17 Mayıs 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

17 Mayıs 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tetrika No. 82 “Komite,, adiyle Yıldızı berhava edeceklerini ilân ediyorlar — Göreceksin, (Başını - dik- Jetti) Bu ültimatom padişahı berbat edecektir! — Haydi bakalım. Başka bir şey konuşmadılar. Sabahleyin Beyoğlunda satılma- ğa başlıyan beş yüz gazeteden bir tane bile kalmamıştı. - Yıl- / dızda mabeyn müşiri Said pa- ga adına gönderilen bir nüshayı Galata postahanesine eliyle tes- lim eden idare kâtibi, yazıhane- ye döndüğü zaman, çipil gözlü bir Yahudi İle karşılaştı. — Çilli yüzü ve ak saçlariyle cinsi Mi- gonlardan olduğu anlaşılan Ya- hudinin, bembeyaz - kirpikleri yardı. Göz kapaklarını kısarak bakıyordu. Kâtibin masası üze- rinde kalan üç gazeteden birini satın alarak kuş gibi uçtu. «Gla- yani> sokağına sapınca, soluğu kesilir gibi olmuştu. Sırtını du- yara vererek elindeki - gazeteyi ak kirpikli gözlerine yaklaştır- di Dehşet içindeydi. Deli deli ba- Kınarak karşı sıradaki demir kapılı kârgir evin kapısındaki tokmağı var kuvvetiyle çalmağa başladı. Yan pencereden başını çıkaran sıska yüzlü kadının göz- leri büyümüştü. Rastıklı gibi bir parmak kaşları, ince dudak- Jarının üzerinde tel tel bıyıkları yardı. «Sen misin Mişon?» diye gırıttı. Öteki soluk soluğa sor- du: — Beyefendi gitti mi? — Yok, kızların yanında. — Durma, kapıyı aç öyle ise.. Hem pezevenklik, hem hafiye lik ediyordu. Aralanan kapıdan ekşi garap kokulu taşlığa dala- rak merdivenlere atıldı. Basa- —makları ikişer ikişer çıkıyordu. Camlı salon kapısına gelince, vurmadan daldı: Padişahın süt- kardeşi İsmet bey! Kısa etekli beyaz bir gecelik giymişti. Açık göğsünün kıvır- devirerek: «Nasıl? Ne dedindi?» diye tekrarladı. Yan odaya çe- kilerek ingilizce gazeteyi masa üzerine serdiler. Dört lisanı bir- den su gibi bilen ak kirpikli, çil- M yüzlü Yahudi, kekeliyerek tercüme etmeğe başladı. Sar- hoşluktan bir anda ayılan öte- kinin yüzü limon küfü rengini almıştı. «Ulan, durmayın!> di- jye haykırarak öbür odada ka- İan elbiselerini istedi; gazeteyi kaptığı gibi, Yıldıza, sütkarde- #gine koşacaktı. Bir hamlede so- <kağa uğradı. Hafiye Mişon karşısında titri- jyordu. Tepebaşında bir arabaya atladı. «Saraya cek!» diyecek- ken durmuştu. Yahudiye döne- Tek: «O gazetenin idarehanesi nerede?» diye sordu. Saraya git mmeden evvel, İngiliz gazetesi sa- hibini görmek istediği anlaşılı- yordu. Mişon ellerini uğuştur- du: — Şuracıkta efendimiz. — Bin öyle ise arabacının ya- nına kerata! Sabah olduğu için gazete Ida- resinde kimseler yoktu. Müdür Whit'in evini sordular, Karısı ve kızını Londraya gön deren İngiliz, sefarethane karşı- sına düşen otellerden birinde 0- turuyordu. Padişahın sütkarde- ginin geldiğini haber verdikleri zaman yatakta idi. Gözlerini ya- rılıyarak sıçradı. - Acele acele giyinmişti. «İşlerin yolunda git- tiğinl> anlıyarak sırıttı. — Kuru kafa beyannamesinin bu kadar fni tesir yapacağını ummamış- 'ti doğrusu. Aşağıdaki büyük salonda İs- met beyle kargılaştılar, Önünde- ki rakı kadehine elindeki yarım limonu — sıkmağa — çalışıyordu. «Ekselânsın aflarını rica ede- rim» diyerek - ilerliyen İngiliz, derisi çilli, iri elini uzatmıştı. Sarhoş adam kapı yanında el bağlıyan Mişonaçiye başiyle işa- ret ederek «Gel ulan> dedi: — Söyliyeceklerimizi ve heri- fin söylediklerini harfi harfine tercüme et. — Buyurun paşşaaam! — Söyle ona: Bu beyanname- yi kim getirmiş? — Bir maskeli adam getirdi, diyor. Benim paşşaam. — Ya neden sarayı hümayu- 'a haber vermeden basmış? — Haber vermiş. İngiliz Said paşa hazretlerine haber vermiş. Öyle söylüyor! — İngiliz Said paşaya mı? Şiş kapaklı gözleri tekerlek gibi değirmileşmişti. «Sait Paşa yal> diye homurdanarak limon u rakı kadehine sarıldı. — Peki, Sald paşa ne demiş? — Aldırmamış paşşaam... 0- muzlarını kaldırıp - «Basabilir- sin!» demiş, benim sultanına, Kadehdeki son damlayı da e- merek kalkmıştı. -Ayağa kal- kan İngilizin elini sıkarak «İca- bederse kendisini padişahla gö- Tüştüreceğiniz, söyliyerek kapı- ya yürüdü. Yerlere kadar ka- paklanarak temenna eden gar- - sonlara birer altın atmayı unut-| mamıştı. İki büklüm duran ha- fiye Yahudiye. elinin tersiyle: «Defol!» işareti yaparak — kapı I:IIKI! bekliyen paytona yanla- Esintili bir hava vardı. Parça Parça bulutlar arasma girip çı- kan güneş cansız ve fersizdi. Ma beyinciler Sultan Hamidin ha- Temden yeni çıktığını haber ver diler. -Aldıriş etmiyerek al h: hhi koridordan padişahın - çalış- ma odası kapısına ilerledi. Ves- veseli hükümdar içerideydi. Kah vecibaşısı Hacı Mahmut efendi- 'nin parlak ispirtoluk Üüzerinde taşırıp köpüklendirdiği kahveyi gözleriyle görüp emniyet getir- dikten sonra, uzun zıvanalı si- Zgarasını dumanlamıştı. Sütkar- desi İsmet beyin girdiğini görün © Bürmeli gözlerini büyülttü: Her zaman olduğu gibi, lâübali Vübali girmişti. Yazıhane ö- nündeki koltuğa çökerek Hacı Mahmut efendinin çekilmesini bekledi. İngilizce «Şark Eks- Presi - Eastern Exppress» gaze- tesi elinde duruyordu. İkinci Abdülhamit, bir yudum kahve alarak iki nefes sigara çekti, Ö- teki: «Gördünüz mü?»> diye tit- Teyen parmakları arasındaki ga- zeteyi uzattı. İki satırlık tehdit beyanname- sinin yanındaki boşluğa Yahu- di Mişon tarafından yapılan türkçe tercümeye göz atan dü- #ük omuzlu hükümdarın rengi uçmuştu. Elinden sigarasını dü- şürerek iniltiye benziyen bir se- da çıkardı: — Komite! — Evet. Komite! — Yıldızı berhava edecekleri- ni ilân ediyorlar! Dalkoviç ve Şki. VAPUR İLANLARI Transmarin İaveç vapur. Kumpanyam mıs BRİTTA 20. Mayın, 040 Hamburg, Anvers, Roterdam ve Bremen için aktarmasız mal kabul eder. STAUBO LİN Şimali Amorika muotasam hattı SONNA ViND Pire, Nevyork için mal ve yolcu kabul eder. Fazla tafsilât almak İçin: Galata eski Yolcu Salonu karşısında Frank han $ üncü kata müracaat. Tel: 44707/8 ———0 ——— ——— Kadıköy Aslıye 2 ncı Hukuk Yargıçlığından N: 949/46 Dâvacı Kadıköy Kızıltoprak Ihla mur Çıkmazı 4 numarada — oturan yerde oturan Kasım Macit —Alsın aleyhina açılan boşanma düvası - man yargılamasında: Dâvalının konutu belli olmadığın dan davetiyenin liğine karar verilmiş - olduğundan İstanbulda çıkan Yeni Sabah gaze 'tesile davetiyeninin 16 gün müddet Je Hânına HLU.MEK. nunun 398 in - © maddesi gereğince 7/6/949 saat 10.80 da Kadıköy asliye 2 inci Hu- kuk Yargıçlığına gelmediği — veya bir vekil de göndermediği - takdir. de gıyabında dürüşmiya devam olu nacağı tebliğ yerine geçmek Üze. re ilân olunur, Yargıç 5937 CZDE TT Yeni Neşriyat —— Türkiye İktisad Mecmuası Aylık bu fikir ve hareket mecmuasının 16 nci sayısı da mühim yazılarla çıkmıştır. İkti- sadi kalkınmamızın heyecanım ve bilgisini yaymak için uğraşan bu değerli mecmuayı bütün oku yucularımıza tavsiye ederiz. * ÇOCUKLARA BİLMECELER Ferid Ragıp Tuür.cer Bilmece, çocuğun zekâsımı bile . yen bir bileğ taşıdır. Bu kitap, yay rularınız için seçikniş ve derlen - miş yüzlerce bilmeceyi içine topla mıştır. Bunlar yavrunuzun zihnini açmağa yarayacak, onun yaratma ve hamle gücünü arttıracak, devri mize Jâzım adamlar yetişmelerine yardım edecektir. — Eser, İnkilâp Kitabevi tarafından — yayımlanmış (Devamı var) mıştir, Yazan:BEHÇET SAFA Onun — alacağı, kadın sensin, Suzan bu apaçık düşünce ve Bözler karşısında alıklaştı. Fa- kat şaşkınlığını asla belli etme- di: — Tuhaf şeyler söylüyorsu- nuz Salâh bey, dedi. Öteki aldırış etmiyerek devam ediyordu: — Sevim aptalın biridir. Dai- ma öyledir. Bebek gibi güzel, Hindi kadar aptaldır. Sevim, insanın çabucak âşık - olacağı, gabucak da unutup - geçeceği Mahlüklardandır. Amma sana gelince sen başka türlü kadınlar dansın, Sana âşık olan çabuk gabuk vazgeçemez! Balâh, genç - daktilonun yaşabileceği en hassas noktasına dokunmuştu. Suzan açıldı: — Evet amma, ya bana şim- diye kadar kirase âşık olmamış- val — Eğer Naziften bahsetmek istiyorsan... Geç onu... Sevimin başına bir hal gelince Nazif se- zi mutlaka nikâh edecektir. Arkasından ilâve etti: — Sen bunu benden iyi bilir- sin ya! O sırada Suzanın aklına, Na- zifin kendisine — söylediği tatlı sözler geldi. Acaba bu çapkın ve serseri gencin tahminleri doğ ru muydu? ye SAAR, ağır ve ölçülü bir sen- le: — Anlıyorsun ya - yavrum; Tefrika No. 61 kendine daha fazla güven. Se- vim aptalın biridir ve sen Nazi- fi parmağının ucunda oynatabi- lirsin! Suzan, bu yeni tanıdığı gencin haklı olduğunu itirafa mecbur oldu. Gerçekten eğer Sevim ara- da olmasaydı artık Nazifi kendi siyle evlenmeğe — sevketmek iç- ten bile değildir ve muhakkak ki Nazifi bahtiyar edecekti... Birdenbire kendi kendine kı B derin bir hiddet duydu. An- cak o sırada gizli ihtirasını keş- fedebilmiş ve bu duygusunu 0- 'na Salâh belirtmişti. Salâh, onun bütün düşüncele- rini okuyor gibi gözlerine bakı- yor ve alaylı alaylı gülüyordu. Başkalarına yeni bir. takım Malde Alsın tarafından dâvalı aynı | ilânen ilsaken teb' ve 100 kuruş fiatin satışa g.k.yuı.& YEN BA | Gayri Menkul Satış Nânı | Beyoğlu $ moü Swih Hukuk Mah Ükemesi Başkatibilğinden 949/11 Mehmet Tevfik 'Tırpan — oğlunun Bofya Fumurcan ile gaylan ve müş tereken mutasarrıf olduğu Beyoğ dunda Bülbül mahallesinin Kaşka. val sokağında eski 4, yeni 14, 14/1 sayılı 661 ada 10 parsel sayılı kür- &ir altında dükkânı bulunan ev gu yüün İzalesi smnında mahkememi Zin 11/3/040 tarih ve 047/1386 sa- yıhı Hlâmi mücibince ve tapo kaydı 'a göre açık arttırma suretile sa - tışa çıkarılmıştır. Kiymeti muham mencel 7000 Jlradır, Müzayedeye iş tirâk etmek istiyenler muhammen kiymetin yüzde yedi buçüğü nlabe tinde poy akçesini nakid veya tah. vilât veyahudda mülli bankalardan birinin kefalet mektubunu müzaye de başlamazdan evvel satıg memu ru, mahkeme başkâtibine tevdi ede rek müukabilinde alacakları mak buzla müzayedeye girebilirler. Mü zayede başladıktan onra pey akçe &i alınmaz ve hiç bir mazerette ka bul edilmez. Gayri menkülün evsa fına gelince;; Bvin bodrüm — katın da Bir mutfak, metrük bir. kuyu, Arkada etrafı açık bir. bahçe, ze min kat bir oda, bir dükkân bir helü; Birinci kat iki odadan ibaret tir, Elektrik terkos yok, Mühtacı tamirdir. Birinci açık arttırması 6.6.049 ta rihine müsadif pazartesi günü saat 16 dan 17 ye kadar Beyoğlu Sulh mahkemesi kalem odasında başkâ Ütip nezdinde açık olarak yapılacak tır, Arttırma bedeli — mühammen | kiymetin yüzde yetmiş- beşini — bul madığı takdirde en son arttıranın taahhlldü baki kalmak gartile mü zayede on gün uzatılarak ikinci a. Çık arttırması 16.6.949 tarihine mü sadif perşembe günü aymı — saatte dcra — edilerek. en çok arttırana, kati olarak — ihalesi icra Çedilecektir. İhale gününe ka - dar birikmiş ve birikecek Belediye bina vergilerine vakıf icarı — hisse darlara ald olup tellâliye rüsumu ve yirmi senelik taviz bedeli tapo ve kadastro harçları ve - gerefiye ve ihale pulu müşteriye alddir, ha fe bedelinin gayri menkul kendisi ne ihale olunan tarafından derhal veya verilecek müddet içinde mah keme kasasına ödenmesi — mecburi dir, Ödenmediği takdirde ihale fesh edilerek kendisinden evvel en yük sek teklifte bulunan — kimse — arz etmiş olduğu bedel ile almağa razı olursa ona ihale edilecek o da razı olmaz veya bulunmazsa yedi - gün mddetle açık arttırmağa çıkarıla| caktır. Yapılacak ilân alâkadarlara| tebliğ edilmeyecektir. Müzayede en gok arttırana ihale edilecek ve her| iki ihale de birinci ihade olunan kim #e İki ihale arasındaki farkdan ve zarardan mesul tutulacaktır, İhale bedeli farkı geçen günlerin” yüzde, beş faizi ayrıca hükene hacet — kal Maksızın tahsil olunacaktır, İpotek sahibi alacaklılar İle salr alacaklı ların gayri menkul Üzerindeki hak: lan, falz masarif vesülreye — dair, olan iddialarını evrakı müşbiteleri de birlikde ilân tarihinden itibaren. '©n beş gün içinde satış memuru bulunan başkâtibe bildirmeleri da: zamdır. Aksi takdirde hakları ta Po sicilleriyle sabit olmıyanların sa 'taş bedelinin — paylaşmasından — ha. riç birakılacaklardır. — Müzayedeye| iştirâk edenlerin bütün satış - şatla TInI kabul etmiş ve evvelden öğren Miş ve bilerek gayri menkule talib bulunmuş addedilerek sonradan iti lerin satış gününden evvel ve - ilân. tarihinden — itibaren mahkeme di vanhanesine asılı şartnameyi — oku maları ve gayri menkulü gezip gör meleri ve fazla malümat almak is tiyenlerin 949/11 numara ile — sa İtiş memuruna müracaat — etmeleri düzüm' ilân olunur, GŞP'DLÖMER MUHARREMEN: Sabunu mamulâtı KİRSİL Çamaşır Tozu çamaşırı parçalamaz, leke bırakmaz, kolay temizler. ÖLT BAAT '1'- SAFFET amap | Mısırçarşısı No. 80 |Üf Erkek ve kadın tahafiye çe- İ sitlerini, üstünlük ve fiatin. Tnt görmeden karar ver - meyiniz. iblisane fikirler aşılamak, yabut Bizli kalan bu fikirleri ortaya gçıkarmak onun en büyük zevk- lerindendi. * H İşte bu, böyle başladı. Adeta kaçamak bir konuşma ve ertesi gün dünyanın başka bir ucuna gidecek olan bir adamla başladı. Yazıhaneye dönen Suzan, gitti- &i halde değildi. Döndükten az sonra — telefon Çaldı. Sevim kocasını arıyordu. Suzan: — Noazif bey biraz dışarı çık- tı. Bir emriniz var mı? Diye sordu. Telefonda Sevim: — Ah, Suzan; bir gey sora- caktım. Şimdi davetlilerimizden birinden bir telgraf aldım, -Be nim yıldönümümde bulunamıya- cakmış. Onun yerine kimi çağı- rayım diye soracaktım, Gelince lütfen Nazife söyle. Malüm ya, dört kadın olacağız. Ben, Şük- ran, Saminin karısı Sabiha, bir de... Ay unuttum. Dördüncü kadın kimdi? İste dört kadın.., BA 6200 Kg, 4000 6m/m da 8 da yuvarlak demir ile 10000 ,, 12 lik saç levha Alınacaktır 1 E. T. T, işletmelerinden : 1 — Muhammen bedeli 18670 Jira olan yükarıda yazılı iş 23.5,040 tarihinde saat 10 da pazarlıkla Batınalınacaktır. 2 — Muvakkat teminat 1400 tira olup bu işe ait Metrohan Jevazımından parasız tedarik edilebilir, gartnameler — 6698 — ARRDEORARY N TUT MA SA YATANAN SAA S 7 EADEZTAR M OT CN Su Tesisatı Eksiltmesi Soma Belediyesinden Boma Kasabası İçme suyuna ait musaddak proje ve keşif. lerinde gösterilen su tesisatı kapalı zarf usuliyle eksiltmeye ko- nulmuştür. 1 — Keşif bedeli <149876,90> kuruştur, 2 — Muvalkat teminat «8744> liradır. 8 — Eksiltme 27.5,049 tarihine raslıyan cuma günü saat 15 de Belediye aalresinde ve encümen önünde yapılacaktır. 4 — İstekliler bu işe ait proje, keşif cetveli ve fenni şart. namesin: Belediyernleden «7> Jira «50> kuruş bedel — mukabili alabilirler, 5 — Eksiltmeye girecekler 2480 sayılı kanunun emir ettiği vesika ve evrak ile bu işe girebileceklerine dair ehliyet vesika. B teklif mektubiyle beraber ihale eaatinden bir saat kadar Belediye Başkanlığına vermiş olacaklardır. 6 — Muayyen saatten sonra teklif mektuplarının verilme. #inden doğacak gecikmeler kabul edilmez, 7 — Bu bususta bilgi almak istiyenlerin belediye başkanlı- #ına müracaat etmeleri ilân olunr. — 6480 — İstanbul Sıhhi Kurumlar ” Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan Muhammen İlk teminat Eksiltme| Bedpli Baatli Cinst Am ç Çodu M'u— Lıia— e İdrofil Pamuk «Brüt> Beher Kilosu: 650 kuruştan 35,750 Lr, )— 5.500 Kilo 2682 lira 1530 İdrofli Gaz «90 mc. eninde> 62.000— 74,000 Metre, Beher metresi 75 kuruştan 53,500 Jira, 4025 Lira 15.45) Yukarıda yazıli olan Jörofil pamuk ve İdrofil Gaz, Sıhhi Mües seselerin ihtiyacı olup kapalı zarf üsülüyle eksiltmeye konulmuştur 1 — Ekelitmeier, 26/mayıs/040 — çarşamba günü — hizalarında Bösterilen saatlerde — ayrı ayrı olmak Üzere — Cağaloğlundaki — Sağ hk ve S, Yardım Müdürlüğü binasında toplanan Sıhhi Kurumlar - Satı nalma Komisyonunca yapılacaktır. 2 — İstekliler, bu işlere ait şartnameleri çalışma günlerinde kor yonda görebilirler, « 3 — İsteklilerin, cari seneye ait 'Ticaret Odası vesikası ile 2490 sa yi kanunda yazılı belgeler ve bu işlere yeter ilk teminat makbuz veya banka mektupları olduğu halde teklifi havi mektuplarının - hizalarında gösterilen eksiltme saatlerinden bir saat evveline kadar makbüz muka Bilinde komisyona vermeleri. 4 — Postada vaki gecikmeler gayanı kabul değildir, — 6038 — aaNNUANAMAAARARARAAARARARDARAMAL razları mesmu olmayacaktır, Talib| Solist: K ; V ; 4 ŞU Suiistimallerle mücadele mavzuu bugün ce Grup'ta görüşülecek Ankara, 16 (Hususi) — Ya- rın Halk Partisi Meclis grupu açık bir oturum yaparak sulis- timallerle mücadele için alına- cak tedbirleri konuşacaktır. Ay- |rıca Mustafa Reşit Tarakçıoğlu |nun Karadeniz sahillerinin ia- İşe ve kalkındırılması hakkında | kâ sorusu da görüşülecektir. Ankarada feci bır kaza Ankara, 16 (Hususi) — İstas yondaki mozayık fabrikasında çalışan işçilerden Yunus ismin- de birisi kendini elek kayışına kaptırarak feci bir surette öl- İmüştür. Zavallı işçi henüz fab- rikada bugün işe başlamıştı. Tabii dört de kavalye olmak lâ zam, Bir dördüncü erkek dayet etmeliyiz. Fakat dördüncü ka- dın kimdi? — Galiba bir de ben varım, hanımefendi... Beni de davet et- mek lütfunda bulunmuştunuz. — Ha, sahi!... Öyle ya... Seni nasıl unuttum... Suzan telefonda, Sevimin a- laylı, istihfafkâr gülüşünü işi ti, Dişleri gıcırdadı. Yüzü — kıp- kırmızı kesildi. Yıldönümü merasimine kendi- Bini lütfen davet etmişlerdi. Hat tü sevim: «Tabif canım, Bsenin Bevimi de çağırırız. Sevine sevi- 'ne gelir. Hem de bu kız pek fe- na giyinmiyor, değil mi?>» de- miş. O dakika Suzan, nefret ettiğini anladı, Ondan nefret ediyordu. Çün- kü bu kadın zengindi, çünkü Büzeldi; gamsız, kedersiz, — dü- #üncesiz bir mahlüktu. Onun i- çin çalışmaya, didinmeye, yo- Tulmaya lüzum yoktu, Etrafın- da Aşıklar, yanında her emrini Sevimden KONSERVATUAR Koro — Orkestra konseri Mayda Arkan Bu akşam saat 18,30 da Şehir Komedi tiyatrosunda, Şefler; Cemal Reşit — Muhiddin Sadan ZARMAMARNLANENARAAAAAAARAAMANAAY — döğü— UAİ Sınır toprağı İzmitten Boluya gönderildi İzmit, 16 (Hususi) — Cum- hurbaşkanına götürülmekte olan ve dün gece İstanbuldan şehri- mize getirilen sınır toprağı bu sabah şehrimiz atletleri - tara- fından Bolu atletlerine teslim e- dilmiştir. Yargıçlar arasında nakiller Ankara, 16 (Hususi) — Yar- gıçlar arasında yeni nakil ve tâyinler yapılmıştır. Bu arada İstanbul sulh yargıçlığına — İs- tanbul sorgu yargıcı - Nail To- puz, İstanbul yargıçlığına — Ço- rum sulh yargıcı İrfan Özkan ve Gereze yargıcı Ahmet Ülgen tâyin edilmişlerdir. ——— — —— yerine getirecek bir koca vardı. Güzel ve bahtiyardı... Suzan telefonu yerine koyduk tan sonra kendi Kendine: — Ah, bir geberse... diye mı- yıldandı. Birden ve farkında olmadan ağzından dökülen bu kelimeler onu hayrete düşürdü. Her za- man kendine hâkim iken şimdi nasıl olmuş da bu derece kin ve nefret duymuştu? Evet, anlaşılıyordu. — Sevim- den nefret ediyordu. Aradan o kadar aylar geçtiği halde bu nef) retin şimdi farkında idi, O anda duyduğu kin o kadar derindi ki telefonun başında ge- çirdiği sarsıntıyı, nefreti neden sonra, yine aynen duyuyor, ha- tırlıyordu. Ertesi gün Marsilyaya hare- ket edecek olan vapur kalkmış- ta, Nazif bu haberi alınca: — Demek ki bizimki de gitti. Muhakkak mı? Diye sordu. Suzan izah etti: “Davamı var) (EZORAMAZA 17 MAYES 1949 N _——-â—ü_—* | Yazan: Eski bir pehlivan Birden müsabaka akılları durdu- racak bir şekilde sona erdi — Az kalsın yeniyurdu! Setleri meydam kaplamıştı. Diğer iki çift pehlivan da gü- reşlerini bırakmışlar onlara ba kıyorlardı. Meğer küçük pehli- van ne yaman şeymiş! Bekirin hasmı hemen davra- np kalkmak İstedi. Fakat Be- kir çoktan yetişmiş ve kisbe- tinin kasnağına yapışmıştı. Bir türlü ayağa kaldırmıyordu. Küçük Bekirin bu acarlığı kargısında en çok hayrete dü- gen arkadaşları olmuşta. Bun- lar aralarında şöyle yorlardı: — Vay canına! Görüyor mu- sun Bekiri? konüşu- — Ne güzel daldı. Eğer yen- ” seydi artık grurundan yaklaşamazdık, — Bak bak, tıpkı büyük bir pehlivan gibi hasmını nasıl bı- rakmıyor. — Vallah rüyamda görsem hayra yormazdım. Aferin Bekire.. artık ye- nilse de şerefle yenilmiş ola- cak! — Koca adam birşey yapa- madı be! Tevekkeli bu Bektr bizi hep yeniyor. Bekirin babası da hayret için- de kalmıştı. Küçük oğlunun bu kadar acarlık göstereceğini ve koca bir başaltı pehlivanını bu hale düşüreceğini aklından bile geçirmemişti. Fakat elbette bu uzun sürmi- yecekti. Bekirin, koca bir başal- tı güreşçisi olan rakibi nasıl ol- sa bundan kurtulacak ve kendi- sgini nasılsa baçtırmağa muvaf- fak olmuş olan Bekiri tekrar al- tına alacak ve yenecekti. Fakat işin garibi bu beklenen geyin bir türlü olmamasıydı. Koca pehlivan bir türlü yerden kalkamıyordu. Hangi oyuna te- şebbis etse küçük Bekir buna hemen mâni oluyordu. Vaziyet bir tuhaf şekil almıştı. Küçücük bir çocuk koca bir başaltı pehli- vanını ayağa kaldırmıyordu. Kimse gözüne inanamıyordu. Ve birden bu müsabaka akıl- ları durduracak bir şekilde sona erdi. Hasmı birden olduğu yer- de dönüp ayağa kalkmak istedi ve tam kalkarken birdenbire çift dalan küçük Bekir tekrar pa- çaları: kaptı ve koca. pehlivanı sırtüstü yeniverdi. Meydan birbirine girmişti: — Yaşa bekir! — Aferin küçük pehlivan! — Nasıl da yendi! Diye bağıranların, alkışlıyı ların haddü hesabı yoktu. Beki- rin hasmı yerden süklüm pük- lüm kalktı. O kadar açık bir yamına Tefrika No. 83 — Aferin senin küçüğe! — Şu senin Bekir ne yaman- | miş? — Maşallah ateş gibi çocuk. Şaka maka derken yendi koca pehlivanı! Diyorlardı. Bekirin babasi ne - diyeceğini bir türlü kestiremiyordu. Bir taraftan oğlunun — başarısından | dolayı gurür. düyüyor, blir. ta- Taftan da gösterdiği bu acarlık- tan, yenilecek yerde rakibini yenmesinden Bolayı kendisine fena halde kızıyordu. O, ne ya- pıp yapıp oğlunu güreş heve- sinden vazgeçirmek istiyor — ve tutuştuğu başaltı - pehlivanının oğluna iyi bir ders vermesini te- zenni ediyordu. Halbuki iş ak- | #i olmuş, bir elde yenilecek ve biraz da hırpakınacak - sanılan küçük Bekir, koca başaltı pehli- vanını yenmiş bulunuyordu. Bekir galibiyet temennasını çaktıktan sonra bir köşeye çeki- lip oturdu. Yanma koşan arka- | daşlarının tebriklerine falan ce- | vap vermiyordu. Sanki ağır baş- | h büyük bir pehlivandı. | Bu sırada ihtiyar cazgır da | Bekirin yanına geldi: | — Aferin Bekir! dedi. Çok gü ; | | zel ve akıllı bir güreş çıkardın! — Sana bir gey yapamadı. Seni çok küçük gördüü. Ona iyi bir ders verdin! — Neden giyinmiyorsun ar- tık? — Daha güreşler bitmedi ki... — Haydi sen artık giyin! Se- nin yapacağın güreşler bitt: Sa- na bugünlük bu kadar pehtivan- lık yeter. Başka güreşe Tüzum yok. — Ben güreşeceğim usta! — Vazgeç oğlum. Bir dahaki sefere artık büyük ortada gü- reşirsin! — Beni meydandan çıkarsın- lar. Başka türlü güreşten vaz- geçmem! Küçük Bekirin bu kafa tutu- şuna cazgır da adamakıllı içer- ledi. Yoksa bu küçük pehlivan kendisini hakikaten başaltı peh- Hivanı mi sanıyordu? — Haydi, haydi, İşi tath ye- Finde kes. Sonra babanı da adana akıllı kızdıracaksın! — Babam güreşmeme izin ve- riyor. E.. bu kadarı da fazla idi. Bu küçük Bekir çok dik kafah bir çocuğa benziyordu. Buldukça bunuyordu. Şuna bir güzel ders vermek gerekti. Bevdiği, kendisine acıdığı onu güreşten çıkarmak istemiş- ti. Halbuki o, sahici bir bazaltı şekilde yenilmiş bulunuyordu kâta pehlivanı gibi diğer hasımları- hiç bir şekilde itiraz edemezdi. Yürüyüp meydandan çıktı. Fa- kat hiddetinden her tarafı zan- gır zangir titriyordu. Tam mü- nasiyle rezil olmuştu. Küçük Bekirin kazandığı bu galibiyet, umumiyetle hasmının kazalanması şeklinde tefsir e- dildi. Güreş meydanlarında böy- le şeyler sık sik olurdu. En kuv- vetli bir pehlivanın çok zayıf bir rakibiyle güreşi sırasında kaza- landığı ve mağlüp olduğu görül memiş şey değildi. Ekseriyetle rakibini küçük gören pehlivan- lar böyle bir akıbete düşerler- di. Umulmadık bir zamanda, u- mulmadık bir oyunla mağlüp o- lurlardı. Fakat ne de olsa küçük Beki- rin gösterdiği bu muvaffakiyet küçümsenecek bir muvaffakiyet değildi. Şimdi Bekirin babasını tebrik ediyorlar: ni da beklemeğe karar vermiş görünüyordu. Mademki bu iş- de bu kadar inat ediyordu; var- sın, diğer pehlivanlarla da — gü- reşsindi. Biraz ezilecek, nırpa- lanacak olursa her halde aklı başına gelirdi. Yüksek sesle: — Pekâlâ öyle ise! dedi Ve Bekirin yanından uzaklaştı. Bu sırada güreşlerden biri de sona ermiş bulunuyordu. Şum- nulu Mahmut adındaki başaltı pehlivanı güzel bir künde ile has mını yenmişti. Bu vaziyete göre küçük Bekirin şimdi de bu Mah mutla tutuşması gerekecekti. Halbuki Şumnulu — Mahmut tam mânasiyle bir başpehlivan- dı. Yüz okkadan fazla bir cüsse- Bi vardı. Hattâ onun başa cık- mayıp başaltına tutması bir çok dedikodular uyandırmıştı, (Devamı var) Okuyucu Diyor k Adalet Bakanlığının dıkkat nazarına Galatasaray Hürriyet apartır manı No, 9 da Leon Şönman im- zasile aldığımız - bir mektupta şöyle denilmektedir: «1932 senesinde, Türkiye Bü- yük Millet Meclisi dilekçe ko- misyonu, mesleğim olan avukat- Hdın ifasına hiçbir mâni bulun- madığına karar vererek Meclisin iç tüzüğünün hükümlerine göre, katiyet ve kanuniyet kesbetmiş olan bu kararın infacına Adalet Bakanlığınca resmen emir veril- mişken emrivâkı halini almış o- lan bu karar infaz edilmek şöy- le dursun İstanbul — barosunun verdiği yanlış malümat neticesin- de, her nasılsa, lehimdeki kara- rın bozulması cihetine bile gidil- miştir. Mütenakız olan bu kararlar- dan, hak ve adalet kaldelerine göre, birincisinin ibkası ikinci- sinin iptali icap ettiğinden, heye- ti umumiyede Mmüzakeresini ve hak ve insaf kaidelerine uygun bir neticeye bağlanmasını — dile- dim. Bir vatandaşın hayat ve is baline taallük eden bu meselede Halkın Sinemacılardan çektikleri Deniz - erbaşlarından - gedikli Başçavuş Zahit Bvrensel matba« amıza gelerek şu şikâyette bus Tunmuştur: İ «15 Mayıs gecesi ailem” efra- dile Beyoğlunda bir sinemaya git tik.. Gişeye sokularak saat 21 seansi için & Dilet almak — istee dim. Gişedeki bayan bilet bitti, dedi. Fakat benden sonra birçok kişiye bilet verdi. Hâdiseyi sine- ma idare müdürüne bildirmelk istedim. Beni bir zatla tanıştıre dılar. - Şikâyetimi — dinledikten sonra ben idare müdürü değilim, dedi. Şimdi düşünüyorum ; acaba gişedeki bayan deni karaborsacı mıt sandı, benden sonra bilet ver diklerini herhalde evvelden tanı- yor olmalı idi ki onların kara- borsacı olmadığına kanaat geti- rerek bilet vermiş olacaktı. Bu gibi nâhoş hâdiselerin önüne geç mek acaba müntkün — değil mi- dirf> ——-————M— hak ve adaletin bir an evvel te- cellisine yardım etmenizi tlra a. derim.»

Bu sayıdan diğer sayfalar: