21 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

21 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYA Beşinci Tiyatro Açılan kapılar B undan bir yıl kadar nün birinde Devlet Tiyatrosu elemanlarından üç tanesi son dere- ce gürültülü bir şekilde istifa etmiş- erdi. Sonra ortaya bir Beşinci Ti- yatro lâfiı çıkmıştı. Bu Uç müstafi anatkâr, Beşinci Tiyatro adıyla, ye- nı bir tıyatro açacaklardı. Gazetele- e ilânlar verilmişti. Kumaşçı, ayak- kabıcı vitrinlerinde romantik pozlar- da çekilmiş boy boy resimler yer al- mıştı. Muhtelif mecmualarda röpor- tajlar yayınlanmıştı. ünler- den bu yana, aradan bir yıldan faz- la zaman geçti ve Beşinci . Tiyatro- dan pek ses seda çıkmadı. Artık ya- vaş yavaş herkes Beşinci Tiyatro lâ- fiını unutmaya başlamıştı. Üstelik Devlet Tiyatrosundan istifa edip Be- şincı Tıyatroyu kurmağa kalkışan ü natkâr arasında da anlaşmaz- lıklar çıktığı duyulmuştu. Bu üç ar- kadaştan Nuri Gökseven, yeniden Devlet Tiyatrosuna dönmüştü. Ser- met Çağan ise arkadaşı Oğuz Bora- yı tek başına bırakmıştı. Beşinci Ti- yatro lâfı artık iyiden iyiye unutul- muştu. Ancak yolu Tuna Caddesin- den geçenler, bir apartmanın üstün- deki kocaman kocaman harflerle ya- zılmış Beşinci Tiyatro yazısını gör- dükçe böyle bir şeyi hatırlar gibi o- luyorlardı, Halkın nazarında Beşinci Tiyatro, açılmadan batan bir hususi teşebbüstü önce, gü- , geçen ayın sonlarında gazetelerde hayli — alâyişli bir ilân boy gösterdi. Beşinci Tiyatro açılı- yordu. Tek başına kalan Oğuz Bora ne yapmış, ne etmişse .etmiş tek ba- ---a da olsa Beşinci Tiyatroyu açıla- cak hale getirmişti. 9 Aralık gecesi galası yapılan tiyatroda, oyundan sonra bir de kokteyl verilmiş, tiyat- ronun kadrosu halka takdim edilmiş- ti. Gecenin davetlileri Ankaranın bir tiyatro daha kazanmasının sevinci içindeydiler. Gerçi gördükleri oyun, pek başarılı bir oyun olmamıştı. ne olursa olsun, bu bir başlangıçtı ve ilerde çok daha iyi oyunları bu sah- nede seyredebilirlerdi. Sırça Kümes T enesee Willıams ın "The Glassme- nagerie" adlı piyesi, geçen yıl Melih Vassafın yaptığı tercümeyle, Karaca Tiyatrosunun sanat temsil- leri arasında da "Cam Kırıkları" adıyla yer almıştı.. Beşinci' Tiyatro- nun' da işe The Glassmenagerie ile başlaması bir çok bakımlardan ha- talıydı Bir kere The Glassmenage- rie'nin sağlam bir piyes olduğu söy- lenemezdi. Aynı mevzuu daha usta- lıkla ele alan pıyesler mevcuttu.. Bu- misali de geçen sene Devlet Tıyatrosundan seyrettıgımız Richard Nash'in "Yağı suyd 1 ki The Gl ssmenagerıyı başarıya götürebilmek için piyesteki 30 T R O dört rolü oynayan oyuncuların dör- ünün de, sahnenin kurtları olması, ve bilhassa ışık imkânlarının çok iyi kullanılması da şarttı. Beşinci Tiyat- ro, piyesi ele alırken imkânlarını gormelı ve ona göre bir seçim yapıl- malıydı. Yeryüzünde, hem The Glass- menagerie'den daha Üüstün, hem de kabiliyetli ve hevesli bir kadroyu ba- şarıya götürebilecek piyesler pek çoktu. Mesele bunları arayıp bul- maktaydı. Şurası da unutulmamalıy- dı ki başarının yüzde ellisi, imkânlar bilinerek yapılan yerinde bir piyes seçimiyle elde edilirdi. Beşinci Ti- yatro idarecilerinin bu hususta pek titiz davranması gerekirdi. Hiç ol- mazsa bundan sonraki temsillerde piyes seçimine dikkat edilmeli ve re- pertuara alınan W. Shakespeare'in Baykal Saran Ümid uyandıran isim "Julius Ceaser 1 tezeldan repertuar dışı edilmeliydi. Tenesee Williamsın piyesi üç ki- şilik bir aile Ççevresi içinde geçer. Amanda (Anne), Tom (Oğul) ve La- ura (Kız).. Amanda, Williamsın o muhteşem — paromanyaklarından bi- ridir. Yaşı elliye yaklaştığı halde, hâlâ eski aşklarının hatıraları içinde yaşamaktadır Kızı ura ise tama- onun aksi yaradılıştadır Degıl erkeklerden hemen hemen yeryüzün- deki bütün insanlardan — kaçmakta- dır, Korkunç bir aşağılık duygusunun içindedir. Ondaki bu duyguyu da ha- fif topal olan bacağı yaratmaktadır. Amanda bir kısmetini bulup Laurayı evlendirmek için. can atar. Konuşma- ı bir türlü bitip tükenmek bilmez. Ne kızının ne de oğlunun gidişatını beğenmemektedir. İşin asıl önemli tarafı, Amandanın zehirli dili, sene- ler önce kocasının evden kaçıp uzak- lara gitmesine sebep olmuştur. Tom da tıpkı babası gibidir. Onun gibi ev- den kaçıp, annesinden kurtulmak is- ter. Ama kız kardeşi Lauranın vazi- yeti onu gitmekten alıkoyuyor. Lau- ranın cam biblo koleksıyonundan başka dünyada bağlandığı hiçbir şeyı yoktur. Bu biblolara karşı aşırı rip bir sevgisi vardır. Günün bırınde annesi Tom'a, elbirliğiyle — Laura'yı evermeye çalışmalarını söyler.. Tom çalıştığı ticarethanedeki arkadaşla- rından birini bir akşam —Laura için emeğe davet etmeği kabul eder. Te- sadüfen Tomla beraber yemeğe gelen Cim O'Conner adlı genç, Lauranın vaktiyle kolejdeyken âşık olduğu bir ocuk çıkar. O gece Cim ve Laura anlaşırlar. Cim, Lauranın içindeki bütün duyguları ânlar. Ona iyimser- liği getirmeye, ayağının aslında hiç de topal olmadığına inandırmaya ça- lışır. Dansederler, hattâ sevışırler Fakat saat gelir ve Cim gitmeye davranır Hem de nereye ? Nışanlısı- Bunu öğrenmek Lau! için oldugu kadar, ailenin öteki ıkı ferdi için de bir felaket olur.. Bir ana oğul kavgasından sonra Tom çıkıp gider. Tıpkı babası gibi gidiş o gidiş- tir. Bir daha geriye dönmiyecektir. Lauranın bütün ümitleri, bütün ışık- ları da Cimin çekip gitmesiyle sönü- vermiştir. —Yalnız elinde — tuttuğu şamdandakı bir çift mum yanmakta- dır. Ama m da gidiverince bu do- nuk mum ışığının da bir değeri kal- mıyacaktır.. Hikâyeyi uzakta bir yer- den anlatmakta olan Tom, Lauraya dönecek ve seslenecektir: "Haydi; 9, elindeki mumları da söndür Laura.. iliamsın bütün piyeslerde ol- duğu gibi The Glassmenageriede de anormal tipler gelip geçiyor ve pi- yes tam Williams'a yakışan bir kö- tümserlik içinde bitiyor». Oynıyanlar he Glassmenagerıe herşeyden ön- ce bir ışık piyesiydi. Sadece iki spotun aydınlattıgı bir sahnede bu piyesi oynam hemen im- kânsızdı. Bu ışıkların biç biri de spot cede dört edeceği belli bir şeydi. Sah- nenin içine konulan ampullerin vere- ceği ışıklarla vaziyeti kurtarmak im kansızdı. Bu ışıkların hiç biri de spot yahut reflektörün yerini tutamazdı. Hele oynanan piyes The Glassmena- gerie olunca.. Piyesin çok kısa bir teknik provadan sonra seyirci karşı- sına çıkarıldığı da hesaba katılırsa zamanlı zamansız ve sık sık yanıp sönen ışıkların içinde bulunduğu a- narşinin sebebi anlaşılabilirdi. Piyesi sahneye Oğuz Bora koy- muştu. Boranın iki büyük hatası var- dı. Birincisi, teknik faktörleri hemen biç düşünmemi ış, ayarlamamıştı I- şıkların anarşisinden başka bir de efektin ayarsızlıgı vardı. Fon mü- ziği âdeta bir sinema oyunundaymış gibi fazlaydı. Zaman zaman da çok yüksek tonlara çıkıyor ve dialogları boğuyordu.. Bay Boranın ikinci hata. sı tekste fazla sadık kalmasıydı. A- AKİS, 21 ARALIK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: