11 Nisan 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 12

11 Nisan 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.d lir: Mor, koyu mavi, açık mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızı. Bunlardan mor, koyu mavi, açık mavi, yeşil, soğuk renkler kategorisine, turuncu ve kırmızı sıcak renkler kategori- sine dahildir. Fazla teknik teferruata girişmek istemiyo- tum. Muhtelif renklerin çizgilerde olduğu gibi, hassasiyet üzerindeki tesirleri herkesçe ma- lümdur. Bunlar da, tıpkı çizgiler gibi, sta- tik ve dinamik, hareketli ve hareketsiz sı- nıflara ayrılabilir. Meselâ kırmızı, turuncu, mor renkler sükün röfleksi uyandıramazlar. Bu his sarıda, mavide, yeşilde mündemiç- tir. Umumiyetle sıcak renkler dinamik, so- ğuklar statikdir. * Resim, bütün heyecan imkânlarını çiz- giden ve renkten çıkardığına göre, tabloda gözetilecek başlıca şey de bu iki unsurun terkibidir. Geçen yazıda da işaret ettiğimiz gibi, tablonun tasvir edeceği her hangi bir sahne, tercüme edeceği her hangi bir his, bu terkibin yanında tamamile ikinci plânda kalan bir keyfiyettir. Ressamın karakteri, tasvir ettiği mevzularda, bu mevzuları seçi- şinde gösterdiği temayüllerde değil, fakat renk ve çizgilere vereceği /erkip larzında- dır. Bunu söylemekle pürizma yapmış olmı- yoruz. Bu terkibin namütenahi imkânları vardır. Hiç bir ressam, aynı şekilleri yan yana, aynı renkleri komşu getirmiş değil- dir. Sonsuz bir hadde giden on rakam gibi, düz ve münhani hazlarla güneş şuaıın yedi esas rengi, hududu olmayan zengin bir klavye teşkil ederler. Çizgi ve renklerin hassasiyetimiz üzerindeki manevi rolü, tab- lodan çıkardığımız Obütüp zevkin esas unsurunu teşkil eder. Bu, ne kadar tekrar edilse azdır. Bayağı ressam, tablosunda anektot yap- mak isteyendir. Kültürsüz kafa, resimde mevzu arar. Halbuki şekil ve renk mükem- meliyeti, hakikat - tabiat antitesinden he- men hemen ayrı, mücerret birer güzellik dünyasıdırlar. Mısır ve Yunan heykelleri, Acem ve Türk minyatürleri, bu antiteden uzaktır. En hakikatperest görünen sanat şekilleri tabiat ile bir karşılaştırmaya ta- hammül edemez. Suni tabiat, sanat eserinin önünde noksan bir plâstik kıymet olarak tecelli eder. AĞAÇ u Ozenfant'ın işaret ettiği gibi, zaviyei kaimenin teşkil ettiği mücerret güzellikten, iki saf rengin yakınlaşmasından doğan haz” dan mütehassıs olmayan resimi anlaya- maz. Her musiki cümlesinde ; Sembol, her heykel, her resim önünde bir vaka, bır hi- kâye tasviri arayan bu adam, Fransızların (dölectation artistigue) dedikleri sanat haz- zını ebediyen duyamıyacaktır. * 22 senelik kısa ömrünün sonralarına doğru, hastahane yatağında can çekişen Modigliani, (ellerini gözlerine getirerek : “ Burada renkler ve çizgiler oynıyor , de" mişdi. İşte resmin bütün filozofisi. Nurullah Cemal BERK Minareler 0 ie e İİ İİ e e e da EY çe a Me, ti zele ŞE. EN eğ e EU 4 ele Ge em ile e e Ne Tanrım, bu subah da ben, Tanrım, ben hali sağım! Hâlâ Ölmedim, Tanrım, bu mulmaz kederden. Farkım yok artık benim deli bir peygamberden ; Bülün hayvanlar gibi ben de çırıl çıplağım. Tanrım! seni san defa ben selâmlayacağım On iki gereleli uzun minarelerden. Minareler semaya açılmış kuyulardır. Madem ki tasşımızda su yerine kum vardır, Bir an avanmak için her yalana kanalını: Her deliğe başvuran mahpus börekler gibi, Yarın başka bir yüne erişrrekler gibi Uzun minarelere bu yece lırmanalım... Ziya Osman SABA

Bu sayıdan diğer sayfalar: