11 Nisan 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 8

11 Nisan 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Müzik : KEK Müzikle Madde ve Problem Sanatın, her türlü duyuşu ifade yolunda maddi ve manevi vasıtaların birinden isti- fade etmesi, materiyeli bakımından tasnifini icabettirmekle beraber, her tip sanatkâr abstre bir his yolunda birleşir. Bundan do- İayı sanatta jeniyi aynı vahdet içinde ara- mak zururidir. Sanat duyuşlarının bir kül olduğunu kabul etmekle beraber, tezahürü- ne alet olan maddesini, -kendi bünyesi için- de tetkik keyfiyeti ise, sanatın tarih ve te- kâmülünü tesbit bakımından elzemdir. Yok” sa her hususta manevi olan musikiyi diger sanatlar karşısında mütalâa mümkün degildir. Bu itibarla umumi sanat mülâhazalarında en bât tahlillere baş vuran bir çok estet- ler, bilhassa müzik muvacehesinde çok ihti- yatlı hareket etmekte ve bu çetin tahlili daima hususi müzik estet ve kritiklerine terketmek mecburiyetindedirler. Plâstik sanatlarda tamamen görülen madde ile, nisbeten açık olan ifadenin, mu- sikinin her hususta manevi olan tezahürü kadar problematik kalmasına imkân yoktur. Bunuula beraber, plâstik bir eserin, maddi ve manevi tezahürünü, icabettiği şekilde görecek seyirciye muhtaç olması, tabiatile problematik kalmasını icap ettirmektedir. Halbuki maddi hiç bir tezahürü olmayan musiki, sonsuz bir problemdir. Hatta son zamanların tasviri addedilen “senfonik şiir,, (Symphonisehe Dichtung ) musikisi bile, mümkün olan plâstisiteyi elde etmiş olma- sına rağmen, gene problem olmaktan kur- tulamamıştır. Tabiat ve hadisat: herkesten başka gören sanatkâr, her şeyi ihata eden o derin duygusu ile, daima zahiri şekiller- den em deruni hakikatlere ulaşmak ister. Bununla beraber sanatın esas prensibi gene görüleni tetkikdir. ( Rodin . Sanattaki problemi tam manasile ispat eden bu en son mülâhaza, musikinin plâstik sanatlar karşı- sındaki vaziyetini de lâyıkile tayin etmek- tedir. En eski zamanlardan beri cemiyet ve dinin icaplarına bağlı olan sanatlar, az çok yekdigerine muvazi devirler içinde inkişaf etmiş olmalarına rağmen, bunlardan yalnız musiki, tekâmülünü hepsinden ağır idrâk etmiş ve hatta plâstik sanatların vardığı muhtelif ve tehlikeli (!) neticelere henüz müncer olmamıştır. Netekim resim, heykel ve mimarinin; Raffael'lerle en yüksek röne- sansı idrâk ettiği zamanlarda (1520), musiki için Palestrina (1524 - 1594 ) ile henüz yeni bir rönesans doğmuştu. Müzik sanatının nis- beten agır olan tekâmülünü, madde ve probleminin diğer sanatlara nazaran daha ziyade muğlak olmasında aramak lâzımdır. Halbuki diger sanatlarla musiki arasında yapılacak mukayesede, bu iki mühim unsu- run plâstik sanatlarda daha ziyade “ madde ve vücut ,, şeklinde tezahür ettiği görülür. Sanatlar arasında, devirlere nazaran mu- vazi bir gidiş mevcut olmakla beraber, bu muvaziliği madde ve esaslara kadar teşmil etmek mümkün değildir. Netekim perspektif teşekküllerle, politonâl akışlar arasında her hangi bir benzeyiş bulmaya imkân yoktur. Yalnız, kati bir sebeple tahdit edilemeyen devirlerin muhtelif sanatları hakkında, ma- nevi bir benzerlik aramak mümkündür. Bu ciheti, gotik mimari ile gotik musiki ara- sındaki benzerlik derecesile ölçmek kabil- dir. O halde sanatların, madde ve problem bakımından hepsine aynı zamanda şamil bir fütürizma, kübizma, empersyonizma, grobi- yanizme ve saire olamayacağı gibi, henüz resim ve şiir için bir mesele teşkil eden bu mütereddit mesleklerin, kati bir surette musikiye izafe edilmelerine de imkân yok” tur. Hatta muharrir C. D. Friedrich'in, Beethoven'i kendi nesli içinde mütalaâ et” medikten maada, onu dünya romantizmasının ilk sanatkârları ( Sturm und Drang) devri arasında göremeyişi de gene bu haklı mülâ- hazadan ileri gelmektedir. Çünkü Alman edebiyatındaki “Sturm und Drang, devri- nin yalnız genç Goethe ile, onu ihata eden” lere inhisar ettiğini idda eden Friedrich'e göre Beethoven'in aynı devrin sanatkârları arasında gösterilememesi keyfiyeti, musikide bu yeni yolun müessisi zannedilen Mozart'ın erken ölmesinden, yahutta Beethoven'in tam klâsik bir sanatkâr olmasından değil, musiki için madde, problem ve zaman bakımından, henüz bir “ Sturm und Drang, devrinin başlamamış olmasından ileri gelmektedir. Cevat Memduh ALTAR

Bu sayıdan diğer sayfalar: