmiye hazırlanıyorlardı. Halat &imıya #avaşan vapu- run çark gürültülerini duydular. Klcanti Skalyeri atlamıya — ha- zırlanarak çabucak sordu: — Taş kışladan ne haber e- fendi? — Evvelce de söylemiştik. Be İktaşa İnecekler ve bir şeye karışmıyarak sadece yolu kese- cekler ve gelen geçeni geçirmi- yecekler, — Bir şeye karışmıyacaklar? — Karışamıyacaklar. Zabitler hep yeni-ve birbirlerini iyi ta- myorlarmış! — Sabah namazı vakti hare- kete geçilemediği Ve geç kalın- dığı takdirde, - o da — şüpheli! Binbaşı: <Asker talime “çıktık- tan sonra toplanması mümkün olamaz!» dedi. Havayı yırtan vapur düdüğü kulaklarinı zorlamıştı. Tere işli- yen kırmızı dolapların köpüklü sular içinde çarpmıya başladığı- nı gördüler, Bir sıçrayışta öbür. tarafa aşan Kleanti Skalyeri, dönüp bönleşen hocaya baktı, Hehadet parmağını dudaklarına götürerek: «Sus!> işareti ver- di. Şemsi paşa akıntısını tırma- Türken, ihtilâl yatağı yalı önün- deki köhne rıhtıma sürünürcesi- 'ne geçtiler. Ali Suavinin pence- Telerinde şevk kızarıyordu. Da- ha yassı ezanı okunmadığına göre tam vaktinde yetişecekti. İskele meydanına ayak bastığı zamlan,yanık ezan sesleri dalga- lanmıya başlamıştı. Yıldızlı, ma- vi gecenin derin sessizliğine haş yet veren deniz — hışırtıları Trasında rıhtıma ayak atınca, yüzüne savrulan soğuk serpin- tiler, ince kemirici bir ürkeklik Yazan: BEHÇET SAFA — Bununla ilgilenen bazı in- sanlar. vardır. Çok kimseler po- lis romanları okumaktan ayrı bir zevk dnyar, gizli polis teş- kilâtının, hafiyelerin, dedektif- lerin ortaya çıkardıkları haki- katlerden - bahseder, - yüzlerce, binlerce haydudun parmak İzlı rinden keşfedilmesini gayet ta- bil ve kolay bir iş sayarlar. Fa- kat bu bir hayli güç iştir. Her insanın parmak izi ayrıdır; f: kat bir yerde elde edilmi$ bi izden onun binlerce haydnt için de hangisine ait olduğunu yaka lamak bir meseledir. Mühim bir tamiz ve teşi — Başka bir zamanda bu mev zu benim için hiç de enteresan değildi. Hattâ sıkıntılı addeder- dim. Amma şimdi, yâni ailemi- zin başına bu felâket geldikten sonra-bunları büyük bir alâka ile anlamak İstiyorum. Maksa- dım babamın-nasıl bir deli! ve katliyetle hüküm giyebileceğini öğrenmektir. Babam bu gibi tec Tübelere nasıl- tahammül- eder? Ne azaplar duyar? Anlamak is- tiyorum. ULTAN MAMâDüEN G KABUSLARI Asker talime çıktıktan sonra İKBAL KALFANIN ' No. 46 verdi: Simsiyah taşlara toslıyan dalgacıklar ve sert Boğaz Tüz- gârna karışıp giden sonsuz h fırtılar!... Geniş kapı kanadı, her zaman ki gibi simsiyah, çalınmadan aralanmıştı. Yana çekilerek ge- çit veren takunyalı Alinin yana- aai okgadı: — Kimler var? — Hafız Nuri ve Ali efendi- derle Hacı Mehmet! — Ya, seraskerin oğlu Süley- man bey? —0 da. Kırmızı taşlar üzerinde isli gi- gesi kararan idare kandilini a- lan takunyalı adam, merdiveni aydınlatmak üzere - ilerlemişti. Durup yol gösterdi. Öteki, çat- Jak tahtalı basamağa attığı adı: 1 geri alarak: «Nuri bey yuka- rıda mı?> diye sordu: — Üzsküdarlı Nuri bey? — Kız Nuri bey. Yok, o daha gelmedi. — Nelli hanım Taşkasaptaki : Suphi paşala- ra! — Gitmedi efendim. (Gözleri- ni açtı) az rahatsız da... Arka tarafta, kütük üstünde kayma kıyan muhacir kadınların bir ağızdan söylemiye başladık- ları yanık Rümeli garkısına ku- lak veren takunyalı Ali, az da- ha elindeki idare kandilini düşü recekti. Gök gözlü adam, gülme mek için dudağını 1sırdi: — O kömlürlükteki hafiye kö- peği nasıl? — İyi, Ekmek ve su veriyo- Tüz. — Yine huysuzlanıyor mu? — Hayır. Tütünsüzlükten şi- kâyet ediyor. — Vermeyin pezevenge! Misafirlere duyurmamak için, usul usul çıktılan Nelli hanımın bulunduğu odayı soran Skalye- ri: «Misafirlere sezdirmeden &- fendiyi oraya çığırınız> dedi, sıs ka hizmetçinin gösterdiği kapı- yı vurarak içeriye girdi: Madam Nelli yalnız başına oturuyordu. Elindeki örgüyü yanına bıraka- rak elini uzattı: — İçeride son toplantı yapıl- yor. İştirâk etseydiniz iyi eder- diniz. — Beni görmelerini ve tanı- zaalarını arzu etmem. — Mahzaru var mı? — Yok! Başlarını yan kapıdan giren Ali Suavi efendiye döndürdüler. Esmer derili yüzünde parlıyan iri gözlerinin bakışlarında bir başkalık, bir fevkalâdelik var- dı: «Her gey hazır!> diyerek gülümsedi: — Siz ne yaptınız dostum? — Fena! — Fena? (Gözleri büyüdü) Süleyman Paşadan yine bir şey çıkmadı mı? — Artık ümit yok! — Şu halde dediğime galiyor- sunuz: Serasker kapısını bas- makta mâna ve faide kalmadı? — Öyle olatak, Doğrudan Ç rağan sarayını basmak ve Sul- tan Muradın padişahlığını ilân etmek icabediyor. Hareket &a- bah namazı vakti başlıyacak o- lursa, Taşkışladaki tabur Beşik taş caddesini kesmeyi ve Yıldı- zın İstanbul tarafından acele yardım almasını önlemeği vâde- diyor. — Müdahale edemiyecekler demek. Bu da fena! — Fazlasına muvaffak olama dik. Bu da bizim için fayda de- Öl mi? — Devamı var — Tefrika No. 37 — Tahammül etmek ve azap gekmekten ne murat ediyorsu- #unuz? Bir adamın bu imtihan- lardan geçmesi, parmak İzinin alınması ağırdır. Fakat azaplı, ıztıraplı değildir. — Acaba bu-işlerle meşgul o- lanlar hep mütehassıslar, işinin erbabı-olanlar mıdir? — Başka türlüsü olamaz ki. Hattâ bu memurlar işlerinin â- gıkı, düşkünüdürler de. Çünkü ton dereçe sebatlı, dikkatli, de- vamlı bir gayrete bakan bu işte memuriyet çerçevesine sığmıyan bir ameliyeye — ihtiy Hiç bir hatâya mı den çalışmak, du meden, geceli, mn ç vardır. 'dan verme- rmadan, dinlen gündüzlü ça hat be bu antropo- metri servisinde çalıştınız mı? — Evet, altı ay kadar, —Bana bu - teşkilâtın nasıl kurulduğunu, yâni mekanizma- Bını kısaca anlatır misiniz? — Bu servise havale edilca her şahsın bir fişi vardır: Adı, soyadı, takma adları, lâkabları, yaşı, mesleği, ikametgâhı ve tev Hikâye ) Çok eski zamanlarda Afrikada tavgan yaşıyordu. Onun en büyük arkadaşı Vanjovu adında bir fil İdi. İkisi birlikte bir çiftlikte otu- ruyorlardı. Wanjovu çok halde tavganın tenbellik edip fazla la oturmaktan bıkmıştı. Bu sebeple bir gün: «Bırak her birimiz kendi çiftliğimizde ayrı bunu kabul etti. İkisi de seçtikleri arazi üzerin- de birer tarla hazırlıyarak bura- sını gübreleyip tohum ekecekler- di. Fakat tavşan çiftliğinde çalı- acağı yerde ormana koştu, vak- |tini yabani meyvaları yemekle ve ğaçların gölgesinde uyumakla geçirdi. Akşam üzeri eve döndüğü za- man ayaklarında ve yüzündeki tozları silkti ve arkasını oğuştu- rarak bütün gün çok çalıştığın- dan fena halde yorulduğunu söy ledi, Halbuki fil iyi bir bahçıvan dı. Buğday, patates ve diğer bir| gok sebzeler ekti. Akşam olduğun da hakikaten yorulmuştu fakat bu hususta hiç bir şey söyleme- &. Tavşan ocak için bir odunla i- geri girdi. Yüzü gözü tozlu bir halde kendisini ateşin karşısına fırlattı ve: <Ne kadar yorgü - nüm. Bugün iş çok zordu. Bütün gün hiç durmadan çalıştım> de- di. İyi kalbli fil onun bu sözüne hakikaten inandı ve ikisi için ye- mek hazırladı. Tavşan elini yüzü nü yıkadıktan sonra yemeğe o- turdu. Birlikte yediler. Yine bir akşam yemek yedikleri esnada filin: «Wakaima, zannederim çift liğinde sen çok fazla çalışıyor- Bun.> demesi üzerine tavşan ba- gını salladı: «O kadar fazla ça- lişamayız.» dedi ve sözüne de- vamla: «Yağmurlar yağmadan evvel anbarlarımızı yiyecekle dol durmalıyız> diye ilâve et Bu konuşmadan sonra bir haf- ta geçmişti. Nihayet ürünler ha- zırdı. Mahsul toplama zamanı gel mişti. Bir akşam fil, içi taze mı- sır ve beyaz patateslerle dolu bir sepetle geldi. Onları çok dikkat- le pişirdi ve arkadaşile birlikte hepsini yediler. Tavşan yemekten sonra: «Mısır ne kadar iyi ve gü- zeldir> dedi ve Bözüne devamla: «Bu kadar nefis patates hiç ye- memiştim> diye ilâve etti. Ertesi sabah tavşan da içi mı- sır ve patatesle dolu bir sepetle gelmişti. Gülerek: «Bunlar senin- kiler kadar iyi değiller» dedi. Fil yiyeceklere dikkatle baktı. Ken- di bahçesindeki patates ve mı lara çok benziyorlardı. Fakat hiç bir gey söylemeden yine pişirdi ve birlikte oturup yediler. Ertesi günü fil çiftliğine gittiği zaman gece birisinin bahçeye gi- Tip patates ve mısırlardan bazıla- rını koparmış - olduğunu — gördü. Ayni gece eve döndüğü zaman tavşana: «Dün akşam birisi tar- lama girip sebzelerimden kopar- mış> dedi. Tavşan çok fazla ilgilenmiş gi- bi görünmek için: «Benim çiftli- ğime de bazı hırsızlar girmiş. Bu hususta ne yapacağız?» — dedi. Halbuki tavşanın bahçesinde hiç sebze yoktu. Arkadaşının ne dü- gündüğünü öğrenmek istiyordu. Fil: «Hırsızı yakalamak için bir kif sebebi yazılıdır. Bir de ayak kabisile boy ölçüsü. — Neden ayakkabısı ile? — Polisin ararken, pegine düştüğü adamı ancak ayakkabı ile görmesi mutad olduğu için. — Ha evet, anladım — Fişinde, bedeni, gözlerinin rengi, saçları, alnının şekli, bur nu, kulakları, çenesi, dişleri ve diğer hususiyetleri de yazılıdır. — Bu işaretler çok etraflı ve teferrüatlı mıdır? — Evet, mümkün olduğu ka- dar, Bunları kaydeden memur iyice ve etraflıca kaydedebilmek için suçluyu derinden derine göz YAVRUN Tavşan ve Çamurdan Adam Wakaima adında çok tenbel bir lışmaması yüzünden artık onun-| Nİ | plân hazırlıyacağım: dedi. Fakat tavğandan şüphelendiği için plâ- nini açıklamadı. Ertesi gün fil nehire gidip bü İyük miktarda — yapış! mur (Balçık) aldı. Ondan kollarımı aç çalıştığı| mış bir korkuluk adam yaparak | bahçesindeki patates ve buğday- ların arasına dikti. İşini bitirdiği zaman gece karanlığı — basmıştı. Bir müddet sonra gökyüzünde ny yükselmişti. Beyaz ay ışığında ayrı çalışalım. Her birimiz yetiş-| Samurdan adamın siyah gölgesi tirdiğimiz mahsullerden payımızı | Cok korkunç görünüyordu. alırız.» diye teklif etti. Tavgan | — Fil yatağında uyuduğu esnada tavgan, arkadaşının bahçesinden patates ve misir koparmak İçin ayaklarının ucuna basarak &1 dan uzaklaştı. Fakat tarlanın or- tasında bu korkunç çamurdan a- damı görünce fena halde kork- tu. Onun evvelâ arkadaşı zannet- ti. Yürümiye cesaret edemedi. Karşısındaki de duruyordu. Niha, yet kendini toparladı: «Wanjovu Zecenin bu saatinde ne arıyor - sun?> diye sordu. Fakat cevap alamadı. Bu defa daha fazla kor karak: «Sen Wanjovu değil mi- sin> dedi. Yine cevap yoktı nına yaklaştı ve onu sarstı kimsin? Ne için cevap vermiyor- sun?> dedi ise de çamurdan a- dam cevap vermedi. Tavşan ©- nun etrafını dolaştı. Çamurdan a- dam ay ışığında çok büyük gö- rTünüyordu. Tavşan: «Eğer cevap vermezsen sana vuracağım>. diye bağırdı. Çamurdan adam cevap vermedi. Bunun üzerine tavşan çamurdan adamın üzerine tırma- narak ayaklarile vurmya başla- dı. Fakat bu defa ayakları ça- mura battığından bir türlü ken- ü kurtaramıyordu: «Beni bı- rak! Yoksa sana diğer ayakla - rımla vuracağıms diye bağırıp te pinmiye başladı. Bu sefer diğer a- yakları da yapışmıştı: «Bırak be| ni, sana söylüyorum> diye beyhu de yere bağırıp çağırıyordu. Çamurdan adam onu bırakmı- yordu. Bu mücadele sabaha ka- dar sürdü. Tavşan kendisini ça- irsizlarcı k./—Nıııoşnrırim. 7)’“) ve yuvarlakları, kattâ kirpik bi- çimleri de kayda geçer. 4«Pek tabidir ki bir yara yeri, sakatlık, döğme, takma diş, gi- bi şeyler de işaret edilir. — Bütün bu işaretler tecrübe- li bir polise aradığı şahsı bul- mak için kâfi gelir mi? — Evet. Amma tam olarak kâfi değildir. yüzünde hiç bir fert ötekine benzemez. Ben- zemez amma... Meselâ.:. Kulak ları alahım: İki insanın kulakla- rı birbirine benzemediği gibi bir adamın iki kulağından biri de tamamile ötekinin ayni değildir. — Ne garip şey. Sahi mi? — Daha garibini söyliyeyim: Gözlerimizden biri de diğerinin ayni, hele ayni genişlikte ve bü- yüklükte — değildir. - Yüzümüze gelelim: Alnımızın ve burnumu- zun üstünden geçerek yüzümü- Zi iki müsavi kısma ayıran bir den geçirir. Hattâ bu kayıt işi- — çizgi ile çiziniz. Tam ortadan ne ecnebi memleketlerde «Sözlü — çizilen bu çizginin sağ tarafı ile fotoğraf> bile derler, sol tarafı ve birbirinin ayni ol «Gözler için mavi, siyah, kah k Jâzımdır, değil mi? Hayır, ve rengi işareti yapılır. Rengin bir sıra numarası vardır. Alın için açık, çıkıntılı ve yassı; bu- Tan için düz, Kemikli ve yayık, ağız için büyük ve küçük; du- daklar için ince; kalın, işaretle- ri vardır. Bunlardan büşka göz kapakları, göz çukurları, alında ki buruşuklar, çene çukurları hiç bir zaman ayni değildir. Kı Ba bir dikkatle herkes bu farkı kendi yüzünde görebilir. — Hiç bilmiyorum. — Bir polis memurunun araş tırması ve bu işaretlere daya- narak aradığı adamı teşhis me- selesine geliyorum. Bir polis i- gin bir çehrede en emin ve en SABAH İki kafadar maymun birbirle rine bilmece soruyorlardı. Üsi- teki bir tarafa 1, 3, 5, 7 kamlarını yazdı. Sonra dedi ki: || Bu gördüğün tek sayılardaı yandaki şu gözlerin içine yer - leştir. Soldan sağa, yukarıdan aşağıya ve çaprazlama sayıldığı | man her defa 16 çıksın. Altta | ki arkadaşı bu bilmeceyi hâlâ Çözmiye ufraşıyor. Siz ne dere niz? murdan adamın kollarından kur- taramadı. Nihayet yorgun düştü. Elindeki sepet ve kopardığı seb- zeler yere yuvarlandı. Ertesi sabah güneş - tepeciğin arkasından yükselirken — kuşlar da sabah garkılarını söylemeğe başladılar. Fil çok erken kalktı ve çiftliğe gitti. Çamurdan adam eğer hirsızi yakalamış ise onu görmek istiyordu. Arkadaşı tav- şanı çamurdan adamın kolları a- rasında bulunca — şaşırdı. kaldı. Yanına yaklaştı: <Yiyeceklerimi toplıyan hırsız demek senmişsin. Şimdi seni cezalandıracağım> de- mesi üzerine tavşan — utanarak: | «Bana ne ceza vereceksin?» diye sordu. Fil biraz düşündü. Niha- yet — Madem ki sen benim sebze- lerimi yedin. Ben de seni yemek suretile ödeşeceğiz. — Fakat beni yiyemezsin. Sen yemeden evvel ben ölmüş olaca- ğam. — © halde sana ne istiyorsun ? Fil, arkadaşını yemeği de pek istemiyordu. Tavgan ormanı gös- tererek: — Bemni oradaki ağaçlar arası- na fırlat. Yere düştüğüm zaman ölmüş olacağım, dedi. Fil, tavşanı hortumu ile yaka- ladı. Havada bir yay çizdikten yapmamı lan kumaş parçalarından istifade etmek suretile bugün size tarif edeceğim çok zarif ve ucuz bir iş torbası yapabilirsiniz. Bu iş için pamuklu daha elverişli olduğu gi- bi mantoluk kumaş,buruşmaz mu şamba ve plâstikler de yıkandı- torbanın — yapılmasında amlabilir. ındaj F 1 — 60 santim boyunda, 30 san tim enindeki kumaş parçasını her iki ucunda payı bırakaK v ere 2 — Dibi V şeklinde resimde görüldüğü Üzere kesiniz. D 3 — Evvelâ 9 ile 10 u kesiniz. Sonra 1 ve 8, 6 ile 7, 4 ile 5i ve 2 ile 3 U birbirlerine dikerek bas- tırınız. 4& — Kordon veya kordelâ ile sap yapınız. Çanta-üzerine de is- minizin baş harflerini ya nakış ile işleyiniz veya kumaştan kı rek aplike yapınız. ölmediği gibi hiç bir tarafı da in- cinmedi. Yaptığı kabahate muka bil ucuz kurtuluğuna şükrederek ormana kaçtı ve bir daha orala- Ta uğramadı. O zamandan sonra sonra ilerideki ağaçlığa attı. Fa- kat tavşan yere düştüğü zaman Taşlıın!â Şaşkın İş Ar_a_yıır: 5 kolay teşhis noktası kulaktır. Usta ve tecrübeli polisler bir gehreyi zihinlerine nakşetmek istediler mi? Her şeyden önce onun kulağını zihinlerine nakşe- derler, kulak kolay kolay deği- gemez. Çünkü makiyaj falan pa ra etmez. — Demek babam incelemelerden geçti. Bununla beraber, hepsi bu kadar mı? — Hayır, bir de suçlunun fo- toğrafı alınır. — Hangi gekilde? — Milletlerarası bir talimat- name bunu tesbit etmiştir. Üç pozda fotoğraf alınır: Karşıdan, yünl cepheden, profilden ve bir de başta şapka olmak üÜzere ya- n profilden... Profilden alman fotoğrafta kulak iylce görün- mek lâzımdır. — Şapkaya ne lüzum var? — Suçlu bir başka sefer ara- nırsa sokakta başı gapkah bu- hunacağı İçin. — Fotoğraflar ne büyüklün- tedir? — Çehrenin resmi yedide bir nisbetindedir. — İki kişinin parmak izi bir- birine benzemez mi? Yer yüzün bütün bu de böyle bir tesadüf yok mu- dur? — Melâhat hanım, — tabiatın gayet garip ve meraklı bir teza- bürüne temas ediyorsunuz, Her iki arkadaş bir daha birbirlerine rastlamâdılar. — BİTTİ — insanın on parmağı Üstünde ma- lümdur ki daireler bir ta- kım çukurlar ve çıkıntılar var- dir, Ancak dikkatle baktığımız zaman görünen bu çizgiler ü- zerlerine mürekkep - sürülerek bir yere basılınca apaçık görü- nür. — Mürekkepsiz olarak, ken- halinde nerelerde iz bırakır? — Kâğıt gibi bazı maddeler- de. — Amma asıl şu sualime ce- vap vermediniz? Yer yüzünde parmak izleri birbirinin ayni o- lan insanlar yok mudur? — Bu hususta size son ve ka ti malümatı verebilirim. zooloji araştırmaları bize en son ola- rak gu neticeyi veriyor: Par- mak izleri, hem de meselâ sağ baş parmaklarının izleri birbi - rinin ayni iki kişiyi bulmak için yeryüzünün nüfusu on yedi mil yar olmak lâzımdır. Yâni on ye di milyarda iki kişinin parmak izi benziyebilir. — Şaşılacak gey! — Hem de dikkat ediyor mu- #unuz? Yalnız bir tek parmak... Halbuki daktiloskopisi ahınan par maklar ondur, On parmağın bir den izi alınır. Demek d ön par mağın birden İzleri — birbirine benziyen iki kişiye yer yüzünde rastlamak riyazi olarak imkân- Bızdır. (Devamı var) çize di | DŞ 9 NİSAN 1549 v [ İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü Nânları Sündar Fint aati | zontgen tülmi 186 öüzüne ) —00 lra — azö düre 0 xa Fillm ü — 800 kutu — ) Gürabe haslahaneine D40 yılı için Tüzumu olan Rontgen filim ve ilâci açık ekalltmeye Konulmuşdur. İhaleni 18/4/940 tarihine Tastlayan Pazartesi günü asat 18 de İstanbul Vakınar” Başmt. Gürlüğü binasında toplanacak komisyonda yapılacaktır, Isteklilerin gartnamesinde yazılı belgelerle teminat makbuz- larile birlikte belli gün ve saatte komleyonda hazır - bulunmadarı lâzımdır. Şartnamesi herg gma zamanlarında levazım bü. — 4100 — rosunda görülebilir, ( Talköy Vakıflar Müdürüğü Tanlan Usküdarda Pazarbaşı mahallesinin Karamanlı sokağını eskt 43 yeni 45 kapı sayılı arsanın 10/72 hissesi mahlül olup 28/72 hiu sesi Kostantin oğlu Bakkal Yorgi, 6/72 hissesi Popol, 28/72 his- sesi Anjel ühdelerinde bulunmaktaklır. Mahlül hisse 3204 sayılı kanun hükümleri datresinde darlarına satılmak istenilmiş ise de Zabıtaca yapılan tahkikatta adresleri temin edilememiş bulunmaktadır. Adı geçenler işbu ilân tarihinden itibaren bir ay içersinde yazıyla ve bizzat Kadıköy Vakıflar Müdürlüğüne — müracaatla hisse. hisseyi satın almağa talip olduklarımı bildirmedikleri — takdirde Sözü geçen hissenin açık arttırma ile satılacağı tebliğ yerine ka- im olmak Üzere ilân olunur — 4596 — Istanbul Jandarma Satınalma Komisyonu başkanlığından | 1 — Beher takımına kapalı zarf ekslitmesinde verilen — «580> | — kuruş fiat pahâlı görülmüş olmasına mebni dikdirilmesi pazar. lğa çevrilmiş olan «54000> takım yazlık Er elbisesinin — 13,4,049 garşamba günü saat 15 de İstanbul — Taksimde Jandarma - satı- nalma komisyonunda pazarlıkla ihalesi yapılacaktır. İlk teminat «17790> liradır. Şartname 17 lira 55 kuruşluk Malsandığı mak- büzu karşılığında komisyonumuzdar Kkomlsyo- verilir. Numune numuzda her gün görülebilir, 2 — Isteklilerin ilk teminat malsandığı makbuzu veya banka kefalet mektubu İle ticaret vesikası ve şart kâğıdında yazılı ölğer belgelerle birlikte muayyen vakitte bulunmaları, Komisyonumuzda EALAM Külçe ve levha kurşun satın alınacaktır İ.E.T.T. İşletmelerinden: 1 — Muhammen bedeli 47.000. — liradan 17 ton (Sebi safi. yette) külçe kurşun Muhammen bedeli 3.900,— | iradan 1.300 Kg, (* , levha kurgun pazarlık süretile satın alınacaktır. 2 — Bu işe ait şartameler Levazımdan parasız tedarik edi- lebilir, 3 — İsteklilerin 371 Jralık geçici teminâtlarile birlikte 18/4/949 pazartesi günü saat 945 de Metrohan 4. cü katta top- lanacak arttırma eksillme Komisyonunda hazır bulunmaları. — 4449 — Tekel Genel/ Müdürlüğü Nânları — | Satın alımacak 50000 top siga- ra kâğıdına ait Muvakkat temi- nat miktarının tashihi Malzeme alım şubesinden /.1949 tarihinde pazarlığı yapılacağı ilân — edilmiş — olan 22.000 topu (25) tefrikli 28.000 topu (30) tefrikli olmak — Üzere cem'an 50.000 top sigara kâğıdının hazırlanıp taliplerine verilen olarak şartnamelerinde muvakkat teminat mikdarı 140,000 lira kaydedilmiş 1di, Bu kerre Işbu muvakkat teminat mikdarı 50.550 lira olarak tashih edilmiş olduğundan keyfiyet alâkadarların malâmu olmak üzere ilân olunur. — 4810 — Istanbul 4 cü icra memurluğundan 948-3725 Mahçuz olup satılmasına karar verilen bir adet maa tefer- rüat Ingiliz mamulü ve işler halde demirtorna tezgâhı ile 1 adet Alman mamulü işler halde demir makkap bulunduğu — Perşenbe | — Pazarı Kalafat caddesi 47/1 mumaralı dükkânda — 19/4/040 sah günü saat 13 den 14 de kadar 1 ci arttırma muhammen kıymetin €ç75 ni bulmazsa 214949 perşembe günü aynı saafte açık art. ftorma suretiyle satılacağı ve talip olanların mezkür saat ve ma- halde bulunacak memuruna müracaatları ilân olunur, —i . Al Silifke J. Er Okulu S Komisyonundan aK e sükGn — vt Kdit Bi MmUK! & W$imE e. Er görleti 7 böcün b0 eg de B2500 00 3087 va T yükarde iniktafi yağil'mxs'ali J. tar okcunu mymclçin kapalı zarf usulü ile satın alınacaktı 2 — Eksiltme ve ihalesi 16,Nisan,©49 perşembe günü saat 10 da okul satınalma #omisyon Başkanlığında yapılacaktır. 3 — Kat'i teminat ihale bedelinin 9615 gidir, 4 — Şartnamesi her gün komlisyonda görülebilir. © — İsteklilerin teklif mektupları ile hirlikte muayyen gün ve #aatten bir saat evveline kadar komisyonda bulunmaları ilân olu- — 3685 — PARANIZI Okul Aile Birlikleri Başkanlıklarına 23 Nisan ÇOCUK BAYRAMI için sevindirilecek yavrularınızın elbise ihtiyaçlarını en uygun - şartlarla yalnız müessesemizden temin edebilirsiniz. İBRAHİM İRGOREN Sultan Hamam Dikranyan Han üst kat No, 20- 21 momrz-zu—-z N—Z—<>EZ—ATLA

Bu sayıdan diğer sayfalar: