6 Haziran 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 16

6 Haziran 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MEMLEKET MECMUA- LARININ GEÇİT RESMİ Sekizinci sayımızda üstümüze aldı- gımız bu işi, bu sayımızda -çok şükür- nihayele erdiriyoruz : Uyanış (Serveti Fünun) Vaktile bir (Edebiyat mektebiknin, şimdi de mektep talebesidin idare et- ği mecmua, Ö günle bu gün arasında, sahibinin ismile (mektep) kelimesinden başka müşterek ve sabit hiç bir şey kalmamış. Evet, sahibi yene Ahmei İhsandır ve mecmua gene onun dehe- sile çıkmaktadır. Fakat düuya larihin- de hiç bir mecmua güslerilemez ki başlangıcı ile sonu arasında bu kadar kalite farkı arzelsin! Kumaşı yaksak ne olur? Kül olur! Kül, ait olduğu kumaşa, kiymet bakımından ne kadar yakınan, (Uyanış) da ait olduğu ma- ziye aynı derecede yakındır. O mazi ki, esasen mücerret bir sanat gözile bakıldığı zaman kiymeti me derecede- dir, ayrı mesele! Bu münanebetle zeki ve sevimli Ahmet İhsana dair duyduğumuz gü- zel bir halirayı anlatacağız: Vaktile, ahlâkı ve fedakârliğile eşsiz olan Tev- fik Fikretin (Serveti Fünun) u idare eltiği günlerde, zavallı Fikret, bin de- reden su getirerek Ahmet İlsanı, mu- harrirlere oldukça mühim bir para vermeye razı elmiş. Fakat Ahmet İh- san, muharrirlere para verileceği za- man kasadaki bütün paraları gözden geçirir ve yazıcılarına vermek üzere onların -inecidiye, çeyrek ve snire- siliklerini, bozuklarını seçermiş. Şimdi ise bu işin daha harikulâdesini yapı- yor. Arlık muharrirlerine vereceği si- lik para bile düşünülemez. Fakat bu- na mukabil mecmuayı toplan idare et- mek üzere seçtiği bir silik onluk vardır, Çığır Ne büyük isim ! İçinde dava mec- wuası o'duğu yazılıdır. Ne büyük id- dia! Çığırsa Himalaya dağını delmek- len, dava ise Süleymaniyeyi bina et- mekten daha zor şartlarla meydana gelen birer iştir. İyi niyetler bir tarafa, fakat kalite noktasından her hangi bir akranından daha aşağıda kalıp da bu ismi taşıdıktan ve bu tavru lak n- dıklan sonra iş, sözün ve tasvirin dı- şina çıkar. Yücel İsmini her duyuşumda (sevin, sevil, vural, erol ) gibi (emri hazır) siya- sından isimlerin içime * verdiği ürper- tiyi, kabına her bakişıimda Ermenis- tanda çıkan bir mecmua hissini, içini her açış ve karıştırışımda ımubaşsırsız bir Kollej sınıfının manzarasını ve ya- zılarını her okuyuşumda hocasından bir şey dinlemeklense kendi öğretme- ye talip idealist bir delikanlının va- kitsiz nefis itimadını duydum ve gör- düm, (Yücel) in yüce bir taralı da ü- niversile hoca ve doçentlerinin yazı- sını toplayan bir mecmua olduğunu söyleyişi ve kendisine bü noktadan bir otorite arayışıdır. Eğer hocalarını tahrik eden ve onları otoritelerini ta- kinmaya sevkeden talebelerise mesele yok. Ne zaman okuma ve hayran olma çağındaki genç adam, çağını ve mev- kiini görebileceği bir otokritik kıy- metine ulaşacak ? Gündüz Daha iki sayısını gördük. Tanınmış tanınmamış herkese, her türlü, her çeşitten, her yazıya talip bir mecmua, Malüm mazi, malüm istikbal, | Ama isini gündüz. Yani o da zamanın gecr olduğuna kani. O da gündüzün kendi- sinde olduğuna kani. Haydi hayırlısı,. Marmara Onun da iki sayısını gördük. Gör- müş olmanın bile bir kabahat teşkil edeceği bu mecımuayı görmüş olina- miz mazur görülsün, Nasıl herkesi ve her şeyi görmek istiyorsak onu da görmek istiyeceğiz. Ankarada çıkıyor. Acaba niçin Marmara? Marınara denizi- nin Ankarada bilmem kaç kere küçü- ğü bir havuz vardır. Bu da o havuzun o nisbette küçüğü vesiği südir? (Ser- veli Fünun) devrinin (Kehkeşan) maü- zumesile istidadı kabul edilen Faik Alinin, bu kadar seneden beri daima ilk manzumesinden aşağıya düşe düşe ulaştığı bu son seviyesile artık birimce” mun imtiyazı alacak hale gelmiş ol- ması dikkatle şayandır. Fnkat bizim (Marmara) daki yegüne ukdemiz şu- dür: Abdülhak Şinasi Hisar burada ne arar? Bir gün Aukarada, ( Ağaç ) dan başka bir yere yazı yazmamasını rica ederken bana dedi ki: — Bu, benim son günlerdeki bir zevkimdir. Kim ve hangi mecmua yazımı islerse vereceğim. Ve gözlerini hayretime dikerek uzun uzun güldü. (Dergâh) günlerinden beri şahsiyet ve kaderini hiç bir neslin âkibetine ka- rıştırmamış, hiç bir neslin tükenişile tü- kenmemiş, lildişi kulesini saran kanun- ları hiç bir bahaya feda etmemiş olan aziz doslumuzun birden bire bu kadar azn rızasını, ani bir ( exİremile j merak ve zevkinden başa neye ham- ledebiliriz? Herkes de buna hamletse yari | Aydabir Malüm magazin soyunun daha ka- Titelisi.. Bizse sanat ve fikir iddiası taşıyan mecinualardan bahsediyorduk. Malüm magazin soyundandır arnıms sanat ve fikir iddiasına da omaliktir. Çünkü her sayısında bir kaç şiir, bir kaç (edebi söz) bulundurmak O kanun- lari iklizasındandır. Bu şiirler ve yazi- lar, son zamanın şu antoloji davası münasebetile (hececiler. milli edebi yatçılar) diye zümreleştiren gurubuna aitlir. Bu mecinuada, mağaziu cephe- sile sanat cephesinin barışlırılmaya çalışılması ne tuhaf !. Sanki vaktile uzun zaman pehlivanlık edipde genç- biğini ve kuvvetini kaybettiği için ar- tik yüreşemeyen ve bunun yerine bir İyüreş evi) ni idare eden bir patron gurubu, ihtiyarlık azgınlığı tabir edi- len bir hamleyle, birdenbire kızıyor, kisbelini giyiyor, halâ nasıl güreşmeye muktedir olduğunu göslermek için meydana çıkıyor ve güreş paspasının üslünde, ihtiraslan başka bir şeyi ol- mayan dal gibi bir vücut teşhir edi- yor. Rahat rahat patron çubuğunu içmek dururken bu çebde sarılmak!., Hazin manzara, Memleket mecmualarının geçit res- mi burada bitiyor. Bundan sonra bizi alâkadar eden yazıyı her buluşla imem- nuniyetle üstünde konuşmak üzere bir daha bu mevzuu dönmez ve daha zi- yade Garp fikir İbnreketlerile uğru- şırsak kusurumuza bakılınasın ! N. F.K. 15 RR İş Lİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: