2 Temmuz 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

2 Temmuz 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAYFA : 4 Dini Bahısler b | ibadette, maksudu asli eşkâli mahsusa değil, zikri haliktir; sözü şer setesinde İbrahim — Alâettin Gövsa H Nn SO RAR İşte biz bunu istiyoruz. dadır. Üniversiteyi çoktan tamam- fevlüt, vüizle ile bu mücssese- iade edilecektir. İbadetlerde islâr man gençleri yor. Bu halin mes'uliyeti " kolaylık çöstermeyenlere, zamanın — itiyat ve ihtişacını — kavramayanlara — aittir. Din sadece ahirete ait bir mücsse- se değildir. İnsan için en kuvvetli bir ihtiyaç ve zararettir. Bazı ge- Fi düşünceli softalar lâyıklığın — ka- bulü üzerine müslümanlığın — ihmale yiğradığını sandılar. (Bu yobazlar Hi sadece tabatluğun komşusu ha- 6 — getirdiler.) diyerek ve — daha bazı mütalâalar — yürüterek makale sona eriyor. Sayın muharrir, çok iyi bilirsiniz ki dünyaca malüm ve müstehsan e- Jan yani beğenilen ahlâk — kanunla- Finin temin cereyanını ve cemiyeti beşeriyenin abenk ve durumunu mu- hafaza için ilâhi bir dine lüzum ve ibtiyaç meydandadır. Dinin vazüi hakikisi ise — Cenabı Haktır. Zaman, zaman ilâhi — pey- gamberler o nurlu rehberler - halkı dalâlet yolarından çevirmişler, bab- ka ber vakit bir lem'ai necat ola- rak Allah yolunu — göstermişlerdir. Bununla beraber kanunu ilâhiler za- man, zaman halkın ihtiyacına — ve #amanın icaplarına uygun olarak de- Bişe değişe kemalini - bulmuş ve en niyahet kanunu umumiye olan Kur” nihayet kanunu umumiye tekemmül ve bundan sonra kıyamete kadar Kur'amkerimle amel edilmesi nin lüzum ve vucubu bütün beşeri- yete bildirilmiştir. Hüsnüniyet ve insaflı olanlar bilirler ve görürler Mi başta vahdet akidesi yani — Allah birdir diye inanmak keyfiyeti - ol- düğü halde memür — olanlar — için Künde beş vakit namaz, senede - bir AY oruç, zengin ve vakti olanlar i- çih hac ve zekât gibi e teallük eden hususı midir? Kur'anıkerim ah ve tepşire, ceraya ve seva- Tet için geçmişteki kasas ve hikâyata ait haberler ki bunların ban Bisi bu günün ve ilânihaye yarınların icabatına uygun değildir. Bu gün dünya yüzündeki bütün — hüküm ler ayni esasatın mukalletleri — de- ğil midir? Hangi bükümet vardır ki katili, hırsızı ve bir kimsenin malı- ni zorla elinden âlan gasıbı — ceza- #iz bırakmıştır? Hayatı umumiyeyi — muhafaza et- mek için yapılan —idamlar, sürgün- ler, müebbet ve muvakkat — hapis- ler, millet hesabına yapılmıyor mu? İşte Kur'anıkerim! İşte ahvali ma- tiye ve bâliyol Hazreti Adem Aleyhisselâmdanbe- Fi istenilen ve beklenilen adâleti tammo nerededir. Bu güne — kadar Gökülen kanlar, yakılan ve yıkılan Banumanlar her günkü, dünkünü u- outturacak — şiddetteki — vahşetlerin acaba sonu — gelmiyecek mi? — Bir tarafta hastahaneler yapılır, doktor lar yetiştirilir, insani — müesseseler Kürülür, şefkat ocakları açılır — di- 'i şerife muvafık mıdır ? üer taraftan bunları bir hamlede ha- rabezara çevirmek için — bombalar, ateşpareler yapılır. Hiçten - bir ve ben düvasile merhamotten görülmeyerek hastala hastahane- lerile ve bütün memleket — insanlari- le mahvedilir. — Ve hem de alkışla har, 1 Hani o şefkat ve adâlet bisleri, nereyo gitti? O an- Sa- yın muharrir diyorsunuz ki (ibadet to maksudü asli eşkâli mahsusa de- (l sikri haliktir) cümlesi islâm di- kayi saadet ve selâmot melleri, ninde engin anlayışı ifade eden bir düstur olduğu ve Üniversitaye çok- tan tamamlamış oldukları halde ca- milere bir defa olsun ayak basma- miş olan müslüman gençler ekseri yeti teşkil ediyor. Bu haller mesuli- yetin kolaylık göstermiyenlere ait ol- Bundan - bir müddet evvel T gençleri camiye sokmak için bir reform yap manin lüzümuna kail olan bir zata karşı yazı makalede demiştim (Eğer mevzuu bahis olan genç ler Kur'ana ve onun ahkâmına ina duğunu söylüyorsunuz. mıyorlarsa sokmağ on r kendiliklerinden — gelirler. Eğer nıyorlar da hasbelbeşeriye —ahki mini yapmakta ihmal ve — tekâsül gösteriyor! kendileri — indallah mes'ul ve Allah dilerse afları da me sırf Yot inanmıyorlarsa mak muldar. $ onları camiy kudsiyetini — ihlâl ve ibadet tarmımı irerek camii — şeriflere — güzel güzel sesli genç muganniye- a) demiştim. Aziz muharrir bilirsiniz ki: Camii gerifler mesacidullah ve beytullahtır. Oraya Allahın dâvetlileri ve düvet ettikleri - kimseler gelirler. — Ora secdegâh-ı ilâhi, tecelligüh-ı rabbani dir. Oraya haya ve haşiyet — içinde edeple gelinir ve taharetle - içine gi- Kulluk vazifesini — yaptıktan ve merhameti ilâhiyeden kabulü rica edildikten sonra vazifesini yapmak şerefine nail ve mavaffak olduğu i- çin duyduğu sürur ve neş'e içinde oradan çıkılıp gi Sayın muharrir: Zikri halik —di- yorsunuz, evet zikri halik gibi Al- laha karşı kalbinde ve ruhunda sa- mimi olarak duyduğu dej yüzli ler mi getireli vicdani zevk 'ten daha üstün ne olabilir. Bir ömür boyunca camiye girmediklerini — ha- ber verdiğiniz müslümanlar ve genç münevverler bahsi — geçen sevgiden ve zikri halikten biraz olsun nasip a- larak ve vahi düşüncelerden fedal hk yaparak — miracülmüslimin — olan namaz için camiye girmeleri meleri iktiza etmez miydi? Bir mür bayunca camiye gelmeyen kim- seleri ve genç müneverleri sırf ca- miye sokmak için eğer camiler kon ferans mahalli yapılırsa, — müslim, Bayri müslim, kadın ve erkek çoluk ve çocuk taharetsiz ve aptestsiz kim seleri bilbassa yağmurlu ve çamur- Ta günlerde pis ve murdar ayaklar camilere — sokmaktan ve şu suretle kudsiyetleri ihlâl edilmekten tevellit azim ve çok azim vebali ki- me yükleteceksiniz. — Softalara —mı, yoksa yobazlara mı? Ve bir de diyor sunuz ki ibadette maksud şekâli mah susa değil zikri haliktir. Lükin bu zikri halik tekbirlerile, kıyamlarile, rükü ve sücutlarile yapılan ibadet ve kılınan namazlarla maksut olan zikri halik yapılmış ve yerine geti- rilmiş olur. Gerçi siz döşeme teklifi yapar- ken bu teklifin ibadet — şekillerini değiştirmekle asla alâkası — yoktur demiştiniz. - Lâkin orada şunu da söylemiştiniz. (İbadette — maksudu asli eşkâlı mahsusa değil zikri ha- liktir, Cümlesi islâm dininde en- gin anlayışı ifade eden düşünülecek bir düsturdur.) Demekle yalmız zik- ri halika ehemmiyet verdiğinizi ve tağt ve ibadette zikri halikin ki- fayet edeceğini açıklamış — olmuyor. musunuz? Sayın mubarrir dünyada ahirette bizlere sefa ve ferah ve- renleri alalım keder ve elem zecekleri / bırakalım. Bakırköy Müftüsü ALİ RİZA HAYİRLİ gDA DRRYARDE DARDK DND DND M DKD NLOK MK YNU SAA DA YAK ÜN DA UNDK ZI YNK AAARCOĞIRK YK DKYUN Y C OMILAĞIMYC ASA Bilmeyiz, Beykozlular bir paytahtta oturduklarını — bili- yorlar mı? Evet, Beykoz bir vakitler Bebrikerler devletinin merkeziydi ve en meşhur hü- kümdarı da Posidon'un oğlu A- mikos, idi. Amikos, Argonot lardan Polloks ile demir civi eldivenlerle müthiş bir - boks maçında mağlup olmuş ve kar- gılaştıkları meydana — gömül- müştür. Mezarının yanı başın- da bir az sonra büyük bir def- ne ağacı hâsıl olmuş. / Pelin'e göre bu ağacın yaprağını çiğne miş olanlar Amikos ile Polloks arasında oynanan ve Sest adı verilen boks oyununda mağ- lup edilemezlermiş... Beykoz adının nereden gel- Verlaine, bir depresyon — halinde, içini çekmiş ve: <Ah, ber şey içil- miş, her şey yenmiş! Söyliyecek hiç bir şey yokl> demiş. San'atkâr zaman zaman — böyle der de, geno de imzasını yapar. Ye- ter ki bu, bir mizaç, bir aciz işi ol- masın; zira trajedi ancak — bundan doğar Gök kubbenin altında yeni bir şey olmadığı Ahd-i atik'tenberi söyleni yör; fakat bu, yeni suallerin — gel- mesine, yeni sistemlerin — kurulma- Sına, böylece de yeni üstadların ye- tişmesine engel olamıyor. Kütüpha İmelerin karşısıpda “ezilenlerin, a lerini, orijinalite ile perdelemeye di- | dinmeleri pek beyhude. Şekli asla — kıramıyacaksınız likanlılar! Bahin mevzau — olan — o- nun tekâmülüdür... ve bunun — da, öyle zannedildiği kadar önemi yok tur. Şair misiniz? Nedim veya — Galib veya Hâşim, hattâ Nâzm sizi korkut masın, Siz sadece, bunların, — F zuli'ye, Nef'i ye, Nüili'ye — rağmen nasıl — devleşebildiklerini —— arayın. Neticede — göreceksiniz ki bu, an- cak ve ancak - failâtün'lerin, veya, mesnevi tarmı, gazel tarzı kafiyelen- melerin muhasamasızlığına rağmen olabilmiştir; çünkü Şahsiyet, ancal de ve ancak hudutlar daraldıkça — yı şama imkânını kaybeder, yâni en dar budutlar — içinde — yaşayabilen şahsiyet, şahsiyetlerin en kuvvetli- sidir. Ve beride san'at, şahsiyet- lerin barınabileceği bir — sahadır. İ- şin tubafı şu ki, aldanmalar da, işte tam burada — başlıyor. Şeklin şahsiyetle alâkası nedir. halbuki? Yazan : Edgar Wallace — Bu akşamlık bu kadar ye- ter. Yarın sabah tamamlayınca makineye çekersiniz. Kızı koridora kadar etti, kolunda paltosu, gapkası, bastonu vardı. — Palas otelde kalıyo.cunuz değil mi Mis Elsa? Belki sizi bir geçe evime çağırmam icap edecek! Kız soğuk soğuk: — Affedersiniz amma bu ge- Ce işim var! diye cevap verdi. 'am o sırada koridora açılan 'ddalardan birinden Jesi Deym 'gıktı. Zavallı kız bu donuk çel 'Seli patronunu görür görm “Kddar ezilip büzüldü ki kaçacak Bir yer ararken patronu ses- Tendi — Mis Deym, bu gece size “İhtiyacım olacak, lütfen Mis El- 'Ba ile beraber Bruk sokağında 304 No. lu evime geliniz. Arada takip elin o bir Elsa'ya telefon edersiniz; gağıracağım vakiti öğrenebilir- #iniz. Elsa itiraz etmek için ağzını fiçarken Major gitmişti bi Kızcağız öfkesinden orada bu- lunan Mis Deym'i bile unuta- —23 — rak ayağını yere vardu. — Gitmiyeceğim işte. O ka- dar da söyledim işim var diy. anlamıyorum ki neden israr diyor Dünyada o adamın evine Bitmem. Mis Deym hem ona hak verir gibi arkasını okşuyor, hem de; — Evini görmeyi ne kadar arzu ederdim — bilsen! Mu- hakkak saklı kapılar gizli ge- çitlerle doludur. Bu çeşit insan- ları iyi bilirim. Ah! Yarabbin nekadar görmek isterdim..... di- yordu — İşiten de seni onunla bir- lik zanneder! Şimdi benimle otele kadar zira Londra sokakların- da kaçırılıp Major Ameri'nin Bizli haremine sokulacakmışım gibi geliyor Öteki gözleri yürü, parlıyarak ce- vap verdi — Kimbilir belki o da olur! — Bu gece Elsa için pek sı kıcı idi, çünkü daha otele yeni girmişti ki Jessie telefonla fik:- rini değiştirip değiştirmiy ğini sordu, Ondan sonra da her Çeviren ; Semra Arslanlı yarım saatte bir ayni şeyi tek- Tarladı. Elsa 5 inci telefondan sonra o kadar kızdı ki 6 inci- sında: — Sululuk etme Jessi! diye çıkıştı. Hem hâlâ çağırmadı, ça Bırsa da gidecek değilim! Maceraperest kız: — 1130 a kadar her yarım saatte bir seni arıyacağım bu- 'na emin ol Elsa! diyerek tele- fonu kapattı. 11 e 5 kala yine tedefon çal- dı. Bu sefer Elsa — Jessie'yi a- dam akıllı haşlamak üzede ahi- zeyi aldı, çünkü artık yemeğini miş, soyunmuş dökünmüş ya tağına giriyordu. Bu fuzuli te- lefonlara ne lüzum vardı? Hal- buki otelin öbür ucundaki se Jessie'nin değil Ameri'nin se- Biydi: Mis Elsa sizmisiniz? Bea Major Ameri, çabuk bir taksi- ye atlayıp bana gelin. - Amma Major Ameri, ben yatıyordum. Ahize kapanmıştı. İşte şimdi hürriyetini il menin sırası gelmişti, Ameri- nin esiri olmadığını gösterece, | YENİ SA BAR Beykozun eski asırlarda bir görünüşü.. . « diği hakkında bir çok rivayet- ler vardır. İzmit fethedildiği Zamanı Osmanlı komutanları- nın çoğu Beykozda otururlar- mış. Bundan dolayı (Beyköyü) mânasına olarak Beykos den- miş. Koz veya kos farscada koy mânasına gelmektedir. Boğazın her bir yerinde ol- duğu gibi Beykozda da hü- kümdar sarayları " kurulmuş- tur. İlk olarak Fatih Sul- tan Mehmed Tokat sarayını yaptırmış. Kanuni Sultan Sü- leyman da ayni ad altında bir saray — yaptırmıştır. 1746 yılında Birinci Mahmut — bu Sarayı yeniden yaptırmış — ve son derece zengin bir çiçek DNUKDN XUN KUN DNUK XUK XUN ÖYAMEK DNGN OKUN OKU UBK KMK DNGK GRDK GS KGADK GMĞK ÖUK GNDK GOK tü SAN'AT BAHISLERİ | BEYKOZ bahçesi ile kuşatmıştır. Üçün- cü Selim Beykozda bir kâğıt fabrikası — kurdurmuştur. Tokat saray ve — bahçesi hakkında Evliya Çelebi şöyle der: «Fdtih Sultan Mehmet Han, burada avlanırken Mak- bul Mahmud paşanın Anado- luda Tokat kalesini fethettiği haberi gelince memnuniyetin- den: «Tiz şurada bir hadika-i iremnuma bina edin ve adına Tokat bahçesi deyin. Avlanan hayvanların muhafazası — için etrafına Tokat suruna benzer bir çit çekin> diye ferman et- miş. 1924 yılında Beykozda yapı- lan hafriyatta Jüstinyen tara- fından yaptırılmış olan kilise- Xa D Orijinalite masalı ve üslüp.. Bütün mesele üslüpta. — San'atın eşiğine gelip te üslübun hükümdar- biğımı farketmemek — mümkün mü? 'Ne çare ki, bir yandan san'ata ide- allar getirdiklerini - iddia edip, öte yandan da üslübu inkâra yeltenci ler çıktı. Onlar, — nihayet — nihayet, birakın şu oyunu — diyebileceklerdir. Üslüba oyun demekten biz de çe kinmeyeceğiz; zira biç bir — şeyin oyunsuz bütün faziletler dabil ayak- ta duramıyacağını söylemek güç de- ğil. Din adamlarının husasi bir kıya feti vardır, hâkim cübbe giyer — v doktor, bildiğimiz soğuk alğınlığına enfeksiyon gripal — demeyi — tercih eder. Tubaf olan ikinci bir nokta da, üslüba hücum edenlerin orijinalite v—m e Ar aa Ist. Harbiye 10825 K.Sa.Al.Ko.Bşk. İlânları gy aaanmmmammmm n e TARIK BUĞRA ye aşırı temayülleridir... ve bu as- Ja uzlaştırılamaz tezat — hâli, — onla- rın hüsranları oluyor; zira — üslüp inkâr edildikten sonra, insanın linde, Grijinalit namıma acayiplik- ten başka ne kalır ki? Üslüpta sadelik diyorlar. — Benim aklım bunu almaz ve ben vüzulla sadelik derecesinin tâyinini, ortaokul kültürlü hanım kızların — idrük ve zevklerine bırakamam, — Sdelik ke- malini basitlik, kolaylık ve boşluk- ta bulur; böylece de, Said Faik i- kinci tab'ımı yapamazken vitrinleri, altıncı, yedinci tab'ılarıyla bir sürü san'atsız insan işgal eder. Herkesin mah olan şu gerçeğe, gelin siz de katılın: San'atta — iki taraf için de — okuyucu ve yazı- | 1 — 10 Metre Mikâbı gürgen kereste pazarlıkla satın ah- nacaktır. lira 25 kuruştur, Muhammen bedeli (2750) lira olup geçici teminatı 206 2 — Eksiltmme 5 Temmuz 949 sahı günü saat 14.00 de İstan. bul Harbiyede 10820 Satm Alma Komi Şartnamesi hergün Bün ve Saatte komisyona müracaatları, gitmiyecekti. Gözleri telefondu yerinden kıpırdamadan aurü- 'Yyordu. Aradan bir çeyrek geç- Mmemişti ki teleton yıne çalaı, — Mis Elsa siz mısiniz? nü- Jâ sizi bekliyoruz, Mis- Deym geldi bile. Elsa yorgun yorgun içini çek üz Peki, peki geliyorum. Kapıyı alelâde bir uşak açtı, orta yaşlı rabıtalı bir kadın da salona aldı. Orada Mis Deymi bir koltuğun ucuna ilişmiş bul- du. Zirzop kız dudaklarını kıs- mış, gözlerini faltaşı gibi aç- mış ümit ettiği esrarengiz evi bulamamaktan mütevellit üzün tü ile, gayet rahat ve avrupal tarzda döşenmiş salonu tetkik ediyordu. Tavandaki billür avizeye son radan elektrik tertibatı tatbik edilmişti. Arkaları yüksek Şİ- PENDAL tarzı yemek sandel- yeleri, antikd bir vitrin, büyük çiçekli bir halı, mitolojik biblo- lar tamamen Viktorya devrine aitti. Elsa, Mis Deym'in sukutu hayalini pek Iyi anlıyabiliyor- du. Donuk yüzlü patron gör Mmürlerde yoktu. Mis Deym fi- sıldadı Onu gördün mü? — Hayır — Kendi pek o kadar entere n değil, amma asıl bir çinli uşak var, ona dikkat etmeli. Kapı tokmağının döndüğünü komisyonda görülebilir, iyonunda yapılacaktır.. Taliplerin belirli 90) — . ——— — ——— — görür görmez işaret parmağıLı agzına götürerek susss! Udaya giren giymışti. Kisa iki kaşının ara sındaki çizgiden onun yine he zamanki gibi nemrut halinde olduğunu an Sert sert — Sizi bu gece çağıracak de- ğildim, fakat öyle bir vaka ce- reyan etti ki, küçük şakam cid- di bir mahiyet almıya başladı. — Küçük şaka mı? Elsa kendi kendine hayret etti. Demek «bu gece sizi her an çağırabilirim> demesi onca şaka idi. Zahir ki- mi insanın da şakası böyle ol! yordu — Bu gece sizlere güveniyo- rüm kızlar, öyle geyler duyup göreceksiniz ki, büzı kimseler bu bildiklerinizi öğrenmek için can atıp dünyanın parasını da vermeğe razıdırlar. Lâfını bitirdiği zaman elleri- ni iki defa çırptı. Misö Deym'in gözleri parıldadı, kapılan içeri çinli bir uşak girmişti. Hayır bu Feng-Ho değildi üzerinde ma vi ipekli bir jaket, beyaz bir ye- lek vardı. Elleri kol ağızları- mın içinde başı hürmetle eğil- miş efendisini dinliyordu. Çin- ce konuşuyorlardı. Lâf bitinco binbaşı kapıyı açıp kızlara dön dü — Lütfen böyle buyurun! Miss Deym, Elsa'nın kolunu git tikce artan bir kuvvetle sıkıyor. du. Üç kapısı olan daha küçük bir odaya geçtiler, Ameri birin- ge aa V in çok tanınmı amlarındı Dongen'in (Hususi) — Asrımı| Felemenk yaşıı daki Kees blosu Rot- erdam'daki resim sergisinde teş|m hirden menedilmiştir lar çıplak erkek ve kadınları tas _WH etmektedir. Aşıl garibi (müs tehcen) olmaları iddiasile salon- dan imlerden — biri ress tti Van Dongen bu resminde annesini İsene —evvelki — güzellik resinde göstermektedir. © vakit henüz 24 yaşında, si hayatının olgunluk $ de bulunuyordu. eden kadın> ismini ta resim annesini, apışmış vaziyette bir elbise ile ellerini saçlarının — arkasına uzatmış bir vaziyette mektedir. Bu amın dev- ıyan — bü rini tan menettiği bu resimler halk 11.000 kişi tarafından sey- redildikten sonra kaldırılmıştır. | Memlekette bulunan babalar re: kendilerine <gayri ta-| ç|bii bir alâka> uyandırdığını söy lemişlerdir. — Bununla beraber g| balk ikiye ayrılmı: bir kıs tanzim eden kadı olmadığını Filozof ressam Van Dongen Jbu yaziyetten müteessir — olma- mıştır. Gazetecilere <memleketi 50 sene evvel terketmekte haklı imişim. Felemenkliler böyle ga- rip insanlardır. Ne yapalım on- lar da öyle düşüne dursunlar» demiştir. DENİZ TUTMASINA İLÂÇ BULUNDU! Deniz tutması, tren, — otobüs, vapur tutması gibi müteharrik vasıtaların - insanlarda hasıl et- tiği sıkıcı hastalık şimdiye ka- dar, hiç bir ilâçla önleneme- mişti. Kulaklarımızın içerisinde- ki yarım daire şeklinde üçer ke- mik parçasının yürürken müvaze nemizi temin ettiğini biliyoruz, fakat bu müvazene, öne, arkaya, Şlsağa, sola doğru vukua gelen mü- N | temadi sarsıntılarda ve bazı kim meşhurdu. Bugün malesef bu İl selerde nakil vasıtalarının yap- şöhreti de kalmamıştır. A|tığı kolay kolay hissedilmez sar- YARİK AM DSEK NC DAMEK MMM K 4 | ıntılar, bu müvazeneyi bozmak-) ta ve deniz, tren tutması has- talığını hasıl etmektedir. Bu defa Dramamine bir ilâç deniz olmaktadır. Bu Şyeni ilâç General — Ballou isminde bir asker taşıma gemi- sinde 1376 askere tatbik edilmiş- tir. Tecrübede bu geminin kul- lanılması, onun çok dar ve yük- sek bir şekilde bina edilmiş ol- ması münasebetile deniz tutma: ğ £ ğ Li #ilA Te dalmtan. önce İ beşinci asra ait taht parçaları ğ meydana çıkarılmıştır. Beykozun bu - üstünlüklerle dolu tarihi yanında bizim ta- Tihimizde bir leke teşkil eden Hünkâr iskelesi"“muahedena- mesi vardır. 8 Temmuz 1833 & yılıda — Hünkâr iskelesinde Kont Orlof ile Babıâli arasın: ğ da imzalanan bu muahede bizi $ âdeta Rusyanın himayesine ğ terkediyordu. Anlaşmaya / gö ğ $ re Rusya istediği anda Çanak- kapatmak mecburiyetinde © kale boğazını yabancı devlet- ler idik. Beykoz, vaktile — paçası ile cı — basitin, hele kolayın yeri yok tur. Bunların üstüne — çıkamıyors- 'nuz diye kendinize bir de misyoner edâsı vermeyo — kalkışmayın. Bu cümleyi yazdıktan sonra, gözün kör olsun Upton Sinclaire, diye in- lenmemek nasıl olur? Sizi böyle y pan odur değil mi? Fakat zavallı adamın ne kabahatı var? Her bay- rak, kahramanlarla beraber, — hattâ onların önünde, bir sürü de tan getirir, demagok getirir. isminde tütmasına mâni bir kalem, 'bir de kâğıdı olamı yaz- | SIla çok müsait olmasından do- maktan — nasil men — edebilirsiniz?| İyıdır. Bu at sahasıdır işte; fu-| Bunlardan bir grupa gemiye zuli işgal dâvası açamazsını. — ya, |girmezden evvel ilâç verilmiş, tablo- (a - İsebebi Virus denilen açını tanzim | mikroskopla görülemeyecek — ka- âdeta vücuduna | leşik Amerikanın Milli | mikropları Rotterdam hükümetinin teşhi- lardır. |kimyen 2 TEMMUZ. 18 Ilunya da meraklı hadıseler Meşhur bir ressamın çıplak tablosu rın hepsi hastalıklarından kur- res- | tulmuşlar, ilâç yalnız 3 kişiye te ir etmemiştir Nâç henüz piyasaya çıkma- mıştır, ilâcı Şikagoda G. D. Se- arle ve gerikleri çıkarmaktadır. ÜRİM BİR KEŞİF NEZLENİN MİKROBL MEYDANA ÇIKARILDI Adi nezlenin — şimdiy kada, 53 tedavisi mümkün değildi. Hasta- İlk seyrini - takibettikten, has Ressam | yı iyi anne- |4 e iz'aç ettikten sonra ken di kendine iyi olurdu. Bunun da mikrobun ufak Şimdi Bir- Sağlık olmasıydı. müesessesi doktorlarındar Leon T. Atlasla George A. Hott evi bir dzneme ile — bu meydana — çıkarmış- Bu suretle pek yakında ya bir ilâç veya bir aşı “vasıta- sile b uhastalıktan kurtulunabi- lecektir. Bu yeni ehemmiyetli ke #if bir hastadan nezle virus'unun mevcudiyetini - göstermekte — ve nümunede ne risbette mikrop bu lunduğunu tesbit etmektedir. Eğer nezle mikrobunu ihtiva eden nümuneye muayyen — bir A madde ilâve edilirse bun penbeden kahve rengine kadar renkler görülmektedir. Açık pen be hastada gayet az, koyu kah ve rengi gayet fazla mikrobun mevcudiyetini dir. Böylelikle evvelce doktorların iki senede ancak bitirebilecekleri- işler gimdi 24 saat içinde yapı- labilmektedir. Bir hastalık m k- robuna aşı hazırlamak için, oU mikrop bir vasat içinde üretilir ve bundan aşı elde edilir. Nezie- nin aşısını hazırlamak için ş'm- di nezleli adamın burnu sütle yıkanmakta, bu madde ikah e- dilmiş tavuk yumurtasında — ü- retilmektedir. Şimdiye kadar bir hastanın burnundan çıkarılan südde nezle mikrobunun — bulunup bulunma- dığını anlamak için, bu şüpheli südü sağlam bir adamın burnu- na sürmek ve onda nezlenin baş göstermesini beklemek abedi- yordu. Tabii bu fedakârlığı göse terecek adam da bulunamıyordu. Bundan başka, bir süt içeri- sinde ne mikar mezle mikrobu bulunduğu, ne kadarının nez- leye sebep olabileceği ve ne miktarının aşı için kâfi - olacağı ise başka başka burunlarda tec Tübeler yapmayı — icabettirmekte idi. Bu tecrübeler için (gönüllü- ler) bulunsa bile, bunun için iki seneye ihtiyaç hissedilmekteydi. Şimdi ise bir kimyevi ilâç vasıtasile her hangi bir madde de nezle mikrobunun mevcudiye- fi miktarı, hastalığa ve aşıya ki- fayet edecek mikrobun vasati ade di hemen bir gün içinde buluna- bilmektedir. Bu adamlar, garip olmanın, aca-| içlerinde yalmız iki kişiyi deniz ip olmanın alâka çektiğini keşfet-| tatmuştur. Diğer grupa deniz mişler bir kere... ikinci bir keşifte| tutmasına — tutulduktan bulunupta, gariplik ve — acaipliğin | Dramamine ilâcı verilmiş. pek çabuk biktirdiğini — anlayabi meleri için bir hayli zaman — geçe- cek elbette. Tulüat kumpanyaları- nn her gün bir piyes değiştirdiği- ni, nereden hatırlayacak — üşıklar ? Fakat bu bahsi uzatmaya ne lü- zum var: Son olarak küçük bir p: ağraf açalım da, zanın vuzuhtan ne anladığı belli ol- ba satırları ya- Biz, üslüp, üslüp — derken, san'atların avukatlığını yapmak Çodi| Sağlık Müdürümüzün temiyoruz. Zaten, onların kulanılı- ö â şında mukaderat, sırat köprüsünde örnek alâkası olduğu gibi, hakemsiz ve hâkimsis| 22 Haziran 1949 tarihli suyt teşekkül eder: <Güneşi gümüş bir| muzda çıkan bir okuyucu mektu- taç> yapanlar, tabil tepe taklak | buna, sayın Sağlık Müdürcmüz gidecek, fakat; — <Tefekkür büyük | Dr. Faik Yargıcı, her zaman ol- bir zâaftır. Allah seni ondan — ko-| duğu gibi, derhal ve ciddi alâka ise | göstermiş, okuyucumuzun derdi ne derman olmuştur. Sağlık Mü- dürünün bu hususta gönderd yazıyı aşağıya dercederken ken- disine teşekkür etmeği bir borç ve vazife biliyor, diğer idare âmirlerimizin de bu yolda yürü- melerini temenni ediyoruz. Yeni Sabah gazetesi Yazı İşle- ri Müdür üğüne: «Gazetenizin 22/V1/949 tarih- vesilden nesile devredilece ci kapıyı açarak onlara olduk- ları yerde durmalarını — işaret etti. Biraz sonra da seslendi: — Gelebilirsiniz. Elsa kalbi çarparak bu fazla aydınlık odaya girdi. Görünüşe bakılırsa bu, bir uşak odası ol malıydı, çünkü mobilyası hel Ti nüshasının dördüncü — sayfa, çok sade hem de kıymetsizdi. ) ütün esya bir karyola, bir u. | Yedinci ve «Okuyucu diyor ki> Bdtün eşya Dir Kar a bi ar | süfununda (Sağlık Müdürlüğü- fak seccade bir de gardroptan ibaretti. Kızın gözleri yatakta yatan vücuda ilişince korkudan ve şaşkınlıktan dili tutulacak- 'ta. Yatakta yatan adamın yüz ölü yüzü gibi beyaz, kafası ve bir eli kalın sargılar içinde idi. Buna rağmen kızları görünce geniş bir tebessüm yüzünü kap- ladı ve «Aman ne hoş!> - dedi. Ameri ise: — Size yüksek ve muteber bankerlerimizden Mr. Teofilüs Tüpervil'i takdim ederim! di- yerek yaralıyı kızlara tamıttı. 'nün dikkat nazarına) başlığı al- tında intişar eden yazı okund! ünde bulunan Sümer fabrikasına işçi olarak girmek istiyen Kâmile Bozkur- tun kocası 21/VI/949 tarihinde dairemize müracaat ederek kari- sının bez fdbrikası doktoru tara- fından muayenesi yapılarak fid röz tüberküloz görüldüğü cihet- le fabrikaya işçi olarak alınma- dığını, " halbuki Guraba hasta- hanesi üçüncü dahiliyesinde ya- pılan muayenesinde ise eskiden rielerinden bir hastalık geçirdiği ve bunun adlebi ihtimal plörit ol duğu ve çalışmağa engel bir ha- Ti bulunmadığı kaydı mevcut ol duğu cihetle tekrar — fabrikaya müracaat ettiğini ve yine de iş çi olarak alınmadığını söyliyerek Müdürlüğümüzün — tavassutunu rica etmiş: Bu arzu üzerine fabrikanın hastahane başdoktorundan - key fiyet sorulmuş, fakat kadının has talık geçirdiği, zayıf bulundu- gu ve fabrikanın yorucu mesa: Kİ M 21 İmzalı ifade Mr. Tupervil kızı patetik bir tebessümle selâmlayıp: Sizinl daha güzel şartlâr altında bir defa daha tanışmıştık değil mt Mis Elsa? Bu genç bayan.. Ameri sert bir eda ile adamın lâfını a imdi ifadenizi — alacağız Mr. Tüpervil “Devamı var) sonra talığa daha galebe çalmış Bun- mektir. si neticesinde kısa bir müddette ' Bu suretle fen müz'iç bir has- de İçme suyu, gazinodan daha elzemdir İsim ve adresi idaremizde mahfuz bir okuyucumuzdan al- dığımız mektupta; Beykoza bağ- h Mahmut Şevket Paşa bucağı- nn merkezi Ömerli köyünde iç- me suyunun bulunmadığından şi- kâyet edilerek şöyle denilmek- tedir: «Köyümüze on beş dakika me- safede «Tatlıpınar» isminde bir #su membar vardır. Fakat bakım- sızdır. Ufak bir himmetle köye su getirilebilir. Bunun için de lüzumlu para köy sandığında var dır. Fakat köy muhtarı ve ihti- yar heyeti bu para ile bir köy 0- dası, bir gazino ve otel yapmak tasavvurundadır. Bu ise tam mü- nasiyle kel başa şimşir taraktır. Şiridiye kadar alâkalılara en mübrem bir ihtiyaç olan köyün su ihtiyacı üzerinde muhtelif mü racaatlarda bulunduk. Fakat din- letemedik. Eski vali Muhiddin Üs tündağ köyümüze bir ana cadde yaparak bizleri çamurdan ve toz- dan kurtarmıştı. Sayın Lütfi Kırdarın da himmet buyurarak köyümüze su getirilmesi için a- lâkadar olmasını köy halkı na- mına rica ediyorum.> 'YENİ SABAH — Okuyucumu- zun bu yerinde dileğiyle, alâkalı- ların meşgul olacağını " umarak neşrediyoruz. hastalanması kaviyyen — muhte- mel olduğundan fabrika nizam- namesine göre bu işçinin alınmu- sının kabil olmadığı bildirildi. Bu kadına bir yardım düşün- cesiyle Müdürlüğümüz Tâboratu- varlarında kendi'ine daha az yo- rucu bir iş bulunmuş ve oraya gönderilmiş — olduğunu — arsede- rim.> | Sağlık ve S.Y. Müdürü Dr. Faik Yargıcı

Bu sayıdan diğer sayfalar: