10 Eylül 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

10 Eylül 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DEMOKRASİ SİYASİ Muhalefet liderlerinin — "Kıbrıs Meselesi" nde hükümeti des- tekliyeceklerine dair demeçlerinden bu yana memlekete hâkim olan va bir sulh, sükün ve huzur havası- dır. İç p olitika çekişmeleri yerini milli bırlıge terketmiş, vatandaşlar işlerine güçlerine dönmüş, partile- rin sıyrılan kılıçları kınlarına gir- gazeteler birer "feuille de halinden çıkıp tabii çeh- relerine kavuşmuş, pazar meydan- ları miting meydanı .manzarasın- dan kurtulmuş bulunuyor. Bu levha karşısında muvafıkı, muhalifi, ta- rafsızı hepimiz tek bir hisle dolu lbuklunuyoruz derin bir memnun- Bu memnunluğun yarısı iftihar- dır. Duşmanlarımızın bekledikleri- nin aksine milletimiz ve politikacı- larımızın heyeti umunııyesı büyük bir olgunluk göstermiş, ırkdaşları- mız için tehlike çanları çalınca memleketimizin meşru iktidarı ol- duğundan hiç kimsenin zerrece şüp- he etmediği Demokrat Parti iktida- rının etrafında bir kütle toplanmıştır. Dahili kavgalar, en çetin safhasındayken bir tarafa bı- rakılmış ve hükümete serbest çalış- ma imkânı hazırlanmıştır. Demok- rat Parti de, mukadderatımızı elinde bulunduran partı sıfatiyle, geriden vurulmak endişesini bir an için dahi olsa hatırına getirmeksizin Kıbrıs mevzuun- da haklı tezimizin siyaset pazarındaki galebesini te- mine elinden geldiği kadar çalışmıştır. Irkdaşlarımız için tehlike çanları çalınca böyle bir aksülâmel gös- teren milletimizin vatan için neler yapacağını herkes kolayhkla tahmin edebilir. Evet, Zafer'in dediği gibi "memleketimizin yeni bünyesi eskı imparatorluğun- ki gibi, üzerinde oyunlar oynanmasına yahut yağma hesapları yapılmasına müsait bir köhne yapı değildir." at memnunluğun öteki yarısı ümiddir. Bu memlekette - Adnan Menderes, İsmet İnönü ve Os- man Bölükbaşı dahil - huzursuzluğun devamından huzur duyan bir tek ferdin bulunabileceğine inanmak dünyanın en büyük safdilliğidir veya partızanhktan gözlerin döndüğünün delilidir. Hangi Türk demo tik gelişmelerini selamete erdırmış bır İngiliz, bır Fransız, bir Amerikalı, bir Alman, bir İskandinav gibi sadece ve sadece kendı gundehk meşgalesiyle haşır neşir olmayı istemez? Hangi Türk nihayet mücadelesiz bir hayatı ozlemez" Hangi Türk hak ve hürriyetlerinin teminat altına alındığı bir rejim için- de yaşamayı hayal etmez? Milyonlarca Türk için ik- tidarda Demokrat Partinin, Halk Partisinin veya Cumhuriyetçi Millet Partisinin bulunmasının en ufak ehemmiyeti yoktur Kudret ister Adnan Menderes, ister İsmet inönü, isterse Osman Bölükbaşı adında- ki vatandaşın elınde bulunsun; milyonlarca insana ne? İş ki o parti ve o lider milletine daha şerefli, da- ha müreffeh bir hayat temin etsin. İş ki manevi ve maddi dertleri azaltsın, Türkiyeyi özlediğimiz vatan haline getirsin. Memlekette huzur hakim bulunsun, sandalya kavgaları topluluğa — aksetmesin, — seçim kam panyaları seçim zamanlarına inhisar etsin, bin- lerle- insanın bıkıp usanmadan meydanlarda tozların üstünde ve sıcak güneşin altında her Allahın günü toplanmasına mahal kalmasın. Ümid, işte buradadır Zira, suni olmakla beraber böyle bır hava. "Kıbrıs mütarekesi" boyunca Türkiyenin üzerinde esmiştir. Şimdi iş "muvakkat" i "ebedi" hale getirmekten iba- Kasım Gülek Mahkemede daha müreffeh bir Turkıye yaratmak. Fakat tatbıka- HAVADA Kİ HUZURUN rettir. Madem ki partiler bunu bir defa yapabilmişlerdir, daima yap- malarına ciddi bir İmkânsızlık yok demektir. Eğer yapmıyorlarsa hep- sinin veya aralarından bazılarıma suiniyeti, kasdı, en haüfînden gaf- leti buna mani olmakta Yalnız — huzurun yolu, Zafer gazete- sinin gösterdiği yol değildir. E- ğer iktidar o hususta ısrar edecekse "Kıbrıs Konferansı" biter bitmez gergin havanın memlekete yeniden, hem de eskisinden de şiddetle hâkim olacağından hiç kimsenin — şüphesi olmasın.Zafer gazetesinin fikri nes- ir? "Kanaatimizce, iktisadi yeniden kuruluş dâvamız, yahut tereddi et- mek tehlikelerinden daima masun ve mahfuz tutulması elzem bir de- mokratik rejimi bütün fazilet ve üs- tünlükleriyle tesis etme kararımız, Kıbrıs işi kadar mühim tarihi ham- lelerimizi ve hayati — vazifelerimizi bir kül halinde kucaklamaktadır". u kanaat mutlaka değişmelidir. 1 —Ortada "iktisadi yeniden ku- ruluş dâvamız" diye bir dâva yok- tur. Adnan Menderes hükümetinin bir iktisadi politikası vardır. Politi- nın gayesinde herkes müttefiktir: tını beğenmiyenler çoktur. Adına kabaca "Kalkınm denilen iktisadi hareketin rabbani bir hareket olma— dığını, bunu yürütmek için cezbe halinde bulunmanın icap etmediğini, iktisad ilminin bir mucize değil he- sap, kitap, rakam işi sayıldığını kabul etmek şarttır. Dünyanın hiç bir tarafında muhalefete "benim iktisa- di politikamı tenkid etmiyeceksiri" diyen bir iktidar görülmemiştir. - Tabii demokratik memleketlerde - Bilâkis siyasi partilerin, üzerinde en ziyade çekiştik- leri meseleler iktisadi meselelerdir. İngilterede de İş- çı hükümeti geniş bir millileştirme hareketine giriş- işti. Ama Muhafazakârların bu hareketi — şiddetle tenkıdını Attlee hiç bir zaman vatan hıyaneti sayma- * mış, onların millileştirilen sahaları iktidara — geçer geçmez yeniden hususi teşebbüse — açacaklarını ilân etmeleri karşısında Daily Herald bir tek gün "ikti- sadi suikast” diye haykırmamıştır. Bir muhalefet, ik- tidardaki partının iktisadi politikasını elbette ki ten- kid edecektir. Hata bir muayyen iktisadi politikaya — "iktisadi yeniden kuruluş dâvamız" adını verip onu tabu ilân etmektir. Hele bu politikayı (Kıbrıs meselesiyle bir tutmak safdilliğin tâ kendisidir. 2 — Demokrasi kelimesini bir takım yavelerle birliktte kullanmak mecburiyetinden iktidar sozculerı kendilerini mutlaka ve mutlaka kurtarmalı, eğer bir hastalıksa tedavi görmelidirler. Tereddi etmek teh- lıkelerınden daima masun ve mahfuz tutulması el- zem.. r demokratik rejimi bütün fazilet ve üstün- lükleriyle tesis etme kararı... Bunlarla hiç kimsenin aldanmadığının artık öğrenilmış olması gerekir. İkti- dar Demokrasiyi kabul edecek midir, etmiyecek mi- dir? Mesele buradadır. Demokrasiyi kabul etmenin anarşiye yol açtığı şimdiye kadar hiç bir yerde gö- rülmemiştir. "Hürriyetin suistimali" lafı demokrasi düşmanlarının silâhıdır ve yirminci asrın ikinci yarı- sında ağızdan dolma bir tüfekten daha tesirli değil- dir.. Arjantinin haline bakınız; — insanlar sokaklarda vuruşuyor. Bu,,Peronun fazla hürriyet vermesinden midir? Yoksa kısmasından mı? AKİS, 10 EYLÜL 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: