20 Mayıs 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SULTAN MAM 5Dü 'H İİX' SeREEA Komita imzalı “Kuru kafa,, beyannamesinden habersizdi Tefrika — Evet. Derhal iadesini irade Bölyorüz. - n * — Vallde sultan hazretlerinin Hicaza izamları mütalfası ile tref'» edilen meclisi vükelâ maz batası vardı efendimiz. — (Yut- kundu) Valide Hazretleri de bir- likte ml iade buyurulacak? — Öyle olacak paşa. Zavallı biraderi, validesinden ve — aile- Bi efradından ayırmak — merha- met ve gefkat hislerine mugayir oluyordu. Kahvecibaşıyı istiyerek Adeti Oolduğu gibi, gözleri önünde ta- gırılan kahveyi Tezzetle İçti. Ha- Ttüde bir gevgeklik ve bakışla- yında durgünlük vardı. — Yıldız arayını havaya — uçuracağını yabancı gazetelere bastırabile- 'Cek kadar nüfuz ve kudret gös- teren farmasonbaşı Kleanti İs- *kalyeriden Ürküyordu: «Sırası- na göre ev ve başı sıkılınca kı- lık, kıyafet değiştirenek her ye- Te girip çıkan ve «Avrupalara» kkkral saraylarına kadar dal bu- Adak salan melün adamdan çok sakınmak lâzım geldiğini düşün- ü. Mabeyinci Kâzım bey bir da- ha görünerek Beşiktaş muha- 'fızı Hasan paşanın geldiğini ha- ber vermişti. Yeni yaptırdığı Bırmalı apuletli paşa rubasını giyen devrin yakışıklı muhafı- gının göğsü de, hünkâr yaverle- Tine mahsus kordon da vardı. Düşük omuzlu efendisinin a- #yakları önüne secde edercesine kapaklanarak doğrulmuştu. Bir Adım gerileyen vesvesell - padi- Bah, sol elini andma koyarak in- Ce uzun boynunu uzattı: — Derhal Malta köşküne gidi niz ve birader takımını tekrar Çırağana yerleştiriniz. — Çırağana?! — Öyle paşa. İstobli âmireden #zumu kadar lando alır ve yine “köprüden setkedersiniz. Uzun parmaklı mütenasip eli- ni uzatarak zile bastı. Girerken ) yerden temenna eden Kâzım be- Wye: «Hemen Malta köşküne gi- “ derek sevgili biraderinin hatırı- “.m istifsar: etmesini tenbih et- / — Selâmımızı söylersiniz be- / Wefendi. . - — Bir geye ihtiyaçları olup “olmadığını sorunuz ve Maltada * Tahat edemiyeceklerini düşüne- — Tek kendilerinin mâaile Çırağa- “ma iadelerini irade ettiğimizi teb Diğ edersiniz. (Hasan paşaya baktı) Beyefendi ile birlikte gi- dersiniz. - Yerden temenna ederek çekil- * diler. İki gün evvelki giddet ile | bir dakika evvelki mülâyemet * Bebeplerine akıl erdiremiyen Be- ” giktaş muhafızı, yanındaki - te- lâşh mabeyinciye bir şeyler sor- mağa da cesaret - edemiyordu. * Komite imzalı «Kuru-kafa> be- “ yannamesinden henliz haberi ol- Tadığı belliydi. Suavi baskınının kanlı akıbeti * hasta asabını hırpalıyan Sultan " Murad, dalgın ve kederliydi. Be- £ gıktaş muhafızını yukarıya çık- madan alıkoyan Valide Sultan, * genç mabeyinciyi bizzat <Arsla- mının> huzuruna götürerek «Tek * rar Çırağan sarayına dönecek- lerini> müjdeledi: İşte tekrar Tavi denize ve kendileri ayrılır- İken ardlarından ağlaşan ceylân Dakışlı nazlı cariyeciklerine ka- vuşacaklardı! Söylenenleri anlamıyormuş gi bi bakan ak saçlı adam, eteğine eğilen Kâzım beye: «Oturunuz beyefendi» dedi, Öteki, hürmet ve tâzim göstererek oturmadı: — Zatı şahane selâm buyur- dular. — Efendiye(1) selâm söyler- Biniz, No. 84 — Şu andan itibaren Çırağan Barayına teşrifleri hususu irade buyuruldu. —1 'Teşekküre bile tenezzül etmi- yen kederli - bakışlı mağmum Benç, başını eğmişti. TTemenna ederek çekilmek istiyen - Kfzım beyin: «Bir şeye ihtiyaçları ©- Tp olmadığı» sualine: — «Millet Bayesinde bir geye ihtiyacımız yokl» cevabını verdi. -Aşağıda nöbetçi zabtiyelere çıkışan Ha- #San paşanın kalın sesini duydu- lar. Camuslar gibi böğürüyordu. Ana oğul, bakışarak sarardılar: Pancurların güneşe karşı açılma Bına bile izin vermiyecek kadar Sultan Hamide yaranmağa ça- lışmıştı! Öğle yemeğinden sonra kapa- h landolara binerek Çırağan köp Tüsünü geçtiler; Şen saray! Ö- Tüm sessizliği içindeydi. " Çırağ edilerek şehre çıkarılan cariye- ler çil yavrusu gibl dağıtılmış- tı. Kanlı baskında camları kırı- lan saltanat kapısı önünde dur- dular. Şevkefza kadın hıçkırıyor. du. «Şinas> kalfa ürperdi: Par- lak kasaturası tüfeğinin ucuna takılı bir zabtiye!... Karşıdan, koltuk kapı tarafından bakıyor- du: O idi. Gece Malta köşkün- dekl pancur aralığına yakla: Tak sigara kâğıdını veren zabti- yecikti. Bir parmak kalın kaşla- Yından ve pos bıyıklarından da tanımıştı. Usulla valide sulta- na sokularak: «O zabtiyecik!» diye fısıldadı. İşte... Padişah ha Temlerine karşı bakılamıyacağı için, nöbet yerinde ardını dön- müştü de. Göz kuyruğu İle ka- çıcı bir bakış atan valide sul- 'tan: «Sakın o tarafa bakayım deme kız!> dedi: — Dilâver fellâhı sezerse, a- damcağızı denize atarlar!. — Hiç bakar mıyız efendimiz. — Aman dikkatli davran. Bel ki yine arslanıma dışardaki sa- dık kullarından ârizeler getire- cektir. Alt kattaki mermer taşlığa Birdiler. Valide dairesine geçe- ceklerdi. Mavi damarlı mermer merdivenlerden inip çıkarken, bürümcekten uzun etekleri «sa- ba» meltemleri gibi esen ceylân bakışlı cariyeciklerden eser bile “yoktu. Bol güneş vuran aydın odalara hüzünlü bir sessizlik çökmüştü. Camus yapılı Mesu- diye zırhlısı yine eski yerinde yatıyordu: Çırpıntılı sularda yi- ne nazlı kelebeklere benziyen yelkenli kayıkcıklar dolaşıyor- du. Güneş yine Üsküdar ve Bey- Jerbeyi sahillerindeki - binaların ! Pencerelerinde parlıyor, Şemsi- Paşa ve Kandilli akıntılarını tır- manan Boğaz vapurları, yine kı- gik kısık ve kesik kesik haykı- Tıyorlardı: — Yorgundular, çok yorgun! Her şeyden bezmişlerdi. Ge- lirlerken Hasan paşayı lando- Bunun yanısıra yürürken gören âk saçlı Sultan Muradın başına ağır bir ağrı çökmüştü. Bir ce- mile ve gösteriş olsun için, Sul- tan Hamidin Yıldız. sarayından gönderdiği yemeklere, «zehirli- dir> diye el sunmadılar, Sabah- leyin, eskisi gibi yemeklerini kendi adamlarına hazırlattıra- caklardı. Valide Sultan «Şinas> kalfayı yanına çağırarak «O zabtiyeciğin yerinde olup olma- dığını> sordu, Hurma parmaklı cariye: «Az evvel görmüştük. O Tada nöbet bekliyor» — deyince gözleri parladı: — Yanlış olmasın kız? (Devamı var) (1) Padişahlığını kabul etmi- yor ve hâlâ şehzade olarak ta- Dıdığını imâ ediyor. LAmasya elek- trik santırali —— İller bankasından yapılan 106.000 lira ve 240 beygirlik bir Dizel motörü ile takviye edildi Amasya (Hususi) — Beliren ihtiyaç kargısında, mevcut elek- trik santralinin takviyesine ka- rar verilmiş ve iller bankasının yardımile 106000 liraya 240 bey gir kuvvetinde bir Dizel grupu getirttirilmiştir. Dizelin monte ettirilmesini ta- kiben takribi olarak 400 kadar ev veya müesseseye elektrik bağla- nabilecektir. Belediyeye bu husus ta vüki müracaatlar, daha şimdi- den 200 Ü geçmiştir. BNK Devrek gençlerinin verdiği temsil Devrek (Hususi) İlçemiz Gençlik Kulübü, Devrek Halkevi salonunda özel ortaokul yararına müsamere tertip etmiş İ. H. Bal- tacıoğlunun Andaval Palas isim- N 2 perdelik komedisini başarı i- le oynamıştır. Bilhassa Semavi Zade rolünde Fahri Tuncel, Müjgân rolünde Muammer Türkkan halkın tak - dirlerine mazhar olmuştur. Piyesi nezih bir halk kalabalığı alâka ile takip etmişlerdir. Uzunköprü suyunun şehre isalesi İller Bankasının göndereceği su mütehassısları bir buçuk senedir nerede kaldı!... Uzunköprü (Hususi) — Sene- lerdenberi gehrimizde — susuzluk derdi çekilmektedir. 947 yılında memleketimizin su meselesinin halli için, belediye İller Bankası- 'na derdini duyurabilmiş ve Anka radan arteziyen açmak Üzere bir makine göndererek 8 kuyu açıl- mıştı kuyulardan bol su çıkmış fakat bu suların - birleştirilerek şehre getirilmesi için: teknik ele- manlar gönderilmesi beklenmek- tedir. Belediyemiz iller bankası hesabına — mahalli — bankalara 250,000 lira yatırdığı halde iller Bankasının teknik mütehassısla- rı hâlâ gelmemiştir. Meriç kıyılarını kaplı- yan renkli sıs çah Bu acaip sis bir kaç gündür devam ediyormuş! İpsala (Hususi) — İlçemizin ovasiyle Meriç nehri kıyılarını iki günden beri sabahları kırmı- zi toprak rengini andırır duman basmakta olup etraf gözükme - mektedir. Yunanistan istikametin den gelen kırmızı renkli duman ilçemizde gimdiye kadar görül - memiştir. Öğle vakti kaybolmak ta ise de evlerin kiremitlerile ot- hukların Üzerlerini kırmızı bir toz kaplamaktadır. Akhisarda zeytinliklere zarar veren soğuklar! Müstahsil tarım kredi koope- ratifinden yardım bekliyor? Akhisar (Hususi) — Kazamız da bir kaç gündenberi — şiddetli soğuklar başlamıştır. Soğukların tesirile zeytin ağaçları büyük za Tarlara uğramıştır. Müstahsilin Maişetini temin eden maddenin tütün olmasına rağmen zeytinci- lik de mühim istihsal maddelerin den birini teşkil etmektedir. Ha- ber verildiğine göre zeytin ağaç- larında tahribatın 9670 şi geçtiği söylenmektedir. Soğukların devam etmesi tü- tün fidelerini de bozduğundan tütüncüler - endişe içindedirler. Mağdur olan müstahsile Tarım Kredi Kooperatifi tarafından yar Yazan:BEHÇET SAFA Amma bize hapishanede adı- mın Şadi olduğunu söyledi. Fik- Tet Şadi... Fikret derhal kendini topla- miş: İ — Keşki gu zatla konuşabil- gem,.. İnsan eski arkadaşlari- le teması kesmemelidir. — Geçmiş ola, Çünkü bu de“ Mkanlı gimdi yoldadır. Başka memlekete gidiyor. Biraz rahatlamış gibiydi: — Demek benim esrarımı bi- len bir siz varsınız? — Evet, bir ben. Amma me- rak etmeyin. Kimseye - söyle- mem, — Hayırlısı budur! Sonra keskin bir sesle ilâve Btti: — Beni dinleyin Sevim! İn- gallah sözünüzde durursunuz, Fikret, onun kafasına iyice insan doğradıklarını işittiniz el- bet. Gözü pek, hiç bir geyden çekinmiyen, korkmaz insanlar yalnız sinemalarda değil, hayat- ta da mevcuttur. Umarım ki çe- nenizi tutarsınız, — Evet amma, beni tehdit mi ediyorsunuz? — Peşinden haber vereyim de. Bu ihtar gerçekten pek ciddi miydi? Acaba bu küçük kadm- cik meselenin kendisi için bir hayat memat meselesi olduğunu anlamış mıydı? Hayır... Onun ne kadar kuş beyinli olduğu ma- Tümdu ve gevezelik etmemek lâ- zım geldiğini, yoksa bunu ha- yatiyle ödiyebileceğini asla an- Tamamıştı. Fikret, onu yerleştirmek afasına İyice Tefrika No. 64 — Sevim, dedi. Bu Fikret Şa- di ismini kafandan çıkaracak- sın! Anlıyor musun? — İyi amma Fikret... Nafile Üzülüyorsun. Bence böyle — bir mesele yoktur. Çünkü ha bilmi- Bim, ha bilmemişim, Bence mü- Bavidir. Hattâ sana garip bir gey söyliyeyim mi? Ben bir ka- tilin, bir haydudun sevgilisi, dos tu, ahbabı olmakta bir zevk, bir hıra duyarım! Senin için, be- nim haber aldığım işden dolayı gekinmenin hiç mânası yok, Zavallı kadın! Fikret ona soğuk bir nazar fırlattı. Kendi kendine ithamla- Ta asla tahammül edemezken bu kadına nasıl âbayı yaktığını soruyordu. Tekrarlıyarak: — Fikret Şadiyi unutacaksın. İşte bu kadar! dedi, Sana bunu Denizlinin su mes elesi hallediliyor Şehrin su dâvasını halletmek için İçişleri Bakanlığındakl fondan 400 bin lira alınacak Denizli (Hususi) Denizli Türkiyenin en suyu bol gehirle - rinden birldir. Buna rağmen ge- hir kalkı sıhhi bir sudan mahrum bulunmakta Idi. Dar olan beledi- ye büdeesile bu hayatf dâvanın tahakkukuna imkân görülmedi- ğinden İçişleri “Bakanlığındaki fondan İstifade edilmek çareleri- ne tevessül edilerek muvaffak o- lunmuştur. Belediyenin gehrin, Başpınar mevklinden - getirteceği tazyikli suyun projesi yapılmış ve şimdi- lik ana caddelerle İstasyon ve çarşı semtine suyun getirilmesi için 400 bin liraya ihtiyaç oldu- ğu anlaşılmıştır. Gerekli paranın da İçişleri Bakanlığındaki fon pa ralardan temin edileceğine dair vilâyete ve belediyeye yazılar gel miştir. Pek yakında ihaleye çıkarıla- cak olan şehrin tazyikli suyu, bu işe lâzım olacak malzemenin mev cut olması bakımından, dâvamı- zın çok kısa bir zamanda müsbet bir şekilde halledileceği muhak- kaktır. Amerikadan alınan harb gemileri Ü Bunlardan birine Gaziantep adı kondu Gaziantep (Hususi) — Geçen sene hükümetin alacağı yolcu ge milerinden birine Gaziantep adı- nın konması için şehrimiz gençle ri Ulaştırma Bakanlığına bir di- lekçe yollamışlardı. Fakat Bakan hk bu asil istek karşısında hiç bir teşebbüste bulunmamıştı. Ga ziantep Milletvekillerinden gelen bir telgrafta Milli Savunma Ba- kanlığı Amerikadan alınan büyük bir-harb gemisine Gaziantep adı verilmiştir. Bu karar şehrimizde umumi bir sevinç yarattı. Tekirdağ Ziraat Bankası inşaatı 159000 liraya ihalesi yapılan binanın inşasına başlandı 'Tekirdağ (Hususi) — Uzun zamandanberi yapılması kararlağ tırılan Ziraat Bankası binası ©/ 3/949 tarihinde 159 bin liraya 1- halesi yapılarak inşaatına başlan miştir, Yapılacak bu —muazzam bina- 'nın alt kısmı banka, üzeri de me murlarını tahsis edilmiş lojman- lar olacaktır. Tokatta nisbet- siz bir satış 944 yılında toprak mahsulleri tarafından 280 bin liraya yap- tırılan depo 80 bin liraya satıldı Tokad (Hususi) Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 944 yılında 280 bin lira harcanmak suretile inşa edilmiş bulunan bir depo Tekel idaresince 80 bin lira ya satın alınmış, ferağ muamele- si iki dairenin yetkili memurları tarafından ikmal edilmiştir. Beş 'yıl önce 280 bin lira sarfedilmek le meydana gelen binanın maliyet gartlarının daha çok yük selmiş bulunması karşısında 80 bin lira bedelle Tekel idaresine verilişi dolayısile hazinenin bu yüzden uğradığı zarar halk ara- sında türlü dedikodulara ve tef- sirlere yol açımşıtır, ——— dim yapılmasının doğru olacağı ileri sürülmektedir. Müstahsil yar dım beklemektedir, emrediyorum. Bir daha bu ismi tekrarlamak yok. Fikret, gerçekten ona ancak bu ismi unutturmakla, istediğini temine muktedir olacağını - bili- yordu. Yoksa bu isim onun ak- lında kaldıkça muhakkak geves zelik edecekti! Genç kadın gülüyordu. Bu tat h gülümseme artık ona tesir et. mez olmuştu. Sevim: — Canım, gu suratı birak Al- lah aşkına, dedi. Haydi yarın gazinoya gidelim, — Hayır, artık bir yere gide. mem, Ben arabayı çekiyorum. — Hayır, sakın ha!... Yıldö- nümüm İçin bir eğlence tertip ediyoruz. Sen de bulunacaksın, Benden bunu esirgeyemezsin, Şu grip beni çok sarstı. Hâlâ çok zayıfım. Halim yok, Bir de beni sen Üzme, Çok fena oluyo- Tum, Söz ver, geleceksin değil mi? Fikret dudaklarını bültü. Ar- kasını çevirdi ve kayboldu... Fakat aralık kapıdan, Şükra- 'nın merdivenlerden indiğini göre dü. Şükfân ince, uzun, sarı be- nizli, iri gözlü bir kızdı. Sevim Yeni ND Xamatarar Sabah B MA Taşova tütün salışları Fiyatlar Erbaada daha #mit verici, satışlar alelâmum 170 ile 340 arasında değişmektedir Tokad (Hususi) — Erbaa ve Tagovada tütün satışları bugün- den itibaren hızını artırmış, fiyat lar umumt bir gekilde artmağa başlamıştır. 'Taşova ve Erbanda satılan mik tar Tokat ve Niksar hariç (200) bin kilodur. Bu iki bölgedeki alı- cılar hayli çoğalmış Tekel başta olmak üzere bir çok alıcılar mü- bayaata hızla devam ediyorlar, Fiyatlar Erbaa ve Tagovada birlik arzediyorsa da, Erbaa bi- raz daha farklı olmak mevkline girmiş bulunmaktadır. Erbaada ortalama fiyat 180/350 arasında Taşovada ise 170/840 — arasında, dolaşmaktadır. Yakında piyasalara başkaca ta nınmış mühim bir kaç firmanın da girmesi takdirinde durum çok değişecek, fiyatlar da daha arta- caktır. Müstahsil bu iki bölgede- ki fiyatlardan memnundur. Mardinde haşaratla mücadele Çekirgeye karşı - tedbir alındı. Fare ve domuz savaşı devam ediyor Mardin (Hususi) — Mevsim münasebetile faaliyete geçen İli- mig savaş tarım teşkilâtı, çalıg- malarına büyük bir önemle de- vam etmektedir. Bir taraftan yabâni domuz ve tarla farelerile esaslı gekilde mücadele edilirken öte yandan Suriye ve TIraktan gelmesi muhtemel olan çekirge Afetine kargı da lüzumlu tedbirler alınmaktadır. Alâkalılardan aldığım malftma ta göre komşumuz olan; Hamam Al, Sincar ve Telefer kazaları ve civarında yarım milyon dekar hk sahaya külliyetli miktarda Fas çekirgeleri tohum bırakmış- tır. Bir ay kadar sonra uçkun ha line gelecek olan bu Afetin top- raklarımıza geçmesi ihtimal da- hilinde olduğundan gereken ted- birler gimdiden alınmıştır. Domuz ve fare mücadelesi de hızlandırılmıştır. 1949 senesi ba- şından bugüne kadar 12 bin de- kar arazi fareden temizlenmiş ter tip edilen sürek avlariyle beş yüz den fazla domuz öldürülmüştür. Bursa'da bin yataklı hastahane yapılıvor Bursa, 16 (Hususi Muhabi rimizden) — sonuna doğru inşaatının ikmal Önümüzdeki yaz edileceği umulan Bursa hastaha- nesi 16 asansörlü ve bakteriyo loji laboratuvarlarını ihtiva ede- cektir. Hastahane sekiz katlı olup beş milyon liraya mal olmak- tadır. Hastahanenin inşasına ba şlanmadan evvel işletme masraf- ları karşılığı Bakanlık bütçesin den senevi bir buçuk milyon lira Bağlanmıştır. Şehrimizde kurulan bu muazzam hastahane Türki- yenin en büylük hastahanesi ola caktır. İzmitte bir hakaret dâvası S e A Son Postanın İzmit muhabiri Cumhuriyet gazetesi muhabi- rini mahkemeye verdi İzmit (Hususi) — Son Posta gazetesi İzmit muhabiri Sadettin Yalımla, Ulus, Cumhuriyet ve Va tan gazetelerinin İzmit muhabiri Cevdet Yakup Baykal arasında bir hakaret dâvası açılmıştır. Denildiğine göre, Cevdet Bay- kal, Son Posta muhabirine haka- ret etmesi üzerine dâva açan Sa- dettin Yalım'ın dâvasına muka- bil Cevdet Baykal da bir dâva a- gacaktır. Vatan muhabiri daha evvel Sa dettin Yalına neşren hakaretten ötürü mahküm olmuş, fakat ceza sı olmadığından tecil edilmişti. Bu bakımdan yukarıda kısaca an lattığım dâva şehrimizde merak ve alâka ile karşılanmaktadır. Bekilli ve Süller köyle- rinin su ve elektrik işleri Denizli (Hunsusi) — Çal ilçe- sinin Bekilli bucağının su ve elek- trik dâvalarının halledilmesi için İçişleri Bakanlığındaki fonlardan sekiz yüz bin lira ve yine bu il- çenin Süller köyü suyu için 22 bin liranın ayrıldığına dair vilâ- yete emir gelmiş bulunmaktadır. ee A ——— kadar güzel değildi. Fakat daha şahsiyet sahibi idi. İşte o dakikada gersemliğine kızdı, Bir saniye içinde Sevim gibi enfes bir kadının güzel den nasıl vazgeçebilmişti? Birdenbire fikrini - değiştir- di. Bir saniye içinde yeni bir ha- reket plânı hazırladı... DÖRDÜRCÜ PASIL NAZİF Sevim... Nazif elindeki kadehe baka- rak karısını düşündü; Ne lâtif kadındı Sevim! Onu her zaman delicesine sevmişti. Kadın da bunu biliyor. Fakat kendisi bu ciheti ona söylediği zaman dai- ma ikrah etmişti. Hele ona evlenme bulunduğu zaman..; Kabul edeceğini halde bir gün ona: — Sizden blir tek kelime bek- Jiyorum. Bir tek «evet» den iba- ret!... Fakat demiyeceğinizi de blliyorum. Yalnız benim - size karşı ne derece bağlı olduğumu ve sizi nasıl takdir ettiğimi bile teklifinde ummadığı S AT Kandıraya bol su getiriliyor Kasaba yakında bol suya kavuşacak Kandıra (Husnsi) — Kasaba- mızın en mühim ihtiyaçlarından biri de su meselesidir. Halen mev cüt su kasabanın ihtiyacını kar- şılıyamamaktadır. Kasabayı ida- Te edecek suyun 12 kilometre me- safede Yağbolu köyünün yanın- da bulunan kaynak suyunun geti rilmesi için teşebbüslere geçilmiş- tir. Belediyece proje ve plânlar bitirilerek yakında inşaata başla- nacaktır. KİNAX Fotoğraf müsabakasını ka. zanana CRSTALETTE - tipi 5 Jâmbah bir CRİSTAL GRANDİN radyosu — hediye edilecektir. CRİSTAL GRAN- DİN acentelerinden ve fotoğ - rafçılardan — tafsilât ahna bilir, CRISTAL GRANDIN ve ORA Bugün değilse Radyonuz ola: Mmeniz için sizinle evlenmeye ha- zır olduğumu söylemeliyim. Sevim gülmüş ve ona demişti ki: — Çok naziksin Nazif. Bu tek lif beni mütehassis etti. Fakat ne yazık ki gimdilik - evlenmek niyetinde değilim. Nazif ciddi bir tavırla verdi; — Hakkın var Sevim, Etrafın da o kadar çok dolaşanlar var ki, bir intihap yapamamakta ma zur görüyorum seni, Nazif etrafında o kadar hay- ranlar toplıyan bu kızın bir gün kendisini onlardan ayıracağını ummuyor ve bunu bir talih e- seri addediyordu. Fakat bir gün bu talih kuşu ona kondu ve Sevim kendisiyle evlenmiye hazır olduğunu ha- ber verdi. Sevim için Nazif gibl değerli, hali vakti yerinde — bir adama kargı, henüz aleyhindeki dâva devam ederken mukavemet et- mek kolay değildi. Fakat gerçek ten daha bir takım zengin, da- ha geno talipler vardı, (Devamı var) cevap UN BARARARAMN DÜD YU öf a Yazan: Eski bir pehlivan 20 MAYIS 1949 Tefrika No. 1 Asıl Kırkpınar bugün maalesef Türk toprakları dışında kalmıştır Kırkpınar'ın Türk güreş ta- rihinde çok büyük ve çok geret N bir mevkil vardır. Asıl Kırk- pınar denilen yer, bugün maale- sef Türk toprakları dışında kal- mıştır. Edirnenin ötesinde Bul- gar arazisi İçinde bulunuyor. Her yıl ilkbaharda burada bü- bu Yük bir panayır kurulur ve münasebetle muhteşem güre: tertip edilirdi. Halk günlerce velinden arabalarla ve kafileler Halinde buraya akın eder, çadır- lar kurulur, kuzular kesilir. ve yapılan güreşleri heyecanla sey- Tederdi. Kırkpınar güreşleri pehlivan- lığın mihenk taşı sayılırdı. Bu- rTada zafer kazanan pehlivanlar, hakiki kıymetlerini göstermiş 0- lurlardı. Başpehlivanlığı — kaza- nan güreşçi de Osmanlı impara- torluğun başpehlivanı — sayılır- di. İşte Kavasoğlu İbrahim, Kel Aliço gibi Abdülâziz devri haş- pehlivanları, Koca Yusuf, Adalı, Ali Ahmet gibi Abdülhamit dev- ri başpehlivanları büyük zafer- lerini hep Kırkpınarda kazan- mışlar ve zamanlarında Türki- ye başpehlivanı olduklarını bü- tün dünyaya isbat etmişlerdi. Bugün bu eski tarihf Kırkpı- nar kahramanlarından hayatta kalan bir tek pehlivan var. O da Ali Ahmettir. Ancak 58 okka gelen bu büyük pehlivan, Kırk- rek Osmanlı imp başpehlivanı olmuştur. Bö: fif bir pehlivanın böyle harika- lar yaratması, kendisinin iki misli çetin pehlivanları birer bi- rer yenebilmesi aklın alacağı şey değildir amma, hakikattir. Ali Ahmet pehlivan kendisi gibi ok- kasız büyük Türk pehlivanları- nın sonuncusudur. Arnavutoğ- lu, Karagöz Ali, Yörük Ali peh- livanm son bir nümunesidi Onlara benziyen bir pehliva- nımiz bugün de vardır ki, o da Yaşar Doğu'dur. Yaşar Doğu 73 kiloluk Bir pehlivan olduğu halde bugün dünyada ağır sil let pehlivanı geçinen pehlivan- ların hemen hepsini yenebilecek bir durumdadır. Güreşte çok 1- leri bir millet olan İsveçliler müttefikan bu 'Türk arslanına 4Dünyanın en teknik ve en bü- yük pehlivanı> adını haklı ola- Tak vermişlerdir. Şimdi gelelim büyük Kırkpı- nar güreşlerine... Bu tarihi ça- yırda kimler güreşmemiştir ki? Ne harikalar gösterilmemiştir Bunların büyük bir kısmı maalesef bütün ihtişamiyle be- raber bir daha bilinmemek üze- re meçhüller âlemine intikal et- kârı Itri'nin bilinmiyen bestele- ri gibi... Yüzlerce beste yapan bu büyük sanatkârdan bize bu- gün yadigâr kalan tevhid gibi bir iki bestenin azameti karşı- sında irkiliyoruz. Kim bilir bu- gün hiç bir kalmıyan, kaybolan diğer besteleri arasın- da daha ne azametlileri, ne muh teşemleri vardı. Hiç bir beste- kârın bir daha besteleyemiyece- ği ne eşsiz pırlanta gibi parça- lar vardı. Büyük Türk şairi Yahya Ke- nişanı mal nasıl bunların kaybolacak- larına inanamıyor ve bu beste- lerin «Belki de gemilerin uğra. madığı bir ummanda çalındıkla. rını> düşünerek kendisine tesel- N arıyorsa, biz de bu unutulmuş, bugüne intikal etmemiş o muh- teşem Kırkpınar güreşlerinin dille anlatılmaz, kalemle yazıl- maz safhalarının belki de bilme diğimiz bir dağ köyünde dede- den toruna anlatılmak guretiyle yaşadığına inanmak İstiyoruz. Ey Kırkpınar! Sen bağrında ne kahramanlar yetiştirdin! Se- nin serin sularından İçerek, zümrüt çayırlarında güreş kah- Tamanların attıkları erkekçe nâ ralar hiç unutulur mu? O gün- ler, o büyük güreş ve yiğitlik günlerin kaybolur mu? Elbette bunlar bir gün öğrenilecek ve bütün dünya eşsiz Türk kuvve- tinin azameti karşısında hayran kalacaktır. * Bundan yetmiş - seksen sene evvel tarihi Kırkpınarda büyük bir Türk kahramanı ortaya çık- tı: Ali yahut Aliço... Türklerde bir ata sözü var- dır; yiğit lâkabiyle anılır. Onun da lâkabı «Kel> dir. O halde kendisine çekinmeden «Kel Ali- ço> diyebiliriz. Kel Aliço, Deliormanlı ve Po- maktır. Burada sırası / gelmiş ken dhemen kaydedelim ki Po- maklar halis Türktürler. Balkan ların ve Orta Avrupanın muli« telif yerlerine akan Türk soyun- dandırlar. Ayni şekilde Finlan« diyalılar, Macarlar, Bosnak de- diğimiz Peçenekler, Avarlar nae sıl Türk oğlu Türk iseler, Pos maklar da Türk oğlu Türktür« ler. Asırlar boyunca bunlar Türklükten çıkarılmak için her türlü tazyiklere maruz - bırakıl- mış oldukları halde, damarların- daki asil kan yüzünden bu iş yü- Tümemiştir. Bilhassa Bulgarlar Pomakları Bulgarlaştırmak için yapmadıklarını - bırakmamışlar, kütleler halinde katliâm edilen Pomaklar, ne para ile, ne parlak vâidlerle, ne hapisler ve sürgün- lerle, ne de ölümle Bulgarlığı ve Slavlığı kabul etmemişler, Türk oğlu Türk olarak kalmış- lardır. Hâlâ da öyledirler, Kel Aliço her büyük Türk peh livanı gibi güreşe daha çocuk i- ken başladı. Sıra ile deste, kü- çük orta orta ve büyük orta gü reşlerini kurtarıp baş altına çık tı. Bir kaç sene içinde bağ altın- da yenmediği pehlivan bırakma- dı. Nihayet başa çıkmak kara- rını verdi ve güzel bir bahar gü nü Kırkpınar yolunu tuttu. O zamanlar, Türk pehlivanlık tarihinin en parlak devirleri idi. Pehlivanla çok meraklı olan Ab- dülâziz pehlivanları himaye ve teşvik ediyordu. Bütün çiftlik ağalarından maada, paşalara, valilere, kumandanlara da peh- Jivanlık merakı gelmişti. Herkes en iyi pehlivana sahip olmak i- çin en büyük fedakârılkları gö ze almaktan çekinmiyordu. Köy lerde, kasabalarda yetişen yeni pehlivanlar derhal kapışılıyor, yetiştirilmeleri için elden gelen itina esirgenmiyordu. (Devamı var) Okuyucu Diyor ki Düzce-Hendek yolundaki|Me “ Katil köprüler | Düzcede kahveci Ömer Turna imzasile aldığımız bir mektupta ezcümle şöyle denilmektedir: Düzce - Hendek yolunda, Sa- rı Bayırlarda daracık, dik, bayır virajlı, ağaçtan yapılmış köhne üç köprü vardır. Şimdiye kadar burada birçok kazalar olmuştur. Bugün de (46 Develi) plâka No. l kamyonun devrilmesile 13 va- tandaş hayatını, 23 vatandaş ta kol ve bacağını kaybetti, vatana yaramaz hale geldi. Kamyonda 36 yolcu vardı Bu faciayı unutmıyalım, ve iyi bilelim ki bu «üç katil köp- rü> yarın, öbürgün, her zaman vatandaşlarımızın masum haya- tına mal olacak durumdadır. Bayındırlık - Bakanlığının na- zarı dikkatini çekmenizi rica e- derim. iyeköyü'nün lâğım ve kanalizasyon ihtiyacı Mecidiyeköyünden bir okuyu- cumuz, bize gönderdidi mektup- ta şöyle diyor: «Herkesin malümudur ki kös yümüz, dutu ile meşhur bir say fiyedir. Fakat, bu köyün Tâğım ve kanalizasyon işi tamam değil dir. Tamam olsaydı — sokakları. ımdan birer dere haline gelmezdi. Misal mi istiyorsunuz ? İşte köyün en işlek ve en eski sokağı olan Eski Osmanlı cadde- si Geceleri karanlık - sokaklarda dere gibi akan pis lâğım sularına bata çıka köylüler ve çocuklar nasıl temiz ve sıhhatli olurlar? Belediyenin nazarı — dikkatin! gçekmenizi rica ederim. aanmaaaaananaAAAARAAARNAMARI Kendi Kendine Avukat Herkesin zırladığı bu eser, ç Hukukçu arkadaşlarımızdan Ertuğrul Vasfi Akalın'ın Köylü, gehirli her dertortağıdır. Yüzlerce istida, n haları örnekleri, lüzumlu Hukuk bilgileri, Danıştay #itay nümune kararlarile doludur, Herkesin (8) Ura gibi çok ucuz bir fiyat kondu. ANKARA CADDESİ TÜRK NEŞRİYAT YURDU'nda tevzi edilmektedir, MUNARMAALARARANARAAAAAMANANN 2 4 Ş / dertortağı İ a. meslek orbabının — haklici l Udafaa, İtiraz ve temyiz Jâyi. gi ve Yar. 4 çansimesı için ğ KNN &.

Bu sayıdan diğer sayfalar: