11 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

11 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ başlıca şikayeti, Beledıyenızı konser fıyatlarım dondurmuş olmasıdır. Bir resital için azani fiat 12 5 lıra, bir orkestra konseri içinse 15 - liradır. "Zenginlerden biraz fâzla para alsak ne bilir sanki!" diyen Fernando Fran- ko ön sıraların fıatının serbestçe tes- bit edilmesini, buna karşı diğer mev- kilerin tîatlarının parası az musıkıse- verlerin ve öğrencilerin konsere ge- lebilmelerine imkân verecek şekilde düşük — tutulmasını istemekte, ünlü bir musikişinas geldiği zaman bil- hassa pahalı mevkılerın biletlerinin karaborsada zaten üç misli fi- yata satıldığını ve alıcı bulduğunu, at bu paranın, müteşebbis mana- cere ve konser Veren sanatçıya bir fayda sağlâmadığını karaborsacının cebine gittiğini söylemektedir. Ge- lr azlığı yüzünden — emprezaryonun sanatçılara verebildiği para da tabi - atiyle az olmakta ve bir durum bil- hassa yabancı sanatçıların Türkiye- ye itibar göstermemelerine —sebebi- yet vermektedir. Türkiyeye gelen yabancı sanatçılarla anlaşma geııel olarak konser baş -bütün sraf- lar dahil-1.000 lira uzerınden yapıl— maktadır. Meselâ bu sıralarda memle- ketimizde konserler veren Fransız pi- yanist Jeanne Marie Darre dört kon- serine 4.000 lira almakta, bunun 500 İirasını gelir vergisi, 1.800 lirasını Pa- rise gidip gelme yol masrafı ve 500 li- ra kadarını da otel vs. masrafı olarak Ödeyince yanına ancak 1.200 lira ka- dar bir para kalmaktadır. Yol boyun- ca birçok şehirde konser vererek bu- raya gelen musikişinaslar yol mas- rafından tasarruf ettikleri için ka- zançları dana fazla olmaktadır. Fa- kat bir sanatçının doğrudan doğru- ya Türkiyeye gelmesi gerektiğinde, hele bu sanatçı büyük isim sahibi ve ook para istiyen bir Sanatçı olduğun- da, tasavvur çok kere imkânsızlaş- maktadır. Meselâ Jascha Heıfetz, Türkiyede beher komisel masraflar hariç- 1500 dolar (9 000 lira kadar) istemiştir.Öyle anlaşılı- yor ki Heifetz'i daha bir — müddet Türkiyede dinlememiz mümkün ola- mıyadaktır. Resitalciler yerine orkestralar ve bale trupları gibi çok sayıda sanat- çının dahil olduğu teşekküllerin Tür- kiyeye gelmesi ancak bunların bağlı bulundukları hükümetlerin yardımıy- la mümkün olmaktadır. Daha bü- yük, daha çok sayıda dinleyici alabi- len temaşa salonları, fazla gelir sağ- lamak yoluyla sanatçıların tatmin e- dilebilmesi ve böylece musiki hare- ketlerinin çoğalması imkânını sağ- hyabilir mi? Gerek Franko ve ge- rek Galip San bu suale menfi bir cevap veriyorlar; halkın, musiki 0- taylarına yeter ilgiyi göstermediğini, daha büyük bir salonda boş koltukla- rın sayısının daha fazla olacağını söy- lüyor. Fernando Franko, kırk — senedir konser ve tiyatro emprezaryoluğu i- şindedir. İlk olarak bir Vıyana Ope- retini İstanbul» getirtmekle ise baş- 30 lamıştı. Hatıraları arasında, Sultan Reşatın sarayında, Jan Kubelik ve Huberman gibi ünlü viyolonistlere verdirdiği konserler de vardır Ken- disini bu mesleği, seçmiye sevkeden başlıca amilin sanat sevgisi olduğu- nu, söylemektedir. Atlas Sinemasının müdürlerinden — olan Galip San 'da bu mesleğe aynı sevgiyle atılmıştır, İlk gençlik yıllarında Halkevlerinin sanat faaliyetlerini düzenlemekle işe başlıyan Galip San şimdi ANTA -A- merikan Milli Tiyatro ve Akademi- si-nin Türkiyeye gönderdiği sanat- çıların başlıca manaceridir. Bazan Fernönda Franko yla muşterek ola- rak iş yapar. 'İlerisi için en büyük tasavvuru, İstanbulla büyük bir mu- siki festivnali tertiplemektir. Doğu e Batı sanatlarının Asya ile Avru— panın birleştiği şehırde bırlıkte su- hünnae»ü hedef tutan bu festival i- çin Mihneapolis Senfonı Orkestrası ve Boston Senfon Orkestrasıyla, bundan başka Ingılterenın ileri gelen macerterinden lan Hunterle hazır- layıcı anlaşmalara varmıştır.. Min- neapolis Senfoni Orkestrasının bir- kaç ay önce memleketimizde verdiği konserlerin sadece 27 lira bırakmış olması hesaba katılırsa; böyle bü- yük bir teşebbüsün nasıl ticari ba- şarı kazanacağı düşünülebilir. Fakat her iki orkestra, sadece yol ve ikamet masraflarının karşılanması suretiyle Türkiyeye gelmeyi kabul etmişlerdir. Her iki manacer de Türk sanat- çılarına, konser 'Verdirme teşebbüsü üzerinde durmuyorlar Gerçi Fernan- do Franko, Cemal ' Reşit Rey ve Ö- mer Refik Yaltkaya gibi sanatçıla— rın memleketlerde- konser vermele- rinde amil olmuştur. Fakat ikisi de İstanbulda, mevsimlik programı ön- ceden hazırlanmış, yalnız Türk sa- natçılarının sahneye çıkacağı — bir Fernando Franko Akıntıya çekilen kürek konser serisinin ticari başarı kaza- namıyacağını duşunuyorlar. Fernan- do Franko, Gencerın Saray sınemasında verdıgı konserii bu sanatçının değerine mütenasip bir ilgi görmediğini, Galip San ise Suna Kanın konserinin ancak bir davetli topluluğu huzurunda — verilebildiğini söylüyor. İkisi de İstanbulun kozmo- polit ahalisinin ancak dünya çapın- da isim yapmış musiki şöhretlerine İlgi gösterdiğini ileri sürüyorlar. Ankara Müzik Festivali İstanbulun — eğlence — endüstrisinin urduna karşılık, bilhassa Türk sanatçılarım ve Türk bestecile- rını halka sunmayı kendine iş edin- bir Ankaralı manacer, Üniversi- telıler Müzik Derneğinin Sunuk Pa- sineridir. Ondan şimdilik, profesyo- nel manasıyla "manacer" diye bah- şetmek belki doğru olmaz. Çünkü unuk Pasiner henüz bir üniversite öğrencisidir. Fakat bu yolu meslek olarak seçtiği ve şimdiye kadar yap- tıklarım devam ettirdiği — takdirde birkaç yıl sonra Türkiyenin sanat i- deallerine ve ticaret tecrübesine sa- hip, geniş kültürlü ve iş bilir bir. emprezaryoya malik olacağı şüphe- sizdir. Üniversiteliler Müzik Derneğinin ve Sunuk Pasinerin ilk büyük başarı. si, geçen yılın ilk Ankara Müzik Fes. tiyaliydi. Bir haftaya — kadar başla- ması beklenen ikinci Festival, Der- neğin uyumamış olduğunu gösteri- or.. Bu yılki festivalin programı geçen yılkine mabetle daha zengin- dir ve memleketimizin musiki haya- tının itiyatları dışında 'birçok yeni- liklerle doludur. Bir "Besteciler Fo- rumu" ve bir de caz konseri bunla- rın arasındadır. Tamamen Türk bes- tecilerinin eserlerine tahsis edilmiş olan "Besteciler Forumu"nda — Ulvi Cemal Erkin, Bülent Arel, Nevit Ko- dallı ve Muammer-Sunun yalnuç eser- leri çalınmakla kalmıyacak, bu bes- teciler bir "masa" etrafına topla- nıp halka eserleri hakkında izahat verecek Türk besteciliğine müte- allik çeşitli meseleleri münakaşa ede. çeklerdir. Türkiyede, ciddi bir musi- ki hareketi, çerçevesi içinde verile- cek ilk caz konserinde, bu seçkinli- ğe lâyık ilk Türk caz topluluğu o0- Jan Erol Pekcan ve arkadaşları çala- caklar Festivalin başlıca siması Robert Lawrence olacaktır. İdare edeceği üç orkestra konserinde birçok Türk eseri vardır: Bülent Arelııı Birinci Senfonisi, Ekrem Zeki Ünün Piyano Konsertosu, Nevin Kodallının Sinfoni. etta'sı... Diğer konserlerde İlhan Us- manbaşın "Müzikli Üç Şiir"i, Bülent Arelin Sonnetleri, Erkinin — Piyano Sonatı ve Muammer Sunun eserleri vardır.. Mozart, Berlioz, — Mahler, Ravel gibi besteciler programların geri kalan kısımlarında temsil edil- inektedirler. Suna Kan, erhunde Erkin, Selma Emiroğlu, Helikon- Ku- arteti Ve Amerikalı mezzo Ginia Da- vis festivalin icra sanatçıları arasın- dadırlar. AKİS, I1 OCAK 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: