September 7, 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

September 7, 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

,1srar ediyorlardı. YURTTA OLUP RİTENTER cağı bildirilmişti. Toplantı bu mak- satla tertiplenmişti. Komisyon oda- sı sıcaktı ve Anayasa Komisyonunun eski üyeleri Ord. Prof. Onar da da- hil, ceketlerini çıkarıp, koltukların arkalarına asmışlardı. Sâdece iki ye- ni üye, Doç. Vakur Versan ve Doç Lütfi Duran ceketlerini çıkarmak 1. Zzumunu -boğucu sıcağa rağmen- his- setmediler. “Hocaların Hocası” Sıddık Sami Onar, o gtin gerek sıcağın, gerek ga- zetecilerin sordukları suallerin tesi- riyle bir hayli terledi ve açık kahve- rengi kravatını bir ara gevşetmek zorunda kaldı. Gazeteciler Prof, Tu- naya > ritlinin ne sebepten affedildiklerini öğrenmek istiyorlar- dı. “Hocaların Hocası” hemen hemen hiçbir şey söylemedi ve gazetecileri verdiği kaçamak cevaplarla atlattı. Meselâ bir gazeteci, Onara Milf Bir- lik Komitesinden bu iki genç üyenin affı hakkında izahat isteyip isteme- diğini sordu. Onar bu soruyu "“öğren- mek selâhiyetim olmayan bir şeyi öğrenmek istemem” diye avaiim dırdı. “Hukuk İmparatoru”nun Komis- yonda bir fikir m olmadığını ileri sürmesine ra , Prof. Tuna- ya ve Giritli, nl olduğunda Komisyonu üyeleri arasında zaman zaman sert tartışmalara varan an- laşmazlıkların olduğu biliniyor, fa- kat “Ko kırılır yen içinde kalır” feh- İsmet Giritli Gençlik ateşi AKİS.7 EYLÜL 1960 vasınca, bu mevzuda dışarıya bir şey sızdırılmamasına gayret ediliyordu. nının fırtınalı bir oturumda, elindeki kalemi masanın üzerine fırlatarak. “Kendinize başka bir başkan bulun” diye hışımla salonu terkettiği de bi- linen, fakat söylenmeyen o hakikat- lerdendi. İyin iç yüzü Prot. Tunaya ve Giritliye göre, Ho- caların Hocası, -Onar her iki Anayasa Komisyonu üyesinin hoca- sıdır, Komlsyonda kendi fikirlerini beplerinden biri de buydu. Meselâ bir mesele hakında Tunaya ve Giritli, “Hukuk İmparatoru”nun fikrine ta ban tabana zıt bir fikir mi söylemiş- lerdi, Onar derha: öfkeleniyor ve mü- samahasızlık gösteriyordu, Anlaşılan Hukuk İmparatoru” biraz "mutla- kiyetçi” bir imparator hüviyetine bü- rünmüştü. Sıra oylamaya gelip de Ord. Prof. Onarın fikrinin ekalliyette kaldığı müşahede edilince, -ki bu ek- seriya & ya karşı 3 oyla oluyordu- O- nar Üzülüyor ve kırgınlık duyuyordu. Hattâ bu durum karşısında Onarın birkaç defa “İstifa ederim” dediği de dolaşan söylentiler arasındaydı. Komisyon üyeleri arasındaki ih- tilâfın suyun altındaki sebepleri ise, Tunaya ve Giritlinin açıkladıkları gibi Siyasi Partilerin. İkinci Mecli- sin kuruluş tarzı ve İktisad nın teşekkülü ile alâkalıydı. rd. Prof, Onar. İkinci Mecliste siya- sf partilere en son plânda yer veril. mesine taraftardı. Onara göre, İkinci Meclisin temsil o hiyerarşisinde ilk plânda “Forces Soclales — İçtimai Kuvvetler” geliyordu. “Forces Socla- «8 -tâbir Onarındır- kuvvetler ara- sında bir muvazene unsuru olacaktı. Bu meselenin görüşüldüğü oturumda Onar, Sosyal Kuvvetlerin savunma- smı yaptı, Üyeler bu “Forces Socla- les"in neler olduğunu merak ediyor- lardı. Onar açıkladı: Bunlar Tabip Odaları ve Barolardı. Uzun bir konuş- ma yapan Onar, sözlerini korporatif bir Meclise taraftar olduğunu söyli- yerek bitirdi. Tunaya ve Giritli söz istediler ve “Hocaların o Hocası"nın bu fikrin! tenkid ettiler Sözlerinin özetini, 1 siyasi partilere dayandığı esası teş- kil ediyordu. Mesleki teşekküller ile siyasi par- tir arasında dalma fi münasebet- ler olacaktı. İnsan münasebetleri 1- «inde bunu önlemenin çâresi şimdiye kadar bulun» vamıştı ve bulunama- yacaktı. Ama, İkinci Meclisi mesle- Tarık Z. Tunaya Hocanın talebesi ki teşekküllerin temsilcilerinden kKur« mak, ası, sendika, 'Ti- caret ve Sanayi Odası gibi teşekkül- leri hakiki yollardan uzaklaştırmak sonucunu verecekti Genel oyla ikti- dara seçilen veya yine genci oyla mu- halefet vazifesini Üzerine alen siyasi partilerin İkinci Mecliste durumları» nı kuvvetlendirmek için mesleki te- şekkülleri nüfuzlam altına almağa çalışacakları ve şimdiki vaziyetten de iyice anlaşılabileceği gibi, hunda mu- vaffak olacakları muhakkak idi. Mes- lek! tesekkiillerin -tıpkı Üniversiteler gibi- parlemanter demokrasideki va- zifesi, memleket meseleleri Üzerinde kendi açılarından uyarıcı fikirler söy- lemek ve böylece genel halkoyunun teşekkülüne hizmet etmekti. Siyasi partiler ise meseleleri milli açıdan görmek ve bunu yaparken halk oyu- nun tesiri altmda kalmak durumunda olmalıydılar. Ama İkinci Meclis mes- lek! teşekkttllerden kurulursa, bu Meclisin bir muvazene unsurn: olmak şöyle dursun, aksine, iktisadi! kalkın- ma meselelerinde kaynakların enf- lâsyon yoluy! İsvafına vol açıcı ve bu meseleleri milli açıdan göreme- yen ve daha da kötüsü niemlektin e velizan akışına karşı kürek çeken etiketi! bir kurul hâli- ne gelmesi gine çok büyüktü. Bütün o»u anlaşmazlıklar şunu göste- riyordu ki Onarın, siyas! müessese- ler sosyolojisi hakkındaki fikirleri son ilm! ilerlemeleii pek tâkip ede- memlişti. Siyasi partiler meselesi görü lürken daha başka anlaşmazlıklar

Bu sayıdan diğer sayfalar: