6 Haziran 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 7

6 Haziran 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KLÂSİSİZMA VE KLASİKLER Klâsisizmadan (o etraflıca (o bahsetmek için değil birkaç makale birkaç kitap, hattâ birkaç âlim ve mütebahhir bile kâfi değildir. Fakat hal- tada bir çıkan bir fikir mecmuasinın müsaadesi nispetinde ve mümkün mertebe sislemli ve esaslı bir şekilde kadim edebiyatlardan ve klâ- sisizmanın ana hatlarından, Vi Lâtin, Hint ve İrani örneklerinden biraz bahsedilmesini fay- dasız bulmuyorum. Başka milletlerin, yani büyük Avrupa edebiyatlarının altı yüz sene evvel yap: tıkları. bu işi bugüne kadar yapmamış olmamız bir yüz karasıdır. Büyük milli edebiyatımızın doğmamasının, dünya edebiyatı arasına girmeme sinin, âli ve insani cereyana karışmamasının tek ve ilk sebebi budur. Çünkü klâsisizma bü yük ve ebedi hakikatlerin ifadesidir. Hayatın tabiatın ve insanın ölmiyen hakikatlerini, değiş- miyen tecellilerini taşır ve bu ad, bu hassaya malik her esere verilir. Fakat bu kelimenin manasi ve şumulü etralında biraz durmak lâ: zımdır. Klâsisizma kelimesi Garpte iki ma- na ile kullanılır. Biri «Hölöne» ananeden gelen sanat eserlerine denirki, bütün Avrupa dünyası orta devrin cehil ve cehenneminden kurtulduğu zaman kadim Yunan fikriyalına dönmüş ve bu şafağın ışığından gündüze çıkmıştır. Onlara bu surelle örneklik ve rehberlik ettiği için bu eserlere klâsik diyoruz. İkincisi rönessansdan sonra doğan ve gene yukarıdaki vasıfları taşı- yan eserlerdir ki bunlar da bütün Garp kül türünün esaslarını ve bütün Garp sanatının esas örneklerini teşkil ettiği için bunlara da klâsik eserler denir. Zaman zaman tetkik ve tetebbu için önlare muracaat edilir. Bir de mo- dası geçmiş sanat eserlerine « o artık klâsik ol- muştur» denir ki bu sözle o eserin devri geç- miş olduğu kasdolunur. Fakat asıl klâsizima, yu- karıda vasıfları ve hususiyetleri o söylenilenlen- ir. Bunun için Yunan eserlerini on dördüncü ve on beşinci asırdan beri bütün Avrupa fikir âlemi kendisine mal etmiş ve bugünkü büyük milletlerin büyük edebiyatları ondan doğmuştur. Bu kadim devirlerin edebiyatlarında şiirin üç nevini tanırız. « Lirik» « Epik» ve « Dramatik ». Sonraları bunlardan ve bunların karışmasından diger ne- viler de çıkmışsa'da, esas ayrılış bu üç şeklin içindedir. Bizde burada evvelâ şiirin ilk şekli olan Lirizmayı ve lirik Yunan şiirlerini göz- den geçireceğiz. Bu mevzua dair tarif ve teler- ruafa ait söylenmesi lâzım gelenleri de sırası geldikce söyliyeceğiz, Kadim edebiyatlar belli başlı iki hatta gö- rünür. Bünlar Yunani ve İbrani edebiyatlardır. İlham membaları ve tecellileri birbirinden tama- mile ayrıdır. Biri tabiatın harici şeklini, bit- mez güzelliklerile dünyanın ahenk ve esrarını, hayatı, duyduğu şekilde vecitli ve meharetli bir lisanla canlandırır, digeri ülühiyetin senbo- lünü, ilk insan duygularının ruhlarda bıraktığı di- ni izleri, insan zekâsını ve aradığı ebedi- yeti ve insan ruhunun kemali bulmaktaki aczi- ni ve ülülhüyet önündeki zaalını terennüm eder. Mahiyeti itibarile dini ve ahlâkidir. Şu şekilde- ki iki nevi edebiyat bize iki milleti, milli husu- siyetlerile gösterir ve eserleri bizim önümüzde adim devirleri yaşatır. Bunlar bize şaheser örnekler vermişlerdir. Bu kopmayan zincir Roma ile devam etmiş ve son asırlarla halkaları artarak uzayıp gitmiştir. Bunun İbrani ve Hind kısmını o edebiyatlar- dan bahsettiğimiz zamana bırakıyorm. Şimdi yalnız Yunan şiirlerine bakalım: Bütün Yunan âsarını digerlerinden ayıran hususiyet onun aydınlıklı, ölçülü ve âhenkli olmasıdır. Onda her ân ilâhlardan gelen bir il- hamın harareti görünür. Felsefesinde insan ah- lâkının her zaman ve herkes için yüksek ke- mali, bediiyatında umumi bir incelik, mimari- sinde düz hatların birleşmeşinden göklere karı- şan bir nağme ve bunların etralında mermere iş- lenmiş ince nakışların kıvrımları ve bütün bunlar da sıcak bir hava, çevik bir hareket ve zekâdan taşmış şevani bir ruh görülür. Bu vasıflar bütün Yunan eserlerinde müşterektir ve onu her me- deniyetten bunlar ayırır. Yunan şiirlerinin baş- langıcı tarihin göremiyeceği kadar uzak ve ka- ranlık zamanlara aittir. Netekim dramatik, epik ve hattâ eroik şiirlerden evvel Örphöe'nin lirik şiirlerini tanıyoruz ki, şahsı büsbütün meçhul olmakla beraber.ismi efsanelere karışan bu şairin (Pelasge)| ırkından gelme bir Yunanlı olmadığı dahi iddia edilir. Her ne olursa olsun Yunani şiirlerin başı Örphâe ile başladığı için biz de ondan başlayalım. Salih Zeki AKTAY

Bu sayıdan diğer sayfalar: